TÜRK TİCARET KANUNU
Kanun No. 6102
|
Kabul Tarihi:
13/1/2011
|
BAŞLANGIÇ
A) Kanunun uygulama
alanı
I - Ticari hükümler
MADDE 1-
(1) Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001
tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun
ayrılmaz bir parçasıdır. Bu Kanundaki hükümlerle,
bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere
ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler,
ticari hükümlerdir.
(2) Mahkeme, hakkında ticari bir hüküm
bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdete, bu
da yoksa genel hükümlere göre karar verir.
II - Ticari örf ve âdet
MADDE 2-
(1) Kanunda aksine bir hüküm yoksa,
ticari örf ve âdet olarak kabul edildiği
belirlenmedikçe, teamül, mahkemenin yargısına esas
olamaz. Ancak, irade açıklamalarının yorumunda
teamüller de dikkate alınır.
(2) Bir bölgeye veya bir ticaret dalına özgü
ticari örf ve âdetler genel olanlara üstün tutulur.
İlgililer aynı bölgede değillerse, kanunda veya
sözleşmede aksi öngörülmedikçe, ifa yerindeki ticari
örf ve âdet uygulanır.
(3) Ticari örf ve âdet, tacir sıfatını haiz
bulunmayanlar hakkında ancak onlar tarafından
bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde
uygulanır.
III - Ticari işler
MADDE 3-
(1) Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir
ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller
ticari işlerdendir.
IV - Ticari davalar ve
delilleri
1. Genel olarak
MADDE 4-
(1) Her iki tarafın da ticari
işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları
ile tarafların tacir olup olmadıklarına
bakılmaksızın;
a)
Bu Kanunda,
b)
Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç
verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu
maddelerinde,
c)
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması
ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi
hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444
ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi
mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519,
komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari
temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir
yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554,
havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama
sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci
maddelerinde,
d)
Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e)
Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve
ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f)
Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal
kurumlara ve ödünç para verme işlerine
ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari
dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi
ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat
eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan
istisnadır.
(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların
sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.
2. Ticari davaların
görüleceği mahkemeler
MADDE 5-
(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava
olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın
asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara
bakmakla görevlidir.
(2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa,
asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4
üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel
hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek
diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır.
Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye
ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli
kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya
birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan
doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına
ilişkin hukuk davalarına bakmakla
görevlendirilebilir.
(3) İkinci fıkrada yazılı durumlarda, sadece
iki tarafın isteklerine bağlı olmayan işler hariç
olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki niteliği
nedeniyle mahkemenin iş alanına girip girmediği,
taraflarca sadece ilk itiraz şeklinde ileri
sürülebilir. İlk itiraz haklı görüldüğü takdirde
dosya talep üzerine ilgili mahkemeye gönderilir.
Kararın sözlü bildirimi veya tebliği tarihinden
itibaren on gün içinde yenilenecek davaya bu mahkeme
bakmak zorundadır; ancak, davaya, davanın niteliğine
göre uygulanması gerekli olan usul ve kanun
hükümlerini uygular. Ticari bir davanın hukuk
mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret
mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için
yalnız başına yeterli bir sebep oluşturmaz.
(4) Görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin
reddi hâlinde yapılacak işlemlere ve bunların tabi
oldukları sürelere ilişkin usul hükümleri, iş
alanına ait ilk itirazın kabulü hâlinde de
uygulanır.
B) Çeşitli hükümler
I - Zamanaşımı
MADDE 6-
(1) Ticari hükümler koyan kanunlarda
öngörülen zamanaşımı süreleri, Kanunda aksine
düzenleme yoksa, sözleşme ile değiştirilemez.
II - Teselsül karinesi
MADDE 7-
(1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden
yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir
iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte
borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi
öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar.
Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin
yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar
edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.
(2) Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem
asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki
ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli
olur.
III - Ticari işlerde
faiz
1. Oran serbestisi ve
bileşik faizin şartları
MADDE 8-
(1) Ticari işlerde faiz oranı serbestçe
belirlenir.
(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya
eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı,
yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da
ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde
geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra, sözleşenleri
tacir olmayanlara uygulanmaz.
(3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler
saklıdır.
(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı
olarak işletilen faiz yok hükmündedir.
2. Uygulanacak hükümler
MADDE 9-
(1) Ticari işlerde; kanuni, anapara ile
temerrüt faizi hakkında, ilgili mevzuat hükümleri
uygulanır.
3. Faizin başlangıcı
MADDE 10-
(1) Aksine sözleşme yoksa, ticari bir
borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade
yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.
BİRİNCİ KİTAP
Ticari İşletme
BİRİNCİ KISIM
Tacir
A) Ticari işletme
1. Bütünlük ilkesi
MADDE 11-
(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için
öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef
tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız
şekilde yürütüldüğü işletmedir.
(2) Ticari işletme ile esnaf işletmesi
arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak
kararnamede gösterilir.
(3) Ticari işletme, içerdiği malvarlığı
unsurlarının devri için zorunlu tasarruf
işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın
bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki
işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir
sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini,
kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî
mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye
özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul
olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir
bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı
olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan
edilir.
B) Tacir
I - Gerçek kişiler
1. Genel olarak
MADDE 12-
(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa,
kendi adına işleten kişiye tacir denir.
(2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını,
sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan
araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret
siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan
kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir
sayılır.
(3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister
kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne
suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer
bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan
kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi
sorumlu olur.
2. Küçük ve kısıtlılar
MADDE 13-
(1) Küçük ve kısıtlılara ait ticari
işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci,
tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir.
Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması
yönünden tacir gibi sorumlu olur.
3. Ticaret yapmaktan
menedilenler
MADDE 14-
(1) Kişisel durumları ya da yaptığı
işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri
dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından
doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da
başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine
gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir
ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır.
(2) Birinci fıkraya aykırı hareketin
doğurduğu hukuki, cezai ve disipline ilişkin
sorumluluk saklıdır.
4. Esnaf
MADDE 15-
(1) İster gezici olsun ister bir dükkânda
veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun,
ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî
çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin
ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede
gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle
uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve
53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci
maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da
uygulanır.
II - Tüzel kişiler
MADDE 16-
(1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak
için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler
ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk
hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde
işletilmek üzere
Devlet, il
özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel
kişileri tarafından kurulan kurum ve
kuruluşlar da tacir sayılırlar.
(2) Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy
ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına
çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını
kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar,
bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister
kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen
bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir
sayılmazlar.
III - Donatma iştiraki
MADDE 17-
(1) Tacire ilişkin hükümler donatma iştirakine
de aynen uygulanır.
C) Tacir olmanın
hükümleri
I - Genel olarak
MADDE 18-
(1) Tacir, her türlü borcu için iflasa
tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı
seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil
ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli
ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür.
(2) Her tacirin, ticaretine ait bütün
faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket
etmesi gerekir.
(3) Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde
düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye
ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla,
taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli
elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik
posta sistemi ile yapılır.
(4) Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler
saklıdır.
II - Özel olarak
1. Ticari iş karinesi
MADDE 19-
(1) Bir tacirin borçlarının ticari olması
asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi
yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili
olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin
ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde
borç adi sayılır.
(2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş
niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm
bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.
2. Ücret isteme hakkı
MADDE 20-
(1) Tacir olan veya olmayan bir kişiye,
ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş
olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca,
tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için,
ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.
3. Fatura ve teyit
mektubu
MADDE 21-
(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal
satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat
sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir
fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da
faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten
itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği
hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul
etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir
iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik
araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle
yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir
yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren
sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu
teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya
açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
4. Ücret ve sözleşme
cezasının indirilmesi
MADDE 22-
(1) Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk
Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin ikinci
fıkrasıyla 182 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve
525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret
veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret
veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden
isteyemez.
5. Ticari satış ve mal
değişimi
MADDE 23-
(1) Bu maddedeki özel hükümler saklı
kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal
değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış
sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin
hükümleri uygulanır.
a)
Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın
cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine
getirilmesi mümkün ise veya bu şartların
bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri
sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin
bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı
haklarını sadece teslim edilmemiş olan
kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın
teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen
yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması
imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da
durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının
tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği
anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
b)
Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın
satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir.
Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle
yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına
karar verir. Satıcı isterse satış için
yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın
niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış
giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan
para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla,
satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka
bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen
alıcıya ihbar edilir.
c)
Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli
ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar
etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim
aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya
incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın
ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için
durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.
Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü
maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
İKİNCİ KISIM
Ticaret Sicili
A) Kuruluş
I - Genel olarak
MADDE 24-
(1) Ticaret sicili, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının gözetim ve denetiminde ticaret ve
sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde
kurulacak ticaret sicili müdürlükleri tarafından
tutulur. Bir yerde oda mevcut değilse veya yeterli
teşkilatı yoksa, ticaret sicili, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca belirlenecek bir odadaki ticaret sicili
müdürlüğü tarafından tutulur.
(2) Ticaret sicili kayıtlarının elektronik
ortamda tutulmasına ilişkin usul ve esaslar tüzükle
gösterilir. Bu kayıtlar ile tescil ve ilan edilmesi
gereken içeriklerin düzenli olarak depolandığı ve
elektronik ortamda sunulabilen merkezi ortak veri
tabanı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulur.
(3) Ticaret sicili müdürlüğünün kurulmasında
aranacak şartlar ve odalar arasında sicil işlemleri
ile ilgili olarak varlığı gerekli işbirliğinin
sağlanmasına ilişkin esaslar, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir.
II - Yönetim
MADDE 25-
(1) Ticaret sicili, ticaret sicili müdürü
tarafından yönetilir. Ticaret sicili müdürü, tüzükte
belirlenen nitelikleri haiz kişiler arasından oda
meclisi tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
uygun görüşü alınarak atanır. Aynı usulle sicil
müdürlüğünün iş hacmine göre, yeteri kadar müdür
yardımcısı görevlendirilir.
(2) Ticaret sicilinin tutulmasından doğan
bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen
sorumludur. Devlet ve sicil görevlilerini atamaya
yetkili kurum zararın doğmasında kusuru
bulunanlara rücu eder. Ticaret sicili müdürü
ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak
cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar kamu
görevlisine karşı işlenmiş sayılır.
(3) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ticaret
sicili müdürlüklerinin faaliyetlerini her zaman
denetlemeye ve gerekli önlemleri almaya yetkilidir.
Ticaret sicili müdürlükleri, adı geçen Bakanlıkça
alınan önlemlere ve verilen talimatlara uymakla
yükümlüdür.
III - Tüzük
MADDE 26-
(1) Ticaret sicili müdürlüğünün
kurulması, sicil defterlerinin tutulması, tescil
zorunluluğunun yerine getirilmesine ilişkin usul ve
esaslar, sicil müdürlerinin kararlarına karşı itiraz
yolları, sicil müdür ve yardımcıları ile diğer
personelde aranacak nitelikler, disiplin işleri ile
bu konuyla ilgili diğer esas ve usuller bir tüzükle
düzenlenir.
B) Tescil
I - Şartları
1. İstem
MADDE 27-
(1) Ticaret siciline tescil, kural olarak
istem üzerine yapılır. Resen veya yetkili kurum veya
kuruluşun bildirmesi üzerine yapılacak tescillere
ilişkin hükümler saklıdır. Harca tabi işlerde,
tescil anının saptanmasında harç makbuzunun tarihi
belirleyicidir. 34 üncü madde hükümleri saklıdır.
(2) Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi
mükellefi olup da bu madde uyarınca tescil için
başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir
suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu
mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri
yerine getirilmiş sayılır.
2. İlgililer
MADDE 28-
(1) Tescil istemi ilgililer, temsilcileri
veya hukuki halefleri tarafından yetkili sicil
müdürlüğüne yapılır.
(2) Bir hususun tescilini istemeye birden çok
kimse zorunlu ve yetkili olduğu takdirde, kanunda
aksine hüküm bulunmadıkça, bunlardan birinin talebi
üzerine yapılan tescil tümü tarafından istenmiş
sayılır.
3. İstemin şekli
MADDE 29-
(1) Tescil istemi dilekçe ile yapılır.
(2) Dilekçe sahibi kimliğini ispat etmek
zorundadır. Dilekçedeki imza noterlikçe
onaylanmışsa, ayrıca kimliğin ispatlanmasına gerek
yoktur.
4. Süre
MADDE 30-
(1) Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça,
tescili isteme süresi onbeş gündür.
(2) Bu süre, tescili gerekli işlemin veya
olgunun gerçekleştiği; tamamlanması bir senet veya
belgenin düzenlenmesine bağlı olan durumlarda, bu
senet veya belgenin düzenlendiği tarihten başlar.
(3) Ticaret sicili müdürlüğünün yetki çevresi
dışında oturanlar için bu süre bir aydır.
5. Değişiklikler
MADDE 31-
(1) Tescil edilmiş hususlarda meydana
gelen her türlü değişiklik de tescil olunur.
(2) Tescilin dayandığı olgu veya işlemler
tamamen veya kısmen sona erer ya da ortadan kalkarsa
sicildeki kayıt da kısmen yahut tamamen silinir.
(3) Her iki hâlde 27 ilâ 30 uncu madde
hükümleri geçerlidir.
II - Sicil müdürünün
görevleri
1. İnceleme görevi ve
geçici tescil
MADDE 32-
(1) Sicil müdürü tescil için aranan
kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle
yükümlüdür.
(2) Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle
şirket sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup
olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun
bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri
içerip içermediği incelenir.
(3) Tescil edilecek hususların gerçeği tam
olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış
izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu
düzenine aykırı olmamaları şarttır.
(4) Çözümü bir mahkeme kararına bağlı bulunan
veya sicil müdürü tarafından kesin olarak tescilinde
duraksanan hususlar, ilgililerin istemi üzerine
geçici olarak tescil olunur. Ancak, ilgililer üç ay
içinde mahkemeye başvurduklarını veya aralarında
anlaştıklarını ispat etmezlerse geçici tescil resen
silinir. Mahkemeye başvurulduğu takdirde kesinleşmiş
olan hükmün sonucuna göre işlem yapılır.
2. Tescile davet ve
ceza
MADDE 33-
(1) Tescili zorunlu olup da kanuni
şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan
veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara
uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü,
ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde
kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o
hususun tescilini gerektiren sebeplerin
bulunmadığını ispat etmeye çağırır.
(2) Sicil müdürünce verilen süre içinde
tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini
de bildirmeyen kişi, sicil müdürü tarafından ikiyüz
Türk Lirasından dörtbin Türk Lirasına kadar idari
para cezasıyla cezalandırılır.
(3) Süresi içinde kaçınma sebepleri
bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde
ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret
mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili
gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa,
bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi
takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde
tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini
bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla
cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına
engel oluşturmaz.
3. İtiraz
MADDE 34-
(1) İlgililer, tescil, değişiklik veya
silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil
müdürlüğünce verilecek kararlara karşı,
tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin
bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli
asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz
edebilirler.
(2) Bu itiraz mahkemece dosya üzerinden
incelenerek karara bağlanır. Ancak, sicil müdürünün
kararı, üçüncü kişilerin sicilde kayıtlı
bulunan hususlara ilişkin menfaatlerine aykırı
olduğu takdirde, itiraz edenle üçüncü kişi de
dinlenir. Bunlar mahkemeye gelmezlerse dosya
üzerinden karar verilir.
III - Açıklık
MADDE 35-
(1) Tescil işleminin dayanakları olan
dilekçe, beyanname, senetler, belgeler ve ilanları
içeren gazeteler, üzerlerine sicil defterinin tarih
ve numaraları yazılarak sicil müdürlüğünce saklanır.
(2) Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve
müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri
inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların
onaylı suretlerini de alabilir. Bir hususun sicilde
kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de
istenebilir.
(3) Tescil edilen hususlar, kanun veya
tüzükte aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan olunur.
(4) İlan, Türkiye genelinde sicil
kayıtlarının ilanına özgü Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesi ile yapılır.
IV - Sonuçları
1. Tescil ve ilanın
üçüncü kişilere etkisi
MADDE 36-
(1) Ticaret sicili kayıtları nerede
bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında,
tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan
edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış
ise, son kısmının yayımlandığı günü izleyen iş
gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğurur. Bu
günler, tescilin ilanı tarihinden itibaren işlemeye
başlayacak olan sürelere de başlangıç olur.
(2) Bir hususun tescil ile beraber derhâl
üçüncü kişiler hakkında sonuç doğuracağına veya
sürelerin derhâl işleyeceğine ilişkin özel hükümler
saklıdır.
(3) Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç
doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine
ilişkin iddiaları dinlenmez.
(4) Tescili zorunlu olduğu hâlde tescil
edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken
ilan olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya
bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü
kişilere karşı ileri sürülebilir.
2. Görünüşe güven
MADDE 37-
(1) Tescil kaydı ile ilan edilen durum
arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş
olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği
sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma
güvenleri korunur.
3. Sorumluluk
MADDE 38-
(1) Tescil ve kayıt için bilerek gerçeğe aykırı
beyanda bulunanlar, üç aydan iki yıla kadar hapis
veya adli para cezasıyla cezalandırılır. Gerçeğe
aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat
hakları saklıdır.
(2) Kayıtların 32 nci maddenin üçüncü fıkrası
hükümlerine uymadığını öğrendikleri hâlde
düzeltilmesini istemeyenler ve tescil olunan bir
hususun değişmesi, sona ermesi veya kaldırılması
dolayısıyla, kaydın değiştirilmesini veya
silinmesini istemeye ya da yeniden tescili gereken
bir hususu tescil ettirmeye zorunlu olup da bunu
yapmayanlar, bu kusurları nedeniyle üçüncü kişilerin
uğradıkları zararları tazmin ile yükümlüdürler.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Ticaret Unvanı ve
İşletme Adı
A) Ticaret unvanı
I - Kullanma
zorunluluğu
1. Genel olarak
MADDE 39-
(1) Her tacir, ticari işletmesine ilişkin
işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle
ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında
imzalamak zorundadır.
(2) Tescil edilen ticaret unvanı, ticari
işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir
şekilde yazılır. Ayrıca, tacirin işletmesiyle ilgili
olarak kullandığı her türlü kâğıt ve belgede,
tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin
merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve
ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve
numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla
yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve
yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm
bu bilgiler şirketin internet sitesinde de
yayımlanır.
2. Tescil
MADDE 40-
(1) Her tacir, ticari işletmenin açıldığı
günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini
ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin
bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan
ettirir.
(2) Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve
bunun altına atacağı imzayı notere onaylattırdıktan
sonra sicil müdürlüğüne verir. Tacir tüzel kişi ise,
unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili
kimselerin imzaları da notere onaylattırılarak sicil
müdürlüğüne verilir.
(3) Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin
şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline
tescil ve ilan olunur. Ticaret unvanına ve imza
örneklerine ilişkin birinci ve ikinci fıkra
hükümleri bu işletmelere de uygulanır. Kanunda
aksine hüküm bulunmadıkça merkezin bağlı olduğu
sicile geçirilen kayıtlar şubenin bağlı bulunduğu
sicile de tescil olunur. Ancak, bu hususta şubenin
bulunduğu yer sicil müdürlüğünün ayrı bir inceleme
zorunluluğu yoktur.
(4) Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari
işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi
ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin
hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari
işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için
yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir
ticari mümessil atanır. Ticari işletmenin birden çok
şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak
şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi
tescil olunur.
II - Ticaret unvanının
şekli
1. Gerçek kişiler
MADDE 41-
(1) Gerçek kişi olan tacirin ticaret
unvanı 46 ncı maddeye uygun olarak yapabileceği
ekler ile kısaltılmadan yazılacak adı ve soyadından
oluşur.
2. Tüzel kişiler
a) Kollektif ve
komandit şirketler
MADDE 42-
(1) Kollektif şirketin ticaret unvanı,
bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı
ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir
ibareyi içerir.
(2) Adi veya sermayesi paylara
bölünmüş komandit şirketlerin ticaret unvanı,
komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla
şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu
şirketlerin ticaret unvanlarında komanditer
ortakların adları ve soyadları veya ticaret
unvanları bulunamaz.
b) Anonim, limited ve
kooperatif şirketler
MADDE 43-
(1) Anonim, limited ve kooperatif
şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46 ncı
madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret
unvanlarını serbestçe seçebilirler.
(2) Ticaret unvanlarında, “anonim şirket”,
“limited şirket” ve “kooperatif” kelimelerinin
bulunması şarttır. Bu şirketlerin ticaret unvanında,
gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı
takdirde, şirket türünü gösteren ibareler, baş
harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak
yazılamaz.
c) Tacir sayılan diğer
tüzel kişiler ve donatma iştiraki
MADDE 44-
(1) Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve
diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adlarıdır.
(2) Donatma iştirakinin ticaret unvanı, ortak
donatanlardan en az birinin adı ve soyadını veya
deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir.
Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret
unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir
ibare de bulunur.
d) Ortak hükümler
MADDE 45-
(1) Bir ticaret unvanına Türkiye’nin
herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil
edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi
için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.
3. Ekler
MADDE 46-
(1) Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği,
önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde
yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte
bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak
şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin
özelliklerini belirten veya unvanda yer alan
kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî
adlardan ibaret olan ekler yapılabilir.
(2) Tek başlarına ticaret yapan gerçek
kişiler ticaret unvanlarına bir şirketin var olduğu
izlenimini uyandıracak ekler yapamazlar.
(3) “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve
“Millî” kelimeleri bir ticaret unvanına ancak
Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir.
4. Ticaret unvanının
devamı
MADDE 47-
(1) Ticari işletme sahibinin veya bir
ortağın ticaret unvanında yer alan adı kanunen
değişir veya yetkili makamlar tarafından
değiştirilirse unvan olduğu gibi kalabilir.
(2) Kollektif veya komandit şirkete ya da
donatma iştirakine yeni ortakların girmesi
hâlinde ticaret unvanı değiştirilmeksizin olduğu
gibi kalabilir. Bu şirketlerden birinin ticaret
unvanına adı dâhil olan bir ortağın ölümü üzerine
mirasçıları onun yerine geçerek şirketin devamını
kabul eder veya şirkete girmemekle beraber bu
hususta izinlerini yazılı şekilde bildirirlerse
şirket unvanı olduğu gibi bırakılabilir. Şirketten
ayrılan ortağın adı da yazılı izni alınmak şartıyla
şirket unvanında kalabilir.
5. Şubeler
MADDE 48-
(1) Her şube, kendi merkezinin ticaret
unvanını, şube olduğunu belirterek kullanmak
zorundadır. Bu unvana şube ile ilgili ekler
yapılabilir.
(2) 41 ve 45 inci maddeler şubenin ticaret
unvanı hakkında da uygulanır.
(3) Merkezi yabancı ülkede bulunan bir
işletmenin Türkiye’deki şubesinin ticaret unvanında,
merkezin ve şubenin bulunduğu yerlerin ve şube
olduğunun gösterilmesi şarttır.
6. Ticaret unvanının
devri
MADDE 49-
(1) Ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak
başkasına devredilemez.
(2) Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul
edilmiş olmadıkça, unvanın da devri sonucunu
doğurur. Devir hâlinde devralan, unvanı aynen
kullanma hakkına sahiptir.
III - Ticaret unvanının
korunması
1. İlke
MADDE 50-
(1) Usulen tescil ve ilan edilmiş olan
ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine
aittir.
2. Bildirim ve ceza
MADDE 51-
(1) Bütün mahkemeler, memurlar, ticaret ve
sanayi odaları, noterler ve Türk Patent Enstitüsü
görevlerini yaparlarken bir ticaret unvanının tescil
edilmediğini, kanun hükümlerine aykırı olarak tescil
edildiğini veya kullanıldığını öğrenirlerse durumu
yetkili ticaret sicili müdürüne ve Cumhuriyet
savcılığına bildirmek zorundadırlar.
(2) 39 ilâ 46 ve 48 inci madde hükümlerini
ihlal edenler ve 49 uncu maddeye aykırı olarak
ticaret unvanını devredenlerle devralan ve kullanan
kimseler, 38 inci maddenin birinci fıkrasına göre
cezalandırılırlar.
3. Unvanına tecavüz
edilen kimsenin hakları
MADDE 52-
(1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe
aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması
hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını;
haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse
kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya
silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun
ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve
ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun
ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat
isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz
sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen
menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.
(2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi
üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye
ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına
da karar verebilir.
B) İşletme adı
MADDE 53-
(1) İşletme sahibi ile ilgili olmaksızın
doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer
işletmelerden ayırt etmek için kullanılan adların da
sahipleri tarafından tescil ettirilmesi gerekir.
Tescil edilen işletme adları hakkında da 38, 45, 47,
50, 51 ve 52 nci maddeler uygulanır.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Haksız Rekabet
A) Genel olarak
I - Amaç ve ilke
MADDE 54-
(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım
hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine,
dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle
müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı
veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı
davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka
aykırıdır.
II - Dürüstlük kuralına
aykırı davranışlar, ticari uygulamalar
MADDE 55-
(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet
hâllerinin başlıcalarıdır:
a)
Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış
yöntemleri ile diğer hukuka
aykırı davranışlar ve özellikle;
1.
Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini,
fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini
yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici
açıklamalarla kötülemek,
2.
Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri,
malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları,
stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş
ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı
açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü
kişiyi rekabette öne geçirmek,
3.
Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara
sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe
malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya
buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve
sembolleri kullanmak,
4.
Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya
işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5.
Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini,
fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini
gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun
tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları,
malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla
karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan
öne geçirmek,
6.
Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya
faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının
altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında
özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini,
kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında
yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit
malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer
hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında
olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak
kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını
ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas
olur,
7.
Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri
hakkında yanıltmak,
8.
Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle
saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
9.
Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin
özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını,
yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu
şekilde müşteriyi yanıltmak,
10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer
hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda
unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış
fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek
maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden
belirtmemek,
11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan
ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya
kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine,
efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda
bulunmamak,
12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde,
taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri
sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin
konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi,
müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu
vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış
bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
b)
Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek;
özellikle;
1.
Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi
için, onları başkalarıyla yapmış oldukları
sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
2.
Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer
yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları
işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı
davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya
önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya
çalışmak,
3.
İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri,
işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş
sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
4.
Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi
için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici
kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya
kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına
veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu
sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
c)
Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma;
özellikle;
1.
Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan
gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
2.
Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir
iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak
tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi
gerektiği hâlde, yararlanmak,
3.
Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına
ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik
çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan
yararlanmak.
d)
Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa
etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele
geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde
öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını
değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe
aykırı davranmış olur.
e)
İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya
sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir
meslek dalında veya çevrede olağan olan iş
şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış
olur.
f)
Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak.
Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf
aleyhine;
1.
Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni
düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
2.
Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar
ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış
genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı
davranmış olur.
B) Hukuki sorumluluk
I - Çeşitli davalar
MADDE 56-
(1) Haksız rekabet sebebiyle müşterileri,
kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya
diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle
bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a)
Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b)
Haksız rekabetin men’ini,
c)
Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan
kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı
beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini
ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız
rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve
malların imhasını,
d)
Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e)
Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen
şartların varlığında manevi tazminat verilmesini,
isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce
tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda
davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin
karşılığına da karar verebilir.
(2) Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle
bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de
birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak
araçların ve malların imhasını isteyemezler.
(3) Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları,
borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik
menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî
ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre
tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil
toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar
da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde
yazılı davaları açabilirler.
(4) Bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b)
ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm,
haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı
bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan
kişiler hakkında da icra olunur.
II - Çalıştıranın
sorumluluğu
MADDE 57-
(1) Haksız rekabet fiili, hizmetlerini
veya işlerini gördükleri sırada çalışanlar veya
işçiler tarafından işlenmiş olursa, 56 ncı maddenin
birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde
yazılı davalar, çalıştıranlara karşı da açılabilir.
(2) 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve
(e) bentlerinde yazılı davalar hakkında Türk Borçlar
Kanunu hükümleri uygulanır.
III - Basın, yayın,
iletişim ve bilişim kuruluşlarının sorumluluğu
MADDE 58-
(1) Haksız rekabet, her türlü basın,
yayın, iletişim ve bilişim işletmeleriyle, ileride
gerçekleşecek teknik gelişmeler sonucunda faaliyete
geçecek kuruluşlar aracılığıyla işlenmişse, 56 ncı
maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)
bentlerinde yazılı davalar, ancak, basında
yayımlanan şeyin, programın; ekranda, bilişim
aracında veya benzeri ortamlarda görüntülenenin; ses
olarak yayımlananın veya herhangi bir şekilde
iletilenin sahipleri ile ilan veren kişiler aleyhine
açılabilir; ancak;
a)
Yazılı basında yayımlanan şey, program, içerik,
görüntü, ses veya ileti, bunların sahiplerinin veya
ilan verenin haberi olmaksızın ya da onayına aykırı
olarak yayımlanmışsa,
b)
Yazılı basında yayımlanan şeyin, programın,
görüntünün, ses veya iletinin sahibinin veya ilan
verenin kim olduğunun bildirilmesinden kaçınılırsa,
c)
Başka sebepler dolayısıyla yazılı basında yayımlanan
şeyin, programın, görüntünün, sesin, iletinin
sahibinin veya ilan verenin meydana çıkarılması veya
bunlara karşı bir Türk mahkemesinde dava açılması
mümkün olmazsa,
yukarıda anılan davalar, yazı işleri müdürü, genel
yayın yönetmeni, program yapımcısı, görüntüyü, sesi,
iletiyi, yayın, iletişim ve bilişim aracına koyan
veya koyduran kişi ve ilan servisi şefi; bunlar
gösterilemiyorsa, işletme veya kuruluş sahibi
aleyhine açılabilir.
(2) Birinci fıkrada öngörülen hâller dışında,
aynı fıkrada sayılan kişilerden birinin kusuru
hâlinde sıraya bakılmaksızın dava açılabilir.
(3) 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve
(e) bentlerinde yazılı davalarda Türk Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanır.
(4) Haksız rekabet fiilinin iletimini başlatmamış,
iletimin alıcısını veya fiili oluşturan içeriği
seçmemiş veya fiili gerçekleştirecek şekilde
değiştirmemişse, bu maddenin birinci
fıkrasındaki davalar hizmet sağlayıcısı aleyhine
açılamaz; tedbir kararı verilemez. Mahkeme haksız
rekabet eyleminin olumsuz sonuçlarının kapsamlı veya
vereceği zararın büyük olacağı durumlarda ilgili
hizmet sağlayıcısını da dinleyerek, haksız rekabet
fiilinin sona erdirilmesini veya önlenmesine ilişkin
tedbir kararını hizmet sağlayıcı aleyhine de
verebilir veya içeriğin geçici olarak kaldırılması
dâhil somut olaya uyan uygulanabilir başka tedbirler
alabilir.
IV - Kararın ilanı
MADDE 59-
(1) Mahkeme, davayı kazanan tarafın
istemiyle, gideri haksız çıkan taraftan alınmak
üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra ilan edilmesine
de karar verebilir. İlanın şeklini ve kapsamını
mahkeme belirler.
V - Zamanaşımı
MADDE 60-
(1) 56 ncı maddede yazılı davalar, davaya hakkı
olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden
itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan
itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu
kadar ki, haksız rekabet fiili aynı zamanda
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi
olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu
süre hukuk davaları için de geçerli olur.
VI - İhtiyati tedbirler
MADDE 61-
(1) Dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi
üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi
korunmasına, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (b)
ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet
sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına,
haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya
yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer
tedbirlere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar
verebilir.
(2) Ayrıca, hak sahibinin yetkilerine tecavüz
oluşturması hâlinde cezayı gerektiren haksız rekabet
konusu mallara, ithalat veya ihracat sırasında hak
sahibinin talebi üzerine, gümrük idareleri
tarafından ihtiyati tedbir niteliğinde el
konulabilir.
(3) El koyma ile ilgili uygulama bu konudaki
mevzuata tabidir.
(4) Gümrük idarelerindeki tedbir veya el
koyma kararının tebliğinden itibaren on gün içinde,
esas hakkında ilgili mahkemede dava açılmaz veya
mahkemeden tedbir niteliğinde karar alınmazsa
idarenin el koyma kararı ortadan kalkar.
C) Ceza sorumluluğu
I - Cezayı gerektiren
fiiller
MADDE 62-
(1) a) 55 inci maddede yazılı haksız
rekabet fiillerinden birini kasten işleyenler,
b)
Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih
edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri,
ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış
veya yanıltıcı bilgi verenler,
c)
Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı
kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim
veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak
için aldatanlar,
d)
Çalıştıranlar veya müvekkillerden, işçilerinin veya
çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini
gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız
rekabet fiilini işlediklerini öğrenip de bu fiili
önlemeyenler veya gerçeğe aykırı beyanları
düzeltmeyenler,
fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç
oluşturmadığı takdirde, 56 ncı madde gereğince hukuk
davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin
şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren
fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli
para cezasıyla cezalandırılırlar.
II - Tüzel kişilerin
cezai sorumluluğu
MADDE 63-
(1) Tüzel kişilerin işlerini görmeleri sırasında
bir haksız rekabet fiili işlenirse 62 nci madde
hükmü, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi
gerekmiş olan organın üyeleri veya ortakları
hakkında uygulanır. Haksız rekabet fiilinin bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi
hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine de karar verilebilir.
BEŞİNCİ KISIM
Ticari Defterler
A) Defter tutma ve
envanter
I - Defter tutma
yükümlülüğü
MADDE 64-
(1) Her tacir, ticari defterleri tutmak
ve defterlerinde, ticari işlemleriyle malvarlığı
durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve 88 inci
madde hükümleri başta olmak üzere bu Kanuna göre
açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak
zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul
bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin
faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir
verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin
oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.
(2) Tacir, işletmesiyle ilgili olarak
gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi,
karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya
benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya
elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
(3) Ticari defterler, açılış ve
kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış
onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının
sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda
defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri
tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter
tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili
tasdiknamesini aramak zorundadır. Türkiye Muhasebe
Standartlarına göre elektronik ortamda veya
dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve
kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu
defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir.
(4) Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri
ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi
işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de
ticari defterlerdir.
(5) Yevmiye, defteri kebir ve envanter
defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından bir tebliğ ile
belirlenir.
II - Defterlerin
tutulması
MADDE 65-
(1) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar
Türkçe tutulur. Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve
semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları
açıkça belirtilmelidir.
(2) Defterlere yazımlar ve diğer gerekli
kayıtlar, eksiksiz, doğru, zamanında ve düzenli
olarak yapılır.
(3) Bir yazım veya kayıt, önceki içeriği
belirlenemeyecek şekilde çizilemez ve
değiştirilemez. Kayıt sırasında mı yoksa daha sonra
mı yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır.
(4) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar, olgu
ve işlemleri saptayan belgelerin dosyalanması
şeklinde veya veri taşıyıcıları aracılığıyla
tutulabilir; şu şartla ki, muhasebenin bu tutuluş
biçimleri ve bu konuda uygulanan yöntemler Türkiye
Muhasebe Standartlarına uygun olmalıdır. Defterlerin
ve gerekli diğer kayıtların elektronik ortamda
tutulması durumunda, bilgilerin saklanma süresince
bunlara ulaşılmasının ve bu süre içinde bunların her
zaman kolaylıkla okunmasının temin edilmiş olması
şarttır. Elektronik ortamda tutulma hâlinde birinci
ilâ üçüncü fıkra hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
III - Envanter
MADDE 66-
(1) Her tacir, ticari işletmesinin
açılışında, taşınmazlarını, alacaklarını,
borçlarını, nakit parasının tutarını ve diğer
varlıklarını eksiksiz ve doğru bir şekilde gösteren
ve varlıkları ile borçlarının değerlerini teker
teker belirten bir envanter çıkarır.
(2) Tacir açılıştan sonra her faaliyet
döneminin sonunda da böyle bir envanter düzenler.
Faaliyet dönemi veya başka bir kanuni terimle hesap
yılı oniki ayı geçemez. Envanter, düzenli bir
işletme faaliyetinin akışına uygun düşen süre içinde
çıkarılır.
(3) Maddi duran malvarlığına dâhil
varlıklarla, ham ve yardımcı maddeler ve işletme
malzemeleri düzenli olarak ikame ediliyor ve toplam
değerleri işletme için ikinci derecede önem
taşıyorsa, değişmeyen miktar ve değerle
envantere alınırlar; şu şartla ki, bunların
mevcutları miktar, değer ve bileşim olarak sadece
küçük değişikliklere uğramış olsunlar. Ancak, kural
olarak üç yılda bir fiziksel sayım yapılması
zorunludur.
(4) Aynı türdeki stok malvarlığı kalemleri,
diğer aynı nitelikteki veya yaklaşık aynı değerdeki
taşınabilir malvarlığı unsurları ve borçlar ayrı
ayrı gruplar hâlinde toplanabilir ve ortalama
ağırlıklı değer ile envantere konulabilir.
IV
- Envanteri kolaylaştırıcı yöntemler
MADDE 67-
(1) Envanter çıkarılırken, malvarlığı
mevcudu, sondaj yöntemine göre ve genel kabul gören
matematiksel-istatistiksel yöntemler yardımı ile
çeşit, miktar ve değer olarak belirlenir. Kullanılan
yöntem, Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun
olmalıdır. Bu şekilde düzenlenen envanterin vardığı
sonuçlar, fiziksel sayım yapılmış olsaydı elde
edilecek olan envanterin sonuçlarına eş düşmelidir.
(2) Bir faaliyet döneminin kapanış envanteri
düzenlenmesinde Türkiye Muhasebe Standartlarına
uygun başka bir yöntemin uygulanması suretiyle,
cins, miktar ve değer olarak malvarlığı mevcudunun
güvenle tespiti sağlanabiliyorsa fizikî envanter
gerekli değildir.
(3) Faaliyet döneminin kapanışında, fizikî
sayım veya ikinci fıkraya göre izin verilen diğer
bir usul kullanılarak malvarlığı kalemlerinin cins,
miktar ve değerine göre faaliyet döneminin
kapanışından önceki üç veya sonraki iki ay içinde
bulunan bir gün itibarıyla düzenlenmiş özel bir
envanterde gösterilmişse, ayrıca bu özel envantere
dayalı olarak ve Türkiye Muhasebe Standartlarına
uygun bir şekilde ileriye dönük tahmin yöntemiyle,
faaliyet döneminin sonunda mevcut varlıkların o
faaliyet döneminin sonu itibarıyla değerlemesi doğru
yapılıyorsa, varlıklara ilişkin envanterin
yapılmasına gerek yoktur.
B) Açılış bilançosu,
yılsonu finansal tabloları
I - Genel hükümler
1. Düzenleme yükümü
MADDE 68-
(1) Tacir, ticari faaliyetinin başında ve her
faaliyet döneminin sonunda, varlık ve borçlarının
tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu
(sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu)
çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yılsonu
finansal tablolarının, yılsonu bilançosuna ilişkin
hükümleri uygulanır.
(2) Tacir, gelir tablosunu hazırlar.
(3) Bilanço ile gelir tablosu, yılsonu
finansal tablolarını oluşturur. 514 üncü madde ile
Türkiye Muhasebe Standartlarının bu konudaki
hükümleri saklıdır.
2. Düzenlemeye ilişkin
ilkeler
MADDE 69-
(1) Yılsonu finansal tablolar;
a)
Türkiye Muhasebe Standartlarına uyularak
düzenlenmeli,
b)
Açık ve anlaşılır olmalı,
c)
Düzenli bir işletme faaliyeti akışının gerekli
kıldığı süre içinde çıkarılmalıdır.
3. Dil ve para birimi
MADDE 70-
(1) Yılsonu finansal tabloları Türkçe ve Türk
Lirası ile düzenlenir. Bu konudaki diğer kanunlarda
yer alan istisnalar saklıdır.
4. İmza
MADDE 71-
(1) Finansal tablolar, tacir tarafından
tarih atılarak imzalanır.
II - Kalemlere ilişkin
ilkeler
1. Tamlık ve mahsup
yasağı
MADDE 72-
(1) Aksine kanuni hükümler ve Türkiye Muhasebe
Standartları saklı kalmak kaydıyla, finansal
tabloların, ticari işletmenin tüm varlıklarını,
borçlarını, peşin ödenen giderler ile peşin tahsil
edilen gelirleri, teknik terimle dönem ayırıcı
hesapları, bütün gelir ve giderleri doğru şekilde
değerlendirilmiş olarak göstermesi zorunludur.
Mülkiyeti saklı tutulması kaydıyla iktisap edilen ve
işletmenin kendisinin veya üçüncü kişilerin borçları
için rehnolunan ya da başka bir şekilde teminata
verilen malvarlığı unsurları, teminat verenin
bilançosunda gösterilir. Nakdî tevdilerin söz konusu
olduğu hâllerde, bunlar teminat alanın bilançosunda
yer alır. Finansal kiralamaya ilişkin hükümler
saklıdır.
(2) Aktif kalemler pasif kalemlerle, giderler
gelirlerle, taşınmazlara ilişkin haklar, bunlarla
ilgili yüklerle mahsup edilemez.
2. Bilançonun içeriği
MADDE 73-
(1) Türkiye Muhasebe Standartlarında aksi
öngörülmemişse bilançoda, duran ve dönen varlıklar,
özkaynaklar, borçlar ve dönem ayırıcı hesaplar ayrı
kalemler olarak gösterilir ve yeterli ayrıntıya
inilerek şemalandırılır.
(2) Duran varlıklar içinde işletmeye devamlı
surette tahsis edilmiş bulunan varlıklar yer alır.
3. Aktifleştirme yasağı
MADDE 74-
(1) Türkiye Muhasebe Standartlarında aksi
öngörülmemişse, işletmenin kuruluşu ve özkaynak
sağlanması amacıyla yapılan harcamalar için
bilançoya aktif kalem konulamaz.
(2) Bedelsiz olarak elde edilmiş, maddi olmayan
duran varlıklar için bilançonun aktifine kalem
konulamaz; meğerki, Türkiye Muhasebe Standartlarında
aksi öngörülmüş olsun.
(3) Sigorta sözleşmelerinin yapılması için gerekli
olan giderler aktifleştirilemez; meğerki, Türkiye
Muhasebe Standartlarında aksi öngörülmüş olsun.
4. Karşılıklar
MADDE 75-
(1) Gerçekleşmesi şüpheli yükümlülük ve askıdaki
işlemlerden doğabilecek muhtemel kayıplar için
Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen kurallara
göre karşılık ayrılır.
5. Dönem ayırıcı
hesaplar
MADDE 76-
(1) Bilanço gününden sonraki belirli bir süre
içinde giderleşecek olan harcamalar ile gelir unsuru
oluşturacak tahsilatlar hakkında Türkiye Muhasebe
Standartları uygulanır.
6. Sorumluluk
ilişkileri
MADDE 77-
(1) Bono düzenlenmesi ile poliçe ve çek
düzenlenmesinden, devrinden, poliçenin kabulünden,
kefaletlerden, avalden, garanti sözleşmelerinden,
akreditif teyitlerinden, üçüncü kişilerin borçları
için verilen teminatlardan, üçüncü kişiler lehine
taahhütlerden doğan sorumluluklar ile Türkiye
Muhasebe Standartlarında öngörülen diğer
sorumluluklar pasifte gösterilmemişlerse, bilançonun
altında veya ekte Türkiye Muhasebe Standartlarına
göre açıklanır. Rücudan doğan alacaklar ve borçlar
ile ilgili sorumluluk ilişkileri de ekte belirtilir.
III - Değerleme
ilkeleri
1. Genel değerleme
ilkeleri
MADDE 78-
(1) Finansal tablolarında yer alan varlıklar ile
borçlarla ilgili olarak, aşağıdakilerle sınırlı
olmamak ve Türkiye Muhasebe Standartlarında
öngörülen ilkeler de dikkate alınmak üzere şu
değerleme ilkeleri geçerlidir:
a)
Bir önceki dönemin kapanış bilançosundaki değerler
ile faaliyet döneminin açılış bilançosundaki
değerler birbirinin aynı olmalıdır.
b)
Fiilî veya hukuki duruma aykırı olmadıkça,
değerlemelerde işletme faaliyetinin sürekliliğinden
hareket edilir.
c)
Bilanço kapanış gününde, varlıklar ve borçlar teker
teker değerlendirilir.
d)
Değerleme ihtiyatla yapılmalıdır; özellikle de
bilanço gününe kadar doğmuş bulunan bütün muhtemel
riskler ve zararlar, bunlar bilanço günü ile yılsonu
finansal tablolarının düzenlenme tarihi arasında
öğrenilmiş olsalar bile, dikkate alınır; kazançlar
bilanço günü itibarıyla gerçekleşmişlerse hesaba
katılır. Değerlemeye ilişkin olumlu ve olumsuz
farkların dönem sonuçlarıyla ilişkilendirilmesinde
Türkiye Muhasebe Standartlarındaki esaslara uyulur.
e)
Faaliyet yılının gider ve gelirleri, ödeme ve
tahsilat tarihlerine bakılmaksızın yılsonu finansal
tablolarına alınırlar.
f)
Önceki yılsonu finansal tablolarında uygulanmış
bulunan yöntemler korunur.
(2) Standartlarda öngörülen hâllerde ve
istisnai durumlarda birinci fıkradaki ilkelerden
ayrılınabilir.
2. Varlıklar ile
borçların değerleme ölçüleri
MADDE 79-
(1) Duran ve dönen varlıklar Türkiye Muhasebe
Standartları uyarınca bu standartlarda gösterilen
ölçülere göre değerlenir. Borçlar ve diğer kalemler
için de aynı standartlar uygulanır.
3. İktisap ve üretim
değerleri
MADDE 80-
(1) Değerlemede uygulanacak değerlerin
belirlenmesi, tanımları, kapsamları, uygulanacak
kalemlerin gösterilmesi ve değişiklikler Türkiye
Muhasebe Standartlarına tabidir.
4. Değerlemeyi
basitleştirici yöntemler
MADDE 81-
(1) Şartların gerçekleşmesi hâlinde Türkiye
Muhasebe Standartlarında öngörülen değerlemeyi
basitleştirici yöntemler uygulanır.
C) Saklama ve ibraz
I - Belgelerin
saklanması, saklama süresi
MADDE 82-
(1) Her tacir;
a)
Ticari defterlerini, envanterleri, açılış
bilançolarını, ara bilançolarını, finansal
tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk
finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını
ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak
çalışma talimatları ile diğer organizasyon
belgelerini,
b)
Alınan ticari mektupları,
c)
Gönderilen ticari mektupların suretlerini,
d)
64 üncü maddenin birinci fıkrasına göre yapılan
kayıtların dayandığı belgeleri,
sınıflandırılmış bir şekilde saklamakla yükümlüdür.
(2) Ticari mektuplar, bir ticari işe ilişkin
tüm yazışmalardır.
(3) Açılış ve ara bilançoları, finansal
tablolar ve topluluk finansal tabloları hariç olmak
üzere, birinci fıkrada sayılan belgeler, Türkiye
Muhasebe Standartlarına da uygun olmak kaydıyla,
görüntü veya veri taşıyıcılarda saklanabilirler; şu
şartla ki;
a)
Okunur hâle getirildiklerinde, alınmış bulunan
ticari mektuplar ve defter dayanaklarıyla görsel ve
diğer belgelerle içerik olarak örtüşsünler;
b)
Saklama süresi boyunca kayıtlara her an
ulaşılabilsin ve uygun bir süre içinde kayıtlar
okunabilir hâle getirilebiliyor olsun.
(4) Kayıtlar 65 inci maddenin dördüncü
fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca elektronik ortama
alınıyor ise, bilgiler; bilgisayar yerine basılı
olarak da saklanabilir. Bu tür yazdırılmış bilgiler
birinci cümleye göre de saklanabilir.
(5) Birinci fıkranın (a) ilâ (d) bentlerinde
öngörülen belgeler on yıl saklanır.
(6) Saklama süresi, ticari defterlere son
kaydın yapıldığı, envanterin çıkarıldığı, ara
bilançonun düzenlendiği, yılsonu finansal
tablolarının hazırlandığı ve konsolide finansal
tabloların hazırlandığı, ticari yazışmaların
yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim
yılının bitişiyle başlar.
(7) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu
defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer
sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve
kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir
zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde
ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili
mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini
isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme
gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da
emredebilir.
(8) Gerçek kişi olan tacirin ölümü hâlinde
mirasçıları ve ticareti terk etmesi hâlinde kendisi
defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince
saklamakla yükümlüdür. Mirasın resmî tasfiyesi
hâlinde veya tüzel kişi sona ermişse defter ve
kâğıtlar birinci fıkra gereğince on yıl süreyle sulh
mahkemesi tarafından saklanır.
II - Hukuki
uyuşmazlıklarda ibraz
MADDE 83-
(1) Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı
gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların
ticari defterlerinin ibrazına, resen veya
taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.
(2) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun,
yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık
işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı
zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de
uygulanır.
III - Uyuşmazlıklarda
suret alınması
MADDE 84-
(1) Bir hukuki uyuşmazlıkta ticari
defterler ibraz edilmişse, defterlerin uyuşmazlıkla
ilgili kısımları tarafların katılımı ile incelenir.
Gerekli görülürse, defterlerin ilgili yapraklarından
suret alınır. Defterlerin geri kalan içerikleri,
onların Türkiye Muhasebe Standartlarına
uygunluklarının denetimi için gerekliyse mahkemeye
açıklanır.
IV - Defterlerin
tümüyle incelenmesi
MADDE 85-
(1) Malvarlığı hukukuna ilişkin olan, özellikle
de mirasa, mal ortaklığına ve şirket tasfiyesine
ilişkin uyuşmazlıklarda, mahkeme, ticari defterlerin
teslimine ve bütün içeriklerinin incelenmesine karar
verebilir.
V - Görüntü ve veri
taşıyıcılara aktarılmış belgelerin ibrazı
MADDE 86-
(1) Saklanması zorunlu olan
belgeleri, sadece görüntü veya başkaca bir veri
taşıyıcısı aracılığıyla ibraz edebilen kimse,
giderleri kendisine ait olmak üzere, o belgelerin
okunabilmesi için gerekli olan yardımcı araçları
kullanıma hazır bulundurmakla yükümlüdür; icap
ettiği takdirde belgeleri, giderleri kendisine ait
olmak üzere bastırmalı ve yardımcı araçlara ihtiyaç
duyulmadan okunabilen kopyalarını sunabilmelidir.
VI - Ticarete yeni
başlayanlar için uygulama
MADDE 87-
(1) İşletmesini ticaret siciline tescil
ettirmekle yükümlü olan işletme sahipleri için bu
Kısım hükümleri, ticaret siciline tescil ettirme
yükümlülüğünün doğduğu andan itibaren geçerlidir.
VII -Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulunun yetkisi
MADDE 88-
(1) 64 ilâ 88 inci madde hükümlerine tabi gerçek
ve tüzel kişiler gerek ticari defterlerini tutarken,
gerek münferit ve konsolide finansal tablolarını
düzenlerken, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe
Standartlarına, kavramsal çerçevede yer alan
muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası
olan yorumlara aynen uymak ve bunları uygulamak
zorundadırlar. 514 ilâ 528 inci maddeler ile Kanunun
ilgili diğer hükümleri saklıdır.
(2) Bu düzenlemeler, uygulamada birliği
sağlamak ve finansal tablolara milletlerarası
pazarlarda geçerlilik kazandırmak amacıyla,
Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına tam
uyumlu olacak şekilde, yalnız Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından belirlenir ve
yayımlanır.
(3) Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunca,
değişik ölçütteki işletmeler ve sektörler için,
Uluslararası Finansal Raporlama Standartları
tarafından farklı düzenlemelere izin verildiği
hâllerde özel ve istisnai standartlar konulabilir;
bunları uygulayanlar, söz konusu durumu finansal
tablo dipnotlarında açıklarlar.
(4) Kanunlarla, belirli alanları düzenlemek
ve denetlemek üzere kurulmuş bulunan kurum ve
kurullar, Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun
olmak ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun
onayını almak şartıyla, kendi alanları için geçerli
olacak standartlar ile ilgili olarak ayrıntıya
ilişkin, sınırlı düzenlemeleri yapabilirler.
(5) Türkiye Muhasebe Standartlarında hüküm
bulunmayan hâllerde, ilgili oldukları alan dikkate
alınarak, dördüncü fıkrada belirtilen ayrıntıya
ilişkin düzenleme, ilgili düzenlemede de hüküm
bulunmadığı takdirde milletlerarası uygulamada genel
kabul gören muhasebe ilkeleri uygulanır.
ALTINCI KISIM
Cari Hesap
A) Tanım ve şekil
MADDE 89-
(1) İki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya
ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı
ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları
kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın
kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı
isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap
sözleşmesidir.
(2) Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli
olmaz.
B) Hükümleri
I - Genel olarak
MADDE 90-
(1) Türk Borçlar Kanununun 134
üncü maddesiyle 143 üncü maddesinin ikinci fıkrası
hükümleri saklı kalmak üzere cari hesap
sözleşmesinin hükümleri şunlardır:
a)
Aksi kararlaştırılmadıkça, cari hesaba alacak veya
borç kaydedilmesi, tarafların, alacağı veya borcu
doğuran sözleşme veya işleme ilişkin dava ve savunma
haklarını düşürmez. Sözleşme veya işlem iptal
edilirse bunlardan kaynaklanan kalemler hesaptan
çıkarılır.
b)
Cari hesap sözleşmesinin yapılmasından önce doğmuş
bulunan bir alacak, tarafların onayıyla cari hesaba
kaydedilirse, aksi kararlaştırılmamışsa bu alacak
yenilenmiş olmaz.
c)
Bir ticari senedin cari hesaba kaydı, bedelinin
alınmış olması hâlinde geçerli olmak şartıyla
yapılmış sayılır.
d)
Her hesap devresi sonunda alacak ve borcu oluşturan
tutarlar birbirinden çıkarıldıktan sonra tanınan
veya hükmen belirlenen bakiye, yeni hesap devresine
ait bir kalem olmak üzere hesaba geçirilir; sözleşme
sona ermiş veya artan tutar haczedilmiş ise onun
ödenmesi gerekir.
e)
Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için,
sözleşme veya ticari teamüller gereğince,
kaydolundukları tarihten itibaren faiz işler.
II - Özel durumlar
1. Ticari senetler
MADDE 91-
(1) 90 ıncı maddede öngörüldüğü şekilde cari
hesaba yazılan ancak bedeli alınamayan ticari senet
sahibine geri verilerek, cari hesaptan kaydı
silinir.
2. Ücret ve giderler
MADDE 92-
(1) Taraflar arasında cari hesap sözleşmesinin
bulunması, komisyon sözleşmesinden kaynaklanan
ücretin ve her türlü giderin istenmesine engel
oluşturmaz.
3. Hesap dışında kalan
alacaklar
MADDE 93-
(1) Takas edilemeyen alacaklarla, belirli bir
amaca harcanmak veya ayrıca emre hazır tutulmak
üzere teslim olunan para ve mallardan doğan
alacaklar cari hesaba geçirilemez.
III - Bakiye
1. Belirlenmesi
MADDE 94-
(1) Sözleşme veya ticari teamül uyarınca,
belirli hesap devreleri sonunda devre hesabı
kapatılır ve alacak ile borç kalemleri arasındaki
fark belirlenir.
(2) Hesap devresi hakkında sözleşme veya
ticari teamül yoksa, her takvim yılının son günü
taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul
edilmiş sayılır. Saptanan artan tutarı gösteren
cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay
içinde, noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla,
telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir
yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş
sayılır.
2. Faiz
MADDE 95-
(1) 8 inci maddedeki şartların varlığı hâlinde,
alacak ile borç kalemlerinin birbirinden çıkarılması
sonucunda bulunan bakiyeye, belirlenip hesaba
kaydedildiği tarihten itibaren faiz işler; bileşik
faize yol açabilecek uygulama yapılamaz; bu hükme
aykırı sözleşme öngörülemez.
3. Bileşik faiz ve
sözleşme ile belirlenebilecek hükümler
MADDE 96-
(1) Taraflar, üç aydan aşağı olmamak şartıyla,
diledikleri andan başlamak üzere faizlerin ana
paraya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi
hesap devreleri ile faiz ve komisyon miktarlarını da
sözleşme ile belirleyebilirler.
(2) 8 inci maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri
saklıdır.
IV - Bütünlük ilkesi
MADDE 97-
(1) Cari hesaba geçirilen alacak ve borç
kalemleri ayrılmaz bir bütün oluşturur. Cari hesabın
kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı
veya borçlu sayılamaz. Tarafların hukuki durumunu
ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi
belirler.
C) Cari hesabın sona
ermesi
I - Genel olarak
MADDE 98-
(1) Cari hesap sözleşmesi;
a)
Kararlaştırılan sürenin sona ermesi,
b)
Bir süre kararlaştırılmadığı takdirde taraflardan
birinin fesih ihbarında bulunması,
c)
Taraflardan birinin iflas etmesi,
hâllerinde sona erer.
II - Ölüm ve kısıtlılık
hâlleri
MADDE 99-
(1) Sözleşme süreli olup da taraflardan biri bu
süre içinde ölür veya kısıtlanırsa her iki taraf ve
kanuni temsilcileriyle halefleri on gün önceden
haber vermek şartıyla cari hesap sözleşmesini
feshedebilir. Ancak, artan tutarın ödenmesi, hesabın
94 üncü maddeye göre kapatılması gereken tarihte
istenebilir.
D) Bakiyenin haczi
MADDE 100-
(1) Taraflardan birinin alacaklısının ona ait
artan tutarı haczettirdiği gün hesap kapatılarak
artan tutar saptanır.
(2) Bu hâlde, borcundan dolayı haciz tebliğ
edilen taraf, onbeş gün içinde haczi kaldırtmazsa,
diğer taraf sözleşmeyi feshedebilir; etmezse haciz
ettiren kimsenin durumu cari hesaba yeni kalemler
geçirilmek suretiyle ağırlaştırılamaz. Meğerki,
hesaba geçirilen kalemler haciz tarihinden önce
doğmuş bulunan hukuki bir ilişkiden kaynaklansın.
(3) Haciz ettiren alacaklı bakiyeden, kendi
alacağını karşılayan kısmının ödenmesini ancak
hesabın 94 üncü maddeye göre kapatılması gereken
anda isteyebilir.
E) Zamanaşımı
MADDE 101-
(1) Cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya
mahkeme kararıyla saptanan artan tutara ya da faiz
alacaklarına, hesap hata ve yanılmalarına, cari
hesabın dışında tutulması gereken veya haksız olarak
cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya
tekrarlanan kayıtlara ilişkin bulunan davalar, cari
hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl
geçmekle zamanaşımına uğrarlar.
YEDİNCİ KISIM
Acentelik
A) Genel olarak
I - Tanımı
MADDE 102-
(1) Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru
veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir
hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye
dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli
olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren
sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir
adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.
(2) Bu Kısımda hüküm bulunmayan hâllerde
aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanununun
simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan
acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm
bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanır.
(3) Taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm
gibi alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır.
II - Uygulama alanı
MADDE 103-
(1) Özel kanunlardaki hükümler saklı
olmak üzere, bu Kısım hükümleri şunlar hakkında da
uygulanır:
a)
Sözleşmeleri yerli veya yabancı bir tacir hesabına
ve kendi adına yapmaya sürekli olarak yetkili
bulunanlar.
b)
Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi
bulunmayan yabancı tacirler ad ve hesabına ülke
içinde işlemlerde bulunanlar.
III - İnhisar
MADDE 104-
(1) Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça,
müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde
aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla
acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya
bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok
ticari işletme hesabına acentelik yapamaz.
B) Acentenin yetkileri
I - Genel olarak
MADDE 105-
(1) Acente, aracılıkta bulunduğu veya
yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar
ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili
adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir.
(2) Bu sözleşmelerden doğacak
uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava
açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla
dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik
yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme
aykırı şartlar geçersizdir.
(3) Acentelerin ad ve hesabına hareket
ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan
davalar sonucunda alınan kararlar acentelere
uygulanamaz.
II - Özel ve yazılı
yetki gerektiren hâller
MADDE 106-
(1) Müvekkilinin özel ve yazılı izni veya
vekâleti olmadan acente, bizzat teslim etmediği
malların bedelini kabule ve bedelini bizzat
ödemediği malları teslim almaya yetkili olmadığı
gibi bu işlemlerden doğan alacağı yenileyemez veya
miktarını indiremez.
III - Sözleşme yapma
yetkisi
MADDE 107-
(1) Özel ve yazılı bir yetki almadan acente,
müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir.
(2) Acentelere müvekkilleri adına sözleşme
yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından
tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.
IV - Yetkisizlik
MADDE 108-
(1) Acente, yetkisi olmaksızın veya yetki
sınırlarını aşarak, müvekkili adına bir sözleşme
yaparsa müvekkili bunu haber alır almaz icazet
verebilir; vermediği takdirde acente sözleşmeden
kendisi sorumlu olur.
C) Acentenin borçları
I - Genel olarak
MADDE 109-
(1) Acente, sözleşme uyarınca kendisine
bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde, müvekkilinin
işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla
yükümlüdür.
(2) Acente, kusursuz olduğunu ispat etmediği
takdirde özellikle, müvekkili hesabına saklamakta
olduğu malın veya eşyanın uğradığı hasarlardan
sorumludur.
II - Haber verme
yükümlülüğü
MADDE 110-
(1) Acente, üçüncü kişilerin kabule yetkili
olduğu beyanlarını, bölgesindeki piyasanın ve
müşterilerin finansal durumunu, şartlarını, bunlarda
meydana gelen değişiklikleri ve yapılan işlemlere
ilişkin olarak müvekkilini ilgilendiren bütün
hususları ona zamanında bildirmek zorundadır.
(2) Acente, müvekkilin açık talimatı
olmayan konularda, emir alıncaya kadar işlemi
geciktirebilir. Ancak, işin acele nitelik taşıması
nedeniyle durum müvekkilinden talimat almaya müsait
olmazsa veya acente en yararlı şartlar çerçevesinde
harekete yetkiliyse, basiretli bir tacir gibi kendi
görüşüne göre işlemi yapar.
III - Önlemler
MADDE 111-
(1) Acente, müvekkili hesabına teslim aldığı
eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair
belirtiler varsa, müvekkilinin taşıyıcıya karşı dava
hakkını teminat altına almak üzere, hasarı
belirlettirmek ve gereken diğer önlemleri almak,
eşyayı mümkün olduğu kadar korumak veya tamamen
telef olması tehlikesi varsa, Türk Borçlar Kanununun
108 inci maddesi gereğince yetkili mahkemenin
izniyle sattırmak ve gecikmeksizin durumu
müvekkiline haber vermekle yükümlüdür. Aksi
takdirde, ihmali yüzünden doğacak zararı tazmin
eder.
(2) Satılmak üzere acenteye gönderilen mallar
çabuk bozulacak cinsten ise veya değerini düşürecek
değişikliklere uğrayacak nitelikteyse ve müvekkilden
talimat almaya zaman uygun değilse veya
müvekkil izin vermede gecikirse, acente yetkili
mahkemenin izniyle Türk Borçlar Kanununun 108 inci
maddesi gereğince eşyayı sattırmaya yetkili ve
müvekkilin menfaatleri bunu gerektiriyorsa
zorunludur.
IV - Ödeme borcu
MADDE 112-
(1) Acente, müvekkiline ait olan parayı
göndermekle veya teslim etmekle yükümlü olup da bunu
yapmazsa, yükümlülüğün doğduğu tarihten itibaren
faiz ödemek ve gerekirse ayrıca tazminat vermek
zorundadır.
D) Acentenin hakları
I - Ücret
1. Ücrete hak
kazandıran işlemler
MADDE 113-
(1) Acente, acentelik ilişkisinin devamı
süresince kendi çabasıyla veya aynı nitelikteki
işlemler için kazandırdığı üçüncü kişilerle kurulan
işlemler için ücret isteyebilir. Bu ücret hakkı,
üçüncü fıkra uyarınca önceki acenteye ait olduğu
hâlde ve ölçüde doğmaz.
(2) Acenteye belli bir bölge veya müşteri
çevresi bırakılmışsa, acente, acentelik ilişkisinin
devamı süresince bu bölgedeki veya çevredeki
müşterilerle kendi katkısı olmadan kurulan işlemler
için de ücret isteyebilir. Birinci fıkranın ikinci
cümlesi burada da uygulanır.
(3) Acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra
kurulan işlemler için acente;
a)
İşleme aracılık etmişse veya işlemin yapılmasının
kendi çabasına bağlanabileceği ölçüde işlemi
hazırlamış ve işlem de acentelik ilişkisinin
bitmesinden sonra uygun bir süre içinde kurulmuşsa,
b)
Birinci veya ikinci fıkraların birinci cümleleri
uyarınca ücret istenebilecek bir işleme ilişkin
olarak üçüncü kişinin icabı, acentelik ilişkisinin
sona ermesinden önce acenteye veya müvekkile
ulaşmışsa,
ücret isteyebilir. Bu ücretin, hâl ve şartlara göre
paylaşılması hakkaniyet gereği ise, sonraki acente
de uygun bir pay alır.
(4) Acente, ayrıca, müvekkilinin talimatına uygun
olarak tahsil ettiği paralar için de tahsil
komisyonu isteyebilir.
2. Ücrete hak kazanma
zamanı
MADDE 114-
(1) Acente, kurulan işlem yerine getirildiği
anda ve ölçüde ücrete hak kazanır. Taraflar bu
kuralı acentelik sözleşmesiyle değiştirebilir; ancak
müvekkil işlemi yerine getirince, acente, izleyen
ayın son günü istenebilecek uygun bir avansa hak
kazanır. Her hâlde acente, üçüncü kişi kurulan
işlemi yerine getirdiği anda ve ölçüde ücrete hak
kazanır.
(2) Üçüncü kişinin işlemi yerine getirmeyeceği
kesinleşirse, acentenin ücret hakkı düşer; ödenmiş
tutarlar geri verilir.
(3) Aracılık edilen sözleşmeyi müvekkilin kısmen
veya tamamen yahut öngörüldüğü şekliyle yerine
getirmeyeceği kesinleşse bile, acente ücret
isteyebilir. Müvekkile yüklenemeyen sebeplerle
sözleşmenin yerine getirilemediği hâlde ve ölçüde
acentenin ücret hakkı düşer.
3. Ücretin miktarı
MADDE 115-
(1) Sözleşmede hüküm yoksa ücretin
miktarı, acentenin bulunduğu yerdeki ticari teamüle,
teamül de mevcut değilse hâlin gereğine göre o
yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir.
4. Ücretin ödeme zamanı
MADDE 116-
(1) Acentenin hak kazandığı ücretin,
doğumu tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ve
her hâlde sözleşmenin sona erdiği tarihte ödenmesi
gerekir.
(2) Ücret istemi, muacceliyeti ve
hesaplanması bakımından önemli olan bütün
konular hakkında acente bilgi istediği takdirde
müvekkil bu bilgileri vermek zorundadır. Ayrıca
acente, ücrete bağlı işlemlere ilişkin defter
kayıtlarının suretlerinin de kendisine
gönderilmesini müvekkilinden isteyebilir. Müvekkil,
defter suretini vermekten kaçınırsa ya da
defterlerin doğruluğu ve tamlığı konusunda
kuşku duymayı gerektiren haklı nedenler varsa,
acente, ticari defter ve belgelerin ilgili
kısımlarını ya kendisi inceler ya da bir
uzmana inceletebilir. Müvekkil buna izin
vermezse sorunu mahkeme duruma en uygun şekilde
karara bağlar.
(3) Bu hükümlerin aksinin kararlaştırılması
acentenin aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir.
II - Olağanüstü
giderlerin karşılanması
MADDE 117-
(1) Acente, yükümlülüklerini yerine
getirmek için yaptıklarından ancak olağanüstü
giderlerin ödenmesini isteyebilir.
III - Faiz isteme hakkı
MADDE 118-
(1) Avans ve olağanüstü giderler hakkında 20 nci
maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi hükmü
uygulanır.
IV - Hapis hakkı
MADDE 119-
(1) Acente, müvekkilindeki bütün alacakları
ödeninceye kadar, acentelik sözleşmesi dolayısıyla
alıp da gerek kendi elinde gerek özel bir sebebe
dayanarak zilyet olmakta devam eden bir üçüncü
kişinin elinde bulunan taşınırlar ve kıymetli evrak
ile herhangi bir eşyayı temsil eden senet
aracılığıyla kullanabildiği mallar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
(2) Müvekkile ait mallar acente tarafından
sözleşme veya kanun gereği satıldığı takdirde,
acente bu malların bedelini ödemekten kaçınabilir.
(3) Müvekkil aciz hâlinde bulunduğu takdirde,
acentenin henüz muaccel olmamış alacakları hakkında
da birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
(4) Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin
ikinci fıkrasıyla, 951 ilâ 953 üncü maddeleri
hükümleri saklıdır.
E) Müvekkilin borçları
MADDE 120-
(1) Müvekkil, acenteye;
a)
Mallarla ilgili belgeleri vermek,
b)
Acentelik sözleşmesinin yerine getirilmesi için
gerekli olan hususları ve özellikle iş hacminin
acentenin normalde bekleyebileceğinden önemli
surette düşük olabileceğini bildirmek,
c)
Acentenin yaptığı işleri kabul edip etmediğini ya da
yerine getirilmediğini uygun bir süre içinde
bildirmek,
d)
Acentenin istemeye hak kazandığı ücreti ödemek,
e)
Ücret, avans ve olağanüstü giderler hakkında 20 nci
madde hükümlerine göre faiz ödemek,
zorundadır.
(2) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin
aleyhine olduğu ölçüde, geçersizdir.
F) Acentelik
sözleşmesinin sona ermesi
I - Sebepleri
MADDE 121-
(1) Belirsiz bir süre için yapılmış olan
acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay
önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir.
Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile
haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.
(2) Belirli süre için yapılan bir acentelik
sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya
devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli
hâle gelir.
(3) Müvekkilin veya acentenin iflası, ölümü
veya kısıtlanması hâlinde, Türk Borçlar Kanununun
513 üncü maddesi hükmü uygulanır.
(4) Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık
ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf,
başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer
tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.
(5) Müvekkilin veya acentenin ölümü, ehliyetini
kaybetmesi veya iflası sebebiyle acentelik
sözleşmesi sona ererse, işlerin tamamlanması hâlinde
acenteye verilmesi gereken ücret miktarına
oranlanarak belirlenecek uygun bir tazminat acenteye
ya da bu maddede yazılı hâllere göre onun yerine
geçenlere verilir.
II - Denkleştirme
istemi
MADDE 122-
(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden
sonra;
a)
Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler
sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden
sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b)
Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu
olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış
müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde
yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi
devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme
hakkını kaybediyorsa ve
c)
Somut olayın özellik ve şartları
değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun
düşüyorsa,
acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık
faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer
ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi
daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı
sırasındaki ortalama esas alınır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir
eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya
acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil
tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente
denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4) Denkleştirme isteminden önceden
vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme
ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde
ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe,
tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren
sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde
de uygulanır.
III - Rekabet yasağı
anlaşması
MADDE 123-
(1) Acentenin, işletmesine ilişkin
faaliyetlerini, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden
sonrası için sınırlandıran anlaşmanın yazılı şekilde
yapılması ve anlaşma hükümlerini içeren ve müvekkil
tarafından imzalanmış bulunan bir belgenin acenteye
verilmesi gerekir. Anlaşma en çok, ilişkinin
bitiminden itibaren iki yıllık süre için yapılabilir
ve yalnızca acenteye bırakılmış olan bölgeye veya
müşteri çevresine ve kurulmasına aracılık ettiği
sözleşmelerin taalluk ettiği konulara ilişkin
olabilir. Müvekkilin, rekabet sınırlaması
dolayısıyla, acenteye uygun bir tazminat ödemesi
şarttır.
(2) Müvekkil, sözleşme ilişkisinin sona
ermesine kadar, rekabet sınırlamasının
uygulanmasından yazılı olarak vazgeçebilir. Bu hâlde
müvekkil, vazgeçme beyanından itibaren altı ayın
geçmesiyle tazminat ödeme borcundan kurtulur.
(3) Taraflardan biri, diğer tarafın kusurlu
davranışı nedeniyle haklı sebeplerle sözleşme
ilişkisini feshederse, fesihten itibaren bir ay
içinde rekabet sözleşmesiyle bağlı olmadığını diğer
tarafa yazılı olarak bildirebilir.
(4) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin
aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir.
İKİNCİ KİTAP
Ticaret Şirketleri
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
A) Türleri
MADDE 124-
(1) Ticaret şirketleri; kollektif, komandit,
anonim, limited ve kooperatif şirketlerden
ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket
şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirket sermaye şirketi sayılır.
B) Tüzel kişilik ve
ehliyet
MADDE 125-
(1) Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir.
(2) Ticaret şirketleri, Türk Medenî Kanununun
48 inci maddesi çerçevesinde bütün haklardan
yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu
husustaki kanuni istisnalar saklıdır.
C) Uygulanacak kanun
hükümleri
MADDE 126-
(1) Her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak
şartıyla, Türk Medenî Kanununun tüzel kişilere
ilişkin genel hükümleri ile bu Kısımda hüküm
bulunmayan hususlarda Türk Borçlar Kanununun adi
şirkete dair hükümleri her şirket türünün niteliğine
uygun olduğu oranda, ticaret şirketleri hakkında da
uygulanır.
D) Sermaye koyma borcu
I - Konusu
MADDE 127-
(1) Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret
şirketlerine sermaye olarak;
a)
Para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine
ait paylar,
b)
Fikrî mülkiyet hakları,
c)
Taşınırlar ve her çeşit taşınmaz,
d)
Taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma
hakları,
e)
Kişisel emek,
f)
Ticari itibar,
g)
Ticari işletmeler,
h)
Haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik
ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler,
i)
Maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri
olan diğer haklar,
j)
Devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her
türlü değer,
konabilir.
(2) Kanunun 307 nci maddesinin ikinci, 342 nci
maddesinin birinci ve 581 inci maddesinin birinci
fıkra hükümleri saklıdır.
II - Hükmü
1. Genel olarak
MADDE 128-
(1) Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza
edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği
sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.
(2) Şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede
bilirkişi tarafından belirlenen değerleriyle yer
alan taşınmazlar tapuya şerh verildiği, fikrî
mülkiyet hakları ile diğer değerler, varsa özel
sicillerine, bu hüküm uyarınca kaydedildikleri ve
taşınırlar güvenilir bir kişiye tevdi edildikleri
takdirde ayni sermaye kabul olunur. Özel sicile
yapılan kayıt iyiniyeti kaldırır.
(3) Sermaye olarak taşınmaz mülkiyeti veya
taşınmaz üzerinde var olan veya kurulacak olan ayni
bir hakkın konulması borcunu içeren şirket
sözleşmesi hükümleri, resmî şekil aranmaksızın
geçerlidir.
(4) Paradan başka ekonomik bir değer veya bir
taşınırın sermaye olarak konulmasının borçlanılması
hâlinde şirket, tüzel kişilik kazandığı andan
itibaren bunlar üzerinde malik sıfatıyla doğrudan
tasarruf edebilir.
(5) Taşınmaz mülkiyetinin veya diğer ayni bir
hakkın sermaye olarak konulması hâlinde, şirketin
bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu
siciline tescil gereklidir.
(6) Mülkiyet ve diğer ayni hakların tapu
siciline tescili istemi ile diğer sicillere
yapılacak tescillerle ilgili bildirimler, ticaret
sicili müdürü tarafından, ilgili sicile resen ve
hemen yapılır. Şirketin tek taraflı istemde
bulunabilme hakkı saklıdır.
(7) Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu
yerine getirmesini isteyebileceği ve dava
edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle
uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Tazminat
istemi için ihtar şarttır. Şahıs şirketlerinde bu
davayı ortaklar da açabilir.
(8) Ortaklarca, sermaye olarak konulması
taahhüt edilen hakların korunması için, kurucular
tarafından ortaklar aleyhine ihtiyati tedbir
istenebilir. Tedbir üzerine açılacak davalar
için, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda öngörülen
süre ancak şirketin tescil ve ilanı tarihinden
itibaren işlemeye başlar.
2. Temerrüt faizi
MADDE 129-
(1) Zamanında ifa edilmeyen sermaye para ise,
128 inci madde gereğince tazminat hakkına halel
gelmemek şartıyla, aksine şirket sözleşmesinde veya
esas sözleşmede hüküm yoksa, şirketin tescili
anından itibaren temerrüt faizi de ödenir.
3. Sorumlu olma
MADDE 130-
(1) Sermaye olarak şirkete alacaklarını
devretmiş olan bir ortak, alacaklar şirketçe tahsil
edilmiş olmadıkça sermaye koyma borcundan kurtulmaz.
(2) Alacak, vadesi gelmemiş ise aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, vade gününden, muaccel
ise şirket sözleşmesi veya esas sözleşme tarihinden
itibaren bir ay içinde şirketçe tahsil edilmelidir.
(3) Her ne sebeple olursa olsun, bu süre
içinde tahsil edilemediği takdirde, gecikmeden
dolayı şirketin tazminat hakkına halel gelmemek
şartıyla, ortak, sürenin bitiminden itibaren geçecek
günlerin temerrüt faizini de öder.
(4) Alacak kısmen tahsil edilmişse,
yukarıdaki hükümler tahsil edilmemiş olan kısım
hakkında geçerlidir.
4. Karineler
MADDE 131-
(1) Sermaye olarak konulan ayınlara, bilirkişi
tarafından biçilecek değerler, ilgililerce kabul
edilmiş sayılır.
(2) Şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa, sermaye olarak konan
ayınların mülkiyeti şirkete ait ve haklar şirkete
devredilmiş olur.
(3) Hizmet karşılığı olarak verilecek ücretin
kısmen veya tamamen kâra iştirak suretiyle ifası
kararlaştırıldığı takdirde bu kayıt çalışanlara
ortak sıfatını vermez.
5. Faiz ve ücret alma
hakkı
MADDE 132-
(1) Kanunlarda aksine hüküm yoksa, şirket
sözleşmesiyle ortakların, koydukları sermayeler için
faiz ve şirketteki hizmetleri sebebiyle kendilerine
ücret verilmesi kabul olunabilir.
E) Ortakların kişisel
alacaklıları
MADDE 133-
(1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece
ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını
şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr
payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından
alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı
bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek
kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.
(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar,
alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye
payından almak yanında, borçlularına ait olan,
senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun
taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca
haczedilmesini ve paraya çevrilmesini
isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine
işlenir.
(3) Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret
şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan
diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz
yaptırabilme yetkisini de haizdir.
(4) Yukarıdaki hükümler borçlu ortakların
şirket dışındaki mallarına alacaklıların
başvurmalarına engel olmaz.
F) Birleşme, bölünme ve
tür değiştirme
I - Uygulama alanı ve
kavramlar
1. Uygulama alanı
MADDE 134-
(1) Ticaret şirketlerinin birleşmelerine,
bölünmelerine ve tür değiştirmelerine 134 ilâ 194
üncü maddeler uygulanır.
(2) Diğer kanunların, bu Kanunun 135 ilâ 194
üncü maddelerine aykırı olmayan hükümleri saklıdır.
2. Kavramlar
MADDE 135-
(1) 134 ilâ 194 üncü maddelerin uygulanmasında;
“şirket”, ticaret şirketlerini; “ortak”, anonim
şirketlerin pay sahiplerini, limited şirketler ile
şahıs şirketlerinin ve kooperatiflerin ortaklarını;
“ortaklık payı”, şahıs şirketlerindeki ortaklık
payını, anonim şirketteki payı, limited şirketteki
esas sermaye payını, sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirketteki ortaklık payını; “genel kurul”,
anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirketlerle kooperatiflerdeki genel kurulu,
şahıs şirketlerindeki ortaklar kurulunu ve gereğinde
ortakların tümünü; “yönetim organı”, anonim
şirketler ve kooperatiflerde yönetim kurulunu,
limited şirketlerde müdürü veya müdürleri, şahıs
şirketleriyle sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirketlerde yöneticiyi; “şirket sözleşmesi”, anonim
şirketlerde esas sözleşmeyi, şahıs şirketleriyle
limited şirketlerde şirket sözleşmesini ve
kooperatifte ana sözleşmeyi ifade eder.
(2) Küçük ve orta ölçekli şirketler belirlenirken,
şahıs şirketleri için 1522, sermaye şirketleri
hakkında ise 1523 üncü maddelerde öngörülen ölçütler
uygulanır.
II - Birleşme
1. Genel hükümler
a) İlke
MADDE 136-
(1) Şirketler;
a)
Bir şirketin diğerini devralması, teknik terimle
“devralma şeklinde birleşme” veya
b)
Yeni bir şirket içinde bir araya gelmeleri, teknik
terimle “yeni kuruluş şeklinde birleşme”,
yoluyla birleşebilirler.
(2) 136 ilâ 158 inci maddelerin
uygulamasında, kabul eden şirket “devralan”, katılan
şirket “devrolunan” diye adlandırılır.
(3) Birleşme, devrolunan şirketin malvarlığı
karşılığında, bir değişim oranına göre devralan
şirketin paylarının, devrolunan şirketin
ortaklarınca kendiliğinden iktisap edilmesiyle
gerçekleşir. Birleşme sözleşmesi 141 inci maddenin
ikinci fıkrası anlamında ayrılma akçesini de
öngörebilir.
(4) Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan
şirketin malvarlığını bir bütün hâlinde devralır.
Birleşmeyle devrolunan şirket sona erer ve ticaret
sicilinden silinir.
b) Geçerli birleşmeler
MADDE 137-
(1) Sermaye şirketleri;
a)
Sermaye şirketleriyle,
b)
Kooperatiflerle ve
c)
Devralan şirket olmaları şartıyla, kollektif ve
komandit şirketlerle,
birleşebilirler.
(2) Şahıs şirketleri;
a)
Şahıs şirketleriyle,
b)
Devrolunan şirket olmaları şartıyla, sermaye
şirketleriyle,
c)
Devrolunan şirket olmaları şartıyla,
kooperatiflerle,
birleşebilirler.
(3) Kooperatifler;
a)
Kooperatiflerle,
b)
Sermaye şirketleriyle ve
c)
Devralan şirket olmaları şartıyla, şahıs
şirketleriyle,
birleşebilirler.
c) Tasfiye hâlindeki
bir şirketin birleşmeye katılması
MADDE 138-
(1) Tasfiye hâlindeki bir şirket, malvarlığının
dağıtılmasına başlanmamışsa ve devrolunan şirket
olması şartıyla, birleşmeye katılabilir.
(2) Birinci fıkradaki şartların varlığı, bir
işlem denetçisinin, bu hususu doğrulayan raporunun,
devralan şirketin merkezinin bulunduğu yerin ticaret
sicili müdürlüğüne sunulmasıyla ispatlanır.
d) Sermayenin kaybı
veya borca batıklık hâlinde birleşmeye katılma
MADDE 139-
(1) Sermayesiyle kanuni yedek akçeleri
toplamının yarısı zararlarla kaybolan veya borca
batık durumda bulunan bir şirket, kaybolan sermayeyi
veya gerekiyorsa borca batıklık durumunu
karşılayabilecek tutarda serbestçe, tasarruf
edilebilen özvarlığa sahip bulunan bir şirket ile
birleşebilir.
(2) Birinci fıkradaki şartın gerçekleşmiş
olduğunu ispatlayan bir işlem denetçisi tarafından
hazırlanan raporun, devralan şirketin merkezinin
bulunduğu yerin ticaret sicili müdürlüğüne sunulması
şarttır.
2. Ortaklık payları ve
hakları
a) Ortaklık payının ve
haklarının korunması
MADDE 140-
(1) Devrolunan şirketin ortaklarının, mevcut
ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak
değerde, devralan şirketin payları ve hakları
üzerinde istemde bulunma hakları vardır. Bu istem
hakkı, birleşmeye katılan şirketlerin
malvarlıklarının değeri, oy haklarının dağılımı ve
önem taşıyan diğer hususlar dikkate alınarak
hesaplanır.
(2) Ortaklık paylarının değişim oranları
belirlenirken, devrolunan şirketin ortaklarına
tahsis olunan ortaklık paylarının gerçek
değerlerinin onda birini aşmaması şartıyla, bir
denkleştirme ödenmesi öngörülebilir.
(3) Devrolunan şirketin oydan yoksun
paylarına sahip ortaklarına aynı değerde, oydan
yoksun veya oy hakkını haiz paylar verilir.
(4) Devrolunan şirkette mevcut bulunan
paylara bağlı imtiyaz hakları karşılığında, devralan
şirkette eş değerde haklar veya uygun bir karşılık
verilir.
(5) Devralan şirket, devrolunan şirketin
intifa senedi sahiplerine, eş değerli haklar tanımak
veya intifa senetlerini, birleşme sözleşmesinin
yapıldığı tarihteki gerçek değeriyle satın almak
zorundadır.
b) Ayrılma akçesi
MADDE 141-
(1) Birleşmeye katılan şirketler, birleşme
sözleşmesinde, ortaklara, devralan şirkette, pay ve
ortaklık haklarının iktisabı ile iktisap olunacak
şirket paylarının gerçek değerine denk gelen bir
ayrılma akçesi arasında seçim yapma hakkı
tanıyabilirler.
(2) Birleşmeye katılan şirketler
birleşme sözleşmesinde, sadece ayrılma akçesinin
verilmesini öngörebilirler.
3. Sermaye artırımı,
yeni kuruluş ve ara bilanço
a) Sermaye artırımı
MADDE 142-
(1) Devralma yoluyla birleşmede, devralan
şirket, sermayesini, devrolunan şirketin
ortaklarının haklarının korunabilmesi için gerekli
olan düzeyde, artırmak zorundadır.
(2) Birleşmede, ayni sermaye konulmasına
ilişkin düzenlemelerle, halka açık anonim
şirketlerde, yeni payların halka arzına dair
hükümler, Sermaye Piyasası Kurulu kaydına alınmasına
ilişkin olanlar müstesna, uygulanmaz.
b) Yeni kuruluş
MADDE 143-
(1) Yeni kuruluş yolu ile birleşmede, bu Kanun
ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler
Kanununun, ayni sermaye konulmasına dair
düzenlemeleri ve asgari ortak sayısına ilişkin
hükümleri dışındaki maddeleri yeni şirketin
kuruluşuna uygulanır.
c) Ara bilanço
MADDE 144-
(1) Birleşme sözleşmesinin imzalandığı
tarih ile bilanço günü arasında altı aydan fazla
zaman geçmişse veya son bilançonun çıkarılmasından
sonra, birleşmeye katılan şirketlerin
malvarlıklarında önemli değişiklikler meydana
gelmişse, birleşmeye katılan şirketler bir ara
bilanço çıkarmak zorundadır.
(2) Aşağıdaki hükümler saklı olmak kaydı ile,
ara bilançoya yıllık bilançoya ilişkin hüküm ve
ilkeler uygulanır. Ara bilanço için;
a)
Fizikî envanter çıkarılması gerekli değildir;
b)
Son bilançoda kabul edilen değerlemeler, sadece
ticari defterdeki hareketler ölçüsünde değiştirilir;
amortismanlar, değer düzeltmeleri ve karşılıklar ile
ticari defterlerden anlaşılmayan işletme için önemli
değer değişiklikleri de dikkate alınır.
4. Birleşme sözleşmesi,
birleşme raporu ve denetleme
a) Birleşme sözleşmesi
aa) Birleşme
sözleşmesinin yapılması
MADDE 145-
(1) Birleşme sözleşmesi yazılı şekilde
yapılır. Sözleşme, birleşmeye katılan şirketlerin,
yönetim organlarınca imzalanır ve genel kurulları
tarafından onaylanır.
bb) Birleşme
sözleşmesinin içeriği
MADDE 146-
(1) Birleşme sözleşmesinin;
a)
Birleşmeye katılan şirketlerin ticaret unvanlarını,
hukuki türlerini, merkezlerini; yeni kuruluş yolu
ile birleşme hâlinde, yeni şirketin türünü, ticaret
unvanını ve merkezini,
b)
Şirket paylarının değişim oranını, öngörülmüşse
denkleştirme tutarını; devrolunan şirketin
ortaklarının, devralan şirketteki paylarına ve
haklarına ilişkin açıklamaları,
c)
Devralan şirketin, imtiyazlı ve oydan yoksun
payların sahipleriyle intifa senedi sahiplerine
tanıdığı hakları,
d)
Şirket paylarının değiştirilmesinin şeklini,
e)
Birleşmeyle iktisap edilen payların, devralan veya
yeni kurulan şirketin bilanço kârına hak kazandığı
tarihi ve bu isteme ilişkin bütün özellikleri,
f)
Gereğinde 141 inci madde uyarınca ayrılma akçesini,
g)
Devrolunan şirketin işlem ve eylemlerinin devralan
şirketin hesabına yapılmış sayılacağı tarihi,
h)
Yönetim organlarına ve yönetici ortaklara tanınan
özel yararları,
i)
Gereğinde sınırsız sorumlu ortakların isimlerini,
içermesi zorunludur.
b) Birleşme raporu
MADDE 147-
(1) Birleşmeye katılan şirketlerin
yönetim organları, ayrı ayrı veya birlikte, birleşme
hakkında bir rapor hazırlarlar.
(2) Raporda;
a)
Birleşmenin amacı ve sonuçları,
b)
Birleşme sözleşmesi,
c)
Şirket paylarının değişim oranı ve öngörülmüşse
denkleştirme akçesi; devrolunan şirketlerin
ortaklarına devralan şirket nezdinde tanınan
ortaklık hakları,
d)
Gereğinde ayrılma akçesinin tutarı ve şirket pay ve
ortaklık hakları yerine ayrılma akçesi verilmesinin
sebepleri,
e)
Değişim oranının belirlenmesi yönünden payların
değerlemesine ilişkin özellikler,
f)
Gereğinde devralan şirket tarafından yapılacak
artırımın miktarı,
g)
Öngörülmüşse, devrolunan şirketin ortaklarına,
birleşme dolayısıyla yüklenecek olan, ek ödeme ve
diğer kişisel edim yükümlülükleri ile kişisel
sorumluluklar hakkında bilgi,
h)
Değişik türdeki şirketlerin birleşmelerinde, yeni
tür dolayısıyla ortaklara düşen yükümlülükler,
i)
Birleşmenin, birleşmeye katılan şirketlerin işçileri
üzerindeki etkileri ile mümkünse bir sosyal planın
içeriği,
j)
Birleşmenin, birleşmeye katılan şirketlerin
alacaklıları üzerindeki etkileri,
k)
Gerekiyorsa, ilgili makamlardan alınan onaylar,
hukuki ve ekonomik yönden açıklanır ve gerekçeleri
belirtilir.
(3) Yeni kuruluş yoluyla birleşmede birleşme
raporuna yeni şirketin sözleşmesinin de eklenmesi
şarttır.
(4) Tüm ortakların onaylaması hâlinde, küçük
ölçekli şirketler birleşme raporunun
düzenlenmesinden vazgeçebilirler.
c) Birleşme
sözleşmesinin ve birleşme raporunun denetlenmesi
MADDE 148-
(1) Birleşmeye katılan şirketlerin;
birleşme sözleşmesini, birleşme raporunu ve
birleşmeye esas oluşturan bilançoyu, bu konuda uzman
olan bir işlem denetçisine denetlettirmeleri
şarttır.
(2) Birleşmeye katılan şirketler,
birleşmeyi denetleyecek işlem denetçisine amaca
yardımcı olacak her türlü bilgi ve belgeyi vermek
zorundadır.
(3) İşlem denetçisi denetleme raporunda;
a)
Devralan şirket tarafından yapılması öngörülen
sermaye artırımının, devrolunan şirketin
ortaklarının haklarını korumaya yeterli bulunup
bulunmadığı,
b)
Değişim oranının ve ayrılma akçesinin adil olup
olmadığı,
c)
Değişim oranının hangi yönteme göre hesaplandığı; en
az üç farklı genel kabul gören yöntem ile
karşılaştırma yapılarak, uygulanan yöntemin adil
olduğu,
d)
Diğer genel kabul gören yöntemlere göre hangi
değerlerin ortaya çıkabileceği,
e)
Denkleştirme varsa, bunun uygun olup olmadığı,
f)
Değişim oranının hesaplanması yönünden payların
değerlendirilmesinde dikkate alınan özellikler,
hususunda inceleme yapıp görüş açıklamakla
yükümlüdür.
(4) Tüm ortakların onaylaması hâlinde, küçük
ölçekli şirketler denetlemeden vazgeçebilirler.
5. İnceleme hakkı ve
malvarlığında değişiklikler
a) İnceleme hakkı
MADDE 149-
(1) Birleşmeye katılan şirketlerden her
biri, merkezleriyle şubelerinde ve halka açık anonim
şirketler ise Sermaye Piyasası Kurulunun öngöreceği
yerlerde, genel kurul kararından önceki otuz gün
içinde;
a)
Birleşme sözleşmesini,
b)
Birleşme raporunu,
c)
Denetleme raporunu,
d)
Son üç yılın yılsonu finansal tablolarıyla yıllık
faaliyet raporlarını, gereğinde ara bilançolarını,
ortakların, intifa senedi sahipleriyle şirket
tarafından ihraç edilmiş bulunan menkul kıymet
hamillerinin, menfaati bulunan kişilerin ve diğer
ilgililerin incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bunlar
ilgili sermaye şirketlerinin internet sitelerinde de
yayımlanır.
(2) Ortaklar ile birinci fıkrada sayılan
kişiler, aynı fıkrada anılan belgelerin suretlerinin
ve varsa basılı şekillerinin kendilerine verilmesini
isteyebilirler. Bunlar için, herhangi bir bedel veya
gider karşılığı istenilemez.
(3) Birleşmeye katılan şirketlerden her biri,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ve
internet sitelerine de konulan ilanda,
inceleme yapma hakkına işaret eder.
(4) Birleşmeye katılan her şirket, birinci
fıkrada anılan belgelerin nereye tevdi edildiklerini
ve nerelerde incelemeye hazır tutulduklarını,
tevdiden en az üç iş günü önce, Türkiye Ticaret
Sicili Gazetesi ile şirket sözleşmesinde öngörülen
gazetelerde ve sermaye şirketleri de internet
sitelerinde ilan eder.
(5) Tüm ortakların onaylaması hâlinde, küçük
ölçekli şirketler inceleme hakkının
kullanılmasından vazgeçebilirler.
b) Malvarlığındaki
değişikliklerle ilgili bilgiler
MADDE 150-
(1) Birleşmeye katılan şirketlerden birinin
aktif veya pasif varlıklarında, birleşme
sözleşmesinin imzası tarihiyle, bu sözleşmenin genel
kurulda onaya sunulacağı tarih arasında, önemli
değişiklik meydana gelmişse, yönetim organı, bu
durumu kendi genel kuruluna ve birleşmeye katılan
diğer şirketlerin yönetim organlarına yazılı olarak
bildirir.
(2) Birleşmeye katılan tüm şirketlerin
yönetim organları, bu durumda birleşme sözleşmesinin
değiştirilmesine veya birleşmeden vazgeçmeye gerek
olup olmadığını incelerler; böyle bir sonuca
vardıkları takdirde, onaya sunma önerisi geri
çekilir. Diğer hâlde, yönetim organı genel kurulda,
birleşme sözleşmesinde uyarlamaya gerek
bulunmadığının gerekçesini açıklar.
c) Birleşme kararı
MADDE 151-
(1) Yönetim organı, genel kurula birleşme
sözleşmesini sunar. Birleşme sözleşmesi genel
kurulda;
a)
Bu Kanunun 421 inci maddesinin beşinci fıkrasının
(b) bendi saklı olmak üzere, anonim ve sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirketlerde, esas veya
çıkarılmış sermayenin çoğunluğunu temsil etmesi
şartıyla, genel kurulda mevcut bulunan oyların
dörtte üçüyle,
b)
Bir kooperatif tarafından devralınacak sermaye
şirketlerinde, sermayenin çoğunluğunu temsil etmesi
şartıyla, genel kurulda mevcut bulunan oyların
dörtte üçüyle,
c)
Limited şirketlerde, sermayenin en az dörtte üçünü
temsil eden paylara sahip bulunmaları şartıyla, tüm
ortakların dörtte üçünün oylarıyla,
d)
Kooperatiflerde, verilen oyların üçte ikisinin
çoğunluğuyla; ana sözleşmede ek ödeme ve başka edim
yükümlülükleri ya da sınırsız sorumluluk kabul
edilmiş veya bunlar mevcut olup da genişletilmişse
kooperatife kayıtlı tüm ortakların dörtte üçünün
kararıyla,
onaylanmalıdır.
(2) Kollektif ve komandit şirketlerde
birleşme sözleşmesinin oybirliğiyle onaylanması
gerekir. Ancak, şirket sözleşmesinde birleşme
sözleşmesinin bütün ortakların dörtte üçünün
kararıyla onaylanması öngörülebilir.
(3) Bir sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirketin, başka bir şirketi devralması hâlinde,
birinci fıkranın (a) bendindeki nisaba ek olarak,
komanditelerin tamamının birleşmeyi yazılı olarak
onaylamaları gereklidir.
(4) Bir limited şirket tarafından devralınan
anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirkette, devralma ile ek yükümlülük ve kişisel edim
yükümlülükleri de öngörülüyorsa veya bunlar mevcut
olup da genişletiliyorsa, bütün ortakların
oybirliğine gerek vardır.
(5) Birleşme sözleşmesi bir ayrılma akçesini
öngörüyorsa bunun, devreden şirket şahıs şirketiyse
oy hakkını haiz ortaklarının, sermaye şirketiyse
şirkette mevcut oy haklarının yüzde doksanının
olumlu oylarıyla onaylanması şarttır.
(6) Birleşme sözleşmesinde devrolunan
şirketin işletme konusunda değişiklik öngörülmüşse,
birleşme sözleşmesinin ayrıca, şirket sözleşmesinin
değiştirilmesi için gerekli nisapla onaylanmış
olması zorunludur.
6. Kesinleşmeye ilişkin
hükümler
a) Ticaret siciline
tescil
MADDE 152-
(1) Birleşmeye katılan şirketler
tarafından birleşme kararı alınır alınmaz, yönetim
organları, birleşmenin tescili için ticaret siciline
başvurur.
(2) Devralan şirket, birleşmenin gereği
olarak sermayesini artırmışsa, ek olarak esas
sözleşme değişiklikleri de ticaret siciline sunulur.
(3) Devrolunan şirket, birleşmenin ticaret
siciline tescili ile infisah eder.
b) Hukuki sonuçlar
MADDE 153-
(1) Birleşme, birleşmenin ticaret
siciline tescili ile geçerlilik kazanır. Tescil
anında, devrolunan şirketin bütün aktif ve pasifi
kendiliğinden devralan şirkete geçer.
(2) Devrolunan şirketin ortakları devralan
şirketin ortağı olur. Ancak bu sonuç, devralan
şirketin kendi adına fakat bu şirket hesabına
hareket eden kişinin elinde bulunan paylar ile
devrolunan şirketin kendi adına fakat bu şirket
hesabına hareket eden kişinin elinde bulunan paylar
için doğmaz.
(3) 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.
c) İlan
MADDE 154-
(1) Birleşme kararı, Türkiye Ticaret
Sicili Gazetesinde ilan olunur.
7. Sermaye
şirketlerinin kolaylaştırılmış şekilde birleşmesi
a) Uygulama alanı
MADDE 155-
(1) a) Devralan sermaye şirketi devrolunan
sermaye şirketinin oy hakkı veren bütün paylarına
veya
b)
Bir şirket ya da bir gerçek kişi veya kanun yahut
sözleşme dolayısıyla bağlı bulunan kişi grupları,
birleşmeye katılan sermaye şirketlerinin oy hakkı
veren tüm paylarına,
sahiplerse sermaye şirketleri kolaylaştırılmış
düzene göre birleşebilirler.
(2) Devralan sermaye şirketi, devrolunan
sermaye şirketinin tüm paylarına değil de oy hakkı
veren paylarının en az yüzde doksanına sahipse,
azınlıkta kalan pay sahipleri için;
a)
Devralan şirkette bu payların denk karşılığı olan
paylar verilmesi şirket payları yanında, 141 inci
maddeye göre, şirket paylarının gerçek değerinin tam
dengi olan nakdî bir karşılık verilmesinin önerilmiş
olması ve
b)
Birleşme dolayısıyla ek ödeme borcunun veya herhangi
bir kişisel edim yükümlülüğünün yahut kişisel
sorumluluğun doğmaması,
hâlinde birleşme kolaylaştırılmış usulde
gerçekleşebilir.
b) Kolaylıklar
MADDE 156-
(1) Birleşmeye katılan ve 155 inci maddenin
birinci fıkrasında öngörülen şartlara uyan sermaye
şirketleri, birleşme sözleşmesinde, 146 ncı maddenin
birinci fıkrasının (a) ve (f) ilâ (i) bentlerinde
gösterilmiş bulunan kayıtlara yer verirler. Bu
sermaye şirketleri, 147 nci maddede öngörülen
birleşme raporunu düzenlemeye, 148 inci maddede
yeralan birleşme sözleşmesini denetletme hakkı ile
149 uncu maddede düzenlenen inceleme hakkını
sağlamakla yükümlü olmadıkları gibi, birleşme
sözleşmesini 151 inci madde uyarınca genel kurulun
onayına da sunmayabilirler.
(2) Birleşmeye katılan ve 155 inci maddenin
ikinci fıkrasında öngörülen şartlara uyan sermaye
şirketleri, birleşme sözleşmesinde, sadece, 147 nci
maddenin ikinci fıkrasının (a), (b) ve (f) ilâ (i)
bentlerinde gösterilmiş bulunan kayıtlara yer
verirler. Bu şirketler 147 nci maddede öngörülen
birleşme raporunu düzenlemeye ve birleşme
sözleşmesini 151 inci madde gereğince genel kurula
sunmaya da zorunlu değildirler. 149 uncu maddede
öngörülen inceleme hakkının, birleşmenin tescili
için ticaret siciline yapılan başvurudan otuz gün
önce sağlanmış olması gerekir.
8. Alacaklıların ve
çalışanların korunması
a) Alacakların teminat
altına alınması
MADDE 157-
(1) Birleşmeye katılan şirketlerin alacaklıları
birleşmenin hukuken geçerlilik kazanmasından
itibaren üç ay içinde istemde bulunurlarsa, devralan
şirket bunların alacaklarını teminat altına alır.
(2) Birleşmeye katılan şirketler;
alacaklılarına, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde,
tirajı ellibinin üstünde olan yurt düzeyinde
dağıtımı yapılan üç gazetede yedişer gün aralıklarla
üç defa yapacakları ilanla ve ayrıca internet
sitelerine konulacak ilanla haklarını bildirirler.
İşlem denetçisi, birleşmeye katılan şirketlerin
serbest malvarlıklarının, ödenmesine yetmeyeceği
bilinen bir alacakları bulunmadığını veya böyle bir
alacak istemi beklenmediğini doğruladığı takdirde
ilan yükümlülüğü ortadan kalkar.
(3) Devralan şirket alacağın birleşme
dolayısıyla tehlikeye düşmediğini bir işlem
denetçisi raporuyla ispat ederse, teminat verme
yükümlülüğü ortadan kalkar.
(4) Diğer alacaklıların zarara
uğramayacaklarının anlaşılması hâlinde, yükümlü
şirket teminat göstermek yerine borcu ödeyebilir.
b) Ortakların kişisel
sorumlulukları ve iş ilişkilerinin geçmesi
MADDE 158-
(1) Devrolunan şirketin borçlarından
birleşmeden önce sorumlu olan ortakların
sorumlulukları birleşmeden sonra da devam eder. Şu
şartla ki, bu borçlar birleşme kararının ilanından
önce doğmuş olmalı veya borçları doğuran sebepler bu
tarihten önce oluşmuş bulunmalıdır.
(2) Devrolunan şirketin borçlarından doğan,
ortakların kişisel sorumluluğuna ilişkin istemler,
birleşme kararının ilanı tarihinden itibaren üç yıl
geçince zamanaşımına uğrar. Alacak ilan tarihinden
sonra muaccel olursa, zamanaşımı süresi
muacceliyet tarihinden başlar. Bu sınırlama,
devralan şirketin borçları dolayısıyla şahsen
sorumlu olan ortakların sorumluluklarına uygulanmaz.
(3) Kamuya arz edilmiş olan tahvil ve diğer
borç senetlerinde sorumluluk itfa tarihine kadar
devam eder; meğerki, izahname başka bir düzenleme
içersin.
(4) İş ilişkileri hakkında 178 inci madde
hükmü uygulanır.
III - Bölünme
1. Genel hükümler
a) İlke
MADDE 159-
(1) Bir şirket tam veya kısmi
bölünebilir.
a)
Tam bölünmede, şirketin tüm malvarlığı bölümlere
ayrılır ve diğer şirketlere devrolunur. Bölünen
şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını
ve haklarını iktisap ederler. Tam bölünüp devrolunan
şirket sona erer ve unvanı ticaret sicilinden
silinir.
b)
Kısmi bölünmede, bir şirketin malvarlığının bir veya
birden fazla bölümü diğer şirketlere devrolunur.
Bölünen şirketin ortakları, devralan şirketlerin
paylarını ve haklarını iktisap ederler veya bölünen
şirket, devredilen malvarlığı bölümlerinin
karşılığında devralan şirketlerdeki payları ve
hakları elde ederek yavru şirketini oluşturur.
b) Geçerli bölünmeler
MADDE 160-
(1) Sermaye şirketleri ve kooperatifler
sermaye şirketlerine ve kooperatiflere
bölünebilirler.
c) Şirket paylarının ve
haklarının korunması
MADDE 161-
(1) Tam ve kısmi bölünmede şirket payları ve
hakları 140 ıncı madde uyarınca korunur.
(2) Devreden şirketin ortaklarına;
a)
Bölünmeye katılan tüm şirketlerde, mevcut payları
oranında şirket payları veya
b)
Bölünmeye katılan bazı veya tüm şirketlerde, mevcut
paylarının oranına göre değişik oranda şirket
payları,
tahsis edilebilir. (a) bendindeki bölünme “oranların
korunduğu”, (b) bendindeki bölünme ise “oranların
korunmadığı bölünme”dir.
2. Bölünmenin
uygulanmasına ilişkin hükümler
a) Sermayenin
azaltılması
MADDE 162-
(1) Bölünme sebebiyle devreden şirketin
sermayesinin azaltılması hâlinde 473, 474 ve 592 nci
maddeler ile kooperatiflerde Kooperatifler Kanununun
98 inci maddesine dayanılarak bu Kanunun 473 ve 474
üncü maddeleri uygulanmaz.
b) Sermaye artırımı
MADDE 163-
(1) Devralan şirket sermayesini,
devreden şirketin ortaklarının haklarını koruyacak
miktarda artırır.
(2) Bölünmede, ayni sermaye konulmasına
ilişkin hükümler uygulanmaz. Bölünme sebebiyle,
kayıtlı sermaye sisteminde müsait olmasa bile, tavan
değiştirilmeden sermaye artırılabilir.
c) Yeni kuruluş
MADDE 164-
(1) Bölünme çerçevesinde yeni bir
şirketin kurulmasına bu Kanun ile Kooperatifler
Kanununun kuruluşa ilişkin hükümleri uygulanır.
Sermaye şirketlerinin kurulmasında, kurucuların
asgari sayısına ve ayni sermaye konulmasına ilişkin
hükümler uygulanmaz.
d) Ara bilanço
MADDE 165-
(1) Bilanço günüyle, bölünme
sözleşmesinin imzası veya bölünme planının
düzenlenmesi tarihi arasında, altı aydan fazla bir
zaman bulunduğu veya son bilançonun çıkarılmasından
itibaren, bölünmeye katılan şirketlerin
malvarlıklarında önemli değişiklikler meydana gelmiş
olduğu takdirde, bir ara bilanço çıkarılır.
(2) Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerinde
öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla, ara
bilançoya yıllık bilançoya ilişkin hüküm ve
standartlar uygulanır. Ara bilanço için;
a)
Fizikî envanter çıkarılması gerekli değildir.
b)
Son bilançoda kabul edilmiş bulunan değerlemeler,
sadece ticari defterlerdeki hareketler ölçüsünde
değiştirilir; amortismanlar, değer düzeltmeleri ve
karşılıklar ile ticari defterlerden anlaşılmayan
işletme için önemli değer değişiklikleri de dikkate
alınır.
3. Bölünme belgelerini
denetleme ve inceleme hakkı
a) Bölünme sözleşmesi
ve bölünme planı
aa) Genel olarak
MADDE 166-
(1) Bir şirket, bölünme yoluyla,
malvarlığının bölümlerini var olan şirketlere
devredecekse, bölünmeye katılan şirketlerin yönetim
organları tarafından bir bölünme sözleşmesi yapılır.
(2) Bir şirket, bölünme yoluyla,
malvarlığının bölümlerini yeni kurulacak şirketlere
devredecekse, yönetim organı bir bölünme planı
düzenler.
(3) Hem bölünme sözleşmesinin hem de bölünme
planının yazılı şekilde yapılması ve bunların genel
kurul tarafından 173 üncü madde hükümlerine göre
onaylanması şarttır.
bb) Bölünme
sözleşmesinin ve bölünme planının içeriği
MADDE 167-
(1) Bölünme sözleşmesi ve bölünme planı
özellikle;
a)
Bölünmeye katılan şirketlerin ticaret unvanlarını,
merkezlerini ve türlerini,
b)
Aktif ve pasif malvarlığı konularının devir amacıyla
bölümlere ayrılmasını ve tahsisini; açık
tanımlamayla, bu bölümlere ilişkin envanteri;
taşınmazları, kıymetli evrakı ve maddi olmayan
malvarlığını teker teker gösteren listeyi,
c)
Payların değişim oranını ve gereğinde ödenecek
denkleştirme tutarını ve devreden şirketin
ortaklarının, devralan şirketteki ortaklık haklarına
ilişkin açıklamaları,
d)
Devralan şirketin; intifa senedi, oydan yoksun pay
ve özel hak sahiplerine tahsis ettiği hakları,
e)
Şirket paylarının değişim tarzlarını,
f)
Şirket paylarının bilanço kârına hangi tarihten
itibaren hak kazanacaklarını ve bu istem hakkının
özelliklerini,
g)
Devreden şirketin işlemlerinin hangi tarihten
itibaren devralan şirketin hesabına yapılmış kabul
edildiğini,
h)
Yönetim organlarının üyelerine, müdürlere, yönetim
hakkına sahip kişilere ve denetçilere tanınan özel
menfaatleri,
i)
Bölünme sonucu devralan şirketlere geçen iş
ilişkilerinin listesini,
içerir.
b) Bölünmenin dışında
kalan malvarlığı
MADDE 168-
(1) Bölünme sözleşmesinde veya bölünme planında
tahsisi yapılmayan malvarlığı konuları üzerinde;
a)
Tam bölünmede, devralan tüm şirketlerin, bölünme
sözleşmesi veya planına göre kendilerine geçen net
aktif malvarlığının oranına göre, devralan tüm
şirketlere paylı mülkiyet hakkı düşer.
b)
Kısmi bölünmede söz konusu malvarlığı, devreden
şirkette kalır.
(2) Birinci fıkra hükmü kıyas yoluyla
alacaklara ve maddi olmayan malvarlığı haklarına da
uygulanır.
(3) Tam bölünmeye katılan şirketler,
bölünme sözleşmesi veya bölünme planına göre
herhangi bir şirkete tahsis edilmeyen borçlardan
müteselsilen sorumludurlar.
c) Bölünme raporu
aa) İçerik
MADDE 169-
(1) Bölünmeye katılan şirketlerin yönetim
organları, bölünme hakkında ayrı rapor hazırlarlar;
ortak rapor da geçerlidir.
(2) Rapor;
a)
Bölünmenin amacını ve sonuçlarını,
b)
Bölünme sözleşmesini veya bölünme planını,
c)
Payların değişim oranlarını ve gereğinde ödenecek
denkleştirme tutarını, özellikle devreden şirketin
ortaklarının devralan şirketteki haklarına ilişkin
açıklamaları,
d)
Değişim oranının saptanmasında, payların
değerlemesine ilişkin özellikleri,
e)
Gereğinde, bölünme dolayısıyla ortaklar için doğacak
olan ek ödeme yükümlülüklerini, diğer kişisel edim
yükümlülüklerini ve sınırsız sorumluluğu,
f)
Bölünmeye katılan şirketlerin türlerinin farklı
olması hâlinde, ortakların yeni tür sebebiyle söz
konusu olan yükümlülüklerini,
g)
Bölünmenin işçiler üzerindeki etkileri ile
içeriğini; varsa sosyal planın içeriğini,
h)
Bölünmenin, bölünmeye katılan şirketlerin
alacaklıları üzerindeki etkilerini,
hukuki ve ekonomik yönleri ile açıklar ve
gerekçelerini gösterir.
(3) Yeni kuruluşun varlığı hâlinde, bölünme
planına yeni şirketin sözleşmesi de eklenir.
(4) Tüm ortakların onaylaması hâlinde küçük ölçekli
şirketler bölünme raporunun düzenlenmesinden
vazgeçebilirler.
bb) Bölünme
sözleşmesinin veya bölünme planının ve bölünme
raporunun denetlenmesi
MADDE 170-
(1) Bölünme sözleşmesinin veya bölünme planının
denetlenmesine 148 inci madde hükmü kıyas yoluyla
uygulanır.
d) İnceleme hakkı
MADDE 171-
(1) Bölünmeye katılan şirketlerden her biri,
genel kurulun kararından iki ay önce, merkezlerinde,
halka açık anonim şirketler ayrıca Sermaye Piyasası
Kurulunun uygun gördüğü yerlerde;
a)
Bölünme sözleşmesini veya bölünme planını,
b)
Bölünme raporunu,
c)
Denetleme raporunu,
d)
Son üç yılın finansal tabloları ile faaliyet
raporlarını ve varsa ara bilançoları,
bölünmeye katılan şirketlerin ortaklarının
incelemesine sunar.
(2) Tüm ortakların onaylaması hâlinde küçük
ölçekli şirketler birinci fıkrada öngörülen inceleme
hakkından vazgeçebilirler.
(3) Ortaklar, bölünmeye katılan şirketlerden,
birinci fıkrada sayılan belgelerin kopyalarının
kendilerine verilmesini isteyebilirler. Suretler
için bedel veya herhangi bir gider karşılığı
istenemez.
(4) Bölünmeye katılan şirketlerden her biri,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde, sermaye
şirketleri ayrıca internet sitesinde, inceleme yapma
haklarına işaret eden bir ilan yayımlarlar.
e) Malvarlığındaki
değişikliklerle ilgili bilgiler
MADDE 172-
(1) Bölünmeye katılan şirketlerin
malvarlıklarında meydana gelen değişikliklere 150
nci madde kıyas yoluyla uygulanır.
4. Bölünme kararı
MADDE 173-
(1) 175 inci maddede öngörülen teminatın
sağlanmasından sonra, bölünmeye katılan şirketlerin
yönetim organları, bölünme sözleşmesini veya bölünme
planını genel kurula sunar.
(2) Onama kararı 151 inci maddenin birinci,
üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkralarında öngörülen
nisaplara uyularak alınır.
(3) Oranın korunmadığı bölünmede onama
kararı, devreden şirkette oy hakkını haiz ortakların
en az yüzde doksanıyla alınır.
5. Korunmaya ilişkin
hükümler
a) Alacaklıların
korunması
aa) Çağrı
MADDE 174-
(1) Bölünmeye katılan şirketlerin
alacaklıları, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde,
tirajı ellibinin üstünde olan ve yurt düzeyinde
dağıtımı yapılan en az üç gazetede yedişer gün
aralıklarla üç defa yapılacak ilanla ve sermaye
şirketlerinde ayrıca internet sitesine de konulacak
ilanla, alacaklarını bildirmeye ve teminat verilmesi
için istemde bulunmaya çağrılırlar.
bb) Alacakların teminat
altına alınması
MADDE 175-
(1) Bölünmeye katılan şirketler, 174 üncü
maddede öngörülen ilanların yayımı tarihinden
itibaren üç ay içinde, istemde bulunan alacaklıların
alacaklarını teminat altına almak zorundadırlar.
(2) Bölünme ile, alacaklıların alacaklarının
tehlikeye düşmediğinin, bir işlem denetçisinin
raporuyla ispatı hâlinde, teminat altına almak
yükümü ortadan kalkar.
(3) Diğer alacaklıların zarara
uğramayacaklarının anlaşılması hâlinde, şirket,
teminat göstermek yerine borcu ödeyebilir.
b) Sorumluluk
aa) Bölünmeye katılan
şirketlerin ikinci derecede sorumluluğu
MADDE 176-
(1) Bölünme sözleşmesi veya bölünme
planıyla kendisine borç tahsis edilen şirket, bu
suretle birinci derecede sorumlu bulunan şirket,
alacaklıların alacaklarını ifa etmezse, bölünmeye
katılan diğer şirketler, ikinci derecede
sorumlu şirketler, müteselsilen sorumlu
olurlar.
(2) İkinci derecede sorumlu olan şirketlerin
takip edilebilmeleri için, alacağın teminat
altına alınmamış ve birinci derecede sorumlu
şirketin;
a)
İflas etmiş,
b)
Konkordato süresi almış,
c)
Aleyhinde yapılan bir icra takibinde kesin aciz
vesikası alınmasının şartları doğmuş,
d)
Merkezi yurt dışına taşınmış ve artık Türkiye’de
takip edilemez duruma gelmiş veya
e)
Yurt dışındaki merkezinin yeri değiştirilmiş ve bu
sebeple hukuken takibi önemli derecede güçleşmiş,
olması gerekir.
bb) Ortakların kişisel
sorumluluğu
MADDE 177-
(1) Ortakların kişisel sorumlulukları hakkında
158 inci madde hükmü uygulanır.
6. İş ilişkilerinin
geçmesi
MADDE 178-
(1) Tam veya kısmi bölünmede, işçilerle yapılan
hizmet sözleşmeleri, işçi itiraz etmediği takdirde,
devir gününe kadar bu sözleşmeden doğan bütün hak ve
borçlarla devralana geçer.
(2) İşçi itiraz ederse, hizmet sözleşmesi
kanuni işten çıkarma süresinin sonunda sona erer;
devralan ve işçi o tarihe kadar sözleşmeyi yerine
getirmekle yükümlüdür.
(3) Eski işveren ile devralan, işçinin
bölünmeden evvel muaccel olmuş alacakları ile hizmet
sözleşmesinin normal olarak sona ereceği veya
işçinin itirazı sebebiyle sona erdiği tarihe kadar
geçen sürede muaccel olacak alacaklarından
müteselsilen sorumludur.
(4) Aksi kararlaştırılmadıkça veya hâlin
gereğinden anlaşılmadıkça, işveren hizmet
sözleşmesinden doğan hakları üçüncü bir kişiye
devredemez.
(5) İşçiler muaccel olan ve birinci fıkrada
öngörüldüğü şekilde muaccel olacak alacaklarının
teminat altına alınmasını isteyebilirler.
(6) Devreden şirketin bölünmeden önce şirket
borçlarından dolayı sorumlu olan ortakları, hizmet
sözleşmesinden doğan ve intikal gününe kadar muaccel
olan borçlarla, hizmet sözleşmesi normal olarak sona
ermiş olsaydı muaccel hâle gelecek olan veya işçinin
itirazı sebebiyle hizmet sözleşmesinin sona erdiği
ana kadar doğacak olan borçlardan müteselsilen
sorumlu olmakta devam ederler.
7. Ticaret siciline
tescil ve geçerlilik
MADDE 179-
(1) Bölünme onaylanınca, yönetim organı
bölünmenin tescilini ister.
(2) Kısmi bölünme sebebiyle devreden şirketin
sermayesinin azaltılması gerekiyorsa buna ilişkin
esas sözleşme değişikliği de tescil ettirilir.
(3) Tam bölünme hâlinde devreden şirket ticaret
siciline tescil ile birlikte infisah eder.
(4) Bölünme ticaret siciline tescille geçerlilik
kazanır. Tescil ile tescil anında envanterde yer
alan bütün aktifler ve pasifler devralan şirketlere
geçer.
IV - Tür değiştirme
1. Genel hükümler
a) İlke
MADDE 180-
(1) Bir şirket hukuki şeklini değiştirebilir.
Yeni türe dönüştürülen şirket eskisinin devamıdır.
b) Geçerli tür
değiştirmeler
MADDE 181-
(1) a) Bir
sermaye şirketi;
1.
Başka türde bir sermaye şirketine;
2.
Bir kooperatife;
b)
Bir kollektif şirket;
1.
Bir sermaye şirketine;
2.
Bir kooperatife;
3.
Bir komandit şirkete;
c)
Bir komandit şirket;
1.
Bir sermaye şirketine;
2.
Bir kooperatife;
3.
Bir kollektif şirkete;
d)
Bir kooperatif bir sermaye şirketine,
dönüşebilir.
c) Kollektif ve
komandit şirketlerin tür değiştirmelerine ilişkin
özel düzenleme
MADDE 182 -
(1) Bir kollektif
şirket bir komandit şirkete;
a)
Kollektif şirkete bir komanditerin girmesi,
b)
Bir ortağın komanditer olması,
hâlinde dönüşebilir.
(2) Bir komandit şirket kollektif şirkete;
a)
Tüm komanditerlerin şirketten çıkması,
b)
Tüm komanditerlerin komandite olması,
suretiyle dönüşebilir.
(3) Bir kollektif veya komandit şirketin tek
kişi işletmesi olarak faaliyetine devam etmesine
ilişkin 257 nci madde hükmü saklıdır.
(4) Bu madde uyarınca yapılacak tür
değiştirmelerine 180 ilâ 190 ıncı madde hükümleri
uygulanmaz.
2. Şirket payının ve
haklarının korunması
MADDE 183-
(1) Tür değiştirmede
ortakların şirket payları ve hakları korunur. Oydan
yoksun paylar için sahiplerine eşit değerde paylar
veya oy hakkını haiz paylar verilir.
(2) İmtiyazlı payların karşılığında aynı
değerde paylar verilir veya uygun bir tazminat
ödenir.
(3) İntifa senetleri karşılığında aynı
değerde haklar verilir veya tür değiştirme planının
düzenlendiği tarihte gerçek değer ödenir.
3. Kuruluş ve ara
bilanço
MADDE 184-
(1) Tür değiştirmede, yeni türün kuruluşuna
ilişkin hükümler uygulanır; ancak, sermaye
şirketlerinde ortakların asgari sayısına ve ayni
sermaye konulmasına ilişkin hükümler uygulanmaz.
(2) Bilanço günüyle tür değiştirme raporunun
düzenlendiği tarih arasında altı aydan fazla zaman
geçmişse veya son bilançonun çıkarıldığı tarihten
itibaren şirketin malvarlığında önemli değişiklikler
meydana gelmişse ara bilanço çıkarılır.
(3) Aşağıdaki hükümler saklı olmak kaydı ile
ara bilançoya yıllık bilançoya ilişkin hüküm ve
ilkeler uygulanır. Ara bilanço için;
a)
Fizikî envanter çıkarılması gerekli değildir;
b)
Son bilançoda kabul edilen değerlemeler, sadece
ticari defterdeki hareketler ölçüsünde değiştirilir;
amortismanlar, değer düzeltmeleri ve karşılıklar ile
ticari defterlerden anlaşılmayan işletme için önemli
değer değişiklikleri de dikkate alınır.
4. Tür değiştirme planı
MADDE 185-
(1) Yönetim organı bir tür değiştirme planı
düzenler. Plan yazılı şekle ve 189 uncu madde
uyarınca genel kurulun onayına tabidir. Tür
değiştirme planı;
a)
Şirketin tür değiştirmeden önceki ve sonraki ticaret
unvanını, merkezini ve yeni türe ilişkin ibareyi,
b)
Yeni türün şirket sözleşmesini,
c)
Ortakların tür değiştirmeden sonra sahip olacakları
payların sayısını, cinsini ve tutarını veya tür
değiştirmeden sonra ortakların paylarına ilişkin
açıklamaları,
içerir.
5. Tür değiştirme
raporu
MADDE 186-
(1) Yönetim organı tür değiştirme hakkında
yazılı bir rapor hazırlar.
(2) Raporda;
a)
Tür değiştirmenin amacı ve sonuçları,
b)
Yeni türe ilişkin kuruluş hükümlerinin yerine
getirilmiş bulunduğu,
c)
Yeni şirket sözleşmesi,
d)
Tür değiştirmeden sonra ortakların sahip olacakları
paylara dair değişim oranı,
e)
Varsa ortaklar ile ilgili olarak tür değiştirmeden
kaynaklanan ek ödeme ile diğer kişisel edim
yükümlülükleri ve kişisel sorumluluklar,
f)
Ortaklar için yeni tür dolayısıyla doğan
yükümlülükler
hukuki ve ekonomik yönden açıklanır ve gerekçeleri
gösterilir.
(3) Tüm ortakların onaylaması hâlinde küçük
ölçekli şirketler tür değiştirme raporunun
düzenlenmesinden vazgeçebilirler.
6. Tür değiştirme
planının ve tür değiştirme raporunun denetlenmesi
MADDE 187-
(1) Şirket, tür değiştirme planını, tür
değiştirme raporunu, tür değiştirmede esas alınan
bilançoyu işlem denetçisine denetlettirir.
(2) Şirket işlem denetçisine, yapılacak
denetlemenin amacına hizmet edebilecek bütün bilgi
ve belgeleri vermek zorundadır.
(3) İşlem denetçisi tür değiştirmeye ilişkin
şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini, bilançonun
gerçeğe uygun olup olmadığını ve tür değiştirmeden
sonra ortakların hukuki durumlarının korunup
korunmadığını incelemek ve değerlendirmek
zorundadır.
(4) Tüm ortakların onaylaması hâlinde küçük
ölçekli şirketler denetlemeden vazgeçebilirler.
7. İnceleme hakkı
MADDE 188 -
(1) Şirket;
a)
Tür değiştirme planını,
b)
Tür değiştirme raporunu,
c)
Denetleme raporunu,
d)
Son üç yılın finansal tablolarını, varsa ara
bilançoyu,
genel kurulda karar alınmasından otuz gün önce
merkezinde ve halka açık anonim şirketlerde Sermaye
Piyasası Kurulunun istediği yerlerde ortakların
incelemesine sunar.
(2) İsteyen ortaklara anılan belgelerin
kopyaları bedelsiz verilir. Şirket, ortakları, uygun
bir şekilde inceleme haklarının bulunduğu hususunda
bilgilendirir.
8. Tür değiştirme
kararı ve tescil
MADDE 189-
(1) Yönetim organı tür değiştirme planını genel
kurula sunar. Tür değiştirme kararı aşağıdaki
nisaplarla alınır:
a)
Kanunun 421 inci maddesinin beşinci fıkrasının (b)
bendi hükmü saklı olmak şartıyla anonim ve sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirketlerde, esas veya
çıkarılmış sermayenin üçte ikisini karşılaması
şartıyla, genel kurulda mevcut oyların üçte
ikisiyle; limited şirkete dönüştürme hâlinde, ek
ödeme veya kişisel edim yükümlülüğü doğacaksa tüm
ortakların onayıyla;
b)
Bir sermaye şirketinin bir kooperatife dönüşmesi
hâlinde tüm ortakların onayıyla;
c)
Limited şirketlerde, sermayenin en az dörtte üçüne
sahip bulunmaları şartıyla, ortakların dörtte üçünün
kararıyla;
d)
Kooperatiflerde;
1.
Ortakların en az üçte ikisinin temsil edilmeleri
şartı ile, genel kurulda mevcut oyların
çoğunluğuyla,
2.
Ek ödeme, diğer kişisel edim yükümlülükleri veya
kişisel sorumluluk getiriliyorsa veya bu
yükümlülükler veya sorumluluklar genişletiliyorsa,
kooperatifte kayıtlı ortaklarının üçte ikisinin
olumlu oyuyla,
e)
Kollektif ve komandit şirketlerde tür değiştirme
planı bütün ortakların oybirliğiyle onanır. Ancak,
şirket sözleşmesinde ortakların tümünün üçte
ikisinin olumlu oyuyla bu kararın alınabileceği
öngörülebilir.
(2) Yönetim organı tür değiştirmeyi ve yeni şirketin
sözleşmesini tescil ettirir. Tür değiştirme tescil
ile hukuki geçerlilik kazanır. Tür değiştirme kararı
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilir.
9. Alacaklıların ve
çalışanların korunması
MADDE 190-
(1) Ortakların kişisel sorumlulukları
hakkında 158 inci ve iş sözleşmelerinden doğan
borçlar hakkında 178 inci madde uygulanır.
V - Ortak hükümler
1. Ortaklık paylarının
ve ortaklık haklarının incelenmesi
MADDE 191-
(1) Birleşmede,
bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve
ortaklık haklarının gereğince korunmamış veya
ayrılma karşılığının uygun belirlenmemiş olması
hâlinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür
değiştirme kararının Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde ilanından itibaren iki ay içinde,
söz konusu işlemlere katılan şirketlerden birinin
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin
saptanmasını isteyebilir. Denkleştirme akçesinin
belirlenmesinde 140 ıncı maddenin ikinci fıkrası
uygulanmaz.
(2) Davacı ile aynı hukuki durumda
bulunmaları hâlinde, mahkeme kararı, birleşmeye,
bölünmeye veya tür değiştirmeye katılan şirketlerin
tüm ortakları hakkında da hüküm doğurur.
(3) Davanın giderleri devralan şirkete
aittir. Özel durumların haklı göstermesi hâlinde,
mahkeme giderleri kısmen veya tamamen davacıya
yükletilebilir.
(4) Ortaklık paylarının veya ortaklık
haklarının korunmasını inceleme davası birleşme,
bölünme veya tür değiştirme kararının geçerliliğini
etkilemez.
2. Birleşmenin,
bölünmenin ve tür değiştirmenin iptali ve
eksikliklerin sonuçları
MADDE 192-
(1) 134 ilâ 190 ıncı maddelerin ihlali
hâlinde, birleşme, bölünme ve tür değiştirme
kararına olumlu oy vermemiş ve bunu tutanağa
geçirmiş bulunan birleşmeye, bölünmeye veya tür
değiştirmeye katılan şirketlerin ortakları; bu
kararın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından
itibaren iki ay içinde iptal davası açabilirler.
İlanın gerekmediği hâllerde süre tescil tarihinden
başlar.
(2) Kararın bir yönetim organı tarafından
verilmesi hâlinde de bu dava açılabilir.
(3) Birleşme, bölünme ve tür değiştirmeye
ilişkin işlemlerde herhangi bir eksikliğin varlığı
hâlinde, mahkeme taraflara bunun giderilmesi için
süre verir. Hukuki sakatlık, verilen süre içinde
giderilemiyorsa veya giderilememişse mahkeme kararı
iptal eder ve gerekli önlemleri alır.
3. Sorumluluk
MADDE 193-
(1) Birleşme, bölünme veya tür değiştirme
işlemlerine herhangi bir şekilde katılmış bulunan
bütün kişiler şirketlere, ortaklara ve alacaklılara
karşı kusurları ile verdikleri zararlardan
sorumludurlar. Kurucuların sorumlulukları saklıdır.
(2) Birleşmeyi, bölünmeyi veya tür
değiştirmeyi denetlemiş kişiler şirketlere, münferit
ortaklara ve alacaklılara karşı kusurları ile
verdikleri zararlardan sorumludurlar.
(3) 202 ilâ 208, 555, 557, 560 ıncı madde
hükümleri saklıdır. Bir sermaye şirketinin veya
kooperatifin iflası hâlinde 556 ve 570 inci maddeler
ile Kooperatifler Kanununun 98 inci maddesi kıyas
yoluyla uygulanır.
VI – Ticari işletme ile
ilgili birleşme ve tür değiştirme
MADDE 194-
(1) Bir ticari işletme, bir ticaret
şirketiyle, onun tarafından devralınmak suretiyle
birleşebilir. Bu hâlde devralan ticaret şirketinin
türüne göre 138 ilâ 140, 142 ilâ 158 ve ortak
hükümlere ilişkin 191 ilâ 193 üncü madde hükümleri
kıyas yoluyla uygulanır.
(2) Bir ticari işletmenin bir ticaret
şirketine dönüşmesi hâlinde 182 ilâ 193 üncü
maddeler kıyas yoluyla uygulanabilir.
(3) Bir ticaret şirketinin bir ticari
işletmeye dönüştürülebilmesi için, söz konusu
ticaret şirketinin paylarının tümü, ticari işletmeyi
işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınmalı
ve ticari işletme bu kişi veya kişiler adına ticaret
siciline tescil ve ilan edilmelidir. Bu hâlde,
ticari işletmeye dönüştürülen ticaret şirketi, bir
kollektif veya komandit şirket ise mezkûr ticaret
şirketinin borçlarından, ticari işletmeyi işletecek
kişi ve kişiler ile ticaret şirketinin eski
ortakları da 264 üncü maddedeki zamanaşımı süresince
sıfatlarına göre müteselsilen sorumlu olurlar.
Dönüştürmeye bu Kanunun 264 ilâ 266 ncı maddeleri de
uygulanır.
(4) 182 nci maddenin üçüncü fıkrası hükmü
saklıdır.
G) Şirketler topluluğu
I - Hâkim ve bağlı
şirket
MADDE 195-
(1) a) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret
şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;
1.
Oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya
2.
Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar
alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin
seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya
3.
Kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak,
tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla
birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,
b)
Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini,
bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla
hâkimiyeti altında tutabiliyorsa,
birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir. Bu
şirketlerden en az birinin merkezi Türkiye’de ise,
bu Kanundaki şirketler topluluğuna ilişkin hükümler
uygulanır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen hâller dışında, bir
ticaret şirketinin başka bir ticaret şirketinin
paylarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek
kararları alabilecek miktarda paylarına sahip
bulunması, birinci şirketin hâkimiyetinin varlığına
karinedir.
(3) Bir hâkim şirketin, bir veya birkaç bağlı şirket
aracılığıyla bir diğer şirkete hâkim olması, dolaylı
hâkimiyettir.
(4) Hâkim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı
bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler
topluluğunu oluşturur. Hâkim şirketler ana, bağlı
şirketler yavru şirket konumundadır.
(5) Şirketler topluluğunun hâkiminin, merkezi veya
yerleşim yeri yurt içinde veya dışında bulunan, bir
teşebbüs olması hâlinde de, 195 ilâ 209 uncu
maddeler ile bu Kanundaki şirketler topluluğuna
ilişkin hükümler uygulanır. Hâkim teşebbüs tacir
sayılır. Konsolide tablolar hakkındaki hükümler
saklıdır.
(6) Şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin
uygulanmasında “yönetim kurulu” terimi limited
şirketlerde müdürleri, sermayesi paylara bölünmüş
komandit şirketler ile şahıs şirketlerinde
yöneticileri, diğer tüzel kişilerde yönetim organını
ve gerçek kişilerde gerçek kişinin kendisini ifade
eder.
II - Pay ve oy
oranlarının hesaplanması
MADDE 196-
(1) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketindeki
iştirakinin yüzdesi, o sermaye şirketindeki payının
veya payların itibarî değerleri toplamının, iştirak
olunan şirketin sermayesine oranlanmasıyla bulunur.
Sermaye şirketinin hem kendi hem de onun hesabına
alınmış olup da üçüncü kişilerin elindeki kendi
payları, hesaplamada o şirketin esas veya çıkarılmış
sermayesinden düşülür.
(2) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketindeki
oy hakkının yüzdesi, ticaret şirketinin o sermaye
şirketinde sahip bulunduğu paylardan doğan
kullanılabilen oy haklarının toplamının, sermaye
şirketindeki kullanılabilir tüm oy haklarının
toplamına oranlanmasıyla bulunur. Hesaplamada,
sermaye şirketinin hem kendi hem de onun hesabına
alınmış olup da üçüncü kişilerin elindeki
paylarından doğan oy hakları düşülür.
(3) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketinde
sahip olduğu paylar hesaplanırken ona bağlı
şirketlerin sahip oldukları veya onun hesabına
alınmış olup üçüncü kişilerin elindeki paylar da
hesaba katılır.
III - Karşılıklı
iştirak
MADDE 197-
(1) Birbirlerinin paylarının en az dörtte birine
sahip bulunan sermaye şirketleri karşılıklı iştirak
durumundadır. Bu payların yüzdelerinin
hesaplanmasında 196 ncı madde uygulanır. Anılan
şirketlerden biri diğerine hâkimse, ikincisi aynı
zamanda bağlı şirket sayılır. Karşılıklı iştirak
durumundaki şirketlerin her biri diğerine hâkimse
ikisi de bağlı ve hâkim şirket kabul olunur.
IV - Bildirim, tescil
ve ilan yükümlülükleri
MADDE 198-
(1) Bir teşebbüs, bir sermaye şirketinin
sermayesinin, doğrudan veya dolaylı olarak, yüzde
beşini, onunu, yirmisini, yirmibeşini, otuzüçünü,
ellisini, altmışyedisini veya yüzde yüzünü temsil
eden miktarda paylarına sahip olduğu veya payları bu
yüzdelerin altına düştüğü takdirde; teşebbüs, durumu
söz konusu işlemlerin tamamlanmasını izleyen on gün
içinde, sermaye şirketine ve bu Kanun ile diğer
kanunlarda gösterilen yetkili makamlara bildirir.
Payların yukarıda belirtilen oranlarda kazanılması
veya elden çıkarılması, yıllık faaliyet ve denetleme
raporlarında ayrı bir başlık altında açıklanır ve
sermaye şirketinin internet sitesinde ilan edilir.
Payların yüzdelerinin hesaplanmasında 196 ncı madde
uygulanır. Teşebbüsün ve sermaye şirketinin yönetim
kurulu üyeleriyle yöneticileri de, kendilerinin,
eşlerinin, velayetleri altındaki çocuklarının ve
bunların, sermayelerinin en az yüzde yirmisine sahip
bulundukları ticaret şirketlerinin o sermaye
şirketindeki payları ile ilgili olarak bildirimde
bulunurlar. Bildirimler yazılı şekilde yapılır,
ticaret siciline tescil ve ilan olunur.
(2) Birinci fıkrada öngörülen bildirim ile tescil ve
ilan yükümlülüğü yerine getirilmediği sürece, ilgili
paylara ait oy hakkı dâhil, diğer haklar donar.
Bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesine dair
diğer hukuki sonuçlara ilişkin hükümler saklıdır.
(3) Hâkimiyet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için
bu sözleşmenin ticaret siciline tescil ve ilanı
şarttır. Sözleşmenin geçersizliği, bu Kanun ile
diğer kanunlardaki şirketler topluluğuna dair
yükümlülüklere ve sorumluluklara ilişkin
hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz.
V - Bağlı ve hâkim
şirketlerin raporları
MADDE 199-
(1) Bağlı şirketin yönetim kurulu, faaliyet
yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hâkim ve bağlı
şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenler.
Raporda, şirketin geçmiş faaliyet yılında hâkim
şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim
şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir
şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve
geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da
ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya
alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin
açıklaması yapılır. Hukuki işlemlerde edimler ve
karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket
yönünden yarar ve zararları belirtilir. Zarar
denkleştirilmişse, bunun faaliyet yılı içinde fiilen
nasıl gerçekleştiği veya şirketin sağladığı hangi
menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı
ayrıca bildirilir.
(2) Rapor, doğru ve dürüst hesap verme
ilkelerine uygun olmalıdır.
(3) Yönetim kurulu raporun sonunda şirketin, hukuki
işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya
alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen
hâl ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun
bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığını ve alınan
veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara
uğratıp uğratmadığını açıklar. Şirket zarara
uğramışsa, yönetim kurulu ayrıca zararın
denkleştirilip denkleştirilmediğini de belirtir. Bu
açıklama sadece yıllık faaliyet raporunda yer alır.
(4) Hâkim şirketin her yönetim kurulu üyesi, yönetim
kurulu başkanından; bağlı şirketlerin finansal ve
malvarlığıyla ilgili durumları ile üç aylık hesap
sonuçları, hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı
şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve bağlı
şirketlerin pay sahipleri ve bunların yakınlarıyla
ilişkileri; yaptıkları işlemler ve bunların sonuç ve
etkileri hakkında, özenli, gerçeği aynen ve dürüstçe
yansıtan hesap verme ilkelerine göre düzenlenmiş bir
rapor hazırlattırıp yönetim kuruluna sunmasını ve
bunun sonuç kısmının yıllık rapor ile denetleme
raporuna eklenmesini isteyebilir. Bağlı şirketler,
red için yoruma yer bırakmayacak açıklıkta bir haklı
sebebin varlığını ispat edemedikleri takdirde, bu
raporun hazırlanması için gerekli olan bilgi ve
belgeleri hâkim şirketin bu işle görevlendirilen
uzmanlarına vermekle yükümlüdürler. İstemde bulunan
yönetim kurulu üyesi, bunu bir üçüncü kişinin
yararlanması amacıyla yapmışsa bunun sonuçlarından
sorumlu olur.
VI - Bağlı şirketler
hakkında bilgi alma
MADDE 200-
(1) Hâkim şirketin her pay sahibi genel kurulda,
bağlı şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili
durumları ile hesap sonuçları, hâkim şirketin bağlı
şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim
ve bağlı şirketlerin pay sahipleri, yöneticileri ve
bunların yakınlarıyla ilişkileri, yaptıkları
işlemler ve bunların sonuçları hakkında, özenli,
gerçeği aynen ve dürüstçe yansıtan hesap verme
ilkelerine uygun, doyurucu bilgi verilmesini
isteyebilir.
VII - Hakların donması
MADDE 201-
(1) Bir sermaye şirketinin paylarını iktisap
edip karşılıklı iştirak konumuna bilerek giren diğer
bir sermaye şirketi, iştirak konusu olan paylardan
doğan toplam oylarıyla diğer pay sahipliği
haklarının sadece dörtte birini kullanabilir;
bedelsiz payları edinme hakkı hariç, diğer tüm pay
sahipliği hakları donar. Söz konusu paylar toplantı
ve karar nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz.
389 ile 612 nci madde hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen sınırlama,
bağlı şirketin hâkim şirketin paylarını iktisap
etmesi veya her iki şirketin birbirlerine hâkim
olması hâlinde uygulanmaz.
VIII - Sorumluluk
1. Hâkimiyetin hukuka
aykırı kullanılması
MADDE 202-
(1) a) Hâkim şirket, hâkimiyetini
bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz.
Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon,
personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler
yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya;
malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla
sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek
gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya;
haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek,
yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi
verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen
kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini
sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez;
meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen
denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman
denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o
faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk
değerde bir istem hakkı tanınsın.
b)
Denkleştirme, faaliyet yılı içinde fiilen yerine
getirilmez veya süresi içinde denk bir istem hakkı
tanınmazsa, bağlı şirketin her pay sahibi, hâkim
şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu
üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini
isteyebilir. Hâkim istem üzerine veya resen somut
olayda hakkaniyete uygun düşecekse, tazminat yerine
bu maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre, davacı
pay sahiplerinin paylarının hâkim şirket tarafından
satın alınmasına veya duruma uygun düşen ve kabul
edilebilir başka bir çözüme karar verebilir.
c)
Alacaklılar da, (b) bendi uyarınca, şirket iflas
etmemiş olsa bile, şirketin zararının şirkete
ödenmesini isteyebilirler.
d)
Kayba sebebiyet veren işlemin, aynı veya benzer
koşullar altında, şirket menfaatlerini dürüstlük
kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli bir
yöneticinin özeniyle hareket eden, bağımsız bir
şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından da
yapılabileceği veya yapılmasından
kaçınılabileceğinin ispatı hâlinde tazminata
hükmedilemez.
e)
Pay sahiplerinin ve alacaklıların açacağı davaya,
kıyas yoluyla 553, 555 ilâ 557, 560 ve 561 inci
maddeler uygulanır. Hâkim teşebbüsün merkezinin yurt
dışında bulunması hâlinde tazminat davası bağlı
şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret
mahkemesinde açılır.
(2) Hâkimiyetin
uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket
bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi
bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme,
fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas
sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul
kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya
yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki
kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri;
hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya
paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir
değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete
uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul
gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle
satın alınmasını mahkemeden isteyebilirler. Değer
belirlenirken mahkeme kararına en yakın tarihteki
veriler esas alınır. Tazminat veya payların satın
alınmasını istem davası, genel kurul kararının
verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan
edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına
uğrar.
(3) İkinci fıkrada öngörülen dava açılınca,
davacıların muhtemel zararlarını veya payların satın
alma değerini karşılayan tutardaki paranın teminat
olarak, mahkemece belirlenecek bir bankaya mahkeme
adına yatırılmasına karar verilir. Teminat
yatırılmadığı sürece genel kurul veya yönetim kurulu
kararına ilişkin hiçbir işlem yapılamaz. Bu maddenin
birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen davaların
kötüniyetle açılması hâlinde davalı, uğradığı
zararın müteselsilen tazmin edilmesini ve mahkemeye
teminat yatırılmasını davacılardan isteyebilir.
(4) Birleşme, bölünme ve tür değiştirmede, pay
sahiplerine ve ortaklara tanınmış bulunan diğer
haklar saklıdır.
(5) Bağlı şirketin yöneticileri, bu madde hükümleri
dolayısıyla pay sahiplerine ve alacaklılara karşı
doğabilecek sorumluluklarının tüm hukuki
sonuçlarının, bir sözleşme ile üstlenmesini hâkim
teşebbüsten isteyebilir.
2. Tam hâkimiyet
hâlinde
a) Talimat
MADDE 203-
(1) Bir ticaret şirketi bir sermaye şirketinin
paylarının ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı
olarak yüzde yüzüne sahipse, hâkim şirketin yönetim
kurulu, topluluğun belirlenmiş ve somut
politikalarının gereği olmak şartıyla, kaybına sebep
verebilecek sonuçlar doğurabilecek nitelik taşısalar
bile, bağlı şirketin yönlendirilmesine ve yönetimine
ilişkin talimat verebilir. Bağlı şirketin organları
talimata uymak zorundadır.
b) İstisna
MADDE 204-
(1) Bağlı şirketin ödeme gücünü açıkça aşan,
varlığını tehlikeye düşürebilecek olan veya önemli
varlıklarını kaybetmesine yol açabilecek nitelik
taşıyan talimat verilemez.
c) Bağlı şirketin
organlarının şirkete ve pay sahiplerine karşı
sorumsuzluğu
MADDE 205-
(1) Bağlı şirketin yönetim kurulu üyeleri,
yöneticileri ve sorumlu tutulabilecek ilgililer, 203
ve 204 üncü madde kapsamındaki talimatlara uymaları
nedeniyle, şirkete ve pay sahiplerine karşı sorumlu
tutulamazlar.
d) Şirket
alacaklılarının dava hakkı
MADDE 206-
(1) Hâkim şirket ve yöneticilerinin, 203 üncü
madde çerçevesinde verdikleri talimatlar dolayısıyla
bağlı şirkette oluşan kayıp, o hesap yılı içinde,
denkleştirilmediği veya zamanı ve şekli de
belirtilerek şirkete denk bir istem hakkı
tanınmadığı takdirde, zarara uğrayan alacaklılar
hâkim şirkete ve onun kayıptan sorumlu yönetim
kurulu üyelerine karşı tazminat davası açabilirler.
Davalılar 202 nci maddenin birinci fıkrasının (d)
bendine dayanabilir. Bu davaya 202 nci maddenin
birinci fıkrasının (e) bendi uygulanır.
(2)
Davalılar, krediden ve benzeri sebeplerden
kaynaklanan alacaklarda, davacının, denkleştirmenin
yapılmadığını veya istem hakkının tanınmadığını
bilerek söz konusu alacağı doğuran ilişkiye
girdiğini veya işin niteliği gereği bu durumu
bilmesi gerektiğini ispatlayarak sorumluluktan
kurtulabilirler.
IX - Çeşitli hükümler
1. Özel denetim
MADDE 207-
(1) Denetçi, işlem denetçisi, özel denetçi,
riskin erken saptanması ve yönetimi komitesi; bağlı
şirketin, hâkim şirketle veya diğer bağlı bir
şirketle ilişkilerinde hilenin veya dolanın
varlığını belirtir şekilde görüş bildirmişse, bağlı
şirketin her pay sahibi, bu konunun açıklığa
kavuşturulması amacıyla, şirket merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi
atanmasını isteyebilir.
2. Satın alma hakkı
MADDE 208-
(1) Hâkim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak
bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının
en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin
çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı
davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya
pervasızca hareket ediyorsa, hâkim şirket azlığın
paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202 nci maddenin
ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer
ile satın alabilir.
3. Güvenden doğan
sorumluluk
MADDE 209-
(1) Hâkim şirket,
topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven
veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın
kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur.
H) Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının düzenleme ve denetleme yetkisi
MADDE 210-
(1) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu Kanunun
ticaret şirketlerine ilişkin hükümlerinin
uygulamasıyla ilgili tebliğler yayımlamaya
yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri ve şirketler
bu tebliğlere uyarlar. Ticaret şirketlerinin
işlemleri, ilkeleri ve usulü bir tüzük
ile belirlenerek Sanayi ve Ticaret Bakanlığı denetim
elemanları tarafından denetlenir.
(2) Diğer bakanlık, kurum, kurul ve kuruluşlar,
ancak kendilerine kanunla tanınan yetkinin sınırları
içinde kalmak şartıyla ve öngörülen amaç, konu ve
şekle tabi olarak, şirketlere ilişkin düzenlemeler
yapabilirler. Bu düzenlemeler bu Kanunun ilkelerine
ve sistemine aykırı olamaz. Söz konusu
düzenlemelerin bu Kanunun ticaret şirketlerine
ilişkin hükümlerini ilgilendirmeleri hâlinde Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının yazılı uygun görüşü alınır.
Bakanlık düzenlemeyi kanuna uygunluk yönünden
inceleyerek görüşünü en geç otuz gün içinde yazılı
olarak ilgili bakanlık, kurum, kurul veya kuruluşa
bildirir; süresi içinde bildirilmemişse görüş olumlu
kabul edilir.
(3) Kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı
işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda ya da
muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğu belirlenen
ticaret şirketleri hakkında, özel kanunlardaki
hükümler saklı kalmak kaydıyla, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca, bu tür işlem, hazırlık veya
faaliyetlerin öğrenilmesinden itibaren bir yıl
içinde fesih davası açılabilir.
İKİNCİ KISIM
Kollektif Şirket
BİRİNCİ BÖLÜM
Şirketin Niteliği ve
Kuruluşu
A) Tanım
MADDE 211-
(1) Kollektif şirket ticari bir işletmeyi
bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla, gerçek
kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirinin
sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı
sınırlanmamış olan şirkettir.
B) Sözleşme
I - Şekil
MADDE 212-
(1) Kollektif şirket sözleşmesi yazılı
şekle tabidir; ayrıca, sözleşmedeki imzaların
noterce onaylanması şarttır.
II - Zorunlu kayıtlar
MADDE 213-
(1) Kollektif şirket sözleşmesine
aşağıdaki kayıtların yazılması zorunludur:
a)
Ortakların ad ve soyadlarıyla yerleşim yerleri ve
vatandaşlıkları.
b)
Şirketin kollektif olduğu.
c)
Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.
d)
Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir
şekilde şirketin işletme konusu.
e)
Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği
para miktarı; para niteliğinde olmayan sermayenin
değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu;
sermaye olarak kişisel emek konulmuşsa bu emeğin
niteliği, kapsamı ve değeri.
f)
Şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları,
bunların yalnız başına mı, yoksa birlikte mi imza
koymaya yetkili oldukları.
(2) Ortaklar, emredici hükümlere aykırı olmamak
şartıyla, şirket sözleşmesine diledikleri kayıtları
koyabilirler.
III - Noksanlıklar
MADDE 214-
(1) Sözleşmesi kanuni şekilde yapılmamış veya
sözleşmeye konması zorunlu olan kayıtlardan biri
veya bazıları eksik yahut geçersiz olan bir
kollektif şirket, adi şirket hükmünde olup, hakkında
216 ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, Türk
Borçlar Kanununun adi şirketlere ilişkin hükümleri
uygulanır.
(2) 12 nci madde hükmü saklıdır.
C) Tescil
I - Yükümlülük
MADDE 215-
(1) Kollektif şirketi kuranlar, şirket
sözleşmesinin noterlikçe onaylı bir suretini onay
tarihinden itibaren onbeş gün içinde şirket
merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret siciline
vererek şirketin tescilini istemek zorundadır.
Suret, sicil müdürlüğünce saklanır ve 213 üncü madde
gereğince sözleşmeye konması zorunlu olan kayıtlar
ile kanunun emreylediği diğer hususlar tescil ve
ilan olunur.
II - Yükümlülüğün
yerine getirilmemesi
MADDE 216-
(1) Tescil yükümlülüğü yerine getirilmeksizin
şirket adına işlere başlanmışsa, ortaklar
giriştikleri işlerden dolayı üçüncü kişilere karşı
müteselsilen sorumludur.
(2) Bir kollektif şirket sözleşmesi yapılmaksızın,
şirketin türünü gösterir bir kaydı içermese bile,
ortak bir unvan altında, üçüncü kişilerle işlem
yapılması veya onlara karşı haksız bir fiil
işlenmesi hâlinde de aynı hüküm geçerlidir.
İKİNCİ BÖLÜM
Ortaklar Arasındaki
İlişkiler
A) Sözleşme serbestisi
MADDE 217-
(1) Ortakların birbirleriyle olan
ilişkilerinin düzenlenmesinde sözleşme serbestisi
geçerlidir.
B) Şirketin yönetimi
I - Yönetimin kime ait
olduğu
1. Genel olarak
MADDE 218-
(1) Ortaklardan her biri, ayrı ayrı
şirketi yönetme hakkını ve görevini haizdir. Ancak,
şirket sözleşmesiyle veya ortakların çoğunluğunun
kararıyla yönetim işleri ortaklardan birine,
birkaçına veya tümüne verilebilir.
(2) Ticari mümessillere ve diğer ticari vekillere
ilişkin hükümler saklıdır.
2. Görevden alma
a) Şirket sözleşmesiyle
atama
MADDE 219-
(1) Yönetim işleri şirket sözleşmesiyle bir
ortağa verilmiş ise, onun yönetim hak ve görevi
diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamayacağı
gibi kendisi görevden de alınamaz. Ancak, haklı
sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin istemi
üzerine, mahkeme kararı ile yönetim hak ve görevi
sınırlandırılabilir veya geri alınabilir. Görevin
yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya
yönetimde iktidarsızlık gibi hâller, haklı sebep
sayılır.
b) Ortaklar kararıyla
atama
MADDE 220-
(1) Yönetim işleri, şirket sözleşmesi
yapıldıktan sonra alınan bir kararla bir ortağa
verilmişse o ortak, ortakların çoğunluğunun
kararıyla görevden alınabilir. Çoğunluk elde
edilemediği takdirde, yönetim işlerine bakan ortağın
şirket sözleşmesini ihlal ettiği veya olayda haklı
sebep bulunduğu iddiasıyla, her ortak ilgili
yönetici ortağın görevden alınması için mahkemeye
başvurabilir.
3. Yönetim işlerinde
yalnız başına veya birlikte hareket
MADDE 221-
(1) Şirket işlerinin yönetimi, ortakların tümüne
veya birkaçına verilmiş ise, bunların her biri
yalnız başına yönetim hak ve görevini haizdir.
Bununla beraber, şirketi yönetmekle yükümlü olan
ortaklardan bazısı, yapılacak bir işin, şirketin
menfaatlerine uygun olmadığını ileri sürerlerse,
yönetim hak ve görevini haiz diğer ortaklar,
çoğunluk kararıyla o işi yapabilirler.
(2) Şirket sözleşmesinde şirket işlerinin yönetimi
kendilerine verilmiş ortakların birlikte hareket
etmeleri yazılı ise, ortakların, gecikmesinde
tehlike görülen hâller istisna olmak üzere, her işte
anlaşmaları gerekir. Anlaşamadıkları takdirde durum
ortaklar kuruluna götürülür ve bu kurulca verilecek
karara göre hareket edilir.
4. Diğer ortakların
itirazı
MADDE 222-
(1) Yönetim şirket sözleşmesiyle bir ortağa
verilmişse, bu ortak, diğer ortaklar itiraz etseler
ve karşı çıksalar bile, hileye dayalı olmamak
şartıyla, şirketin yönetimi için gereken işlemleri
yapabilir.
II - Yönetimin kapsamı
MADDE 223-
(1) Şirketin yönetimi kapsamındaki
hususlar, şirketin amacını ve konusunu elde etmek
için yapılması gereken olağan işlem ve işler ile
sınırlıdır. Şirketi yönetenler, şirket menfaatine
uygun gördükleri işlerde, olağan işlem ve işlerle
sınırlı olmak şartıyla, sulh, feragat ve kabul ile
tahkime de yetkilidirler. Şu kadar ki, bağışta
bulunmak, kefil olmak, üçüncü kişi lehine garanti
vermek, ticari mümessil tayin etmek ve şirket
konusuna girmiyorsa taşınmazları satmak, satın
almak, teminat göstermek, şirketin özüne ilişkin
üretim araçlarını elden çıkarmak, rehnetmek veya
ticari işletme rehni kurmak gibi olağan iş ve
işlemler dışında kalan hususlarda ortakların
oybirliği şarttır.
III - Faiz verme borcu
MADDE 224-
(1) Ortak,
yetkisiz olarak şirketten çektiği ve şirket hesabına
bir yerden tahsil ettiği parayı, derhâl; şirketten
aldığı ödüncü, aldığı tarihten itibaren faiziyle
şirkete vermek zorundadır.
C) Denetim
MADDE 225-
(1) Bir ortak yönetim hakkını ve görevini haiz
olmasa da şirket işlerinin gidişi hakkında bizzat
bilgi edinmek, şirketin belgelerini ve defterlerini
incelemek, bunlara göre kendisi için şirketin
finansal durumunu gösterecek bir hesap tablosu
düzenlemek hakkını haizdir. Buna aykırı sözleşme
geçersizdir.
D) Oy hakkı ve kararlar
MADDE 226-
(1) Her ortak bir oy
hakkını haizdir. Buna aykırı sözleşme geçersizdir.
(2) Şirket sözleşmesinin her ne şekilde olursa olsun
değiştirilmesine ilişkin kararlar oybirliğiyle,
diğer kararlar ise, kanunda veya şirket
sözleşmesinde aksine hüküm yoksa, ortakların
çoğunluğunun oylarıyla verilir.
(3) “Oybirliği” şirketteki ortakların tümünün,
“çoğunluk” şirketteki ortakların salt çoğunluğunun
olumlu oylarıyla alınması gereken kararları ifade
eder.
E) Kâr payı hakkı ve
zarara katılma
I - Finansal
tablolarının çıkarılması
MADDE 227-
(1) Yönetici
ortaklar, şirketin faaliyet dönemi sonunda, bu
Kanunun ticari defterlere ilişkin 64 ilâ 88 inci
maddeleri hükümlerine uygun finansal tablolarını
hazırlayıp imzalar ve ortaklar kurulunun onayına
sunarlar. Finansal tablolar ortakların çoğunluğunun
onayı ile kesinleşir. İkinci fıkra hükmü saklı
kalmak şartıyla, aynı toplantıda kârın dağıtımı da
karara bağlanır. Ortaklar, bu kararın kanuna, şirket
sözleşmesine, şirket kararlarına veya dürüstlük
kuralına aykırı olması hâlinde, kârın kullanılması
hakkındaki karar tarihinden itibaren üç ay içinde
iptal davası açabilirler.
(2) Ortaklar, kâr ve zarardan kendilerine düşen
payın belirlenmesini, şirket sözleşmesiyle veya
sonradan alacakları bir kararla, içlerinden birine
veya bir üçüncü kişiye bırakabilirler. Bu ortağın
veya üçüncü kişinin vereceği kararın hakkaniyete
aykırı olmaması şarttır. Söz konusu kararın
öğrenilmesinden itibaren üç ayın geçmesi, belirlenen
kâr payının ortak tarafından tamamen veya kısmen
alınması veya başka bir kimseye devredilmesi,
zararın ödenmesine başlanması gibi açık veya zımni
kabulü gösteren durumlarda dava hakkı düşer.
(3) Kâr ve zararın paylaşılmasına ilişkin karar
hakkaniyet kurallarına aykırı olduğu takdirde
mahkemece iptal olunur. Bu hâlde kâr ve zarar adi
şirket hükümlerine göre paylaştırılır.
(4) Şirket sözleşmesinde öngörüldüğü takdirde, faiz
ve ücretler faaliyet dönemi içinde ödenir.
II - Ortağın istemleri
MADDE 228-
(1) Her ortak, şirketten faaliyet dönemi sonunda
gerçekleşen kârdan kendisine düşen payı, şirkete
ödünç olarak verdiği paranın ve kararlaştırılmışsa
koyduğu sermayenin faizlerini, şirket sözleşmesi
gereğince hak ettiği ücreti; kanuna veya şirket
sözleşmesine göre yılsonu bilançosu çıkarılmamışsa
çıkarılmasını, bilançoda kâr payı saptanmamışsa
saptanmasını ve alacaklarını istemek hakkına
sahiptir.
(2) Bu madde ile ortağa tanınmış olan hakları
kaldırma veya daraltma sonucunu doğuran sözleşme
şartları geçersizdir.
III- Zarar payı
MADDE 229-
(1) Ortaklar oybirliği
ile karar almadıkça hiçbir ortak, sermayesinden
eksilen kısmı tamamlamaya zorlanamaz.
(2) Sermayenin zararla eksilen kısmı, aksine karar
yoksa, gerçekleşecek kâr ile kapatılır.
F) Rekabet yasağı
I - Kural
MADDE 230-
(1) Bir ortak, ortağı olduğu şirketin yaptığı
ticari işler türünden bir işi, diğer ortakların izni
olmaksızın kendi veya başkası hesabına yapamayacağı
gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete
sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak olarak giremez.
(2) Yeni kurulan bir şirkete giren ortağın, daha
önce kurulmuş diğer bir şirketin de sorumluluğu
sınırlandırılmamış ortaklarından olduğunu diğer
ortaklar bildikleri hâlde önceki şirketten
ilişiğinin kesilmesini aralarında açıkça
kararlaştırmamışlarsa, bu durumu kabul ettikleri
varsayılır.
II - Aykırı hareket
MADDE 231-
(1) Bir ortak 230 uncu maddeye aykırı
hareket ederse, şirket, bu ortaktan tazminat
istemekte veya tazminat yerine bu ortağın kendi
adına yaptığı işleri şirket adına yapılmış saymakta,
üçüncü kişilerin hesabına yapmış olduğu işlerden
doğan menfaatlerin şirkete bırakılmasını istemekte
serbesttir.
(2) Bu seçeneklerden birine diğer ortaklar
çoğunlukla karar verir. Bu hak, bir işlemin
yapıldığının veya ortağın diğer bir şirkete
girdiğinin öğrenildiği tarihten başlayarak üç ay ve
her hâlde işlemin yapıldığı tarihten itibaren bir
yıl sonra zamanaşımına uğrar.
(3) Yukarıdaki hükümler, hakları ihlal edilen
ortakların, şirketin feshini istemek haklarını
etkilemez.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Şirketin ve Ortakların
Üçüncü Kişilerle İlişkileri
A) Tüzel kişiliğin
kazanılması
MADDE 232-
(1) Kollektif şirket ticaret siciline tescil ile
tüzel kişilik kazanır. Aksine sözleşme üçüncü
kişilere karşı geçersizdir.
B) Temsil
I - Kapsam
MADDE 233-
(1) Şirketi temsile
yetkili olan kimse, şirketin işletme konusuna giren
her türlü işi ve hukuki işlemleri şirket adına
yapmak ve şirketin unvanını kullanmak yetkisine
sahiptir. Bu yetkiyi sınırlayan her şart, iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
(2) Ancak, şirket sözleşmesinin tescil ve ilanı
gerekli hükümlerine göre şirketin bağlanabilmesi
için birlikte imza şart kılınmışsa, bu şart, üçüncü
kişilere karşı da geçerlidir.
II - Hükümleri
MADDE 234-
(1) Şirketi
temsil yetkisini haiz olan kimseler tarafından, açık
veya zımni olarak şirket adına yapılmış olan
işlemlerden dolayı, şirket alacaklı ve borçlu olur.
(2) Bir ortağın şirkete ait görevlerini yerine
getirirken işlediği haksız fiillerden şirket de
doğrudan doğruya sorumludur.
III - Temsil yetkisinin
kaldırılması
MADDE 235-
(1) Haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil
yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece
kaldırılabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan
hâllerde mahkeme temsil yetkisini ihtiyati tedbir
olarak kaldırıp bu yetkiyi bir kayyıma verebilir.
Kayyımın atanmasını, görevlerini, mahkemece verilen
temsil yetkisini ve bunların sınırlarını, mahkeme
resen tescil ve ilan ettirir.
(2) Ticari mümessil, temsil yetkisini haiz
ortakların tümü tarafından üçüncü kişilere karşı
geçerli olacak şekilde görevden alınabilir.
C) Şirket
alacaklılarının durumu
I - Ortakların kişisel
sorumluluğu
MADDE 236-
(1) Ortaklar, şirketin borç ve taahhütlerinden
dolayı müteselsilen ve bütün malvarlığı ile
sorumludur.
(2) Şirkete yeni giren kişi, girme tarihinden evvel
doğmuş olsa bile, şirketin borçlarından ve
taahhütlerinden diğer ortaklarla birlikte
müteselsilen ve bütün malvarlığı ile sorumludur.
(3) Birinci ve ikinci fıkralara aykırı olarak
sözleşmeye konan şartlar, üçüncü kişiler hakkında
geçerli olmaz.
II- Sorumluluğun
derecesi
MADDE 237-
(1) Şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı
birinci derecede şirket sorumludur. Ancak, şirkete
karşı yapılan icra takibi semeresiz kalmış veya
şirket herhangi bir sebeple sona ermiş ise, yalnız
ortak veya ortakla birlikte şirket aleyhine dava
açılabilir ve takip yapılabilir.
(2) Yukarıdaki hükümler, ortakların kişisel
mallarına ihtiyati haciz koymaya mani değildir. Bu
fıkra hükmünce konulmuş bulunan ihtiyati hacizler
hakkında İcra ve İflas Kanununun 264 üncü maddesinin
birinci fıkrasında öngörülen süre, birinci fıkranın
ikinci cümlesi hükmünce ortağa karşı dava veya
takibe başlama yetkisinin doğduğu tarihten itibaren
işlemeye başlar. Bununla beraber, ihtiyati haciz
tutanağının tebliğinden itibaren kanuni süre içinde
şirkete karşı takibe veya davaya başlanmadığı
takdirde ihtiyati haciz düşer.
III - Mahkeme kararı
MADDE 238-
(1) Yalnız şirket aleyhine alınmış olan mahkeme
kararı, şirket hakkındaki takip semeresiz kalmadıkça
veya şirket herhangi bir sebeple sona ermiş
olmadıkça ortaklar hakkında icra edilemez.
(2) İcra emrinin şirkete tebliğine rağmen borç
ödenmediği takdirde, alacaklı, şirketle birlikte
ortakların veya bazılarının da doğrudan iflasını
isteyebilir.
IV- İflas
1. Şirketin iflası
MADDE 239-
(1) Şirketin iflası hâlinde, şirket alacaklıları
alacaklarını almadıkça, ortakların kişisel
alacaklıları şirket mallarına başvuramazlar.
2. Şirketin ve
ortakların iflası
MADDE 240-
(1) Şirketin iflası, ortakların iflasını
gerektirmez. Ancak, depo kararına rağmen para
yatırılmadığı takdirde alacaklı, depo kararının
ortaklara veya içlerinden bazılarına da tebliğini ve
gereğini yerine getirmedikleri takdirde şirketle
birlikte iflaslarına karar verilmesini mahkemeden
isteyebilir. Bu hakkını kullanmamış olan
alacaklının, şirket masasından alacağını tamamen
alamaması hâlinde ortakları iflas yoluyla da ayrıca
takip hakkı saklıdır.
(2) Ortakların mallarına adi takip veya iflas yolu
ile başvurulursa bunların kişisel alacaklıları ile
şirket alacaklıları arasında bir öncelik ve imtiyaz
hakkı yoktur. Ancak, kişisel alacaklılar arasında
kanunen rüçhan hakkı bulunanların bu hakları
saklıdır.
3. Ortakların hakları
MADDE 241-
(1) Şirketin iflası
hâlinde ortaklar, koydukları sermaye ve işlemekte
olan faizler için masaya giremezler; ancak, işlemiş
faizlerle ücretler ve şirket lehine yaptıkları
giderler için herhangi bir alacaklı gibi masaya
girebilirler.
V - Takas
MADDE 242-
(1) Şirkete borçlu olan
kimse bu borcunu ortaklardan birinden olan alacağı
ile takas edemez.
(2) Bir ortak da kişisel alacaklısına olan borcunu
şirketin aynı kişideki bir alacağı ile takas edemez.
(3) Buna karşılık şirketin bir alacaklısı aynı
zamanda ortaklardan birinin kişisel borçlusu ise 237
ve 240 ıncı maddeler gereğince ortağın şirket
borcundan dolayı şahsen takip edilebildiği
andan itibaren hem şirket alacaklısı hem de ortak
takas hakkını haizdirler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Şirketin Sona Ermesi ve
Ortağın Ayrılması
A) Sona erme
I - Sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 243 -
(1) Kollektif
şirketler, 253 üncü madde hükmü saklı kalmak
kaydıyla Türk Borçlar Kanununun 639 ve 640 ıncı
maddelerinde öngörülen ve aşağıda yazılı sebeplerden
birinin gerçekleşmesiyle sona erer:
a)
Konkordato ile sonuçlanmış olsa bile şirketin
iflası.
b)
Şirket sermayesinin tamamının veya üçte ikisinin
kaybedilmesine rağmen, sermayenin tamamlanmasına
veya geri kalan sermaye ile yetinmeye karar
verilmemiş olması.
c)
Şirketin diğer bir şirket ile birleşmesi.
d)
Kanunun 215 inci maddesinde gösterilen süre içinde
veya sonra tescil ve ilan yapılmamışsa, aradan ne
kadar süre geçmiş olursa olsun, ortaklardan herhangi
birinin istemi üzerine ve bu ortağın noter
aracılığıyla diğer ortaklara uygun bir süreyi içeren
ihtar göndermiş olması şartıyla mahkemece feshe
karar verilmesi.
e)
254 üncü madde hükmü saklı kalmak üzere ortaklardan
birinin iflası.
2. İstisnalar
MADDE 244 -
(1) Şirket
sözleşmesinde belirli bir veya birkaç sebep
göstermeksizin hükümde infisah sebeplerinden
herhangi birinin varlığı hâlinde şirketin sona
ermeyeceğinin ifade edildiği genel nitelikteki hüküm
geçerli olmaz. Ancak, kanunun emredici hükümlerine
aykırı olmamak kaydıyla, bazı belirli fesih
sebeplerinin şirketin sona ermesi sonucu
doğurmayacağı şirket sözleşmesinde kabul olunabilir.
3. Haklı sebepler
MADDE 245-
(1) Haklı sebep,
şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel
sebeplerin şirketin işletme konusunun elde
edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek
şekilde ortadan kalkmış olmasıdır; özellikle;
a)
Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya
hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş
olması,
b)
Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve
borçları yerine getirmemesi,
c)
Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin
ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması,
d)
Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya
diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin
işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve
ehliyetini kaybetmesi,
gibi hâller haklı sebeplerdendir.
(2) (a), (b) ve (c) bentleri gereğince kendisinde
fesih sebebi doğmuş olan ortağın dava hakkı yoktur.
4. Özel durumlar
a) Sermaye koyma
borcunun yerine getirilmemesi
MADDE 246-
(1) Sermaye koyma borcunun yerine
getirilmemesinden dolayı fesih davası açabilmek için
önce ortağa noter aracılığıyla uygun süreyi içeren
bir ihbar gönderilir. İhbar, verilen süre içinde
borcun yerine getirilmesi ihtarını da içerir.
b) Karine
MADDE 247-
(1) Şirket sözleşmesinde öngörülen şirket
süresinin sona ermesinden sonra işlere devam etmek
suretiyle zımni biçimde uzatılmış bulunan veya
süresi bir ortağın hayatına bağlanmış olan
şirketler, belirsiz süreli şirket sayılırlar.
5. Kişisel
alacaklıların durumu
a) Şirket süresinin
uzatılması hâlinde itiraz hakkı
MADDE 248-
(1) Ortaklarca alınan şirketin süresinin
uzatılmasına ilişkin karara, ortaklardan herhangi
birinin kişisel alacaklısı itiraz edebilir.
(2) İtiraz edebilmek için alacaklının, mahkeme
kararı veya o nitelikte belgeye ya da kesinleşmiş
icra takibine dayanması ve uzatma kararının ilanı
tarihinden itibaren onbeş gün içinde itirazın noter
aracılığıyla tebliği için notere başvurması şarttır.
Süresinde yapılmamışsa itiraz hakkı düşer.
(3) Sürenin uzatılmasına ilişkin karar tescil ve
ilan edilmemiş ise, alacaklı her zaman bu karara
itiraz edebilir.
b) Haciz ve şirketin
feshini isteme hakkı
MADDE 249-
(1) Bir ortağın kişisel
alacaklısı, borçlunun kişisel mallarından ve 133
üncü madde gereğince şirketteki kâr payından
alacağını alamazsa, tasfiye sonunda borçlu ortağa
düşecek paya haciz koydurmaya ve altı ay önce
ihbarda bulunmak ve hesap yılı sonu için hüküm ifade
etmek üzere, şirketin feshini istemeye yetkilidir.
(2) Mahkemece feshe karar verilmezden önce, şirket
veya diğer ortaklar borcu öderlerse, fesih davası
düşer.
II - Hükümleri
1. Tescil ve ilan
MADDE 250-
(1) Şirketin sona ermesi hâlinde ortaklar sona
ermeyi tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür. İflas
sebebiyle şirketin infisahı hâlinde bu yükümlülük
iflas memuruna aittir.
(2) Şirketin feshi bir ortağın ölümünden ileri
gelmişse tescil ve ilan dilekçesi, ölen ortağın
mirasçılarıyla birlikte diğer tüm ortaklar;
mirasçıların katılması mümkün bulunmayan veya güç
olan hâllerde, sağ kalan ortaklar tarafından
verilir.
2. Ortakların yönetim
haklarının sona ermesi
MADDE 251-
(1) Şirketi yönetmeye yetkili olanlar, sona
ermiş şirket adına ve hesabına işlem yapamazlar;
aksi takdirde bu işlemlerinden müteselsilen ve
sınırsız sorumlu olurlar. 252 nci madde hükümleri
saklıdır.
(2) Fesih, kanuna uygun bir şekilde tescil ve ilan
edilmedikçe bütün ortakların üçüncü kişilere karşı
sorumluluğu devam eder.
3. Geçici yönetim
MADDE 252-
(1) Bir ortağın
kısıtlanması veya iflasına karar verilmesi hâlinde,
Türk Borçlar Kanununun 641 inci maddesi uygulanır.
B) Ortakların şirketten
ayrılması
I
- Özel durumlar
1. Ortağın ölümü
MADDE 253-
(1) Şirket sözleşmesinde şirketin ölen ortağın
mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme
yoksa, mirasçılarla diğer ortakların oybirliği ile
verecekleri karar üzerine şirket bunların arasında
devam edebilir. Mirasçılar veya içlerinden biri
şirkette kalmaya razı olmazlarsa, diğer ortaklar,
ölen ortağın razı olmayan mirasçılarına düşen
payları ödeyerek onları şirketten çıkarır ve
aralarında şirkete devam edebilirler. Bu durumda sağ
kalan ortaklardan birinin şirketin devamına onay
vermemesi sebebiyle oybirliği sağlanamadığı takdirde
şirket sona erer.
(2) Şirketin, ölen ortağın mirasçılarıyla diğer
ortaklar arasında kollektif şirket olarak devam
edeceği hakkında şirket sözleşmesinde hüküm varsa,
mirasçılar kollektif sıfatıyla şirkete devam edip
etmemekte serbesttirler. Mirasçılar şirketin devam
etmesini isterlerse, diğer ortaklar bu isteği kabul
etmek zorundadır. Ancak, kollektif sıfatıyla
şirkette kalmak istemeyen mirasçı varsa, ölen
ortağın payından kendisine düşen tutar ile
komanditer olarak şirkete kabul edilmesini
önerebilir. Diğer ortaklar bu öneriyi kabul etmek
zorunda değildir. Mirasçılar şirkete kollektif ortak
veya komanditer olarak girip girmeyeceklerini
ortağın ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde
şirkete ihbar etmelidir. Durumun şirkete ihbarına
kadar, mirasçılar şirkette komanditer olarak kalmış
sayılırlar. Bu süre içinde ihbarda bulunmamış olan
mirasçılar, sürenin sona ermesinden itibaren
kollektif ortak sıfatını alırlar.
2. Ortağın iflası
MADDE 254-
(1) Ortaklardan birinin iflası hâlinde, müflis ortak
şirketten çıkarılabilir. Bu takdirde şirket diğer
ortaklar arasında devam eder ve müflisin payı,
masaya ödenir. Şu kadar ki, sözleşme ile ortakların
bu hakkı kaldırılabilir.
3. Haklı sebepler
MADDE 255-
(1) Bir ortağın kendisinden kaynaklanan
sebeplerden dolayı şirketin feshinin istenebileceği
durumlarda, diğer ortakların tümü o ortağın
şirketten çıkarılmasına ve şirketin devamına karar
verebilir. Şirket sözleşmesinde bu kararın
çoğunlukla alınması öngörülebilir.
(2) Çıkarılan ortak, bu kararın noter aracılığıyla
tebliğinden itibaren üç aylık hak düşürücü süre
içinde şirkete karşı çıkarılmanın iptali davasını
açabilir.
(3) Birinci fıkra uyarınca çıkarma kararı
alınamadığı takdirde, her ortak, şirket merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden söz
konusu ortağın şirketten çıkarılmasını ve ayrılma
payının belirlenmesini isteyebilir.
4. Fesih ihbarı
MADDE 256-
(1) Süresiz şirketlerde
ortaklardan biri şirketin feshi ihbarında bulunduğu
takdirde, diğer ortaklar feshi kabul etmeyerek, o
ortağı şirketten çıkarıp şirketin kendi aralarında
devam etmesine karar verebilirler.
(2) Birinci fıkra hükmü, bir ortağın kişisel
alacaklısının 248 veya 249 uncu maddeler gereğince
itiraz veya fesih hakkını kullanması hâllerinde de
geçerlidir.
(3) Bu takdirde şirketin devam edeceğine ilişkin
karar, alacaklıya tebliğ edilir ve borçlu ortak
faaliyet dönemi sonunda şirketten çıkarılır.
5. İki kişilik şirkette
a) Haklı sebeplerin
varlığında
MADDE 257-
(1) Yalnız iki kişiden oluşan bir kollektif
şirkette, ortaklardan birinin şirketten
çıkarılmasını gerektiren haklı sebepler varsa, diğer
ortağın istemi üzerine mahkeme fesih ve tasfiyeye
karar vermeksizin şirketin bütün iş ve işlemleri,
varlıkları, alacak ve borçlarıyla davacı ortağa
bırakılmasına ve diğer ortağın şirketten
çıkarılmasına karar verebilir. Bu hâlde, çıkarılan
ortak hakkında 262 nci madde hükmü uygulanır.
b) Diğer sebeplerin
varlığında
MADDE 258-
(1) İki kişiden oluşan bir şirkette, ortaklardan
birinin kişisel alacaklısı, 248, 249 ve 256 ncı
maddelere göre sahip olduğu itiraz veya fesih
hakkını kullanır veya ortaklardan biri iflas ederse,
diğer ortak, 257 nci maddeden yararlanabilir.
II - Hükümler
1. Tescil
MADDE 259-
(1) Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması
hâlinde, diğer ortaklar bunu tescil ve ilan
ettirmekle yükümlüdür.
(2) Bir ortağın ölümü hâlinde 250 nci maddenin
ikinci fıkrası uygulanır.
(3) Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması
üçüncü kişilere karşı ancak tescil ve ilan
tarihinden itibaren geçerli olur.
(4) Çıkan veya çıkarılan ortak, bu durumun tescil ve
ilan edildiği tarihe kadar yapılan şirket
işlemlerinden üçüncü kişilere karşı sorumludur.
2. Ayrılan ortağın payı
a) Hesaplama şekli
MADDE 260-
(1) Şirketten çıkan veya çıkarılan ortağın payı,
şirket sözleşmesinde aksine hüküm yoksa, çıkmanın
istendiği veya ortağın çıkarıldığı, uyuşmazlık
hâlinde karar tarihine en yakın tarihteki şirket
varlığı esas alınarak hesaplanır.
b) Ödeme şekli
MADDE 261-
(1) Çıkarılan veya çıkan ortak, 260 ıncı madde
uyarınca hesaplanan payını şirketten ancak nakden
alabilir.
c) Ödeme zamanı
MADDE 262-
(1) Çıkan veya çıkarılan ortağın 260 ıncı maddede
yazılı kurallara göre hesaplanacak payı, şirket
sözleşmesinde gösterilen tarihte ve şirket
sözleşmesinde hüküm yoksa ayrılmadan sonra
çıkarılacak ilk bilanço tarihinde ödenir.
(2) Çıkarılan veya çıkan ortak ayrılma tarihinden
önce girişilen işler tasfiye edilmedikçe şirketteki
sermaye payını alamaz.
d) Tamamlanmamış işler
MADDE 263-
(1) Çıkarılan veya çıkan ortak, ayrılmadan önce
başlamış olan işlerin doğrudan doğruya sonuçları
olan hak ve borçlara katılır.
(2) Çıkarılan veya çıkan ortak, evvelce başlanmış
işlerin kalan ortaklar tarafından faydalı sayılacak
şekilde tamamlanmasına ve bir sonuca bağlanmasına
engel olamaz. Ancak, söz konusu işlerin hemen
tasfiyesi mümkün olamadığı takdirde çıkan veya
çıkarılan ortak, her faaliyet dönemi sonunda, o yıl
içinde bitirilen işlerin hesaplarını ve devam
etmekte olan işlemlerin o tarihteki durumu hakkında
bilgi verilmesini isteyebilir.
e) Zamanaşımı
MADDE 264-
(1) Şirketin borçları için, şirket
alacaklılarının ortaklara ileri sürebilecekleri
istem hakları, ortağın şirketten ayrılmasının,
şirketin sona erdiğinin veya iflasının ilan
edildiğinin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanmasından itibaren üç yıl geçmesiyle
zamanaşımına uğrar; ancak, niteliği nedeniyle,
alacağın daha kısa bir zamanaşımına bağlandığı
durumlarda o zamanaşımı süresi uygulanır.
(2) Alacak ilandan sonra muaccel olursa, zamanaşımı
muacceliyet anından itibaren işlemeye başlar.
(3) Bu maddede öngörülen zamanaşımı ortakların
birbirlerine karşı olan alacaklarına uygulanmaz.
f) Özel durumlar
MADDE 265-
(1) Hakkını elde etmek için sadece paylaşılmamış
şirket malvarlığına başvuran alacaklıya karşı, 264
üncü maddede yer alan üç yıllık zamanaşımı ileri
sürülemez.
(2) Bir ortak, şirketin ticari işletmesini
devralırsa, alacaklılara karşı üç yıllık
zamanaşımını ileri süremez. Buna karşılık, devralma
sebebiyle ayrılan ortaklar hakkında borcun nakli
hükümlerine göre iki yıllık zamanaşımı uygulanır.
Üçüncü kişinin ticari işletmeyi alacak ve
borçlarıyla devralması hâlinde iki yıllık zamanaşımı
geçerli olur.
g) Zamanaşımının
kesilmesi
MADDE 266-
(1) Varlığını sürdüren şirkete veya diğer
bir ortağa karşı zamanaşımının kesilmesi şirketten
ayrılan ortağa karşı zamanaşımının kesilmesi
sonucunu doğurmaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Tasfiye
A) Genel hükümler
I - Sözleşme serbestisi
1. Kural
MADDE 267-
(1) Şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme
bulunmayan durumlarda tasfiye, bu Bölümdeki
hükümlere göre yapılır.
2. Ortakların
kararlarına uyma zorunluluğu
MADDE 268-
(1) Tasfiye memurları tasfiye süresince
ortakların tasfiyeye ilişkin oybirliğiyle verdikleri
kararlara göre hareket ederler.
(2) Tasfiye memurlarının atanmaları ve görevden
alınmaları veya onlara verilecek talimatla ilgili
kararlara katılma hakkı, bir ortağın iflasında iflas
idaresine, ölümünde mirasçılara ve kısıtlanması
durumunda kanuni temsilcisine aittir. Mirasçılar
kendilerini, oybirliğiyle atayacakları bir
temsilci ile temsil ettirirler. Oybirliğine
ulaşılmadığı takdirde temsilcinin atanması mahkemeye
aittir.
(3) Ortaklarla tasfiye memurları arasında çıkan
uyuşmazlıklar, basit yargılama usulüne göre karara
bağlanır. Yargılamada tasfiye memurları ve ortaklar
dinlenir. Kararın en kısa zamanda verilmesi gerekir.
Bu husustaki kararlar kesindir.
II - Tüzel kişiliğin
devamı
MADDE 269-
(1) Tasfiye hâline giren şirket, ortaklarla
ilişkilerinde de, 293 üncü madde hükmü saklı kalmak
kaydıyla, ehliyeti tasfiye sonuna kadar bu amaçla
sınırlı olarak tüzel kişiliğini korur ve ticaret
unvanını buna “tasfiye hâlinde” ibaresini ekleyerek
kullanmakta devam eder.
III - İflas
MADDE 270-
(1) Bir kollektif şirketin tasfiye hâlinde
bulunması, iflasına engel oluşturmaz.
IV - Şirket
alacaklılarının rüçhan hakkı
MADDE 271-
(1) Kollektif şirket alacaklılarının şirket
malları üzerinde ortakların kişisel alacaklarına
karşı haiz oldukları rüçhan hakları, şirketin sona
ermesinden sonra da devam eder.
B) Tasfiye memurları
I - Genel olarak
MADDE 272-
(1) Kollektif şirketin tasfiyesi, iflas
dışındaki sona erme hâllerinde tasfiye memurlarına
aittir.
II - Seçim ve atama
MADDE 273-
(1) Tasfiye memurları şirket sözleşmesiyle,
şirketin devamı sırasında veya sona ermesinden sonra
ortakların oybirliğiyle seçilir.
(2) Birinci fıkra hükümlerine uygun olarak bir
tasfiye memuru seçilmemişse, tüm ortaklar veya
bunların kanuni temsilcileri tasfiyeye memur
sayılır. Bununla beraber ortaklardan birinin istemi
üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki
ticaret mahkemesi, tasfiye hâlindeki şirket için bir
veya birkaç tasfiye memuru atar. Mahkeme gerek
görürse dilekçeyi tebliğ ederek diğer ortakları
dinleyebilir.
(3) Gerek ortakların seçecekleri gerek mahkemenin
atayacağı tasfiye memurları ortaklardan veya üçüncü
kişilerden olabilir.
III - Görevden alma
1. Tasfiye memuru olan
ortaklar
a) Sona ermeden önce
atanma
MADDE 274-
(1) Tasfiye memurları, şirket sözleşmesiyle veya
şirketin sona ermesinden önce bir ortaklar
kararıyla, ortaklar arasından seçilmişlerse, diğer
ortakların oybirliğiyle verebilecekleri bir kararla
görevden alınabilirler. Oybirliğine ulaşılamadığı
takdirde, ortaklardan herhangi birinin istemi
üzerine, haklı sebepler varsa, mahkemece görevden
alınabilirler.
(2) Görevden alma davası şirketin sona ermesinden
önce de açılabilir.
b) Sona ermeden sonra
atama
MADDE 275-
(1) Şirketin sona ermesinden sonra, ortaklar
arasından seçilen tasfiye memurları, diğer
ortakların oybirliğiyle verecekleri bir kararla
görevden alınabilirler. Oybirliğine ulaşılamadığı
takdirde ortaklardan herhangi birinin istemi
üzerine, haklı sebepler varsa, mahkemece görevden
alınabilirler.
2. Ortak olmayan
tasfiye memurları
MADDE 276-
(1) Ortak olmayan tasfiye memurları,
şirket sözleşmesi veya sonradan verilen bir kararla
ya da şirketin sona ermesinden sonra seçilmiş
olsalar bile, ancak ortakların oybirliğiyle
verecekleri bir kararla görevden alınabilirler.
Oybirliğine ulaşılamadığı takdirde, ortaklardan
herhangi birinin istemi üzerine haklı sebeplerden
dolayı mahkemece görevden alınabilirler.
(2) Görevden alınma davası şirketin sona ermesinden
önce de açılabilir.
3. Mahkemece atanan
tasfiye memurları
MADDE 277-
(1) 276 ncı madde, mahkeme tarafından atanan
tasfiye memurlarının görevden alınmalarına da
uygulanır.
IV - İşlem biçimine
ilişkin hükümler
1. Birlikte hareket
MADDE 278-
(1) Şirket sözleşmesi veya sonradan verilen bir
kararla tasfiye işlerini yalnız başına görmeye
yetkili kılınmamış olan tasfiye memurları birlikte
hareket ederler.
(2) Tasfiye memuru tasfiyeye yalnız başına
yetkiliyse, bu durum kanunda öngörüldüğü şekilde
tescil ve ilan olunur.
2. Devir yasağı ve
vekil etme
MADDE 279-
(1) Bir tasfiye memuru görevini diğer bir
tasfiye memuruna veya üçüncü kişilere devredemez.
Ancak, bazı belirli iş ve işlemlerin yürütülebilmesi
için tasfiye memurları içlerinden birini veya
bazılarını ya da üçüncü kişiyi vekil edebilirler.
3. Temsil
MADDE 280-
(1) Tasfiye hâlinde bulunan şirketi mahkemelerde ve
dışarıda tasfiye memurları temsil eder.
(2) Tasfiye memurları şirket için yararlı gördükleri
takdirde, olağan işlem ve işlerle sınırlı olmak
koşuluyla, sulhe, feragata, kabule, tahkime ve
özellikle hakem seçmeye de yetkilidirler; gereklilik
hâlinde yeni işlemler de yapabilirler.
(3) Tasfiye hâlinde bulunan kollektif şirket adına
düzenlenen bütün belgeler ve senetlerin “tasfiye
hâlinde bulunan filan şirketin tasfiye memurları”
ibaresi eklenerek tasfiye memurları tarafından
imzalanması şarttır.
(4) Bir tasfiye memurunun görevini yaparken işlediği
haksız fiillerden şirket de sorumludur.
4. Yalnız başına
hareket
MADDE 281-
(1) Üçüncü kişiler tarafından yapılacak teklif,
icap, ihbar, ihtar ve tebliğ gibi beyanların tasfiye
memurlarından yalnız birine karşı yapılması
yeterlidir.
(2) Şirketin menfaatleri için tehlike umulan
durumlarda özellikle kanun yollarına başvurulmasında
tasfiye memurları tek başlarına hareket edebilirler.
5. Yetkilerin
genişletilmesi veya daraltılması
MADDE 282-
(1) Tasfiye memurlarının kanunen haiz oldukları
yetkiler, ortaklar tarafından oybirliğiyle veya
haklı sebeplerin bulunması durumunda mahkeme kararı
ile daraltılıp genişletilebilir.
(2) Tescil ve ilan olunmadıkça yetkilerin
daraltılması, iyiniyetli üçüncü kişilere ileri
sürülemez.
V - Tescil ve ilan
MADDE 283-
(1) Tasfiye memurlarının atanmalarına,
değiştirilmelerine, görevden alınmalarına ve
yetkilerine ilişkin şirket sözleşmesinin hükümleri
ile ortaklar veya mahkeme tarafından verilen
tasfiyeye ilişkin kararların tescil ve ilanı
şarttır.
VI- Ücret
MADDE 284-
(1) Ortaklar arasından seçilen tasfiye
memurları, sözleşmede veya sonradan verilmiş bir
kararda belirtilmediği takdirde ücret alamazlar.
(2) Ortak olmayanlardan atanan tasfiye memurları,
ücret kararlaştırılmasa bile, hâlin gereğine göre
takdir edilecek uygun bir ücret isteyebilirler,
anlaşmazlık durumunda taraflar yargı yoluna
başvurabilir.
VII – Sorumluluk
MADDE 285-
(1) Kanuna, şirket sözleşmesine veya iş görme
şartlarını gösteren diğer hükümlere aykırı hareket
ederek, üçüncü kişileri veya ortakları zarara
uğratan tasfiye memurları, kusursuz olduklarını
ispat etmedikçe, müteselsil olarak sorumlu
tutulurlar.
(2) Tasfiye memurları, atadıkları ve hizmete
aldıkları kimselerin kanuna, şirket sözleşmesine
veya diğer iş görme şartlarını gösteren hükümlere
aykırı hareketlerinden dolayı da Türk Borçlar
Kanununun 116 ncı maddesi hükmünce, gerek üçüncü
kişilere gerek ortaklara karşı müteselsil olarak
sorumludurlar.
(3) Bu davalar, davacının, zararı ve faili öğrendiği
tarihten itibaren iki yılda ve her hâlde zararı
doğuran fiilden itibaren beş yılda zamanaşımına
uğrar. Ancak, zararı doğuran fiil bir suç
oluşturduğu ve Türk Ceza Kanununa göre süresi
daha uzun bir dava zamanaşımına bağlı olduğu
takdirde tazminat davasına da o zamanaşımı
uygulanır.
C) Tasfiye işleri
I - Koruma önlemleri
MADDE 286-
(1) Tasfiye memurları, tasfiye hâlinde bulunan
şirketin bütün mal ve haklarının korunması için
basiretli bir iş adamı gibi gerekli önlemleri
almakla ve tasfiyeyi olabildiğince en kısa zamanda
bitirmekle yükümlüdür.
II - Defter tutma
yükümlülüğü
1. Başlangıç envanteri
ve bilançosu
MADDE 287-
(1) Tasfiye memurları, önceden seçilmişlerse
şirketin sona ermesini hemen izleyen günlerde ve
şirketin sona ermesinden sonra ortaklarca seçilmiş
veya mahkemece atanmışlarsa seçimlerinden ve
atanmalarından hemen sonra şirket işlerini gören
kişileri çağırarak onlarla birlikte, gelmedikleri
takdirde yalnız başlarına, şirketin finansal
durumunu gösteren bir envanter ile bilanço
düzenlerler. Tasfiye memurları gerek görürlerse
şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara
başvurabilirler. Düzenlenen envanter ile bilanço,
tasfiye memurlarının önünde şirket işlerini
yönetenler tarafından imzalanır.
(2) Envanter ve bilançonun imzasından sonra, tasfiye
memurları sona ermiş bulunan şirketin envanterde
yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine
el koyarlar.
2. Defterler
MADDE 288-
(1) Tasfiye memurları tasfiye işlemlerinin
güvenliğini sağlamak için gereken defterleri
tutmakla yükümlüdür.
3. Son bilanço
MADDE 289-
(1) Tasfiye sonunda, tasfiye memurları şirket
sözleşmesi veya kanun hükümlerine göre ortakların
sermaye ile kâr ve zarardaki paylarını ve diğer
haklarını gösteren bir bilanço düzenleyerek
ortaklara tebliğ ile yükümlüdürler. Ortaklar bir ay
içinde mahkemeye başvurarak itiraz etmezlerse,
bilanço kesinleşir.
(2) Bundan sonra ortaklar, kendilerine düşen payları
almaktan kaçındıkları takdirde tasfiye memurları, bu
payları her ortağın ayrı ayrı adlarına 296 ncı
maddede gösterilen bankalardan birine yatırırlar.
4. Saklama zorunluluğu
MADDE 290-
(1) Tasfiyenin sonunda belgelerin ve defterlerin
saklanması hakkında 82 nci madde hükmü uygulanır.
III - Tasfiyenin amacı
MADDE 291-
(1) Tasfiye memurları, şirketin faaliyette
bulunduğu dönemde başlanmış olup da henüz
sonuçlandırılmamış olan iş ve işlemleri tamamlamaya,
şirketin borç ve taahhütlerini yerine getirmeye,
şirketin alacaklarını toplamaya, gereğinde yargı
yolu ile almaya ve varlıkları paraya çevirmeye, net
varlığı elde etmeye yönelik ve yarayan bütün iş ve
işlemleri yapmaya yetkili ve zorunludurlar.
IV - Yeni işler
1. Kural
MADDE 292-
(1) Tasfiye memurları tasfiyenin
gereklerinden olmayan yeni bir işlem yapamazlar.
Aksi takdirde, bu tür işlemlerden dolayı ortaklara
karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
2. İstisna
MADDE 293-
(1) Tasfiye memurları, şirketin işletme konusu
kapsamındaki işlemlere, ancak, ortakların
oybirliğiyle; feshe mahkemece karar verilmiş olan
durumlarda, ortaklar oybirliğini sağlayamazlarsa,
mahkemenin onay kararıyla devam edebilirler.
V - Varlıkların paraya
çevrilmesi
1. Ayrı ayrı satış
MADDE 294-
(1) Tasfiye memurları şirketin sona ermesi
durumunda şirkete ait taşınırları, durumun
gereklerine göre ya artırma yoluyla veya pazarlıkla
satabilirler. Oybirliğiyle verilen bir kararla
ortaklar başka bir satış şeklini belirlemedikleri
takdirde, taşınmazlar ancak İcra ve İflas Kanunu
hükümleri uyarınca açık artırma yoluyla satılabilir.
(2) İlgililer arasında küçük veya kısıtlanmış bir
kişinin bulunması bu hükmün uygulanmasına engel
olmaz.
2. Toptan satış
MADDE 295-
(1) Ortaklar oybirliğiyle karar vermedikçe,
tasfiye memurları önemli miktardaki şirket
varlıklarını toptan satamazlar; ancak oybirliğinin
sağlanamadığı hâllerde mahkeme toptan satışa karar
verebilir.
3. Paranın yatırılması
MADDE 296-
(1) Tasfiye memurları,
tasfiye sırasında elde edilen paraların bin Türk
lirasından fazlasını, mahkemece belirlenecek bir
bankaya, şirket adına yatırırlar.
VI - Borçların ödenmesi
MADDE 297-
(1) Tasfiye hâlinde bulunan bir kollektif
şirketin vadesi henüz gelmemiş olan borçlarını
tasfiye memurları iskonto uygulayarak derhâl ödemeye
ve alacaklılar da bu ödeme tarzını kabule
zorunludurlar.
VII - Ortakların ek
ödemeleri
MADDE 298-
(1) Bir kollektif şirketin varlığı, borçlarının
tamamına yetmediği takdirde, kalan şirket
borçlarının ödenmesini sağlamak için tasfiye
memurları ortaklara başvururlar.
VIII - Tasfiyeden arta
kalanın dağıtılması
1. Geçici ödemeler
MADDE 299-
(1) Tasfiye memurları,
alacaklıların ve ortakların ilerde doğması muhtemel
hak ve alacaklarına yetecek tutarı alıkoymak
şartıyla, mevcut parayı geçici olarak ortaklar
arasında dağıtabilirler.
2. Son dağıtma
MADDE 300-
(1) Şirketin net varlığı, şirket sözleşmesine
veya sonradan verilecek karara göre, tasfiye
memurları tarafından dağıtılır. Sözleşmede aksine
hüküm veya ortakların kararı bulunmadığı takdirde
dağıtma para olarak yapılır.
IX - Ortakların
denetleme hakkı
1. Bilgi isteme hakkı
MADDE 301-
(1) Tasfiye memurları, ortaklara, her zaman
tasfiye işlerinin durumu hakkında bilgi ve ortaklar
istedikleri takdirde bu hususta imzalı bir belge
vermekle yükümlüdürler.
(2) Tasfiye memurları tasfiyenin sonunda tasfiye iş
ve işlemlerine dair ortaklara hesap verirler.
2. Defterleri inceleme
hakkı
MADDE 302-
(1) Tasfiye memurları, istem üzerine
şirkete ve tasfiyeye ilişkin bütün defterleri ve
belgeleri tasfiye işleminin yapıldığı yerde
ortaklara göstermekle yükümlüdürler. Ortakların bu
defter ve belgelerden suret almalarına tasfiye
memurları engel olamazlar.
X - Tasfiyenin sonu
MADDE 303-
(1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin
ticaret unvanının sicilden silinmesi ve bunun
tescil ve ilanı için durum, tasfiye memurları
tarafından ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Komandit Şirket
BİRİNCİ BÖLÜM
Şirketin Niteliği ve
Kuruluşu
A) Tanımı
MADDE 304-
(1) Ticari bir işletmeyi bir ticaret
unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, şirket
alacaklılarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının
sorumluluğu sınırlandırılmamış ve diğer ortak veya
ortakların sorumluluğu belirli bir sermaye ile
sınırlandırılmış olan şirket komandit şirkettir.
(2) Sorumluluğu sınırlı olmayan ortaklara komandite,
sorumluluğu sınırlı olanlara komanditer denir.
(3) Komandite ortakların gerçek kişi olmaları
gerekir. Tüzel kişiler ancak komanditer ortak
olabilirler.
B) Uygulanacak hükümler
MADDE 305-
(1) Bu Bölümdeki özel hükümler saklı kalmak
şartıyla, kollektif şirkete dair 212 ilâ 216 ncı
maddeler komandit şirketler hakkında da uygulanır.
(2) Şirket sözleşmesinde, her komanditer ortağın
sermayesinin miktarı, cinsi ve ortak sıfatından
kaynaklanan ve bir yönetim hakkı niteliğinde
olmaması gereken, komanditer ortaklara verilen
yönetim görevleri açıkça belirtilir.
C) Sözleşme
I - Yorum
MADDE 306-
(1) Şirketin komandit olup olmadığı
sözleşme hükümlerine göre belirlenir. Ortaklar
tarafından şirkete verilen ad ve nitelik o şirketin
türünün belirlenmesinde yalnız başına yeterli olmaz.
(2) Bir şirketin komandit olduğu açıkça
saptanamıyorsa o şirket kollektif sayılır.
II- Komanditerlerin
sermaye koyma borcu
MADDE 307-
(1) Bir komandit şirket sözleşmesine 213 üncü
maddede gösterilen kayıtlardan başka komanditerlerin
adları ve her birinin koydukları veya koymayı
taahhüt ettikleri sermayenin cins ve miktarları
yazılarak tescil ve ilan ettirilir.
(2) Bir komanditer kişisel emeğini ve ticari
itibarını sermaye olarak koyamaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Ortaklar Arasındaki
İlişkiler
A) Sözleşme serbestisi
MADDE 308-
(1) Komandit şirkette ortakların
birbirleriyle olan ilişkileri şirket sözleşmesi ile
düzenlenir. Şirket sözleşmesinde hüküm bulunmayan
durumlarda, bu Bölümde yazılı hükümler saklı kalmak
şartıyla, kollektif şirketlere ilişkin 217 ilâ 231
inci maddeler uygulanır.
B) Komanditerlerin
hukuki durumu
I - Yönetim
MADDE 309-
(1) İster
komandite ister komanditer olsun her ortağın bir oy
hakkı vardır. Bu kurala aykırı düzenlemeler
geçersizdir.
(2) Şirket, komanditeler tarafından yönetilir.
(3) Komanditerler, şirket işlerini görmeye görevli
ve yetkili olmadıkları gibi, yönetim hakkını haiz
kişilerin yetkileri içinde yaptıkları işlere itiraz
da edemezler. Ancak, olağanüstü iş ve işlemlerde,
şirket sözleşmesinin değiştirilmesi, tür değiştirme,
birleşme ve bölünme gibi yapısal değişikliklerde;
şirkete ortak alınması, çıkarılması ve payın devri
türünden temel işlemlerde komanditerler de oy
hakkını haizdirler.
II - Denetleme
MADDE 310-
(1) Her komanditer, iş yılı sonunda ve iş
saatleri içinde, şirketin envanterleriyle
bilançosunun içeriğini, diğer finansal tablolarını,
bunların doğruluğunu ve geçerliliğini incelemeye
yetkilidir.
(2) Komanditer, bu incelemeyi bizzat yapabileceği
gibi bir uzmana da yaptırabilir. Uzmanın şahsı
hakkında bir itiraz ileri sürülürse komanditerin
istemi üzerine mahkeme tarafından bir işlem
denetçisi atanmasına karar verilir. Bu karar
kesindir.
(3) Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, mahkeme,
komanditerin istemi üzerine şirketin işlerinin ve
varlığının bizzat veya bir işlem denetçisi
tarafından incelenmesine her zaman izin verebilir.
(4) Bu madde hükümlerine aykırı şirket sözleşmesi
hükümleri geçersizdir.
III - Rekabet yasağı
MADDE 311-
(1) Kollektif ortakların, şirket konusunu oluşturan
işlemlerin aynını yapamayacaklarına ilişkin 230 uncu
madde komanditerler hakkında uygulanmaz. Ancak,
komanditer, şirketin işletme konusunun kapsamına
giren işlerle uğraşacak bir ticari işletme açar veya
böyle bir işletme açan bir kişiyle ortak olur ya da
bu nitelikte bir şirkete girerse, komandit şirketin
belgelerini ve defterlerini incelemek hakkını
kaybeder.
IV - Kâr ve zarar
1. Genel olarak
MADDE 312-
(1) Komanditer, iş yılı
sonunda gerçekleşen kâr payını ve şirket
sözleşmesinde kararlaştırılmış olan faizleri nakden
alır. Ancak, koyduğu sermaye herhangi bir sebeple
azalmış ise noksanı tamamlanıncaya kadar kâr ve
faizi isteyemez. Şu kadar ki, gelecek yıllarda elde
edilecek kâr paylarından, sermayenin noksanı
tamamlandıktan sonra artan kısımdan önce geçmiş
yıllara ait birikmiş faizler ödenir.
2. Geri verilmesi
zorunlu olmayan faizler ve kâr payları
a) Usulüne göre
tahakkuk ettirilmiş olanlar
MADDE 313-
(1) Komanditerler, önce aldıkları ve usulüne
göre tahakkuk ettirilmiş faizi ve kâr paylarını,
şirketin sonradan meydana gelen zararını kapatmak
için geri vermeye zorunlu tutulamazlar.
b) Usulsüz tahakkuk
ettirilmiş olanlar
MADDE 314-
(1) Komanditerler, kanuna ve şirket sözleşmesine
göre düzenlenen ve kâr gösteren bir bilançoya göre,
iyiniyetle aldıkları ancak usulsüz tahakkuk
etirilmiş kâr paylarını veya şirket sözleşmesi ile
kabul edilmiş olan faizleri geri vermeye zorunlu
tutulamazlar.
V - Ortaklığın geçişi
1. Devir hâlinde
MADDE 315-
(1) Komanditer, şirketteki payını başkasına
devredebilir. Ancak, devre diğer ortaklar onay
vermemişlerse Türk Borçlar Kanununun 632 nci maddesi
hükmü uygulanır.
2. Ölüm hâlinde
MADDE 316-
(1) Ölen bir komanditerin yerine mirasçıları
geçer.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Şirketin ve Ortakların
Üçüncü Kişilerle Olan İlişkileri
A) Uygulanacak hükümler
MADDE 317-
(1) Şirket ve ortakların üçüncü kişilerle
olan ilişkilerinde, bu Bölümdeki özel hükümler saklı
kalmak şartıyla, kollektif şirkete ilişkin 232 ilâ
242 nci maddeler uygulanır.
B) Şirketin temsili
MADDE 318-
(1) Komandit şirketler, kural olarak, komandite
ortaklar tarafından temsil edilir. Kollektif
şirketin temsil yetkisinin kapsamı ve
sınırlandırılmasına ilişkin hükümleri komandit
şirkete de uygulanır.
(2) Komanditer ortaklar, ortak sıfatıyla şirketi
temsile yetkili olamazlar. Ancak, şirket
sözleşmesinde aksine hüküm bulunmamak şartıyla,
komanditer ortak ticari mümessil, ticari vekil veya
seyyar tacir memuru olarak atanabilir.
C) Komanditer ortağın
sorumluluğu
I - Genel olarak
MADDE 319-
(1) Bir komanditerin
sorumluluğu koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye
miktarını aşamaz.
II - İstisnalar
1. Adı şirketin
unvanında bulunan komanditer
MADDE 320-
(1) Adı şirketin unvanında bulunan komanditer,
üçüncü kişilere karşı komandite bir ortak gibi
sorumlu sayılır.
2. Şirket adına işlemde
bulunan komanditer
MADDE 321-
(1) Ticari
mümessil, ticari vekil veya seyyar tacir memuru
olarak hareket ettiğini açıkça bildirmeksizin,
şirket adına işlemlerde bulunan komanditer ortak, bu
işlemler nedeniyle iyiniyetli üçüncü kişilere karşı
komandite ortak gibi sorumlu olur.
(2) Şirket, ticaret siciline tescil edilmeden önce
işlemler yapılmışsa, komanditer, bu tür şirket
borçları için, üçüncü kişilere karşı, sorumluluğunun
sınırlı olduğunun onlar tarafından bilindiğini ispat
etmediği takdirde, komandite ortak gibi sorumlu
tutulur.
(3) Alacaklı, komanditerin koyduğu sermayeye biçilen
değerin, bu sermayenin konulduğu andaki değerinin
altında olduğunu ispat edebilir. Aradaki fark
tutarınca komanditer sorumludur.
(4) Komanditer ortak, koymayı taahhüt ettiği sermaye
tutarınca, kendisinin şirkete girmesinden önce doğan
borçlardan da sorumludur.
(5) Komanditerin, şirket yönetimine karışması
sonucunu doğurmayacak şekilde öğüt vermesi, görüş
açıklaması, olağanüstü iş ve işlemler ile şirketin
iş ve işlemleri üzerinde haiz olduğu denetleme
haklarını kullanması, kanunda yazılı hâllerde
yönetim işlerini gören kimselerin atanmalarına,
görevden alınmalarına katılması, şirket içinde
ikinci derecedeki hizmetlerde ve görevlerde
çalıştırılması, komanditer sıfatıyla sorumluluğunu
etkilemez.
III - Alacaklıların
durumu
1. Takip imkânı
MADDE 322-
(1) Komanditer, koymayı taahhüt ettiği
sermaye borcunun henüz ödemediği tutarına
kadar şirket alacaklılarına karşı sorumludur. Bu
suretle kendisine başvurulan komanditer ortak,
şirket alacaklısına ödemede bulunduğu tutarda
sermaye borcundan kurtulur. Şirket alacaklıları,
şirket sona ermiş olmadıkça veya şirket aleyhine
yapılan icra takibi semeresiz kalmadıkça,
komanditere başvuramazlar.
(2) Şirketin iflası hâlinde alacaklıların haiz
oldukları haklar iflas masasına geçer.
(3) Komanditer, şirkete koymayı taahhüt ettiği
sermayeyi aşan bir tutar ile sorumluluğu üzerine
aldığını yazı ile bildirmiş veya ilan etmişse üçüncü
kişilere veya bildirimin muhatabına karşı bu tutar
kadar sorumlu olur.
2. Sermayenin
azaltılması
MADDE 323-
(1) Bir komanditer sermayesini, 313 ve 314 üncü
madde hükümleri saklı kalmak şartıyla, gerek
doğrudan doğruya gerek faiz veya kâr payına sayılmak
üzere dolayısıyla tamamen veya kısmen geri
alamayacağı gibi, sermayesi herhangi bir sebeple
azalmışsa noksan tamamlanıncaya kadar, faiz veya kâr
payı da isteyemez. Aksi hâlde, komanditer aldığı
para kadar şirket alacaklılarına karşı 322 nci
maddenin birinci fıkrası gereğince sorumlu olur.
3. İflas
a) Şirketin iflası
MADDE 324-
(1) Bir komandit şirketin iflası hâlinde, şirket
alacaklıları alacaklarını almadıkça, ortakların
kişisel alacaklıları şirket mallarına başvuramaz.
(2) Komanditerlerin koydukları sermaye de şirket
alacaklılarının birinci fıkrada yazılı olduğu gibi
öncelikle haklarını elde edecekleri mallardan
sayılır.
b) Komanditelerin
sorumluluğu
MADDE 325-
(1) Şirketin varlığı şirket
alacaklılarına yetmeyecek olursa, bu alacaklılar
geri kalan alacaklarından dolayı komanditelerin
kişisel mallarına başvurabilirler.
(2) Ortakların kişisel mallarına başvurulması
hâlinde şirket alacaklılarının, ortakların kişisel
alacaklılarına karşı rüçhan hakkı yoktur.
c) Komanditerin iflası
MADDE 326-
(1) Şirket ve iflas hâlinde masası veya
şirket alacaklıları, iflas etmiş bir komanditerin
masasına başvururlarsa, bunların, müflis
komanditerin kişisel alacaklılarına karşı rüçhan
hakkı yoktur.
4. Takas
MADDE 327-
(1) Şirketten alacağı olan bir kişinin,
sermaye borcunu henüz yerine getirmemiş veya koyduğu
sermayeyi geri almış bir komanditere borcu varsa, bu
kişi şirketteki alacağını komanditere olan borcu ile
takas edebilir. 242 nci madde hükmü saklıdır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Şirketin Sona Ermesi ve
Tasfiyesi
A) Uygulanacak hükümler
MADDE 328-
(1) Kollektif şirketlerin sona ermesine,
tasfiyesine ve ortakların şirketten çıkma ve
çıkarılmasına ilişkin 243 ilâ 303 üncü madde
hükümleri komandit şirketlerde de uygulanır. Ancak,
şirket sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça
komanditerin ölümü veya kısıtlanması şirketin sona
ermesi sonucunu doğurmaz.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Anonim Şirket
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler, Kuruluş
ve Temel İlkeler
A) Genel Hükümler
I - Tanım
MADDE 329-
(1) Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara
bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız
malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.
(2) Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları
sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.
II - Özel kanunlara
bağlı anonim şirketler
MADDE 330-
(1) Özel kanunlara tabi anonim şirketlere, özel
hükümler dışında bu kısım hükümleri uygulanır.
III - Amaç ve konu
MADDE 331-
(1) Anonim şirketler, kanunen yasaklanmamış her
türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir.
IV - En az sermaye
tutarı
MADDE 332-
(1) Tamamı esas sözleşmede taahhüt edilmiş
bulunan sermayeyi ifade eden esas sermaye ellibin
Türk Lirasından ve sermayenin artırılmasında yönetim
kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı
sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık
olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi
yüzbin Türk Lirasından aşağı olamaz. Bu en az
sermaye tutarı Bakanlar Kurulunca artırılabilir.
(2) Bu Kanun anlamında kayıtlı sermayeli anonim
şirketlerde başlangıç sermayesi, kuruluşta ve
sisteme ilk geçildiğinde haiz olunması zorunlu
sermayedir; çıkarılmış sermaye ise, çıkarılmış
payların tümünün itibarî değerlerinin toplamını
temsil eder.
(3) Halka açık olmayan anonim şirketler gerekli
şartları artık haiz olmadıkları takdirde, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığından izin alarak kayıtlı sermaye
sisteminden çıkabilecekleri gibi, bu sisteme
alınırken aranan nitelikleri kaybettiklerinde,
istemleri bulunmasa bile aynı Bakanlık tarafından
sistemden çıkartılırlar.
(4) 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye
Piyasası Kanununun 12 nci maddesi hükmü saklıdır.
V - Devletin gözetimi
1. İzin
MADDE 333-
(1) Sanayi ve
Ticaret Bakanlığınca yayımlanacak tebliğle, faaliyet
alanları belirlenip, ilan edilecek anonim şirketler
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izni ile kurulur. Bu
şirketlerin esas sözleşme değişiklikleri de aynı
Bakanlığın iznine bağlıdır. Bakanlık incelemesi
sadece kanunun emredici hükümlerine aykırılık
bulunup bulunmadığı yönünden yapılabilir. Bunun
dışında hukuki konumu, niteliği ve işletme konusu ne
olursa olsun anonim şirketin kuruluşu ve esas
sözleşme değişiklikleri herhangi bir makamın iznine
bağlanamaz.
2. Kamu tüzel
kişilerinin yönetim kurulunda temsili
MADDE 334-
(1) Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile
diğer kamu tüzel kişilerinden birine, esas
sözleşmede öngörülecek bir hükümle, pay sahibi
olmasalar da, işletme konusu kamu hizmeti olan
anonim şirketlerin yönetim kurullarında temsilci
bulundurmak hakkı verilebilir.
(2) Birinci fıkrada yazılı şirketlerde pay sahibi
olan kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki
temsilcileri, ancak bunlar tarafından görevden
alınabilir.
(3) Kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki
temsilcileri, genel kurul tarafından seçilen
üyelerin hak ve görevlerini haizdir. Kamu tüzel
kişileri, şirket yönetim kurulundaki temsilcilerinin
bu sıfatla işledikleri fiillerden ve yaptıkları
işlemlerden dolayı şirkete ve onun alacaklılarıyla
pay sahiplerine karşı sorumludur. Tüzel kişinin rücû
hakkı saklıdır.
B) Kuruluş
I - Kurucu işlem
MADDE 335-
(1) Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak
düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi,
şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce
onaylandığı esas sözleşmede, anonim şirket kurma
iradelerini açıklamalarıyla kurulur.
(2) 355 inci maddenin birinci fıkrası hükmü
saklıdır.
II - Kuruluş belgeleri
MADDE 336-
(1) Esas sözleşme, kurucular beyanı, değerleme
raporları, ayın ve işletme devralınmasına ilişkin
olanlar da dâhil olmak üzere, kurulmakta olan
şirketle, kurucular ve diğer kişilerle
yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler ile
işlem denetçisi raporu, kuruluş belgeleridir.
Bunlar, sicil dosyasına konulur ve birer nüshaları
şirket tarafından beş yıl süreyle saklanır.
III - Kurucular
1. Tanım
MADDE 337-
(1) Pay taahhüt edip esas sözleşmeyi imzalayan
gerçek ve tüzel kişiler kurucudur.
(2) Kurucular, birinci fıkrada yazılı işlemi, üçüncü
bir kişinin hesabına yaptıkları takdirde, bu kişi de
kuruluştan doğan sorumluluk bakımından kurucu
sayılır. Söz konusu üçüncü kişi, kendisi hesabına iş
gören kimsenin bildiği veya bilmesi gereken bir
hususu kendisinin bilmediğini ileri süremez.
2. Asgari sayı
MADDE 338-
(1) Anonim şirketin kurulabilmesi için pay
sahibi olan bir veya daha fazla kurucunun varlığı
şarttır. 330 uncu madde hükmü saklıdır.
(2) Pay sahibi sayısı bire düşerse, durum, bu sonucu
doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde
yönetim kuruluna yazılı olarak bildirilir. Yönetim
kurulu bildirimi aldığı tarihten itibaren yedi gün
içinde, şirketin tek pay sahipli bir anonim
şirket olduğunu tescil ve ilan ettirir. Ayrıca,
hem şirketin tek pay sahipli olarak kurulması hem de
payların tek kişide toplanması hâlinde tek pay
sahibinin adı, yerleşim yeri ve vatandaşlığı da
tescil ve ilan edilir. Aksi hâlde doğacak zarardan,
bildirimde bulunmayan pay sahibi ve tescil ve ilanı
yaptırmayan yönetim kurulu sorumludur.
(3) Şirket, tek pay sahibi olacak şekilde
kendi payını iktisap edemez; ettiremez.
IV
- Esas sözleşme
1. İçerik
MADDE 339-
(1) Esas sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve
bütün kurucuların imzalarının noterce onaylanması
şarttır.
(2) Esas sözleşmeye aşağıdaki hususlar yazılır:
a)
Şirketin ticaret unvanı ve merkezinin bulunacağı
yer.
b)
Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir
şekilde şirketin işletme konusu.
c)
Şirketin sermayesi ile her payın itibarî değeri,
bunların ödenmesinin şekil ve şartları.
d)
Pay senetlerinin nama veya hamiline yazılı
olacakları; belirli paylara tanınan imtiyazlar;
devir sınırlamaları.
e)
Paradan başka sermaye olarak konan haklar ve
ayınlar; bunların değerleri; bunlara karşılık
verilecek payların miktarı, bir işletme ve ayın
devir alınması söz konusu olduğu takdirde, bunların
bedeli ve şirketin kurulması için kurucular
tarafından şirket hesabına satın alınan malların ve
hakların bedelleriyle, şirketin kurulmasında
hizmetleri görülenlere verilmesi gereken ücret,
ödenek veya ödülün tutarı.
f)
Kurucularla yönetim kurulu üyelerine ve diğer
kimselere şirket kârından sağlanacak menfaatler.
g)
Yönetim kurulu üyelerinin sayıları, bunlardan şirket
adına imza koymaya yetkili olanlar.
h)
Genel kurulların toplantıya nasıl çağrılacakları; oy
hakları.
ı)
Şirket bir süre ile sınırlandırılmışsa, bu süre.
i)
Şirkete ait ilanların nasıl yapılacağı.
j)
Pay sahiplerinin taahhüt ettiği sermaye paylarının
türleri ve miktarları.
k)
Şirketin hesap dönemi.
(3) İlk yönetim kurulu üyeleri esas sözleşme ile
atanır.
2. Emredici hükümler
MADDE 340-
(1) Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere
ilişkin hükümlerinden ancak Kanunda buna açıkça izin
verilmişse sapabilir. Diğer kanunların,
öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı esas sözleşme
hükümleri o kanuna özgülenmiş olarak hüküm
doğururlar.
V
- Taahhüdün
onaylanması
MADDE 341-
(1) Esas sermayeyi
oluşturan payların tamamının, kurucular tarafından
esas sözleşmede taahhüt olunduğu, esas sözleşmenin
altında yer alan bir noter şerhi ile onaylanır.
VI
- Ayni sermaye
1. Ayni sermaye
konulabilecek malvarlığı unsurları
MADDE 342-
(1) Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve
tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve
devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal
ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye
olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek,
ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar
sermaye olamaz.
(2) 128 inci madde hükmü saklıdır.
2. Değer biçme
MADDE 343-
(1) Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında
devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket
merkezinin bulunacağı yerdeki asliye
ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce
değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan
değerleme yönteminin somut olayın özellikleri
bakımından herkes için en adil ve uygun seçim
olduğu; sermaye olarak konulan alacakların
gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342 nci maddeye
uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri
ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık
karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile
Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve
hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu
rapora kurucular, işlem denetçisi ve menfaat
sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onayladığı
bilirkişi kararı kesindir.
VII - Pay bedellerinin
ödenmesi
1. Nakdî sermaye
MADDE 344-
(1) Nakden taahhüt edilen payların itibarî
değerlerinin en az yüzde yirmibeşi tescilden önce,
gerisi de şirketin tescilini izleyen yirmidört ay
içinde ödenir. Payların çıkarma primlerinin tamamı
tescilden önce ödenir.
(2) Sermaye Piyasası Kanununun pay bedellerinin
ödenmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.
2. Ödeme yeri
MADDE 345-
(1) Nakdî ödemeler, 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanununa bağlı bir bankada,
kurulmakta olan şirket adına açılacak özel bir
hesaba, sadece şirketin kullanabileceği şekilde
yatırılır. Taahhüt edilen payların, kanunda veya
esas sözleşmede öngörülmüş bulunan ve kanunda yazılı
olandan daha yüksek olan tutarlarının ödendiği,
ticaret siciline yöneltilecek bir banka mektubu ile
ispatlanır. Banka, bu tutarı, şirketin tüzel kişilik
kazandığını bildiren bir sicil müdürlüğü yazısının
sunulması üzerine, sadece şirkete öder.
(2) Şirket, 335 inci maddenin birinci fıkrasında
öngörülen noter onayı tarihinden itibaren, üç ay
içinde tüzel kişilik kazanamadığı takdirde, bu
hususu doğrulayan bir sicil müdürlüğü yazısının
sunulması üzerine, bedeller banka tarafından
sahiplerine geri verilir.
3. Halka arzedilecek
paylar
MADDE 346-
(1) Esas sözleşmede taahhüt edilmiş olup da
taahhüt sahiplerince, şirketin tescilinden itibaren
en geç iki ay içinde halka arzedileceği esas
sözleşmede belirtilmiş ve ayrıca garanti edilmiş
bulunan nakdî payların karşılıkları satıştan elde
edilen gelirden ödenir. Pay senetlerinin halka
arzedilmesi sermaye piyasası mevzuatına göre
yapılır. Satış süresinin sonunda, payların itibarî
değerlerinin, varsa çıkarma priminin karşılığı
şirkete, giderler düştükten sonra kalan tutar ise,
pay senetlerini halka arzeden pay sahiplerine
ödenir.
(2) Halka arzedilip de süresinde satılmayan payların
bedellerinin tamamı, süresinde halka arzedilmeyen
payların bedellerinin ise, yüzde yirmibeşi iki aylık
süreyi izleyen üç gün içinde ödenir.
VIII - Primli paylar
MADDE 347-
(1) İtibarî değerinden aşağı bedelle pay
çıkarılamaz. Payların itibarî değerinden yüksek bir
bedelle çıkarılabilmeleri için esas sözleşmede hüküm
veya genel kurul kararı bulunmalıdır.
IX - Kurucu menfaatleri
MADDE 348-
(1) Şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe
karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay
senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması
sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu
hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir.
Ancak, dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin
birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay
sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra
kalanın en çok onda biri intifa senetleri
bağlamında kuruculara ödenir.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra kurulan
anonim şirketler, pay senetlerini halka arz etmeden
önce kurucu intifa senetlerini, herhangi bir bedel
ödemeden iptal ederler; aksi hâlde intifa senetleri
kendiliğinden geçersiz sayılır.
(3) Dağıtılabilecek kâr mevcut ise şirket kârın
dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu
intifa sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr
paylarını alırlar.
X - Kurucular beyanı
MADDE 349-
(1) Kurucular tarafından, kuruluşa ilişkin bir
beyan imzalanır. Beyan, dürüst bir şekilde bilgi
verme ilkesine göre, doğru ve eksiksiz olarak
hazırlanır. Beyanda, ayni sermaye konuluyor, bir
ayın ya da işletme devralınıyorsa, bunlara verilecek
karşılığın uygunluğuna; bu tür sermayenin ve
devralmanın gerekliliğine, bunların şirkete olan
yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeli ve kesin
ifadeli açıklamalar yer alır. Ayrıca, şirket
tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle,
bunların iktisap fiyatları, söz konusu menkul
kıymetleri çıkaranların son üç yıllık, gereğinde
konsolide finansal tablolarının değerlemelerine ve
çözümlenmelerine ilişkin bilgiler, şirketin
yüklendiği önemli taahhütler, makina ve benzerleri
malların ve herhangi bir aktif değerin alımına
ilişkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her
türlü borçlar, emsalleriyle karşılaştırılarak,
açıklanır.
(2) Ayrıca, kuruculara tanınan menfaatler
gerekçeleriyle beyanda yer alır. Kimlerin halka arz
amacıyla ne miktarda pay taahhüt ettiği, pay
taahhüdünde bulunanların birbirleri ile ilişkileri;
bunlar bir şirketler topluluğuna dâhil
bulunuyorlarsa, topluluk ile ilişkileri, kuruluşu
inceleyen işlem denetçisine ve diğer hizmet
verenlere ödenen ücretler, emsalleriyle
karşılaştırma yapılarak, beyanda açıklanır.
XI - Halka arz taahhüdü
MADDE 350-
(1) 346 ncı madde uyarınca, halka arzedilmek
üzere pay taahhüdünde bulunulduğu takdirde, halka
arz, kurucular, yönetim kurulu veya yetkili herhangi
bir organ tarafından onaylanmış kabul edilir.
XII - İşlem denetçisi
raporu
MADDE 351-
(1) Şirketin kuruluşuna ilişkin denetleme raporu
bir veya birkaç işlem denetçisi tarafından verilir.
İşlem denetçisi kuruluş raporunda, payların
tamamının taahhüt edildiğini; kanunda veya esas
sözleşmede öngörülmüş bulunan pay bedellerinin en az
tutarlarının kanuna uygun olarak bankaya
yatırıldığını; buna ilişkin banka mektubunun kuruluş
belgeleri arasında yer aldığını; bu yükümlülüğün
herhangi bir şekilde dolanıldığına ilişkin bir
belirti bulunmadığını; ayni sermaye ve devralınan
ayınlar için mahkemece atanan bilirkişilerce
değerleme yapıldığını, mahkemece bir kararla
onaylanan raporun dosyaya sunulduğunu; kurucu
menfaatlerinin kanuna uygun olduğunu; kurucular
beyanı ile ilgili açık bir uygunsuzluğun, aşırı
değerlemenin, işlemlerde görünür bir yolsuzluğun
bulunmadığını ve diğer kuruluş belgelerinin mevcut
olduğunu, gerekli noter onaylarının ve izinlerin
alındığını gerekçeleriyle ve hesap verme ilkesinin
gereklerine uygun olarak açıklar.
XIII - Kuruluştan önce
pay taahhüdünün devri
MADDE 352-
(1) Pay taahhüdünün, şirketin tescilinden önce
devri, şirkete karşı geçersizdir.
XIV - Fesih davası
MADDE 353-
(1) Anonim şirketin butlanına veya yokluğuna
karar verilemez. Ancak, şirketin kurulmasında kanun
hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle,
alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun
menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş
veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay
sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince
şirketin feshine karar verilir. Mahkeme davanın
açıldığı tarihte gerekli önlemleri alır.
(2) Eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye
veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için
mahkeme süre verebilir.
(3) Dava dilekçesine deliller ile gerekli bütün
bilgiler eklenir. Yargılama aşamasında delil
sunulamayacağı gibi bir davanın beklenilmesi ve
bilgi getirtmesi de mahkemeden istenemez. Ancak,
somut olayın haklı göstermesi hâlinde, mahkeme,
kesin süreye bağlayarak, davacının delil sunma ve
bilgi getirtme istemini kabul edebilir. Dava, acele
işlere ilişkin usule tâbîdir.
(4) Davanın, şirketin tescil ve ilanından itibaren
üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması şarttır.
(5) Davanın açıldığı ve kesinleşmiş olan mahkeme
kararı, mahkemenin bildirimi üzerine, derhâl ve
resen ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret
Sicili Gazetesinde ilan olunur. Ayrıca, yönetim
kurulu, tescil ve ilanı yapılan hususu, tirajı
ellibinin üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı
yapılan en az bir gazetede ilan eder;
internet sitesine koyar.
XV - Şirketin tescili
ve ilanı
MADDE 354-
(1) Şirket esas sözleşmesinin tamamı, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının izniyle kurulacak olan anonim
şirketlerde izin alınmasını, diğer şirketlerde 335
inci maddenin birinci fıkrası uyarınca şirketin
kuruluşunu izleyen otuz gün içinde şirketin
merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur.
Tescil ve ilan olunan esas sözleşmeye, aşağıda
sayılanlar dışında, 36 ncı maddenin birinci fıkrası
hükmü uygulanmaz. Bu hususlar şunlardır:
a)
Esas sözleşmenin tarihi.
b)
Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.
c)
Şirketin, varsa süresi.
d)
Şirketin sermayesi, ödenmesinin şekil ve şartları
ile payların itibarî değerleri, varsa imtiyazlar.
e)
Pay senetlerinin türleri, hamiline veya nama yazılı
oldukları.
f)
Şirketin nasıl temsil olunacağı.
g)
Yönetim kurulu üyeleriyle şirketi temsile yetkili
kimselerin ad ve soyadları, unvanları, yerleşme
yerleri ve vatandaşlıkları.
h)
Şirketin yapacağı ilanların şekli; esas sözleşmede
buna ilişkin hüküm bulunduğu takdirde, yönetim
kurulu kararlarının pay sahiplerine nasıl
bildirileceği.
(2) Şubeler, merkezin sicil kaydına gönderme
yapılarak bulundukları yer ticaret siciline tescil
olunurlar.
(3) 343 üncü madde uyarınca verilen bilirkişi raporu
da tescil ve ilan edilir.
XVI - Tüzel kişiliğin
kazanılması
MADDE 355-
(1) Şirket ticaret siciline tescil ile tüzel
kişilik kazanır.
(2) Tescilden önce şirket adına işlem yapanlar ve
taahhütlere girişenler, bu işlem ve taahhütlerden
şahsen ve müteselsilen sorumludurlar. Ancak,
işlem ve taahhütlerin, ileride kurulacak şirket
adına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin
ticaret siciline tescilinden sonra üç aylık süre
içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul
olunmuşsa, yalnız şirket sorumlu olur.
(3) Şirketçe kabul olunmadığı takdirde kuruluş
giderleri kurucular tarafından karşılanır. Bunların
pay sahiplerine rücu hakları yoktur.
C) Kanuna karşı hile
MADDE 356-
(1) Şirketin tescilinden itibaren iki yıl içinde
bir işletme veya aynın, sermayenin onda birini aşan
bir bedel karşılığında devralınmasına veya
kiralanmasına ilişkin sözleşmeler, genel kurulca
onaylanıp ticaret siciline tescil edilmedikçe
geçerli olmaz. Bu sözleşmelerin onaylanmasından ve
tescilinden önce, bunların ifası amacıyla yapılmış
olan ödemeler dâhil, her türlü tasarruf geçersizdir.
(2) Genel kurul kararını vermeden önce, yönetim
kurulunun istemi üzerine şirketin bulunduğu yer
asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişi,
şirket tarafından devralınacak ya da kiralanacak
işletme ve ayınlara değer biçer. Rapor resmî nitelik
taşır.
(3) Toplantı ve karar nisabına 421 inci maddenin
üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.
(4) Sözleşme genel kurulun onay kararıyla birlikte
tescil ve ilan olunur.
(5) Şirketin işletme konusunu oluşturan veya cebrî
icra yoluyla iktisap edilen ayın ve işletmeler
hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
D) Temel ilkeler
I - Eşit işlem ilkesi
MADDE 357-
(1) Pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme
tabi tutulur.
II - Pay sahiplerinin
şirkete borçlanma yasağı
MADDE 358-
(1) İştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay
sahipleri şirkete borçlanamaz. Meğerki, borç,
şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin
işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir
işlemden doğmuş olsun ve emsalleriyle aynı veya
benzer şartlara tabi tutulsun.
İKİNCİ BÖLÜM
Yönetim Kurulu
A) Genel olarak
I - Atama ve seçim
1. Üyelerin sayısı ve
nitelikleri
MADDE 359-
(1) Anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış
veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha
fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur.
Temsile yetkili en az bir üyenin yerleşme yerinin
Türkiye’de bulunması ve Türk vatandaşı olması
şarttır.
(2) Bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği
takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına,
tüzel kişi tarafından belirlenen, sadece bir gerçek
kişi de tescil ve ilan olunur; ayrıca, tescil ve
ilanın yapılmış olduğu, şirketin internet
sitesinde hemen açıklanır. Tüzel kişi adına
sadece, bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp
oy kullanabilir.
(3) Yönetim kurulu üyelerinin ve tüzel kişi adına
tescil edilecek gerçek kişinin tam ehliyetli
olmaları şarttır. Yönetim kurulu üyelerinin en az
dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması
zorunludur. Tek üyeli yönetim kurulunda bu
zorunluluk aranmaz.
(4) Üyeliği sona erdiren sebepler seçilmeye de
engeldir.
2. Belirli grupların
yönetim kurulunda temsil edilmesi
MADDE 360-
(1) Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile,
belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle
belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa
yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir.
Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir
grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları
ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede
öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim
kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da
tanınabilir. Genel kurul tarafından yönetim kurulu
üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı
gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep
bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur. Bu
şekilde tanınacak temsil edilme hakkı, halka açık
anonim şirketlerde yönetim kurulu üye sayısının
yarısını aşamaz. Bağımsız yönetim kurulu üyelerine
ilişkin düzenlemeler saklıdır.
(2) Bu maddeye göre yönetim kurulunda temsil edilme
hakkı tanınan paylar imtiyazlı sayılır.
3. Sigorta
MADDE 361-
(1) Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini yaparken
kusurlarıyla şirkete verebilecekleri zarar, şirket
sermayesinin yüzde yirmibeşini aşan bir bedelle
sigorta ettirilmiş ve bu suretle şirket
teminat altına alınmışsa, bu husus halka açık
şirketlerde Sermaye Piyasası Kurulunun ve ayrıca pay
senetleri borsada işlem görüyorsa borsanın
bülteninde duyurulur ve kurumsal yönetim ilkelerine
uygunluk değerlendirmesinde dikkate alınır.
4. Görev süresi
MADDE 362-
(1) Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl
süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede
aksine hüküm yoksa, aynı kişi yeniden seçilebilir.
(2) 334 üncü madde hükmü saklıdır.
II - Üyeliğin boşalması
MADDE 363-
(1) 334 üncü madde hükmü saklı kalmak üzere,
herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim
kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak
yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun
onayına sunar. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu
genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve
onaylanması hâlinde selefinin süresini tamamlar.
(2) Yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına
karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da bir üye
üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas
sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu
kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek
olmaksızın kendiliğinden sona erer.
III - Görevden alma
MADDE 364-
(1) Yönetim kurulu üyeleri, esas
sözleşmeyle atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili
bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa
bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul
kararıyla her zaman görevden alınabilirler. Yönetim
kurulu üyesi olan tüzel kişi, kendi adına tescil
edilmiş bulunan kişiyi her an değiştirebilir.
(2) 334 üncü madde hükmü ve görevden alınan
üyenin tazminat hakkı saklıdır.
B) Yönetim ve temsil
I - Genel olarak
1. Esas
MADDE 365-
(1) Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından
yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai
hükümler saklıdır.
2. Görev dağılımı
MADDE 366-
(1) Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir
başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek
üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas
sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya
bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi
öngörülebilir.
(2) Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek,
kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak,
kararlarını uygulatmak veya iç denetim
amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de
bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir.
3. Yönetimin devri
MADDE 367-
(1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir
hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre,
yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç
yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye
yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin
yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan
görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle
kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu
belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay
sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna
edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç
yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.
(2) Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim
kurulunun tüm üyelerine aittir.
4. Ticari mümessil ve
vekiller
MADDE 368-
(1) Yönetim kurulu, ticari mümessil ve ticari
vekiller atayabilir.
5. Özen ve bağlılık
yükümlülüğü
MADDE 369-
(1) Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli
üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin
özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini
dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü
altındadırlar.
(2) 203 ilâ 205 inci madde hükümleri saklıdır.
II. Temsil yetkisi
1. Genel olarak
MADDE 370-
(1) Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya
yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil
yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim
kuruluna aittir.
(2) Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya
daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü
kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu
üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.
2. Kapsam ve sınırlar
MADDE 371-
(1) Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve
işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki
işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için
şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas
sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû
hakkı saklıdır.
(2) Temsile yetkili olanların, üçüncü
kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler
de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin
işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya
durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu
ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan
edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek
başına yeterli delil değildir.
(3) Temsil yetkisinin sınırlandırılması,
iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade
etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya
bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte
kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen
sınırlamalar geçerlidir.
(4) Temsile yetkili kişiler tarafından
yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul
kararına aykırı olması, iyiniyet sahibi üçüncü
kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına
engel değildir.
(5) Temsile veya yönetime yetkili olanların,
görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız
fiillerden şirket sorumludur. Şirketin rücû hakkı
saklıdır.
(6) Sözleşmenin yapılması sırasında,
şirket tek pay sahibi tarafından ister temsil
edilsin ister edilmesin, tek pay sahipli anonim
şirketlerde, bu pay sahibi ile şirket arasındaki
sözleşmenin geçerli olması sözleşmenin yazılı
şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu şart piyasa
şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere
ilişkin sözleşmelerde uygulanmaz.
3. İmza şekli
MADDE 372-
(1) Şirket adına imza yetkisini haiz kişiler
şirketin unvanı altında imza atarlar. 40 ıncı
maddenin ikinci fıkrası hükmü saklıdır.
(2) Şirket tarafından düzenlenecek belgelerde
şirketin merkezi, sicile kayıtlı olduğu yer ve sicil
numarası gösterilir.
4. Tescil ve ilan
MADDE 373-
(1) Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve
bunların temsil şekillerini gösterir kararının
noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek
üzere ticaret siciline verir.
(2) Temsil yetkisinin ticaret sicilinde
tescilinden sonra, ilgili kişilerin seçimine veya
atanmalarına ilişkin herhangi bir hukuki sakatlık,
şirket tarafından üçüncü kişilere, ancak sakatlığın
bunlar tarafından bilindiğinin ispat edilmesi
şartıyla ileri sürülebilir.
III - Görevler ve
yetkiler
1. Genel olarak
MADDE 374-
(1) Yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda
yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel
kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında,
şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için
gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar
almaya yetkilidir.
2. Devredilemez görev
ve yetkiler
MADDE 375-
(1) Yönetim kurulunun devredilemez ve
vazgeçilemez görev ve yetkileri şunlardır:
a)
Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili
talimatların verilmesi.
b)
Şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi.
c)
Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin
gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli
düzenin kurulması.
d)
Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza
yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden
alınmaları.
e)
Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara,
esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun
yazılı talimatlarına uygun hareket edip
etmediklerinin üst gözetimi.
f)
Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve
müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet
raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının
düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul
toplantılarının hazırlanması ve genel kurul
kararlarının yürütülmesi.
g)
Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye
bildirimde bulunulması.
3. Sermayenin kaybı,
borca batık olma durumu
a) Çağrı ve bildirim
yükümü
MADDE 376-
(1) Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni
yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle
karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu,
genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel
kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.
(2) Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni
yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar
sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde,
derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin
üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına
karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona
erer.
(3) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini
uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu,
aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre
hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir
ara bilanço çıkarttırıp denetçiye verir. Denetçi bu
ara bilançoyu, en çok yedi iş günü içinde inceler ve
değerlendirmeleri ile önerilerini bir rapor hâlinde
yönetim kuruluna sunar. Önerilerde 378 inci maddede
düzenlenen erken teşhis komitesinin önerilerinin de
dikkate alınması şarttır. Rapordan, aktiflerin,
şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya
yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu
durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye
ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını
ister; meğerki, iflas kararının verilmesinden önce,
şirketin açığını karşılayacak ve borca batık
durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket
borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının
diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya
konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın
veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve
geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas
isteminin bildirileceği mahkemece atanan
bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde
mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru
iflas bildirimi olarak kabul olunur.
b) İflasın ertelenmesi
MADDE 377-
(1) Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni
nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek
kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme
projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini
isteyebilir. Bu hâlde İcra ve İflas Kanununun 179
ilâ 179/b maddeleri uygulanır.
4. Riskin erken
saptanması ve yönetimi
MADDE 378-
(1) Pay senetleri borsada işlem gören
şirketlerde, yönetim kurulu, şirketin varlığını,
gelişmesini ve devamını tehlikeye düşüren sebeplerin
erken teşhisi, bunun için gerekli önlemler ile
çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi
amacıyla, uzman bir komite kurmak, sistemi
çalıştırmak ve geliştirmekle yükümlüdür. Diğer
şirketlerde bu komite denetçinin gerekli görüp bunu
yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmesi hâlinde
derhâl kurulur ve ilk raporunu kurulmasını izleyen
bir ayın sonunda verir.
(2) Komite, yönetim kuruluna her iki ayda bir
vereceği raporda durumu değerlendirir, varsa
tehlikelere işaret eder, çareleri gösterir. Rapor
denetçiye de yollanır.
5. Şirketin kendi
paylarını iktisap veya rehin olarak kabul etmesi
a) Genel olarak
MADDE 379-
(1) Bir şirket kendi paylarını, esas veya
çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir
işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak
iktisap ve rehin olarak kabul edemez. Bu hüküm, bir
üçüncü kişinin kendi adına, ancak şirket hesabına
iktisap ya da rehin olarak kabul ettiği paylar için
de geçerlidir.
(2) Payların birinci fıkra hükmüne göre
iktisap veya rehin olarak kabul edilebilmesi için,
genel kurulun yönetim kurulunu yetkilendirmesi
şarttır. En çok beş yıl için geçerli olacak bu
yetkide, iktisap veya rehin olarak kabul edilecek
payların itibarî değer sayıları belirtilerek toplam
itibarî değerleriyle söz konusu edilecek paylara
ödenebilecek bedelin alt ve üst sınırı gösterilir.
Her izin talebinde yönetim kurulu kanuni şartların
gerçekleştiğini belirtir.
(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki şartlara
ek olarak, iktisap edilecek payların bedelleri
düşüldükten sonra, kalan şirket net aktifi, en az
esas veya çıkarılmış sermaye ile kanun ve esas
sözleşme uyarınca dağıtılmasına izin verilmeyen
yedek akçelerin toplamı kadar olmalıdır.
(4) Yukarıdaki hükümler uyarınca, sadece,
bedellerinin tümü ödenmiş bulunan paylar iktisap
edilebilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler,
ana şirketin paylarının yavru şirket tarafından
iktisabı hâlinde de uygulanır. Pay senetleri borsada
işlem gören şirketler hakkında, Sermaye Piyasası
Kurulu şeffaflık ilkeleri ile fiyata ilişkin
kurallar yönünden gerekli düzenlemeleri yapar.
b) Kanuna karşı hile
MADDE 380-
(1) Paylarının iktisap edilmesi amacıyla,
şirketin başka bir kişiyle yaptığı, konusu avans,
ödünç veya teminat verilmesi olan hukuki
işlemler batıldır. Bu butlan hükmü, kredi ve finans
kurumlarının işletme konuları içine giren işlemlere
ve şirketin veya onun bağlı şirketlerinin
çalışanlarına, şirketin paylarını iktisap
edebilmeleri için, avans, ödünç ve teminat
verilmesine ilişkin hukuki işlemlere uygulanmaz.
Ancak, bu istisnai işlemler, şirketin, kanuna ve
esas sözleşmesine göre ayırmak zorunda bulunduğu
yedek akçeleri azaltıyor veya 519 uncu maddede
düzenlenen yedek akçelerin harcanmalarına ilişkin
kuralları ihlal ediyor ve şirketin 520 nci maddede
öngörülen yedek akçeyi ayırmasına imkân
bırakmıyorsa, geçersizdir.
(2) Ayrıca, şirket ile üçüncü kişi arasında
yapılmış bulunan ve bu kişiye, şirketin kendi
paylarını; şirketin, şirkete bağlı bir şirketin veya
şirketin paylarının çoğunluğuna sahip olduğu
şirketin hesabına alma hakkı tanıyan ya da böyle bir
yükümlülük öngören bir düzenleme, eğer bu payları
şirket alsaydı işlem 379 uncu maddeye aykırı kabul
edilecek idiyse batıldır.
c) Yakın ve ciddi bir
kaybın önlenmesi
MADDE 381-
(1) Bir şirket, yakın ve ciddi bir kayıptan
kaçınmak için gerekli olduğu takdirde, kendi
paylarını, 379 uncu maddeye göre genel kurulun
yetkilendirmeye ilişkin kararı olmadan da iktisap
edebilir.
(2) Payların bu yolla iktisabı hâlinde yönetim
kurulu ilk genel kurula;
a)
İktisabın sebep ve amacı,
b)
İktisap edilen payların sayıları, itibarî
değerlerinin toplamı ve sermayenin ne kadarını
temsil ettiği,
c)
Bedeli ve ödeme şartları,
hakkında yazılı bilgi verir.
d) İstisnalar
MADDE 382-
(1) Bir şirket, 379 uncu madde hükümleri ile
bağlı olmaksızın;
a)
Esas veya çıkarılmış sermayesinin azaltılmasına
ilişkin 473 ilâ 475 inci madde hükümlerini
uyguluyorsa,
b)
Küllî halefiyet kuralının gereğiyse,
c)
Bir kanuni satın alma yükümünden doğuyorsa,
d)
Bedellerinin tümü ödenmiş olmak şartıyla ve cebrî
icradan, bir şirket alacağının tahsili amacına
yönelikse,
e)
Şirket, menkul kıymetler şirketiyse,
kendi paylarını iktisap edebilir.
e) İvazsız iktisap
MADDE 383-
(1) Bir şirket, bedellerinin tamamı ödenmiş
olmak şartıyla, kendi paylarını ivazsız iktisap
edebilir.
(2) Birinci fıkra hükmü, yavru şirket, ana şirketin
paylarını ivazsız iktisap ettiği takdirde de kıyas
yoluyla uygulanır.
f) Elden çıkarma
MADDE 384-
(1) 382 nci maddenin (b) ilâ (d) bentleri ve 383
üncü madde hükümlerine göre, iktisap edilen paylar,
şirket için herhangi bir kayba yol açmadan devirleri
mümkün olur olmaz ve her hâlde iktisaplarından
itibaren üç yıl içinde elden çıkarılırlar; meğerki,
şirketin ve yavru şirketin sahip oldukları bu
payların toplamı şirketin esas veya çıkarılmış
sermayesinin yüzde onunu aşmasın.
g) Aykırı iktisap
hâlinde elden çıkarma
MADDE 385-
(1) 379 ilâ 381 inci maddelere aykırı bir
şekilde iktisap edilen veya rehin olarak alınan
paylar, iktisapları veya rehin olarak kabulleri
tarihinden itibaren en geç altı ay içinde elden
çıkarılır ya da üzerlerindeki rehin kaldırılır.
h) Sermayenin
azaltılması
MADDE 386-
(1) 384 ve 385 inci maddeler uyarınca elden
çıkarılamayan paylar, sermayenin azaltılması yoluyla
hemen yok edilir.
ı) Saklı tutulan
hükümler
MADDE 387-
(1) Şirketin kendi paylarını iktisap
edebileceğine ilişkin diğer kanunlardaki hükümler
saklıdır.
i) Kendi paylarını
taahhüt yasağı
MADDE 388-
(1) Şirket kendi paylarını taahhüt edemez.
(2) Üçüncü kişinin veya bir yavru şirketin
kendi adına fakat şirket hesabına şirketin payını
taahhüt etmesi, şirketin kendi payını taahhüt etmesi
sayılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralara aykırı
hareket hâlinde, söz konusu payları, kuruluşta
kurucular, sermaye artırımlarında yönetim kurulu
üyeleri taahhüt etmiş sayılır ve bunlar pay
bedellerinden sorumlu olurlar. Kanuna aykırı
taahhütte herhangi bir kusurları bulunmadığını ispat
eden kurucular ve sermaye artırımlarında yönetim
kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulurlar.
(4) Birinci ve üçüncü fıkra hükümleri ana
şirketin paylarını taahhüt eden yavru şirketlere
kıyas yoluyla uygulanır. Söz konusu paylar yavru
şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından taahhüt
edilmiş kabul olunur. Üyeler pay bedellerinden
sorumludur.
j) Hakların
kullanılması
MADDE 389-
(1) Şirketin iktisap ettiği kendi payları
ile yavru şirket tarafından iktisap edilen ana
şirketin payları, ana şirketin genel kurulunun
toplantı nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Bedelsiz payların iktisabı hariç, şirketin
devraldığı kendi payları hiçbir pay sahipliği hakkı
vermez. Yavru şirketin iktisap ettiği ana şirket
paylarına ait oy hakları ile buna bağlı haklar
donar.
IV - Yönetim kurulu
toplantıları
1. Kararlar
MADDE 390-
(1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir
hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam
sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını
toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile
alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda
yapılması hâlinde de uygulanır.
(2) Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy
veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil
aracılığıyla da katılamazlar.
(3) Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek
toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik
olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır.
(4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde
bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları,
kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda
yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az
üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak
suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim
kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak
kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta
bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının
bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar
defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin
imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar
defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için
gereklidir.
(5) Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş
olmalarına bağlıdır.
2. Batıl kararlar
MADDE 391-
(1) Yönetim kurulunun kararının batıl
olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;
a)
Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
b)
Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya
sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
c)
Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki
haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını
kısıtlayan ya da güçleştiren,
d)
Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve
bu yetkilerin devrine ilişkin,
kararlar batıldır.
3. Bilgi alma ve
inceleme hakkı
MADDE 392-
(1) Her yönetim kurulu üyesi şirketin tüm iş ve
işlemleri hakkında bilgi isteyebilir, soru
sorabilir, inceleme yapabilir. Bir üyenin istediği,
herhangi bir defter, defter kaydı, sözleşme, yazışma
veya belgenin yönetim kuruluna getirtilmesi, kurulca
veya üyeler tarafından incelenmesi ve tartışılması
ya da herhangi bir konu ile ilgili yöneticiden veya
çalışandan bilgi alınması reddedilemez.
Reddedilmişse dördüncü fıkra hükmü uygulanır.
(2) Yönetim kurulu toplantılarında, yönetim
kurulunun bütün üyeleri gibi, şirket yönetimiyle
görevlendirilen kişiler ve komiteler de bilgi
vermekle yükümlüdür. Bir üyenin bu konudaki istemi
de reddedilemez; soruları cevapsız bırakılamaz.
(3) Her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu
toplantıları dışında, yönetim kurulu başkanının
izniyle, şirket yönetimiyle görevlendirilen
kişilerden, işlerin gidişi ve belirli münferit işler
hakkında bilgi alabilir ve görevinin yerine
getirilebilmesi için gerekliyse, yönetim kurulu
başkanından, şirket defterlerinin ve dosyalarının
incelemesine sunulmasını isteyebilir.
(4) Başkan bir üyenin, üçüncü fıkrada öngörülen
bilgi alma, soru sorma ve inceleme yapma istemini
reddederse, konu iki gün içinde yönetim kuruluna
getirilir. Kurulun toplanmaması veya bu istemi
reddetmesi hâlinde üye, şirketin merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine
başvurabilir. Mahkeme istemi dosya üzerinden
inceleyip karara bağlayabilir, mahkemenin kararı
kesindir.
(5) Yönetim kurulu başkanı, kurulun izni
olmaksızın, yönetim kurulu toplantıları dışında
bilgi alamaz, şirket defter ve dosyalarını
inceleyemez. Yönetim kurulu başkanının bu isteminin
reddedilmesi hâlinde başkan, dördüncü fıkraya göre
mahkemeye başvurabilir.
(6) Yönetim kurulu üyesinin bu maddeden doğan
hakları kısıtlanamaz, kaldırılamaz. Esas sözleşme ve
yönetim kurulu, üyelerin bilgi alma ve inceleme
haklarını genişletebilir.
(7) Her yönetim kurulu üyesi başkandan, yönetim
kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak
isteyebilir.
4. Müzakereye katılma
yasağı
MADDE 393-
(1) Yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı
kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin
ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü
dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin,
kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin
menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere
katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin
müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği
olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran
hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya
da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim
kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye
bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır.
(2) Bu hükümlere aykırı hareket eden yönetim kurulu
üyesi ve menfaat çatışması nesnel olarak varken ve
biliniyorken ilgili üyenin toplantıya katılmasına
itiraz etmeyen üyeler ve söz konusu üyenin
toplantıya katılması yönünde karar alan yönetim
kurulu üyeleri bu sebeple şirketin uğradığı zararı
tazminle yükümlüdürler.
(3) Müzakereye, yasak nedeniyle katılmamanın sebebi
ve ilgili işlemler yönetim kurulu kararına yazılır.
V- Yönetim kurulu
üyelerinin mali hakları
MADDE 394-
(1) Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas
sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş
olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve
yıllık kârdan pay ödenebilir.
VI - Şirketle işlem
yapma, şirkete borçlanma yasağı
MADDE 395-
(1) Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin
almadan, şirketle kendisi veya başkası adına
herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket
yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir.
Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.
(2) Yönetim kurulu üyesi, onun 393 üncü
maddede sayılan yakınları, kendisinin ve söz konusu
yakınlarının ortağı oldukları şahıs şirketleri ve en
az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye şirketleri,
şirkete nakit veya ayın borçlanamazlar. Bu kişiler
için şirket kefalet, garanti ve teminat
veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını
devralamaz. Aksi hâlde, şirkete borçlanılan tutar
için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin
yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için
doğrudan takip edebilirler.
(3) 202 nci madde hükmü saklı kalmak şartıyla,
şirketler topluluğuna dâhil şirketler birbirlerine
kefil olabilir ve garanti verebilirler.
(4) Bankacılık Kanununun özel hükümleri saklıdır.
VII - Rekabet yasağı
MADDE 396-
(1) Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel
kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna
giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya
başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari
işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız
ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı
harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket
tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan
işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü
kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan
menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte
serbesttir.
(2) Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra
hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki
üyelere aittir.
(3) Bu haklar, söz konusu ticari işlemlerin
yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir
şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri
tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların
gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince
zamanaşımına uğrar.
(4) Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla
ilgili hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Denetleme
A) Genel olarak
MADDE 397-
(1) Anonim şirketin ve şirketler topluluğunun
finansal tabloları denetçi tarafından, uluslararası
denetim standartlarıyla uyumlu Türkiye Denetim
Standartlarına göre denetlenir. Yönetim kurulunun
yıllık faaliyet raporu içinde yer alan finansal
bilgilerin, denetlenen finansal tablolar ile tutarlı
olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da
denetim kapsamı içindedir.
(2) Denetçinin denetiminden geçmemiş finansal
tablolar ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet
raporu düzenlenmemiş hükmündedir.
(3) Şirketin ve topluluğun finansal tabloları ile
yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme
raporunun sunulmasından sonra değiştirilmişse ve
değişiklik denetleme raporlarını etkileyebilecek
nitelikteyse, finansal tablolar ile, birinci fıkra
çerçevesinde yönetim kurulunun yıllık faaliyet
raporu yeniden denetlenir. Yeniden denetleme ve
bunun sonucu, raporda özel olarak açıklanır. Denetçi
görüşünde de yeniden denetlemeyi yansıtan uygun
eklere yer verilir.
B) Konu ve kapsam
MADDE 398-
(1) Şirketin ve topluluğun finansal tabloları
ile yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun
denetimi; envanterin, muhasebenin ve Türkiye
Muhasebe Standartlarının öngördüğü ölçüde iç
denetimin, bu Bölüm hükümleri anlamında 378 inci
madde uyarınca verilen raporların ve 397 nci
maddenin birinci fıkrası çerçevesinde yönetim
kurulunun yıllık faaliyet raporunun denetimidir. Bu
denetim, Türkiye Muhasebe Standartlarına, kanuna ve
esas sözleşmenin finansal tablolara ilişkin
hükümlerine uyulup uyulmadığının incelenmesini de
kapsar. Denetleme, geçici 2 nci ve geçici 3 üncü
maddelerde öngörülen kurul ve kurumun
belirlendiği esaslar bağlamında, denetçilik
mesleğinin gerekleriyle etiğine uygun bir şekilde ve
özenle gerçekleştirilir. Denetleme, şirketin ve
topluluğun, malvarlıksal ve finansal durumunun 515
inci madde anlamında dürüst resim ilkesine uygun
olarak yansıtılıp yansıtılmadığını, yansıtılmamışsa
sebeplerini, dürüstçe belirtecek şekilde yapılır.
(2) Denetim;
a)
Şirketin finansal tablolarının ve 397 nci maddenin
birinci fıkrası ve 402 nci maddenin ikinci fıkrası
çerçevesinde yönetim kurulunun yıllık faaliyet
raporunun,
b)
Topluluğun konsolide finansal tablolarının ve 397
nci maddenin birinci fıkrası ve 402 nci maddenin
ikinci fıkrası çerçevesinde yönetim kurulunun yıllık
faaliyet raporunun,
denetçinin denetleme sırasında elde ettiği
bilgilerle uyum içinde olup olmadığını belirtip
açıklayacak şekilde yapılır.
(3) Topluluğun finansal tablolarının denetiminden
sorumlu olan denetçi, topluluğun konsolide
tablolarına alınan şirketlerin finansal tablolarını,
özellikle konsolidasyona bağlı uyarlamaları ve
mahsupları, birinci fıkra anlamında inceler;
meğerki, konsolidasyona alınan şirket, kanun gereği
veya böyle bir gereklilik bulunmaksızın, bu Bölüm
hükümlerine uygun olarak denetlenmiş olsun. Bu
istisna, merkezi yurt dışında bulunan bir şirketin
bu Kanunun öngördüğü denetimle eş değer bir denetime
tâbî tutulmuş olması hâlinde de geçerlidir.
(4) Denetçi, yönetim kurulunun şirketi tehdit eden
veya edebilecek nitelikteki riskleri zamanında
teşhis edebilmek ve risk yönetimini
gerçekleştirebilmek için 378 inci maddede öngörülen
sistemi ve yetkili komiteyi kurup kurmadığını,
böyle bir sistem varsa bunun yapısı ile komitenin
uygulamalarını açıklayan, ayrı bir rapor
düzenleyerek, denetim raporuyla birlikte, yönetim
kuruluna sunar. Bu raporun esasları geçici 2 nci ve
geçici 3 üncü maddelerde öngörülen kurul ve kurum
tarafından belirlenir.
C) Denetçi
I - Seçim, görevden
alma ve sözleşmenin feshi
MADDE 399-
(1) Denetçi, şirket genel kurulunca; topluluk
denetçisi, ana şirketin genel kurulunca seçilir.
Denetçinin, her faaliyet dönemi ve her hâlde
görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden
seçilmesi şarttır. Seçimden sonra, yönetim kurulu,
gecikmeksizin denetleme görevini hangi denetçiye
verdiğini ticaret siciline tescil ettirir ve Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesi ile internet
sitesinde ilan eder.
(2) Denetçiden denetleme görevi, sadece dördüncü
fıkrada öngörüldüğü şekilde ve başka bir denetçi
atanmışsa geri alınabilir.
(3) Konsolidasyona dâhil olan ana şirketin finansal
tablolarını denetlemek için seçilen denetçi, başka
bir denetçi seçilmediği takdirde, topluluk finansal
tablolarının da denetçisi kabul edilir.
(4) Şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye
ticaret mahkemesi;
a)
Yönetim kurulunun,
b)
Sermayenin yüzde onunu, halka açık şirketlerde esas
veya çıkarılmış sermayenin yüzde beşini oluşturan
pay sahiplerinin,
istemi üzerine, ilgilileri ve seçilmiş denetçiyi
dinleyerek, seçilmiş denetçinin şahsına ilişkin
haklı bir sebebin gerektirmesi, özellikle de onun
taraflı davrandığı yönünde bir kuşkunun varlığı
hâlinde, başka bir denetçi atayabilir.
(5) Görevden alma ve yeni denetçi atama davası,
denetçinin seçiminin Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde ilanından itibaren üç hafta içinde
açılır. Azlığın bu davayı açabilmesi için,
denetçinin seçimine genel kurulda karşı oy vermiş,
karşı oyunu tutanağa geçirtmiş ve seçimin yapıldığı
genel kurul toplantısı tarihinden itibaren geriye
doğru en az üç aydan beri, şirketin pay sahibi
sıfatını taşıyor olması şarttır.
(6) Faaliyet döneminin dördüncü ayına kadar denetçi
seçilememişse, denetçi, yönetim kurulunun, her
yönetim kurulu üyesinin veya herhangi bir pay
sahibinin istemi üzerine, dördüncü fıkrada
gösterilen mahkemece atanır. Aynı hüküm, seçilen
denetçinin görevi red veya sözleşmeyi feshetmesi,
görevlendirme kararının iptal olunması, butlanı veya
denetçinin kanuni sebeplerle veya diğer herhangi bir
nedenle görevini yerine getirememesi veya görevini
yapmaktan engellenmesi hâllerinde de uygulanır.
Mahkemenin kararı kesindir.
(7) Denetçinin mahkeme tarafından atanması
durumunda, emsal dikkate alınarak, ücreti ile
muhtemel giderler için mahkeme veznesine yatırılması
gereken ön ödeme mahkemece belirlenir. Bunlara üç iş
günü içinde itiraz edilebilir. Mahkeme kararı
kesindir.
(8) Denetçi denetleme sözleşmesini, sadece haklı bir
sebep varsa veya kendisine karşı görevden alınma
davası açılmışsa feshedebilir. Görüş yazısının
içeriğine ilişkin fikir ayrılıkları ile denetlemenin
şirketçe sınırlandırılmış olması veya görüş yazısı
vermekten kaçınma haklı sebep sayılamaz. Denetçinin
sözleşmeyi feshi yazılı ve gerekçeli olmalıdır.
Denetçi fesih tarihine kadar elde ettiği sonuçları
genel kurula sunmakla yükümlüdür; bu sonuçlar 402
nci maddeye uygun bir rapor hâline getirilerek genel
kurula verilir.
(9) Denetçi altıncı fıkra hükmüne göre fesih
ihbarında bulunduğu takdirde, yönetim kurulu hemen,
geçici bir denetçi seçer ve fesih ihbarını genel
kurulun bilgisine, seçtiği denetçiyi de aynı kurulun
onayına sunar.
II - Denetçi
olabilecekler
MADDE 400-
(1) Denetçi, ancak ortakları, yeminli mali
müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir
unvanını taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu
olabilir. Orta ve küçük ölçekli anonim şirketler,
bir veya birden fazla yeminli mali müşaviri veya
serbest muhasebeci mali müşaviri denetçi olarak
seçebilirler. Bağımsız denetleme kuruluşlarının
kuruluş ve çalışma esasları ile denetleme
elemanlarının nitelikleri Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bakanlar Kurulunca
yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle düzenlenir.
Aşağıdaki hâllerden birinin varlığında, yeminli mâlî
müşavir, serbest muhasebeci mali müşavir, bağımsız
denetleme kuruluşu ve bunun ortaklarından biri ve
bunların ortaklarının yanında çalışan veya bu
cümlede anılan kişilerin mesleği birlikte yaptıkları
kişi veya kişiler, ilgili şirkette denetçi olamaz.
Şöyle ki, önceki cümlede sayılanlardan biri;
a)
Denetlenecek şirkette pay sahibiyse,
b)
Denetlenecek şirketin yöneticisi veya çalışanıysa
veya denetçi olarak atanmasından önceki üç yıl
içinde bu sıfatı taşımışsa,
c)
Denetlenecek şirketle bağlantısı bulunan bir tüzel
kişinin, bir ticaret şirketinin veya bir ticari
işletmenin kanuni temsilcisi veya temsilcisi,
yönetim kurulu üyesi, yöneticisi veya sahibiyse ya
da bunlarda yüzde yirmiden fazla paya sahipse yahut
denetlenecek şirketin yönetim kurulu üyesinin veya
bir yöneticisinin alt veya üst soyundan biri, eşi
veya üçüncü derece dâhil, üçüncü dereceye kadar kan
veya kayın hısmıysa,
d)
Denetlenecek şirketle bağlantı hâlinde bulunan veya
böyle bir şirkette yüzde yirmiden fazla paya sahip
olan bir işletmede çalışıyorsa veya denetçisi
olacağı şirkette yüzde yirmiden fazla paya sahip bir
gerçek kişinin yanında herhangi bir şekilde hizmet
veriyorsa,
e)
Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında
veya finansal tablolarının düzenlenmesinde denetleme
dışında faaliyette veya katkıda bulunmuşsa,
f)
Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında
veya finansal tablolarının çıkarılmasında denetleme
dışında faaliyette veya katkıda bulunduğu için (e)
bendine göre denetçi olamayacak gerçek veya tüzel
kişinin veya onun ortaklarından birinin kanuni
temsilcisi, temsilcisi, çalışanı, yönetim kurulu
üyesi, ortağı, sahibi ya da gerçek kişi olarak
bizzat kendisi ise,
g)
(a) ilâ (f) bentlerinde yer alan şartları taşıdığı
için denetçi olamayan bir denetçinin nezdinde
çalışıyorsa,
h)
Son beş yıl içinde denetçiliğe ilişkin meslekî
faaliyetinden kaynaklanan gelirinin tamamının yüzde
otuzundan fazlasını denetlenecek şirkete veya ona
yüzde yirmiden fazla pay ile iştirak etmiş bulunan
şirketlere verilen denetleme ve danışmanlık
faaliyetinden elde etmişse ve bunu cari yılda da
elde etmesi bekleniyorsa,
denetçi olamaz; ancak, Türkiye Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları
Birliği, katlanılması güç bir durum ortaya çıkacaksa
(h) bendindeki yasağın kaldırılması için belli bir
süreyle sınırlı olarak onay verebilir.
(2) Bir bağımsız denetleme kuruluşunun, bir şirketin
denetlenmesi için görevlendirdiği denetçi yedi yıl
arka arkaya o şirket için denetleme raporu vermişse,
o denetçi en az iki yıl için değiştirilir.
(3) Denetçi, denetleme yaptığı şirkete, vergi
danışmanlığı ve vergi denetimi dışında, danışmanlık
veya hizmet veremez, bunu bir yavru şirketi
aracılığıyla yapamaz.
(4) Bu madde hükümleri, 554 üncü maddede
öngörülen işlem denetçilerine de uygulanır. Kanunda
veya esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, işlem
denetçisi genel kurul tarafından atanır ve görevden
alınır.
D) İbraz yükümü ve
bilgi alma hakkı
MADDE 401-
(1) Şirketin yönetim kurulu, finansal tabloları
ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu
düzenlettirip onaylayarak, gecikmeksizin, denetçiye
verir. Yönetim kurulu, şirketin defterlerinin,
yazışmalarının, belgelerinin, varlıklarının,
borçlarının, kasasının, kıymetli evrakının,
envanterinin incelenerek denetlenebilmesi için
denetçiye gerekli imkânları sağlar.
(2) Denetçi ve denetleme konusu çerçevesinde işlem
denetçisi, yönetim kurulundan, kanuna uygun ve
özenli bir denetim için gerekli olan bütün
bilgileri kendisine vermesini ve dayanak
oluşturabilecek belgeleri sunmasını ister. Yılsonu
denetiminin hazırlıkları için gerektiği takdirde,
denetçi birinci fıkranın ikinci ve bu fıkranın
birinci cümlesinde öngörülen yetkileri finansal
tabloların çıkarılmasından önce de haizdir. Özenli
bir denetim için gerekli olduğu takdirde denetçi bu
fıkranın birinci ve ikinci cümlelerinde yer alan
yetkileri yavru ve ana şirketler için de
kullanabilir.
(3) Konsolide finansal tabloları çıkarttırmakla
yükümlü olan şirketin yönetim kurulu, konsolide
finansal tabloları denetleyecek denetçiye;
topluluğun finansal tablolarını, topluluk yıllık
faaliyet raporunu, münferit şirketin finansal
tablolarını, şirketlerin yönetim kurullarının yıllık
faaliyet raporlarını, bir denetim yapılmış ise ana
şirketin ve yavru şirketlerin denetim raporlarını
vermek zorundadır. Denetçi, birinci fıkranın birinci
ve ikinci cümlelerinde öngörülen yetkileri ana ve
yavru şirketler yönünden de kullanabilir.
E) Denetim raporu
MADDE 402-
(1) Denetçi, yapılan denetimin türü, kapsamı,
niteliği ve sonuçları hakkında, gereken açıklıkta,
anlaşılır, basit bir dille yazılmış ve geçmiş yılla
karşılaştırmalı olarak hazırlanmış, finansal
tabloları konu alan bir rapor düzenler.
(2) Bundan başka ayrı bir rapor hâlinde, yönetim
kurulunun, şirketin veya topluluğun durumu
hakkındaki yıllık faaliyet raporunda yer alan
irdelemeleri, denetçi tarafından, finansal tablolar
ile tutarlılığı ve gerçeğe uygunluğu açısından
değerlendirilir.
(3) Denetçi, değerlendirme yaparken şirketin,
denetliyorsa ana şirket ile topluluğun finansal
tablolarını esas alır. Raporda öncelikle, şirketin
ve topluluğun finansal durumuna dair yönetim
kurulunun değerlendirmesi hakkında görüş açıklanır.
Bu görüşte, özellikle şirketin ve ana şirketin
finansal tablolarının denetimi bağlamında, şirketin
ve topluluğun varlığını sürdürebilmesine ve
gelecekteki gelişmesine ilişkin analiz yanında,
şirket yönetim kurulunun raporu ile topluluk yıllık
faaliyet raporu bu belgelerin verdiği olanak
ölçüsünde şirketin finansal durumu irdelenir.
(4) Denetim raporunun esas bölümünde;
a)
Defter tutma düzeninin, finansal tabloların ve
topluluk finansal tablolarının, kanun ile esas
sözleşmenin finansal raporlamaya ilişkin hükümlerine
uygun olup olmadığı,
b)
Yönetim kurulunun denetçi tarafından denetim
kapsamında istenen açıklamaları yapıp yapmadığı ve
belgeleri verip vermediği,
açıkça ifade edilir.
(5) Ayrıca, finansal tablolar ile bunların
dayanağı olan defterlerin;
a)
Öngörülen hesap planına uygun tutulup tutulmadığı,
b)
Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde, şirketin
malvarlığı, finansal ve kârlılık durumunun resmini
gerçeğe uygun olarak ve dürüst bir şekilde yansıtıp
yansıtmadığı,
belirtilir.
(6) Denetim çerçevesinde, 398 inci maddenin dördüncü
fıkrası uyarınca bir değerlendirme yapılmışsa, bunun
sonucu ayrı bir raporda gösterilir.
(7) Denetçi, raporunu imzalar ve yönetim kuruluna
sunar.
F) Görüş yazıları
MADDE 403-
(1) Denetçi, denetimin sonucunu görüş yazısında
açıklar. Bu yazı, geçici 3 üncü maddede öngörülen
kurumun belirlediği esaslar çerçevesinde, denetimin
konusu, türü, niteliği ve kapsamı yanında denetçinin
değerlendirmelerini de içerir. Denetçi, olumlu görüş
verdiği takdirde yazısında, öncelikle 398 inci
madde ve Türkiye Denetim Standartları uyarınca
yapılan denetimde, Türkiye Muhasebe Standartları ve
diğer gereklilikler bakımından herhangi bir
aykırılığa rastlanmadığını; denetim sırasında elde
edilen bilgilerine göre, şirketin veya topluluğun
finansal tablolarının doğru olduğunu, malvarlığı ile
finansal duruma ve kârlılığa ilişkin resmin gerçeğe
uygun bulunduğunu ve tabloların bunu dürüst bir
şekilde yansıttığını belirtir.
(2) Görüş yazısında, yönetim kurulunun finansal
tablolara ilişkin konular bakımından sorumluluğunu
gerektirecek bir sebebin mevcut olmadığına, varsa
buna işaret edilir. Görüş geçici 3 üncü maddede
öngörülen kurumun belirlediği şekilde ve herkesin
anlayabileceği bir dille yazılır.
(3) Çekinceleri varsa denetçi, olumlu görüş yazısını
sınırlandırabilir veya olumsuz görüş verebilir.
Sınırlandırılmış olumlu görüş, finansal tabloların
şirketin yetkili kurullarınca düzeltilebilecek
aykırılıklar içerdiği ve bu aykırılıkların
tablolarda açıklanmış sonuca etkilerinin kapsamlı
ve büyük olmadığı durumlarda verilir. Sınırlamanın
konusu, kapsamı ve düzeltmenin nasıl yapılabileceği
sınırlandırılmış olumlu görüş yazısında açıkça
gösterilir.
(4) Şirket defterlerinde, denetlemenin bu Bölüm
hükümlerine uygun bir şekilde yapılmasına ve
sonuçlara varılmasına olanak vermeyen ölçüde
belirsizliklerin bulunması veya şirket tarafından
denetlenecek hususlarda önemli kısıtlamaların
yapılması hâlinde denetçi, bunları
ispatlayabilecek delillere sahip olmasa bile,
gerekçelerini açıklayarak görüş vermekten
kaçınabilir. Kaçınma olumsuz görüşün sonuçlarını
doğurur. Geçici 3 üncü maddede öngörülen kurum,
kaçınmanın sebep ve usulü ile buna dair gerekçenin
esaslarını bir tebliğ ile düzenler.
(5) Olumsuz görüş yazılan veya görüş verilmesinden
kaçınılan durumlarda genel kurul, söz konusu
finansal tablolara dayanarak, özellikle açıklanan
kâr veya zarar ile doğrudan veya dolaylı bir şekilde
ilgili olan bir karar alamaz. Bu hâllerde yönetim
kurulu, görüş yazısının kendisine teslimi tarihinden
itibaren dört iş günü içinde, genel kurulu
toplantıya çağırır ve görevinden toplantı gününde
geçerli olacak şekilde istifa eder. Genel kurul
yeni bir yönetim kurulu seçer. Yeni yönetim kurulu
altı ay içinde, kanuna, esas sözleşmeye ve
standartlara uygun finansal tablolar hazırlatır ve
bunları denetleme raporu ile birlikte genel kurula
sunar. Sınırlı olumlu görüş verilen hâllerde genel
kurul, gerekli önlemleri ve düzeltmeleri de karara
bağlar.
G) Denetçilerin sır
saklamadan doğan sorumluluğu
MADDE 404-
(1) Denetçi, işlem denetçisi ve özel denetçi,
bunların yardımcıları ve bağımsız denetleme
kuruluşunun denetleme yapmasına yardımcı olan
temsilcileri, denetimi dürüst ve tarafsız bir
şekilde yapmak ve sır saklamakla yükümlüdürler.
Faaliyetleri sırasında öğrendikleri, denetleme ile
ilgili olan iş ve işletme sırlarını izinsiz
olarak kullanamazlar. Kasten veya ihmal ile
yükümlerini ihlal edenler şirkete ve zarar
verdikleri takdirde bağlı şirketlere karşı
sorumludurlar. Zarar veren kişi birden fazla ise
sorumluluk müteselsildir.
(2) Birinci fıkrada öngörülen yükümün yerine
getirilmesinde ihmali bulunan kişiler hakkında,
verdikleri zarar sebebiyle, her bir denetim için
yüzbin Türk Lirasına, pay senetleri borsada işlem
gören anonim şirketlerde ise üçyüzbin Türk Lirasına
kadar tazminata hükmedilebilir. İhmalleriyle zarara
sebebiyet veren kişilere ilişkin bu sınırlama
denetime birden çok kişinin katılmış veya birden çok
sorumluluk doğurucu eylemin gerçekleştirilmiş olması
hâlinde uygulandığı gibi, katılanlardan bazılarının
kasıtlı hareket etmiş olmaları durumunda da
geçerlidir.
(3) Denetçinin bir bağımsız denetleme kuruluşu
olması hâlinde sır saklama yükümü bu kurumun yönetim
kurulunu ve üyelerini ve çalışanlarını da kapsar.
(4) Bu hükümlerden doğan tazmin yükümü sözleşme ile
ne kaldırılabilir ne de daraltılabilir.
(5) Denetçinin bu maddeden doğan sorumluluğuna
ilişkin istemler rapor tarihinden başlayarak beş
yılda zamanaşımına uğrar. Ancak, fiil suç oluşturup
da Türk Ceza Kanununa göre süresi daha uzun dava
zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da
o zamanaşımı uygulanır.
(6) Ceza mevzuatının, suç ihbarına ilişkin
hükümleri saklıdır.
H) Şirket ile denetçi
arasındaki görüş ayrılıkları
MADDE 405-
(1) Şirket ile denetçi arasında şirketin ve
topluluğun yılsonu hesaplarına, finansal tablolarına
ve yönetim kurulunun faaliyet raporuna ilişkin,
ilgili kanunun, idari tasarrufun veya esas sözleşme
hükümlerinin yorumu veya uygulanması konusunda doğan
görüş ayrılıkları hakkında, yönetim kurulunun veya
denetçinin istemi üzerine şirketin merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi dosya
üzerinden karar verir. Karar kesindir.
(2) Dava giderlerinin borçlusu şirkettir.
I) Topluluk ilişkileri
için özel denetçi denetimi
MADDE 406-
(1) a) Denetçi, şirketin hâkim şirketle veya
topluluk şirketleriyle ilişkileriyle ilgili olarak
sınırlı olumlu görüş veya kaçınma yazısı yazmışsa
veya
b)
Yönetim kurulu, şirketin topluluk tarafından,
bazı belirli hukuki işlemler veya uygulanan önlemler
dolayısıyla kayba uğratıldığını ve bunlar
dolayısıyla denkleştirme yapılmadığını açıklamışsa,
herhangi bir pay sahibinin istemi üzerine, şirketin
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesi tarafından şirketin, hâkim şirketle veya
hâkim şirkete bağlı şirketlerden biriyle olan
ilişkisini incelemek üzere özel denetçi atanabilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Genel Kurul
A) Genel olarak
MADDE 407-
(1) Pay sahipleri şirket işlerine ilişkin
haklarını genel kurulda kullanırlar. Kanuni
istisnalar saklıdır.
(2) Murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu
üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları
şarttır. Diğer yönetim kurulu üyeleri genel kurul
toplantısına katılabilirler. Denetçi ve kendilerini
ilgilendiren konularda işlem denetçisi genel kurulda
hazır bulunur. Üyeler ve denetçiler görüş
bildirebilirler.
(3) 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin
genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının temsilcisi de yer alır. Diğer
şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin
genel kurulda bulunacağı ve genel kurul toplantıları
için temsilcilerin görevlendirilmelerine ilişkin
usul ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve
yetkileri ayrıca ücret tarifeleri Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir. Bakanlık temsilcisinin toplantıya
katılma giderleri ve ücretleri ilgili şirket
tarafından karşılanır.
B) Görev ve yetkileri
MADDE 408-
(1) Genel kurul, kanunda ve esas sözleşmede
açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar alır.
(2) Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan
devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak
üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve
yetkiler devredilemez:
a)
Esas sözleşmenin değiştirilmesi.
b)
Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri,
ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi
haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar
verilmesi ve görevden alınmaları.
c)
Kanunda öngörülen istisnalar dışında denetçinin ve
işlem denetçilerinin seçimi ile görevden alınmaları.
d)
Finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık
raporuna, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları
ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin
sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dâhil,
kullanılmasına dair kararların alınması.
e)
Kanunda öngörülen istisnalar dışında şirketin feshi.
f)
Önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı.
(3) Tek pay sahipli anonim şirketlerde bu pay
sahibi genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek
pay sahibinin genel kurul sıfatıyla alacağı
kararların geçerlilik kazanabilmeleri için yazılı
olmaları şarttır.
C) Toplantılar
MADDE 409-
(1) Genel kurullar olağan ve olağanüstü
toplanır. Olağan toplantı her faaliyet dönemi
sonundan itibaren üç ay içinde yapılır. Bu
toplantılarda, organların seçimine, finansal
tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna,
kârın kullanım şekline, dağıtılacak kâr ve kazanç
paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim
kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini
ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara
ilişkin müzakere yapılır, karar alınır.
(2) Gerektiği takdirde genel kurul olağanüstü
toplantıya çağrılır.
(3) Aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı
takdirde genel kurul, şirket merkezinin bulunduğu
yerde toplanır.
D) Çağrı
I - Yetki
1. Yetkili ve görevli
organlar
MADDE 410-
(1) Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile,
yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir.
Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular
için, genel kurulu toplantıya çağırabilirler.
(2) Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması,
toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya
mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle,
tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya
çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.
2. Azlık
a) Genel olarak
MADDE 411-
(1) Sermayenin en az onda birini, halka açık
şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri,
yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici
sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu
toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten
toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri
konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas
sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip
pay sahiplerine tanınabilir.
(2) Gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına
ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce
yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır.
(3) Çağrı ve gündeme madde konulması istemi noter
aracılığıyla yapılır.
(4) Yönetim kurulu çağrıyı kabul ettiği takdirde,
genel kurul en geç kırkbeş gün içinde yapılacak
şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem
sahiplerince yapılır.
b) Mahkemenin izni
MADDE 412-
(1) Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme
madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu
tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü
içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay
sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun
toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir.
Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek
ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere
bir kayyım atar. Kararında, kayyımın,
görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri
hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk
olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak
karar verir. Karar kesindir.
II - Gündem
MADDE 413-
(1) Gündem, genel kurulu toplantıya çağıran
tarafından belirlenir.
(2) Gündemde bulunmayan konular genel kurulda
müzakere edilemez ve karara bağlanamaz. Kanuni
istisnalar saklıdır.
(3) Yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve
yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının
müzakeresi maddesiyle ilgili sayılır.
III - Çağrının şekli
1. Genel olarak
MADDE 414-
(1) Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede
gösterilen şekilde, şirketin internet
sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde
yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve
toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı
tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay
defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete
pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge
vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine,
toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya
çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla
bildirilir.
(2) Sermaye Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin
altıncı fıkrası hükmü saklıdır.
2. Genel kurula
katılmaya yetkili olan pay sahipleri
MADDE 415-
(1) Genel kurul toplantısına, yönetim kurulu
tarafından düzenlenen “hazır bulunanlar listesi”nde
adı bulunan pay sahipleri katılabilir.
(2) Hazır bulunanlar listesinde adı bulunan senede
bağlanmamış payların, ilmuhaberlerin nama yazılı
payların sahipleri ve Sermaye Piyasası Kanununun
10/A maddesi uyarınca kayden izlenen pay sahipleri
veya anılanların temsilcileri genel kurula katılır.
Gerçek kişilerin kimlik göstermeleri, tüzel
kişilerin temsilcilerinin vekâletname ibraz etmeleri
şarttır.
(3) Hamiline yazılı pay senedi sahipleri,
genel kurulun toplantı gününden en geç bir gün önce
bu senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş
kartı alırlar ve bu kartları ibraz ederek genel
kurul toplantısına katılabilirler. Ancak, giriş
kartının verilmesinden sonraki bir tarihte hamiline
yazılı pay senedini devraldığını ispatlayan pay
sahipleri de genel kurula katılabilirler.
(4) Genel kurula katılma ve oy kullanma
hakkı, pay sahibinin payların sahibi olduğunu
kanıtlayan belgeleri veya pay senetlerini şirkete
bir kredi kuruluşuna veya başka bir yere depo
edilmesi şartına bağlanamaz.
3. Çağrısız genel kurul
MADDE 416-
(1) Bütün payların sahipleri veya temsilcileri,
aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde,
genel kurula katılmaya ve genel kurul
toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı
kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın,
genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı
nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.
(2) Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme
oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas
sözleşme hükmü geçersizdir.
E) Toplantının
yapılması
I - Hazır bulunanlar
listesi
MADDE 417-
(1) Yönetim kurulu, Sermaye Piyasası Kanununun
10/A maddesi uyarınca genel kurula katılabilecek
kayden izlenen payların sahiplerine ilişkin listeyi,
Merkezi Kayıt Kuruluşundan sağlayacağı “pay
sahipleri çizelgesi”ne göre düzenler.
(2) Yönetim kurulu, kayden izlenmeyen paylar ile
ilgili olarak genel kurula katılabilecekler
listesini düzenlerken, senede bağlanmamış bulunan
veya nama yazılı olan paylar ile ilmühaber sahipleri
için pay defteri kayıtlarını, hamiline yazılı pay
senedi sahipleri bakımından da giriş kartı alanları
dikkate alır.
(3) Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre
düzenlenecek genel kurula katılabilecekler listesi,
yönetim kurulu başkanı tarafından imzalanır ve
toplantıdan önce genel kurulun yapılacağı yerde
bulundurulur. Listede özellikle, pay sahiplerinin ad
ve soyadları veya unvanları, adresleri, sahip
oldukları pay miktarı, payların itibarî değerleri,
grupları, şirketin esas sermayesi ile ödenmiş olan
tutar veya çıkarılmış sermaye toplantıya aslen ve
temsil yoluya katılacakların imza yerleri
gösterilir.
(4) Genel kurula katılanların imzaladığı liste
“hazır bulunanlar listesi” adını alır.
(5) Sermaye Piyasası Kanununun 10/A maddesi uyarınca
kayden izlenen paylara ilişkin pay sahipleri
çizelgesinin Merkezi Kayıt Kuruluşundan
sağlanmasının usul ve esasları, gereğinde genel
kurul toplantısının yapılacağı gün ile sınırlı olmak
üzere payların devrinin yasaklanması ve ilgili diğer
konular Sermaye Piyasası Kurulu tarafından bir
tebliğ ile düzenlenir.
II - Toplantı ve karar
nisabı
MADDE 418-
(1) Genel kurullar, bu Kanunda veya esas
sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş
bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini
karşılayan payların sahiplerinin veya
temsilcilerinin varlığıyla toplanır. Bu nisabın
toplantı süresince korunması şarttır. İlk toplantıda
anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci
toplantının yapılabilmesi için nisap aranmaz.
(2) Kararlar toplantıda hazır bulunan oyların
çoğunluğu ile verilir.
III - Toplantı
başkanlığı ve iç yönerge
MADDE 419-
(1) Esas sözleşmede aksine herhangi bir
düzenleme yoksa, toplantıyı, genel kurul tarafından
seçilen, pay sahibi sıfatını taşıması şart olmayan
bir başkan yönetir. Başkan tutanak yazmanı ile gerek
görürse oy toplama memurunu belirleyerek başkanlığı
oluşturur. Gereğinde başkan yardımcısı da
seçilebilir.
(2) Anonim şirket yönetim kurulu, genel kurulun
çalışma esas ve usullerine ilişkin kuralları içeren,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından, asgari
unsurları belirlenecek olan bir iç yönerge hazırlar
ve genel kurulun onayından sonra yürürlüğe koyar. Bu
iç yönerge tescil ve ilan edilir.
IV - Toplantının
ertelenmesi
MADDE 420-
(1) Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı
konular, sermayenin onda birine, halka açık
şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin
istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına
gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir
ay sonraya bırakılır. Erteleme, 414 üncü maddenin
birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay
sahiplerine ilanla bildirilir ve internet
sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için
genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak
toplantıya çağrılır.
(2) Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra
finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri
bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların
itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları
hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme
ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması
şarttır.
V - Esas sözleşme
değişikliklerinde toplantı ve karar nisapları
MADDE 421-
(1) Kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm
bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren
kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil
edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan
oyların çoğunluğu ile alınır. İlk toplantıda
öngörülen toplantı nisabı elde edilemediği takdirde,
en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı
yapılabilir. İkinci toplantı için toplantı nisabı,
şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda
temsil edilmesidir. Bu fıkrada öngörülen nisapları
düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme
hükümleri geçersizdir.
(2) Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları,
sermayenin tümünü oluşturan payların sahiplerinin
veya temsilcilerinin oybirliğiyle alınır:
a)
Bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve
ikincil yükümlülük koyan kararlar.
b)
Şirketin merkezinin yurt dışına taşınmasına ilişkin
kararlar.
(3) Aşağıdaki esas sözleşme değişikliği kararları,
sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan
payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu
oylarıyla alınır:
a)
Şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi.
b)
İmtiyazlı pay oluşturulması.
c)
Nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması.
(4) İkinci ve üçüncü fıkralarda öngörülen nisaplara
ilk toplantıda ulaşılamadığı takdirde izleyen
toplantılarda da aynı nisap aranır.
(5) Pay senetleri menkul kıymet borsalarında işlem
gören şirketlerde, aşağıdaki konularda karar
alınabilmesi için, yapılacak genel kurul
toplantılarında, esas sözleşmelerinde aksine hüküm
yoksa, 418 inci maddedeki toplantı nisabı uygulanır:
a)
Sermayenin artırılması ve kayıtlı sermaye tavanının
yükseltilmesine ilişkin esas sözleşme
değişiklikleri.
b)
Birleşmeye, bölünmeye ve tür değiştirmeye ilişkin
kararlar.
(6) İşletme konusunun tamamen değiştirilmesi veya
imtiyazlı pay oluşturulmasına ilişkin genel kurul
kararına olumsuz oy vermiş nama yazılı pay
sahipleri, bu kararın Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde yayımlanmasından itibaren altı ay
boyunca payların devredilebilirliği hakkındaki
kısıtlamalarla bağlı değildirler.
VI - Tutanak
MADDE 422-
(1) Tutanak, pay sahiplerini veya
temsilcilerini, bunların sahip oldukları payları,
gruplarını, sayılarını, itibarî değerlerini, genel
kurulda sorulan soruları, verilen cevapları, alınan
kararları, her karar için kullanılan olumlu ve
olumsuz oyların sayılarını içerir. Tutanak, toplantı
başkanlığı ve Bakanlık temsilcisi tarafından
imzalanır; aksi hâlde geçersizdir.
(2) Yönetim kurulu, tutanağın noterce onaylanmış bir
suretini derhâl ticaret sicili memurluğuna vermek ve
bu tutanakta yer alan tescil ve ilana tabi hususları
tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür; tutanak ayrıca
hemen şirketin internet sitesine konulur.
VII - Kararların etkisi
MADDE 423-
(1) Genel kurul tarafından verilen kararlar
toplantıda hazır bulunmayan veya olumsuz oy veren
pay sahipleri hakkında da geçerlidir.
VIII - Bilançonun
onaylanmasına ilişkin karar
MADDE 424-
(1) Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul
kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde,
yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve
denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla
beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği
gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek
durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları
içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse
onama ibra etkisini doğurmaz.
F) Pay sahibinin
kişisel hakları
I - Genel kurula
katılma
1. İlke
MADDE 425-
(1) Pay sahibi, paylarından doğan haklarını
kullanmak için, genel kurula kendisi katılabileceği
gibi, pay sahibi olan veya olmayan bir kişiyi de
temsilcisi olarak genel kurula yollayabilir.
Temsilcinin pay sahibi olmasını öngören esas
sözleşme hükmü geçersizdir.
2. Şirkete karşı
yetkili olma
MADDE 426-
(1) Senede bağlanmamış paylardan, nama yazılı
pay senetlerinden ve ilmühaberlerden doğan pay
sahipliği hakları, pay defterinde kayıtlı bulunan
pay sahibi veya pay sahibince, yazılı olarak
yetkilendirilmiş kişi tarafından kullanılır.
(2) Hamiline yazılı pay senedinin zilyedi
bulunduğunu ispat eden kimse, şirkete karşı pay
sahipliğinden doğan hakları kullanmaya yetkilidir.
3. Pay sahibinin
temsili
a) Genel olarak
MADDE 427-
(1) Katılma haklarını temsilci olarak kullanan
kişi, temsil edilenin talimatına uyar. Talimata
aykırılık, oyu geçersiz kılmaz. Temsil edilenin
temsilciye karşı hakları saklıdır.
(2) Hamiline yazılı pay senedini, rehin, hapis
hakkı, saklama sözleşmesi veya kullanım ödüncü
sözleşmesi ve benzeri sözleşmeler sebebiyle elde
bulunduran kimse, pay sahipliği haklarını, ancak pay
sahibi tarafından özel bir yazılı belge ile
yetkilendirilmişse kullanabilir.
b) Organın temsilcisi,
bağımsız temsilci ve kurumsal temsilci
MADDE 428-
(1) Şirket, kendisiyle herhangi bir şekilde
ilişkisi bulunan bir kişiyi, genel kurul
toplantısında kendileri adına oy kullanıp ilgili
diğer işlemleri yapması için yetkili temsilcileri
olarak atamaları amacıyla pay sahiplerine tavsiye
edecekse, bununla birlikte şirketten tamamen
bağımsız ve tarafsız bir diğer kişiyi de aynı görev
için önermeye ve bu iki kişiyi esas sözleşme hükmüne
göre ilan edip şirketin internet sitesine koymaya
mecburdur.
(2) Bundan başka, yönetim kurulu, genel kurul
toplantısına çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde yayımlanacağı ve şirket internet
sitesinde yer alacağı tarihten en az kırkbeş gün
önce, yapacağı bir ilan ve internet sitesine
koyacağı yönlendirilmiş bir mesajla, pay
sahiplerini, önerdikleri kurumsal temsilcilerin
kimliklerini ve bunlara ulaşılabilecek adres ve
elektronik posta adresi ile telefon ve telefaks
numaralarını en çok yedi gün içinde şirkete
bildirmeye çağırır. Aynı çağrıda kurumsal
temsilciliğe istekli olanların da şirkete
başvurmaları istenir. Yönetim kurulu, bildirilen
kişileri, birinci fıkradaki kişilerle birlikte,
genel kurul toplantısına ilişkin çağrısında,
adreslerini ve onlara ulaşma numaralarını da
belirterek, ilan eder ve internet sitesinde
yayımlar. Bu fıkranın gerekleri yerine getirilmeden,
kurumsal temsilci olarak vekâlet toplanamaz.
(3)
Kurumsal temsilcilik, bir pay sahipliği girişimidir;
meslek olarak ve ivaz karşılığı yürütülemez.
Kurumsal temsilci Türk Borçlar Kanununun 510 uncu
maddesini ileri sürerek temsil ettiği pay
sahiplerinden herhangi bir talepte bulunamaz.
(4) Bildirge, pay sahipleri tarafından kurumsal
temsilciye verilmiş talimat yerine geçer.
(5) Kusurlu olarak bildirgesine veya kanuna aykırı
hareket eden veya hileli işlemler yapan kurumsal
temsilci bu fiil ve kararlarının sonuçlarından Türk
Borçlar Kanununun 506 ncı maddesinin birinci ve
ikinci fıkraları uyarınca sorumlu olur; sorumluluğu
kaldıran veya sınırlayan sözleşmeler geçersizdir.
(6) Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca kendisine
temsil yetkisi verilenler ile pay sahibinin Türk
Borçlar Kanununun temsile ilişkin hükümleri uyarınca
yetkilendirdiği temsilci 429 ilâ 431 inci madde
hükümlerine tabî değildir.
c) Tevdi eden
temsilcisi
MADDE 429-
(1) Tevdi eden temsilcisi, kendisine tevdi
edilmiş bulunan pay ve pay senetlerinden doğan
katılma ve oy haklarını tevdi eden adına kullanma
yetkisini haizse, nasıl hareket etmesi gerektiği
konusunda talimat almak için, her genel kurul
toplantısından önce, tevdi edene başvurmak
zorundadır.
(2) Zamanında istenmiş olup da talimat alınamamışsa,
tevdi edilen kişi, katılma ve oy haklarını, tevdi
edenin genel talimatı uyarınca kullanır; böyle bir
talimatın yokluğu hâlinde oy, yönetim kurulunun
yaptığı öneriler yönünde verilir.
(3) Bu madde anlamında tevdi olunan kişiler, bağlı
olacakları esas ve usuller ve temsil belgesinin
içeriği Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir
yönetmelikle düzenlenir.
d) Bildirge
MADDE 430-
(1) 428 inci maddenin birinci ve ikinci
fıkrasında öngörülen temsilciler, temsil
belgelerinin içeriğini ve oylarını hangi yönde
kullanacaklarını, radyo, televizyon, gazete veya
diğer araçlarla ve gerekçeleriyle birlikte
açıklarlar.
e) Bildirim
MADDE 431-
(1) 428 inci maddenin birinci ve ikinci
fıkralarında öngörülen temsilciler ile tevdi eden
temsilcileri, kendileri tarafından temsil olunacak
payların sayılarını, çeşitlerini, itibarî
değerlerini ve gruplarını şirkete bildirirler. Bu
bildirimde, Sermaye Piyasası Kanununun 10/A maddesi
uyarınca kayden izlenen paylarla ilgili olarak bu
Kanunun 417 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki
tebliğ hükümleri de uygulanır. Aksi hâlde, o genel
kurulda alınan kararlar, genel kurula yetkisiz
katılmaya dair hükümler çerçevesinde iptal
edilebilir.
(2) Toplantı başkanı bu bildirimleri açıklar.
Bir pay sahibinin istemine rağmen toplantı başkanı
açıklamayı yapmamışsa her pay sahibi şirkete karşı
açacağı dava ile genel kurul kararlarının iptalini
isteyebilir.
4. Birden çok hak
sahibi
MADDE 432-
(1) Bir pay, birden çok kişinin ortak
mülkiyetindeyse, bunlar içlerinden birini veya
üçüncü bir kişiyi, genel kurulda paydan doğan
haklarını kullanması için temsilci olarak
atayabilirler.
(2) Bir payın üzerinde intifa hakkı bulunması
hâlinde, aksi kararlaştırılmamışsa, oy hakkı, intifa
hakkı sahibi tarafından kullanılır. Ancak, intifa
hakkı sahibi, pay sahibinin menfaatlerini
hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutarak
hareket etmemiş olması dolayısıyla pay sahibine
karşı sorumludur.
II - Yetkisiz katılma
MADDE 433-
(1) Oy hakkının kullanılmasına ilişkin
sınırlamaları dolanmak veya herhangi bir şekilde
etkisiz bırakmak amacıyla, payların veya pay
senetlerinin devri ya da pay senetlerinin başkasına
verilmesi geçersizdir.
(2) Yetkisiz katılmalarla ilgili olarak her
pay sahibi, toplantı başkanlığına itirazda
bulunabilir, itirazını ve yönetim kuruluna da
itirazda bulunmuş olduğunu tutanağa geçirtebilir.
III - Oy hakkı
1. İlke
MADDE 434-
(1) Pay sahipleri, oy haklarını genel
kurulda, paylarının toplam itibarî değeriyle
orantılı olarak kullanır. 1527 nci maddenin beşinci
fıkrası hükmü saklıdır.
(2) Her pay sahibi sadece bir paya sahip olsa
da en az bir oy hakkını haizdir. Şu kadar ki, birden
fazla paya sahip olanlara tanınacak oy sayısı esas
sözleşmeyle sınırlandırılabilir.
(3) Şirketin finansal durumunun düzeltilmesi
sırasında payların itibarî değerleri indirilmişse
payların indiriminden önceki itibarî değeri
üzerinden tanınan oy hakkı korunabilir.
(4) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı halka açık
olmayan anonim şirketlerde birikimli oyu bir
tebliğle düzenleyebilir.
2. Oy hakkının doğumu
MADDE 435-
(1) Oy hakkı, payın, kanunen veya esas
sözleşmeyle belirlenmiş bulunan en az miktarının
ödenmesiyle doğar.
3. Oydan yoksunluk
MADDE 436-
(1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya
bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da
hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile
şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya
işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da
hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy
kullanamaz.
(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde
görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu
üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda
kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını
kullanamaz.
IV - Bilgi alma ve
inceleme hakkı
MADDE 437-
(1) Finansal tablolar, konsolide finansal
tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu,
denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım
önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş
gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay
sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur.
Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar
bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay
sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her
pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir
tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.
(2) Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan,
şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma
şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi
verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin
bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler,
hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli
ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden
herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul
dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay
sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi,
gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda
verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü
fıkrasına dayanamaz.
(3) Bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi
verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı
veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin
tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebilir.
(4) Şirketin ticari defterleriyle yazışmalarının,
pay sahibinin sorusunu ilgilendiren kısımlarının
incelenebilmesi için, genel kurulun açık izni veya
yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekir. İzin
alındığı takdirde inceleme bir uzman aracılığıyla da
yapılabilir.
(5) Bilgi alma veya inceleme istemleri cevapsız
bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu
fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi, reddi
izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir
süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu asliye
ticaret mahkemesine başvurabilir. Başvuru basit
yargılama usulüne göre incelenir. Mahkeme kararı,
bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve
bunun şeklini de içerebilir. Mahkeme kararı
kesindir.
(6) Bilgi alma ve inceleme hakkı, esas sözleşmeyle
ve şirket organlarından birinin kararıyla
kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz.
V - Özel denetim isteme
hakkı
1. Genel kurulun kabulü
MADDE 438-
(1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının
kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve
bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce
kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle
açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa
bile genel kuruldan isteyebilir.
(2) Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her
bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin
bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir
özel denetçi atanmasını isteyebilir.
2. Genel kurulun reddi
MADDE 439-
(1) Genel kurulun özel denetim istemini
reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini,
halka açık anonim şirketlerde yirmide birini
oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî
değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay
sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu
yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi
atamasını isteyebilir.
(2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket
organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal
ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara
uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya
koymaları hâlinde özel denetçi atanır.
3. Atama
MADDE 440-
(1) Mahkeme, şirketi ve istem sahiplerini
dinledikten sonra kararını verir.
(2) Mahkeme istemi yerinde görürse, istem
çerçevesinde inceleme konusunu belirleyerek bir veya
birden fazla bağımsız uzmanı görevlendirir.
Mahkemenin kararı kesindir.
4. Görev
MADDE 441-
(1) Özel denetim, amaca yararlı bir süre içinde
ve şirket işleri gereksiz yere aksatılmaksızın
yapılmalıdır.
(2) Yönetim kurulu, şirketin defterlerinin,
yazışmaları dâhil yazılarının, kasa, kıymetli evrak
ve mallar başta olmak üzere, varlıklarının
incelenmesine izin verir.
(3) Kurucular, organlar, vekiller, çalışanlar,
kayyımlar ve tasfiye memurları önemli olgular
konusunda özel denetçiye bilgi vermekle yükümlüdür.
Uyuşmazlık hâlinde kararı mahkeme verir. Mahkemenin
kararı kesindir.
(4) Özel denetçi, şirketin özel denetimin
sonuçlarına ilişkin görüşünü alır.
(5) Özel denetçi sır saklamakla yükümlüdür.
5. Rapor
MADDE 442-
(1) Özel denetçi, incelemenin sonucu hakkında,
şirketin sırlarını da koruyarak, mahkemeye ayrıntılı
bir rapor verir.
(2) Mahkeme, raporu şirkete tebliğ eder ve şirketin,
raporun açıklanmasının şirket sırlarını veya
şirketin korunmaya değer diğer menfaatlerini zarara
uğratıp uğratmayacağına ve bu sebeple istem
sahiplerine sunulmamasına ilişkin istemi hakkında
karar verir.
(3) Mahkeme, şirket ve istem sahiplerine, açıklanan
rapor hakkında, değerlendirmeleri bildirmek ve ek
soru sormak imkânını tanır.
6. İşleme konulma ve
açıklama
MADDE 443-
(1) Yönetim kurulu, raporu ve buna ilişkin
değerlendirmeleri, ilk genel kurula sunar.
(2) Her pay sahibi, genel kurul toplantısını izleyen
bir yıllık süre içinde şirketten raporun ve yönetim
kurulunun görüşünün bir suretinin verilmesini
isteyebilir.
7. Giderler
MADDE 444-
(1) Mahkeme, özel denetçi atanmasını kabul
etmişse, şirketçe ödenmesi gereken avansı ve
giderleri belirtir. Özel hâl ve şartların haklı
göstermesi hâlinde giderler kısmen veya tamamen
istem sahiplerine yükletilebilir.
(2) Genel kurul özel denetçinin atanmasına karar
vermişse giderler şirkete ait olur.
G) Genel kurul
kararlarının iptali
I - İptal sebepleri
MADDE 445-
(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun
veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle
dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları
aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde,
şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesinde iptal davası açabilirler.
II - İptal davası
açabilecek kişiler
MADDE 446-
(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara
olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa
geçirten,
b)
Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz
oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne
göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan
edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi
bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya
katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına
ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini
ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul
kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren
pay sahipleri,
c)
Yönetim kurulu,
d)
Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna
sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri,
iptal davası açabilir.
H) Butlan
MADDE 447-
(1) Genel kurulun, özellikle;
a)
Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava
ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki
haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b)
Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme
haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında
sınırlandıran,
c)
Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin
korunması hükümlerine aykırı olan,
kararları batıldır.
I) Çeşitli hükümler
I - İlan, teminat ve
kanun yolu
MADDE 448-
(1) Yönetim kurulu iptal veya butlan davasının
açıldığını ve duruşma gününü usulüne uygun olarak
ilan eder ve şirketin internet sitesine koyar.
(2) İptal davasında üç aylık hak düşüren sürenin
sona ermesinden önce duruşmaya başlanamaz. Birden
fazla iptal davası açıldığı takdirde davalar
birleştirilerek görülür.
(3) Mahkeme, şirketin istemi üzerine muhtemel
zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine
karar verebilir. Teminatın nitelik ve miktarını
mahkeme belirler.
II - Kararın
yürütülmesinin geri bırakılması
MADDE 449-
(1) Genel kurul kararı aleyhine iptal veya
butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim
kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava
konusu kararın yürütülmesinin geri
bırakılmasına karar verebilir.
III - Kararın etkisi
MADDE 450-
(1) Genel kurul kararının iptaline veya
butlanına ilişkin mahkeme kararı, kesinleştikten
sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder.
Yönetim kurulu bu kararın bir suretini derhâl
ticaret siciline tescil ettirmek ve internet
sitesine koymak zorundadır.
IV - Kötüniyetle iptal
ve butlan davası açanların sorumluluğu
MADDE 451-
(1) Genel kurulun kararına karşı, kötüniyetle
iptal veya butlan davası açıldığı takdirde,
davacılar bu sebeple şirketin uğradığı zararlardan
müteselsilen sorumludurlar.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Esas Sözleşmenin
Değiştirilmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Olarak
A) İlke
MADDE 452-
(1) Genel kurul, aksine esas sözleşmede hüküm
bulunmadığı takdirde, kanunda öngörülen şartlara
uyarak, esas sözleşmenin bütün hükümlerini
değiştirebilir; müktesep ve vazgeçilmez haklar
saklıdır.
B) Usul
I - Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının izni ve genel kurul kararı
MADDE 453-
(1) Genel kurul, esas sözleşmenin değiştirilmesi
için toplantıya çağrıldığı takdirde; 333 üncü madde
uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığının izninin
alınmasının gerekli olduğu şirketlerde izni alınmış,
diğer şirketlerde, yönetim kurulunca karara
bağlanmış bulunan değişiklik taslağının,
değiştirilecek mevcut hükümlerle birlikte 414 üncü
maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde
belirtildiği şekilde ilanı gerekir. Genel kurulun
kararına 421 inci maddede öngörülen nisaplar
uygulanır.
II - İmtiyazlı pay
sahipleri özel kurulu
MADDE 454-
(1) Genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine,
yönetim kuruluna sermayenin arttırılması
konusunda yetki verilmesine dair
kararıyla yönetim kurulunun sermayenin
arttırılmasına ilişkin kararı imtiyazlı
pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek
nitelikte ise bu karar anılan pay sahiplerinin
yapacakları özel bir toplantıda, aşağıdaki hükümler
uyarıca, alacakları bir kararla onanmadıkça
uygulanamaz.
(2) Yönetim kurulu, en geç genel kurul kararının
ilan edildiği tarihten itibaren bir ay içinde özel
kurulu toplantıya çağırır. Aksi hâlde, her imtiyazlı
pay sahibi yönetim kurulunun çağrı süresinin son
gününden başlamak üzere, onbeş gün içinde, bu
kurulun toplantıya çağrılmasını şirketin merkezinin
bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden
isteyebilir.
(3) Özel kurul imtiyazlı payları temsil eden
sermayenin yüzde altmışının çoğunluğuyla toplanır ve
toplantıda temsil edilen payların çoğunluğuyla karar
alır. İmtiyazlı pay sahiplerinin haklarının ihlal
edildiği sonucuna varılırsa karar gerekçeli bir
tutanakla belirtilir. Tutanağın on gün içinde şirket
yönetim kuruluna teslimi zorunludur. Tutanakla
birlikte, genel kurul kararının onaylanmasına
olumsuz oy verenlerin, en az nisabı oluşturan sayıda
imzalarını içeren liste ile bu maddenin sekizinci
fıkrası hükmü gereği açılabilecek dava için geçerli
olmak üzere ortak bir tebligat adresi de yönetim
kuruluna verilir. Tutanak, birlikte verilen
bilgilerle beraber tescil ve Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde ilan edilir. Bu hükümdeki şartlara
uyulmadığı takdirde özel kurul kararı alınmamış
sayılır.
(4) Genel kurulda, imtiyazlı payların sahip veya
temsilcileri, esas sözleşmenin değiştirilmesine,
üçüncü fıkrada öngörülen toplantı ve karar nisabına
uygun olarak olumlu oy vermişlerse ayrıca özel
toplantı yapılmaz.
(5) Çağrıya rağmen, süresi içinde özel kurul
toplanamazsa, genel kurul kararı onaylanmış sayılır.
(6) Özel kurul toplantısında, 407 nci maddenin
üçüncü fıkrası çerçevesinde, Bakanlık temsilcisi de
hazır bulunur ve tutanağı imzalar.
(7) Yönetim kurulu, özel kurulun onaylamama
kararı aleyhine, karar tarihinden itibaren bir ay
içinde, genel kurulun söz konusu kararının pay
sahiplerinin haklarını ihlal etmediği gerekçesi ile,
bu kararın iptali ile genel kurul kararının tescili
davasını, şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye
ticaret mahkemesinde açabilir.
(8) İptal davası, genel kurul kararının
onaylanmasına olumsuz oy kullananlara karşı
yöneltilir.
III - Tescil
MADDE 455-
(1) Esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin
genel kurul kararı, yönetim kurulu tarafından,
şirket merkezinin ve şubelerinin bulunduğu yerin
ticaret siciline tescil edilir; ayrıca ilana bağlı
hususlar ilan ettirilir; tescil ve ilan edilen karar
şirketin internet sitesine konulur.
Değiştirme kararı üçüncü kişilere karşı tescilden
önce hüküm ifade etmez.
İKİNCİ AYIRIM
Özel Değişiklikler
A) Sermayenin
artırılması
I - Ortak hükümler
1. Genel olarak
MADDE 456-
(1) İç kaynaklardan yapılan artırım hariç,
payların nakdî bedelleri tamamen ödenmediği sürece
sermaye artırılamaz. Sermayeye oranla önemli
sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye
artırımını engellemez.
(2) Artırıma, esas sermaye sisteminde 459 uncu
maddeye göre genel kurul; kayıtlı sermaye
sisteminde, 460 ıncı madde gereğince, yönetim kurulu
karar verir. Esas sözleşmenin ilgili hükümlerinin,
gerekli olduğu hâllerde izni alınmış bulunan değişik
şekli, genel kurulda değiştirilerek kabul edilmişse,
bunun Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca onaylanması
şarttır.
(3) Artırım, genel kurul veya yönetim kurulu kararı
tarihinden itibaren üç ay içinde tescil edilemediği
takdirde, genel kurul veya yönetim kurulu kararı ve
alınmışsa izin geçersiz hâle gelir ve 345 inci
maddenin ikinci fıkrası uygulanır.
(4) 353 ve 354 üncü maddeler ile 355 inci maddenin
birinci fıkrası tüm sermaye artırımı türlerine kıyas
yoluyla uygulanır.
(5) Sermayenin artırılması kararının tesciline,
aşağıdaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, 455
inci madde uygulanır.
2. Yönetim kurulunun
beyanı
MADDE 457-
(1) Yönetim kurulu tarafından sermaye
artırımının türüne göre bir beyan imzalanır. Beyan,
bilgiyi açık, eksiksiz, doğru ve dürüst bir şekilde
verme ilkesine göre hazırlanır.
(2) Beyanda;
a)
Nakdî sermaye konuluyorsa; artırılan kısmın tamamen
taahhüt edildiği, kanun veya esas sözleşme gereğince
ödenmesi gerekli tutarın ödendiği; ayni sermaye
konuluyor veya bir ayın devralınıyorsa bunlara
verilecek karşılığın uygun olduğu ve 349 uncu
maddede yer alan hususların somut olayda mevcut
bulunması hâlinde bunlara ilişkin açıklamalar;
devralınan ayni sermaye, aynın türü,
değerlendirmenin yöntemi, isabeti ve haklılığı; bir
borcun takası söz konusu ise, bu borcun varlığı,
geçerliliği ve takas edilebilirliği; sermayeye
dönüştürülen fonun veya yedek akçenin serbestçe
tasarruf olunabilirliği; gerekli organların ve
kurumların onaylarının alındığı; kanuni ve
idari gerekliliklerin yerine
getirildiği; rüçhan hakları sınırlandırılmış
veya kaldırılmışsa bunun sebepleri, miktarı ve
oranı; kullanılmayan rüçhan haklarının kimlere,
niçin, ne fiyatla verildiği hakkında belgeli ve
gerekçeli açıklamalar yer alır.
b)
İç kaynaklardan yapılan sermaye artırımının hangi
kaynaklardan karşılandığı, bu kaynakların gerçekliği
ve şirket malvarlığı içinde varoldukları konusunda
garanti verilir.
c)
Şartlı sermaye artırımının ve uygulamasının kanuna
uygunluğu belirtilir.
d)
Sermaye artırımını inceleyen işlem denetçisi ile
hizmet sunanlara ve diğer kimselere ödenen ücretler,
sağlanan menfaatler hakkında, emsalleriyle
karşılaştırma yapılarak, bilgi verilir.
3. Denetleme raporu
MADDE 458-
(1) Yönetim kurulunca atanmış bir işlem
denetçisi tarafından verilen sermaye artırımı
raporunda, artırım işlemlerine ve yönetim kurulu
beyanına ilişkin inceleme ve denetlemelerin
sonuçları açıkça gösterilir; Kanuna ve Türkiye
Muhasebe Standartlarına uygunluk veya aykırılık
hususlarında görüş açıklanır. Raporun içeriğine 351
inci madde hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
II - Sermaye taahhüdü
yoluyla artırım
1. Esas sermaye
sisteminde
MADDE 459-
(1) Artırılan sermayeyi temsil eden payların
tamamı ya değişik esas sözleşmede ya da iştirak
taahhütnamelerinde taahhüt edilir.
(2) İştirak taahhüdü, yeni pay almaya ilişkin 461
inci madde çerçevesinde, kayıtsız, şartsız ve yazılı
olarak yapılır. İştirak taahhütnamesi,
taahhütnamenin verilmesine sebep olan sermaye
artırımı belirtilerek; taahhüt edilen payların
sayılarını, itibarî değerlerini, cinslerini,
gruplarını, peşin ödenen tutarı, taahhütle bağlı
olunulan süreyi ve varsa çıkarma primi ile taahhüt
sahibinin imzasını içerir.
(3) Bu tür sermaye artırımında nakdî sermaye
taahhüdüne 341 inci, ayni sermaye konulmasına 342 ve
343 üncü, bedellerin ödenmesine 344 ve 345 inci,
halka arz edilecek paylara 346 ncı, ihraç edilecek
paylara 347 nci madde kıyas yoluyla uygulanır.
2. Kayıtlı sermaye
sisteminde
MADDE 460-
(1) Halka açık olmayan bir anonim
şirkette, ilk veya değiştirilmiş esas sözleşme ile,
esas sözleşmede belirlenen kayıtlı sermaye tavanına
kadar sermayeyi artırma yetkisi, yönetim kuruluna
tanındığı takdirde, bu kurul, sermaye artırımını, bu
Kanundaki hükümler çerçevesinde ve esas sözleşmede
öngörülen yetki sınırları içinde gerçekleştirebilir.
Bu yetki en çok beş yıl için tanınabilir.
(2) Sermayenin artırılabilmesi için, yönetim kurulu,
esas sözleşmenin sermayeye ilişkin hükümlerinin, 333
üncü madde uyarınca gerekli olması hâlinde, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından izni alınmış şekillerini,
sermayenin artırılmasına ilişkin kararını, imtiyazlı
paylara ve rüçhan haklarına ilişkin sınırlamaları,
prime dair kayıtları ve bunun uygulanması hakkındaki
kuralları, esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde ilan
eder ve internet sitesinde yayımlar. Yönetim
kurulu, bu kararında; artırılan sermayenin
tutarını, çıkarılacak yeni payların itibarî
değerlerini, sayılarını, cinslerini, primli ve
imtiyazlı olup olmadıklarını, rüçhan hakkının
sınırlandırılıp sınırlandırılmadığını, kullanılma
şartları ile süresini belirtir ve bu hususlarla
kamuyu aydınlatma ilkesi uyarınca gerekli olan diğer
konularda bilgi verir.
(3) Çıkarılacak yeni payların taahhüdü, ödenmesi
gereken en az nakdî tutar, ayni sermaye konulması ve
diğer konular hakkında 459 uncu madde hükümleri
kıyas yoluyla uygulanır.
(4) Yönetim kurulunun, imtiyazlı veya itibarî
değerinin üzerinde pay çıkarabilmesi ve pay
sahiplerinin yeni pay alma haklarını
sınırlandırabilmesi için esas sözleşmeyle
yetkilendirilmiş olması şarttır.
(5) Yönetim kurulu kararları aleyhine, pay sahipleri
ve yönetim kurulu üyeleri, 445 inci maddede
öngörülen sebeplerin varlığı hâlinde kararın ilanı
tarihinden itibaren bir ay içinde iptal davası
açabilirler. Bu davaya 448 ilâ 451 inci maddeler
kıyas yoluyla uygulanır.
(6) Sermaye artırımının yukarıdaki hükümlere uygun
olarak gerçekleştirilmesinden sonra, çıkarılmış
sermayeyi gösteren esas sözleşmenin sermaye
maddesinin yeni şekli, yönetim kurulunca tescil
ettirilir.
(7) Sermaye Piyasası Kanununun halka açık anonim
şirketlere ilişkin hükümleri saklıdır.
3. Rüçhan hakkı
MADDE 461-
(1) Her pay sahibi, yeni çıkarılan payları,
mevcut paylarının sermayeye oranına göre, alma
hakkını haizdir.
(2) Genel kurulun, sermayenin artırımına ilişkin
kararı ile pay sahibinin rüçhan hakkı, ancak haklı
sebepler bulunduğu takdirde ve en az esas sermayenin
yüzde altmışının olumlu oyu ile sınırlandırılabilir
veya kaldırılabilir. Özellikle, halka arz,
işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin
devralınması ve işçilerin şirkete katılmaları haklı
sebep kabul olunur. Rüçhan hakkının
sınırlandırılması ve kaldırılmasıyla, hiç kimse
haklı görülmeyecek şekilde, yararlandırılamaz veya
kayba uğratılamaz. Nisaba ilişkin şart dışında bu
hüküm kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu
kararına da uygulanır. Yönetim kurulu, rüçhan
hakkının sınırlandırılmasının veya kaldırılmasının
gerekçelerini; yeni payların primli ve primsiz
çıkarılmasının sebeplerini; primin nasıl
hesaplandığını bir rapor ile açıklar. Bu rapor da
tescil ve ilan edilir.
(3) Yönetim kurulu yeni pay alma hakkının
kullanılabilmesinin esaslarını bir karar ile
belirler ve bu kararda pay sahiplerine en az onbeş
gün süre verir. Karar tescil ve 35 inci maddedeki
gazete ile tirajı en az ellibin olan ve yurt
düzeyinde dağıtımı yapılan bir gazetede ilan olunur.
Ayrıca şirketin internet sitesine konulur.
(4) Rüçhan hakkı devredilebilir.
(5) Şirket, rüçhan hakkı tanıdığı pay sahiplerinin,
bu haklarını kullanmalarını, nama yazılı payların
devredilmelerinin esas sözleşmeyle sınırlandırılmış
olduğunu ileri sürerek engelleyemez.
III - İç kaynaklardan
sermaye artırımı
MADDE 462-
(1) Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla
ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek
akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe
kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya
konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği
fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç
kaynaklardan artırılabilir.
(2) Sermayenin artırılan kısmını, iç kaynaklardan
karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten
varolduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve işlem
denetçisinin vereceği açık ve yazılı bir beyanla
doğrulanır. Bilanço tarihinin üzerinden altı
aydan fazla zaman geçmiş olduğu takdirde, yeni
bir bilanço çıkarılması ve bunun işlem denetçisi
tarafından onaylanmış olması şarttır.
(3) Bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin
verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar
sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi
yoluyla sermaye artırılamaz. Hem bu fonların
sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı
oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye
artırılabilir. Artırım genel kurul veya yönetim
kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili
maddelerinin değişik şeklinin tescili ile
kesinleşir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri
mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz
payları kendiliğinden iktisap ederler. Bedelsiz
paylar üzerindeki hak kaldırılamaz ve
sınırlandırılamaz; bu haktan vazgeçilemez.
IV - Şarta bağlı
sermaye artırımı
1. İlke
MADDE 463-
(1) Genel kurul, yeni çıkarılan tahviller veya
benzeri borçlanma araçları nedeniyle, şirketten veya
topluluk şirketlerinden alacaklı olanlara veya
çalışanlara, esas sözleşmede değiştirme veya alım
haklarını kullanmak yoluyla yeni payları edinmek
hakkı sağlamak suretiyle, sermayenin şarta
bağlı artırılmasına karar verebilir.
(2) Sermaye, değiştirme veya alım hakkı kullanıldığı
ve sermaye borcu takas veya ödeme yoluyla yerine
getirildiği anda ve ölçüde kendiliğinden artar.
2. Sınırlar
MADDE 464-
(1) Şartlı olarak artırılan sermayenin toplam
itibarî değeri sermayenin yarısını aşamaz.
(2) Yapılan ödeme, en az, nominal değere eşit
olmalıdır.
3. Esas sözleşmedeki
dayanak
MADDE 465-
(1) Esas sözleşme;
a)
Şarta bağlı sermaye artırımının itibarî değerini,
b)
Payların sayılarını, itibarî değerlerini, türlerini,
c)
Değiştirme veya alım hakkından yararlanabilecek
grupları,
d)
Mevcut pay sahiplerinin rüçhan haklarının
kaldırılmış bulunduğunu ve bunun miktarını,
e)
Belli pay gruplarına tanınacak imtiyazları,
f)
Yeni nama yazılı payların devrine ilişkin
sınırlamaları,
içerir.
(2) Tahviller ve benzeri borçlanma araçlarına bağlı
değiştirme ve alım hakları içeren tahviller veya
benzeri borçlanma araçları, öncelikle pay
sahiplerine önerilmiyorsa, esas sözleşme ayrıca;
a)
Değiştirme veya alım haklarının kullanılma
şartlarını,
b)
İhraç bedelinin hesaplanmasına ilişkin esasları,
da
açıklar.
(3) Şarta bağlı sermaye artırımına ilişkin esas
sözleşme hükmünün tescilinden önce tanınmış bulunan
değiştirme ve alım hakları batıldır.
4. Pay sahiplerinin
korunması
MADDE 466-
(1) Şarta bağlı sermaye artırımında, tahvillere
ve benzeri borçlanma araçlarına bağlı olarak
değiştirme ve alım hakları içeren senetler ihraç
edildiği takdirde, bunlar önce, mevcut payları
oranında, pay sahiplerine önerilir.
(2) Bu önerilmeye muhatap olma hakkı, haklı
sebeplerin varlığında kaldırılabilir veya
sınırlandırılabilir.
(3) Şarta bağlı sermaye artırımı için gerekli olan
rüçhan ve önerilmeye muhatap olma haklarının
kaldırılması veya sınırlandırılmasından dolayı, hiç
kimse haklı görülmeyecek bir şekilde
yararlandırılamaz veya kayba uğratılamaz.
5. Değiştirme veya alım
hakkını haiz bulunan kişilerin korunması
MADDE 467-
(1) Kendilerine nama yazılı payları iktisap etme
hakkı tanınmış bulunan değiştirme veya alım hakkını
haiz alacaklılar veya çalışanlar, bu tür payların
devirlerinin sınırlandırılmış olduğu gerekçesiyle,
söz konusu hakları kullanmaktan engellenemezler;
meğerki, bu husus, esas sözleşmede ve izahnamede
saklı tutulmuş olsun.
(2) Değiştirme veya alım hakları, sermaye artırımı
yapılması, yeni değiştirme veya alım hakları
tanınması veya başka bir yolla kayba uğratılamaz;
meğerki, değiştirme fiyatı indirilmiş veya hak
sahiplerine uygun bir denkleştirme sağlanmış ya da
aynı şekilde, pay sahiplerinin hakları da kayba
uğratılmış olsun.
6. Sermaye artırımının
gerçekleştirilmesi
a) Hakların
kullanılması, sermaye taahhüdü
MADDE 468-
(1) Değiştirme ve alım hakları, esas sözleşmenin
şarta bağlı sermaye artırımına ilişkin hükmüne
gönderme yapan yazılı bir beyan ile kullanılır;
mevzuat, ihraç izahnamesinin yayımlanmasını
gerekli gördüğü takdirde, buna da göndermede
bulunulur.
(2) Taahhüdün ifası, para yatırılması veya takas
yoluyla bir mevduat veya katılım bankası
aracılığıyla gerçekleştirilir.
(3) Pay sahipliği hakları sermaye taahhüdünün ifası
ile doğar.
b) Uygunluğun
doğrulanması
MADDE 469-
(1) Hesap döneminin kapanmasından sonra
veya yönetim kurulunun istemi üzerine daha önce, bir
işlem denetçisi yeni payların ihracının kanuna, esas
sözleşmeye ve gereğinde ihraç izahnamesine uygun
olup olmadığını inceler.
(2) Uygunluk hâlinde işlem denetçisi bunu yazılı
olarak doğrular.
c) Esas sözleşmenin
uygun duruma getirilmesi
MADDE 470-
(1) İşlem denetçisinin yazılı doğrulamasını
aldıktan sonra, yönetim kurulu, sermaye artırımı
beyannamesinde, yeni çıkarılan payların sayısını,
itibarî değerini, türlerini, belirli gruplara
tanınan imtiyazları veya hesap döneminin
sonundaki veya denetleme tarihindeki sermayenin
durumunu belirler. Yönetim kurulu esas sözleşmeyi
mevcut duruma uyarlar.
(2) Yönetim kurulu beyannamede, denetleme
doğrulamasının kanunda öngörülen bilgileri
içerdiğini tespit eder.
d) Ticaret siciline
tescil
MADDE 471-
(1) Yönetim kurulu, hesap döneminin
kapanmasından itibaren en geç üç ay içinde, esas
sözleşme değişikliğini ticaret siciline tescil
ettirir; sermaye artırımına ilişkin yönetim kurulu
beyannamesi ile denetleme doğrulamasını sicile tevdi
eder.
7. Esas sözleşmeden
çıkarma
MADDE 472-
(1) Değiştirme ve alım hakları sona erip bu
husus işlem denetçisi tarafından bir raporla
doğrulanınca, yönetim kurulu, şarta bağlı sermaye
artırımına ilişkin hükmü esas sözleşmeden çıkarır.
Yönetim kurulu beyannamede, denetçinin raporunun
gerekli kayıtları içerdiğini tespit eder. Hüküm
sicilde de silinir.
B) Esas sermayenin
azaltılması
I - Karar
MADDE 473-
(1) Bir anonim şirket sermayesini azaltarak,
azaltılan kısmın yerine geçmek üzere bedelleri
tamamen ödenecek yeni paylar çıkarmıyorsa, genel
kurul, esas sözleşmenin gerektiği şekilde
değiştirilmesini karara bağlar. Genel kurul
toplantısına ilişkin çağrı ilanlarında, mektuplarda
ve internet sitesi bildiriminde, sermaye
azaltılmasına gidilmesinin sebepleri ile azaltmanın
amacı ve azaltmanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı
bir şekilde ve hesap verme ilkelerine uygun olarak
açıklanır. Ayrıca yönetim kurulu bu husuları içeren
bir raporu genel kurula sunar, genel kurulca
onaylanmış rapor tescil ve ilan edilir.
(2) İşlem denetçisinin raporuyla, sermayenin
azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının
haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin
şirkette varlığı belirlenmiş olmadıkça sermayenin
azaltılmasına karar verilmez.
(3) Genel kurulun kararına 421 inci maddenin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi uygulanır. Kararda işlem
denetçisi raporunun sonucu açıklanarak sermayenin
azaltılmasının ne tarzda yapılacağı gösterilir.
(4) Esas sermayenin azaltılması sebebiyle kayıtlara
göre doğacak defter kârı sadece payların yok
edilmesinde kullanılabilir.
(5) Sermaye hiçbir suretle 332 nci madde ile
belirlenen en az tutardan aşağı indirilemez.
(6) Bu madde ile 474 ve 475 inci maddeler, kayıtlı
sermaye sisteminde çıkarılmış sermayenin
azaltılmasına kıyas yoluyla uygulanır.
II - Alacaklılara çağrı
MADDE 474-
(1) Genel kurul esas sermayenin azaltılmasına
karar verdiği takdirde, yönetim kurulu, bu kararı
şirketin internet sitesine koyduktan başka, 35 inci
maddede anılan gazetede ve aynı zamanda esas
sözleşmede öngörüldüğü şekilde, yedişer gün arayla,
üç defa ilan eder. İlanda alacaklılara, Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesindeki üçüncü ilandan itibaren
iki ay içinde, alacaklarını bildirerek bunların
ödenmesini veya teminat altına alınmasını
isteyebileceklerini belirtir. Şirketçe bilinen
alacaklılara ayrıca çağrı mektupları gönderilir.
(2) Sermaye, zararlar sonucunda bilançoda oluşan bir
açığı kapatmak amacıyla ve bu açıklar oranında
azaltılacak olursa, yönetim kurulunca alacaklıları
çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya
teminat altına alınmasından vazgeçilebilir.
III - Kararların yerine
getirilmesi
MADDE 475-
(1) Sermaye, ancak alacaklılara verilen sürenin
sona ermesinden ve beyan edilen alacakların
ödenmesinden veya teminat altına alınmasından
sonra azaltılabilir; aksi hâlde alacaklılar şirketin
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesinde sermayenin azaltılması işleminin
tescilinin ilan edilmesinden itibaren iki yıl içinde
sermayenin azaltılmasının iptali davası açabilirler.
Teminatın yetersizliği hâlinde de yargı yolu
açıktır.
(2) Azaltma kararının uygulanabilmesi için, pay
senetleri miktarının, değiştirme veya damgalama
yoluyla ya da diğer bir şekilde azaltılmasının
gerekli olduğu hâllerde bu husus için yapılan ihtara
rağmen geri verilmeyen pay senetleri şirketçe iptal
edilebilir. Tebliğde şirkete geri verilmeyen
senetlerin iptal edilecekleri yazılır.
(3) Pay sahiplerinin, değiştirilmek üzere şirkete
geri verdikleri pay senetlerinin miktarı, karar
gereğince değiştirmeye yetmezse, bu senetler iptal
olunarak bunların karşılığında verilmesi gereken
yeni senetler satılıp paylarına düşen miktar
şirkette saklanır.
(4) Yukarıdaki fıkralarla, 473 ve 474 üncü
maddelerde yazılı şartlara uyulmuş olduğunu gösteren
belgeler ibraz edilmedikçe esas sermayenin
azaltılmasına dair karar ve sermayenin gerçekten
azaltılmış olması olgusu ticaret siciline tescil
olunamaz.
ALTINCI BÖLÜM
Pay ve Sermaye Koyma
Borcu
BİRİNCİ AYIRIM
Pay
A) Genel hükümler
I - Asgari itibarî
değer
MADDE 476-
(1) Payın itibarî değeri en az bir kuruştur. Bu
değer ancak birer kuruş ve katları olarak
yükseltilebilir. Anılan itibarî değer Bakanlar
Kurulunca yüz katına kadar artırılabilir.
(2) Birinci fıkraya aykırı olarak çıkarılan
paylar geçersizdir; ancak, pay için yapılan ödemeden
doğan haklar saklıdır. Söz konusu payları ihraç
edenler, zarar verdikleri kişilere karşı
müteselsilen sorumludur. Zamanaşımı hakkında 560
ıncı madde uygulanır.
(3) Zora giren şirketin finansal durumunun
iyileştirilmesi amacıyla payın itibarî değeri bir
kuruştan fazla olduğu takdirde bir kuruşa kadar
indirilebilir.
II - Payların
bölünememesi
MADDE 477-
(1) Pay şirkete karşı bölünemez. Bir payın
birden fazla sahibi bulunduğu takdirde, bunlar
şirkete karşı haklarını ancak ortak bir temsilci
aracılığıyla kullanabilirler. Böyle bir temsilci
atamadıkları takdirde, şirketçe söz konusu payın
maliklerinden birine yapılacak tebligat tümü
hakkında geçerli olur.
(2) Genel kurul, sermaye tutarı aynı kalmak
şartıyla, esas sözleşmeyi değiştirmek suretiyle,
payları, asgari itibarî değer hükmüne uyarak,
itibarî değerleri daha küçük olan paylara bölmek
veya payları itibarî değerleri daha yüksek olan
paylar hâlinde birleştirmek yetkisini haizdir. Şu
kadar ki, payların birleştirilebilmesi için her pay
sahibinin bu işleme onay vermesi gerekir. Kanunun
476 ncı maddesi saklıdır.
B) İmtiyazlı paylar
I - Tanım
MADDE 478-
(1) İlk esas sözleşme ile veya esas sözleşme
değiştirilerek bazı paylara imtiyaz tanınabilir.
(2) İmtiyaz; kâr payı, tasfiye payı, rüçhan
ve oy hakkı gibi haklarda, paya tanınan üstün bir
hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği
hakkıdır.
(3) 360 ıncı madde hükmü saklıdır.
II - Oyda imtiyazlı
paylar
MADDE 479-
(1) Oyda imtiyaz, eşit itibarî değerdeki paylara
farklı sayıda oy hakkı verilerek tanınabilir.
(2) Bir paya en çok onbeş oy hakkı tanınabilir. Bu
sınırlama, kurumlaşmanın gerektirdiği veya haklı bir
sebebin ispatlandığı durumlarda uygulanmaz. Bu iki
hâlde, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye
ticaret mahkemesinin, kurumlaşma projesini veya
haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak,
sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi
gerekir. Projede yapılacak her değişiklik mahkeme
kararına bağlıdır. Kurumsallaşmanın
gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı veya haklı sebebin
ortadan kalktığı hâllerde istisna etme kararı
mahkeme tarafından geri alınabilir.
(3) Oyda imtiyaz aşağıdaki kararlarda
kullanılamaz:
a)
Esas sözleşme değişikliği.
b)
İşlem denetçilerinin seçimi.
c)
İbra ve sorumluluk davası açılması.
İKİNCİ AYIRIM
Pay Bedelini İfa Borcu
ve İfa Etmemenin Sonuçları
A) İlke
MADDE 480-
(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas
sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın
itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç
yükletilemez.
(2) Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden anonim
şirketlerde esas sözleşme ile yönetim kuruluna
primli pay çıkarma yetkisi tanınabilir.
(3) Pay sahipleri sermaye olarak şirkete
verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına
ilişkin hakları saklıdır.
(4) Pay devirlerinin şirketin onayına bağlı olduğu
hâllerde, esas sözleşmeyle pay sahiplerine sermaye
taahhüdünden doğan borçtan başka, belli zamanlarda
tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine
getirmek yükümlülüğü de yüklenebilir. Bu ikincil
yükümlülüklerin nitelik ve kapsamları pay
senetlerinin veya ilmühaberlerin arkasına
yazılabilir.
B) Ödemeye çağrı
MADDE 481-
(1) Payların bedelleri, yönetim kurulu
tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm
bulunmadığı takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla
istenir. İlanda, ödenmesi istenen sermaye borcunun
oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin
nereye yapılacağı açıkça belirtilir.
(2) İkincil yükümlülükler hakkında, esas
sözleşmede, sözleşme cezası da öngörülebilir.
C) Temerrüt
I - Sonuçları
MADDE 482-
(1) Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine
getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın,
temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
(2) Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay
sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi
ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve
söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve
kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal
etmeye yetkilidir. İptal edilen pay senetleri ele
geçirilemiyorsa iptal kararı 35 inci maddede yazılı
gazetede ve ayrıca esas sözleşmenin öngördüğü
şekilde ilan olunur.
(3) Esas sözleşmeyle, pay sahipleri, temerrüt
hâlinde, sözleşme cezası ödemekle zorunlu
tutulabilirler.
(4) Şirketin tazminat hakları saklıdır.
II - Iskat usulü
MADDE 483-
(1) Kanunun 482 nci maddesinin ikinci ve üçüncü
fıkralarının uygulanabilmesi için, yönetim kurulu
tarafından, mütemerrit pay sahibine, 35 inci maddede
yazılı gazete ile esas sözleşmenin öngördüğü şekilde
ilan yoluyla şirketin internet sitesinde de
yayımlanacak bir mesajla ihtarda bulunulur. Bu
ihtarda, mütemerrit pay sahibinin temerrüde konu
olan tutarı bir ay içinde ödemesi, aksi hâlde,
ilgili paylara ilişkin haklarından yoksun
bırakılacağı ve sözleşme cezasının isteneceği
belirtilir.
(2) Nama yazılı pay senetlerinin sahiplerine
bu davet ve ihtar, ilan yerine, iadeli taahhütlü
mektupla ve internet sitesi mesajı ile
yapılır. Bir aylık süre, mektubun alındığı tarihten
başlar.
(3) Mütemerrit pay sahibi, yeni pay sahibinin
ödemelerinden açık kalan tutar için şirkete karşı
sorumludur.
(4) 501 inci madde hükmü saklıdır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Menkul Kıymetler
BİRİNCİ AYIRIM
Pay senetleri
A) Ortak Hükümler
I - Türler
1. Şartlar
MADDE 484-
(1) Pay senetleri, hamiline veya nama yazılı olur.
(2) Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar
için hamiline yazılı pay senetleri çıkarılamaz. Bu
hükme aykırı olarak çıkarılanlar geçersizdir.
İyiniyet sahiplerinin tazminat hakları saklıdır.
2. Dönüştürme
MADDE 485-
(1) Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, payın
türü dönüştürme yolu ile değiştirilebilir.
Dönüştürme esas sözleşmenin değiştirilmesiyle
yapılır. Dönüştürmenin kanunen öngörüldüğü hâllerde
yönetim kurulu gerekli kararı alarak derhâl uygular
ve bunun esas sözleşmeye yansıtılması girişimini
hemen başlatır.
(2) Nama yazılı pay senetlerinin hamiline
yazılı pay senetlerine dönüştürülebilmesi için
payların bedellerinin tamamen ödenmiş olması
şarttır.
II - Pay senedi
bastırılması
MADDE 486-
(1) Şirketin ve sermaye artırımının tescilinden
önce çıkarılan paylar geçersizdir; ancak, iştirak
taahhüdünden doğan yükümlülükler geçerliliklerini
sürdürür.
(2) Paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay
bedelinin tamamının ödenmesi tarihinden itibaren üç
ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine
dağıtır. Yönetim kurulunun hamiline yazılı pay
senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve
ilan edilir, ayrıca şirketin internet
sitesine konulur. Pay senedi bastırılıncaya kadar
ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla
nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler
uygulanır.
(3) Azlık istemde bulunursa nama yazılı pay
senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi
sahiplerine dağıtılır.
(4) Tescilden önce pay senedi çıkaran kimse, bundan
doğan zararlardan sorumludur.
III - Pay senetlerinin
şekli
MADDE 487-
(1) Pay senetlerinin; şirketin unvanını, sermaye
tutarını, kuruluş tarihini, bu tarihteki sermaye
tutarını, çıkarılan pay senedinin tertibini, bunun
tescili tarihini, senedin türünü ve itibarî
değerini, kaç payı içerdiğini belirtmesi ve şirket
adına imza etmeye yetkili olanlardan en az ikisi
tarafından imza edilmiş olması şarttır. Kapalı
şirketlerde baskı şeklinde imzanın delikli olması
veya sahtekârlığı engelleyici diğer güvenlik
önlemlerinin uygulanması gerekir.
(2) Nama yazılı pay senetlerinin ayrıca;
sahiplerinin adı ve soyadını veya ticaret
unvanını, yerleşim yerini, pay senedi bedelinin
ödenmiş olan miktarını da açıklaması gerekir. Bu
senetler şirketin pay defterine kaydolunur.
IV - Yıpranmış pay
senetleri
MADDE 488-
(1) Bir pay senedi veya ilmühaber,
tedavülü mümkün olmayacak derecede yıpranmış veya
bozulmuşsa ya da içeriği veya ayırt edici özellik ve
nitelikleri tereddüde yer bırakmayacak tarzda
anlaşılamıyorsa, sahibi, giderlerini peşin ödemek
şartıyla, şirketten yeni bir senet veya ilmühaber
istemek hakkını haizdir.
B) Hamiline yazılı pay
senetlerinin devri
MADDE 489-
(1) Hamiline yazılı pay senetlerinin devri,
şirket ve üçüncü kişiler hakkında, ancak zilyetliğin
geçirilmesiyle hüküm ifade eder.
C) Nama yazılı payların
ve pay senetlerinin devrinde ilke
MADDE 490-
(1) Kanunda veya esas sözleşmede aksi
öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir
sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler.
(2) Hukuki işlemle devir, ciro edilmiş nama
yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana
geçirilmesiyle yapılabilir.
D) Devrin
sınırlandırılması
I - Kanuni sınırlama
MADDE 491-
(1) Bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar,
ancak şirketin onayı ile devrolunabilir; meğerki,
devir, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki
mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla
gerçekleşsin.
(2) Şirket, sadece, devralanın ödeme
yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen
teminat verilmemişse onay vermeyi reddedebilir.
II - Esas sözleşmeyle
sınırlama
1. İlkeler
MADDE 492-
(1) Esas sözleşme, nama yazılı payların ancak
şirketin onayıyla devredilebileceğini öngörebilir.
(2) Bu sınırlama intifa hakkı kurulurken de
geçerlidir.
(3) Şirket tasfiyeye girmişse
devredilebilirliğe ilişkin sınırlamalar düşer.
2. Borsaya kote
edilmemiş nama yazılı paylar
a) Red sebepleri
MADDE 493-
(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli
bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını,
başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer
pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı
önererek, onay istemini reddedebilir.
(2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine
ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme
konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı
yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli
sebep oluşturur.
(3) Bundan başka, devralan, payları kendi
adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse
şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir.
(4) Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler
arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra
gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen
kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile
devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi
reddedebilir.
(5) Devralan, paylarının gerçek değerinin
belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu
hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın
tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini
şirket karşılar.
(6) Devralan, gerçek değeri öğrendiği
tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı
reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş
sayılır.
(7) Esas sözleşme devredilebilirlik
şartlarını ağırlaştıramaz.
b) Hükümleri
MADDE 494-
(1) Devir için gerekli olan onay verilmediği
sürece, payların mülkiyeti ve paylara bağlı tüm
haklar devredende kalır.
(2) Payların miras, mirasın paylaşımı, eşler
arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra
gereği iktisap edilmeleri hâlinde, bunların
mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına
ilişkin haklar derhâl; genel kurula katılma
haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayı ile
birlikte devralana geçer.
(3) Şirket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı
tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse
veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır.
3. Borsaya kote edilmiş
nama yazılı paylar
a) Red sebepleri
MADDE 495-
(1) Şirket, borsada kote edilmiş nama yazılı
payları iktisap eden bir kimseyi, pay sahibi olarak
tanımayı, ancak esas sözleşme, iktisap edilebilecek
nama yazılı paylar ile ilgili olarak iktisap edenin
pay sahibi olarak tanınacağı, sermayeyi esas alan ve
yüzde ile ifade edilen bir iktisap üst sınırı
öngörmüş ve bu üst sınır aşılmışsa reddedebilir.
(2) Ayrıca istemde bulunmasına rağmen
devralan, payları kendi ad ve hesabına aldığını
açıkça beyan etmezse, şirket, payların pay defterine
kaydını reddedebilir.
(3) Borsaya kote nama yazılı payların miras,
mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi
hükümleri veya cebrî icra yoluyla iktisap edilmeleri
hâllerinde, devralanın pay sahibi sıfatını alması
reddedilemez.
b) Bildirme yükümü
MADDE 496-
(1) Borsaya kote edilmiş nama yazılı payların
borsada satılmaları hâlinde, Merkezî Kayıt Kuruluşu,
Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlemelerine uygun
olarak devredenin kimliğini ve satılan payların
sayısını şirkete bildirir veya şirketin bu bilgilere
teknik erişimini sağlar.
c) Hakların geçişi
MADDE 497-
(1) Borsaya kote nama yazılı paylar borsada
iktisap edildikleri takdirde, paylardan kaynaklanan
haklar payların devri ile birlikte devralana
geçer. Borsaya kote nama yazılı payların, borsa
dışında iktisap edilmeleri hâlinde, söz konusu
haklar, pay sahipliği sıfatının şirket tarafından
tanınması için, devralanın şirkete başvuruda
bulunmasıyla devralana geçer.
(2) Devralan, şirket tarafından tanınıncaya kadar,
paylardan doğan, genel kurula katılma ve oy hakkını
ve oy hakkına bağlı diğer hakları kullanamaz. Tüm
diğer pay sahipliği haklarının, özellikle rüçhan
hakkının kullanılmasında, iktisap eden herhangi bir
sınırlamaya tabi değildir.
(3) Şirket tarafından henüz tanınmamış
bulunan devralanlar, hakların geçmesinden sonra, oy
hakkından yoksun pay sahibi olarak pay defterine
yazılır. Söz konusu paylar genel kurulda temsil
edilemez.
(4) Red hukuka aykırı ise şirket, mahkeme
kararının kesinleşme tarihinden itibaren, oy hakkını
ve buna bağlı hakları tanır. Şirket, kendisine
herhangi bir kusurun yükletilemeyeceğini ispat
edemediği takdirde, devralanın red nedeniyle
uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
d) Red süresi
MADDE 498-
(1) Şirket, devralanın, pay sahibi olarak
tanınması istemini, istemi aldığı tarihten itibaren
yirmi gün içinde reddetmezse devralan, pay sahibi
olarak tanınmış sayılır.
III - Pay defteri
1. Kayıt
MADDE 499-
(1) Şirket, senede bağlanmamış pay ve nama
yazılı pay senedi sahipleriyle, intifa hakkı
sahiplerini, ad, soyad, unvan ve adresleriyle, pay
defterine kaydeder.
(2) Payın usulüne uygun olarak devredildiği
veya üzerinde intifa hakkı kurulduğu ispat
edilmediği sürece, devralan ve intifa hakkı sahibi
pay defterine yazılamaz.
(3) Şirket, kaydın yapıldığını pay senedine
işaret eder.
(4) Şirketle ilişkilerde, sadece pay defterinde
kayıtlı bulunan kimse pay sahibi ve intifa hakkı
sahibi olarak kabul edilir.
(5) Merkezî Kayıt Kuruluşu tarafından kayden
takibi yapılan nama yazılı paylara ilişkin Sermaye
Piyasası Kanunu hükümleri ile ilgili diğer
düzenlemeler saklıdır.
2. Kaydın silinmesi
MADDE 500-
(1) Şirket, iktisap edenin yanlış beyanı sonucu
pay defterine yapılan kaydı, ilgililerin görüşlerini
alarak silebilir. Söz konusu kişilere, silinmeye
ilişkin yazılı bilgi derhâl verilir.
3. Bedellerinin tamamı
ödenmemiş nama yazılı paylar
MADDE 501-
(1) Bedeli tamamen ödenmemiş bulunan nama yazılı
bir payı iktisap eden kimse, pay defterine
kaydedilmekle şirkete karşı geri kalan pay bedelini
ödemekle yükümlü olur.
(2) Şirketin kurulması veya esas sermayenin
artırılması sırasında iştirak taahhüdünde bulunan
kimse, payını başkasına devrettiği takdirde, bedelin
henüz ödenmemiş olan kısmı kendisinden istenemez;
meğerki, şirketin kuruluşu veya esas sermayenin
artırılması tarihinden itibaren iki yıl içinde
şirket iflas etmiş ve payı iktisap eden kimse paydan
doğan haklardan yoksun bırakılmış olsun.
(3) Payını devreden kimse ikinci fıkra
hükmüne tabi değilse, iktisap edenin pay defterine
kaydedilmesiyle borçlarından kurtulmuş olur.
İKİNCİ AYIRIM
İntifa Senetleri
A) Çıkarılması
MADDE 502-
(1) Genel kurul, esas sözleşme uyarınca veya
esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli kanuna uygun
olarak yok edilen payların sahipleri, alacaklılar
veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili
olanlar lehine intifa senetleri çıkarılmasına karar
verebilir. Bu senetlere 348 inci madde uygulanır.
(2) Kurucular için çıkarılanlar da dâhil
olmak üzere, intifa senetleri emre ve hamiline
yazılı olabilir.
B) Hükümleri
MADDE 503-
(1) İntifa senedi sahiplerine pay sahipliği
hakları verilemez; ancak, bu kişilere, net kâra,
tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni
çıkarılacak payları alma hakları tanınabilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borçlanma Senetleriyle
Alma ve Değiştirme Hakkını İçeren Menkul Kıymetler
A) Genel kurul
kararıyla
MADDE 504-
(1) Her çeşidi ile tahviller, finansman
bonoları, varlığa dayalı senetler, iskonto esası
üzerine düzenlenenler de dâhil, diğer borçlanma
senetleri, alma ve değiştirme hakkını haiz senetler
ile her çeşit menkul kıymetler, aksi kanunlarda
öngörülmedikçe, ancak genel kurul kararı ile
çıkarılabilirler. Genel kurul bu kararı, kanunlarda
farklı bir düzenleme yoksa, 421 inci maddenin üçüncü
ve dördüncü fıkraları hükümlerine göre verir. Esas
sözleşme farklı bir nisap öngörebilir. Genel kurul
kararının çıkarılacak menkul kıymete ilişkin,
gerekli bütün hüküm ve şartları içermesi gerekir.
Genel kurul kararını yönetim kurulu yerine getirir.
Bu hükme tabi menkul kıymetler hamiline veya emre
yazılı ve itibarî değerli olabilir. İtibarî değer
genel kurul ve yetkilendirilmiş olması hâlinde
yönetim kurulunca belirlenir. Borçlanma senetlerinin
bedellerinin nakit olması ve teslimi anında tamamen
ödenmesi şarttır.
B) Yönetim kurulu
kararıyla
MADDE 505-
(1) Aksi kanunda öngörülmemişse, genel kurul
herhangi bir menkul kıymetin çıkarılmasını ve
hükümleriyle şartlarını saptamak ve bununla
ilgili işlem denetçisi seçmek yetkisini, en çok
onbeş ay için yönetim kuruluna bırakabilir. 421 inci
maddenin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri
yetkilendirme kararına da uygulanır.
C) Sınır
MADDE 506-
(1) 504 ve 505 inci madde hükümlerine bağlı
borçlanma senetlerinin toplam tutarı, sermaye ile
bilançoda yer alan yedek akçelerin toplamını aşamaz;
kanunların bilançoya konulmasına izin verdiği
yeniden değerleme fonları da toplama katılır.
Kanunlardaki istisnalar saklıdır.
(2) Sermaye Piyasası Kanunu ile ilgili mevzuat
hükümleri saklıdır.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Kâr, Kazanç ve Tasfiye
Payı
A) Kâr ve tasfiye payı
hakkı
I - Genel olarak
MADDE 507-
(1) Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme
hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması
kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında
katılma hakkını haizdir. Şirketin sona ermesi
hâlinde her pay sahibi, esas sözleşmede sona eren
şirketin mal varlığının kullanılmasına ilişkin,
başka bir hüküm bulunmadığı takdirde, tasfiye
sonucunda kalan tutara payı oranında katılır.
(2) Esas sözleşmede payların bazı türlerine
tanınan imtiyaz haklarıyla özel menfaatler saklıdır.
(3) Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat
hükümleri saklıdır.
II - Hesaplama biçimi
MADDE 508-
(1) Esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, kâr
ve tasfiye payı pay sahibinin sermaye payı için
şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesap
edilir.
(2) Yıllık kâr, yıllık bilançoya göre belirlenir.
B) Kâr payı, hazırlık
dönemi faizi ve kazanç payı
I - Kâr payı
MADDE 509-
(1) Sermaye için faiz ödenemez.
(2) Kâr payı ancak net dönem kârından ve
serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.
(3) Kâr payı avansı, Sermaye Piyasası
Kanununa tabi olmayan şirketlerde, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının bir tebliği ile düzenlenir.
II - Hazırlık dönemi
faizi
MADDE 510-
(1) İşletmenin tam bir şekilde faaliyete
başlamasına kadar geçecek hazırlık dönemi için pay
sahiplerine, Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun
olmak koşuluyla, özellikli varlık niteliğindeki
yatırımların maliyetine yüklenmek üzere, belirli bir
faiz ödenmesi esas sözleşmede öngörülebilir ve bu
dönemle sınırlı olmak üzere, faiz ödemelerinin en
geç ne zamana kadar süreceği belirtilir.
(2) İşletme yeni paylar çıkarılarak
genişletilecek olursa, sermayenin artırılmasına dair
olan kararda, yeni pay sahiplerine, özellikli varlık
niteliğindeki yatırımların maliyetine yüklenmek
üzere, belirli bir süreyle en geç yeni yatırımın
işletmeye alındığı güne kadar faiz ödenmesi kabul
olunabilir.
III - Kazanç payları
MADDE 511-
(1) Yönetim kurulu üyelerine kazanç payları,
sadece net kârdan ve ancak kanuni yedek akçe için
belirli ayrım yapıldıktan ve pay sahiplerine ödenmiş
sermayenin yüzde beşi oranında veya esas sözleşmede
öngörülen daha yüksek bir oranda kâr payı
dağıtıldıktan sonra verilebilir.
C) Geri alma hakkı
I - Kötüniyet hâlinde
MADDE 512-
(1) Haksız yere ve kötüniyetle kâr payı veya
hazırlık dönemi faizi alan pay sahipleri, bunları
geri vermekle yükümlüdür. Yönetim kurulu üyelerinin
kazanç payları hakkında da aynı hüküm uygulanır.
(2) Geri alma hakkı, paranın alındığı
tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
II - Şirketin iflası
hâlinde
MADDE 513-
(1) Şirketin iflası hâlinde, yönetim kurulu
üyeleri şirket alacaklılarına karşı, iflasın
açılmasından önceki son üç yıl içinde kazanç payı
veya başka bir ad altında hizmetlerine karşılık
olarak aldıkları ve fakat uygun ücreti aşan ve
bilanço uygun bir ücret miktarına göre tedbirli bir
tarzda düzenlenmiş olsaydı ödenmemesi gereken
paraları geri vermekle yükümlüdürler.
(2) Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümler
gereğince alınması mümkün olmayan paraların geri
verilmesi yükümlülüğü yoktur.
(3) Mahkeme, hâlin bütün gereklerini göz önünde
bulundurarak takdir hakkını kullanır.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Şirketin Finansal
Tabloları, Yedek Akçeler
A) Anonim şirketlerin
finansal tabloları ve yönetim kurulunun yıllık
faaliyet raporu
I - Hazırlama yükümü
MADDE 514-
(1) Yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait,
Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan
finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun
yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen
hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlar ve genel
kurula sunar.
II - Dürüst resim
ilkesi
MADDE 515-
(1) Anonim şirketlerin finansal tabloları,
Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin
malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz
kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam,
anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve
işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve
güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına
sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.
III - Yönetim kurulunun
yıllık faaliyet raporu
MADDE 516-
(1) Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu,
şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her
yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz,
dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde
yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal
tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca,
şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel
risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara
ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda
yer alır.
(2) Yönetim kurulunun faaliyet raporu ayrıca
aşağıdaki hususları da içermelidir:
a)
Faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette
meydana gelen ve özel önem taşıyan olaylar.
b)
Şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları.
c)
Yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere
ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatler,
ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri,
ayni ve nakdî imkânlar, sigortalar ve benzeri
teminatlar.
(3) Hem anonim şirketler hem de şirketler topluluğu
bakımından, yönetim kurulunun yıllık faaliyet
raporunun zorunlu asgari içeriği, ayrıntılı olarak
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından bir
yönetmelikle düzenlenir.
B) Şirketler
topluluğunun finansal tabloları ve yıllık faaliyet
raporu
I - Uygulanacak
muhasebe standartları
MADDE 517-
(1) Konsolide finansal tabloları hazırlamakla
yükümlü işletmeler ile konsolidasyon kapsamına giren
işletmelerin belirlenmesinde ve ilgili diğer
konularda Türkiye Muhasebe Standartları geçerlidir.
(2) Konsolide finansal tablolar 515 inci maddede
öngörülen esas ve ilkelere göre çıkarılır.
II – Yönetim kurulunun
yıllık faaliyet raporu
MADDE 518-
(1) Topluluğa ilişkin yıllık faaliyet
raporu ana şirketin yönetim kurulu tarafından 516
ncı maddeye göre düzenlenir.
C) Yedek akçeler
I - Kanuni yedek akçe
1. Genel kanuni yedek
akçe
MADDE 519-
(1) Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş
sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel
kanuni yedek akçeye ayrılır.
(2) Birinci fıkradaki sınıra ulaşıldıktan sonra da;
a)
Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan
primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve
hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan
kısmı,
b)
Iskat sebebiyle iptal edilen pay senetlerinin bedeli
için ödenmiş olan tutardan, bunların yerine
verilecek yeni senetlerin çıkarılma giderlerinin
düşülmesinden sonra kalan kısmı,
c)
Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı
ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere
dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu,
genel kanuni yedek akçeye eklenir.
(3) Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya
çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde,
sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi
gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya
işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye
elverişli önlemler alınması için kullanılabilir.
(4) İkinci fıkranın (c) bendi ve üçüncü fıkra
hükümleri, başlıca amacı başka işletmelere
katılmaktan ibaret olan holding şirketler hakkında
uygulanmaz.
(5) Özel kanunlara tabi olan anonim şirketlerin
yedek akçelerine ilişkin hükümler saklıdır.
2. Şirketin iktisap
ettiği kendi pay senetleri için ayrılan yedek akçe
ve yeniden değerleme fonları
MADDE 520-
(1) Şirket, iktisap ettiği kendi payları
için iktisap değerlerini karşılayan tutarda yedek
akçe ayırır. Bu yedek akçeler, anılan paylar
devredildikleri veya yok edildikleri takdirde
iktisap değerlerini karşılayan tutarda
çözülebilirler.
(2) Yeniden değerleme fonu ile ilgili mevzuat
uyarınca pasifte yer alan diğer fonlar, sermayeye
dönüştürüldükleri ve yeniden değerlendirilen
aktifler amorti edildikleri veya devredildikleri
takdirde çözülebilirler.
II - Şirketin isteği
ile ayırdığı yedek akçe
1. Genel olarak
MADDE 521-
(1) Yedek akçeye yıllık kârın yüzde beşinden
fazla bir tutarın ayrılacağı ve yedek akçenin
ödenmiş sermayenin yüzde yirmisini aşabileceği
hakkında esas sözleşmeye hüküm konabilir. Esas
sözleşme ile başka yedek akçe ayrılması da
öngörülebilir ve bunların özgülenme amacıyla
harcanma yolları ve şartları belirlenebilir.
2. Çalışanlar ve
işçiler lehine yardım akçesi
MADDE 522-
(1) Esas sözleşmede şirketin
yöneticileri, çalışanları ve işçileri için yardım
kuruluşları kurulması veya bunların sürdürülebilmesi
amacıyla veya bu amacı taşıyan kamu tüzel kişilerine
verilmek üzere yedek akçe ayrılabilir.
(2) Yardım amacına özgülenen yedek akçelerin ve
diğer malların şirketten ayrılması suretiyle bir
vakıf veya kooperatif kurulması zorunludur. Vakıf
senedinde, vakıf malvarlığının şirkete karşı bir
alacaktan ibaret olacağı da öngörülebilir.
(3) Şirketin bu amaca özgülediği yedek akçeden
başka, yöneticilerden, çalışanlardan ve işçilerden
aidat alınmışsa, iş ilişkisinin sonunda, vakıf
senedine göre yapılan ayrımdan yararlanamadıkları
takdirde çalışanlara ve işçilere hiç değilse
ödedikleri tutarlar ödeme tarihinden itibaren kanuni
faiziyle birlikte geri verilir.
III - Kâr payı ile
yedek akçeler arasında ilgi
MADDE 523-
(1) Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen
isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay
sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.
(2) Genel kurul;
a)
Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse,
b)
Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate
alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve
olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden
haklı görülüyorsa,
Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka
yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir.
(3) Esas sözleşmede hüküm bulunmasa bile, genel
kurul, şirketin işçileri için yardım sandıkları ve
diğer yardım örgütleri kurulması veya bunların
sürdürülebilmesi amacıyla veya diğer yardım ve hayır
amaçlarına hizmet etmek üzere, bilanço kârından
yedek akçe ayırabilir.
D) Çeşitli hükümler
I - İlan
MADDE 524-
(1) Anonim şirketin ve topluluğun
finansal tablolarını düzenlemekle yükümlü ana
şirketin yönetim kurulu, bilanço gününden itibaren
altı ay içinde; finansal tabloları, yönetim
kurulunun yıllık faaliyet raporunu, kâr dağıtımına
ilişkin genel kurul kararını, denetçinin 403 üncü
madde uyarınca verdiği görüşü ve genel kurulun buna
ilişkin kararını, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde
ilan ettirir ve şirketin internet sitesine
koyar. Bu belgelerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
verilmesine ilişkin hükümler saklıdır.
II - Yabancı
şirketlerin Türkiye şubeleri
MADDE 525-
(1) Merkezleri Türkiye dışında bulunan
şirketlerin Türkiye şubelerinin müdürleri, şubeye
özgü finansal tablolarının ayrıntılı şekliyle,
şubesi oldukları şirketin ve varsa bu şirketin dâhil
bulunduğu topluluğun, yılsonu tablolarının
özetlerini ve yıllık raporlarını merkezin tabi
olduğu hukuka göre gerekli olan onaylanmalarından
itibaren altı ay içinde 524 üncü madde hükmü
uyarınca Türkiye’de yayımlarlar.
III - Özet finansal
tabloları
MADDE 526-
(1) Küçük ölçekteki şirketler ile
merkezleri yurt dışında bulunan şirketlerin
Türkiye’deki şubelerinin yayımlayacakları özet
finansal tablolarının içeriği Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından belirlenir.
IV - Sır saklama yükümü
MADDE 527-
(1) 404 üncü madde hükmü saklı
kalmak üzere, görevi dolayısıyla incelemesine
sunulan defter ve belgeleri inceleyenlerin, elde
ettikleri veya verilen bilgilerden öğrendikleri iş
ve işletme sırlarını açıklamaları yasaktır. Aksi
hâlde şirketin maddi ve manevi zararını tazmin
ederler.
(2) Ceza mevzuatının, suç ihbarına ilişkin
hükümleri saklıdır.
E) Özel hükümler
MADDE 528-
(1) Bankalar ile diğer kredi
kurumlarının, finansal kiralama ve faktöring gibi
finansal şirketlerin, sigorta ve reasürans
şirketlerinin, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamındaki
tüm kurumların ve kooperatiflerin finansal tabloları
ile konsolide finansal tablolarına ilişkin özel
hükümler saklıdır.
(2) Özel kanunlarda ve Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulunca onaylanmış bulunan finansal
tablolara ilişkin idari düzenlemelerde öngörülmemiş
bulunan hususlarda bu Kanun hükümleri ile bu Kanunda
gönderme yapılan Türkiye Muhasebe Standartları
uygulanır.
ONUNCU BÖLÜM
Sona Erme ve Tasfiye
A) Sona erme
I - Sona erme sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 529-
(1) Anonim şirket;
a)
Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam
etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse,
esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,
b)
İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya
gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesiyle,
c)
Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme
sebebinin gerçekleşmesiyle,
d)
421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına
uygun olarak alınan genel kurul kararıyla,
e)
İflasına karar verilmesiyle,
f)
Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde,
sona erer.
2. Özel hâller
a) Organların eksikliği
MADDE 530-
(1) Uzun süreden beri şirketin kanunen
gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya
genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket
alacaklıları veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki
asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da
dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle
getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde
durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar
verir.
(2) Dava açıldığında mahkeme, taraflardan
birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
b) Haklı sebeplerle
fesih
MADDE 531-
(1) Haklı sebeplerin varlığında,
sermayenin en az onda birini ve halka açık
şirketlerde yirmide birini temsil eden payların
sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki
asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar
verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine,
davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en
yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı
pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya
duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir
çözüme karar verebilir.
II - Hükümleri
1. Tescil ve ilan
MADDE 532-
(1) Sona erme, iflastan ve mahkeme
kararından başka bir sebepten ileri gelmişse,
yönetim kurulunca ticaret siciline tescil ve ilan
ettirilir.
2. Sonuçlar
MADDE 533-
(1) Sona eren şirket tasfiye hâline
girer; Kanundaki istisnalar saklıdır.
(2) Tasfiye hâlindeki şirket, pay
sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye
sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret
unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak
kullanır. Bu hâlde organlarının yetkileri tasfiye
amacıyla sınırlıdır.
III - İflas hâlinde
tasfiye
MADDE 534-
(1) İflas hâlinde tasfiye, iflas idaresi
tarafından İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre
yapılır. Şirket organları temsil yetkilerini, ancak
şirketin iflas idaresi tarafından temsil edilmediği
hususlar için korurlar.
IV - Şirket
organlarının durumu
MADDE 535-
(1) Şirket tasfiye hâline girince,
organların görev ve yetkileri, tasfiyenin
yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri
gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere
özgülenir.
(2) Tasfiye işlerinin gereklerinden olan
hususlar hakkında karar vermek üzere genel kurul
tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrılır.
B) Tasfiye
I - Tasfiye memurları
1. Atama
MADDE 536-
(1) Esas sözleşme veya genel kurul
kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde,
tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Tasfiye
memurları pay sahiplerinden veya üçüncü kişilerden
olabilir. Tasfiye ile görevlendirilenler esas
sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse
olağan ücrete hak kazanırlar.
(2) Yönetim kurulu, tasfiye memurlarını
ticaret siciline tescil ve ilan ettirir. Tasfiye
işlerinin yönetim kurulunca yapılması hâlinde de bu
hüküm uygulanır.
(3) Şirketin feshine mahkemenin karar verdiği
hâllerde tasfiye memuru mahkemece atanır.
(4) Temsile yetkili tasfiye memurlarından en
az birinin Türk vatandaşı olması ve yerleşim yerinin
Türkiye’de bulunması şarttır.
2. Görevden alma
MADDE 537-
(1) Esas sözleşme veya genel kurul
kararıyla atanmış tasfiye memurları ve bu görevi
yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul
tarafından her zaman görevden alınabilir ve
yerlerine yenileri atanabilir.
(2) Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve
haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye
memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine
yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye
memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve
ilan olunurlar.
(3) Şirketi temsile yetkili tasfiye
memurlarından hiçbiri Türk vatandaşı değilse ve
hiçbirinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa,
mahkeme pay sahiplerinden veya alacaklılardan
birinin veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
istemiyle, söz konusu şarta uygun birini tasfiye
memuru olarak atar.
3. Aktifleri satma
yetkisi
MADDE 538-
(1) Genel kurul aksini
kararlaştırmamışsa, tasfiye memurları şirketin
aktiflerini pazarlık yoluyla da satabilirler.
(2) Önemli miktarda aktiflerin toptan
satılabilmesi için genel kurulun kararı gereklidir.
Bu karar hakkında 421 inci maddenin üçüncü ve
dördüncü fıkraları uygulanır.
4. Yetkilerin
sınırlandırılması ve genişletilmesi
MADDE 539-
(1) Tasfiye memurlarına Kanunla tanınmış
yetkiler devredilemez; ancak, belirli uygulama
işlemlerinin yapılabilmesi için, tasfiye
memurlarından biri diğerine veya üçüncü bir kişiye
temsil yetkisi verebilir.
(2) Tasfiye memurlarının üçüncü kişilerle
tasfiye amacı dışında yaptığı işlemler şirketi
bağlar; meğerki, üçüncü kişinin işlemin tasfiye
amacının dışında olduğunu bildiği veya hâlin
gereğinden bilmemesinin mümkün olamayacağı ispat
edilsin. Tasfiyenin sadece tescil ve ilan edilmesi,
bu hususun ispatı için yeterli delil değildir.
(3) Tasfiye memurları birden fazla ise, aksi
genel kurul kararında veya esas sözleşmede
öngörülmemişse, şirketin bağlanabilmesi için
imzaya yetkili iki tasfiye memurunun şirket
unvanı altında imza atması gereklidir. Tasfiye
hâlindeki şirketi tasfiye ile ilgili konularda
mahkemelerde ve dış ilişkide tasfiye memurları
temsil eder.
(4) Tasfiye memurunun görevini yerine
getirdiği sırada işlediği haksız fiilden şirket de
sorumludur.
II - Tasfiye işleri
1. İlk envanter ve
bilanço
MADDE 540-
(1) Tasfiye memurları görevlerine başlar
başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki
durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına
değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin
malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu
gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel
kurulun onayına sunarlar.
(2) Envanter ve bilançonun onaylanmasından
sonra, tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı
bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el
koyarlar.
2. Alacaklıların
çağrılması ve korunması
MADDE 541-
(1) Alacaklı oldukları şirket defterlerinden
veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri
bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer
alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve
şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda
esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta
arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş
bulunduğu konusunda bilgilendirilirler ve
alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye
çağrılırlar.
(2) Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde
bulunmazlarsa alacaklarının tutarı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir.
(3) Şirketin, henüz muaccel olmayan veya
hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak
tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi
borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış
veya şirket varlığının pay sahipleri arasında
paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış
olsun.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı hükümlere
aykırı hareket eden tasfiye memurları haksız olarak
ödedikleri paralardan dolayı 553 üncü madde uyarınca
sorumludur.
3. Diğer tasfiye işleri
MADDE 542-
(1) Tasfiye memurları;
a)
Şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, gereğinde
pay bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını
tahsil etmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket
borçlarının, ilk tasfiye bilançosundan ve
alacaklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan
duruma göre, şirket varlığından fazla olmadığı
saptanmışsa, bu borçları ödemekle yükümlüdürler.
b)
Tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem yapamazlar.
c)
Şirket borçları şirket varlığından fazla olduğu
takdirde durumu derhâl şirketin merkezinin bulunduğu
yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirirler;
mahkeme iflasın açılmasına karar verir.
d)
Tasfiyenin uzun sürmesi hâlinde, her yıl sonu için
tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye
sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula
sunarlar.
e)
Şirketin bütün mal ve haklarının korunması için
düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi
gereken önlemleri alır ve tasfiyeyi mümkün olan en
kısa sürede bitirirler.
f)
Tasfiye işlemlerinin düzenli yürütülmesi ve
güvenliği için gereken defterleri tutarlar.
g)
Tasfiye sırasında elde edilen paralardan şirketin
süregelen harcamaları için gerekli olan para dışında
kalan paraları, bir bankaya şirket adına yatırırlar.
h)
Vadesi gelmemiş borçları, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan oran
üzerinden iskonto ederek derhâl öderler. Alacaklılar
bu ödemeyi kabul etmek zorundadır. Kanun gereği
iskonto edilmesi mümkün olmayan alacaklar bu
hükümden müstesnadır.
i)
Pay sahiplerine tasfiye işlerinin durumu hakkında
bilgi ve istedikleri takdirde bu konuda imzalı belge
verirler.
4. Tasfiye sonucu
dağıtma
MADDE 543-
(1) Tasfiye hâlinde bulunan şirketin
borçları ödendikten ve pay bedelleri geri
verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede
aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında,
ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında
dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde
esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır.
(2) Alacaklılara üçüncü kez yapılan çağrı
tarihinden itibaren bir yıl geçmedikçe kalan varlık
dağıtılamaz. Şu kadar ki, hâl ve duruma göre
alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı
takdirde mahkeme bir yıl geçmeden de dağıtmaya izin
verebilir.
(3) Esas sözleşme ve genel kurul kararında
aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak
yapılır.
5. Defterlerin
saklanması
MADDE 544-
(1) Tasfiyenin sonunda defterler ve
tasfiyeye ilişkin olanlar da dâhil, belgeler 82 nci
madde uyarınca saklanır.
III - Şirket unvanının
sicilden silinmesi
MADDE 545-
(1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine
şirkete ait ticaret unvanının sicilden silinmesi
tasfiye memurları tarafından sicil müdürlüğünden
istenir. İstem üzerine silinme tescil ve ilan
edilir.
IV - Uygulanacak diğer
hükümler
MADDE 546-
(1) Pay sahipleri ile tasfiye memuru veya
memurları arasındaki uyuşmazlıkların çözümü basit
yargılama usulüne tabidir. Mahkeme, gerekli görürse
tasfiye memurlarıyla ilgili pay sahiplerini
dinleyerek, kararını otuz gün içinde verir.
(2) Tasfiye memurlarının sorumluluğu hakkında
553 üncü madde hükmü uygulanır.
(3) Tasfiyeye ilişkin genel kurul kararları
418 inci madde uyarınca alınır.
C) Ek tasfiye
MADDE 547-
(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek
tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu
anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu
üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya
kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat
getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden
tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları
için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya
birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil
ve ilan ettirir.
D) Tasfiyeden dönülmesi
MADDE 548-
(1) Şirket sürenin dolmasıyla veya genel
kurul kararıyla sona ermiş ise, pay sahipleri
arasında şirket malvarlığının dağıtımına başlanılmış
olmadıkça, genel kurul şirketin devam etmesini
kararlaştırabilir. Devam kararının sermayenin en az
yüzde altmışının oyu ile alınması gerekir. Esas
sözleşme ile bu nisap ağırlaştırılabilir ve başkaca
önlemler öngörülebilir. Tasfiyeden dönülmesine
ilişkin genel kurul kararını tasfiye memuru tescil
ve ilan ettirir.
(2) Şirket, iflasın açılmasıyla sona ermiş
olmasına rağmen iflas kaldırılmışsa veya iflas,
konkordatonun uygulanmasıyla sona ermişse şirket
devam eder.
(3) Tasfiye memuru iflasın kaldırıldığına
ilişkin kararı ticaret siciline tescil ettirir.
Tescil istemine, pay bedellerinin ve tasfiye
paylarının pay sahipleri arasında dağıtılmasına
başlanmadığına ilişkin belge de eklenir.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Hukuki Sorumluluk
A) Sorumluluk hâlleri
I - Belgelerin ve
beyanların kanuna aykırı olması
MADDE 549-
(1) Şirketin kuruluşu, sermayesinin
artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme,
tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi
işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin,
taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış,
hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin
saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna
aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri
düzenleyenler veya beyanları yapanlar ile
kusurlarının varlığı hâlinde bunlara katılanlar
sorumludur.
II - Sermaye hakkında
yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi
MADDE 550-
(1) Sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış
veya karşılığı kanun veya esas sözleşme hükümleri
gereğince ödenmemişken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş
gibi gösterenler ile kusurlu olmaları şartıyla,
şirket yetkilileri, bu payları üstlenmiş kabul
edilirler ve payların karşılıkları ile zararı
faiziyle birlikte müteselsilen öderler.
(2) Sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme
yeterliliğinin bulunmadığını bilen ve buna onay
verenler, söz konusu borcun ödenmemesinden doğan
zarardan sorumludurlar.
III - Değer
biçilmesinde yolsuzluk
MADDE 551-
(1) Ayni sermayenin veya devralınacak
işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline
oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve
aynın niteliğini veya durumunu farklı
gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk
yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur.
IV - Halktan para
toplamak
MADDE 552-
(1) Bir anonim veya başka bir şirket
kurmak, şirketin sermayesini artırmak amacıyla veya
vaadiyle halktan para toplanabilmesi için Sermaye
Piyasası Kurulundan izin alınır. Bu iznin esas ve
usulleri Sermaye Piyasası Kurulu tarafından
düzenlenir. Sermaye Piyasası Kurulu, izinsiz para
toplanması girişiminin ve başlanmışsa para
toplanmasının tedbiren, hemen durdurulmasını,
toplanan paraların koruma altına alınmasını, gerekli
diğer önlemlerin uygulanmasını, gereğinde kayyım
atanmasını, Ankara Asliye Ticaret mahkemesinden de
isteyebilir. Sermaye Piyasası Kurulunun istemi için
teminat istenemez. Bu hükme aykırı olarak para
toplayanlar ve fiilden haberli olan kurumlar ile
ilgili şirketin yönetim kurulu üyeleri,
yöneticileri ve girişimcileri toplanan paranın
derhâl Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen bir
mevduat veya katılım bankasına yatırılmasından
müteselsilen sorumludurlar. Alınan tedbir veya
hacizden itibaren altı ay içinde aynı mahkemede dava
açılır.
(2) İznin varlığı hâlinde, toplanan tutarlar,
izin tarihinden itibaren altı ay içinde öngörülen
amaca uygun olarak kullanılmadığı veya ciddi bir
şekilde kullanılmaya başlanılmadığı takdirde birinci
fıkra hükmü uygulanır. Mahkeme süreyi uzatabilir.
(3) Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri
saklıdır.
V - Kurucuların,
yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin
ve tasfiye memurlarının sorumluluğu
MADDE 553-
(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri,
yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas
sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri
takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça,
hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket
alacaklılarına karşı verdikleri zarardan
sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir
görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına
devreden organlar veya kişiler, bu görev ve
yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul
derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli
hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu
olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna
veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar
sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama
durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek
geçersiz kılınamaz.
VI - Denetçinin ve
işlem denetçilerinin sorumluluğu
MADDE 554-
(1) Şirketin ve şirketler topluluğunun
yılsonu ve konsolide finansal tablolarını,
raporlarını, hesaplarını denetleyen denetçi;
şirketin kuruluşunu, sermaye artırımını,
azaltılmasını, birleşmeyi, bölünmeyi, tür
değiştirmeyi, menkul kıymet ihracını veya herhangi
bir diğer şirket işlem ve kararını denetleyen işlem
denetçisi ve özel denetçiler; kanuni görevlerinin
yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettikleri
takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile
şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar
dolayısıyla sorumludur. Kusuru iddia eden ispatlar.
B) Şirketin zararı
I - Genel olarak
MADDE 555-
(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini,
şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay
sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini
isteyebilirler.
(2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve
maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme,
dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler
davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay
sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre
paylaştırır.
II - İflas hâlinde
MADDE 556-
(1) Zarara uğrayan şirketin iflası
hâlinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme
hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak, pay
sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri
önce iflas idaresince ileri sürülür.
(2) İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen
davayı açmadığı takdirde, her pay sahibi veya şirket
alacaklısı mezkûr davayı ikame edebilir. Elde edilen
hasıla, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, önce
dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine
tahsis olunur; bakiye, sermaye payları oranında
davacı pay sahiplerine ödenir; artan iflas masasına
verilir.
(3) Şirketin istemlerinin devrine ilişkin
İcra ve İflas Kanununun 245 inci maddesi hükmü
saklıdır.
III - Teselsül ve
başvuru
MADDE 557-
(1) Birden çok kişinin aynı zararı
tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her
biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar
şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu
zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu
olur.
(2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın
tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı
davada her bir davalının tazminat borcunu
belirlemesini isteyebilir.
(3) Birden çok sorumlu arasındaki başvuru,
durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim
tarafından belirlenir.
IV - İbra
1. İbranın etkisi
MADDE 558-
(1) İbra kararı genel kurul kararıyla
kaldırılamaz. 445 inci madde hükmü saklıdır.
(2) Şirket genel kurulunun, sorumluluktan
ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan
maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya
olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı
iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını
kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra
tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.
2. Kuruluş ve sermaye
artırımında ibra
MADDE 559-
(1) Kurucuların, yönetim kurulu
üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve
sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin
tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh
ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden
sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun
onayıyla geçerlilik kazanır. Bununla beraber,
esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde
yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve
ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra
genel kurulca onaylanmaz.
V - Zamanaşımı
MADDE 560-
(1) Sorumlu olanlara karşı tazminat
istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu
öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı
doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş
yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu
fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa
göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa,
tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.
VI - Yetkili mahkeme
MADDE 561-
(1) Sorumlular aleyhinde şirketin
merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde
dava açılabilir.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Cezai Sorumluluk
A) Suçlar ve cezalar
MADDE 562-
(1) Bu Kanunun;
a)
64 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki defter tutma
yükümünü yerine getirmeyenler,
b)
64 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
belgelerin kopyasını sağlamayanlar,
c)
64 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli
onayları yaptırmayanlar,
d)
65 inci maddesine uygun olarak defterlerini
tutmayanlar,
e)
66 ncı maddesine aykırı hileli envanter çıkaranlar,
f)
86 ncı maddesine göre belgeleri ibraz etmeyenler,
ikiyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla
cezalandırılırlar.
(2) Bu Kanunun 88 inci maddesine aykırı hareket
edenler yüz günden üçyüz güne kadar adli para
cezasıyla cezalandırılırlar.
(3) Bu Kanunun 199 uncu maddesinin birinci ve
dördüncü fıkralarına aykırı hareket edenler iki
yıla kadar hapis ve adli para cezasıyla
cezalandırılırlar.
(4) Bu Kanun hükümlerine göre tutulmakla veya
muhafaza edilmekle yükümlü olunan defter, kayıt ve
belgeler ile bunlara ilişkin bilgileri, denetime
tabi tutulan gerçek veya tüzel kişiye ait olup
olmadığına bakılmaksızın, 210 uncu maddenin birinci
fıkrasına göre denetime yetkili olanlarca
istenmesine rağmen vermeyenler veya eksik verenler
ya da bu denetim elemanlarının görevlerini
yapmalarını engelleyenler, fiilleri daha ağır cezayı
gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç
aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılırlar.
(5) Bu Kanunun;
a)
349 uncu maddesine aykırı beyanda bulunan kurucular,
b)
351 inci maddesine aykırı rapor veren kurum
denetçisi,
c)
358 inci maddesine aykırı olarak şirkete
borçlananlar,
d)
395 inci maddesine aykırı olarak şirkete
borçlananlar,
üçyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla
cezalandırılırlar.
(6) Bu Kanunun 524 üncü maddesindeki ilanı
yaptırmayanlar ikiyüz günden az olmamak üzere adli
para cezasıyla cezalandırılırlar.
(7) Bu Kanunun 527 nci maddesine aykırı hareket
edenler, Türk Ceza Kanununun 239 uncu maddesi
hükümlerine göre cezalandırılırlar.
(8) Bu Kanunun 549 uncu maddesine aykırı hareket
edenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılırlar.
(9) Bu Kanunun 550 nci maddesine aykırı hareket
edenler üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para
cezasıyla cezalandırılırlar.
(10) Bu Kanunun 551 inci maddesine aykırı hareket
edenler üç aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılırlar.
(11) Bu Kanunun 552 nci maddesine aykırı hareket
edenler altı aya kadar hapis cezasıyla
cezalandırılırlar.
(12) Bu Kanunun 1524 üncü maddesinde öngörülen
internet sitesini bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
itibaren üç ay içinde oluşturmayan veya internet
sitesi mevcut ise aynı süre içinde internet
sitesinin bir bölümünü bilgi toplumu hizmetlerine
özgülemeyen anonim şirket yönetim kurulu üyeleri,
limited şirket müdürleri ve sermayesi paylara
bölünmüş komandit şirkette yönetici olan komandite
ortaklar altı aya kadar hapis ve yüz günden üçyüz
güne kadar adli para cezasıyla ve aynı madde
uyarınca internet sitesine konulması gereken içeriği
usulüne uygun bir şekilde koymayan bu bentte sayılan
failler üç aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli
para cezasıyla cezalandırılırlar.
(13) Birinci ilâ onbirinci fıkra kapsamındaki
fiiller daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç
oluşturmadığı takdirde, birinci ilâ onbirinci fıkra
hükümlerine göre cezalandırılırlar.
B) Soruşturma ve
kovuşturma usulü
MADDE 563-
(1) 562 nci maddede belirlenen suçlar resen
takip olunur.
BEŞİNCİ KISIM
Sermayesi Paylara
Bölünmüş Komandit Şirket
A) Tanımı
MADDE 564-
(1) Sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından
bir veya birkaçı şirket alacaklılarına karşı bir
kollektif şirket ortağı, diğerleri bir anonim şirket
pay sahibi gibi sorumlu olan şirkettir. Sermaye,
paylara bölünmeksizin sermayesi sadece birden çok
komanditerin sermayeye katılma oranlarını göstermek
amacıyla kısımlara ayrılmış bulunuyorsa komandit
şirket hükümleri uygulanır.
B) Uygulanacak hükümler
MADDE 565-
(1) Komanditelerin birbirleriyle,
komanditerlerin tümüyle ve üçüncü kişilerle hukuki
ilişkileri, özellikle şirketin yönetimine ve
temsiline ilişkin görev ve yetkileri, şirketten
ayrılmaları, komandit şirketlerdeki hükümlere
tabidir.
(2) Birinci fıkrada gösterilen hususların
dışında, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça anonim
şirket hükümleri uygulanır.
C) Kuruluş
I - Esas sözleşme
1. Şekil
MADDE 566-
(1) Esas sözleşme yazılı şekilde
düzenlenir, kurucularla komandite ortakların tümü
tarafından imzalanır; imzaların noterce onaylanması
gerekir.
(2) İzin alınmasına ilişkin 333 üncü madde
uygulanmaz.
2. İçeriği
MADDE 567-
(1) Esas sözleşme, ikinci fıkrasının (f)
bendi hariç olmak üzere 339 uncu maddede yer alan
tüm kayıtları içermelidir.
II - Kurucular
MADDE 568-
(1) Esas sözleşmeyi imzalayanlarla
şirkete paradan başka sermaye koyanların tümü kurucu
sayılır.
(2) Kurucular beş kişiden az olamaz.
Kuruculardan en az birinin komandite olması şarttır.
Kurucu sıfatını haiz olan komanditerlerin sahip
oldukları payların her birinin tutarının esas
sözleşmeye yazılması gerekir.
III - Uygulanacak
hükümler
MADDE 569-
(1) Kuruluşa, anonim şirketlerin
kuruluşuna ilişkin hükümler uygulanır.
D) Yönetim
I - Uygulanacak
hükümler
MADDE 570-
(1) Anonim şirketlerin yönetim kurulunun
görevleriyle sorumluluklarına ilişkin hükümleri,
yönetici olan komandite ortaklar hakkında da
geçerlidir.
II - Görevden alınma
MADDE 571-
(1) Şirketi yönetmek ve temsil etmekle
görevli olan komandite ortaklar, kollektif şirketin
yönetimine ve temsiline görevli ortaklar için
kanunda belirlenen hâllerde ve öngörülen şartlar
uyarınca görevden alınabilirler. Görevden alma
kararının tescili ile, görevden alınan ortağın
şirketin bu tarihten sonra doğacak borçlarından
dolayı kişisel sorumlulukları sona erer.
III - Rekabet yasağı
MADDE 572-
(1) Komandite ortak diğer komanditelerin
ve genel kurulun izni olmaksızın şirketin işletme
konusuna giren bir iş yapamayacağı gibi bu tür
ticaretle uğraşan bir şirkete sorumluluğu
sınırlandırılmamış ortak sıfatıyla da katılamaz.
(2) Bu madde hükmüne aykırı hareket eden
komandite ortak hakkında kollektif şirkete ilişkin
hükümler uygulanır.
ALTINCI KISIM
Limited Şirket
BİRİNCİ BÖLÜM
Tanım ve Kuruluş
A) Kavram
MADDE 573-
(1) Limited şirket, bir veya daha çok
gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı
altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu
sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.
(2) Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp,
sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını
ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme
ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle
yükümlüdürler.
(3) Limited şirket, kanunen yasak olmayan her
türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir.
B) Ortakların sayısı
MADDE 574-
(1) Ortakların sayısı elliyi aşamaz.
(2) Ortak sayısı bire düşerse durum, bu sonucu
doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde
müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler, bildirimin
alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna
kadar, şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın
adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve
ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan sorumlu
olurlar. Aynı yükümlülük, şirketin bir ortakla
kurulduğu hâllerde de geçerlidir.
(3) Şirket, tek ortağının kendisinin olacağı
bir şirkete dönüşeceği sonucunu doğuracak şekilde
esas sermaye payını iktisap edemez.
C) Şirket sözleşmesi
I - Şekil
MADDE 575-
(1) Şirket sözleşmesinin yazılı şekilde
yapılması ve kurucuların imzalarının noterce
onaylanması şarttır.
II - İçerik
1. Zorunlu kayıtlar
MADDE 576-
(1) Şirket sözleşmesinde aşağıdaki
kayıtların açıkça yer alması gereklidir:
a)
Şirketin ticaret unvanı ve merkezinin bulunduğu yer.
b)
Esaslı noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış bir
şekilde, şirketin işletme konusu.
c)
Esas sermayenin itibarî tutarı, esas sermaye
paylarının sayısı, itibarî değerleri, varsa
imtiyazlar, esas sermaye paylarının grupları.
d)
Müdürlerin adları, soyadları, unvanları,
vatandaşlıkları.
e)
Şirket tarafından yapılacak ilanların şekli.
2. Şirket sözleşmesinde
öngörülmeleri şartıyla bağlayıcı olan hükümler
MADDE 577-
(1) Aşağıdaki kayıtlar, şirket
sözleşmesinde öngörüldükleri takdirde bağlayıcı
hükümlerdir:
a)
Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılmasına
ilişkin kanuni hükümlerden ayrılan düzenlemeler.
b)
Ortaklara veya şirkete, esas sermaye payları ile
ilgili olarak önerilmeye muhatap olma, önalım, geri
alım ve alım hakları tanınması.
c)
Ek ödeme yükümlülüklerinin öngörülmesi, bunların
şekli ve kapsamı.
d)
Yan edim yükümlülüklerinin öngörülmesi, bunların
şekli ve kapsamı.
e)
Belirli veya belirlenebilir ortaklara veto hakkı
veya bir genel kurul kararının oylanması sonucunda
oyların eşit çıkması hâlinde bazı ortaklara üstün oy
hakkı tanıyan hükümler.
f)
Kanunda ya da şirket sözleşmesinde öngörülmüş
bulunan yükümlülüklerin hiç ya da zamanında yerine
getirilmemeleri hâlinde uygulanabilecek sözleşme
cezası hükümleri.
g)
Kanuni düzenlemeden ayrılan rekabet yasağına ilişkin
hükümler.
h)
Genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin özel
hak tanıyan hükümler.
ı)
Genel kurulda karar almaya, oy hakkına ve oy
hakkının hesaplanmasına ilişkin kanuni düzenlemeden
ayrılan hükümler.
i)
Şirket yönetiminin üçüncü bir kişiye bırakılmasına
ilişkin yetki hükümleri.
j)
Bilanço kârının kullanılması hakkında kanundan
ayrılan hükümler.
k)
Çıkma hakkının tanınması ile bunun kullanılmasının
şartları, bu hâllerde ödenecek olan ayrılma
akçesinin türü ve tutarı.
l)
Ortağın şirketten çıkarılmasına ilişkin özel
sebepleri gösteren hükümler.
m)
Kanunda belirtilenler dışında öngörülen sona erme
sebeplerine dair hükümler.
3. Ayni sermaye, ayni
devralmalar ve özel menfaatler
MADDE 578-
(1) Ayni sermaye, ayınların veya
işletmelerin devralınması ve özel menfaatler
hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler
uygulanır.
4. Emredici hükümler
MADDE 579-
(1) Şirket sözleşmesi, bu Kanunun limited
şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna
açıkça cevaz verilmişse sapabilir. Diğer kanunların
öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı nitelikteki
şirket sözleşmesi hükümleri, o kanuna özgülenmiş
olarak hüküm doğururlar.
D) Sermaye
I - En az tutar
MADDE 580-
(1) Limited şirketin esas sermayesi en az
onbin Türk Lirasıdır.
(2) Bu maddede yazılı en az tutar, Bakanlar
Kurulunca on katına kadar artırılabilir.
II - Ayni sermaye
MADDE 581-
(1) Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak,
haciz veya tedbir bulunmayan; nakden
değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî
mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da
dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak
konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari
itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye
olamaz.
(2) 127 nci madde hükmü saklıdır.
III - Mal bedelleri ve
kurucu menfaatleri
MADDE 582-
(1) Kurucular tarafından, kurulmakta bulunan
şirketle ilgili olarak, şirket hesabına alınan
malların bedelleri ile şirketin kurulmasında hizmeti
geçenlere tanınan menfaatler şirket sözleşmesine
yazılır.
(2) 128 inci madde hükmü saklıdır.
E) Esas sermaye payları
MADDE 583-
(1) Şirket sözleşmesinde esas sermaye
paylarının itibarî değerleri en az yirmibeş Türk
Lirası olarak belirlenebilir. Şirketin durumunun
iyileştirilmesi amacıyla bu değerin altına
inilebilir.
(2) Esas sermaye paylarının itibarî değerleri farklı
olabilir. Ancak, esas sermaye paylarının
değerlerinin yirmibeş Türk Lirası veya bunun katları
olması şarttır. Bir esas sermaye payının vereceği
oyun, 618 inci madde uyarınca itibarî değere göre
hesaplanması, esas sermaye payının bölünmesi
değildir. Aynı hüküm bir hakkın veya yükümlülüğün
itibarî değere göre belirlendiği durumlar için de
geçerlidir.
(3) Bir ortak birden fazla esas sermaye payına sahip
olabilir.
(4) Esas sermaye payları itibarî değerden veya bu
değeri aşan bir bedelle çıkarılabilir.
(5) Esas sermaye payının bedeli şirket sözleşmesinde
öngörüldüğü şekilde, nakit veya ayın olarak veya bir
alacağın takası yoluyla yahut sermaye artırımında
olduğu gibi, serbestçe kullanılabilecek
özkaynakların esas sermayeye dönüştürülmesi yoluyla
ödenir.
F) İntifa senetleri
MADDE 584-
(1) Şirket sözleşmesinde intifa
senetlerinin çıkarılması öngörülebilir; bu konuda
anonim şirketlere ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
G) Kuruluş
I - Kurulma anı
MADDE 585-
(1) Şirket, kanuna uygun olarak
düzenlenen şirket sözleşmesinde, kurucuların limited
şirket kurma iradelerini açıklayıp, sermayenin
tamamını şartsız taahhüt etmeleri ve nakit kısmı
hemen ve tamamen ödemeleriyle kurulur. 588 inci
maddenin birinci fıkrası saklıdır.
II - Tescil
1. İstem
MADDE 586-
(1) Şirket sözleşmesinin 575 inci maddede
öngörüldüğü şekilde düzenlenmesinden sonra, tescil
için, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret
siciline başvurulur.
(2) Başvuru, müdürlerin tümü tarafından
imzalanır. Başvuruya aşağıdaki belgeler eklenir:
a)
Şirket sözleşmesinin onaylanmış bir örneği.
b)
Ekleri ile birlikte 349 uncu maddeye göre
düzenlenmiş kurucular beyanı ve Bakanlıkça
istenilmesi hâlinde 351 inci madde uyarınca
hazırlanmış işlem denetçisi raporu.
c)
Yerleşim yerleri de gösterilerek şirketi temsile
yetkili kişileri ve denetçinin seçimini gösterir
belge.
(3) Dilekçede şu kayıtlar yer alır:
a)
Bütün ortakların adları ve soyadları veya unvanları,
yerleşim yerleri, vatandaşlıkları.
b)
Her ortağın üstlendiği esas sermaye payı ve ödediği
toplam tutar.
c)
İster ortak ister üçüncü kişi olsun, müdürlerin
adları ve soyadları veya unvanları.
d)
Şirketin ne suretle temsil edileceği.
2. Tescil ve ilan
MADDE 587-
(1) Şirket sözleşmesinin tamamı,
kurucuların imzalarının noterce onaylanmasını
izleyen otuz gün içinde, şirketin merkezinin
bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Tescil ve
ilan edilen şirket sözleşmesine, aşağıda sayılanlar
dışında, 36 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü
uygulanmaz:
a)
Şirket sözleşmesinin tarihi.
b)
Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.
c)
Esas noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış şekilde
şirketin işletme konusu; şirket sözleşmesinde bu
konuda bir hüküm varsa, şirketin süresi.
d)
Esas sermayenin itibarî değeri.
e)
Gerçek kişi ortağın adı ve soyadı, yerleşim yeri,
tüzel kişi ortakların unvanı, merkezleri ve her
ortağın üstlendiği esas sermaye payları.
f)
Ayni sermayenin konusu ve bu tür sermayenin
karşılığında verilecek esas sermaye payları; bir
aynın devralınması hâlinde ilgili sözleşmenin
konusu, sözleşmenin karşı tarafı, şirketin
borçlandığı karşı edim; özel menfaatlerin içerik ve
değeri.
g)
Öngörülmüş ise, intifa senetlerinin sayısı ve
bunlara sağlanan hakların içeriği.
h)
Müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer
kişilerin adları, soyadları veya unvanları ve
yerleşim yerleri.
ı)
Temsil yetkisinin kullanılma şekli.
i)
Denetçinin yerleşim yeri, merkezi, varsa ticaret
siciline tescil edilmiş şubesi, denetçinin yeminli
mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir
olması hâlinde adı, soyadı, yerleşim yeri, meslek
odası numarası.
j)
Şirket sözleşmesinde öngörülmüş bulunan imtiyaz, ek
yükümlülük veya yan edim yükümlülükleri, esas
sermaye payları ile ilgili önerilmeye muhatap olma,
önalım, geri alım ve alım hakları.
k)
Şirket tarafından yapılacak olan ilanların şekli,
türü ve şirket sözleşmesinde bu konuda bir hüküm
bulunduğu takdirde, müdürlerin ortaklara ne şekilde
bildirimde bulunacakları.
III - Tüzel kişilik
MADDE 588-
(1) Şirket, ticaret siciline tescil ile
tüzel kişilik kazanır.
(2) Şirketçe kabul olunmadığı takdirde,
kuruluş giderleri kurucular tarafından karşılanır.
Bunların pay sahiplerine rücû hakları yoktur.
(3) Tescilden önce şirket adına işlem yapanlar, bu
işlemler dolayısıyla şahsen ve müteselsilen
sorumludur.
(4) Bu gibi taahhütlerin, ileride kurulacak şirket
adına yapıldıklarının açıkça bildirilmeleri ve
şirketin ticaret siciline tescilini izleyen üç aylık
süre içinde şirket tarafından kabul edilmeleri
koşuluyla, bunlardan yalnız şirket sorumlu olur.
İKİNCİ BÖLÜM
Şirket Sözleşmesinin
Değiştirilmesi
A) Genel olarak
MADDE 589-
(1) Aksi şirket sözleşmesinde
öngörülmediği takdirde, şirket sözleşmesi, esas
sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların
kararıyla değiştirilebilir. 621 inci madde hükmü
saklıdır.
(2) Şirket sözleşmesinde yapılan her
değişiklik tescil ve ilan edilir.
B) Özel değişiklikler
I - Esas sermayenin
artırılması
1. İlke
MADDE 590-
(1) Şirketin kuruluşu hakkındaki
hükümlere ve özellikle sermayenin ayın olarak
konması ve bir işletme ile ayınların devralınmasına
dair kurallara uymak şartıyla esas sermaye
artırılabilir.
2. Rüçhan hakkı
MADDE 591-
(1) Şirket sözleşmesinde veya artırma
kararında aksi öngörülmemişse, her ortak, esas
sermaye payı oranında, esas sermayenin artırılmasına
katılmak hakkını haizdir.
(2) Genel kurulun sermaye artırımına ilişkin
kararıyla, ortakların yeni payları almaya ilişkin
rüçhan hakkı, ancak haklı sebeplerin varlığında ve
621 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde
öngörülen nisapla sınırlandırılabilir veya
kaldırılabilir. Özellikle, işletmelerin, işletme
kısımlarının, iştiraklerin devralınmaları ve
işçilerin şirkete katılmaları haklı sebep olarak
kabul edilebilir. Rüçhan hakkının sınırlandırılması
veya kaldırılması suretiyle hiç kimse haklı
görülemeyecek şekilde yararlandırılamaz veya kayba
uğratılamaz.
(3) Rüçhan hakkının kullanılabilmesi için en az
onbeş gün süre verilir.
II - Esas sermayenin
azaltılması
MADDE 592-
(1) Anonim şirketlerin esas sermayenin
azaltılmasına ilişkin hükümleri limited şirketlere
kıyas yoluyla uygulanır. Esas sermaye borca batık
bilançonun iyileştirilmesi amacıyla, ancak şirket
sözleşmesinde öngörülen ek ödeme yükümlülüklerinin
tamamen ödenmesi hâlinde azaltılabilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ortakların Hak ve
Borçları
A) Esas sermaye payının
işlemlere konu olması
I - Genel olarak
MADDE 593-
(1) Esas sermaye payının şirketçe
iktisabına ilişkin 612 nci maddenin ikinci
fıkrasında öngörülen hâller dışında, esas sermaye
payı, ortaklar arasındaki devirler de dâhil olmak
üzere sadece aşağıdaki hükümler uyarınca
devredilebilir ve miras yoluyla geçer.
(2) Esas sermaye pay senetleri ispat aracı
şeklinde veya nama yazılı olarak düzenlenir. Ek
ödeme ve yan edim yükümlülüklerinin, ağırlaştırılmış
veya bütün ortakları kapsayacak biçimde düzenlenmiş
rekabet yasağının ve şirket sözleşmesinde öngörülmüş
önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım
haklarının, bu senetlerde açıkça belirtilmesi
gereklidir.
II - Pay defteri
MADDE 594-
(1) Şirket, esas sermaye paylarını içeren
bir pay defteri tutar. Ortakların, adları,
adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye
payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve
geçişleri itibarî değerleri, grupları ve esas
sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları,
sahiplerinin adları ve adresleri bu deftere yazılır.
(2) Ortaklar pay defterini inceleyebilir.
III - Esas sermaye
payının geçişi hâlleri
1. Devir
MADDE 595-
(1) Esas sermaye payının devri ve devir
borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve
tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir
sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri;
rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları
kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus,
önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım
hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da
belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse,
esas sermaye payının devri için, ortaklar genel
kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli
olur.
(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü
düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep
göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının
devri yasaklanabilir.
(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya
genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı
sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan
edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın
ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen
teminat verilmemişse, genel kurul şirket
sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı
reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel
kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.
2. Miras, eşler
arasındaki mal rejimi ve icra
MADDE 596-
(1) Esas sermaye payının, miras, eşler
arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra
yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar,
genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye
payını iktisap eden kişiye geçer.
(2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden
itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği
kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için,
şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi
tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına,
gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği
kişiye önermesi şarttır.
(3) Red kararı, devrin gerçekleştiği günden
itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red,
bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre
içinde alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini
etkilemez.
(4) Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının
geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse
onayını vermiş sayılır.
3. Gerçek değerin
belirlenmesi
MADDE 597-
(1) Kanunda veya şirket sözleşmesinde
esas sermaye payının bedeli olarak gerçek değerin
öngörüldüğü durumlarda, taraflar anlaşamamışlarsa bu
değer, taraflardan birinin istemi üzerine, şirket
merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret
mahkemesince belirlenir.
(2) Mahkeme, yargılama ve değer belirleme
giderlerini kendi takdirine göre paylaştırır.
Mahkemenin kararı kesindir.
4. Tescil
MADDE 598-
(1) Esas sermaye paylarının geçişlerinin
tescil edilmesi için, şirket müdürleri tarafından
ticaret siciline başvurulur.
(2) Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması
hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili
olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir.
Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin
adının bildirilmesi için süre verir.
(3) Sicil kaydına güvenen iyiniyetli kişinin
güveni korunur.
IV - Birden fazla
ortağa ait esas sermaye payı, bu pay üzerinde
çeşitli haklar
1. Paylı mülkiyet
MADDE 599-
(1) Bir esas sermaye payı birden fazla ortağa
ait olduğu takdirde, paydaşlar şirket sözleşmesinde
öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerinden
dolayı şirkete karşı müteselsilen sorumludur.
(2) Paydaşlar, esas sermaye payından doğan
haklarını, ancak atayacakları ortak bir temsilci
aracılığı ile kullanabilirler.
2. İntifa ve rehin
hakkı
MADDE 600-
(1) Bir esas sermaye payı üzerinde intifa hakkı
kurulmasına, esas sermaye payının geçişine ilişkin
hükümler uygulanır.
(2) Şirket sözleşmesiyle, esas sermaye payı üzerinde
rehin hakkı kurulması genel kurulun onayına
bağlanabilir. Bu hâlde geçişe ilişkin hükümler
uygulanır. Genel kurul sadece haklı sebeplerin
varlığında rehin hakkı kurulmasına onay vermekten
kaçınabilir.
(3) Bir esas sermaye payı üzerinde intifa
hakkı bulunması hâlinde, pay intifa hakkı sahibi
tarafından temsil edilir; bu durumda intifa hakkını
haiz kişi, esas sermaye payı sahibinin
menfaatlerini, hakkaniyete uygun bir şekilde
gözetmezse tazminat ile yükümlü olur.
B) Geri verme yasağı
MADDE 601-
(1) Esas sermayenin azaltılması hâli hariç,
ortaklara, esas sermaye payı bedeli geri
verilemeyeceği gibi, ortaklar bu borçtan ibra da
olunamazlar.
C) Ortakların
sorumluluğu
MADDE 602-
(1) Şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla
sadece malvarlığıyla sorumludur.
D) Ek ödeme ve yan edim
yükümlülükleri
I - Ek ödeme
yükümlülüğü
1. Kural
MADDE 603-
(1) Ortaklar şirket sözleşmesiyle, esas sermaye
payı bedeli dışında ek ödeme ile de yükümlü
tutulabilirler. Ortaklardan bu yükümlülüğün yerine
getirilmesi ancak,
a)
Şirket esas sermayesi ile kanuni yedek akçeler
toplamının şirketin zararını karşılayamaması,
b)
Şirketin bu ek araçlar olmaksızın işlerine gereği
gibi devamının mümkün olmaması,
c)
Şirket sözleşmesinde tanımlanan ve özkaynak ihtiyacı
doğuran diğer bir hâlin gerçekleşmiş bulunması,
hâllerinde istenebilir.
(2) İflasın açılması ile ek ödeme yükümlülüğü
muaccel olur.
(3) Ek ödeme yükümlülüğü şirket sözleşmesinde
ancak esas sermaye payını esas alan belirli bir
tutar olarak öngörülebilir. Bu tutar esas sermaye
payının itibarî değerinin iki katını aşamaz.
(4) Her ortak, sadece kendi esas sermaye
payına düşen ek ödemeyi yerine getirmekle
yükümlüdür.
(5) Şartlar gerçekleşmişse, ek ödemeler müdürler
tarafından istenir.
(6) Ek ödeme yükümlülüğünün azaltılması veya
kaldırılması ancak esas sermaye ile kanuni yedek
akçeler toplamının zararları tamamen karşılaması
hâlinde mümkündür. Ek ödeme yükümlülüğünün
azaltılmasına veya kaldırılmasına esas sermayenin
azaltılması hakkındaki hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
2. Yükümlülüğün sürmesi
MADDE 604-
(1) Şirket, ortağın şirketten ayrılmasının
tescil edildiği tarihten itibaren iki yıl içinde
iflas etmiş ise bu eski ortaktan da ek ödeme
yükümlülüğünü yerine getirmesi istenir.
(2) Ek ödeme yükümlülüğü, halef tarafından
yerine getirilmemişse, ortağın sorumluluğu,
yükümlülüğü gerçekleştiği tarihte ortağa karşı ileri
sürülebileceği ölçüde devam eder.
3. Geri ödeme
MADDE 605-
(1) Yerine getirilen ek ödeme yükümlülüğünün
kısmen veya tamamen geri verilebilmesi için ek
ödemeye ilişkin tutarın, serbestçe kullanılabilecek
yedek akçeler ile fonlardan karşılanabilir olması ve
bu durumun işlem denetçisi tarafından doğrulanmış
bulunması şarttır.
II - Yan edim
yükümlülüğü
MADDE 606-
(1) Şirket sözleşmesiyle, şirketin işletme
konusunun gerçekleşmesine hizmet edebilecek yan edim
yükümlülükleri öngörülebilir.
(2) Bir esas sermaye payına bağlı yan edim
yükümlülüklerinin konusu, kapsamı, koşulları
ve diğer önemli noktalar şirket sözleşmesinde
belirtilir. Ayrıntıyı gerektiren konular genel kurul
düzenlemesine bırakılabilir.
(3) Şirket sözleşmesinde açıkça belirtilmiş
bir karşılığı veya uygun bir karşılığı
bulunmayan ve özkaynak ihtiyacını karşılamaya hizmet
eden nakdî ve ayni edim yükümlülükleri, ek ödeme
yükümlülüğüne ilişkin hükümlere tâbîdir.
III - Sonradan
öngörülme
MADDE 607-
(1) Şirket sözleşmesini değiştirip, ek ya da yan
edim yükümlülükleri öngören veya mevcut
yükümlülükleri artıran genel kurul kararları, ancak
ilgili tüm ortakların onayıyla alınabilir.
E) Kâr payı ve ilgili
diğer hükümler
I - Kâr payı ve
yedek akçeler
MADDE 608-
(1) Kâr payı, sadece net dönem kârından ve bunun
için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabilir. Kâr
payı dağıtımına ancak, kanun ve şirket sözleşmesi
uyarınca ayrılması gereken kanuni yedek akçelerle,
şirket sözleşmesinde öngörülmüş yedek akçeler
ayrıldığı takdirde karar verilebilir.
(2) Şirket sözleşmesi ile aksi
öngörülmedikçe, kâr payı, esas sermaye payının
itibarî değerine oranla hesaplanır; ayrıca yerine
getirilen ek ödeme yükümlülüklerinin tutarı da kâr
payının hesaplanmasında itibarî değere eklenir.
(3) Şirket genel kurulu, kanun ya da şirket
sözleşmesinde öngörülmeyen veya öngörüleni aşan
tutarlarda yedek akçelerin ayrılmalarına sadece;
a)
Zararların karşılanması için gerekliyse,
b)
Şirketin gelişimi için yatırım yapılması ihtiyacı
ciddi bir şekilde ortaya konulmuşsa, bütün
ortakların menfaati böyle bir yedek akçe ayrılmasını
haklı gösteriyorsa ve bu hususlar şirket
sözleşmesinde açıkça belirtilmişse,
karar verebilir.
II - Faiz yasağı ve
hazırlık dönemi faizi
MADDE 609-
(1) Esas sermayeye ve ek ödemelere faiz
verilemez. Şirket sözleşmesiyle hazırlık dönemi
faizi ödenmesi öngörülebilir. Bu hâlde anonim
şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.
III - Finansal tablolar
ve yedek akçeler
MADDE 610-
(1) Anonim şirketlere ilişkin 514 ilâ 527 nci
madde hükümleri limited şirketlere de uygulanır.
IV - Haksız alınan kâr
paylarının geri verilmesi
MADDE 611-
(1) Haksız yere kâr almış olan ortak ve müdür
bunu geri vermekle yükümlüdür.
(2) İyiniyetli oldukları takdirde ortak veya
müdürün haksız alınan kârı geri verme borcu, şirket
alacaklılarının haklarını ödemek için gerekli olan
tutarı aşamaz.
(3) Şirketin haksız alınan kârı geri alma
hakkı, paranın alındığı tarihten itibaren beş yıl,
iyiniyetin varlığında iki yıl sonra zamanaşımına
uğrar.
F) Şirketin kendi esas
sermaye paylarını iktisabı
MADDE 612-
(1) Şirket kendi esas sermaye paylarını, sadece,
bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe
kullanabileceği özkaynaklara sahipse ve alacağı
payların itibarî değerlerinin toplamı esas
sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebilir.
(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen veya
mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir
şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas
sermaye paylarının iktisabı hâlinde, birinci
fıkradaki üst sınır yüzde yirmi olarak uygulanır.
Şirket esas sermayesinin yüzde onunu aşan bir
tutarda iktisap edilen esas sermaye payları iki yıl
içinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması
yoluyla itfa edilir.
(3) Şirket kendi esas sermaye payları için
ödediği tutar kadar yedek akçe ayırır.
(4) Şirketin iktisap ettiği kendi esas
sermaye paylarından kaynaklanan oy hakları ile buna
bağlı diğer haklar, paylar şirketin elinde bulunduğu
sürece donar.
(5) Şirketin, iktisap ettiği kendi esas
sermaye paylarına ait ek ve yan ödeme
yükümlülükleri, söz konusu paylar şirketin elinde
bulunduğu sürece istenemez.
(6) Şirketin kendi paylarını iktisap etmesine
ilişkin sınırlama ile ilgili hükümler, şirket esas
sermaye paylarının, şirketin çoğunluğuna sahip
bulunduğu yavru şirketlerce iktisabı hâlinde de
uygulanır.
G) Bağlılık yükümlülüğü
ve rekabet yasağı
MADDE 613-
(1) Ortaklar, şirket sırlarını korumakla
yükümlüdür. Bu yükümlülük şirket sözleşmesi veya
genel kurul kararıyla kaldırılamaz.
(2) Ortaklar, şirketin çıkarlarını
zedeleyebilecek davranışlarda bulunamazlar.
Özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve
şirketin amacına zarar veren işlemler yapamazlar.
Şirket sözleşmesiyle, ortakların, şirketle rekabet
eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda
oldukları öngörülebilir.
(3) Müdürler hakkında rekabet yasağı öngören
626 ncı madde hükümleri saklıdır.
(4) Geri kalan ortakların tümü yazılı olarak
onay verdikleri takdirde, ortaklar, bağlılık
yükümüne veya rekabet yasağına aykırı düşen
faaliyetlerde bulunabilirler. Esas sözleşme birinci
cümledeki onay yerine ortaklar genel kurulunun onay
kararını öngörebilir.
H) Bilgi alma ve
inceleme hakkı
MADDE 614-
(1) Her ortak, müdürlerden, şirketin bütün
işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini
isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir.
(2) Ortağın, elde ettiği bilgileri şirketin
zararına olacak şekilde kullanması tehlikesi varsa,
müdürler, bilgi alınmasını ve incelemeyi gerekli
ölçüde engelleyebilir; bu konuda ortağın başvurusu
üzerine genel kurul karar verir.
(3) Genel kurul, bilgi alınmasını ve
incelemeyi haksız yere engellerse, ortağın istemi
üzerine mahkeme bu hususta karar verir. Mahkeme
kararı kesindir.
I) Özkaynakların yerini
tutan ödünçler
MADDE 615-
(1) Ortaklar veya onlara yakın kişiler
tarafından şirkete verilen ve özkaynakların yerini
tutan nitelikteki ödünçler, bir sözleşme veya beyan
dolayısıyla sırada en sonda yer alanlar da dâhil
olmak üzere diğer tüm alacaklardan sonra gelir.
(2) Aşağıdakiler, özkaynakların yerini tutan
ödünç niteliğinde sayılır:
a)
Esas sermayenin ve kanuni yedek akçelerin, aktifler
tarafından artık karşılanamadığı bir anda verilen
ödünçler.
b)
Ortaklar veya onlara yakın kişiler tarafından,
şirketin finansal durumu itibarıyla özkaynak
koymalarının uygun olduğu bir anda, bunun yerine
verilen ödünçler.
(3) İflasın açılmasından önceki bir yıl
içinde, özkaynakların yerini tutar nitelikteki
ödünçlerin geriye ödenmesi amacıyla yapılan
ödemeler, bu ödemelerin alıcısı tarafından geri
verilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Şirketin Organları
A) Genel kurul
I - Yetkiler
MADDE 616-
(1) Genel kurulun devredilemez yetkileri
şunlardır:
a)
Şirket sözleşmesinin değiştirilmesi.
b)
Müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları.
c)
Topluluk denetçisi ile işlem denetçileri de dâhil
olmak üzere, denetçilerin atanmaları ve görevden
alınmaları.
d)
Topluluk yılsonu finansal tabloları ile yıllık
faaliyet raporunun onaylanması.
e)
Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet
raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar
verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi.
f)
Müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibraları.
g)
Esas sermaye paylarının devirlerinin onaylanması.
h)
Bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden
istemde bulunulması.
ı)
Müdürün, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda
yetkilendirilmesi veya böyle bir iktisabın
onaylanması.
i)
Şirketin feshi.
j)
Genel kurulun kanun veya şirket sözleşmesi ile
yetkilendirildiği ya da müdürlerin genel kurula
sunduğu konularda karar verilmesi.
(2) Aşağıda sayılanlar, şirket sözleşmesinde
öngörüldükleri takdirde genel kurulun devredilemez
yetkileridir:
a)
Şirket sözleşmesi uyarınca genel kurulun onayının
arandığı hâller ile müdürlerin faaliyetlerinin
onaylanması.
b)
Önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım
haklarının kullanılması hakkında karar verilmesi.
c)
Esas sermaye payları üzerinde rehin hakkı
kurulmasına ilişkin onayın verilmesi.
d)
Yan edim yükümlülükleri hakkında iç yönerge
çıkarılması.
e)
Şirket sözleşmesinin 613 üncü maddenin dördüncü
fıkrası uyarınca ortakların onayını yeterli
görmemesi hâlinde, müdürlerin ve ortakların şirkete
karşı bağlılık yükümü veya rekabet yasağı ile
bağdaşmayan faaliyetlerde bulunabilmelerinin onayı
için gereken iznin verilmesi.
f)
Bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen
sebeplerden dolayı şirketten çıkarılması.
(3) Tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak
genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek ortağın
genel kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik
kazanabilmeleri için yazılı olmaları şarttır.
II - Genel kurulun
toplanması
1. Çağrı
MADDE 617-
(1) Genel kurul müdürler tarafından toplantıya
çağrılır. Olağan genel kurul toplantısı, her yıl
hesap döneminin sona ermesinden itibaren üç ay
içinde yapılır. Şirket sözleşmesi uyarınca ve
gerektikçe genel kurul olağanüstü toplantıya
çağrılır.
(2) Genel kurul, toplantı gününden en az
onbeş gün önce toplantıya çağrılır. Şirket
sözleşmesi bu süreyi uzatabilir veya on güne kadar
kısaltabilir.
(3) Toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri
hakkı, gündem, öneriler, çağrısız genel kurul,
hazırlık önlemleri, tutanak, yetkisiz katılma
konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler,
Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç, kıyas
yoluyla uygulanır. Her ortak kendisini genel kurulda
ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil
ettirebilir.
(4) Herhangi bir ortak sözlü görüşme
isteminde bulunmadıkça, genel kurul kararları,
ortaklardan birinin gündem maddesi ile ilgili
önerisine diğer ortakların yazılı onayları alınmak
suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm
ortakların onayına sunulması kararın geçerliliği
için şarttır.
2. Oy hakkı ve
hesaplanması
MADDE 618-
(1) Ortakların oy hakkı esas sermaye paylarının
itibarî değerine göre hesaplanır. Şirket
sözleşmesinde daha yüksek bir tutar öngörülmemişse
her yirmibeş Türk Lirası bir oy hakkı verir. Ancak,
şirket sözleşmesi ile birden fazla paya sahip
ortakların oy hakları sınırlandırılabilir. Ortak, en
az bir oy hakkını haizdir. Şirket sözleşmesinde
açıkça düzenlenmişse yazılı oy da verilebilir.
(2) Şirket sözleşmesi oy hakkını, itibarî
değerden bağımsız olarak her esas sermaye payına bir
oy hakkı düşecek şekilde de belirleyebilir. Bu hâlde
en küçük esas sermaye payının itibarî değeri, diğer
esas sermaye paylarının itibarî değerleri toplamının
onda birinden az olamaz.
(3) Oy hakkının esas sermaye paylarının
sayısına göre belirlenmesine ilişkin şirket
sözleşmesi hükmü aşağıdaki hâllerde uygulanmaz:
a)
Denetçilerin seçimi.
b)
Şirket yönetimi ya da onun bazı bölümlerinin
denetimi için özel denetçi seçimi.
c)
Sorumluluk davası açılması hakkında karar verilmesi.
3. Oy hakkından
yoksunluk
MADDE 619-
(1) Herhangi bir şekilde şirket yönetimine
katılmış bulunanlar, müdürlerin ibralarına ilişkin
kararlarda oy kullanamazlar.
(2) Şirketin kendi esas sermaye payını
iktisabına ilişkin kararlarda, esas sermaye payını
devreden ortak oy kullanamaz.
(3) Ortağın bağlılık yükümüne veya rekabet
yasağına aykırı faaliyetlerde bulunmasını onaylayan
kararlarda ilgili ortak oy kullanamaz.
III - Karar alma
1. Olağan karar alma
MADDE 620-
(1) Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi
öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm
genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen
oyların salt çoğunluğu ile alınır.
2. Önemli kararlar
MADDE 621-
(1) Aşağıdaki genel kurul kararları, temsil
edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı
bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun
bir arada bulunması hâlinde alınabilir:
a)
Şirket işletme konusunun değiştirilmesi.
b)
Oyda imtiyazlı esas sermaye paylarının öngörülmesi.
c)
Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması,
yasaklanması ya da kolaylaştırılması.
d)
Esas sermayenin artırılması.
e)
Rüçhan hakkının sınırlandırılması ya da
kaldırılması.
f)
Şirket merkezinin değiştirilmesi.
g)
Müdürlerin ve ortakların, bağlılık yükümüne veya
rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına
genel kurul tarafından onay verilmesi.
h)
Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten
çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir
ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten
dolayı şirketten çıkarılması.
ı)
Şirketin feshi.
(2) Kanunda belli kararların alınabilmesi
için ağırlaştırılmış nisap aranıyorsa, bu nisabı
daha da ağırlaştıracak şirket sözleşmesi hükümleri,
ancak şirket sözleşmesinde öngörülecek çoğunlukla
kabul edilebilir.
IV- Genel kurul
kararlarının butlanı ve iptali
MADDE 622-
(1) Bu Kanunun anonim şirket genel kurul
kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin
hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de
uygulanır.
B) Yönetim ve temsil
I - Müdürler
1. Genel olarak
MADDE 623-
(1) Şirketin yönetimi ve temsili şirket
sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile
yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya
birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü
kişilere verilebilir. En azından bir ortağın,
şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin
bulunması gerekir.
(2) Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel
kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi
adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
(3) Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi
ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime
ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları
yürütmeye yetkilidirler.
2. Müdürlerin birden
fazla olmaları
MADDE 624-
(1) Şirketin birden fazla müdürünün bulunması
hâlinde, bunlardan biri, şirketin ortağı olup
olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından
müdürler kurulu başkanı olarak atanır.
(2) Başkan olan müdür veya tek müdürün
bulunması hâlinde bu kişi, genel kurulun toplantıya
çağrılması ve genel kurul toplantılarının
yürütülmesi konularında olduğu gibi, genel kurul
başka yönde bir karar almadığı ya da şirket
sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği
takdirde, tüm açıklamaları ve ilanları yapmaya da
yetkilidir.
(3) Birden fazla müdürün varlığı hâlinde,
bunlar çoğunlukla karar alırlar. Eşitlik hâlinde
başkanın oyu üstün sayılır. Şirket sözleşmesi,
müdürlerin karar almaları konusunda değişik bir
düzenleme öngörebilir.
II - Görevler, yetkiler
ve yükümlülükler
1. Devredilemez ve
vazgeçilemez görevler
MADDE 625-
(1) Müdürler, kanunların ve şirket sözleşmesinin
genel kurula görev ve yetki vermediği bütün
konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler, aşağıdaki
görevlerini ve yetkilerini devredemez ve bunlardan
vazgeçemezler:
a)
Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve yönetimi ve
gerekli talimatların verilmesi.
b)
Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket
yönetim örgütünün belirlenmesi.
c)
Şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde,
muhasebenin, finansal denetimin ve finansal
planlamanın oluşturulması.
d)
Şirket yönetiminin bazı bölümleri kendilerine
devredilmiş bulunan kişilerin, kanunlara, şirket
sözleşmesine, iç tüzüklere ve talimatlara uygun
hareket edip etmediklerinin gözetimi.
e)
Küçük limited şirketler hariç, risklerin erken
teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması.
f)
Şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet
raporunun ve gerekli olduğu takdirde topluluk
finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun
düzenlenmesi.
g)
Genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel
kurul kararlarının yürütülmesi.
h)
Şirketin borca batık olması hâlinde durumun
mahkemeye bildirilmesi.
(2) Şirket sözleşmesinde, müdürün veya
müdürlerin;
a)
Aldıkları belirli kararları ve
b)
Münferit sorunları,
genel kurulun onayına sunmaları gereği
öngörülebilir. Genel kurulun onayı müdürlerin
sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, sınırlandırmaz.
Türk Borçlar Kanununun 51 ve 52 nci madde hükümleri
saklıdır.
2. Özen ve bağlılık
yükümü, rekabet yasağı
MADDE 626-
(1) Müdürler ve yönetimle görevli kişiler,
görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve
şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı
çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. 202 ilâ 205
inci madde hükümleri saklıdır.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş
veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin
vermemişse, müdürler şirketle rekabet oluşturan bir
faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi
ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun
onay kararını öngörebilir.
(3) Müdürler de ortaklar için öngörülmüş
bulunan bağlılık borcuna tabidir.
3. Eşit işlem
MADDE 627-
(1) Müdürler ortaklara eşit şartlar altında eşit
işlem yaparlar.
III - Müdürlerin
yerleşim yeri
MADDE 628-
(1) Şirket müdürlerinden en az birinin yerleşim
yerinin Türkiye’de bulunması ve bu müdürün şirketi
tek başına temsile yetkili olması gerekir.
(2) Birinci fıkra hükmüne aykırılık
belirlendiğinde, ticaret sicili müdürü durumun
kanuna uygun hâle getirilmesi için şirkete uygun bir
süre verir. Bu süre içinde gereken yapılmadığı
takdirde, ticaret sicili müdürü şirketin feshini
mahkemeden ister.
IV - Temsil yetkisinin
kapsamı, sınırlandırılması
MADDE 629-
(1) Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına,
yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili
olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların
tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere
ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır.
(2) Sözleşmenin yapılması sırasında şirket
tek ortak tarafından ister temsil edilsin ister
edilmesin, tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak
ile şirket arasında yapılan sözleşmenin geçerli
olması, sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına
bağlıdır. Bu zorunluluk, piyasa şartlarına göre
günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin
sözleşmelere uygulanmaz.
V - Görevden alma,
yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve
sınırlandırılması
MADDE 630-
(1) Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden
alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini
sınırlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında,
yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil
yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını
mahkemeden isteyebilir.
(3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile
diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan
yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya
şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği
kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
(4) Görevden alınan yöneticinin tazminat
hakları saklıdır.
VI - Ticari mümessiller
ve ticari vekiller
MADDE 631-
(1) Şirket sözleşmesinde başka şekilde
düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve
ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile
atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından
sınırlandırılabilir.
(2) Müdür veya müdürlerin çoğunluğu, 623 üncü
maddenin kapsamına girmeyen ticari mümessili veya
ticari vekili her zaman görevden uzaklaştırabilir.
Bu kişi genel kurul kararı ile atanmışsa, görevden
alma ve yetkilerini sınırlandırmak için genel kurul
gecikmeksizin toplantıya çağrılır.
VII - Haksız fiil
sorumluluğu
MADDE 632-
(1) Şirketin yönetimi ve temsili ile
yetkilendirilen kişinin, şirkete ilişkin görevlerini
yerine getirmesi sırasında işlediği haksız fiilden
şirket sorumludur.
C) Sermaye kaybı ve
borca batıklık
I - Bildirim
yükümlülüğü
MADDE 633-
(1) Esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma
hâllerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler
kıyas yoluyla uygulanır. Ek ödeme yükümlülüğü
hakkındaki hükümler saklıdır.
II - İflasın
bildirilmesi veya ertelenmesi
MADDE 634-
(1) İflasın bildirilmesi ve ertelenmesine
anonim şirket hükümleri uygulanır.
D) Denetçi
MADDE 635-
(1) Anonim şirketin denetçiye ve işlem
denetçileriyle denetime ve özel denetime ilişkin
hükümleri limited şirkete de uygulanır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Sona Erme ve Ayrılma
A) Sona erme sebepleri
ve sona ermenin sonuçları
MADDE 636-
(1) Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer:
a)
Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme
sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle.
b)
Genel kurul kararı ile.
c)
İflasın açılması ile.
d)
Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde.
(2) Uzun süreden beri şirketin kanunen
gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel
kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket
alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi
üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye
ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin,
durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre
belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin
feshine karar verir.
(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak
mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme,
istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin
ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına
veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer
bir çözüme hükmedebilir.
(4) Fesih davası açıldığında mahkeme
taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri
alabilir.
(5) Sona ermenin sonuçlarına anonim
şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.
B) Tescil ve ilan
MADDE 637-
(1) Sona erme, iflastan ve mahkeme kararından
başka bir sebepten ileri gelmişse müdür, birden
fazla müdürün bulunması hâlinde en az iki müdür,
bunu ticaret siciline tescil ve ilan ettirir.
C) Çıkma ve çıkarılma
I - Genel olarak
MADDE 638-
(1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma
hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını
belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında
şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava
açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince,
davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından
bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı
ortağın durumunun teminat altına alınması
amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
II - Çıkmaya katılma
MADDE 639-
(1) Ortaklardan biri şirket sözleşmesindeki
hükme dayanarak çıkma istediği veya haklı
sebeplerden dolayı çıkma davası açtığı takdirde,
müdür veya müdürler gecikmeksizin diğer ortakları
bundan haberdar ederler.
(2) Diğer ortaklardan her biri, haberin
kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde;
a)
Şirket sözleşmesinde öngörülen haklı sebep kendisi
yönünden de geçerliyse, kendisinin de çıkmaya
katılacağını müdürlere bildirmek,
b)
Açacağı bir dava ile haklı sebepler dolayısıyla
çıkma davasına katılmak,
hakkına sahiptir.
(3) Çıkan tüm ortaklar, esas sermaye payları
ile orantılı olarak, eşit işleme tabi tutulurlar.
(4) Şirket sözleşmesindeki hüküm sebebiyle
veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir
ortağın şirketten çıkarılması hâlinde bu hüküm
uygulanmaz.
III - Çıkarma
MADDE 640-
(1) Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel
kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler
öngörülebilir.
(2) Çıkarma kararına karşı ortak, kararın
noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden
itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.
(3) Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme
kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten
çıkarılması hâli saklıdır.
IV - Ayrılma akçesi
1. İstem ve tutar
MADDE 641-
(1) Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas
sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma
akçesini istem hakkını haizdir.
(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma
hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma
akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilirler.
2. Ödeme
MADDE 642-
(1) Ayrılma akçesi;
a)
Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf
ediyorsa,
b)
Ayrılan kişinin esas sermaye payları
devredilebiliyorsa,
c)
Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa,
ayrılma ile muaccel olur.
(2) İşlem denetçisi kullanılabilir özkaynak
tutarını belirler. Bu tutar ayrılma akçesinin
ödenmesine yetmiyorsa, işlem denetçisi esas
sermayeden ne tutarda indirim yapılması gerektiğini
de gösterir.
(3) Ayrılan ortağın ayrılma akçesinin
ödenmeyen kısmı, şirkete karşı, bütün alacaklılardan
sonra gelen bir alacak oluşturur. Bu husus yıllık
raporda kullanılabilir özkaynak tutarının tespiti
ile muaccel hâle gelir.
D) Tasfiye
MADDE 643-
(1) Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket
organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere
ilişkin hükümler uygulanır:
E) Uygulanacak hükümler
MADDE 644-
(1) Aşağıda madde numaraları bildirilen
anonim şirketlere ilişkin hükümler limited
şirketlere de uygulanır.
a)
Belgelerin ve beyanların kanuna aykırılığına ilişkin
549 uncu; sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme
yetersizliğinin bilinmesi hakkında 550 nci; değer
biçilmesinde yolsuzluğa dair 551 inci; kurucuların,
yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye
memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553 üncü;
denetçilerin ve işlem denetçilerinin sorumluluğuna
ilişkin 554 ilâ 561 inci maddeler.
b)
Feshe ilişkin 353 üncü, şirkete karşı borçlanma
yasağına dair 358 inci maddeler.
c)
Yönetim kurulu kararlarının butlanı hakkındaki 391
inci ve müdürlerin bilgi alma haklarına kıyas yolu
ile uygulanmak üzere 392 nci madde.
d)
Limited şirketlere de uygulanan 549 ilâ 551 inci
maddelerine aykırı hareket edenler, 562 nci maddenin
sekizinci ilâ onuncu fıkralarında öngörülen
cezalarla cezalandırılırlar.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Kıymetli Evrak
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
A) Kıymetli evrakın
tanımı
MADDE 645-
(1) Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunların
içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri
sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez.
B) Senetten doğan borç
MADDE 646-
(1) Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin
teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür.
(2) Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça
borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre
alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla
borcundan kurtulur.
C) Kıymetli evrakın
devri
I - Genel şekil
MADDE 647-
(1) Mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak kurulması
amacıyla kıymetli evrakın devri için her
hâlde senet üzerindeki zilyetliğin devri şarttır.
(2) Bundan başka emre yazılı senetlerde
ciroya, nama yazılı senetlerde yazılı bir devir
beyanına da gerek vardır. Bu beyan kıymetli evrakın
veya ayrı bir kâğıdın üzerine yazılabilir.
(3) Kanun veya sözleşme ile başkalarının, bu
arada, özellikle borçlunun da devre katılmaları
zorunluluğu öngörülebilir.
II - Ciro
1. Şekil
MADDE 648-
(1) Bütün hâllerde ciro, poliçenin cirosuna
ilişkin hükümler uyarınca yapılır.
(2) Devir için ciro ve senedin zilyetliğinin
geçirilmesi yeterlidir.
2. Hükümleri
Madde
649- (1) Devredilebilen bütün kıymetli
evrakın, senedin içeriğinden veya niteliğinden aksi
anlaşılmadıkça, ciro edilmesi ve zilyetliğin
geçirilmesiyle cirantanın hakları ciro edilene
devrolunur.
D) Senedin türünün
değiştirilmesi
MADDE 650-
(1) Nama veya emre yazılı senet, ancak kendisine
hak verdiği ve borç yüklediği tüm kişilerin
muvafakatıyla hamile yazılı senede dönüştürülebilir.
Bu muvafakatın doğrudan senet üzerine yazılması
gerekir.
(2) Hamile yazılı senetlerin nama veya emre
yazılı senede dönüştürülebilmesi hususunda da aynı
kural geçerlidir. Bu son hâlde hak veya borç
sahibi kişilerden birinin muvafakatı bulunmazsa
bu dönüştürme, ancak dönüştürmeyi yapan alacaklı ile
onun haklarına doğrudan doğruya halef olan kişi
arasında hüküm ifade eder.
E) İptal kararı
I - Şartları
MADDE 651-
(1) Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme
tarafından iptaline karar verilebilir.
(2) Kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya
çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi,
senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir.
II - Hükümleri
MADDE 652-
(1) İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını
senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir
senet düzenlenmesini isteyebilir.
(2) Bunun dışında iptal usulü ve hükümleri hakkında,
kıymetli evrakın çeşitli türlerine ilişkin özel
hükümler uygulanır.
F) Özel hükümler
MADDE 653-
(1) Çeşitli kıymetli evraka ilişkin özel
hükümler saklıdır.
İKİNCİ KISIM
Nama Yazılı Senetler
A) Tanımı
MADDE 654-
(1) Belli bir kişinin adına yazılı olup da onun
emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı
senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı
senet sayılır.
B) Alacaklının hakkını
nasıl ispat edeceği
I - Kural olarak
MADDE 655-
(1) Borçlu, ancak senedin hamili bulunan
ve senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi
olduğunu ispat eden kişilere ödemek zorundadır.
(2) Bu husus ispat edilmediği hâlde ödemede bulunan
borçlu, senedin gerçek sahibi olduğunu ispat eden
bir üçüncü kişiye karşı borcundan kurtulmuş olmaz.
II - Eksik nama yazılı
senetler
MADDE 656-
(1) Nama yazılı senet içinde, senet bedelini her
hamiline ödemek hakkını saklı tutmuş olan borçlu,
alacaklı sıfatının ispat edilmesini aramamış olsa da
hamile iyiniyetle yapacağı ödeme sonucunda
borcundan kurtulmuş olur. Ancak, hamile ödemede
bulunmakla yükümlü değildir. 785 inci maddenin
ikinci fıkrası hükmü saklıdır.
C) İptal kararı
MADDE 657-
(1) Aksine özel hükümler bulunmadıkça nama
yazılı senetler, hamile yazılı senetlere ilişkin
hükümlere göre iptal olunur.
(2) Borçlu, senette ilanların sayısını azaltmak veya
süreleri kısaltmak suretiyle iptal için daha basit
bir usul öngörebileceği gibi, alacaklı kendisine
senedin iptal ve borcun ödendiğini gösteren, resmen
düzenlenmiş veya usulen onaylanmış bir belge verdiği
takdirde, senet ibraz edilmeksizin ve iptaline karar
verilmeksizin de geçerli olmak üzere ödemek hakkını
da saklı tutabilir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Hamile Yazılı Senetler
A) Tanımı
MADDE 658-
(1) Senedin metninden veya şeklinden, hamili kim
ise o kişinin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her
kıymetli evrak, hamile veya hamiline yazılı senet
sayılır.
(2) Mahkeme kararıyla ödemeden menedilen borçlunun
ödemesi geçerli olmaz.
B) Borçlunun def’ileri
I - Genel olarak
MADDE 659-
(1) Borçlu hamile yazılı bir senetten doğan
alacağa karşı, ancak senedin geçersizliğine ilişkin
veya senedin metninden anlaşılan def’ilerle,
alacaklı her kim ise ona karşı şahsen sahip olduğu
def’ileri ileri sürebilir.
(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri arasında
doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan
def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap
ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket
etmiş olması hâlinde geçerlidir.
(3) Senedin, borçlunun rızası olmaksızın tedavüle
çıkarıldığı yolunda bir def’i ileri sürülemez.
II - Hamile yazılı faiz
kuponları
MADDE 660-
(1) Borçlu hamile yazılı faiz kuponlarından
doğan alacağa karşı ana paranın ödendiği
def’inde bulunamaz.
(2) Ana paranın ödenmesi hâlinde, borçlu,
ilerde muaccel olup da asıl senetle birlikte
kendisine teslim edilmeyen faiz kuponlarının
tutarını, bu kuponlar hakkında geçerli olan
zamanaşımı süresi geçinceye kadar alıkoymak hakkını
haizdir; meğerki, teslim edilmeyen kuponların
iptaline karar verilmiş veya tutarı karşılığında
teminat gösterilmiş olsun.
C) İptal kararı
I - Genel olarak
1. Yetki
MADDE 661-
(1) Pay senetleri, tahviller, intifa
senetleri, münferit kuponlar hariç olmak üzere,
kupon belgeleri, esas kupon belgelerinin
yenilenmesine yarayan talonlar gibi hamile yazılı
senetlerin iptaline hak sahibinin istemi üzerine
mahkemece karar verilir.
(2) Yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yeri
veya pay senetleri hakkında anonim şirket merkezinin
bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesidir.
(3) Dilekçe sahibinin senedin zilyedi bulunduğu ve
onu zayi ettiği yolundaki iddialarının mahkemece
inandırıcı bulunması gerekir.
(4) Bir senet kupon tablosu veya talon içeriyorsa ve
hamil yalnız kupon tablosunu veya talonunu
kaybetmişse, istemin haklı olduğunun ispatı için
senedin esas bölümünün ibrazı yeterlidir.
2. Ödeme yasağı
MADDE 662-
(1) Dilekçe sahibinin istemi üzerine mahkeme,
senedin borçlusunu, aksine hareket ettiği takdirde
iki defa ödemek zorunda kalacağını ihtar ederek
bedelini ödemekten yasaklar.
(2) Bir kupon belgesinin iptaline karar
vermek gerektiği takdirde, vadeleri dava sırasında
dolan münferit kuponlar hakkında faiz kuponlarının
iptaline ilişkin hükümler uygulanır.
3. İlan ile çağrı,
başvuru süresi
MADDE 663-
(1) Mahkeme, dilekçe sahibinin, senedin zilyedi
bulunmuş ve onu zâyi etmiş olduğuna dair yaptığı
açıklamaları inandırıcı bulursa, belli olmayan
hamili ilan yoluyla, senedi belirli bir süre içinde
ibraz etmeye çağırır ve aksi takdirde senedin
iptaline karar verileceğini ihtar eder. Sürenin en
az altı ay olarak belirlenmesi gerekir; bu süre ilk
ilan gününden itibaren işlemeye başlar.
4. İlan şekli
MADDE 664-
(1) Senedin ibrazına ilişkin ilanın 35 inci
maddede yazılı gazetede üç defa yapılması gerekir.
(2) Mahkeme gerek gördüğü takdirde, ayrıca
uygun göreceği diğer şekillerde de ilanlar
yapılmasına karar verebilir.
5. Hükümleri
a) Senedin ibrazı
hâlinde
MADDE 665-
(1) İptali istenen senet ibraz edilirse,
mahkeme, dilekçe sahibine senedin iadesi davası
açması için bir süre belirler.
(2) Dilekçe sahibi bu süre içinde dava açmazsa,
mahkeme, senedi geri verir ve ödeme yasağını
kaldırır.
b) Senedin ibraz
edilmemesi hâlinde
MADDE 666-
(1) Mahkeme, belirlenen süre içinde ibraz
edilmeyen senedin iptaline karar verir veya gerekli
görürse başka önlemler de alabilir.
(2) Hamile yazılı bir senedin iptali hakkındaki
karar, derhâl 35 inci maddede yazılı gazeteyle ve
mahkeme gerek görürse başka araçlarla da ilan
edilir.
(3) İptal kararı üzerine dilekçe sahibi, gideri
kendisine ait olmak üzere yeni bir senet
düzenlenmesini veya muaccel borcun ifasını istemek
hakkını haizdir.
II - Kuponlarda usul
MADDE 667-
(1) Münferit kuponların zıyaı hâlinde hak
sahibinin istemi üzerine, mahkeme, bedelin
vadesinde, vade dolmuşsa derhâl mahkemeye
yatırılmasına karar verir.
(2) Üç yıl geçtikten sonra hiçbir hak sahibi
başvurmaz ve vadenin dolmasından itibaren üç yıl
geçmiş olursa, mahkeme kararıyla bedel dilekçe
sahibine verilir.
III - Banknotlarda ve
buna benzer kâğıtlarda usul
MADDE 668-
(1) Banknot ve büyük miktarda çıkarılıp
görüldüğünde ödenmesi gereken ve para yerine ödeme
aracı olarak kullanılan ve belirli bedelleri yazılı
olan diğer hamile yazılı senetlerin iptaline karar
verilemez.
(2) Devlet tarafından çıkarılmış olan tahvillere
ilişkin özel hükümler saklıdır.
D) İpotekli borç senedi
ve irat senedi
MADDE 669-
(1) Hamile yazılı olan ipotekli borç senediyle
irat senedine ilişkin özel hükümler saklıdır.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Kambiyo Senetleri
A) Borçlanma ehliyeti
MADDE 670-
(1) Sözleşme ile borçlanmaya ehil olan kişi,
kambiyo senetleri ile borçlanmaya da ehildir.
BİRİNCİ BÖLÜM
Poliçe
BİRİNCİ AYIRIM
Poliçenin Düzenlenmesi
ve Şekli
A) Şekil
I - Unsurları
1. Genel olarak
MADDE 671-
(1) Poliçe;
a)
Senet metninde “poliçe” kelimesini, senet Türkçe’den
başka bir dille yazılmışsa, o dilde poliçe karşılığı
olarak kullanılan kelimeyi,
b)
Belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız ve
şartsız havaleyi,
c)
Ödeyecek olan kişinin, “muhatabın” adını,
d)
Vadeyi,
e)
Ödeme yerini,
f)
Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,
g)
Düzenlenme tarihini ve yerini,
h)
Düzenleyenin imzasını,
içerir.
2. Unsurların
bulunmaması
MADDE 672-
(1) 671 inci maddede yazılı unsurlardan birini
içermeyen senet ikinci ilâ dördüncü fıkralarda
yazılı hâller dışında poliçe sayılmaz.
(2) Vadesi gösterilmeyen poliçenin
görüldüğünde ödenmesi şart edilmiş sayılır.
(3) Ayrıca belirtilmiş olmadıkça muhatabın adı
yanında gösterilen yer, ödeme yeri ve aynı zamanda
da muhatabın yerleşim yeri sayılır.
(4) Düzenlenme yeri gösterilmeyen poliçe,
düzenleyenin adı yanında gösterilen yerde
düzenlenmiş sayılır.
II - Münferit unsurlar
1. Düzenleyenin aynı
zamanda muhatap veya emrine ödenecek kişi olması
MADDE 673-
(1) Poliçe bizzat düzenleyenin emrine yazılı
olabileceği gibi, bizzat düzenleyen üzerine veya bir
üçüncü kişi hesabına da düzenlenebilir.
2. Adresli ve yerleşim
yerli poliçe
MADDE 674-
(1) Poliçe, bir üçüncü kişinin nezdinde,
muhatabın yerleşim yerinde veya başka bir yerde
ödenmek üzere düzenlenebilir.
3. Faiz şartı
MADDE 675-
(1) Görüldüğünde veya görüldüğünden belirli bir
süre sonra ödenmesi şart kılınan bir poliçeye,
düzenleyen tarafından faiz şartı konulabilir. Diğer
poliçelerde böyle bir faiz şartı yazılmamış sayılır.
(2) Faiz oranının poliçede gösterilmesi gerekir;
gösterilmemiş ise faiz şartı yazılmamış sayılır.
(3) Başka bir gün belirtilmemişse, faiz, poliçenin
düzenlenme gününden itibaren işler.
4. Poliçe bedelinin
çeşitli şekillerde gösterilmesi
MADDE 676-
(1) Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla
gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa,
yazı ile gösterilen bedel üstün tutulur.
(2) Poliçe bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla
birden çok gösterilmiş olup da bedeller arasında
fark bulunursa, en az olan bedel geçerli sayılır.
B) İmza edenlerin
sorumluluğu
I - Geçerli olmayan
imzaların bulunması
MADDE 677-
(1) Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil
olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali
kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına
imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple
bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların
geçerliliği bundan etkilenmez.
II - Yetkisiz imza
MADDE 678-
(1) Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin
temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan
kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur;
bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu
kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip
olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm
böyledir.
III - Düzenleyenin
sorumluluğu
MADDE 679-
(1) Düzenleyen, poliçenin kabul edilmemesinden
ve ödenmemesinden sorumludur. Düzenleyen, kabul
edilmeme hâlinde sorumlu olmayacağını şart
edebilirse de ödenmemeden sorumlu olmayacağına
ilişkin kayıtlar yazılmamış sayılır.
IV - Açık poliçe
MADDE 680-
(1) Tedavüle çıkarılırken tamamen
doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki
anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu
anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri
sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle
iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır
bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.
İKİNCİ AYIRIM
Ciro
A) Poliçenin
devredilmesi
MADDE 681-
(1) Her poliçe açıkça emre yazılı olmasa da ciro
ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla devredilebilir.
(2) Düzenleyen, poliçeye “emre yazılı
değildir” ibaresini veya aynı anlamı ifade eden bir
kaydı koymuşsa, poliçe ancak alacağın temliki
yoluyla devrolunabilir ve bu devir alacağın
temlikinin hukuki sonuçlarını doğurur.
(3) Ciro, poliçeyi kabul etmiş olsun veya olmasın
muhataba, düzenleyene veya poliçeyle borç altına
girmiş olanlardan herhangi birine yapılabilir. Bu
kimseler poliçeyi yeniden ciro edebilirler.
B) Ciro
I - Kayıtsız, şartsız
olması
MADDE 682-
(1) Cironun kayıtsız ve şartsız olması gerekir.
Cironun bağlı tutulduğu her şart yazılmamış sayılır.
(2) Kısmi ciro batıldır.
(3) Hamiline ciro beyaz ciro hükmündedir.
II - Cironun şekli
MADDE 683-
(1) Cironun poliçe veya poliçeye bağlı olan ve
“alonj” denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve
ciranta tarafından imzalanması gerekir.
(2) Lehine ciro yapılan kişinin ciroda
gösterilmesine gerek olmadığı gibi, ciro, cirantanın
sadece imzasından ibaret olabilir. Bu şekildeki
cirolara “beyaz ciro” denir. Beyaz cironun poliçenin
arkasına veya alonj üzerine yazılması gerekir.
III - Cironun hükümleri
1. Devir işlevi
MADDE 684-
(1) Ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile
poliçeden doğan bütün haklar devrolunur.
(2) Ciro beyaz ciro ise hamil;
a)
Ciroyu kendi adına veya diğer bir kişi adına
doldurabilir,
b)
Poliçeyi yeniden beyaz olarak veya diğer belirli bir
kişiye tekrar ciro edebilir,
c)
Beyaz ciroyu doldurmaksızın ve poliçeyi tekrar ciro
etmeksizin poliçeyi başka bir kişiye verebilir.
2. Teminat işlevi
MADDE 685-
(1) Aksi şart edilmedikçe, ciranta poliçenin
kabul edilmemesinden ve ödenmemesinden sorumludur.
(2) Ciranta, poliçenin tekrar ciro edilmesini yasak
edebilir; bu hâlde, senet sonradan kendilerine ciro
edilmiş olan kişilere karşı sorumlu olmaz.
3. Hamilin hak
sahipliği
MADDE 686-
(1) Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son
ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve
birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde,
yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta
yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir
ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi
beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır.
(2) Poliçe herhangi bir suretle hamilin elinden
çıkmış bulunursa, birinci fıkrada yazılı hükümlere
göre hakkı anlaşılan yeni hamil, ancak poliçeyi
kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisabında
ağır bir kusur bulunduğu takdirde o poliçeyi geri
vermekle yükümlüdür.
IV - Def’iler
MADDE 687-
(1) Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi,
düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi
arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere
dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri
süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken
bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
(2) Alacağın temliki yoluyla yapılan
devirlere ilişkin hükümler saklıdır.
V - Cironun çeşitleri
1. Tahsil cirosu
MADDE 688-
(1) Ciro, “bedeli tahsil içindir”, “vekâleten”
veya bedelin başkası adına kabul edileceğini
belirten bir şerhi ya da sadece vekil etmeyi ifade
eden bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan
bütün hakları kullanabilir; fakat o poliçeyi ancak
tahsil cirosu ile tekrar ciro edebilir.
(2) Poliçeden sorumlu olanlar, bu hâlde, ancak
cirantaya karşı ileri sürebilecekleri def’ileri
hamile karşı dermeyan edebilirler.
(3) Tahsil cirosunun içerdiği yetki, bu yetkiyi
verenin ölümü ile sona ermeyeceği gibi, onun medenî
hakları kullanma ehliyetini kaybetmesiyle de ortadan
kalkmaz.
2. Rehin cirosu
MADDE 689-
(1) Ciro, “bedeli teminattır”, “bedeli rehindir”
ibaresini veya rehnetmeyi belirten diğer herhangi
bir kaydı içerirse, hamil, poliçeden doğan bütün
hakları kullanabilir; fakat kendisi tarafından
yapılan bir ciro ancak tahsil cirosu hükmündedir.
(2) Poliçeden sorumlu olanlar, kendileriyle ciranta
arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere
dayanan def’ileri hamile karşı ileri süremezler;
meğerki, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile
borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
3. Vadeden sonraki ciro
MADDE 690-
(1) Vadenin geçmesinden sonra yapılan ciro,
vadeden önce yapılan bir cironun hükümlerini
doğurur; ancak, ödenmeme protestosundan veya bu
protestonun düzenlenmesi için öngörülmüş sürenin
geçmesinden sonra yapılan ciro, sadece alacağın
temliki hükümlerini doğurur.
(2) Aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir
ciro protestonun düzenlenmesi için öngörülen sürenin
geçmesinden önce yapılmış sayılır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Kabul ve Aval
A) Kabule arz
I - Kural
MADDE 691-
(1) Poliçe vadeye kadar hamil veya poliçeyi
elinde bulunduran herkes tarafından muhatabın
yerleşim yerinde onun kabulüne arzolunabilir.
II - Kabule arz şartı
ve yasağı
MADDE 692-
(1) Düzenleyen, bir süre belirleyerek veya
belirlemeden poliçenin kabule arz edilmesini şart
koşabilir.
(2) Düzenleyen, üçüncü bir kişinin yerleşim yerinde
veya muhatabın yerleşim yerinden başka bir yerde ya
da görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi
gereken poliçeler hariç olmak üzere, poliçenin
kabule arzını menettiğini poliçeye yazabilir.
(3) Düzenleyen, poliçenin belirli bir tarihten önce
kabule arz edilmemesini de şart koşabilir.
(4) Düzenleyen, poliçenin kabule arzını menetmiş
olmadıkça, bir süre koyarak veya koymayarak, her
ciranta poliçenin kabule arzını şart koşabilir.
III - Görüldükten
belirli bir süre sonra ödenmesi gereken poliçelerde
MADDE 693-
(1) Görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi
şart kılınan poliçelerin, düzenlenme gününden
itibaren bir yıl içinde kabule arz edilmesi gerekir.
(2) Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği
gibi, daha uzun bir süre de şart koşabilir.
(3) Cirantalar kabule arz sürelerini
kısaltabilirler.
IV - Bir daha kabule
arz
MADDE 694-
(1) Muhatap, poliçenin, kendisine arz edildiği
günü izleyen günde bir daha ibrazını isteyebilir.
İlgililer, bu istemin yerine getirilmediğini, ancak
bu istem protestoya yazılmışsa ileri sürebilirler.
(2) Hamil, kabule arz edilen poliçeyi muhataba
bırakmak zorunda değildir.
B) Kabul
I - Şekli
1. Genel olarak
MADDE 695-
(1) Kabul beyanı poliçe üzerine yazılır ve
“kabul edilmiştir” veya buna eş anlamlı başka bir
ibareyle ifade edilir ve muhatap tarafından
imzalanır. Muhatabın, poliçenin ön yüzüne yalnız
imzasını koyması kabul hükmündedir.
(2) Poliçenin, görüldükten belirli bir süre sonra
ödenmesi şart edilmiş olduğu veya özel bir şart
gereğince belirli bir süre içinde kabule arz
edilmesi gerektiği takdirde, hamil ibraz günü
tarihinin atılmasını istemedikçe, kabul hangi gün
gerçekleşmişse poliçeye o günün tarihi atılır. Tarih
atılmamış olduğu takdirde, hamil cirantalarla
düzenleyene karşı başvurma haklarını koruyabilmek
için bu eksikliği zamanında düzenlenecek bir
protesto ile tespit ettirmek zorundadır.
2. Kabulün
sınırlandırılması
MADDE 696-
(1) Kabul, kayıtsız şartsız olmalıdır; fakat
muhatap kabulü poliçe bedelinin bir kısmı ile
sınırlayabilir.
(2) Kabul beyanı, bundan başka noktalarda poliçe
içeriğinden farklı olursa, poliçe kabul edilmemiş
sayılır. Bununla beraber kabul eden, kabul
beyanındaki şartlar çerçevesinde sorumludur.
3. Adresli ve yerleşim
yerli poliçe
MADDE 697-
(1) Düzenleyen, poliçede, ödemenin nezdinde
yapılacağı bir üçüncü kişiyi göstermeksizin,
muhatabın yerleşim yerinden başka bir yeri ödeme
yeri olarak beyan etmişse, muhatap kabul şerhinde
bir üçüncü kişiyi gösterebilir. Aksi takdirde,
muhatap, ödeme yerinde poliçeyi bizzat ödemeyi
taahhüt etmiş sayılır.
(2) Poliçenin bizzat muhatabın nezdinde ödenmesi
şart kılınmışsa, muhatap, kabul şerhinde ödemenin
yapılacağı yer olmak üzere, ödeme yerinde bulunan
bir adresi gösterebilir.
II - Hükümleri
1. Genel olarak
MADDE 698-
(1) Muhatap, poliçeyi kabul etmekle bedelini
vadede ödemeyi taahhüt etmiş olur.
(2) Ödememe hâlinde hamil, düzenleyen dahi
olsa, poliçeden dolayı 725 ve 726 ncı maddeler
gereğince istenebilecek her şeyi kabul edenden
doğrudan doğruya isteme hakkını haizdir.
2. Kabul şerhinin
çizilmesi
MADDE 699-
(1) Muhatap poliçe üzerindeki kabul şerhini
poliçeyi geri vermeden önce çizmiş olursa kabulden
kaçınmış sayılır. Kabul şerhinin, poliçenin geri
verilmesinden önce çizilmiş olduğu, aksi
ispatlanıncaya kadar karinedir.
(2) Bununla beraber, muhatap hamile veya
poliçede imzası bulunan bir kişiye poliçeyi kabul
ettiğini yazı ile bildirmişse, bunlara karşı kabul
beyanı çerçevesinde sorumlu olur.
C) Aval
I - Aval verenler
MADDE 700-
(1) Poliçede bedelin ödenmesi, aval suretiyle
tamamen veya kısmen teminat altına alınabilir.
(2) Bu teminat, üçüncü bir kişi veya poliçede imzası
bulunan bir kişi tarafından da verilebilir.
II - Şekil
MADDE 701-
(1) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine
yazılır.
(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı
başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi
tarafından imzalanır.
(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak
üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi
sayılır.
(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval,
düzenleyici için verilmiş sayılır.
III - Hükümler
MADDE 702-
(1) Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına
girmişse aynen onun gibi sorumlu olur.
(2) Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç,
şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl
olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.
(3) Aval veren kişi, poliçe bedelini ödediği
takdirde, poliçeden dolayı lehine taahhüt altına
girmiş olduğu kişiye ve ona, poliçe gereğince
sorumlu olan kişilere karşı poliçeden doğan
haklarını iktisap eder.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Ödeme
A) Vade
I - Vadenin
belirlenmesi
1. Genel olarak
MADDE 703-
(1) Bir poliçe;
a)
Görüldüğünde,
b)
Görüldükten belirli bir süre sonra,
c)
Düzenlenme gününden belirli bir süre sonra,
d)
Belirli bir günde,
ödenmek üzere düzenlenebilir.
(2) Vadesi başka şekilde yazılan veya birbirini
takip eden çeşitli vadeleri gösteren poliçeler
batıldır.
2. Görüldüğünde
ödenecek poliçe
MADDE 704-
(1) Görüldüğünde ödenmek üzere düzenlenen poliçe
ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin düzenlenme
gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için
ibrazı gerekir. Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği
gibi, daha uzun bir süre de belirleyebilir. İbraz
süreleri cirantalar tarafından kısaltılabilir.
(2) Düzenleyen, görüldüğünde ödenecek bir poliçenin
belirli bir günden önce ödenmek üzere ibraz
edilmeyeceği hakkında şart koyabilir. Bu takdirde
ibraz süresi o tarihten başlar.
3. Görüldükten belirli
bir süre sonra ödenecek poliçe
MADDE 705-
(1) Görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek
bir poliçenin vadesi, kabul şerhinde yazılı tarihe
veya protesto tarihine göre belirlenir.
(2) Kabul şerhinde tarih gösterilmemiş ve protesto
da çekilmemiş olursa poliçe, kabul eden hakkında,
kabule ibraz için öngörülmüş bulunan sürenin son
günü kabul edilmiş sayılır.
II - Sürelerin hesabı
1. Genel olarak
MADDE 706-
(1) Düzenlenme gününden veya görüldükten bir
veya birkaç ay sonra ödenmek üzere düzenlenen bir
poliçenin vadesi, ödemenin yapılması gereken ayın o
günün karşılığı olan gününde gelmiş olur. Karşılığı
olan gün bulunmadığı takdirde vade o ayın son günü
gelmiş olur.
(2) Bir poliçe, düzenlenme gününden veya görüldükten
bir buçuk ay veya birkaç ay veya yarım ay sonra
ödenmek üzere düzenlendiği takdirde, ilk önce tam
aylar hesap edilir.
(3) Vade olarak bir ayın başı, ortası veya sonu
gösterilmişse, bunlardan ayın birinci, onbeşinci ve
sonuncu günleri anlaşılır.
(4) “Sekiz gün” veya “onbeş gün” ibarelerinden bir
veya iki hafta değil, gerçek olarak sekiz veya onbeş
günlük bir süre anlaşılır.
(5) “Yarım ay” ibaresi onbeş günlük bir süreyi ifade
eder.
2. Takvimlerin
çatışması
MADDE 707-
(1) Belirli bir günde ödenecek bir poliçenin
düzenlenme yeri ile ödeme yeri arasında takvim farkı
bulunduğu takdirde, vade, ödeme yerinin takvimine
göre belirlenmiş sayılır.
(2) Takvimleri farklı olan iki yer arasında
düzenlenen bir poliçe, düzenlenme gününden belirli
bir süre sonra ödenecekse, düzenlenme günü, ödeme
yerindeki takvim gününe dönüştürülmek suretiyle vade
hesap edilir.
(3) Poliçelerin ibraz sürelerinin hesabında da
birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
(4) Poliçedeki bir kayıttan veya poliçenin
içeriğinden, amacın başka olduğu anlaşılırsa, bu
madde hükümleri uygulanmaz.
B) Ödeme
I - İbraz
MADDE 708-
(1) Belirli bir günde veya düzenlenme gününden
ya da görüldükten belirli bir süre sonra ödenecek
bir poliçenin hamili, poliçeyi ödeme gününde
veya onu izleyen iki iş günü içinde ödenmek üzere
ibraz etmelidir.
(2) Poliçenin bir takas odasına ibrazı, ödeme için
ibraz yerine geçer.
II - Makbuz istemek
hakkı
MADDE 709-
(1) Muhatap, poliçeyi öderken hamil
tarafından bir ibra şerhi yazılarak poliçenin
kendisine verilmesini isteyebilir.
(2) Hamil kısmi ödemeyi reddedemez.
(3) Kısmi ödeme hâlinde muhatap bu ödemenin poliçe
üzerine yazılmasını ve kendisine bir makbuz
verilmesini isteyebilir.
III - Vadeden önce ve
vadesinde ödeme
MADDE 710-
(1) Poliçenin hamili, vadeden önce
ödemeyi kabulle yükümlü değildir.
(2) Vadeden önce ödeyen muhatap, bundan doğacak
tehlike kendisine ait olmak üzere hareket etmiş
olur.
(3) Hile veya ağır bir kusuru bulunmadıkça poliçeyi
vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen
kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün
bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de
cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak
zorunda değildir.
IV - Yabancı ülke
parası ile ödeme
MADDE 711-
(1) Poliçenin, ödeme yerinde rayici
olmayan bir para ile ödeneceği şart koşulduğu
takdirde, bedeli, vade günündeki değerine göre o
ülke parasıyla ödenebilir. Borçlu, ödemede geciktiği
takdirde, hamil poliçe bedelinin dilerse vade
günündeki, dilerse ödeme günündeki kura göre ülke
parasına dönüştürülerek ödenmesini isteyebilir.
(2) Kanuni rayici olmayan paranın değeri, ödeme
yerindeki ticari teamüllere göre belirlenir. Bununla
beraber, düzenleyen, ödenecek paranın poliçede
yazılı belirli bir rayice göre hesap edilmesini şart
edebilir.
(3) Düzenleyen, ödemenin belirli bir para ile
yapılmasını (aynen ödemeyi), şart koşmuş ise
birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz.
(4) Poliçe bedeli, düzenlenme ve ödeme yeri olan
ülkelerde aynı adı taşıyan, fakat değerleri
birbirinden farklı olan para ile gösterildiği
takdirde ödeme yerindeki para kastedilmiş sayılır.
V - Tevdi
MADDE 712-
(1) Bir poliçe 708 inci maddede öngörülen süre
içinde ödeme için ibraz edilmediği takdirde borçlu,
gideri ve riski hamile ait olmak üzere poliçenin
bedelini bir bankaya tevdi edebilir.
BEŞİNCİ AYIRIM
Kabul Etmeme ve Ödememe
Hâllerinde Başvurma Hakları
A) Başvurma hakkı
I - Genel olarak
MADDE 713-
(1) Vadede poliçe ödenmemişse hamil,
cirantalara, düzenleyene ve poliçe dolayısıyla
taahhüt altına girmiş olan diğer kişilere
başvurabilir.
(2) Hamil;
a)
Kabulden tamamen veya kısmen kaçınılmış,
b)
Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın, muhatap iflas
etmiş veya bir ilamla ispatlanmamış olsa da sadece
ödemelerini tatil etmiş veya aleyhindeki herhangi
bir icra takibi semeresiz kalmış veya
c)
Kabul için arz edilmesi menedilen bir poliçenin
düzenleyeni iflas etmiş,
olursa vadenin gelmesinden önce de aynı başvurma
hakkını haizdir.
II - Protesto
1. Süreler ve şartları
MADDE 714-
(1) Kabul etmemenin veya ödememenin, kabul
etmeme veya ödememe protestosu denilen resmî bir
belge ile belirlenmesi zorunludur.
(2) Kabul etmeme protestosunun, kabule arz için
belirli olan süre içinde çekilmesi gerekir. 694 üncü
maddenin birinci fıkrasında gösterilen hâlde
poliçenin ilk arzı vadenin son gününde
olmuşsa, protesto o günün ertesi günü de
çekilebilir.
(3) Belirli bir günde veya düzenlenme gününden ya da
görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şartını
içeren bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe
protestosunun, ödeme gününü izleyen iki iş günü
içinde çekilmesi zorunludur. Görüldüğünde ödenmesi
şart olan bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe
protestosu, ikinci fıkrada kabul etmeme protestosu
için gösterilen süreler içinde çekilir.
(4) Kabul etmeme protestosu çekilmiş olması hâlinde
ödeme için poliçeyi ibraz etmeye gerek olmadığı
gibi, ödememe protestosu çekmeye de ihtiyaç yoktur.
(5) Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın muhatap,
ödemelerini tatil etmiş veya aleyhindeki herhangi
bir icra takibi semeresiz kalmış ise, hamil başvurma
haklarını ancak poliçenin ödenmesi için muhataba
ibrazından ve protestonun çekilmesinden sonra
kullanabilir.
(6) Poliçeyi kabul etmiş olsun olmasın, muhatap veya
kabul için arz edilmesi menedilen bir poliçenin
düzenleyeni iflas etmişse, iflas ilamının ibrazı,
başvurma hakkının kullanılması için yeterlidir.
2. Şekli
a) Noterlikçe
düzenlenmesi
MADDE 715-
(1) Protestonun 716 ncı maddede belirtilen şekil
ve surette noterlikçe düzenlenmesi gerekir.
b) İçindekiler
MADDE 716-
(1) Protesto;
a)
Protestoyu çeken ve kendisine protesto çekilen
kişilerin adlarını veya ticaret unvanlarını,
b)
Kendisine protesto çekilen kişinin, poliçeden doğan
taahhüdünü yerine getirmeye davet edildiği hâlde,
taahhüdünü ifa etmemiş, kendisi bulunamamış veya
ticaret yerinin ya da konutunun belirlenememiş
olduğuna ilişkin bir şerhi,
c)
Sözü geçen davetin yapıldığı veya davet teşebbüsünün
sonuçsuz kaldığı yer ve güne ait bir şerhi ve
d)
Protestoyu düzenleyen noterin imzasını,
içerir.
(2) Kısmi ödeme protestoda belirtilir.
(3) Kabul için kendisine bir poliçe ibraz edilmiş
olan muhatap, poliçenin ertesi günü tekrar ibrazını
istemiş ise bu durum da protestoya yazılır.
c) Protesto belgesi
MADDE 717-
(1) Protesto ayrı bir belge hâlinde düzenlenerek
poliçeye bağlanır.
(2) Protesto, aynı poliçenin çeşitli nüshaları veya
poliçenin aslı ile bir sureti ibraz edilerek
düzenlenmiş ise protestoyu bu nüshalardan birine
veya asıl senede bağlamak yeterlidir.
(3) Diğer nüshalara veya surete, protestonun, kalan
nüshalarından birine veya poliçenin aslına bağlanmış
bulunduğu kaydolunur.
d) Kısmi kabul hâlinde
MADDE 718-
(1) Kabul, poliçedeki bedelin bir kısmına
özgülenmiş bulunup da, bu yüzden protesto
düzenlenirse poliçenin bir sureti çıkarılarak
protesto bu suret üzerine yazılır.
e) Birden fazla kişiye
karşı düzenlenen protesto
MADDE 719-
(1) Poliçeye ilişkin bir edimin birden fazla
yükümlü tarafından ifasının istenmesi zorunlu ise,
tek protesto belgesi düzenlenir.
3. Saklama yükümü
MADDE 720-
(1) Protestoyu düzenleyen noter
poliçenin bir suretini protesto belgesi ile birlikte
saklamakla yükümlüdür.
4. Sakat protesto
MADDE 721-
(1) Noter tarafından imza edilen protesto kanuna
uygun olarak düzenlenmediği veya içindeki kayıtlar
yanlış olduğu takdirde de geçerlidir.
(2) Noter hakkında disiplin hükümleri
saklıdır.
5. Protesto
düzenlenmesi gerekmeyen hâller
MADDE 722-
(1) Düzenleyen, ciranta veya aval veren kişi,
senet üzerine “gidersiz”, “protestosuz”
kayıtlarını ya da bunlara eş anlamlı
diğer herhangi bir ibareyi yazıp
imzalayarak, hamili başvurma hakkını kullanmak için
kabul etmeme veya ödememe protestosu düzenleme
yükümünden kurtarabilir.
(2) Bu kayıt, hamili, poliçeyi süresinde
ibraz etmek ve gereken ihbarları yapmak
yükümlülüklerinden kurtarmaz. Sürelere uyulmadığını
ispat, bunu hamile karşı ileri süren kişiye düşer.
(3) Bu kayıt poliçeyi düzenleyen tarafından yazılmış
ise, poliçeden dolayı borç altına girmiş olanların
hepsi hakkında geçerli olur; bir ciranta veya aval
veren kişi tarafından yazıldığı takdirde, hüküm
yalnız ona uygulanır. Düzenleyen tarafından yazılan
kayda rağmen hamil yine protesto çekerse giderler
kendisine ait olur.
(4) Kayıt bir ciranta veya aval veren kişi
tarafından konduğu takdirde, bu kayda rağmen
çekilmiş olan bir protestonun gerektirdiği
giderleri, poliçeden dolayı borç altına girenlerin
hepsi tazminle yükümlüdür.
III - İhbar zorunluluğu
MADDE 723-
(1) Hamil, protesto gününü veya poliçede
“gidersiz” kaydı mevcut ise, ibraz gününü izleyen
dört iş günü içinde, kabul etmeme veya ödememe
hâllerini, kendi cirantasına ve düzenleyene ihbar
etmek zorundadır.
(2) Her ciranta aldığı ihbarı, bunları aldığı günü
izleyen iki iş günü içinde önceki ihbarları yapan
kişilerin adlarını ve adreslerini de göstermek
suretiyle, kendi cirantasına ihbar eder. Düzenleyene
varıncaya kadar bu sıra dâhilinde hareket edilir.
Süreler önceki ihbarın alındığı tarihten itibaren
işlemeye başlar.
(3) Poliçede imzası bulunan bir kişiye ikinci fıkra
gereğince ihbarda bulunulduğu takdirde, kendisine
aval veren kişiye de aynı süre içinde bu ihbarın
yapılması gerekir.
(4) Bir ciranta adresini hiç yazmamış veya okunması
mümkün olmayacak surette yazmış ise, ihbarın ondan
önceki cirantaya yapılması yeterlidir.
(5) İhbarı yapacak olan kişi bunu noter aracılığıyla
veya sadece poliçenin iadesi yoluyla yapabilir.
(6) İhbarı yapmakla yükümlü olan kişi bunu belirli
süre içinde yaptığını ispat etmek zorundadır.
(7) Birinci ve ikinci fıkralarda gösterilen süreler
içinde ihbarname göndermeyen kişi başvurma hakkını
kaybetmezse de ihmalinden doğan zarardan sorumlu
olur. Ancak, bu zarara ilişkin tazminat borcu poliçe
bedeliyle sınırlıdır.
IV - Teselsül
MADDE 724-
(1) Bir poliçeyi düzenleyen, kabul eden, ciro
eden veya o poliçeye aval veren kişiler hamile karşı
müteselsil borçlu sıfatıyla sorumludurlar.
(2) Hamil, bunların borçlanmadaki sıraları ile bağlı
olmaksızın her birine veya bunlardan bazılarına ya
da hepsine birden başvurabilir.
(3) Poliçeden dolayı borç altına girmiş olup da
poliçeyi ödemiş bulunan herkes aynı hakkı
kullanabilir.
(4) Hamil borçlulardan yalnız birine başvurmakla,
diğer borçlularla ilk önce başvurduğu borçludan
sonra gelenlere karşı haklarını kaybetmez.
V - Başvurma hakkının
kapsamı
1. Hamilin hakkı
MADDE 725-
(1) Hamil başvurma yoluyla;
a)
Poliçenin kabul edilmemiş veya ödenmemiş olan
bedelini ve şart kılınmışsa işlemiş faizi,
b)
Vadenin gelmesinden itibaren işleyecek faizi,
c)
Protestonun ve hamil tarafından tebliğ olunan
ihbarların giderleriyle diğer giderleri ve
d)
Poliçe bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon
ücretini,
isteyebilir.
(2) Başvurma hakkı vadenin gelmesinden önce
kullanılırsa, poliçe bedelinden bir iskonto yapılır.
Bu iskonto başvurma tarihinde hamilin yerleşim
yerinde geçerli olan resmî iskonto oranına göre
hesap edilir.
2. Ödeyen kişinin hakkı
MADDE 726-
(1) Poliçe bedelini ödemiş olan kişi kendisinden
önce gelen borçlulardan;
a)
Ödemiş olduğu tutarın tamamını,
b)
Ödeme tarihinden itibaren bu tutarın faizini,
c)
Yaptığı giderleri ve
d)
Poliçe bedelinin binde ikisini aşmamak üzere
komisyon ücretini,
isteyebilir.
VI - Makbuz
1. Genel olarak
MADDE 727-
(1) Kendisine başvurulan veya başvurulması
mümkün olan borçlu, başvurma konusu olan bedeli
ödeyince, poliçe ve protesto belgesinin ayrıca
doldurulacak bir makbuz ile birlikte kendisine
verilmesini istemek hakkını haizdir.
(2) Poliçeyi ödemiş olan her ciranta, kendi cirosunu
ve kendisinden sonra gelen borçluların cirolarını
çizebilir.
2. Kısmi kabul hâlinde
MADDE 728-
(1) Poliçenin kısmen kabulünden sonra başvurma
hakkının kullanılması hâlinde, poliçe bedelinin
kabul edilmeyen kısmını ödeyen kişi, ödemenin poliçe
üzerine yazılmasını ve kendisine bu hususta bir
makbuz verilmesini isteyebilir. Bundan başka, onun
sonradan diğerlerine karşı başvurma haklarını
kullanabilmesi için, hamil ona poliçenin ve
protestonun onaylı birer suretini vermek zorundadır.
VII - Retret
MADDE 729-
(1) Başvurma hakkı olan herkes, poliçede aksine
şart bulunmadıkça, kendisinden önce gelen
borçlulardan biri üzerine çekeceği ve bu
kişinin yerleşim yerinde, görüldüğü anda ödenmesi
şart olan ve “retret” denilen yeni bir poliçe
aracılığıyla başvuruda bulunabilir.
(2) Retret, 725 ve 726 ncı maddelerde gösterilen
paralardan başka komisyon ücretini içerir.
(3) Retret hamil tarafından düzenlenirse,
poliçe bedeli poliçenin ödeneceği yerden, önceki
borçlunun yerleşim yeri olan yer üzerine çekilen ve
görüldüğünde ödenmesi şart olan bir poliçenin cari
fiyatına göre belirlenir. Retret bir ciranta
tarafından düzenlenirse, poliçe bedeli, retreti
düzenleyen kişinin yerleşim yerinden önceki
borçlunun yerleşim yeri olan yer üzerine çekilen ve
görüldüğünde ödenmesi şart bulunan bir poliçenin
cari fiyatına göre belirlenir.
VIII - Başvurma
hakkının düşmesi
1. Genel olarak
MADDE 730-
(1) Hamil;
a)
Görüldüğünde veya görüldükten belirli bir süre sonra
ödenmesi şart olan poliçeyi ibraz,
b)
Kabul etmeme veya ödememe protestosunu düzenleme,
c)
“Gidersiz iade olunacaktır” kaydının bulunması
hâlinde, poliçeyi ödeme amacıyla ibraz,
için belirli süreleri geçirirse, kabul eden kişi
hariç olmak üzere, cirantalara, düzenleyene ve diğer
borçlulara karşı sahip olduğu hakları kaybeder.
(2) Hamil, kabul amacıyla ibraz edilmesi için
düzenleyenin verdiği süreye uymazsa, kabul etmeme ve
ödememe sebebiyle başvuru haklarını kaybeder;
meğerki, düzenleyicinin yalnız kabule ait
sorumluluğu istisna etmek istediği kayıttan
anlaşılsın.
(3) Ciroda ibraz için bir süre şart kılınmışsa ancak
ciranta bu süreyi ileri sürebilir.
2. Mücbir sebepler
MADDE 731-
(1) Kanunen belirli olan süreler içinde
poliçenin ibrazı veya protesto düzenlenmesi, bir
devletin mevzuatı veya herhangi bir mücbir sebep
gibi aşılması imkânsız bir engel nedeniyle
gerçekleştirilememişse, bu işlemler için belirli
olan süreler uzatılır.
(2) Hamil, mücbir sebepleri gecikmeksizin kendinden
önce gelen kişiye ihbar etmekle ve bu ihbarı, altına
tarih, yer ve imzasını da koyarak poliçeye veya
alonja kaydetmekle yükümlüdür. Bunun dışında 723
üncü madde hükümleri uygulanır.
(3) Mücbir sebeplerin ortadan kalkmasından sonra
hamilin, poliçeyi gecikmesizin kabul veya ödeme
amacıyla ibraz ve gereğinde protesto çekmesi
şarttır.
(4) Mücbir sebepler vadenin gelmesinden
itibaren otuz günden çok sürerse, poliçenin
ibrazına ve protesto çekmeye gerek olmaksızın
başvurma hakkı kullanılabilir.
(5) Görüldüğünde veya görüldükten belirli bir süre
sonra ödenmesi şart olan poliçeler hakkında otuz
günlük süre, hamilin kendi cirantasına mücbir sebebi
ihbar ettiği tarihten itibaren işler. Bu ihbar,
ibraz süresinin bitmesinden önce de yapılabilir.
Görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi şart
olan poliçelerde otuz günlük süre, poliçede
belirtilen süre kadar uzar.
(6) Hamilin veya poliçeyi ibraza veya protesto
çekmeye memur ettiği kişinin yalnız kendilerine ait
olaylar mücbir sebeplerden sayılmaz.
B) Sebepsiz zenginleşme
MADDE 732-
(1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan
hakların korunması için gerekli olan işlemlerin
yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla,
düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan
yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin
hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş
olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.
(2) Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba,
yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve
düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari
işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye
veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.
(3) Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya
karşı böyle bir istem ileri sürülemez.
(4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına
uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir
yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia
edene aittir.
C) Poliçe karşılığının
devri
MADDE 733-
(1) Düzenleyen hakkında iflasın açılmasıyla
beraber, poliçe karşılığının veya düzenleyenin
muhatap hesabına alacak olarak geçirdiği diğer
paraların geri verilmesi hususunda düzenleyenin
muhataba karşı poliçe ilişkisinden başka bir hukuki
ilişkiden kaynaklanan istem hakkı poliçe hamiline
geçmiş olur.
(2) Düzenleyen, karşılık ilişkisinden dolayı haiz
olduğu haklarını devrettiğini poliçede beyan ettiği
takdirde, bu haklar, poliçe hamili kim ise ona ait
olur.
(3) Muhatap, iflasın açıldığı ilan edildikten veya
kendisine devir durumu ihbar edildikten sonra yalnız
poliçenin iadesi karşılığında usulü dairesinde
hakkını ispat eden hamile karşı ödemede bulunabilir.
D) Araya girme
I - Genel hükümler
MADDE 734-
(1) Düzenleyen ve cirantalardan veya aval
verenlerden her biri, poliçeyi gereğinde kabul
edecek veya ödeyecek olan bir kişiyi gösterebilir.
(2) Poliçe, aşağıda yazılı şartlar altında, poliçe
dolayısıyla kendisine başvurulması mümkün olan
herhangi bir borçlu için araya giren bir kişi
tarafından kabul edilebilir veya ödenebilir.
(3) Muhatap da dâhil her üçüncü kişi veya poliçeyi
kabul eden kişi hariç olmak üzere, poliçeden dolayı
zaten borçlu olan herkes araya girerek poliçeyi
kabul edebilir veya bedelini ödeyebilir.
(4) Araya girmek suretiyle kabul veya ödemede
bulunan kişi, lehine araya girdiği borçluya durumu
iki iş günü içinde ihbar etmek zorundadır. Bu süreye
uymazsa ihbarda bulunmamış olmasından doğan
zarardan, poliçe bedelini aşmamak üzere sorumlu
olur.
II - Araya girme
suretiyle kabul
1. Şartlar, hamilin
durumu
MADDE 735-
(1) Vadenin gelmesinden önce, hamilin
başvurma hakkını kullanabileceği bütün hâllerde,
poliçe araya girilerek kabul edilebilir; meğerki,
kabul için ibrazı menedilen bir poliçe söz konusu
olsun.
(2) Poliçeyi gereğinde ödeme yerinde kabul edecek
veya ödeyecek olan bir kişi poliçede gösterildiği
takdirde, hamil, o kişiye poliçeyi ibraz etmiş ve
araya girme suretiyle kabul etmeme hâlinde kabul
etmemeyi bir protesto ile tespit ettirmiş olmadıkça,
o kişiyi göstermiş olan kişiye ve o kişiden sonra
gelen borçlulara karşı vadenin gelmesinden önce
başvurma hakkını kullanamaz.
(3) Diğer araya girme hâllerinde hamil, araya girme
suretiyle kabulü reddedebilir; ancak, buna izin
verirse, araya girme suretiyle kimin lehine kabulde
bulunmuşsa ona ve ondan sonra gelen borçlulara karşı
vadenin gelmesinden önce başvurma haklarını
kullanamaz.
2. Şekil
MADDE 736-
(1) Araya girerek kabul, poliçe üzerine yazılır
ve araya giren tarafından imza edilir. Kabul
beyanında kimin lehine araya girildiği gösterilir;
gösterilmemişse düzenleyen lehine kabul edilmiş
sayılır.
3. Araya girerek kabul
edenin sorumluluğu
MADDE 737-
(1) Araya girerek kabul eden kişi, hamile
ve kimin lehine araya girmişse, ondan sonra gelen
borçlulara karşı tıpkı lehine araya girilen kişi
gibi sorumlu olur.
(2) Araya girerek kabule rağmen, lehine kabul
gerçekleşen kişi ile ondan önce gelen borçlular 725
inci maddede gösterilen tutarı ödemek şartıyla
hamilden, poliçenin ve varsa protesto belgesinin ve
bir makbuzun verilmesini isteyebilir.
III - Araya girerek
ödeme
1. Şartları
MADDE 738-
(1) Hamil, vadede veya vadeden önce
başvurma haklarını kullanabileceği bütün hâllerde,
araya girerek ödeme yapabilir.
(2) Araya girerek ödeme, lehine ödenecek kişinin
ödemeye zorunlu olduğu tutarın tamamını kapsar.
(3) Bu ödemenin en geç, ödememe protestosunun
çekilmesi için belirli olan son günün ertesi günü
yapılması gerekir.
2. Hamilin ibraz
yükümlülüğü
MADDE 739-
(1) Poliçe, yerleşim yerleri ödeme yerinde
bulunan kişiler tarafından araya girerek kabul
edilmiş veya yerleşim yerleri ödeme yerinde bulunan
kişiler gereğinde ödemede bulunmak üzere
gösterilmişlerse, hamil en geç, ödememe
protestosunun çekilmesi için belirli olan sürenin
bittiği günün ertesi günü, poliçeyi bütün bu
kişilere ibraz etmeye ve gereğinde araya girerek
ödemeden kaçınılması hâlinde protesto çekmeye
zorunludur.
(2) Protesto, süresinde çekilmemişse, gereğinde
ödeyecek kişiyi göstermiş olan veya araya girerek
lehine poliçe kabul edilmiş bulunan kişi ile
onlardan sonra gelen borçlular sorumluluktan
kurtulur.
3. Reddin sonucu
MADDE 740-
(1) Araya girilerek kendisine yapılan ödemeyi
reddeden hamil, ödeme hâlinde borçtan kurtulacak
kişilere karşı başvurma haklarını kaybeder.
4. Makbuz
MADDE 741-
(1) Araya girilerek poliçe ödendiğinde, ödeme
kimin için yapılmış ise, o kişi gösterilmek
suretiyle poliçe üzerine makbuz niteliğinde bir
kayıt yazılır. Kimin için ödendiği gösterilmediği
takdirde ödeme, düzenleyen için yapılmış sayılır.
(2) Poliçenin, varsa protestonun, araya girerek
ödemede bulunan kişiye verilmesi gereklidir.
5. Hakların devri,
araya girenlerin birden fazla olması hâli
MADDE 742-
(1) Araya girerek ödemede bulunan kişi, lehine
ödemede bulunduğu kişiye ve poliçeden dolayı ona
borçlu olan kişilere karşı poliçeden doğan hakları
iktisap eder. Ancak, poliçeyi yeniden ciro edemez.
(2) Lehine ödemede bulunulan kişiden sonra gelen
borçlular borçtan kurtulurlar.
(3) Araya girerek ödemede bulunmak hususunda çeşitli
teklifler yapılmışsa bu tekliflerden hangisi
borçlulardan en çoğunu borçtan kurtaracaksa o tercih
olunur. Ortada daha iyi bir teklif bulunduğunu
bildiği hâlde araya girerek ödemede bulunan kişi, en
iyi teklif tercih edilmiş olsaydı, kimler borçtan
kurtulacak idiyseler onlara karşı başvurma hakkını
kaybeder.
ALTINCI AYIRIM
Poliçe Nüshaları ve
Suretleri
A) Poliçe nüshaları
I - İsteme hakkı
MADDE 743-
(1) Poliçe birbirinin aynı olmak üzere birden
fazla nüsha olarak düzenlenebilir.
(2) Bu nüshalara teselsül eden sıra numaraları
konulur. Numaralar metne yazılır. Aksi takdirde
nüshaların her biri ayrı bir poliçe kabul edilir.
(3) Tek nüsha olarak düzenlendiği kaydını içermeyen
bir poliçenin hamili, giderleri kendisine ait olmak
üzere birden fazla nüsha verilmesini isteyebilir. Bu
amaçla hamil kendi cirantasına başvurduğu takdirde,
hamilin cirantası ve daha önceki cirantalar sıra ile
birbirlerine ve ilk ciranta da düzenleyene
başvurmaya zorunludurlar. Bundan başka cirantaların,
yeni nüshalar üzerine kendi cirolarını yeniden
yazmaları gereklidir.
II - Nüshalar
arasındaki ilişki
MADDE 744-
(1) Poliçe, nüshalarından biri üzerine yapılacak
ödemenin diğer nüshaları hükümsüz kılacağı kaydını
taşımasa bile, nüshalardan biri üzerine yapılan
ödeme bütün nüshalardan doğan hakları düşürür.
Ancak, kabul kaydını içerip de kendisine geri
verilmemiş olan her nüshadan dolayı muhatabın
sorumluluğu devam eder.
(2) Birden fazla nüshayı farklı kişilere veren
ciranta ile ondan sonra gelen borçlular, kendi
imzalarını içerip de geri verilmemiş olan bütün
nüshalardan dolayı sorumludurlar.
III - Kabul şerhi
MADDE 745-
(1) Nüshalardan birini kabul için gönderen kişi,
bu nüshayı elinde tutan kişinin adını diğer nüshalar
üzerine yazmak zorundadır. Kabul için gönderilen
nüshayı elinde tutan kişi; bunu, diğer nüshanın
yetkili hamiline teslim etmekle yükümlüdür.
(2) Teslimden kaçınırsa hamil başvurma hakkını,
ancak;
a)
Kabul için gönderilen nüshanın, istemde
bulunulmasına rağmen kendisine teslim olunmadığı,
b)
Diğer nüsha üzerinde de kabulün veya ödemenin
sağlanamadığı,
hususları bir protesto ile tespit ettirilmiş olduğu
takdirde kullanabilir.
B) Poliçe suretleri
I - Şekil ve hükümleri
MADDE 746-
(1) Her poliçe hamilinin, poliçe
suretlerini çıkarmaya hakkı vardır.
(2) Suretin, cirolar ve poliçede bulunan diğer bütün
kayıtlarla birlikte senedin aslını aynen içermesi ve
nerede son bulduğunu göstermesi şarttır.
(3) Suret, aslı gibi ve aynı hükümler doğurmak üzere
ciro edilebilir ve aval taahhüdüne konu olabilir.
II - Senet aslının
teslimi
MADDE 747-
(1) Suretin, senet aslının kimin elinde
bulunduğunu göstermesi gerekir. Senet aslını elinde
tutan kişi, bunu, suretin yetkili hamiline teslim
ile yükümlüdür.
(2) Teslimden kaçınılması hâlinde hamil; ancak
istemine rağmen senet aslının kendisine teslim
edilmediğini bir protesto ile tespit ettirdiği
takdirde, suretin cirantalarına ve suret üzerine
aval veren kişilere karşı başvurma haklarını
kullanabilir.
(3) Senedin aslı, suretin düzenlenmesinden önce en
son olarak aslına yazılmış olan cirodan sonra
“buradan itibaren ancak suret üzerine yazılacak
cirolar geçerlidir” kaydını veya buna benzer bir
kaydı içerirse, bundan sonra senedin aslına
yazılacak cirolar geçersizdir.
YEDİNCİ AYIRIM
Çeşitli Hükümler
A) Senet metnindeki
değişiklikler
MADDE 748-
(1) Bir poliçe metni değiştirildiği
takdirde, değiştirmeden sonra poliçe üzerine imza
koymuş olan kişiler, değişmiş metne ve ondan önce
imzasını koyanlar ise eski metne göre sorumlu
olurlar.
B) Zamanaşımı
I - Süreler
MADDE 749-
(1) Poliçeyi kabul edene karşı ileri sürülecek
poliçeden doğan istemler, vadenin geldiği
tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
(2) Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri
süreceği istemler, süresinde çekilen protesto
tarihinden veya senette “gidersiz iade olunacaktır”
kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren
bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(3) Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen
aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın
poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile
kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren
altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.
II - Kesilme
1. Sebepleri
MADDE 750-
(1) Zamanaşımı; dava açılması, takip talebinde
bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın
iflas masasına bildirilmesiyle kesilir.
2. Hükümleri
MADDE 751-
(1) Zamanaşımını kesen işlem, kimin hakkında
meydana gelmişse ancak ona karşı hüküm ifade eder.
(2) Zamanaşımı kesilince, süresi aynı olan yeni bir
zamanaşımı işlemeye başlar.
C) Süreler
1. Tatil günleri
MADDE 752-
(1) Vadesi pazara veya diğer bir resmî tatil
gününe rastlayan poliçenin ödenmesi, ancak tatili
izleyen ilk iş günü istenebilir. Poliçeye ilişkin
diğer bütün işlemler, özellikle kabul için ibraz ve
protesto işlemleri de tatilde yapılmayıp ancak bir
iş gününde yapılabilir.
(2) Bu işlemlerden birinin, son günü pazara veya
başka bir resmî tatil gününe rastlayan bir süre
içinde yapılması gerektiği takdirde, bu süre onu
izleyen ilk iş gününe kadar uzar. Aradaki tatil
günleri süre hesabına dâhildir.
2. Sürenin hesaplanması
MADDE 753-
(1) Kanunun bu Kısmında veya poliçede
gösterilen süreler hesap edilirken bunların
başladığı gün sayılmaz.
3. Atıfet süreleri
MADDE 754-
(1) Poliçelerde kanuni veya yargısal atıfet
süreleri geçerli değildir.
D) Poliçeye ilişkin
işlemlerin yapılacağı yer
MADDE 755-
(1) Poliçeyi kabul veya ödeme için ibraz etmek,
protesto çekmek, poliçenin bir nüshasının
verilmesini istemek gibi belirli bir kişi nezdinde
yapılacak olan bütün işlemlerin, bu kişinin ticaret
yerinde ve böyle bir yeri yoksa konutunda yapılması
gereklidir.
(2) Ticaret yeri veya konutun bulunduğu yer dikkatle
araştırılır. Kolluktan veya yerel posta yönetiminden
edinilen bilgilerden bir sonuç çıkmadığı takdirde
başka araştırma yapmaya gerek yoktur.
E) İmzalar
MADDE 756-
(1) Poliçe üzerindeki beyanların el ile imza
edilmesi gerekir.
(2) El ile atılan imza yerine, mekanik herhangi bir
araç veya elle yapılan veya onaylanmış bir işaret
veya resmî bir şahadetname kullanılamaz.
F) İptal
I - Önleyici önlemler
MADDE 757-
(1) İradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi,
ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret
mahkemesinden, muhatabın poliçeyi ödemekten
menedilmesini isteyebilir.
(2) Mahkeme, ödemeyi meneden kararında muhataba,
vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etmeye
izin verir ve tevdi yerini gösterir.
II - Poliçeyi eline
geçiren kişinin bilinmesi
MADDE 758-
(1) Poliçeyi eline geçiren kişi bilindiği
takdirde, mahkeme, dilekçe sahibine iade davası
açması için uygun bir süre verir.
(2) Dilekçe sahibi verilen süre içinde davayı
açmazsa, mahkeme, muhatap hakkındaki ödeme yasağını
kaldırır.
III - Poliçeyi eline
geçirenin bilinmemesi
1. Dilekçe sahibinin
yükümlülükleri
MADDE 759-
(1) Poliçeyi eline geçiren kişi bilinmiyorsa,
poliçenin iptaline karar verilmesi istenebilir.
(2) İptal isteminde bulunan kişi, poliçe elinde iken
zıyaa uğradığını inandırıcı bir şekilde gösteren
delilleri mahkemeye sağlamak ve senedin bir suretini
ibraz etmek veya senedin esas içeriği hakkında bilgi
vermekle yükümlüdür.
2. İhtar
a) İçeriği
MADDE 760-
(1) Mahkeme, dilekçe sahibinin, poliçe elinde
iken zıyaa uğradığına dair verdiği açıklamaları
inandırıcı bulursa, verilecek ilanla, poliçeyi eline
geçireni, poliçeyi belirli bir süre içinde getirmeye
davet ve aksi takdirde poliçenin iptaline karar
vereceğini ihtar eder.
b) Süreler
MADDE 761-
(1) Poliçeyi getirme süresi en az üç ay ve en
çok bir yıldır.
(2) Vadesi gelmiş poliçelerde zamanaşımı, üç ayın
geçmesinden önce gerçekleşirse, mahkeme üç aylık
süre ile bağlı değildir.
(3) Süre, vadesi gelen poliçeler hakkında
birinci ilan gününden, vadesi gelmeyen poliçeler
hakkında vadenin gelmesinden itibaren işler.
c) İlan
MADDE 762-
(1) Poliçenin getirilmesine ilişkin ilan, 35
inci maddede yazılı gazete ile üç defa yapılır.
(2) Özellik gösteren olaylarda, mahkeme, uygun
göreceği daha başka ilan önlemlerine de
başvurabilir.
IV - İade davası
MADDE 763-
(1) Elden çıkan poliçe mahkemeye sunulursa,
mahkeme, iade davası açması için dilekçe sahibine
uygun bir süre verir. Dilekçe sahibi bu süre içinde
dava açmazsa, mahkeme, poliçeyi, sunmuş olana geri
verir ve muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır.
V - İptal kararı
MADDE 764-
(1) Elden çıkan poliçe, verilen süre içinde
mahkemeye sunulmazsa, iptaline karar verilir.
(2) Poliçenin iptaline karar verilmiş olmasına
rağmen, dilekçe sahibi kabul edene karşı poliçeden
doğan istem hakkını ileri sürebilir.
VI - Teminat
MADDE 765-
(1) Mahkeme, iptale karar vermeden önce, kabul
edene, poliçe bedelini tevdi etme ve yeterli teminat
karşılığında bunu ödeme yükümünü getirebilir.
(2) Teminat, poliçeyi iyiniyetle iktisap eden
kişinin uğrayabileceği zarara bir karşılık
oluşturur. Senet iptal edildiği veya senetten doğan
haklar diğer bir sebeple ortadan kalktığı takdirde,
teminat geri alınır.
SEKİZİNCİ AYIRIM
Kanunlar İhtilafı
A) Ehliyet
MADDE 766-
(1) Bir kişinin poliçe ile borçlanması için
gereken ehliyet tabi bulunduğu devletin hukukuna
göre belirlenir. Bu hukuk diğer bir ülkenin hukukuna
göndermede bulunuyorsa, o hukuk uygulanır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen hukuk gereğince
ehliyete sahip olmayan kişi, hukuku bakımından
kendisini ehil sayan bir ülkede imza koymuşsa, orada
olduğu gibi geçerli şekilde borçlanır.
B) Şekil ve süreler
I - Genel olarak
MADDE 767-
(1) Poliçe ile yapılan borçlanmaların
şekli, bu borçlanmaların imzalandığı ülkenin
hukukuna tabidir.
(2) Bir poliçeye ilişkin borçlanma, yapıldığı
ülkenin hukuku uyarınca şekil bakımından geçerli
olmamakla beraber, aynı poliçeye ilişkin sonraki bir
borçlanmanın yapıldığı ülke hukukunca geçerli
bulunursa, ilk borçlanmanın şekil bakımından geçerli
olmayışı, sonraki borçlanmanın geçerliliğini
etkilemez.
(3) Bir Türkün, yabancı ülkede poliçeyle
borçlanması, Türk hukukunun gösterdiği şekle
uygun bulunduğu takdirde, Türkiye’de başka bir Türke
karşı geçerlidir.
II - Hakların
kullanılması ve korunmasına ilişkin işlemler
MADDE
768- (1) Protestonun şekli ve protesto
çekilmesi için belirli olan sürelerle
poliçeden doğan hakların kullanılması veya korunması
için gerekli diğer işlemlerin şekli, protestonun
çekilmesi veya işlemin yapılması gereken ülkenin
hukukuna göre belirlenir.
III - Başvurma hakkı
MADDE 769-
(1) Başvurma haklarının kullanılması için
uyulması gereken süreler, bütün poliçe borçluları
hakkında poliçenin düzenlendiği yerde geçerli olan
hukuka göre belirlenir.
C) Borçlanmaların
hükümleri
I - Genel olarak
MADDE 770-
(1) Bir poliçeyi kabul eden kişinin
borçlanmalarından doğan sonuçlar, ödeme yerindeki
hukuka göre belirlenir.
(2) Senetteki diğer borçluların borçlanmalarından
doğan sonuçlar, bu borçlanmalar hangi ülkede imza
edilmiş ise o ülke hukukuna tabi olur.
II - Kısmi kabul ve
ödeme
MADDE 771-
(1) Kabulün, poliçedeki bedelin bir kısmına
özgülenip özgülenmeyeceği ve hamilin kısmi
ödemeyi kabule zorunlu bulunup bulunmadığı, ödeme
yerindeki hukuka tabidir.
III - Ödeme
MADDE 772-
(1) Vade geldiğinde ödeme, özellikle vadenin
geldiği günün ve ödeme tarihinin hesaplanması,
bedeli yabancı bir ülke parasıyla gösterilmiş
poliçelerin ödenmesi, poliçenin hangi ülkede
ödenmesi gerekiyorsa o ülkedeki hukuka göre
belirlenir.
IV - Sebepsiz
zenginleşmeden doğan haklar
MADDE
773- (1) Muhatap, yerleşim yerli
poliçeyi ödeyecek olan üçüncü kişi ve düzenleyenin,
poliçeyi hesabına düzenlediği kişi veya ticari
işletme aleyhine sebepsiz zenginleşmeden doğan
istemler, bu kişilerin yerleşim yerlerinin bulunduğu
ülkenin hukukuna göre belirlenir.
V - Karşılığın hamile
geçmesi
MADDE 774-
(1) Bir poliçe hamilinin, senedin düzenlenmesine
sebep olan alacağı iktisap edip etmeyeceğini,
senedin düzenlendiği yerdeki hukuk belirler.
VI - İptal kararı
MADDE 775-
(1) Poliçenin kaybolması veya çalınması
hâlinde alınacak tedbirleri, ödeme yerindeki hukuk
belirler.
İKİNCİ BÖLÜM
Bono veya Emre Yazılı
Senet
A) Unsurlar
MADDE 776-
(1) Bono veya emre yazılı senet;
a)
Senet metninde “bono” veya “emre yazılı
senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir
dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı
senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b)
Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek
vaadini,
c)
Vadeyi,
d)
Ödeme yerini,
e)
Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,
f)
Düzenlenme tarihini ve yerini,
g)
Düzenleyenin imzasını,
içerir.
B) Unsurların
bulunmaması
MADDE
777- (1) İkinci ilâ dördüncü
fıkralarda yazılı hâller saklı kalmak üzere, 776 ncı
maddede gösterilen unsurlardan birini içermeyen bir
senet bono sayılmaz.
(2) Vadesi gösterilmemiş olan bono, görüldüğünde
ödenmesi şart olan bir bono sayılır.
(3) Açıklık bulunmadığı takdirde senedin
düzenlendiği yer, ödeme yeri ve aynı zamanda
düzenleyenin yerleşim yeri sayılır.
(4) Düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bono,
düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde
düzenlenmiş sayılır.
C) Uygulanacak hükümler
MADDE 778-
(1) Bononun niteliğine aykırı düşmedikçe;
a)
Poliçelerin cirosuna ilişkin 681 ilâ 690,
b)
Vadeye dair 703 ilâ 707,
c)
Ödeme hakkındaki 708 ilâ 712,
d)
Ödememe hâlinde başvurma haklarına dair 713 ilâ 727
ve 729 ilâ 732,
e)
Araya girme suretiyle ödemeye ilişkin 734, 738 ilâ
742,
f)
Suretler hakkındaki 746 ve 747,
g)
Değiştirmeye dair 748,
h)
Zamanaşımına dair 749 ilâ 751,
ı)
İptale dair 757 ilâ 765,
i)
Tatil günleri, sürelerin hesabı, atıfet sürelerine
ilişkin yasak, poliçeye dair işlemlerin yapılması
gereken yer ve imza hakkındaki 752 ilâ 756,
j)
Kanunlar ihtilâfına dair 766 ilâ 775 inci,
maddeler hükümleri bonolar hakkında da geçerlidir.
(2) Ayrıca;
a)
Üçüncü bir kişinin yerleşim yerinden veya muhatabın
yerleşim yerinden başka bir yerde ödenmesi şart olan
poliçeye ilişkin 674 ve 697 nci,
b)
Faiz şartına dair 675 inci,
c)
Ödenecek bedele dair çeşitli beyanlar hakkındaki 676
ncı,
d)
Geçerli olmayan imzanın sonuçlarına ilişkin 677 nci,
e)
Yetkisiz veya yetkiyi aşan kimsenin imzasına ilişkin
678 ve 679 uncu,
f)
Açık poliçeye dair 680 inci,
madde hükümleri de bonolara uygulanır.
(3) Avale ilişkin 700 ilâ 702 nci maddeler de
bonolar hakkında uygulanır.
(4) 701 inci maddenin dördüncü fıkrasında
öngörülen hâlde aval, avalin kimin hesabına
verildiğini göstermezse, bonoyu düzenleyen kimse
hesabına verilmiş sayılır.
D) Düzenleyenin
sorumluluğu
MADDE 779-
(1) Bir bonoyu düzenleyen kişi, tıpkı bir
poliçeyi kabul eden gibi sorumludur.
(2) Görüldüğünden belirli bir süre sonra ödenmesi
şart olan bonoların düzenleyene 693 üncü maddede
yazılı süreler içinde ibraz olunması gerekir.
(3) Düzenleyen, bononun kendisine ibraz edildiğini
bono üzerine ibraz gününü işaret etmek ve imzasını
koymak suretiyle doğrular. Süre, ibraz kaydı
tarihinden itibaren işlemeye başlar. Düzenleyen;
bononun kendisine ibraz edildiğini, gününü işaret
etmek suretiyle doğrulamaktan kaçınırsa, bu durum
bir protesto ile belirlenir. Bu takdirde süre
protesto gününden itibaren işlemeye başlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çek
BİRİNCİ AYIRIM
Çeklerin Düzenlenmesi
ve Şekli
A) Şekli
I - Unsurlar
MADDE 780-
(1) Çek;
a)
Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet
Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde
“çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b)
Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi
için havaleyi,
c)
Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,
d)
Ödeme yerini,
e)
Düzenlenme tarihini ve yerini,
f)
Düzenleyenin imzasını,
içerir.
II - Unsurların
bulunmaması
MADDE 781-
(1) 780 inci maddede gösterilen unsurlardan
birini içermeyen bir senet, ikinci ve üçüncü
fıkralarda yazılı hâller dışında çek sayılmaz.
(2) Çekte açıklık yoksa, muhatabın ticaret unvanı
yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın
ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği
takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle
bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek
muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir.
(3) Düzenlenme yeri gösterilmemiş olan çek,
düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde
düzenlenmiş sayılır.
B) Münferit unsurlar
I - Muhatap
1. Muhatap olma
ehliyeti
MADDE 782-
(1) Türkiye’de ödenecek çeklerde muhatap ancak
bir banka olabilir.
(2) Diğer bir kişi üzerine düzenlenen çek yalnız
havale hükmündedir.
2. Karşılık
MADDE 783-
(1) Bir çekin düzenlenmesi için, muhatabın
elinde düzenleyenin emrine tahsis edilmiş bir
karşılık bulunması ve düzenleyenin bu karşılık
üzerinde çek düzenlemek suretiyle tasarruf hakkını
haiz olacağına dair muhatapla düzenleyen arasında
açık veya zımni bir anlaşma bulunması şarttır.
Ancak, bu hükümlere uyulmaması hâlinde senedin çek
olarak geçerliliği etkilenmez.
(2) Düzenleyen, muhatap nezdinde çekin ancak bir
kısım karşılığını hazır bulundurduğu takdirde,
muhatap, bu tutarı ödemekle yükümlüdür.
(3) Muhatap nezdinde karşılığı kısmen veya tamamen
bulunmayan bir çek düzenleyen kişi, çekin
karşılıksız kalan bedelinin yüzde onunu ödemekle
yükümlü olduktan başka, hamilin bu yüzden uğradığı
zararı da tazmin eder.
II - Kabul yasağı
MADDE 784-
(1) Çek hakkında kabul işlemi yapılamaz. Çek
üzerine yazılmış bir kabul kaydı, yazılmamış
sayılır.
III - Kimin lehine
çekilebileceği
MADDE 785-
(1) Çek;
a)
“Emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli
bir kişiye,
b)
“Emre yazılı değildir” kaydıyla veya buna benzer bir
kayıtla belirli bir kişiye,
c)
Veya hamile,
ödenmek üzere çekilebilir.
(2) Belirli bir kişi lehine “veya hamiline”
kelimelerinin veya buna benzer başka bir ibarenin
eklenmesiyle düzenlenen çek, hamiline yazılı çek
sayılır.
(3) Kimin lehine düzenlendiği gösterilmemiş olan bir
çek, hamiline yazılı çek hükmündedir.
IV - Faiz şartı
MADDE 786-
(1) Çekte öngörülen herhangi bir faiz şartı
yazılmamış sayılır.
V - Adresli ve yerleşme
yerli çek
MADDE 787-
(1) Çek, muhatabın yerleşim yerinde veya başka
bir yerde üçüncü bir kişi nezdinde ödenmek üzere
düzenlenebilir. Ancak, bu üçüncü kişinin bir banka
olması şarttır.
İKİNCİ AYIRIM
Devir
A) Devredilebilirlik
MADDE 788-
(1) Açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt
olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart
kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle
devredilebilir.
(2) “Emre yazılı değildir” kaydıyla veya buna benzer
bir kayıtla belirli bir kişi lehine ödenmesi şart
kılınan bir çek, ancak alacağın temlikiyle
devredilebilir. Bu devir, alacağın temlikinin hukuki
sonuçlarını doğurur.
(3) Ciro, düzenleyen veya çekten dolayı
borçlu olanlardan herhangi biri lehine de
yapılabilir. Bu kişiler çeki yeniden ciro
edebilirler.
B) Ciro
I - Genel olarak
MADDE 789-
(1) Cironun kayıtsız ve şartsız olması
gereklidir. Ciro, şartlara tabi tutulmuşsa bunlar
yazılmamış sayılır.
(2) Kısmi ciro ve muhatabın cirosu batıldır.
(3) Hamiline yazılı ciro beyaz ciro hükmündedir.
(4) Muhatap lehindeki ciro yalnız makbuz
hükmündedir; meğerki, muhatabın birden fazla şubesi
olup da, ciro, muhatap şubeden başka bir şube
üzerine yazılmış bulunsun.
II - Hak sahipliğini
ispat görevi
MADDE 790-
(1) Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran
kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı
müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı
takdirde yetkili hamil sayılır. Çizilmiş
cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu
diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi
çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır.
III - Hamiline yazılı
çek üzerine yapılan ciro
MADDE 791-
(1) Hamiline yazılı bir çek üzerine yapılan
ciro, cirantayı, başvurma hakkına dair hükümler
gereğince sorumlu kılarsa da senedin niteliğini
değiştirerek onu emre yazılı bir çek hâline
getirmez.
C) Elden çıkan çek
MADDE 792-
(1) Çek, herhangi bir suretle hamilin
elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı,
ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz
konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye
göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni
hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu
veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o
çeki geri vermekle yükümlüdür.
D) Protestodan ve ibraz
süresinin geçmesinden sonraki ciro
MADDE 793-
(1) Protestonun düzenlenmesinden veya aynı
nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin
geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak alacağın
temlikinin sonuçlarını doğurur.
(2) Tarihsiz bir cironun, protesto veya aynı
nitelikte bir belirlemeden veya ibraz süresinin
geçmesinden önce yapıldığı, aksi sabit oluncaya
kadar karinedir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ödeme ve Ödememe
A) Ödeme
I - Aval
MADDE 794-
(1) Çekte yazılı bedelin ödenmesi, kısmen veya
tamamen aval ile teminat altına alınabilir.
(2) Bu teminat, muhatap hariç olmak üzere üçüncü bir
kişi veya çek üzerinde imzası bulunan bir kişi
tarafından da verilebilir.
II - Muacceliyet
MADDE 795-
(1) Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı
herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.
(2) Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce
ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir.
III - Ödeme için ibraz
1. Genel olarak
MADDE 796-
(1) Bir çek, düzenlendiği yerde ödenecekse on
gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse
bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.
(2) Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen
çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise
bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba
ibraz edilmelidir. Bu bakımdan, bir Avrupa ülkesinde
düzenlenip de Akdenize sahili bulunan bir ülkede
ödenecek olan ve aynı şekilde Akdenize sahili olan
bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi
gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi
şart kılınmış sayılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı süreler,
çekte yazılı olan düzenlenme tarihinin ertesi günü
başlar.
2. Takvim farklılığı
MADDE 797-
(1) Çek, takvimleri farklı olan iki yer arasında
çekildiği takdirde; düzenlenme günü, ödeme yerindeki
takvimin onu karşılayan gününe dönüştürülür.
3. Takas odası
MADDE 798-
(1) Çekin bir takas odasına ibrazı ödeme için
ibraz yerine geçer.
IV - Çekten cayma
1. Genel olarak
MADDE 799-
(1) Çekten cayma ancak ibraz süresi geçtikten
sonra hüküm ifade eder.
(2) Çekten cayılmamışsa, muhatap, ibraz süresinin
geçmesinden sonra da çeki ödeyebilir.
2. Özel hâller
MADDE 800-
(1) Çekin tedavüle çıkarılmasından sonra,
düzenleyenin ölümü, medenî haklarını kullanma
ehliyetini kaybetmesi veya iflası çekin
geçerliliğini etkilemez.
V - Ciroların
incelenmesi
MADDE 801-
(1) Cirosu kabil bir çeki ödeyecek muhatap,
cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup
olmadığını incelemekle yükümlü ise de cirantaların
imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda
değildir.
VI - Yabancı ülke
parasıyla ödenecek çek
MADDE 802-
(1) Çekin ödeme yerinde rayici olmayan bir para
ile ödenmesi şart koşulmuş ise, bedeli, çekin ibraz
günündeki değerine göre o ülke parası ile
ödenebilir. İbraz edilmesine rağmen ödenmediği
takdirde hamil, çek bedelinin dilerse ibraz
dilerse ödeme günlerindeki rayiç değerine göre ülke
parasıyla ödenmesini isteyebilir.
(2) Yabancı ülke parasının değeri, ödeme yerindeki
ticari teamüllere göre belirlenir. Bununla beraber
düzenleyen, ödenecek tutarın çekte yazılı belirli
bir kura göre hesap olunmasını şart koşabilir.
(3) Düzenleyen, ödemenin belirli bir para ile
yapılmasını (aynen ödemeyi) şart koşmuş ise
birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanmaz.
(4) Çek bedeli, düzenlenme ve ödeme ülkelerinde aynı
adı taşıyan ve fakat değerleri birbirinden farklı
olan para ile gösterildiği takdirde, ödeme yerindeki
para kastedilmiş sayılır.
VII - Çizgili çek
1. Şekil ve şartları
MADDE 803-
(1) Bir çekin düzenleyeni veya hamili
onu, 804 üncü maddede gösterilen sonuçları doğurmak
üzere çizebilir.
(2) Çekin çizilmesi, çekin ön yüzüne birbirine
paralel iki çizgi çekilerek yapılır. Çek, genel veya
özel olarak çizilebilir.
(3) İki çizgi arasına hiçbir ibare konmamış veya
“banka” kelimesi veya buna benzer bir ibare konmuş
ise çek, genel olarak çizilmiş demektir.
(4) İki çizgi arasına belirli bir bankanın ticaret
unvanı yazılmış ise çek, özel olarak çizilmiş
demektir.
(5) Genel çizgi özel çizgiye dönüştürülebilir; özel
çizgi genel çizgiye dönüştürülemez.
(6) Çizgilerin veya zikredilen bankanın ticaret
unvanının silinmesi hükümsüz sayılır.
2. Hükümleri
MADDE 804-
(1) Genel olarak çizilen bir çek, muhatap
tarafından ancak bir bankaya veya muhatabın bir
müşterisine ödenebilir.
(2) Özel olarak çizilen bir çek, muhatap
tarafından ancak ticaret unvanı gösterilen bankaya
veya bu banka muhatap ise onun müşterisine
ödenebilir. Ticaret unvanı gösterilen banka, bedelin
tahsili işini diğer bir bankaya bırakabilir.
(3) Bir banka, çizgili çeki, ancak müşterilerinden
veya diğer bir bankadan iktisap edebilir. Aynı
şekilde onu, sözü geçen kişilerden başkaları
hesabına tahsil edemez.
(4) Çek, birden fazla özel olarak çizilmiş ise,
muhatabın bu çeki ödeyebilmesi için çekin ikiden
fazla çizilmemiş olması ve çizgilerden birinin,
çekin bir takas odası tarafından tahsil edilebilmesi
amacı ile yapılmış olması şarttır.
(5) Birinci ilâ dördüncü fıkralara aykırı hareket
eden muhatap veya banka, çek bedelini aşmamak üzere,
oluşan zarardan sorumludur.
VIII - Hesaba
geçirilmek üzere düzenlenen çek
1. Genel olarak
MADDE 805-
(1) Bir çekin düzenleyeni veya hamili
çekin ön yüzüne “hesaba geçirilecektir” kaydını veya
buna benzer bir ibareyi yazarak çekin nakden
ödenmesini önleyebilir. Bu takdirde çek, muhatap
tarafından ancak hesaba alacak kaydı, takas, hesap
nakli suretiyle kayden ödenebilir. Bu kayıtlar ödeme
yerine geçer.
(2) “hesaba geçirilecektir” kaydının çizilmesi
geçersizdir.
(3) Birinci ve ikinci fıkralara aykırı
hareket eden muhatap, çekin bedelini aşmamak üzere,
zarardan sorumludur.
2. Hamilin hakları
a) İflas hâlinde
MADDE 806-
(1) Hesaba geçirilmek üzere düzenlenen bir çekin
hamili, muhatap iflas etmiş veya bir ilamla
ispatlanmamış olsa bile ödemelerini tatil etmiş ya
da aleyhine yapılan herhangi bir icra takibi
semeresiz kalmışsa, çek bedelinin nakden ödenmesini
muhataptan isteyebileceği gibi, ödememe hâlinde
başvurma hakkını da kullanabilir.
b) Hesaba geçirilmeme
hâlinde
MADDE 807-
(1) Hesaba geçirilmek üzere düzenlenen bir çekin
hamili; muhatabın, çek bedelini kayıtsız ve şartsız
bir alacak olarak hesaba geçirmekten kaçındığını
veya ödeme yerindeki takas odasının, bu çekin,
hamilin borçlarına mahsup edilmek kabiliyetini haiz
olmadığını beyan etmiş bulunduğunu ispat ederse,
başvurma haklarını kullanabilir.
B) Ödememe
I - Hamilin başvurma
hakları
MADDE 808-
(1) Zamanında ibraz edilmiş olan çekin
ödenmemiş olduğu ve ödememe hâli;
a)
Resmî bir belge, “protesto” ile,
b)
Muhatap tarafından, ibraz günü de gösterilmek
suretiyle, çekin üzerine yazılmış olan tarihli bir
beyanla,
c)
Bir takas odasının, çek zamanında teslim edildiği
hâlde ödenmediğini tespit eden tarihli bir
beyanıyla,
sabit bulunduğu takdirde hamil; cirantalar,
düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı başvurma
haklarını kullanabilir.
II - Protesto
MADDE 809-
(1) Protesto veya buna denk olan belirleme,
ibraz süresinin geçmesinden önce yapılmalıdır.
(2) İbraz, sürenin son gününde yapılırsa, protesto
veya buna denk belirleme, izleyen iş gününde de
yapılabilir.
III - Başvurma hakkının
kapsamı
MADDE 810-
(1) Hamil, başvurma yolu ile;
a)
Çekin ödenmemiş olan bedelini,
b)
İbraz gününden itibaren bu tutarın faizini,
c)
Protestonun veya buna denk olan belirlemenin ve
gönderilen ihbarnamelerin giderleri ile diğer
giderleri ve
d)
Çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon
ücretini,
isteyebilir.
IV - Mücbir sebepler
MADDE 811-
(1) Kanunen belirli olan süreler içinde çekin
ibrazı veya protesto edilmesi veya buna denk bir
belirlemenin yapılması, bir devletin mevzuatı veya
herhangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir
engel nedeniyle gerçekleştirilememişse, bu işlemler
için belirli olan süreler uzar.
(2) Hamil, mücbir sebebi gecikmeksizin kendi
cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke veya
alonja kaydedip, bunun altına, yerini ve tarihini
yazarak imzalamakla zorunludur. 723 üncü madde
hükümleri burada da uygulanır.
(3) Mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra
hamil, çeki gecikmeksizin ödeme amacıyla ibraz etmek
ve gereğinde protesto veya buna eş değerde bir
belirlemeyi yaptırmak zorundadır.
(4) Mücbir sebep, ibraz süresinin bitiminden önce
olmak şartıyla, hamilin bu sebebi kendinden
önce gelen borçluya ihbar ettiği günden itibaren
onbeş günden fazla devam ederse, çekin ibrazına ve
protesto çekilmesine veya buna eş değerde bir
belirlemeye gerek kalmaksızın başvurma hakkı
kullanılabilir.
(5) Hamilin veya çeki ibraz etmekle, protesto
çekmekle ya da aynı nitelikte bir belirlemeyi
yaptırmakla görevlendirdiği kişinin, sadece
kendileriyle ilgili olgular mücbir sebep sayılmaz.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Çeşitli Hükümler
A) Sahte veya tahrif
edilmiş çek
MADDE 812-
(1) Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş
olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki,
senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye,
kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış
olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun.
B) Çekin birden fazla
nüsha olarak düzenlenmesi
MADDE 813-
(1) Hamiline yazılı çekler hariç olmak üzere;
bir ülkede düzenlenip de diğer bir ülkede veya aynı
ülkenin denizaşırı bir kısmında ödenmesi şart olan
ve aksine, bir ülkenin denizaşırı bir kısmında
düzenlenip o ülkede ödenmesi şart olan ya da aynı
ülkenin denizaşırı olan aynı kısmında yahut çeşitli
kısımlarında düzenlenip ödenmesi şart olan her çek,
birbirinin aynı olarak çeşitli nüshalar hâlinde
düzenlenebilir. Bu nüshalar senet metninde teselsül
eden sıra numaraları ile gösterilir. Aksi takdirde
her nüsha ayrı bir çek sayılır.
C) Zamanaşımı
MADDE 814-
(1) Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer
çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma
hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay
geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip
olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki
ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine
karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay
geçmekle zamanaşımına uğrar.
D) Bankanın tanımı
MADDE 815-
(1) Bu Kısımda geçen “banka”dan amaç,
Bankacılık Kanununa tabi olan kuruluşlardır. Ancak,
ödeme yeri Türkiye dışında olan çekler hakkında
“banka” teriminden hangi kuruluşların anlaşılacağı
ödeme yeri hukukuna göre belirlenir.
E) Süreler
I - Tatil günleri
MADDE 816-
(1) Bir çekin ibrazı ve protestosu, ancak bir iş
gününde yapılabilir.
(2) Çeke ilişkin işlemler ve özellikle ibraz ve
protesto veya buna eş değer belirleme işlemlerinin
yapılması için kanunla belirli sürenin son günü,
pazara veya diğer bir tatil gününe rastladığı
takdirde, bu süre onu izleyen ilk iş gününü
kapsayacak kadar uzar. Aradaki tatil günleri süre
hesabına dâhildir.
II - Sürelerin hesabı
MADDE 817-
(1) Kanunun bu Kısmında gösterilen süreler hesap
edilirken bunların başladığı gün sayılmaz.
F) Uygulanacak hükümler
MADDE 818-
(1) Poliçeye ait aşağıdaki hükümler çek hakkında
da uygulanır:
a)
Düzenleyenin bizzat kendi emrine, kendi üzerine ve
üçüncü kişi hesabına düzenlediği poliçeler
hakkındaki 673 üncü madde.
b)
Poliçede gösterilen bedeller arasındaki farklara
ilişkin 676 ncı madde.
c)
Borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasına,
yetkisiz imzaya, düzenleyenin sorumluluğuna ve açık
poliçeye ait 677 ilâ 680 inci maddeler.
d)
Ciro hakkındaki 683 ilâ 685 inci maddeler.
e)
Poliçeye ait def’ilere ilişkin 687 nci madde.
f)
Vekâleten yapılan cirodan doğan haklara dair 688
inci madde.
g)
Avalin şekil ve hükümleri hakkındaki 701 ve 702 nci
maddeler.
h)
Makbuz istemek hakkına ve kısmen ödemeye dair 709
uncu madde.
ı)
Protestoya ait 715 ilâ 717 nci ve 719 ilâ 721 inci
maddeler.
i)
“Protestosuz” kaydına dair 722 nci madde.
j)
İhbar hakkındaki 723 üncü madde.
k)
Poliçe borçlularının müteselsil sorumluluğuna dair
724 üncü madde.
l)
Poliçenin ödenmesi hâlinde başvurma hakkına ve
poliçenin, protestonun ve makbuzun kendisine
verilmesini istemek hakkına dair 726 ve 727 nci
maddeler.
m)
Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklara dair 732 nci
madde.
n)
Poliçe karşılığının devrine dair 733 üncü madde.
o)
Poliçe nüshaları arasındaki ilişkiye ait 744 üncü
madde.
ö)
Değişiklikler hakkındaki 748 inci madde.
p)
Zamanaşımının kesilmesine dair 750 ve 751 inci
maddeler.
r)
Atıfet sürelerinin kabul olunamayacağına, poliçeye
ilişkin işlemlerin yapılması gereken yer ile elle
imzaya dair 754 ilâ 756 ncı maddeler.
s)
İptal hakkındaki 757 ilâ 763 üncü maddelerle 764
üncü maddenin birinci fıkrası.
ş)
Ehliyete, poliçe ve bonolara ilişkin hakların
korunması ile başvurma hakkının kullanılması için
gerekli işlemlere ilişkin kanun ihtilaflarına dair
766, 768 ve 769 uncu maddeler.
(2) 722 nci maddenin birinci ve üçüncü
fıkralarıyla 723 üncü maddenin birinci fıkrası ve
727 nci madde hükümlerinin çeklere uygulanmasında,
protesto yerine 808 inci maddenin birinci fıkrasının
(b) ve (c) bentleri gereğince belirleme yapılması da
geçerlidir.
BEŞİNCİ AYIRIM
Kanunlar İhtilafı
A) Muhatap olma
ehliyeti
MADDE 819-
(1) Bir çekin kimin üzerine
düzenlenebileceğini, çekin ödeneceği ülkenin hukuku
belirler. Bu hukuka göre çek, muhatabın şahsı
bakımından geçersiz sayılıyorsa, hukuklarının böyle
bir nedenden dolayı geçersizliği öngörmediği
ülkelerde, çek üzerine atılan imzalardan doğan
borçlanmalar geçerlidir.
B) Şekil ve süreler
MADDE 820-
(1) Çeke ait borçlanmaların şekli, bu
borçlanmaların imza edilmiş olduğu ülkenin hukukuna
göre belirlenir. Bununla beraber, ödeme yeri
hukukunun öngördüğü şekle uyulması yeterlidir.
(2) 767 nci maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları da
uygulanır.
C) Borçlanmaların
hükümleri
I - Düzenlenme yeri
kanunu
MADDE 821-
(1) Çekten doğan borçlanmaların sonuçları, bu
borçlanmaların yapıldığı ülke hukukuna göre
belirlenir.
II - Ödeme yeri hukuku
MADDE 822-
(1) Aşağıda yazılı hususlar çekin ödeneceği ülke
hukukuna göre belirlenir:
a)
Çekin mutlaka görüldüğünde mi ödenmesi gerektiği
yoksa görüldükten belirli bir süre sonra ödenmesi
şartıyla da düzenlenip düzenlenemeyeceği ve gerçek
düzenlenme gününden sonraki bir günün çeke
yazılmasının ne gibi sonuçlar doğuracağı.
b)
İbraz süresi.
c)
Çekin; kabul, teyit, tasdik veya vize edilip
edilmeyeceği ve bu kayıtların ne gibi sonuçlar
doğuracağı.
d)
Hamilin kısmen ödemeyi isteyebilip isteyemeyeceği ve
böyle bir ödemeyi kabule zorunlu olup olmadığı.
e)
Çekin çizilip çizilemeyeceği veya “hesaba
geçirilecektir” kaydını veya buna eşit bir ibareyi
içerip içermeyeceği ve bu çizginin ya da bu kaydın
yahut ona eşit olan ibarenin ne gibi sonuçlar
doğuracağı.
f)
Çekin karşılığı üzerinde hamilin özel hakları
bulunup bulunmadığı ve bu hakların niteliğinin ne
olduğu.
g)
Düzenleyenin çekten cayabilip cayamayacağı veya
çekin ödenmesine itiraz edebilip edemeyeceği.
h)
Çekin kaybedilmesi veya çalınması hâlinde alınacak
tedbirler.
i)
Cirantalara, düzenleyene ve diğer çek borçlularına
karşı başvurma haklarının korunması için bir
protesto veya buna eş değer bir belirleme yapmanın
gerekli olup olmadığı.
III - Yerleşim yeri
hukuku
MADDE 823-
(1) Muhatap ve yerleşim yerli çeki ödeyecek olan
üçüncü kişi aleyhine sebepsiz zenginleşmeden doğan
istemler, bu kişilerin yerleşim yerlerinin bulunduğu
ülkenin hukukuna göre belirlenir.
BEŞİNCİ KISIM
Kambiyo Senetlerine
Benzeyen Senetler ve Diğer Emre Yazılı Senetler
A) Emre yazılı senet
I - Tanımı
MADDE 824-
(1) Emre yazılı olan veya kanunen böyle sayılan
kıymetli evrak, emre yazılı senetlerdendir.
II - Borçlunun
def’ileri
MADDE 825-
(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan
alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin
veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı
kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri
ileri sürebilir.
(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi
düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan
ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak
senedi iktisap ederken hamilin bilerek
borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde
caizdir.
B) Kambiyo senetlerine
benzeyen senetler
I - Emre yazılı
havaleler
1. Genel olarak
MADDE 826-
(1) Senet metninde poliçe olarak gösterilmemekle
beraber, açıkça emre yazılı olarak düzenlenen ve
diğer hususlarda da poliçede aranılan unsurları
içeren havaleler poliçe hükmündedir.
2. Kabul zorunluluğunun
bulunmaması
MADDE 827-
(1) Emre yazılı havale kabul için ibraz
edilemez.
(2) Buna rağmen ibraz edilir ve kabulden de
kaçınılırsa hamilin bu sebepten dolayı
başvurma hakkı yoktur.
3. Kabulün hükümleri
MADDE 828-
(1) Emre yazılı bir havalenin, havale olunan
tarafından isteğe bağlı olarak kabulü poliçenin
kabulü hükmündedir. Bununla beraber, hamil, havale
olunan kişi iflas etmiş veya bir ilamla
ispatlanmamış olsa bile ödemelerini tatil etmiş veya
aleyhine yapılan takip semeresiz kalmışsa, vadenin
gelmesinden önce başvurma hakkını kullanamaz.
(2) Bunun gibi, havale edenin iflası hâlinde
vadenin gelmesinden önce hamil başvurma hakkını
kullanamaz.
4. İcrada
uygulanmayacak hükümler
MADDE 829-
(1) İcra ve İflas Kanununun, çekler, poliçeler
ve emre yazılı senetlerden bonoların takibine
ilişkin hükümleri emre yazılı havaleye uygulanamaz.
II - Emre yazılı ödeme
vaatleri
MADDE 830-
(1) Senet metninde bono olarak gösterilmemekle
beraber, açıkça emre yazılı olarak düzenlenmiş olan
ve bonoda aranılan diğer unsurları da içeren ödeme
vaatleri, bono hükmündedir. Ancak, emre yazılı
olarak düzenlenmiş olan ödeme vaatleri hakkında,
araya girerek ödemeye ilişkin hükümler uygulanmaz.
(2) İcra ve İflas Kanununun, çekler, poliçeler ve
emre yazılı senetlerden bonoların takibine ilişkin
hükümleri, emre yazılı olarak düzenlenmiş bulunan
ödeme vaatlerine uygulanmaz.
C) Cirosu kabil olan
diğer senetler
MADDE 831-
(1) İmza edenin, yer, zaman ve tutar
bakımlarından belirli nakdî ödemelerde bulunmayı ve
belirli miktarda misli şeyler teslim etmeyi
borçlandığı senetler, açıkça emre yazılı oldukları
takdirde ciro ile devredilebilirler.
(2) Bu senetler ve makbuz senetleri, varant ve
konişmento gibi cirosu kabil olan senetler hakkında,
cironun şekli, hamilin hak sahipliği ve
senedi elinde bulunduranın onu geri vermekle yükümlü
olması hususlarında, poliçelere ilişkin hükümler
geçerlidir. İptal konusunda, varant ve makbuz senedi
dışındaki emre yazılı senetlere poliçelere ilişkin
hükümler uygulanır.
(3) Kambiyo senetlerindeki başvurmaya ilişkin
hükümler kanunda açık hüküm olmadıkça, birinci
fıkrada yazılı senetler hakkında uygulanmaz.
ALTINCI KISIM
Makbuz Senedi ve Varant
A) Umumi mağazalar
I - Genel olarak
MADDE 832-
(1) Makbuz senedi ve varant verme
karşılığında serbest veya gümrüklenmemiş mal ve
hububatı, saklama sözleşmesi uyarınca kabul etmek ve
tevdi edenlere de bu senetlerle tevdi olunan mal ve
hububatı satabilmek veya rehnedebilmek imkânı vermek
amacıyla kurulan mağazalara “umumi mağaza” denir.
Umumi mağazalar işlemleri bu Kısım hükümlerine
tabidir.
(2) Umumi mağazalar Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
izniyle kurulur. İzin almadan umumi mağaza açarak
makbuz senedi veya varant düzenleyenler, üç aydan
altı aya kadar hapis ve doksan günden az olmamak
üzere adli para cezasıyla cezalandırılır.
(3) Umumi mağazaların kuruluş usul ve esasları,
bunlara kabul edilecek mal ve hububat cinsleri ve
umumi mağazaların henüz gümrüklenmemiş olan malları
kabul etmeye yetkili sayılmaları için gereken
şartlar ve gümrük denetimi özel kanununda
düzenlenir.
II - İstisnalar
MADDE 833-
(1) 832 nci maddede yazılı senetleri
vermeksizin, yalnız mal ve hububatı saklama
sözleşmesiyle kabul etmek üzere açılan diğer
kurumlar ve yerler hakkında umumi mağazalara ait
hükümler geçerli olmaz. Bu hususta Türk Borçlar
Kanununun saklama sözleşmesi hakkındaki hükümleri
uygulanır.
(2) Tevdi edilmiş şeyler karşılığında verilen ancak,
kanunun aradığı şekil şartlarına uymayan senetlerle,
bu şekil şartlarına uygun olup da izin almamış olan
kurumlar tarafından verilen senetler, kıymetli evrak
olmayıp teslim alma makbuzları veya ispat belgeleri
hükmündedir.
B) Makbuz senedi ve
varant
I - Şekil
1. Makbuz senedi
MADDE 834-
(1) Umumi mağazalara tevdi edilen mal ve hububat
karşılığında verilen makbuz senedinin aşağıda yazılı
kayıtları içermesi gereklidir:
a)
Tevdi edenin adı, mesleği, yerleşim yeri.
b)
Tevdinin yapıldığı umumi mağazanın ticaret unvanı
ile merkezi.
c)
Tevdi olunan malların cins ve miktarı ile nitelik ve
değerinin bilinmesi için açıklanması gereken
hususlar.
d)
Tevdi olunan malların tabi olması gereken, resim,
harç ve vergilerin ödenip ödenmediği ve sigorta
edilip edilmediği.
e)
Ödenmiş veya ödenecek ücretler, giderler.
f)
Senedin kimin adına veya emrine düzenleneceğini
gösteren bir ibare.
g)
Umumi mağaza sahibinin imzası.
2. Varant
MADDE 835-
(1) Varantın da 834 üncü maddede yazılı
kayıtları aynen içermesi ve makbuz senedine bağlı
olması gerekir.
3. Defter
MADDE 836-
(1) Makbuz senedi ve varanttan oluşan belgenin
dip koçanlı bir defterden koparılmış olması ve
defterin umumi mağazaya ait belgeler arasında
saklanması gereklidir.
4. Kısmi senet
MADDE 837-
(1) Makbuz senedi ve varantın hamili, giderleri
kendisine ait olmak üzere önceden tevdi olunan
malların kısımlara ayrılmasını ve her kısım için
ayrı ayrı senet verilmesini isteyebilir. Bu takdirde
eski senet geri verilir ve iptal olunur.
II - Ciro
1. Genel olarak
MADDE 838-
(1) Makbuz senediyle varant emre yazılı olmasa
bile ayrı ayrı veya birlikte teslim ve ciro yoluyla
devredilebilir. Ciro, yapıldığı günün tarihini de
taşır.
(2) Varant ile makbuz senedi birlikte beyaz ciro ile
de devredilebilir. Bu türlü ciro, her iki senet
teslim edildiği takdirde cirantanın haklarını hamile
devreder.
2. Hükümleri
MADDE 839-
(1) Senedin teslimi şartıyla, ciro aşağıda
yazılı hükümleri doğurur:
a)
Makbuz senedi ve varantın birlikte cirosu, tevdi
olunan malların mülkiyetini devreder.
b)
Yalnız varantın cirosu, varantın devredildiği
kişiye, tevdi olunan mallar üzerinde rehin hakkı
sağlar.
c)
Yalnız makbuz senedinin cirosu, varant
hamilinin hakkı saklı kalmak şartıyla, tevdi olunan
malların mülkiyetini devreder.
3. Varantın cirosu
MADDE 840-
(1) Varantın ilk cirosu, hangi borcun teminat
altına alınması için yapılmışsa onu, faiz oranını ve
vadeyi içerir.
(2) Varantın cirosunda yazılı kayıtlar aynen makbuz
senedinin üzerine de yazılarak, varantın ciro
edildiği kişi tarafından imza edilir.
C) Mallar üzerinde
tasarruflar
I - Yapılamayacak
işlemler
MADDE 841-
(1) Varant ile makbuz senedinin zıyaından,
mirastan veya iflastan kaynaklanan uyuşmazlıklar
hariç olmak üzere, umumi mağazalara tevdi olunan
şeyler üzerinde haciz, el koyma veya rehin
yapılamaz.
II - Malın geri
alınması
1. Genel olarak
MADDE 842-
(1) Varanttan ayrılmış bir makbuz senedinin
hamili, varant ile teminat altına alınmış olan
borcun ana parası ile vade gününe kadar olan
faizlerini umumi mağazaya yatırarak, vade gününden
önce de malları çekebilir.
(2) Yatırılan para varantın geri verilmesi
karşılığında hamiline ödenir.
2. Kısmen geri alma
MADDE 843-
(1) Varanttan ayrılmış makbuz senedinin hamili,
umumi mağazaya tevdi olunan misli eşyadan bir
kısmını çekmek istediği takdirde mağazanın
sorumluluğu altında, hem çekeceği kısım ve hem de
varant ile teminat altına alınmış borç ile orantılı
bir miktar parayı umumi mağazaya yatırmak
zorundadır.
III - Sattırma hakkı
1. Şartlar
MADDE 844-
(1) Vade gününde alacağı ödenmemiş varant
hamili, poliçe hamili gibi, protesto çektikten on
gün sonra rehin hükümlerine göre tevdi edilen
malları sattırabilir.
(2) 841 inci maddede yazılı hâller satışa engel
değildir.
2. Satış bedeli
MADDE 845-
(1) Gümrük resmi ve diğer resim, harç ve
vergilerle tevdi olunan mallar için umumi mağaza
tarafından yapılan giderler ve mağazanın ücreti
satış bedelinden, öncelikle ödenir.
(2) Birinci fıkrada yazılı paralar ve teminat altına
alınan borç ödendikten sonra bakiye, makbuz senedi
hamiline ödenmek üzere mağaza sahibine verilir.
3. Başvurma hakkı
MADDE 846-
(1) Bir varant hamilinin, sadece sattırdığı
tevdi olunan malların alacağına yetmemesi hâlinde,
borçlunun veya cirantaların mallarına başvurma hakkı
vardır.
(2) Protesto çekmemiş veya kanuni süresi içinde
tevdi olunan malları sattırmaya teşebbüs etmemiş
olan varant hamili, cirantalarına karşı bütün
haklarını kaybederse de borçluya karşı başvurma
hakkı geçerliliğini sürdürür.
4. Sigorta
MADDE 847-
(1) Varantın hamili, sigorta edilen malın zıya
veya hasarı hâlinde sigorta bedelinden alacağını
tahsil eder.
D) Zamanaşımı
MADDE 848-
(1) Makbuz senedi ve varanttan doğan istem
hakları, poliçeler hakkındaki zamanaşımı sürelerine
tabidir. Cirantalara karşı başvurma için
zamanaşımının başlangıcı, eşyanın satış günüdür.
E) Senetlerin zıyaı
MADDE 849-
(1) Makbuz senedi veya varantı kaybeden hamil,
bu senetlere malik olduğunu ispat etmek ve teminat
vermek suretiyle, mağazanın bulunduğu yerdeki
mahkemeden alacağı izin üzerine, durumun kararda
gösterilen o yer gazetelerinde ilanından ve itiraz
için verilecek sürenin geçmesinden sonra ikinci bir
nüsha alabilir. Kaybolan varantın süresi geçmişse,
hamilin istemi üzerine mahkeme aynı şekilde borcun
ödenmesine izin verebilir. İzin, mağazaya ve varanta
ilişkin ise, hem mağazaya hem de ilk borçluya tebliğ
olunur. Alacaklının, mağazanın bulunduğu yerde bir
de yerleşim yeri göstermesi gerekir. Mağaza sahibi
ve borçlu izin kararına itiraz edebilirler. İtiraz
üzerine mahkeme derhâl hükmünü verir. Hüküm alacaklı
lehine ise, icranın geri bırakılmasına karar
verilemez. Ancak, ilgililerin istemi üzerine, icra
mahkemesi hüküm kesinleşinceye kadar tevdi olunan
eşyanın satışından elde edilecek paranın icra
veznesinde saklanmasına karar verebilir.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
Taşıma İşleri
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
A) Taşıyıcı
MADDE 850-
(1) Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşya veya
yolcu taşıma işini veya ikisini birlikte üstlenen
kişidir. Eşya her türlü yükü de kapsar.
(2) Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı
varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim
etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna
karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada
yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi
borçlanır.
(3) Taşıma işleri ticari işletme
faaliyetidir.
B) Hükümlerin uygulama
alanı
MADDE 851-
(1) Eşya ve yolcu taşımayı arizi olarak
üstlenen kişi hakkında da bu Kitap hükümleri, uygun
düştükleri ölçüde, uygulanır.
C) Saklı tutulan
hükümler
I- Kural
MADDE 852-
(1) Deniz, demir ve hava yoluyla taşıma
ile posta idaresine ilişkin özel hükümler saklıdır.
II- Özel hükümlerin
sorumluluğu etkilememesi
MADDE 853-
(1) Taşıyıcı ve taşıma işleri
komisyoncusu, taşıma işini 852 nci maddede öngörülen
özel hükümlere bağlı bulunan bir kuruluşa
gördürdükleri takdirde de Kanunun kendilerine
yüklediği sorumluluğun hafifletilmesini veya
kaldırılmasını isteyemezler. Değişik tür araçlar ile
taşımaya ilişkin Dördüncü Kısım hükümleri saklıdır.
D) Sorumluluğun
kaldırılmasına veya hafifletilmesine ait hükümlerin
geçersizliği
MADDE 854-
(1) Kanunun, taşıyıcıya, taşıma işleri
komisyoncusuna ve faaliyetleri Devlet iznine bağlı
taşıma işletmelerine yüklediği sorumlulukların,
önceden hafifletilmesi veya kaldırılması sonucunu
doğuran tüm sözleşme hükümleri geçersizdir. Bu
hükümlerin, işletme tüzüklerinde, genel işlem
şartlarında, biletlerde, tarifelerde veya benzer
diğer belgelerde öngörülmüş olmaları hâlinde de
hüküm aynıdır.
E) Zamanaşımı
MADDE 855-
(1) Bu Kitap hükümlerine tabi
taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya
bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması
hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise
bir yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın
gönderilene teslimi; yolcu taşımasında, yolcunun
varma yerine ulaşma tarihinden başlar. Eşya tamamen
zayi olmuş veya yolcu gideceği yere ulaşamamış ise,
zamanaşımı süresi, eşyanın teslimi ve yolcunun
ulaşması gereken tarihten itibaren işlemeye başlar.
(3) Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu
alacaklısının, zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği
tarihten itibaren, üç ay içinde zarar hakkında rücu
borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu
alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği
günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan
hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği
tarihten itibaren işlemeye başlar.
(4) Gönderen veya gönderilen, taşıyıcıya
karşı olan haklarını, bir yıl içinde 18 inci
maddenin üçüncü fıkrasına uygun şekilde istemiş
olmaları şartıyla, def’i olarak her zaman
ileri sürebilirler.
(5) Taşıyıcının kastından veya pervasızca
bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana
gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir
fiilinden veya ihmalinden dolayı;
a)
Eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim
edilmişse,
b)
Yolcu geç ulaşmışsa,
taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar.
(6) 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunundaki zamanaşımı hükümleri
saklıdır.
İKİNCİ KISIM
Eşya Taşıma
A) Taşıma sözleşmesinin
uygulanması
I - Taşıma senedi
MADDE 856-
(1) Taşıma senedi taraflardan birinin istemi
üzerine düzenlenir. Senet üç özgün nüsha olarak
hazırlanır ve gönderen tarafından imzalanır.
Gönderen, taşıyıcının da taşıma senedini
imzalamasını isteyebilir. El yazısı ile imzalanmış
taşıma senetlerinin suretlerindeki imza, damga veya
mühür şeklinde ya da basılı olabilir. Bir nüsha
gönderene aittir, diğeri eşyaya eşlik eder, üçüncüsü
taşıyıcıda kalır.
(2) Taşıma senedi düzenlenmemiş olsa bile,
tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri
ile taşıma sözleşmesi kurulur. Eşyanın taşıyıcıya
teslimi, taşıma sözleşmesinin varlığına karinedir.
II - Taşıma senedinin
içeriği
MADDE 857-
(1) Taşıma senedi aşağıdaki kayıtları
içerir:
a)
Düzenlenme yeri ve tarihi.
b)
Gönderenin adı, soyadı veya ticaret unvanı ve
adresi.
c)
Taşıyıcının adı, soyadı veya ticaret unvanı ve
adresi.
d)
Eşyanın teslim alınacağı yer ve gün ile teslim
edileceği yer.
e)
Gönderilenin adı, soyadı veya ticaret unvanı ile
adresi.
f)
Gerektiğinde bildirim adresi.
g)
Eşyanın türünün olağan işareti ile ambalajının
çeşiti ve tehlikeli mallarda bunlara ilişkin
mevzuatta öngörülen, diğer durumlarda ise genellikle
tanınan işaretleri.
h)Taşınacak paketlerin sayısı, işaretleri ve
numaraları.
i)
Eşyanın net olmayan ağırlığı veya başka şekilde
beyan edilen miktarı.
j)
Taşımanın yapılacağı süre.
k)
Kararlaştırılan taşıma ücreti ve teslime kadar
ortaya çıkacak giderler ile taşıma ücretinin
gönderenden başka biri tarafından ödenecek olması
hâlinde buna ilişkin kayıt.
l)
Teslimde ödemeli taşımalarda teslimde ödeme kaydı ve
ödenecek tutar.
m)
Eşyanın gümrük ve diğer resmî işlemlerine ilişkin
talimatlar.
n)
Varsa taşımanın üstü açık ya da örtülmemiş bir
araçta veya güvertede yapılabileceğine ilişkin
sözleşme.
(2) Taşıma senedine tarafların uygun gördüğü
diğer kayıtlar da konulabilir.
III - Taşıma senedinin
ispat gücü
MADDE 858-
(1) İki tarafça imzalanan taşıma senedi,
taşıma sözleşmesinin yapıldığına, içeriğine ve
eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığına kanıt
oluşturur.
(2) İki tarafça imzalanan taşıma senedi,
eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından
teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi
durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının,
işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer
alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki,
taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince
koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların
doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip
olmadığı sebebine de dayandırılabilir.
(3) Eşyanın net olmayan ağırlığı veya başka
şekilde beyan edilen miktarı ya da taşınacak
paketlerin içeriği, taşıyıcı tarafından denetlenmiş
ve denetlemenin sonucu her iki tarafça imzalanan
taşıma senedine yazılmışsa, bu yazı, ağırlığın,
miktarın ve içeriğin, taşıma senedinde yer alan
kayıtlara uygun olduğuna karinedir.
(4) Taşıyıcı, gönderen istemde bulunmuşsa ve
buna uygun araçları varsa, eşyanın ağırlığını,
miktarını veya içeriğini denetlemekle yükümlüdür. Bu
hâlde, taşıyıcı denetleme ile ilgili giderleri
ister.
IV - Yük senedi
MADDE 859-
(1) Taşıma senedi düzenlenmemişse,
gönderenin istemi üzerine taşıyıcı, eşya ve taşıma
hakkında yeterli bilgileri içeren bir yük senedi
imzalayıp gönderene vermek zorundadır.
V - Refakat belgeleri
MADDE 860-
(1) Gönderen, eşyanın tesliminden önce,
resmî nitelik taşıyan, özellikle gümrük işlemleri
için gerekli bulunan bilgileri taşıyıcıya vermek ve
söz konusu belgeleri taşıyıcının tasarrufuna
bırakmak zorundadır.
(2) Taşıyıcı, kendisine verilen belgelerin
zıyaından, hasarından veya yanlış kullanılmasından
doğan zararlardan sorumludur; meğerki, zıya, hasar
veya yanlış kullanma taşıyıcının kaçınamayacağı
ve sonuçlarını önleyemeyeceği durumlardan
kaynaklanmış olsun. Ancak, taşıyıcının sorumluluğu,
eşyanın zıyaı hâlinde ödenecek miktarla sınırlıdır.
VI - Tehlikeli eşya
MADDE 861-
(1) Tehlikeli eşya taşınacaksa gönderen,
taşıyıcıya zamanında açık, anlaşılabilir içerikte ve
yazılı şekilde, tehlikenin türü ve gerekiyorsa
alınması gereken önlemler konusunda bildirimde
bulunmakla yükümlüdür.
(2) Taşıyıcı, eşyayı teslim alırken
tehlikenin türünü bilmiyorsa veya kendisine herhangi
bir bildirimde bulunulmamışsa, gönderene karşı
herhangi bir tazmin yükümlülüğü doğmaksızın,
tehlikeli malın boşaltılmasını, depolanmasını, geri
taşınmasını veya gerektiğinde imhasını ve zararsız
duruma getirilmesini ve bu önlemler sebebiyle
gerekli giderlerin karşılanmasını, gönderenden
isteyebilir.
VII - Ambalaj ve işaret
MADDE 862-
(1) Eşyanın niteliği, kararlaştırılan
taşıma dikkate alındığında, ambalaj yapılmasını
gerektiriyorsa, gönderen, eşyayı zıya ve hasardan
koruyacak ve taşıyıcıya zarar vermeyecek şekilde
ambalajlamak zorundadır. Ayrıca gönderen, eşyanın
sözleşme hükümlerine uygun şekilde işleme tabi
tutulabilmesi için işaretlenmesi gerekiyorsa, bu
işaretleri de koymakla yükümlüdür.
VIII - Yükleme ve
boşaltma
MADDE 863-
(1) Sözleşmeden, durumun gereğinden veya
ticari teamülden aksi anlaşılmadıkça; gönderen,
eşyayı, taşıma güvenliğine uygun biçimde araca
koyarak, istifleyerek, bağlayarak, sabitleyerek
yüklemek ve aynı şekilde boşaltmak zorundadır.
Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme güvenliğine
uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.
(2) Yükleme ve boşaltma ile ilgili olarak,
durumun gereklerine göre belirlenecek makul bir süre
için, aksi kararlaştırılmadıkça, ayrıca ücret
istenemez.
(3) Taşıyıcı, sözleşme hükümlerine dayanarak
veya kendi risk alanından kaynaklanmayan nedenlerle
makul yükleme veya boşaltma süresinden daha fazla
beklerse, bekleme ücreti olarak uygun bir ücrete hak
kazanır.
IX - Özel durumlarda
gönderenin kusursuz sorumluluğu
MADDE 864-
(1) Gönderen, kusuru olmasa da;
a)
Yetersiz ambalajlamadan ve işaretlemeden,
b)
Taşıma senedine yazılan bilgilerdeki gerçeğe
aykırılıklar ile yanlışlık ve eksikliklerden,
c)
Tehlikeli malın bu niteliği hakkında bildirimde
bulunmamaktan,
d)
860 ıncı maddenin birinci fıkrasında belirtilen
belge ve bilgilerdeki eksikliklerden, gerçeğe
aykırılıklardan, belge ve bilgilerin yokluğundan,
kaynaklanan, taşıyıcının zararları ile giderlerini
tazminle yükümlüdür.
(2) Ancak, gönderenin bu durumlarda sorumlu
olduğu tazminat miktarı, gönderinin net olmayan
ağırlığının her kilosu için 8,33 Özel Çekme Hakkı
ile sınırlıdır. Bu hâlde de 882 nci maddenin
dördüncü fıkrası ile 885 ilâ 887 nci maddeler kıyas
yoluyla uygulanır.
(3) Zararın veya giderlerin doğmasında
taşıyıcının davranışlarının da etkisi olmuşsa,
tazmin yükümlülüğü ile ödenecek tazminatın
kapsamının belirlenmesinde, bu davranışların ne
ölçüde etkili oldukları da dikkate alınır.
(4) Gönderen tüketici ise, taşıyıcıya karşı
ancak kusuru hâlinde ve birinci ile ikinci fıkra
hükümlerine göre, zarar ve giderleri tazminle
yükümlü tutulur.
(5) Tüketici, sözleşmeyi ticari veya meslekî
faaliyeti ile ilgili olmayan bir amaçla yapan bir
gerçek ya da tüzel kişidir.
X - Gönderen tarafından
fesih
MADDE 865-
(1) Gönderen taşıma sözleşmesini her
zaman feshedebilir.
(2) Gönderen sözleşmeyi feshederse, taşıyıcı;
a)
Kararlaştırılan taşıma ücreti ile bekleme ücretinden
ve tazmini gereken giderlerden, sözleşmenin feshi
sonucunda tasarruf ettiği giderlerin veya başka bir
şekilde elde ettiği veya kötüniyetli olarak elde
etmeyi ihmal ettiği menfaatlerin indirilmesiyle
kalan tutarı veya
b)
Kararlaştırılan taşıma ücretinin üçte birini,
isteyebilir. Taşıma sözleşmesinin feshi, taşıyıcının
riziko alanına giren bir sebepten
kaynaklanmışsa, bu fıkranın (b) bendi uyarınca bir
istem ileri sürülemeyeceği gibi, sözleşmenin
ifasında gönderenin menfaati yoksa, taşıyıcının bu
fıkranın (a) bendinden doğan istem hakkı da düşer.
(3) Eşya, sözleşmenin feshinden önce
yüklenmişse, taşıyıcı, giderleri gönderene ait olmak
üzere, 869 uncu maddenin üçüncü fıkrasının ikinci
ilâ dördüncü cümlelerine uygun önlemleri alabilir.
Taşıyıcı, eşyanın boşaltılmasına, boşaltma,
işletmesi için sakınca oluşturmadığı ve diğer
gönderilerin gönderenleri ve alıcıları bundan zarar
görmediği takdirde izin verebilir. Fesih,
taşıyıcının riziko alanına giren bir sebepten
kaynaklanıyorsa, taşıyıcı, birinci ve ikinci
cümlelerden farklı olarak, yüklenmiş bulunan eşyayı
giderleri kendisine ait olmak üzere hemen boşaltmak
zorundadır.
XI - Kısmi taşımayı
istem hakkı
MADDE 866-
(1) Taşıyıcı, taşınması kararlaştırılan
eşyanın tamamı yüklenmiş olmasa bile, gönderenin
istemi üzerine yola çıkmak zorundadır. Bu durumda
taşıyıcı;
a)
Sözleşmede kararlaştırılmış olan taşıma ücretinin
tamamını,
b)
Doğmuş bekleme ücretini,
c)
Eksik yükleme sebebiyle yapmak zorunda kaldığı
giderleri ve uğradığı zararı,
d)
Alacakları, eksik yükleme sebebiyle kısmen veya
tamamen teminatsız kalmışsa, kendisine ek teminat
gösterilmesini,
isteyebilir. Ancak, kısmen yüklenmeyen eşyanın
yerine başka bir sözleşme uyarınca eşya taşınmışsa,
bu eşya için alınacak taşıma ücreti, (a) bendine
göre istenecek ücrete mahsup edilir.
(2) Eksik yükleme, taşıyıcının riziko alanına
giren sebeplerden kaynaklanıyorsa, taşıyıcı, birinci
fıkrada belirtilen istem haklarına, fiilen taşınan
yük oranında sahiptir.
XII - Yükleme süresine
uyulmaması hâlinde taşıyıcının hakları
MADDE 867-
(1) Gönderen, eşyayı süresi içinde
yüklemezse veya yükleme yükümlülüğünün bulunmadığı
hâllerde eşyayı hazır bulundurmazsa, taşıyıcı, makul
bir süre vererek gönderene eşyanın yüklenmesini veya
hazır bulundurulmasını ihtar eder.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre verilen süre
içinde eşya yüklenmez veya hazır bulundurulmazsa,
taşıyıcı sözleşmeyi feshedebilir ve 865 inci
maddenin ikinci fıkrasına göre haklarını
kullanabilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen süre
içinde, kararlaştırılan yükleme kısmen yapılmışsa
veya eşya kısmen hazır bulundurulmuşsa, taşıyıcı
eksik yüklenen eşya ile yola çıkıp, 866 ncı maddenin
birinci fıkrasının (a) ilâ (d) bentlerine göre istem
haklarını kullanabilir.
(4) Yükleme süresine uyulmaması, taşıyıcının
riziko alanına giren bir sebepten kaynaklanıyorsa,
taşıyıcının istem hakkı yoktur.
XIII - Emir, talimat ve
tasarruflar
MADDE 868-
(1) Gönderen taşıyıcıya, taşımanın
yapılması için emir ve talimât verebileceği gibi,
taşımanın durdurulması, eşyanın geri getirilmesi,
başka bir varma veya teslim yerine götürülmesi ya da
başka bir gönderilene teslim edilmesi şeklinde
tasarruflarda da bulunabilir. Gönderenin bu tür
emir, talimat ve tasarrufları, taşıyıcının işletmesi
için sakıncalıysa veya diğer gönderenlerin ve
alıcıların gönderileri için bir zarar tehdidini
beraberinde getiriyorsa, taşıyıcı bunları yerine
getirmekle yükümlü değildir. Taşıyıcı, gönderenden
aldığı emir ve talimat ile tasarruflarının yerine
getirilmesi için gerekli olan giderleri ve uygun bir
ücret isteyebilir. Taşıyıcı emir, talimat ve
tasarrufların uygulanmasına başlanmasını bir avansın
ödenmesi şartına bağlayabilir.
(2) Eşyanın teslim yerine ulaşması ile,
gönderenin emir ve talimat verme yetkisi ve
tasarrufta bulunmak hakkı sona erer. Bu andan
itibaren söz konusu yetki ve haklar gönderilene ait
olur. Birinci fıkranın ikinci ilâ dördüncü cümle
hükümleri burada da geçerlidir.
(3) Gönderilen, tasarruf hakkını kullanarak
eşyanın bir üçüncü kişiye teslimini istemişse, bu
kişi başka bir gönderilen belirleyemez.
(4) Taşıma senedi düzenlenmiş ve her iki
tarafça imzalanmışsa, gönderen, taşıma senedinde
öngörülmüş olması şartıyla, ancak kendisine ait olan
nüshayı ibraz ederek tasarruf hakkını kullanabilir.
(5) Taşıyıcı, kendisine verilen emir ve
talimatları ve gönderenin tasarruflarını yerine
getiremeyecekse, bunu gönderene bildirmelidir.
(6) Tasarruf hakkının kullanılması, taşıma
senedinin ibrazı şartına bağlanmış ve taşıyıcı
herhangi bir talimatı, taşıma senedi ibraz edilmeden
yerine getirmişse, bundan doğacak zararlar için hak
sahiplerine karşı sorumludur. Taşıyıcının
sorumluğunu sınırlayan hükümler geçersizdir.
XIV - Taşıma ve teslim
engelleri
MADDE 869-
(1) Eşyanın teslim edilmesi gereken yere
ulaşmasından önce, taşımanın sözleşmeye uygun olarak
yapılamayacağı anlaşılırsa veya eşyanın teslim
edileceği yerde teslim engelleri çıkarsa, taşıyıcı,
868 inci madde uyarınca tasarruf hakkına sahip olan
kişiden talimat almak zorundadır. Tasarruf hakkını
gönderilen haizse ve bulunamıyorsa veya eşyayı
teslim almaktan kaçınıyorsa, tasarruf hakkı birinci
cümle uyarınca gönderen tarafından kullanılır.
Tasarruf hakkının kullanılması taşıma senedinin
ibrazına bağlı tutulmuş olsa bile bu hâlde taşıma
senedinin ibrazı gerekli değildir. Taşıyıcı,
kendisine talimat verilen durumlarda, teslim
engelinin taşıyıcının riziko alanına giren bir
nedenden kaynaklanmamış olması şartıyla, 868 inci
maddenin birinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü
cümlelerinde öngörülen istem haklarını ileri
sürebilir.
(2) Gönderenin, 868 inci madde uyarınca sahip
olduğu tasarruf yetkisine dayanarak malın üçüncü bir
kişiye teslim edilmesi talimatını vermesinden sonra,
taşıma veya teslim engeli ortaya çıkarsa, birinci
fıkranın uygulanmasında, gönderilen gönderenin,
üçüncü kişi de gönderilenin yerini alır.
(3) Taşıyıcı, 868 inci maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesine göre, uyması gereken
talimatları uygun bir süre içinde alamazsa, tasarruf
hakkı sahibinin menfaatine en iyi görünen tedbirleri
almakla yükümlüdür. Taşıyıcı, eşyayı, boşaltıp
saklayabilir, 868 inci maddenin birinci fıkrası ilâ
dördüncü fıkrası hükümlerine göre tasarruf hakkını
haiz kişinin hesabına saklanması için tevdi edebilir
veya geri taşıyabilir. Taşıyıcı, eşyayı üçüncü bir
kişiye tevdi ederse, sadece bu kişinin seçiminde
gösterilmesi gereken özenden sorumludur.
Bozulabilecek bir mal söz konusu ise, malın durumu
böyle bir önlemi haklı kılıyorsa veya aksi takdirde
oluşacak giderler malın değerine göre makul bir
oranda değilse, taşıyıcı, Türk Borçlar Kanununun 108
inci madde hükmüne uygun olarak malı sattırabilir.
Taşıyıcı, değerlendirilmesi imkânı bulunmayan eşyayı
imha edebilir. Eşyanın boşaltılmasından sonra taşıma
sona ermiş sayılır.
(4) Taşıyıcı, üçüncü fıkraya göre alınan
önlemler sebebiyle gerekli giderlerin tazminini ve
uygun bir ücret ister; meğerki, engel kendi riziko
alanına giren bir nedenden kaynaklanmış olsun.
XV - Taşıma ücretinin
hesaplanması ve ödenmesi
MADDE 870-
(1) Taşıma ücreti, eşyanın tesliminde
ödenir. Taşıyıcı, taşıma ücretinden başka, eşya için
yapılan, duruma ve şartlara göre gerekli olan
giderleri de isteyebilir.
(2) Bir taşıma veya teslim engelinden dolayı,
taşıma, süresinden önce sona erdirilirse, taşıyıcı,
taşımanın tamamlanan kısmıyla orantılı olarak taşıma
ücretine hak kazanır. Engel, taşıyıcının riziko
alanına giren bir sebepten kaynaklanmışsa, taşıyıcı,
ancak gönderenin menfaatine olduğu ölçüde taşımanın
tamamlanmış bulunan kısmı hakkında istemde
bulunabilir.
(3) Taşımanın başlamasından sonra fakat
teslim yerine ulaşılmasından önce bir gecikme olursa
ve bu gecikme gönderenin riziko alanına giren bir
nedenden kaynaklanmışsa, taşıyıcı, taşıma ücretinin
yanında uygun bir bedel de isteyebilir.
(4) Taşıma ücreti eşyanın sayısı, ağırlığı
veya başka ölçüyle gösterilen miktarına göre
kararlaştırılmışsa, taşıma ücretinin
hesaplanmasında, bu konuda taşıma veya yük
senedindeki kayıtların doğru olduğu varsayılır. Bu
varsayım, kayıtların doğruluğunu denetleme konusunda
uygun araçların hazır bulunmadığına ilişkin çekince
konulmuş olması hâlinde de geçerlidir.
XVI - Gönderilenin
hakları ve ödeme borcu
MADDE 871-
(1) Eşyanın teslim yerine varmasından
sonra gönderilen, taşıyıcıdan, taşıma sözleşmesinden
doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi
karşılığında, eşyanın kendisine teslim edilmesini
isteyebilir. Eşya zayi olmuş veya hasara uğramış
yahut geç teslim edilmişse, gönderilen, gönderenin
taşıma sözleşmesinden doğan istem haklarını
taşıyıcıya karşı ileri sürebilir. Gönderen, bu
hakların ileri sürülmesinde yetkili kalmaya devam
eder. Gönderilenin veya gönderenin kendilerinin veya
başkasının menfaatine hareket etmeleri farklılık
yaratmaz.
(2) İstem hakkını, birinci fıkranın birinci
cümlesine göre ileri süren gönderilen, taşıma
ücretini, taşıma ücretinin bir bölümü ödenmiş ise
kalan bölümünü taşıma senedinde gösterilen tutarla
sınırlı olmak üzere ödemekle yükümlüdür. Taşıma
senedi düzenlenmemiş veya gönderilene ibraz
edilmemişse yahut ödenmesi gereken tutar taşıma
senedinden anlaşılamıyorsa, gönderilen, makul olması
şartıyla, gönderen ile taşıyıcı arasında
kararlaştırılan taşıma ücretini ödemek zorundadır.
(3) Birinci fıkranın birinci cümlesine göre
istem hakkını ileri süren gönderilen, boşaltma
yerindeki bekleme ücretini ve ayrıca, eşyanın
teslimi sırasında kendisine bildirilmiş olmak
şartıyla, yükleme yerindeki bekleme ücretiyle 870
inci maddenin üçüncü fıkrasına göre ödenmesi gereken
bedeli öder.
(4) Gönderenin sorumluluğu, sözleşmeye göre
ödenmesi gereken bedeller için devam eder.
XVII - Ödemeli teslim
MADDE 872-
(1) Eşyanın gönderilene teslimi,
kararlaştırılan bedelin ödenmesi şartına
bağlanabilir. Bu hâlde, ödeme nakden veya nakde eş
değer bir ödeme aracı ile yapılmalıdır.
(2) Tahsil sonucu elde edilen bedel,
taşıyıcının alacaklıları bakımından gönderene geçmiş
sayılır.
(3) Eşya, bedeli tahsil edilmeden gönderilene
teslim edilirse, taşıyıcı, bundan doğan zarardan,
gönderene karşı kusuru bulunmasa bile, eşyanın
tesliminde ödenmesi gereken tutarla sınırlı olarak
sorumludur.
XVIII - Taşıma süresi
MADDE 873-
(1) Taşıyıcı, eşyayı, kararlaştırılan
sürede, bir süre kararlaştırılmamışsa şartlar
dikkate alındığında özenli bir taşıyıcıya
tanınabilecek makul bir süre içinde, teslim etmekle
yükümlüdür.
XIX - Zıya karinesi
MADDE 874-
(1) Eşya, taşıma süresini izleyen yirmi
gün içinde teslim edilmezse, hak sahibi ona zayi
olmuş gözüyle bakabilir. Sınır ötesi taşımalarda bu
süre otuz gündür.
(2) Hak sahibi, eşyanın zıyaı dolayısıyla
tazminat alırsa, bunun ödenmesi sırasında, eşyanın
daha sonra bulunması hâlinde, derhâl kendisine haber
verilmesini isteyebilir.
(3) Hak sahibi, eşyanın bulunduğu haberini
aldıktan itibaren otuz gün içinde, gerektiğinde
giderler indirilmek suretiyle, tazminatı geri
ödeyerek eşyanın kendisine teslimini isteyebilir.
Taşıma ücretini ödeme yükümlülüğü ile tazminat hakkı
saklıdır.
(4) Eşya, tazminatın ödenmesinden sonra
bulunmuşsa, hak sahibi bundan haberdar edilmesini
istemediği veya bulunma haberinden sonra eşyanın
teslimine ilişkin istem hakkını ileri sürmediği
durumlarda, taşıyıcı, eşya üzerinde serbestçe
tasarrufta bulunabilir.
B) Taşıyıcının
sorumluluğu
I - Zıya veya hasar ile
gecikmeden doğan zarardan sorumluluk
MADDE 875-
(1) Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere
teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek
süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya
teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan
sorumludur.
(2) Zararın oluşmasına, gönderenin veya
gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir
ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve
kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde
etkili olduğu dikkate alınır.
(3) Gecikme hâlinde herhangi bir zarar
oluşmasa da taşıma ücreti gecikme süresi ile
orantılı olarak indirilir; meğerki, taşıyıcı her
türlü özeni gösterdiğini ispat etmiş olsun.
II - Sorumluluktan
kurtulma
1. Genel olarak
a) Taşıyıcının özeni
MADDE 876-
(1) Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının
en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı
ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana
gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.
b) Araç arızası ve
kiraya verenin kusuru
MADDE 877-
(1) Taşıyıcı, taşıma aracındaki arızaya,
taşıtı kiraladığı kişinin onun temsilcilerinin veya
çalışanlarının kusuruna dayanarak sorumluluktan
kurtulamaz.
2. Özel hâller
MADDE 878-
(1) Zıya, hasar veya teslimdeki gecikme,
aşağıdaki hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı
sorumluluktan kurtulur:
a)
Sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir
aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme
yapılması.
b)
Gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama.
c)
Eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme
tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması.
d)
Eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma,
kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar
görmesine yol açan doğal niteliği.
e)
Taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz
etiketlenmesi.
f)
Canlı hayvan taşıması.
g)
27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük
Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan
hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını
haklı gösterdiği hâller.
(2) Herhangi bir zararın hâl ve şartlara göre
birinci fıkrada öngörülen bir sebebe bağlanmasının
muhtemel bulunduğu durumlarda, o zararın bu sebepten
ileri geldiği varsayılır. Birinci fıkranın (a)
bendinde öngörülen olağanüstü zıya veya hasar
hâlinde bu karine geçerli olmaz.
(3) Zıya, hasar veya gecikme, gönderenin
eşyanın taşınmasına ilişkin özel talimatlarına
taşıyıcının uymamasından ileri gelmişse, taşıyıcı
birinci fıkranın (a) bendine dayanarak sorumluluktan
kurtulamaz.
(4) Taşıyıcı, sözleşme uyarınca eşyayı
sıcağa, soğuğa, ısı değişikliklerine, neme,
sarsıntılara ya da benzer etkilere karşı özel olarak
koruma yükümlülüğü altında ise, birinci fıkranın (d)
bendine ancak, hâl ve şartlara göre, özellikle de
gerekli donanımın seçimi, bakımı ve kullanımına
ilişkin kendisine düşen tüm önlemleri almış ve özel
talimatlara uygun davranmış bulunması hâlinde
dayanabilir.
(5) Taşıyıcı birinci fıkranın (f) bendine
ancak hâl ve şartlara göre kendisine düşen tüm
önlemleri almış ve özel talimatlara uygun davranmış
bulunması hâlinde dayanabilir.
III - Yardımcıların
kusuru
MADDE 879-
(1) Taşıyıcı;
a)
Kendi adamlarının,
b)
Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı
kişilerin,
görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve
ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.
IV - Tazminatta esas
alınacak değer
MADDE 880-
(1) Taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen
zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu
tutulduğunda, bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere
teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre
hesaplanır.
(2) Eşyanın hasara uğraması hâlinde, onun
taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki
hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki fark
tazmin edilir. Zararı azaltmak ve gidermek için
yapılacak harcamaların birinci cümleye göre
saptanacak değer farkını karşıladığı karine olarak
kabul edilir.
(3) Eşyanın değeri piyasa fiyatına göre, bu
yoksa aynı tür ve nitelikteki malların cari değerine
göre tayin edilir. Eşya, taşımak üzere teslimden
hemen önce satılmışsa, satıcının faturasında taşıma
giderleri mahsup edilerek gösterilen satış bedelinin
piyasa fiyatı olduğu varsayılır.
V- Zarar saptama
giderleri
MADDE 881-
(1) Taşıyıcı, eşyanın zıyaı veya hasarı
hâlinde, 880 inci madde uyarınca ödenmesi gereken
tazminattan başka, zararın saptanması için yapılması
zorunlu olan giderleri de tazminle yükümlüdür.
VI - Sorumluluk
sınırları
MADDE 882-
(1) Gönderinin tamamının zıyaı veya
hasarı hâlinde, 880 ve 881 inci maddeler uyarınca
ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan
ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme
Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
(2) Gönderinin münferit parçalarının zıyaı
veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu;
a)
Gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının,
b)
Gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini
kaybeden kısmının,
net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33
Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
(3) Taşıyıcının, taşıma süresinin
aşılmasından doğan sorumluluğu, taşıma ücretinin üç
katı ile sınırlıdır.
(4) Özel Çekme Hakkı, eşyanın taşıma amacıyla
taşıyıcıya teslim edildiği tarihteki veya taraflarca
kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine
göre Türk Lirasına çevrilir.
VII - Diğer giderlerin
tazmini
MADDE 883-
(1) Taşıyıcı, zıya veya hasardan sorumlu
olduğu hâllerde, 880 ilâ 882 nci maddelere göre
ödenmesi gereken tazminatı ödedikten başka, taşıma
ücretini geri verir ve taşıma ile ilgili vergileri,
resimleri ve taşıma işi nedeniyle doğan diğer
giderleri de karşılar. Ancak, hasar hâlinde, birinci
cümle uyarınca yapılacak ödemeler 880 inci maddenin
ikinci fıkrasına göre saptanacak bedel ile orantılı
olarak belirlenir. Başkaca zararlar karşılanmaz.
VIII - Diğer zararlarda
sorumluluğun en yüksek tutarı
MADDE 884-
(1) Taşıyıcı, taşıma işinin yapılmasında,
sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü ihlal etmesi
nedeniyle meydana gelen ve eşyanın zıyaından,
hasarından veya taşıma süresinin aşılmasından
kaynaklanmayan ve eşya veya kişi zararları dışında
kalan zararlardan, tam zıya hâlinde ödenmesi gereken
tazminat miktarının üç katı ile sınırlı olmak üzere
sorumludur.
IX - Sözleşme dışı
istemler
MADDE 885-
(1) Bu Kısımda öngörülen sorumluluktan
kurtuluş hâlleri ve sınırlamaları, gönderen veya
gönderilenin, zıya, hasar veya gecikme nedeniyle
taşıyıcıya yöneltebileceği, sözleşme dışı istemleri
için de geçerlidir.
(2) Taşıyıcı, eşyanın zıyaından veya
hasarından dolayı, üçüncü kişilerin sözleşme dışı
istemlerine karşı, sorumluluktan kurtulma
sebeplerine ve sınırlamalara dayanabilir. Ancak,
bunlar;
a)
Üçüncü kişi taşımaya onay vermemişse ve
taşıyıcı, gönderenin eşyayı gönderme konusunda
yetkili olmadığını biliyorsa veya bilmesi
gerekiyorsa,
b)
Eşya, taşıma için teslim alınmadan önce, üçüncü
kişinin veya ondan zilyetliği elde etmiş olan
kişinin onayı olmaksızın elinden çıkmışsa,
ileri sürülemez.
X - Sorumluluğu
sınırlama hakkının kaybı
MADDE 886-
(1) Zarara, kasten veya pervasızca bir
davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi
ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya
ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı
veya 879 uncu maddede belirtilen kişiler, bu Kısımda
öngörülen sorumluluktan kurtulma hâllerinden ve
sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz.
XI - Yardımcı kişilerin
sorumluluğu
MADDE 887-
(1) Taşıyıcının yardımcılarından birine
karşı, eşyanın zıyaı, hasarı veya geç teslimi
sebebiyle, sözleşme dışı sorumluluktan doğan
istemler ileri sürülmüşse, o kişi bu Kısımda
öngörülen sorumluluktan kurtulma sebeplerine ve
sorumluluk sınırlamalarına dayanabilir. Zarara,
kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir
zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle
işlenmiş bir fiille veya ihmalle sebebiyet
verilmişse birinci cümle hükmü uygulanmaz.
XII - Fiilî taşıyıcı
MADDE 888-
(1) Taşıma, kısmen veya tamamen üçüncü
bir kişi olan fiilî taşıyıcı tarafından yerine
getirilirse, bu kişi eşyanın zıyaı, hasarı veya
gecikmesi nedeniyle kendisi tarafından yapılan
taşıma sırasında ortaya çıkan zarardan asıl taşıyıcı
gibi sorumludur. Asıl taşıyıcının gönderen veya
gönderilen ile, sorumluluğun genişletilmesi için
yaptığı sözleşmeler, fiilî taşıyıcıya karşı, bunları
yazılı olarak kabul etmesi şartıyla geçerlidir.
(2) Fiilî taşıyıcı, taşıma sözleşmesinden
doğan asıl taşıyıcıya ait bütün def’ileri
ileri sürebilir.
(3) Asıl taşıyıcı ve fiilî taşıyıcı
müteselsilen sorumludurlar.
(4) Fiilî taşıyıcının yardımcılarına
başvurulursa 887 nci madde hükmü uygulanır.
(5) Fiilî taşıyıcı taşıma senedinde veya
diğer bir belgede kendisine teslim olunan eşyanın ne
hâlde bulunduğunu tespit ettirebilir. Bu hükme
uyulmadığı takdirde 858 inci maddenin ikinci fıkrası
hükümleri uygulanır.
XIII -Bildirim
MADDE 889-
(1) Eşyanın zıyaı veya hasara uğramış
olduğu açıkça görülüyorsa, gönderen veya gönderilen
en geç teslim anına kadar zıyaı veya hasarı
bildirmezlerse, eşyanın sözleşmeye uygun olarak
teslim edildiği varsayılır. Bildirimde, zararın
gerekli açıklıkla belirtilmesi ve nitelendirilmesi
şarttır.
(2) Birinci fıkradaki karine, zıya veya
hasarın açıkça görünmemesi ve eşyanın tesliminden
sonra yedi gün içinde bildirilmemesi hâlinde de
geçerlidir.
(3) Gönderilen, taşıyıcıya, teslim süresinin
aşıldığını, teslimden itibaren yirmibir gün içinde
bildirmezse, gecikmeden kaynaklanan hakları sona
erer.
(4) Teslimden sonra yapılan bildirimin yazılı
olması şarttır. Bildirim, telekomünikasyon araçları
yardımıyla da yapılabilir. Bildirimde bulunanın kim
olduğu herhangi bir şekilde anlaşılıyorsa, imzaya
gerek yoktur. Sürenin korunması için bildirimin
zamanında gönderilmiş olması yeterlidir.
(5) Zıya, hasar veya gecikme teslim sırasında
bildirilirse, bu bildirimin yukarıdaki hükümlere
uygun olarak eşyayı teslim edene yapılması
yeterlidir.
XIV - Yetkili mahkeme
MADDE 890-
(1) Birinci ve İkinci Kısım hükümlerine
tabi taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda, malın
teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer
mahkemesi de yetkilidir.
(2) Fiilî taşıyıcıya karşı açılacak dava,
asıl taşıyıcının yerleşim yeri mahkemesinde, asıl
taşıyıcıya karşı açılacak dava fiilî taşıyıcının
yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
XV - Hapis hakkı
MADDE 891-
(1) Taşıyıcı, taşıma sözleşmesinden doğan
bütün alacakları için Türk Medenî Kanununun 950 ilâ
953 üncü maddeleri uyarınca eşya üzerinde hapis
hakkını haizdir. Hapis hakkı, 860 ıncı maddedeki
refakat belgelerini de kapsar.
(2) Taşıyıcının, eşyayı zilyetliğinde
bulundurduğu veya eşya üzerinde konişmento ve taşıma
senedi aracılığı ile tasarruf hakkına sahip olduğu
sürece, hapis hakkı vardır.
(3) Rehnin paraya çevrilmesine yönelik
bildirimin gönderilene yapılması şarttır. Gönderilen
bulunamıyorsa veya malı teslim almayı reddediyorsa,
bildirim gönderene karşı yapılır.
XVI - Birden çok
taşıyıcı
MADDE 892-
(1) Eşyanın birden çok taşıyıcı
tarafından taşınması hâlinde, eşyanın tesliminde;
son taşıyıcı önceki taşıyıcıların alacaklarını
tahsil etmek zorunda ise, önceki taşıyıcıların sahip
oldukları hakları, özellikle hapis hakkını kullanır.
Son taşıyıcı hapis hakkını haiz olduğu sürece,
önceki taşıyıcıların hapis hakkı varlığını sürdürür.
(2) Önceki taşıyıcının alacağı, sonraki
taşıyıcı tarafından ödenirse, öncekinin alacak ve
hapis hakkı sonrakine geçer.
(3) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri,
taşımaya katılmış olan taşıma işleri komisyoncusunun
alacakları ve hakları için de uygulanır.
XVII - Birden çok hapis
hakkının sırası
MADDE 893-
(1) Aynı eşya üzerinde eşyanın taşınması
ile bağlantılı birden çok hapis hakkı varsa,
bunlardan eşyanın taşınması ile doğrudan doğruya
bağlantılı olan hapis hakları diğerlerinden önce
gelir. Sonuncular bakımından ise, sonradan doğmuş
olanlar öncekilerden önce gelir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Taşınma Eşyası Taşıması
A) Uygulanacak hükümler
MADDE 894-
(1) Bir evden, bürodan veya benzeri bir
yerden alınıp benzeri bir yere taşınan eşya
“taşınma eşyası”dır. Konusu taşınma eşyası
olan taşıma sözleşmesine, bu Kısımda öngörülen
hükümlerde veya uygulanması gerekli milletlerarası
sözleşmelerde aksine hüküm bulunmadıkça, bu Kitabın
Birinci ve İkinci Kısım hükümleri uygulanır.
B) Taşıyıcının
yükümlülükleri
MADDE 895-
(1) Taşıyıcının yükümlülükleri,
mobilyaların sökülmesi ve kurulması ile taşınma
eşyasının yüklenip boşaltılmasını da kapsar.
(2) Gönderen 864 üncü maddenin beşinci
fıkrasında tanımlanan tüketici ise, taşınma
eşyasının ambalajlanması ve işaretlenmesi gibi
taşıma ile ilgili diğer işlerin yerine getirilmesi
de taşıyıcının yükümlülüğündedir.
C) Taşıma senedi,
tehlikeli mal, refakat belgeleri, bildirim ve bilgi
verme yükümlülükleri
MADDE 896-
(1) Gönderen, 856 ve 857 nci maddelerden
farklı olarak, taşıma senedi düzenlemekle yükümlü
değildir.
(2) Taşınma eşyası tehlikeli eşyadan
sayılıyorsa ve gönderen de tüketici ise, 861 inci
maddeden farklı olarak, taşıyıcı sadece eşyadan
kaynaklanacak tehlike hakkında genel olarak
bilgilendirilir. Bilgilendirme herhangi bir şekle
bağlı değildir. Taşıyıcı ayrıca, göndereni birinci
cümledeki yükümlülüğü hakkında uyarır.
(3) Gönderen tüketici ise, taşıyıcı göndereni
uyulması gerekli gümrük kuralları ve yönetime
ilişkin diğer hükümler konusunda bilgilendirir.
Ancak, taşıyıcı gönderen tarafından tasarrufuna
sunulan bilgi ve belgelerin doğru ve eksiksiz
olduğunu denetlemekle yükümlü değildir.
D) Gönderenin özel
hâllerde sorumluluğu
MADDE 897-
(1) Gönderen, verdiği zarar sebebiyle
taşıyıcıya karşı sadece 864 üncü maddenin ikinci
fıkrasından farklı olarak, taşıma sözleşmesinin
ifası için gerekli olan yükleme hacminin metreküpü
başına 1.500 Özel Çekme Hakkı tutarında tazminatla
yükümlüdür.
E) Sorumluluktan
kurtulma sebepleri
MADDE 898-
(1) Kanunun 878 inci maddesinde
öngörülenlerden farklı olarak, zıyaın veya hasarın
aşağıdaki sebeplerden kaynaklanması durumunda,
taşıyıcı sorumluluktan kurtulur:
a)
Taşıyıcı, değerli maden, taş, mücevher, posta pulu,
madenî para, belge veya kıymetli evrak taşıyorsa.
b)
Gönderen tarafından yapılan paketleme veya
etiketleme yetersizse.
c)
Taşınan eşya gönderen tarafından işleme tabi
tutulmuş, yüklenmiş veya boşaltılmışsa.
d)
Taşıyıcı tarafından ambalajlanmamış olan eşya
taşınmışsa.
e)
Taşıyıcının, muhtemel hasar tehlikesine karşı
göndereni önceden uyarmış olmasına rağmen,
gönderenin ısrarıyla, büyüklüğü ve ağırlığı
itibarıyla yükleme ve boşaltma yerindeki şartlara
uygun olmayan eşya yüklenmiş veya boşaltılmışsa.
f)
Canlı hayvan veya bitki taşınmışsa.
g)
Eşya doğal veya ayıplı yapısı dolayısıyla, özellikle
kırılma, işlev bozukluğu, paslanma, bozulma veya
sızma gibi sebeplerle kolaylıkla zarar görebilecek
nitelikteyse.
(2) Oluşan zararın, durum ve şartlara göre,
birinci fıkrada belirtilen tehlikelerden
kaynaklanmış olabileceği hâllerde, zararın bu
tehlikelerden doğmuş olduğu varsayılır.
(3) Taşıyıcı, birinci fıkra hükmüne, ancak,
durum ve şartlara göre üzerine düşeni yapmış ve tüm
önlemleri alıp talimatlara uymuşsa dayanabilir.
F) Sorumluluk sınırı
MADDE 899-
(1) 882 nci maddenin birinci ve ikinci
fıkralarındaki düzenlemeden farklı olarak, zıya veya
hasar sebebiyle taşıyıcının sorumluluğu, taşıma
sözleşmesinin ifası için gerekli olan yükleme
hacminin metreküpü başına 1.500 Özel Çekme Hakkı ile
sınırlıdır.
G) Bildirim
MADDE 900-
(1) Eşyanın zıyaından veya hasara
uğramasından doğan istem hakları, 889 uncu maddenin
birinci ve ikinci fıkralarından farklı olarak;
a)
Eşyanın zıyaa veya hasara uğramış olduğu açıkça
görülüyorsa, en geç teslimi izleyen üç iş günü
içinde veya
b)
Zıyaın veya hasarın açıkça görünmemesi hâlinde en
geç teslimi izleyen ondört gün içinde,
taşıyıcıya bildirilmemişse sona erer.
H) Sorumluluğu
sınırlama hakkının kaybı
MADDE 901-
(1) Gönderen tüketici ise, taşıyıcı veya
879 uncu maddede anılan kişilerden biri;
a)
Taşıyıcının, göndereni sözleşme yapılırken
sorumluluk hükümleri hakkında bilgilendirmemiş ve
sorumluluğun genişletilmesi yönünde bir sözleşme
yapılması veya eşyanın sigorta ettirilmesi
imkânlarına işaret etmemiş olması hâlinde, 898 ve
899 uncu madde hükümleriyle bu Kitabın İkinci
Kısmında öngörülen sorumluluktan kurtulma hâllerine
ve sorumluluk sınırlamalarına dayanamaz,
b)
Taşıyıcı, gönderileni en geç malın teslimi
sırasında, zarar bildiriminin şekli ve süresi ile bu
bildirimin yapılmaması hâlinde ortaya çıkacak hukuki
sonuçlar hakkında bilgilendirmemişse, 900 üncü madde
hükmüne dayanamaz.
(2) Bilgilendirmenin yazılı, kolayca
okunabilir ve anlaşılabilir biçimde olması şarttır.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Değişik Tür Araçlar ile
Taşıma
A) Sözleşme
MADDE 902-
(1) Bu Kitabın Birinci ve İkinci Kısım
hükümleri, aşağıdaki şartların tamamının bir arada
varlığı hâlinde, değişik tür araçlar ile taşıma
sözleşmelerine de uygulanır:
a)
Eşyanın taşınması bütünlük gösteren bir taşıma
sözleşmesine dayanıyorsa.
b)
Bu sözleşme bağlamında taşıma değişik türde
araçlarla yapılacaksa.
c)
Taraflar, her bir türdeki araç için ayrı sözleşme
yapmış olsalardı, söz konusu sözleşmelerin en az
ikisi farklı hükümlere bağlı tutulacak idiyse.
d)
Aşağıdaki hükümlerle, uygulanması gerekli
milletlerarası sözleşmelerde aksi yolda bir
düzenleme yoksa.
B) Bilinen zarar yeri
MADDE 903-
(1) Zıyaa, hasara veya teslimdeki
gecikmeye yol açan olayın, taşımanın hangi kısmında
meydana geldiği belli ise, taşıyıcının sorumluluğu,
bu Kitabın Birinci ve İkinci Kısım hükümlerinin
yerine, taşımanın bu kısmı için ayrı bir taşıma
sözleşmesi yapılmış olsaydı, o sözleşmenin bağlı
olacağı hükümlere göre belirlenir. Zıyaa, hasara
veya teslimdeki gecikmeye yol açan olayın taşımanın
hangi kısmında meydana geldiğine ilişkin ispat yükü,
bunu iddia eden tarafa aittir.
C) Bildirim ve
zamanaşımı
MADDE 904-
(1) Zararın bildirimine ilişkin olarak,
zarar yerinin bilinip bilinmemesi veya sonradan
belli olmasına bakılmaksızın, 889 uncu madde hükmü
uygulanır. Taşımanın son kısmı için ayrı bir taşıma
sözleşmesi yapılmış olsaydı, o sözleşmeye
uygulanacak hükümlere uygun bir bildirimde
bulunulması hâlinde de, zararın bildirimi için
öngörülmüş olan şekil ve süreye uyulduğu kabul
edilir.
(2) Zıyaa, hasara veya teslimdeki gecikmeye
dayanan istemin bağlı olduğu zamanaşımının
başlangıcı için teslim tarihinin esas alındığı
durumlarda, bu tarih eşyanın gönderilene teslimi
tarihidir. İstem hakkı, zarar yerinin belli olması
hâlinde de en erken 855 inci madde uyarınca
zamanaşımına uğrar.
D) Taşınma eşyasının
taşıması
MADDE 905-
(1) Değişik tür araçlarla taşıma
sözleşmesinin konusunu taşınma eşyası oluşturuyorsa,
sözleşmeye, bu Kitabın Üçüncü Kısım hükümleri
uygulanır. Zararın meydana geldiği taşıma kısmı
hakkında, Kanunun 903 üncü maddesi hükmü ancak
Türkiye Cumhuriyeti için bağlayıcı olan
milletlerarası sözleşmelerden biri geçerliyse
uygulanır.
BEŞİNCİ KISIM
Yolcu Taşıma
A) Kurallara uyma
zorunluluğu
MADDE 906-
(1) Yolcu, taşıyıcı tarafından iç
hizmetleri düzenlemek için konulmuş kurallara uymak
zorundadır.
B) Seferin yapılamaması
MADDE 907-
(1) Sefer, taşıma sözleşmesinin yapılmasından
sonra fakat hareketten önce ortaya çıkan bir sebep
dolayısıyla yapılmamışsa, aşağıdaki hükümler
uygulanır:
a)
Ölüm, hastalık veya bunun gibi bir mücbir sebep
dolayısıyla sefer yapılamamışsa, sözleşme,
taraflardan hiçbirine tazmin yükümlülüğü
doğurmaksızın kendiliğinden geçersiz olur.
b)
Sefer, taşıma aracıyla ilgili olup taşıyıcı için
kusur oluşturmayan, iki tarafın da kusurundan doğup
yolculuğa engel bulunan veya yolculuğu tehlikeli
duruma sokan bir sebep dolayısıyla yapılmamışsa,
sözleşme, taraflardan hiçbirine tazmin yükümlülüğü
doğurmaksızın kendiliğinden geçersiz olur.
c)
Sefer, taşıyıcının fiili veya ihmali sebebiyle
yapılmamışsa, yolcu tazminat isteyebilir.
d)
Sefer, herhangi bir sebeple yapılmamış ve yolcu da o
sefer için saatinde gerekli yerde bulunamamışsa, o
seferi izleyen seferlerden birinde, aynı düzeydeki
bir araçla ve aynı düzeydeki bir yerde seyahat etme
hakkını haizdir; meğerki, bu istemin yerine
getirilmesi taşıyıcı yönünden imkânsız olsun veya
büyük bir mali yük oluştursun. Yolcuya sefer
öneremeyen taşıyıcı bilet ücretinin üç katı
tutarında tazminat öder. Seferin yapılamamasında
taşıyıcının kusuru yoksa, yolcu aynı şartlarla
kendisine önerilen seferi, haklı bir sebep
göstermeksizin reddederse taşıma ücretini öder.
e)
(a), (b) ve (c) bentlerinde anılan hâllerde
taşıyıcı, peşin almış olduğu taşıma ücretini geri
verir.
C) Seferin gecikmesi
I - Hareketin gecikmesi
MADDE 908-
(1) Hareket, duruma ve şartlara göre
yolcudan katlanması istenemeyecek bir süre
gecikirse, yolcu sözleşmeden cayıp ödediği ücreti ve
varsa zararını isteyebilir. Yolcu, gecikmeye rağmen
yolculuğu yapmışsa, sadece gecikmeden doğan
zararının tazminini dava edebilir. Cayma şekle bağlı
değildir; hareket yerinden ayrılma, cayma kabul
edilir. Sözleşmeden cayılsın veya cayılmasın,
gecikme nedeniyle doğmuş herhangi bir zarar ispat
edilemese bile mahkemece bilet parasının üç misli
tazminata karar verilir.
II - Sefer sırasında
1. Yol değiştirme
MADDE 909-
(1) Taşıyıcı, sefer esnasında, tarifede
bulunmayan bir yerde durur, sebepsiz yere olağan
yoldan başka bir yol izler veya diğer bir şekilde ve
kendi fiili sebebiyle gidilmesi amaçlanan yere geç
ulaşırsa, yolcu, sözleşmeden cayıp tazminat
isteyebilir.
(2) Taşıyıcı, yolcu dışında yük de taşıyorsa,
yükün boşaltılması için gerekli olan süre için
sefere ara verebilir.
(3) Bu madde hükümleri sözleşmede aksine
hüküm yoksa uygulanır.
2. Zorunlu sebepler
MADDE 910-
(1) Sefer, Hükümet emrinden, idari bir
tasarruftan, taşımanın yapıldığı aracın onarılması
zorunluluğundan veya ansızın çıkıp yolculuğa devamı
tehlikeli duruma sokan bir sebepten gecikmişse, iki
taraf arasında buna ilişkin bir sözleşme bulunmadığı
takdirde, aşağıdaki hükümler uygulanır:
a)
Yolcu, engelin kalkmasını veya onarımın sonunu
beklemek istemezse, taşıma ücretini, gidilen yol ile
orantılı olarak ödeyerek sözleşmeden cayabilir.
b)
Yolcu, taşıma aracının hareketini beklerse, sadece
kararlaştırılmış ücreti öder. Taşıma ücretine yemek
dâhilse durma süresince yemek giderini yolcu
yüklenir.
D) Seferin duraklaması
MADDE 911-
(1) Sefer, taşıma sözleşmesinin
kurulmasından ve hareketten sonra duraklarsa,
sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde,
aşağıdaki hükümler uygulanır:
a)
Yolcu kendi isteği ile yol üzerinde bulunan bir
yerde yolculuktan vazgeçerse ücretin tamamını öder.
b)
Taşıyıcı, sefere devamdan vazgeçer veya taşıyıcının
kusuru sebebiyle yolcu yol üzerinde bulunan bir
yerde inmek zorunda kalırsa, taşıma ücreti ödenmez;
ödenmişse yolcu tamamını geri alır. Yolcunun
tazminat hakkı saklıdır.
c)
Sefer, yolcunun kendisini veya taşıma aracını
ilgilendiren ve taşıyıcı için kusur oluşturmayan bir
sebepten duraklarsa, ücret, gidilen yol ile orantılı
olarak ödenir. Bu hâlde taraflardan hiçbiri diğerine
tazminat ödemez.
E) Bagaj
I - Taşıyıcının
sorumluluğu
MADDE 912-
(1) Yolcu, bagajı ile el bagajı için,
aksine sözleşme yoksa, ayrı ücret ödemez. Taşıyıcı,
yolcunun eşyasının zıyaından veya hasara
uğramasından Kanunun 875 ilâ 886 ncı maddeleri
uyarınca sorumludur.
(2) Yolcunun kişisel eşyasından taşıyıcı
sorumludur.
II- Taşıyıcının hapis
hakkı
MADDE 913-
(1) Taşıyıcı, seyahat ücretinin teminatı olarak,
Türk Medenî Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri
uyarınca bagaj üzerinde hapis hakkını haizdir.
F) Taşıyıcının
sorumluluğu
MADDE 914-
(1) Taşıyıcı, yolcuları rahat bir
yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere
ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre
kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni
kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve
mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.
(2) Taşıyıcı, yolcuların kazaya
uğramalarından doğacak zararı tazmin eder. Yolcunun
kaza sonucunda ölmesi hâlinde, onun yardımından
yoksun kalanlar uğradıkları zararın tazminini
taşıyıcıdan isteyebilirler. Ancak, taşıyıcı, kazanın
kendisinin veya yardımcılarının en yüksek özeni
göstermelerine rağmen, kaçınamayacakları ve
sonuçlarını önleyemeyecekleri bir sebepten ileri
geldiğini ispat ederse tazminattan kurtulur.
(3) Taşıyıcı, bilette belirtilen yerin başka
bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine
onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere
konulması, aracın belli saatten önce hareketi
nedeniyle yolcunun yetişememesi, taşıma aracında
durumun gerektirdiği ilk yardım malzemelerinin ve
ilaçlarının bulundurulmaması veya bunlardan derhâl
yararlanma imkânının sağlanmamış olması sebebiyle
de, ikinci fıkraya göre sorumludur; herhangi bir
zarar ispat edilmese bile taşıyıcı bilet parasının
üç katını tazminat olarak öder.
(4) Üçüncü fıkrada gösterilen hareketleri
yapan araç şoförleri, araçları emri altında
bulunduran kişiler ile araçları taşıma işinde
kullanılanlar, şikâyet üzerine, kolluk görevlileri
tarafından yüz Türk Lirasından binbeşyüz Türk
Lirasına kadar idari para cezasıyla
cezalandırılır.
G) Yolcunun ölümü
MADDE 915-
(1) Yolcu, yolculuk sırasında ölürse, taşıyıcı,
mirasçıların çıkarlarını korumak için yolcuya ait
bagaj ile eşyayı ilgililerine teslim edinceye kadar
bunların iyi hâlde korunmaları için gerekli
önlemleri alır.
(2) Ölünün yakınlarından biri orada
bulunuyorsa, bu işlemleri denetleyebilir ve
taşıyıcıdan, birinci fıkrada belirtilen eşyanın
kendi elinde bulunduğuna ilişkin yazılı bir beyan
isteyebilir.
H) Yönetmelik
MADDE 916-
(1) Yolcu taşıması, bu Kanun hükümlerine uygun
olarak Ulaştırma Bakanlığınca bir yönetmelikle
düzenlenir. Yönetmelik, araç ile sürücüyü
ilgilendirenler de dâhil olmak üzere, her konuda
yolculuğun güvenliğini; hava, ses, yer ve çevre
temizliğini ve diğer gereklilikleri sağlayıcı
önlemleri içerir. Yönetmelikte, bagajın teslim
alındığına ilişkin belgenin şekline ve özellikle
bagajın ağırlığı ile içeriğine ilişkin kayıtlar
hakkındaki hükümler yer alır. Yönetmelikte, bagaj
ağırlığını ve sorumluluğu bu Kanundaki hükümler
dışında sınırlayıcı düzenlemelere izin veren
hükümler bulunamaz.
(2) Taşıyıcının bagajdan doğan sorumluluğu iç
taşımalarda 500, dış taşımalarda ise 1.000 Özel
Çekme Hakkından fazla olmamak üzere Ulaştırma
Bakanlığınca tespit edilir.
ALTINCI KISIM
Taşıma İşleri
Komisyoncusu
A) Taşıma
komisyonculuğu sözleşmesi
MADDE 917-
(1) Taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesi ile
komisyoncu eşya taşıtmayı üstlenir. Bu sözleşme ile
gönderen, kararlaştırılan ücreti ödeme borcu altına
girer.
(2) Taşıma işleri komisyonculuğu bir ticari
işletme faaliyetidir.
(3) Bu Kısımdaki özel hükümler saklı kalmak
üzere, komisyonculuk sözleşmesi ve eşyanın
taşınmasına ait konularda taşıma sözleşmesine
ilişkin hükümler taşıma işleri komisyonculuğuna da
uygulanır.
B) Hükümleri
I - Eşyanın taşıtılması
MADDE 918-
(1) Eşyanın taşıtılması borcu, taşıma
işinin örgütlenmesini ve özellikle;
a)
Taşıma araçlarını ve taşıma yolunu belirlemek,
b)
Taşıma işini fiilen gerçekleştirecek taşıyıcıyı ve
taşıyıcıları seçmek, eşyanın taşıtılması için
gereken taşıma, ardiye ve taşıma işleri
komisyonculuğu sözleşmelerini yapmak,
c)
Taşıyıcıya ve taşıyıcılara gerekli bilgi ve
talimatları vermek,
d)
Gönderenin tazminat haklarını teminat altına
almak,
yükümlülüklerini kapsar.
(2) Komisyoncunun yükümlülüklerinin kapsamına
ayrıca, taşımaya ilişkin olarak kararlaştırılmış
olan eşyanın sigortalanması, ambalajlanması,
işaretlenmesi ve gümrüklenmesi gibi başkaca
edimlerin yerine getirilmesi de girer. Aksi
öngörülmedikçe, komisyoncu, sadece bu edimlerin
yerine getirilmesi için gereken sözleşmeleri
yapmakla yükümlüdür.
(3) Taşıma işleri komisyoncusu, gerekli
sözleşmeleri kendi veya böyle bir yetki almış olması
şartıyla, gönderen adına yapar.
(4) Taşıma işleri komisyoncusu edimlerini
yerine getirirken, gönderenin menfaatlerini
gözetmekle ve onun talimatlarına uymakla yükümlüdür.
II - Bildirme
yükümlülüğü
MADDE 919-
(1) Gönderen, gerektiğinde eşyayı ambalajlamak
ve işaretlemekle ve gerekli belgeleri sağlamakla,
ayrıca taşıma işleri komisyoncusunun edimlerini
yerine getirebilmesi için gerekli olan bilgileri ona
vermekle yükümlüdür. Yük tehlikeli bir eşya ise
gönderen, taşıma işleri komisyoncusuna tehlikenin
niteliğini, alınması gereken önlemleri yazılı olarak
ve zamanında bildirmekle yükümlüdür.
(2) Gönderen, kendisine herhangi bir kusur
yüklenmese bile taşıma işleri komisyoncusunun;
a)
Eşyanın yetersiz ambalajlanma ve işaretlenmesinden,
b)
Yükün tehlikesi hakkında yeterli bilgi
verilmemesinden veya
c)
Eşya ile ilgili resmî işlemler için gerekli olan
belgelerin ve bilgilerin eksikliğinden, yokluğundan
ya da gerçeğe aykırılığından,
kaynaklanan giderlerini ve zararını karşılamakla
yükümlüdür. 864 üncü maddenin ikinci ilâ beşinci
fıkraları burada da uygulanır.
III - Ücretin
muacceliyeti
MADDE 920-
(1) Eşyanın, taşıyıcıya veya taşıyana teslimi
üzerine, komisyoncunun ücreti ödenir.
IV - Kesin ücret
MADDE 921-
(1) Ücret olarak taşıma giderlerini de
içeren tek bedel kararlaştırılmışsa, taşıma işleri
komisyoncusu, taşımaya ilişkin olarak, taşıyıcının
veya taşıyanın hak ve yükümlülüklerine sahip olur.
Bu durumda komisyoncu, giderlerin ödenmesini, ancak
bunun olağan olduğu hâllerde isteyebilir.
V - Gönderenin
alacakları
MADDE 922-
(1) Gönderen, komisyoncunun kendi adına
ve onun hesabına yaptığı sözleşmelerden doğan
alacaklarını, ancak bu alacaklar komisyoncu
tarafından kendisine devredildikten sonra ileri
sürebilir. Bu tür alacaklar ile bu alacakların
yerine getirilmesi bağlamında elde edilen edimler,
komisyoncunun alacaklılarıyla olan ilişkisinde
gönderene geçmiş sayılır.
VI - Hapis hakkı
MADDE 923-
(1) Komisyoncu, taşıma işleri
komisyonculuğu sözleşmesinden doğan bütün alacakları
için Türk Medenî Kanununun 950 ilâ 953 üncü
maddeleri uyarınca eşya üzerinde hapis hakkına
sahiptir. Bu konuda ayrıca, 891 inci maddenin
birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile üçüncü fıkrası
hükümleri de kıyas yoluyla uygulanır.
VII - Sonraki
komisyoncu
MADDE 924-
(1) Taşımaya, taşıyıcıdan başka, bir de
taşıma işleri komisyoncusu katılıyorsa ve eşyayı bu
komisyoncu teslim edecekse, komisyoncu hakkında
taşıma sözleşmesine ilişkin 892 nci madde hükmü
kıyas yoluyla uygulanır.
VIII - Halefiyet
MADDE 925-
(1) Önceki taşıyıcı veya taşıma işleri
komisyoncusunun alacakları, sonraki taşıma işleri
komisyoncusu tarafından ödenirse, önceki komisyoncu
veya taşıyıcının istem ve hapis hakları sonraki
taşıma işleri komisyoncusuna geçer.
IX - Komisyoncunun
taşıma işini üzerine alması
MADDE 926-
(1) Taşıma işleri komisyoncusu, eşyanın
taşınmasını bizzat üstlenebilir. Bu hakkını
kullanırsa, taşımadan doğan haklar ve yükümlülükler
yönünden taşıyıcı veya taşıyan sayılır. Bu durumda,
kendi faaliyeti için isteyeceği ücretin yanısıra
olağan taşıma ücretini de isteyebilir.
X - Toplama yük
MADDE 927-
(1) Taşıma işleri komisyoncusu kendi
hesabına yapılmış bir taşıma sözleşmesine dayanarak,
eşyayı başka bir gönderenin eşyasıyla birlikte
taşıtma hakkına sahiptir.
(2) Komisyoncu bu hakkını kullanırsa, toplama
yükün taşınması konusunda taşıyıcının veya
taşıyanın hak ve yükümlülüklerine sahip olur.
C) Sorumluluk
I - Komisyoncunun
sorumluluğu
MADDE 928-
(1) Taşıma işleri komisyoncusu, zilyetliğinde
bulunan eşyanın zıyaından ve hasarından sorumludur.
876 ilâ 878 inci, 880 ve 881 inci maddeler ile, 882
nci maddenin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları
ve 883 üncü, 885 ilâ 887 nci maddeler kıyas yoluyla
uygulanır.
(2) Taşıma işleri komisyoncusu, zilyetliğinde
bulunan malın zıyaından veya hasarından
kaynaklanmayan bir zarardan sadece 918 inci madde
uyarınca kendisine düşen bir yükümlülüğü ihlal
etmesi hâlinde sorumludur. Tedbirli bir tacirin
göstereceği özene rağmen zarar önlenemeyecek ise
komisyoncu sorumluluktan kurtulur.
(3) Zararın oluşmasına, gönderenin bir
davranışı veya eşyanın özel bir ayıbı da sebep
olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının
belirlenmesinde bu olguların ne ölçüde etkili olduğu
dikkate alınır.
II - Yardımcıların
kusuru
MADDE 929-
(1) Taşıma işleri komisyoncusu;
a)
Kendi adamlarının,
b)
Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı
kişilerin,
görevlerini yapmaları sırasındaki fiil ve
ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.
D) Zamanaşımı
MADDE 930-
(1) Bu Kısımda yer alan hükümlerden doğan
istemler ve haklar bir yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Zamanaşımının başlangıcı, zamanaşımına
uğramış bir istem veya hakkın def’i olarak ileri
sürülebilmesi bakımından ve zararın taşıma işleri
komisyoncusunun kasten veya pervasızca bir
davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi
ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya
ihmalinden doğması hâlinde 855 inci madde hükümleri
uygulanır.
BEŞİNCİ KİTAP
Deniz Ticareti
BİRİNCİ KISIM
Gemi
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
A) Tanımlar
I- Gemi, ticaret gemisi
MADDE 931-
(1) Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini
gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük
olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi
imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından “gemi”
sayılır.
(2) Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis
edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan
her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya
hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi”
sayılır.
II- Denize, yola ve
yüke elverişli gemi
MADDE 932-
(1) Gövde, genel donatım, makine, kazan gibi
esas kısımları bakımından, yolculuğun yapılacağı
sudan ileri gelen (tamamıyla anormal tehlikeler
hariç) tehlikelere karşı koyabilecek bir gemi
“denize elverişli” sayılır.
(2) Denize elverişli olan gemi, teşkilatı, yükleme
durumu, yakıtı, kumanyası, gemi adamlarının
yeterliği ve sayısı bakımından, (tamamıyla anormal
tehlikeler hariç) yapacağı yolculuğun tehlikelerine
karşı koyabilmek için gerekli niteliklere sahip
bulunduğu takdirde “yola elverişli” sayılır.
(3) Soğutma tesisatı da dâhil olmak üzere, eşya
taşımada kullanılan kısımları eşyanın kabulüne,
taşınmasına ve muhafazasına elverişli olan bir gemi
“yüke elverişli” sayılır.
(4) Denizde can ve mal koruma ile ilgili mevzuat
hükümleri saklıdır.
III- Tamir kabul etmez
gemi, tamire değmez gemi
MADDE 933-
(1) Denize elverişsiz hâle gelmiş olan bir gemi
bu Kanunun uygulanması bakımından;
a)
Tamiri hiç veya bulunduğu yerde mümkün değilse ve
tamir edilebileceği bir limana götürülemezse, “tamir
kabul etmez gemi”,
b)
Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı
gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü
aşacaksa, “tamire değmez gemi”,
sayılır.
(2) Önceki değer, denize elverişsizlik bir yolculuk
sırasında meydana gelmişse, geminin yolculuğa
çıkarken sahip olduğu değerden; diğer hâllerde ise,
gemi denize elverişsiz hâle gelmeden önce sahip
olduğu veya gereği gibi donatılmış olması hâlinde
sahip olacağı değerden ibarettir.
IV- Gemi adamları
MADDE 934-
(1) “Gemi adamları”; kaptan, gemi zabitleri,
tayfalar ve gemide çalıştırılan diğer kişilerdir.
B) Hükümlerin uygulama
alanı
MADDE 935-
(1) Aksini öngören kanun hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, bu Kanunun deniz ticaretiyle ilgili
hükümleri ticaret gemileri hakkında uygulanır.
(2) Ancak, bu Kitabın;
a)
“Gemi”, “Kaptan”, “Gemi Alacakları” ve “Cebrî İcraya
İlişkin Özel Hükümler” başlıklı Kısımları, “Çatma”
ve “Kurtarma” başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına
karşı sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri
ile donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan
sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, yatlar,
denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti,
spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis
edilmiş gemilere,
b)
“Çatma” ve “Kurtarma”
başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına karşı
sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri ile
donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan
sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, münhasıran
bir kamu hizmetine tahsis edilen Devlet gemileriyle
donanmaya bağlı harp gemilerine ve yardımcı
gemilere,
c)
Bayrak şahadetnamesi ile ilgili 944 üncü maddenin
ikinci fıkrası ile 945, 947, 948 ve 949 uncu
maddeleri, sicille ilgili 955, 956, 973 ve 991 inci
maddeleri, kanuni ipotekle ilgili 1013 üncü maddesi
ve yapı hâlinde bulunan gemiler üzerindeki
haklarla ilgili 1054 ilâ 1058 inci maddeleri
yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına
Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri
ile bağdaştığı ölçüde,
uygulanır.
C) Gemilerin hukuksal
niteliği
I- Genel olarak
MADDE 936-
(1) Sicile kayıtlı olup olmadıklarına
bakılmaksızın bütün gemiler bu Kanunun ve diğer
kanunların uygulanmasında taşınır eşyadandır.
II- Taşınmazlarla
ilgili hükümlerden gemilere uygulanacak olanlar
MADDE 937-
(1) Bu Kanunda, İcra ve İflas Kanununun
taşınmazlara ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıkça
bildirilen gemiler hakkında 936 ncı madde hükmü
uygulanmaz.
(2) Türk Medenî Kanununun 429 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü,
523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında,
“taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış
olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi
sicilleri” de dâhildir.
İKİNCİ BÖLÜM
Geminin Kimliği
A) Geminin adı
I- Seçme serbestisi
MADDE 938-
(1) Geminin ilk Türk maliki, gemiye dilediği adı
vermekte serbesttir. Şu kadar ki, seçilen ad
karıştırılmaya yol açmayacak şekilde başka gemilerin
adlarından farklı olmalıdır.
(2) Gemi tasdiknamesi verilmiş olan bir geminin adı
Denizcilik Müsteşarlığının izniyle değiştirilebilir.
II- Gövde üzerine
yazılma zorunluluğu
MADDE 939-
(1) Sicile kayıtlı bir geminin bordasının her
iki tarafına adı, kıçına da adı ile bağlama limanı;
silinmez, bozulmaz ve kolayca okunacak harflerle
yazılır.
B) Geminin bayrağı
I- Türk Bayrağını çekme
hakkı ve yükümlülüğü
MADDE 940-
(1) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker.
(2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk
gemisidir.
(3) Birden fazla kişiye ait olan gemiler;
a)
Paylı mülkiyet hâlinde, payların çoğunluğunun,
b)
Elbirliğiyle mülkiyet hâlinde, maliklerinin
çoğunluğunun,
Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi
sayılırlar.
(4) Türk kanunları uyarınca kurulup da;
a)
Tüzel kişiliğe sahip olan kuruluş, kurum, dernek ve
vakıflara ait olan gemiler, yönetim organını
oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı
olması,
b)
Türk ticaret şirketlerine ait olan gemiler, şirketi
yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk
vatandaşı olmaları ve şirket sözleşmesine göre oy
çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması, anonim ve
sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde
ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir
yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine
bağlı bulunması,
şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
(5) Türk ticaret siciline tescil edilen donatma
iştiraklerinin mülkiyetindeki gemiler, paylarının
yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve
iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların
çoğunluğunun Türk vatandaşı olması şartıyla Türk
gemisi sayılırlar.
II- İstisnaları
MADDE 941-
(1) Bir Türk gemisi, kendilerine ait olduğu
takdirde Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedeceği
kişilere, en az bir yıl süreyle kendi adlarına
işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin istemi
üzerine Denizcilik Müsteşarlığı, bırakma süresince,
o ülke kanunları buna imkân sağlıyorsa geminin
yabancı bayrak çekmesine izin verebilir. Bu
izin sona ermedikçe veya kanuni sebeplerle geri
alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.
(2) Türk gemisi olmayan bir gemi, ona Türk Bayrağı
çekebilecek kişilere en az bir yıl süreyle kendi
adlarına işletilmek üzere bırakılmışsa, malikin
rızası alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve
gemi zabitleri hakkındaki hükümlerine uyulmak ve
yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm
bulunmamak şartıyla, Denizcilik Müsteşarlığı geminin
Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir. Şu kadar ki,
izin alan kişi, her iki yılda bir, izin için gerekli
şartların varlığını sürdürdüğünü ispatlamakla
yükümlüdür.
(3) İkinci fıkrada belirtilen gemiler, Denizcilik
Müsteşarlığınca tutulacak özel bir sicile
kaydolunur.
III- Türk Bayrağı çekme
hakkının kaybedilmesi
MADDE 942-
(1) 940 ıncı madde ile 941 inci maddenin ikinci
fıkrasında yazılı şartlardan birinin ortadan
kalkmasıyla gemi Türk Bayrağı çekme hakkını
kaybeder. Bu durum gecikmeksizin Denizcilik
Müsteşarlığına bildirilir. Müsteşarlık en çok altı
ay için daha geminin Türk Bayrağı çekmesine izin
verebilir.
IV- Hakkın ispatı
1. Gemi tasdiknamesi
MADDE 943-
(1) Geminin Türk Bayrağını çekme hakkı,
gemi tasdiknamesi ile ispat olunur.
(2) Gemi tasdiknamesi alınmadıkça, Türk Bayrağını
çekme hakkı kullanılamaz.
(3) Gemi tasdiknamesi veya bunun sicil müdürlüğünce
onaylanmış bir özeti veya bayrak şahadetnamesi
yolculuk sırasında devamlı olarak gemide
bulundurulur.
2. Bayrak şahadetnamesi
MADDE 944-
(1) Türkiye dışında bulunan bir gemi Türk
Bayrağını çekme hakkını elde ederse, geminin
bulunduğu yerdeki Türk konsolosu tarafından Türk
Bayrağını çekme hakkına dair verilecek “bayrak
şahadetnamesi” gemi tasdiknamesi yerine geçer.
Bayrak şahadetnamesi, düzenlendiği günden itibaren
ancak bir yıl için geçerlidir; yolculuk, mücbir
sebep yüzünden uzadığı takdirde süre de uzar.
(2) Türkiye’de yapılmış olup da 940 ıncı madde
gereğince Türk Bayrağını çekme hakkına sahip
bulunmayan gemilere, Denizcilik Müsteşarlığınca,
teslim edilecekleri yere kadar geçerli olmak üzere
bir bayrak şahadetnamesi verilebilir.
(3) 941 inci maddenin ikinci fıkrası ile 942 nci
maddede yazılı hâllerde, bayrak şahadetnamesi, izin
süresi için geçerli olmak üzere Denizcilik
Müsteşarlığınca düzenlenir.
3. Muaf olma
MADDE 945-
(1) Onsekiz gros tonilatodan küçük
gemilerle 935 inci maddenin ikinci fıkrasının (a)
bendinde yazılı gemiler, gemi tasdiknamesine ve
bayrak şahadetnamesine ihtiyaç olmaksızın Türk
Bayrağı çekebilirler.
C) Geminin bağlama
limanı
MADDE 946-
(1) Bir geminin bağlama limanı o gemiye
ait seferlerin yönetildiği yerdir.
D) Ceza hükümleri
I- Suç oluşturan
fiiller
1. Kanuna aykırı
şekilde bayrak çekme
MADDE 947-
(1) Türk Bayrağı çekme hakkı olmamasına rağmen
Türk Bayrağı çeken veya Türk Bayrağı çekmesi
gerekirken başka bir devletin bayrağını çeken
geminin kaptanı altı aya kadar hapis veya adli para
cezasıyla cezalandırılır.
2. Tasdikname veya
şahadetname almadan ve gemide bulundurmadan bayrak
çekme
MADDE 948-
(1) 945 inci maddede yazılı gemiler
hariç, gemi tasdiknamesini veya onun onaylı suretini
yahut bayrak şahadetnamesini almaksızın Türk Bayrağı
çeken geminin kaptanı, dört aya kadar hapis veya
ikiyüz güne kadar adli para cezasıyla
cezalandırılır.
(2) Gemi tasdiknamesi veya onun onaylı sureti veya
bayrak şahadetnamesini gemide bulundurmayan kaptan
iki aya kadar hapis veya yüz güne kadar adli para
cezasıyla cezalandırılır.
3. Harp gemileri ile
istihkâmlar önünde ve limanda bayrak çekmemek
MADDE 949-
(1) Harp gemileri ile sahil istihkâmları önünde
ve Türk limanlarına girerken veya çıkarken ticaret
gemisine bayrak çekmeyen kaptan üç aya kadar hapis
veya adli para cezasıyla cezalandırılır.
4. Geminin adının ve
bağlama limanının yazılmaması
MADDE 950-
(1) Sicile kayıtlı bir geminin bordasının iki
yanına adının, kıçına da adı ile bağlama limanının
usulüne uygun olarak yazılması yükümlülüğüne uymayan
kaptan üç aya kadar hapis veya adli para cezasıyla
cezalandırılır.
II- Ortak hükümler
1. Kusur
MADDE 951-
(1) 947 ilâ 950 nci maddelerde tanımlanan suçlar
dolayısıyla cezaya hükmolunabilmesi için, fiilin
kasten işlenmesi gerekir.
2. Suçun işlendiği yer
ve işleyenin vatandaşlığı
MADDE 952-
(1) 947 ve 948 inci maddelerde öngörülen fiiller
yabancı bir ülkede veya açık denizde bir Türk veya
yabancı tarafından işlenmiş olsa bile
cezalandırılır.
E) Tüzük
MADDE 953-
(1) Gemi tasdiknamesiyle bayrak
şahadetnamesinin nasıl düzenleneceği, geminin adının
gemi üzerine nasıl yazılacağı ve bu Bölüm
hükümlerinin uygulama şekli bir tüzük ile
belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gemi Sicili
A) Genel hükümler
I- Sicil müdürlükleri
ve bölgeleri
MADDE 954-
(1) Türk gemileri için, Denizcilik
Müsteşarlığının uygun göreceği yerlerde gemi sicili
tutulur.
(2) Gemi sicilleri, liman başkanlığı nezdinde
çalışan sicil müdürlükleri tarafından, o yerde deniz
ticareti işlerine bakmakla görevli asliye ticaret
mahkemesinin, bulunmadığı takdirde asliye ticaret
mahkemesinin, o da yoksa ticaret davalarına bakmakla
görevli asliye hukuk mahkemesinin gözetimi altında
tutulur. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden
çok mahkeme varsa, gemi sicilinin tutulmasını
gözetecek mahkemeyi Adalet Bakanlığının önerisi
üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler.
(3) Türk Medenî Kanununun 1007 nci maddesi gemi
sicilleri hakkında da geçerlidir.
II- Yetkili sicil
müdürlüğü
MADDE 955-
(1) Gemi, bağlama limanının tabi olduğu sicil
müdürlüğünce tescil olunur.
(2) Bir geminin seferleri yabancı bir limandan veya
bir kara kentinden yahut bizzat gemiden yönetildiği
takdirde, malik, gemisini dilediği yer siciline
tescil ettirebilir.
(3) Malikin, Türkiye’de yerleşim yeri veya ticari
işletmesi yoksa, bu Kanunda yazılı hakları kullanmak
ve görevleri yerine getirmek üzere, sicil
müdürlüğüne o bölgede oturan bir temsilci göstermesi
gereklidir.
III- Tescili caiz
gemiler
MADDE 956-
(1) Gemi siciline, 940 ıncı madde gereğince Türk
Bayrağını çekme hakkına sahip ticaret gemileri ile
935 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) ve (c)
bentlerinde yazılı gemiler kaydolunur.
IV- Tescili zorunlu
gemiler
MADDE 957-
(1) Onsekiz gros tonilatoda ve daha büyük her
ticaret gemisinin maliki, tescil isteminde bulunmak
zorundadır.
V- Tescili caiz olmayan
gemiler
MADDE 958-
(1) Türk gemisi olmayan gemilerle, yabancı bir
gemi siciline kayıtlı bulunan Türk gemileri,
donanmaya bağlı harp gemileri, yardımcı gemiler ve
Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer
kamu tüzel kişilerine ait münhasıran bir kamu
hizmetinin görülmesine özgülenmiş gemiler Türk Gemi
Siciline tescil olunamaz.
B) Geminin tescili
I- İstem
1. Şekli
MADDE 959-
(1) Gemi, ancak malikin veya maliklerinden
birinin istemi üzerine gemi siciline tescil olunur.
(2) İstem dilekçeyle yapılır.
2. İçeriği
MADDE 960-
(1) Tescil istemiyle birlikte aşağıdaki hususlar
bildirilir:
a)
Geminin adı.
b)
Türü ve yapımında kullanılmış olan esas malzeme.
c)
Bağlama limanı.
d)
Belirlenmesi mümkünse, yapıldığı yer ve kızaktan
indiği yıl.
e)
Resmî ölçme sonuçları ve makine gücü.
f)
Geminin maliki;
1.
Gerçek kişi ise, adı ve soyadı, T.C. kimlik
numarası, varsa ticaret unvanı ve kayıtlı bulunduğu
ticaret sicili müdürlüğü ile sicil numarası.
2.
Ticaret şirketi ise, şirketin türü, ticaret unvanı
ve tescil olunduğu ticaret sicili müdürlüğü ile
sicil numarası.
3.
Diğer tüzel kişilerden ise, adı ve merkezi.
4.
Donatma iştiraki ise, tacir sıfatına sahip olduğu
takdirde ticaret unvanı ile paydaş donatanların ad
ve soyadları, varsa T.C. kimlik numarası ile gemi
paylarının miktarı ve varsa gemi müdürünün
adı ve soyadı ve T.C. kimlik numarası.
g)
İktisap sebebi.
h)
Türk Bayrağını çekme hakkına esas oluşturan
sebepler.
i)
955 inci maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hâlde
temsilcinin adı, soyadı, TC kimlik numarası ve
adresi.
3. Belgeler
a) Genel olarak
MADDE 961-
(1) 960 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c),
(d), (f) ve (g) bentlerinde yazılı hususlarla makine
gücüne ait beyanların doğruluğunun kuvvetle muhtemel
olduğunun anlaşılması, bayrak çekme hakkının
dayandığı olgularla ölçme sonuçlarının belgelenmesi
zorunludur.
(2) Gemi yurt içinde henüz resmen ölçülmemiş
ise, mesaha şahadetnamesi yerine geçmek üzere
Türkiye dışında yapılmış ölçmeye ilişkin belgenin
veya onaylı başka bir belgenin sunulması yeterlidir.
(3) Gemi tamamen veya kısmen yurt içinde yapılmışsa,
yapı hâlindeki gemilere özgü sicilde kayıtlı bulunup
bulunmadığına ilişkin yapım yeri sicil müdürlüğünden
alınacak bir belgenin verilmesi zorunludur.
b) Yabancı sicile
kayıtlı gemiler için
MADDE 962-
(1) Daha önce yabancı bir gemi siciline kayıtlı
bulunan bir Türk gemisinin, Türk Gemi Siciline
kaydolabilmesi için artık yabancı gemi siciline
kayıtlı olmadığını kuvvetle muhtemel gösteren
belgelerin sicil müdürlüğüne sunulması gerekir.
(2) Tescili zorunlu bir gemi, yabancı bir gemi
siciline kayıtlı ise malikinin bu kaydı sildirmesi
ve durumu belgelendirmesi gerekir; imkânsızlık
hâlinde bundan vazgeçilebilir.
II- Tescil
1. Tescil edilecek
hususlar
MADDE 963-
(1) Bir geminin kaydında 960 ıncı maddenin
birinci fıkrasının (a) ilâ (g) ve (i) bentlerinde
yazılı hususlarla ölçmeyi ispatlayan belgenin
niteliği, geminin kaydolunduğu gün ve sicil numarası
sicile geçirilir. Geminin malik veya maliklerinin
vatandaşlığı, geminin bir ticaret şirketine, diğer
bir tüzel kişiye veya donatma iştirakine ait olması
hâlinde, Türk gemisi sayılabilmesi için gerekli
nitelikleri taşıdığı hususu ayrıca sicile
kaydedilir. Kayıt, yetkili sicil memuru tarafından
imzalanır.
(2) Gemi henüz tescil edilmeden önce herhangi bir
kişi kendisinin malik olduğunu ileri sürerek tescil
isteminde bulunan kişinin mülkiyetine itiraz ederse,
gemi tescil edilmekle beraber itiraz eden lehine
sicile şerh verilir.
(3) Gemi, yapı hâlindeki gemilere özgü sicile tescil
edilmişse, o sicile kayıtlı bulunan gemi ipotekleri,
sahip oldukları dereceler saklı kalmak şartıyla,
gemi siciline resen geçirilir. Geminin tescil
olunduğu, yapı hâlindeki gemilere özgü sicili tutan
memura bildirilir.
2. Değişiklikler
MADDE 964-
(1) Gemi siciline tescil edilen hususlarda
meydana gelen değişikliklerin sicile geçirilmek
üzere bir dilekçe ile sicil müdürlüğüne bildirilmesi
gerekir.
(2) 941 inci maddenin birinci fıkrası gereğince Türk
Bayrağı yerine diğer bir bayrak taşımasına izin
verilmiş olan geminin ne süreyle Türk Bayrağı
çekemeyeceği sicil müdürlüğüne bildirilir ve bu
husus tescil edilir. İzin sona erer veya geri
alınırsa bu olgu da tescil olunur.
(3) Gemi kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir
kabul etmez bir hâle gelir yahut her ne suretle
olursa olsun Türk Bayrağını çekme hakkını
kaybederse, bu hususların da gecikmeksizin sicil
müdürlüğüne bildirilmesi gerekir.
(4) Birinci ilâ üçüncü fıkralara göre yapılması
gereken istemleri gemi maliki ve donatma iştirakinde
gemi müdürü de yapmak zorundadır. İstemde bulunması
gerekenler birden fazla ise bunlardan birinin istemi
yeterlidir. Malik birden fazla kişi tarafından
temsil edilen bir tüzel kişiyse aynı esas
geçerlidir.
(5) Değişikliğin tesciline 960, 961 ve 963 üncü
maddeler nitelikleriyle bağdaştığı ölçüde uygulanır.
C) Silinme
I- İstem üzerine
MADDE 965-
(1) Gemi, kurtarılamayacak şekilde
batar veya tamir kabul etmez hâle gelir yahut her ne
suretle olursa olsun Türk Bayrağını çekme hakkını
kaybederse, istem üzerine sicilden kaydı silinir.
Tescili isteğe bağlı olan gemilerin kaydı malik veya
maliklerinin istemi üzerine sicilden silinir.
(2) Geminin tamir kabul etmez hâle gelmesi sebebiyle
kaydının silinmesi istendiğinde, sicil memuru,
tescil edilmiş gemi ipoteği alacaklılarını
gerektiğinde 966 ncı maddede yazılı usule göre
yapılacak ilan ile durumdan haberdar ederek
belirleyeceği uygun bir süre içinde itirazlarını
bildirmeye çağırır. Süresi içinde bildirilen
itirazların yerinde görülmediğine dair mahkemece
verilen kararın kesinleşmesi üzerine geminin kaydı
silinir.
(3) Gemi, Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse,
kaydı, ancak ipotek alacaklılarının ve gemi
sicilindeki kayıt ve belgelere göre ipotek üzerinde
hak sahibi olan üçüncü kişilerin onayı ile sicilden
silinebilir. Kaydın silinmesi istemi ile
birlikte onay belgelenmemişse, geminin Türk
Bayrağını çekme hakkını kaybettiği gecikmeksizin
gemi siciline kaydolunur. Bu kayıt, gemi üzerinde
tescil edilmiş gemi ipotekleri bulunmadıkça, geminin
kaydının silinmesi hükmündedir. Şu kadar ki, geminin
cebrî icra yoluyla 940 ıncı maddede yazılı
niteliklere sahip olmayan bir kişiye satılması
hâlinde 1388 inci maddenin ikinci fıkrası, cebrî
icra yurt dışında vuku bulmuş ise 1350 nci
maddenin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümleleri hükümleri saklıdır.
(4) Tescili isteğe bağlı olan gemilere ait
kayıtların sadece maliklerinin istemleri üzerine
silinebilmesi için ipotekli alacaklıların ve gemi
sicilinin içeriğine göre ipotek üzerinde hak sahibi
olan üçüncü kişilerin buna onay vermeleri şarttır.
II- Resen
1. Genel şartları
MADDE 966-
(1) Esaslı şartlarından birinin var
olmaması sebebiyle tescili caiz olmayan bir gemi
tescil edilmiş olur veya 964 üncü maddenin üçüncü
fıkrasında yazılı hâllerden birinin ortaya çıktığı
sicil müdürlüğüne bildirilmezse, 33 üncü madde hükmü
uygulanır. Şu kadar ki, durumun sicile kayıtlı diğer
hak sahiplerine de bildirilmesi gereklidir. Malik ve
diğer hak sahiplerinin kimler olduğu veya yerleşim
yerleri belli değilse, silinmeye çağrı ve
belirlenen süre, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile
uygun görülen diğer bir gazetede ve varsa şirketin
internet sitesinde ilan edilir ve ilan
belgesi sicil müdürlüğü ve mahkeme divanhanesine
asılır.
(2) Geminin kaydı ancak kaçınma ve itiraz
sebeplerinin süresi içinde bildirilmemesi veya
bunların mahkemece yerinde görülmediğine dair
verilen kararın kesinleşmesi hâlinde sicilden
silinebilir. Bir ipotekli alacaklı, gemi ipoteğinin
hâla var olduğunu ileri sürerek Türk Bayrağını çekme
hakkını kaybetmiş olan bir geminin sicilden
silinmesine itiraz ederse, kayıt silinmeyip sadece
geminin Türk Bayrağını çekme hakkını kaybettiği
tescil olunur.
2. Özel hâller
MADDE 967-
(1) Tescil edilmiş bir gemi hakkında
yirmi yıldan beri hiçbir kayıt işlemi yapılmamış ve
Denizcilik Müsteşarlığından alınan bilgiye göre de
geminin artık var olmadığına veya denizcilikte
kullanılamayacak hâle geldiğine kanaat getirilmiş
olursa, gemi üzerinde ipotek veya intifa hakkı
tescil edilmiş bulunmadığı takdirde, sicil memurunun
önerisi üzerine mahkeme, 966 ncı maddede yazılı
usule gerek kalmaksızın, gemi kaydının silinmesine
karar verir.
D) Gemi tasdiknamesi
I- İçeriği
MADDE 968-
(1) Sicil müdürlüğü, geminin sicile
kaydolunduğuna ilişkin bir gemi tasdiknamesi
düzenler. Tasdiknameye, sicil kayıtları aynen ve tam
olarak geçirilir.
(2) Gemi tasdiknamesinde ayrıca geminin tescili için
aranan belgelerin ibraz edildiği ve onun Türk
Bayrağını çekme hakkına sahip olduğu da gösterilir.
(3) Gemi malikine istemi üzerine gemi
tasdiknamesinin onaylı bir özeti verilir. Bu özete
yalnız 960 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) ilâ
(f) bentlerinde yazılı hususlarla geminin Türk
Bayrağını çekme hakkına sahip olduğu yazılır.
II- Yeniden
düzenlenmesi
MADDE 969-
(1) Yeni bir gemi tasdiknamesinin
verilebilmesi için eskisinin ibrazı veya zıyaa
uğradığının inandırıcı bir şekilde ortaya konması
şarttır. Gemi tasdiknamesinin onaylı özeti hakkında
da aynı hüküm geçerlidir.
(2) Geminin yabancı ülkede bulunması hâlinde sicil
müdürlüğü yeni tasdiknameyi, eskisinin iadesi
karşılığında kaptana verilmek üzere mahalli Türk
makamlarına gönderir.
III- Değişiklikler
MADDE 970-
(1) Gemi siciline geçirilen her kayıt
gecikmeksizin gemi tasdiknamesine de yazılır. Bir
gemi payının devrinin sınırlanmasına ilişkin
kayıtlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
IV- İbraz zorunluluğu
MADDE 971-
(1) Gemi siciline tescil olunan hususlarda
meydana gelecek değişikliklerle gemi mülkiyetinin
geçişi veya bir gemi payının iktisabı hâlinde
değişikliği istemekle yükümlü olanlar, gemi
tasdiknamesini ve varsa onaylı özetini sicil
müdürlüğüne ibraz etmek zorundadırlar. Gemi bağlama
limanında veya sicil müdürlüğünün bulunduğu limanda
olduğu sürece kaptan da istemde bulunmakla
yükümlüdür.
(2) 965 inci maddenin birinci ve üçüncü fıkralarında
yazılı hâllerde gemi tasdiknamesi ve varsa özeti
geri alınarak iptal olunur.
E) Sicil işlemlerini
yaptırmaya davet
MADDE 972-
(1) Bir hususun gemi siciline kaydını, kaydın
değiştirilmesini veya silinmesini istemekle yahut bu
işlemlerin yapılabilmesi için gerekli belgeleri
ibraz etmekle yükümlü olan kişiler, bu işlemleri
gerektiren hususları öğrendikten sonra onbeş gün
içinde yükümlülüklerini yerine getirmedikleri
takdirde haklarında 33 üncü madde hükmü uygulanır.
(2) Resen silinmeye ilişkin 966 ncı madde hükmü
saklıdır.
F) Hükümleri
I- Sicilin açıklığı
MADDE 973-
(1) Gemi sicili açıktır. Herkes sicil
kayıtlarını inceleyebilir ve giderini ödemek
şartıyla onaylı veya onaysız örneklerini alabilir.
(2) Haklı bir menfaatinin olduğunu inandırıcı bir
şekilde ortaya koyan bir kişi, sicil dosyalarını,
bir kaydın tamamlanabilmesi için gemi sicilinde
kendilerine gönderme yapılan belgeleri ve henüz
sonuçlanmamış tescil istemlerini de incelemeye ve
onların örneklerini almaya yetkilidir.
II- Sicil karineleri
MADDE 974-
(1) Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı
bulunan kişi, geminin maliki sayılır.
(2) Gemi sicilinde lehine bir gemi ipoteği veya
ipotek üzerinde bir hak yahut bir intifa hakkı
tescil edilmiş olan kişi o hakkın sahibi sayılır.
(3) Tescil olunmuş bir hak sicilden silinirse o
hakkın artık var olmadığı kabul edilir.
(4) Türk Medenî Kanununun 992 nci maddesinin
ikinci fıkrası hükmü saklıdır.
III- Sicilin gerçek
hukuki duruma uygun hâle getirilmesi
MADDE 975-
(1) Gemi sicilinin içeriği; mülkiyet, gemi
ipoteği, ipotek üzerindeki bir hak, intifa hakkı
yahut 983 üncü maddenin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde yazılı türden bir tasarruf sınırlaması
bakımından gerçek hukuki duruma uymadığı takdirde,
hakkı tescil edilmemiş veya yanlış tescil edilmiş
yahut var olmayan bir hakkın veya sınırlamanın
tescili sonucunda hakkı ihlal edilmiş kişi,
değişiklik sonucunda hakkı ihlal edilecek olan
kişiden kaydın değiştirilmesine onay vermesini
isteyebilir.
(2) Gemi sicili, ancak birinci fıkra gereğince
yükümlü olan kişinin hakkı tescil edildikten sonra
değiştirilebilecekse, bu kişi, istem üzerine hakkını
tescil ettirmek zorundadır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı bulunan
değişikliği isteme hakları zamanaşımına uğramaz.
IV- İtirazlar
MADDE 976-
(1) 975 inci maddede yazılı hâllerde gemi
siciline, sicil kaydının doğru olmadığı hakkında bir
itiraz tescil olunabilir.
(2) İtiraz, bir ihtiyati tedbir kararına yahut
sicildeki kaydın değiştirilmesi sonucunda hakkı
zarar görecek olan kişinin onayına dayalı olarak
sicile geçirilir. İhtiyati tedbir kararının
verilmesinde hakkın tehlikede olduğuna dair yaklaşık
ispat şartı aranmaz.
V- Şerhler
1. Verilebilecekleri
hâller
MADDE 977-
(1) Bir gemi veya gemi ipoteği üzerinde bir
hakkın kurulmasını veya kaldırılmasını yahut böyle
bir hakkın içeriği veya derecesinin değiştirilmesini
isteyebilmek hakkını teminat altına almak için gemi
siciline şerh verilebilir. Gelecekte doğacak veya
şarta bağlı bir istem hakkının teminat altına
alınması amacıyla gemi siciline şerh verilmesi
mümkündür.
(2) Şerhten sonra gemi veya ipotek üzerinde
yapılacak tasarruflar, şerh ile teminat altına
alınan hakkı ihlal ettiği ölçüde geçerli değildir.
Tasarrufun cebrî icra veya ihtiyati haciz yoluyla
yahut iflas idaresi tarafından yapılması hâllerinde
de hüküm böyledir.
(3) Şerh ile teminat altına alınan hakkın
derecesini belirlemede şerh tarihi esas tutulur.
(4) Hak, şerh verilmek suretiyle teminat
altına alındığı ölçüde yükümlünün mirasçısı,
sorumluluğunun sınırlı olduğunu ileri süremez.
2. Verilmesi
MADDE 978-
(1) Şerh, bir ihtiyati tedbir kararına yahut
şerh sonucunda gemisi veya hakkı sınırlanan kişinin
onayına dayalı olarak verilir. İhtiyati tedbir
kararının verilmesinde hakkın tehlikede olduğuna
dair yaklaşık ispat şartı aranmaz.
3. Sağladığı hak
MADDE 979-
(1) Mülkiyetin, gemi ipoteğinin veya ipotek
üzerindeki hakkın yahut bir intifa hakkının
iktisabı, lehine şerh verilen kişiye karşı geçersiz
olduğu takdirde, şerh sahibi, şerh ile teminat
altına alınan istem hakkının gerçekleşmesi için
gerekli olan tescile veya silinmeye onay vermesini
iktisap edenden isteyebilir.
(2) İstem hakkının bir devir yasağıyla teminat
altına alınmış olması hâlinde de birinci fıkra hükmü
uygulanır.
4. Hükümden düşmesi
MADDE 980-
(1) Sicile şerh verilmek suretiyle istem hakkı
teminat altına alınmış bulunan alacaklı belli olmaz
ve bir gemi ipoteği alacaklısının hakkının iptali
için 1052 nci maddede belirtilen şartlar mevcut
olursa, alacaklı, ilan yoluyla çağrılarak hakkının
iptaline karar verilebilir. İptale karar verilmekle
şerh de hükümden düşer.
5. Silinmesi
MADDE 981-
(1) Şerh sonucunda gemisi veya hakkı
sınırlandırılan kişi, şerh ile teminat altına alınan
istem hakkının ileri sürülmesini sürekli olarak
imkânsız kılan bir def’e sahip bulunduğu takdirde
alacaklıdan şerhin silinmesini isteyebilir.
VI- İtiraz veya şerhin
kalkması
MADDE 982-
(1) İtiraz veya şerh bir ihtiyati tedbir
kararına dayalı olarak tescil edilmişse, tedbirin
kalkması veya düşmesiyle itiraz veya şerh de kalkar.
VII- Sicile güven
ilkesi
MADDE 983-
(1) Hukuki bir işlem ile bir geminin
mülkiyetini, intifa hakkını, gemi ipoteğini veya
ipotek üzerindeki bir hakkı iktisap eden kişi lehine
gemi sicilinin içeriği, bu haklarla ilgili olduğu
ölçüde doğru sayılır; meğerki, iktisap eden kişi
kaydın doğru olmadığını bilmiş veya bilmesi gerekmiş
olsun. Hak sahibinin kayıtlı bir hak üzerindeki
tasarruf yetkisi belli bir kişi lehine sınırlanmış
ise, bu sınırlama iktisap eden hakkında ancak gemi
sicilinde yazılı olması veya onun sicil kaydının
doğru olmadığını bilmesi veya bilmesinin gerekmesi
şartıyla hüküm ifade eder.
(2) Hakkın iktisabı için tescil şart olan hâllerde,
kaydın doğru olmadığının bilinmesi bakımından
tescili istem tarihi asıldır.
(3) Gemi sicilinde lehine bir hak tescil edilmiş
olan bir kişiye bu hakkı sebebiyle bir edimde
bulunulması veya bu kişinin üçüncü bir kişi ile,
sicile kayıtlı bir hak üzerinde birinci fıkrada
yazılı olanlar dışında bir tasarruf işlemi yapılması
hâllerinde de birinci ve ikinci fıkra hükümleri
uygulanır.
G) Zamanaşımı
MADDE 984-
(1) Tescil edilmiş ayni haklardan doğan istem
hakları, tescil devam ettiği sürece zamanaşımına
tabi değildir. Belli zamanda ifası gerekip de
birikmiş olan edimlerle tazminat ödenmesine ilişkin
istem hakları bunun istisnasını oluşturur.
(2) Sicile kayıtlı bir itiraza konu olan haklar da
sicile kayıtlı haklar hükmündedir.
(3) Gemi ipoteğinin tescili, alacak hakkında
zamanaşımının işlemesine engel olur.
H) Kayıt giderleri
MADDE 985-
(1) Aksi kararlaştırılmadıkça gemi veya gemi payı
üzerindeki mülkiyetin geçirilmesine veya diğer bir
ayni hakkın kurulmasına veya devrine ilişkin kayıt
giderleri, bunun için gerekli senet ve belge
giderleri de dâhil olmak üzere, hakkı iktisap edene
aittir.
(2) Kendisi ile yükümlü arasındaki hukuki ilişkiden
aksi anlaşılmadıkça bir kaydın değiştirilmesi
isteminde bulunan kişi, değişiklik ile bunun için
gerekli beyanların giderlerine katlanır.
İ) Yapı hâlindeki
gemilere özgü sicil
I- Genel olarak
MADDE 986-
(1) Yapı hâlindeki bir gemi, malikin istemi
üzerine veya yapı üzerinde bir gemi ipoteğinin
kurulması yahut yapının ihtiyati ya da kesin haczi
veya tersane sahibinin gemi ipoteğinin kurulmasına
yönelik istem hakkını teminat altına almak amacıyla
sicile şerh verilmesi söz konusu olduğu takdirde
yapı hâlindeki gemilere özgü sicile kaydolunur.
(2) Yapı, yapım yerinin bağlı bulunduğu sicil
müdürlüğünce tescil olunur. Yapı, bu sicil
müdürlüğünün yetki çevresi dışındaki diğer bir yere
götürülse de aynı sicil müdürlüğü yetkili kalır. Şu
kadar ki, bu müdürlük tarafından yeni yapım
yerindeki sicil müdürlüğüne yapının kaydedilmiş
olduğu bildirilir.
II- Yapının tescili
1. Tescil istemi
a) Şekli
MADDE 987-
(1) Yapı, malikinin veya kanuni ipotek hakkını
tescil ettirmek isteyen tersane sahibinin dilekçesi
ile yapı hâlindeki gemilere özgü sicile kaydolunur.
(2) İhtiyati veya icraî haciz kararı almış olan
alacaklı da icra müdürünün yazısı ile yapının sicile
kaydını isteyebilir.
b) İçeriği
MADDE 988-
(1) Tescil istemiyle
birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir:
a)
Yapı hâlinde bulunan geminin türü ile adı veya
numarası veya ayırt edilebilmesine yarayan herhangi
bir işareti.
b)
Yapım yeri ve geminin yapıldığı tersane.
c)
Maliki.
(2) 1054 üncü maddenin ikinci fıkrasında yapı
üzerinde gemi ipoteği kurulması için gerekli görülen
şartların bulunduğu, yetkili gemi ölçme kurumunun
vereceği bir belge ile ispatlanır.
2. Tescil
a) Tescil edilecek
hususlar
MADDE 989-
(1) Bir yapının kaydında, 988 inci maddenin
birinci fıkrasında yazılı hususlarla, ikinci
fıkrasında yazılı belgenin niteliği ve yapının
kaydolunduğu gün sicile geçirilir. Kayıt, yetkili
memur tarafından imzalanır.
b) Değişiklikler
MADDE 990-
(1) Yapının maliki veya geminin yapıldığı
tersanenin sahibi, tescil edilen hususlarda meydana
gelen değişiklikleri ve geminin yapımının
tamamlandığını, tescil edilmek üzere bir kayıt
dilekçesi ile gecikmeksizin sicil müdürlüğüne
bildirmek zorundadır. İstemde bulunması gerekenler
birden fazla ise, bunlardan birinin istemi
yeterlidir. Malik birden fazla kişi tarafından
temsil edilen bir tüzel kişi ise aynı esas
geçerlidir. Sicile bildirilen hususların
belgelendirilmesi gerekir. 972 nci madde hükmü
burada da uygulanır.
(2) Geminin yapımının tamamlandığı bildirildikten
veya Kanunun 961 inci maddesinin üçüncü fıkrasında
yazılı belge verildikten sonra, artık yapı hâlindeki
gemilere özgü sicile gemi ipoteği tescil olunamaz.
c) Hükümleri
MADDE 991-
(1) Yapı hâlindeki gemilere özgü sicil hakkında
Kanunun 954 üncü ve 973 üncü maddeleri uygulanır. Şu
kadar ki, sicilin sahifelerinin ve sicil
kayıtlarının dayanaklarını incelemek ve örneklerini
almak isteyen kişinin ilgisini ispat etmesi gerekir.
(2) Yapı hâlinde gemilere özgü sicilde lehine bir
ipotek hakkı tescil edilmiş olan kişi yapı ipoteği
alacaklısı sayılır. Sicilden silinen bir yapı
ipoteğinin ise, mevcut olmadığı kabul edilir.
(3) Kanunun 977 nci ile 983 ilâ 985 inci maddeleri
yapı hâlindeki gemilere özgü sicile de uygulanır.
d) Silme
MADDE 992-
(1) Yapının sicildeki kaydı;
a)
Geminin tersane sahibi tarafından, yabancı ülkeye
teslim edildiğinin bildirilmesi,
b)
Yapının maliki ile geminin yapıldığı tersane
sahibinin, kaydın sicilden silinmesini istemeleri,
c)
Yapının harap olması,
hâllerinde silinir.
(2) Yapı üzerinde bir ipotek bulunduğu takdirde,
birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı
hâllerde, ipotekli alacaklının ve sicile kayıtlı
bulunan diğer hak sahiplerinin kaydın sicilden
silinmesine onayları da gereklidir.
(3) Yapının tamamlanarak geminin yabancı ülkeye
teslim edildiğinin veya harap olduğunun süresi
içinde bildirilmemesi hâlinde 966 ncı maddedeki usul
uyarınca yapının kaydı resen sicilden silinir.
J) Sicil müdürlüğünün
kararlarına itiraz
MADDE 993-
(1) Sicil müdürlüğünün kararlarına Kanunun 34
üncü maddesine göre itiraz olunabilir.
K) Tüzük
MADDE 994-
(1) Gemi sicilinin kuruluşu ve nasıl tutulacağı,
müdür ve memurlarının sahip olmaları gereken
nitelikleri, hukuki ilişkilerin nasıl
belgelenecekleri ve tescil olunacakları, kayıtların
düzeltilmesi, değiştirilmesi ve silinmesine ilişkin
tamamlayıcı hükümler tüzük ile belirlenir.
L) Türk Uluslararası
Gemi Sicili
MADDE 995-
(1) “Türk Uluslararası Gemi Sicili” ile ilgili
hükümler saklıdır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Mülkiyet ve Diğer Ayni
Haklar
BİRİNCİ AYIRIM
Uygulanacak Hükümler
A) Sicile kayıtlı
gemilere
MADDE 996-
(1) Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bu Bölüm
hükümleri yalnız Türk Gemi Siciline kayıtlı bulunan
gemiler hakkında uygulanır.
B) Sicile kayıtlı
olmayan gemilere
MADDE 997-
(1) Türk Gemi Siciline kayıtlı bulunmayan Türk
gemileri üzerindeki mülkiyet ve sınırlı ayni
haklara, Türk Medenî Kanununun taşınırlara ilişkin
hükümleri uygulanır.
(2) Gemi veya payının devri hâlinde, taraflardan her
biri, giderleri karşılamak şartıyla, kendisine devre
ilişkin resmî veya imzası noterce onaylı bir senet
verilmesini isteyebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Mülkiyet
A) İktisabı
I- Aslen iktisabı
1. Sahiplenme
MADDE 998-
(1) Sahipsiz bir gemiyi sahiplenme hakkı sadece
Devletindir. Sahipsiz gemi, sicil kayıtlarından
malikinin kim olduğu anlaşılamayan veya usulüne
uygun olarak mülkiyeti terk edilmiş olan gemidir.
(2) Devlet kendisini gemi siciline malik olarak
tescil ettirmek suretiyle gemi üzerindeki mülkiyeti
iktisap eder.
2. Olağan zamanaşımı
MADDE 999-
(1) Sicile kayıtlı bir geminin maliki olmadığı
hâlde, gemi siciline malik olarak tescil edilmiş
bulunan bir kişi, tescilin en az beş yıl sürmesi ve
bu süre içinde gemiyi davasız ve aralıksız bir
şekilde asli zilyet sıfatıyla elinde bulundurması
şartıyla, geminin mülkiyetini iktisap eder. Bu süre,
malik olmayan kişinin sicile tescil edildiği
tarihten itibaren işlemeye başlar. Sürenin hesabı,
kesilmesi ve durması, Türk Borçlar Kanununun alacak
zamanaşımına ilişkin hükümlerine tabidir. Gemi
siciline kaydın doğru olmadığı yolunda bir itirazın
tescil edilmesi hâlinde itiraz kayıtlı olduğu sürece
zamanaşımı işlemez.
(2) Zamanaşımı için öngörülen şartların
gerçekleşmesiyle sicilde geminin maliki olarak
gözüken kişi onun mülkiyetini iktisap eder.
3. Olağanüstü
zamanaşımı
MADDE 1000-
(1) Sicile kaydı gerekirken kaydedilmemiş olan
bir gemiyi en az on yıl süreyle davasız ve aralıksız
olarak asli zilyet sıfatıyla elinde bulunduran bir
kişi, geminin, sicile kendi malı olarak tescil
edilmesini isteyebilir.
(2) En az on yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar
verilmiş bir kişinin adına kayıtlı bulunan ve
hakkında on yıldan beri malikin onayına tabî bir
husus kaydedilmemiş olan bir gemiyi birinci fıkrada
yazılı şartlarla elinde bulunduran kişi de o geminin
maliki olarak tescil edilmesini isteyebilir.
Zilyetlik süresinin hesabı, kesilmesi ve durması
Türk Borçlar Kanununun alacak zamanaşımına ilişkin
hükümlerine tabidir.
(3) Tescil ancak mahkeme kararıyla olur. Tescil
davası, geminin kayıtlı olduğu veya kaydedilmesi
gereken sicil müdürlüğüne karşı açılır. Mahkeme,
ilgilileri, en fazla üç aylık bir süre belirleyerek
itirazlarını bildirmeye tirajı ellibinin üstünde
olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan bir gazetede
yapılacak ilanla çağırır. İtiraz edilmez veya itiraz
reddolunursa tescile karar verilir.
(4) Tescile karar verilmeden önce, üçüncü bir kişi
malik sıfatıyla tescil edilir veya üçüncü kişinin
mülkiyeti dolayısıyla sicile, gemi sicilinin doğru
olmadığı yolunda bir itiraz şerhi verilmiş olursa,
tescil kararı üçüncü kişi hakkında hüküm ifade
etmez.
(5) Mahkemece verilen tescil kararına dayanarak
kendisini sicile kaydettirdiği anda asli zilyet,
geminin mülkiyetini iktisap eder.
II- Devren iktisabı
1. Devrin şekli
MADDE 1001-
(1) Gemi siciline kayıtlı olan bir geminin devri
için, malik ile iktisap edenin, mülkiyetin iktisap
edene devri hususunda anlaşmaları ve geminin
zilyetliğinin geçirilmesi şarttır.
(2) Mülkiyetin devrine ilişkin anlaşmanın
yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylı
olması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde
de yapılabilir.
(3) 11 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü
saklıdır.
2. Devrin kapsamı
MADDE 1002-
(1) Taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
iktisap eden, geminin mülkiyeti ile birlikte,
iktisap anında varolan ve devredene ait eklentinin
mülkiyetini de kazanır.
(2) Devir sonucunda, devredene ait olmayan veya
üçüncü kişilere ait haklarla sınırlandırılmış
bulunan eklenti de iktisap edenin zilyetliğine
geçerse, Türk Medenî Kanununun 763, 988, 989 ve 991
inci maddeleri uygulanır. İktisap edenin iyiniyeti
hususunda zilyetliği elde ettiği an esas alınır.
(3) Gemi yolculukta bulunduğu sırada devredilirse,
devredenle iktisap eden arasındaki ilişkilerde bu
yolculuğun kâr ve zararı, aksine sözleşme
bulunmadıkça iktisap edene aittir.
B) Zıya
I-
Geminin zıyaı
MADDE 1003-
(1) Sicile kayıtlı bir geminin
kurtarılamayacak şekilde batması, yararlanılabilir
enkaz bırakmaksızın harap olması, patlaması ve
tahrip edilmiş olması gibi sebeplerden zâyi
olmasıyla gemi üzerindeki mülkiyet hakkı sona erer.
Şu kadar ki, malikin; yararlanılabilir enkaz
üzerindeki taşınır mülkiyeti ile her türlü enkazın
kaldırılmasına, çevrenin korunmasına ve benzer
hususlara ilişkin yükümlülük ve borçları devam eder.
II- Terk
MADDE 1004-
(1) Sicile kayıtlı bir geminin maliki, gemi
üzerindeki mülkiyet hakkından vazgeçtiğini sicil
müdürlüğüne bildirerek ve bunu gemi siciline tescil
ettirerek geminin mülkiyetini terk edebilir.
III- Zamanaşımı
MADDE 1005-
(1) Gemiyi elinde bulunduran asli zilyet lehine
olağan zamanaşımı şartlarının gerçekleşmesi ile
önceki malikin mülkiyet hakkı sona erer.
(2) Olağanüstü zamanaşımında gemiyi asli zilyet
sıfatıyla elinde bulunduranın, 1000 inci maddenin
üçüncü fıkrasına göre açtığı tescil davası sonucunda
tescile karar verilmesiyle, önceki malikin mülkiyet
hakkı sona erer.
C) Sicile kayıtlı gemi
payı ve iştirak payı üzerinde mülkiyet
I- İktisabı
1. Aslen
MADDE 1006-
(1) Sicile kayıtlı gemi payı veya iştirak payı
üzerindeki mülkiyetin aslen iktisabı, sicile kayıtlı
gemiler hakkındaki hükümlere tabidir.
2. Devren
a) Devir yoluyla
MADDE 1007-
(1) Sicile kayıtlı gemi payının mülkiyeti, malik
ile iktisap edenin bu hususta anlaşmaları ile
devralana geçer. Anlaşmanın yazılı şekilde yapılması
ve imzaların noterce onaylanması şarttır. Bu anlaşma
gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir.
(2) Donatma iştirakinde paydaş donatanların her
biri, iştirak payını dilediği anda diğer paydaşların
onayı olmaksızın tamamen veya kısmen başkasına
devredebilir. Sicile kayıtlı gemi üzerindeki iştirak
payının devri, gemi payının devri ve sicile tescili
ile olur.
(3) Gemi payı veya iştirak payının devri sonucunda
gemi Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedecekse, devir
yalnız bütün paydaşların veya paydaş donatanların
onaylarıyla geçerli olur.
(4) Gemi payı, gemi yolculukta bulunduğu sırada
devredilirse, devrin kapsamı 1002 nci maddenin
üçüncü fıkrasına göre belirlenir.
b) İştirak payının
bırakılması yoluyla
MADDE 1008-
(1) Donatma iştirakinde, yeni bir yolculuğa veya
bir yolculuk sonunda gemiyi tamir ettirmeye yahut
donatma iştirakinin sorumlu olduğu bir gemi
alacağının ödenmesine karar verilirse, karara
iştirak etmeyen paydaş donatanlardan her biri,
herhangi bir karşılık istemeksizin iştirak payını
bırakmak suretiyle, kararı yerine getirmek için
gereken ödemelerde bulunmaktan kurtulabilir.
(2) Bu hakkını kullanmak isteyen paydaş donatan,
kararın verildiği tarihten, eğer karar verilirken
kendisi veya temsilcisi hazır bulunmadı ise, kararın
bildirilmesinden itibaren üç gün içinde, noter
aracılığıyla, paydaş donatanlara veya gemi müdürüne
bildirimde bulunmak zorundadır.
(3) Bırakılan iştirak payı üzerindeki mülkiyet
hakkı, ikinci fıkra uyarınca yapılacak bir bırakma
bildirimi ile iştirak payları ölçüsünde öteki paydaş
donatanlara geçer.
II- Zıyaı
MADDE 1009-
(1) Sicile kayıtlı gemi payı ile iştirak payı
üzerindeki mülkiyetin zıyaı, sicile kayıtlı gemiler
hakkındaki mülkiyetin zıyaı hükümlerine tabidir.
(2) İştirak payının 1008 inci madde uyarınca
bırakılması hâlinde, usulüne uygun olarak yapılan
bırakma bildiriminin gönderildiği anda paydaş
donatanın iştirak payı üzerindeki mülkiyet hakkı
sona erer.
D) Yapı hâlinde bulunan
gemiler ve yapı payları üzerindeki mülkiyet
I- Yapı hâlindeki
gemilere özgü sicile kaydolunmayan yapılar ve yapı
payları
MADDE 1010-
(1) Yapı hâlindeki gemilere özgü sicile
kayıtlı olmayan yapılar ve yapı payları üzerindeki
mülkiyetin iktisabı ve zıyaı, sicile kayıtlı olmayan
gemiler ve gemi payları üzerindeki mülkiyetin
iktisabı ve zıyaı ile ilgili hükümlere tabidir.
II- Yapı hâlindeki
gemilere özgü sicile kaydolunan yapılar ve yapı
payları
MADDE 1011-
(1) Yapı
hâlindeki gemilere özgü sicile kayıtlı yapılar ve
yapı payları üzerindeki mülkiyetin iktisabı ve
zıyaı, sicile kayıtlı gemiler ve gemi payları
üzerindeki mülkiyetin iktisabı ve zıyaı ile ilgili
hükümlere tabidir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Gemi Rehni
A) Sicile kayıtlı
olmayan gemiler üzerindeki iştirak payının rehni
MADDE 1012-
(1) Sicile kayıtlı olmayan bir geminin bir
donatma iştiraki tarafından işletilmesi hâlinde,
paydaş donatanlardan her birinin iştirak payının
rehni, Türk Medenî Kanununun alacaklar ve diğer
haklar üzerindeki rehinlere ilişkin hükümlerine
tabidir.
B) Sicile kayıtlı olan
gemilerin rehni
I- Tersane sahibinin
ipotek hakkı
MADDE 1013-
(1) Tersane sahibi, geminin yapımı ve
onarımından doğan alacakları için, o yapı veya gemi
üzerinde, bir ipoteğinin tescilini isteme hakkına
sahiptir. Bu haktan önceden feragat geçerli
değildir.
(2) Bu ipoteğin kurulması hakkında Türk Medenî
Kanununun 895 ilâ 897 nci maddeleri uygulanır.
(3) Gemi ipoteğinin kurulmasına yönelik istem
hakkını teminat altına almak için, gemi veya
yapı siciline şerh verilebilir. Geminin yapımı veya
onarımı henüz tamamlanmamışsa, bedelin, tamamlanan
işi karşılayan bir kısmı ve bedelin kapsamında
olmayan giderler için bir teminat ipoteğinin
kurulması istenebilir.
II- Gemi ipoteği
1. Niteliği
MADDE 1014-
(1) Bir alacağı teminat altına almak için
gemi üzerinde ipotek kurulabilir. Gemi ipoteği
alacaklıya, alacağını, geminin bedelinden alma
yetkisini verir. Sicile kayıtlı gemilerin
sözleşmeye dayalı rehni sadece gemi ipoteği yolu ile
sağlanır. İleride doğabilecek veya şarta ya da
kıymetli evraka bağlı bir alacak için de ipotek
kurulabilir.
(2) Alacaklıların gemi ipoteğinden doğan hakkı,
sadece alacağa göre belirlenir.
(3) Bir geminin payı ancak gemiye paylı
mülkiyet esaslarına göre malik olan paydaşlardan
birinin payından ibaret olmak şartıyla gemi ipoteği
ile sınırlandırılabilir.
(4) Bir geminin bütün payları bir malikin
elinde bulunduğu sürece, ayrı ayrı paylar üzerinde
ayrı ayrı kişilere gemi ipoteği kurulamaz.
2. Kurulması
MADDE 1015-
(1) Gemi ipoteğinin kurulması için geminin
maliki ile alacaklının gemi üzerinde ipotek
kurulması hususunda anlaşmaları ve ipoteğin gemi
siciline tescil edilmesi şarttır.
(2) İpoteğin kurulmasına ilişkin sözleşmelerin
yazılı şekilde yapılması ve imzalarının noterce
onaylanması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil
müdürlüğünde de yapılabilir. Bu şekillerden birine
uygun olarak yapılmadıkça ipoteğin kurulmasına dair
anlaşma geçerli olmaz.
(3) Tescilden önce anlaşma Kanunun öngördüğü şekilde
yapılmış veya malik tarafından Gemi Sicili
Nizamnamesi uyarınca alacaklıya kayda onay verdiği
bildirilmiş ya da sicil müdürlüğüne kayıt dilekçesi
verilmiş olduğu takdirde, ilgililer tescilden
kaçınamazlar.
(4) Malikin tasarruf ehliyetinin sonradan
sınırlanması, sicile bildirilen kayda onayını veya
kayıt istemini geçersiz duruma getirmez.
(5) Yabancı bir ülkede iktisap edilip, henüz Türk
Gemi Sicili veya Türk Uluslararası Gemi Siciline
tescil edilmemiş olan gemilerde bayrak
şahadetnamesine şerh tescil hükmündedir. Geminin
tescilinde bu gibi ipotekler resen sicile geçirilir.
(6) Hamiline yazılı bir tahvile bağlı alacağı
teminat altına almak amacıyla gemi ipoteği kurulması
için malikin sicil müdürlüğüne beyanda bulunması ve
sicile tescil yeterlidir.
3. Sicile geçirilecek
hususlar
MADDE 1016-
(1) Gemi ipoteğinin tescilinde alacaklının adı
ve soyadı veya unvanı ile alacağın Türk Lirası ile
tutarı, konusu para olmayan alacaklarda bunun Türk
Lirası karşılığı, alacak faizli ise faiz oranı,
diğer ikincil edimler kabul edilmişse bunların da
alacağın miktarının belirlendiği para cinsinden
tutarı ve ipoteğin derecesi sicile kaydolunur; her
derecenin teminat altına aldığı miktar, rehin
konusu alacağın belirlendiği para cinsi üzerinden
gösterilir. Hakkın ve alacağın içeriğinin
belirlenmesine yardım eden diğer hususlarda tescil
talepnamesine yollamada bulunulabilir.
(2) Türk Lirasıyla ödenecek borçlarda
ipotekli geminin karşılayacağı alacak ve ikincil
borçların miktarı, altın veya yabancı para ölçüsü
ile belirlenebilir.
(3) Alacağın miktarı belirli değil veya değişken
ise, gerçek miktarı zamanında saptamak üzere,
ipoteğin teminat altına alacağı alacak
miktarının üst sınırı belirlenerek gemi siciline
tescil edilir; alacak faizli ise, faizleri de üst
sınır kapsamında sayılır.
(4) Yabancı para üzerinden gemi ipoteği
kurulabilir. Bu takdirde yabancı para veya Türk
parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru
esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı para
üzerinden kurulabileceği Hazine Müsteşarlığınca
belirlenir. Aynı derecede birden fazla para türü
kullanılarak gemi ipoteği kurulamaz.
(5) Yabancı para üzerinden kurulan rehne ait
derecenin boşalması hâlinde, yerine, tescil
edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya
yabancı para üzerinden rehin kurulabilir. Türk
parası ile kurulmuş bir rehne ait derecenin
boşalması hâlinde ise, yerine, tescil edileceği
tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden rehin
kurulabilir.
(6) Tahvile bağlı bir alacağı teminat altına
almak için gemi ipoteği kurulacak olması hâlinde,
tahvil sayısı, her tahvilin bedeli ve ayırt edici
işaretleri gösterilmek suretiyle tüm alacağın
miktarı ile ipotek ödüncün tamamı için kurulacaksa,
alacaklı yerine, borçlu ile alacaklıların hepsi
adına hareket eden temsilci lehine; ipotek tahvil
ihracını üstlenen bir işletme için kurulacaksa gemi
ipoteği üzerinde tahvil sahipleri lehine bir rehin
hakkı da tescil olunur.
(7) Bir poliçeden veya hamiline yazılı bir senetten
ya da ciro yolu ile devri kabil diğer bir senetten
doğan alacakları teminat altına almak
amacıyla gemi ipoteğinin kurulmasında, alacağı
sonradan iktisap edenlerin leh ve aleyhine gemi
ipoteği üzerinde belirli tasarruflarda bulunmak ve
ipoteğin paraya çevrilmesi için yapılacak takipte
alacaklıyı temsil etmek üzere belirlenebilecek
temsilcinin de sicile kaydı gerekir. Bu temsilcinin
yetkileri hususunda tescil talepnamesine göndermede
bulunulabilir.
4. İpoteğin derecesi
MADDE 1017-
(1) Gemi üzerindeki ipoteklerin dereceleri, Türk
Medenî Kanununun taşınmaz rehni hakkındaki
hükümlerine göre belirlenir.
5. İpoteğin teminat
altına aldığı alacak
a) Genel olarak
MADDE 1018-
(1) İpotekli gemi Türk Medenî Kanununun 875 inci
maddesinin birinci fıkrasıyla 876 ncı maddesinde
öngörülen alacaklar için teminat sağlar.
(2) Borcun, alacaklının ihbarıyla muaccel
olabilmesi için borçlu ile birlikte malike de
ihbarda bulunulması gerekir. Malike ihbarda
bulunulmadıkça borç onun bakımından muaccel olmaz.
Borç malike karşı muaccel olduğu takdirde ipotek,
temerrüt faizini de kapsar.
b) Faizler
MADDE 1019-
(1) Alacak faizsiz veya faiz oranı o tarihte
geçerli asgari kanuni faiz oranını düzenleyen
hükümde belirlenen orandan aşağı ise, ipotek,
dereceleri eşit olan veya sonradan gelen hak
sahiplerinin onayına gerek olmaksızın bu kanuni
faizi de kapsayacak şekilde genişletilebilir.
(2) Faizin ödeme zamanında ve yerinde yapılacak
değişiklikler için bu hak sahiplerinin onayına gerek
yoktur.
6. İpoteğin kapsamı
a) Gemi, gemi payı,
bütünleyici parça, eklenti, gemi yerine geçen satış
veya kamulaştırma bedeli ve tazminat istemleri
MADDE 1020-
(1) İpoteğin kapsamı hakkında Türk Medenî
Kanununun 862 ve 863 üncü maddeleri uygulanır.
(2) Eklentiler normal bir işletmenin gereği olarak
bu durumdan çıkarılır veya alacaklı lehine el
konulmadan önce devredilerek gemiden uzaklaştırılır
ise, ipotek artık bunları kapsamaz.
(3) Bütünleyici parçalar, gemiden geçici bir amaç
için olmamak şartıyla ayrılıp uzaklaştırılırlarsa
ipotek bunları kapsamaz; meğerki, uzaklaştırılmadan
önce alacaklı lehine gemiye el konulmuş olsun.
(4) Kamulaştırılan geminin bedeli ve gemi malikinin
geminin zıyaı veya hasarından dolayı üçüncü
şahıslara karşı sahip olduğu tazminat istemleri
ipoteğin kapsamındadır.
b) Birlikte gemi
ipoteğinde birden çok gemi veya gemi payı
MADDE 1021-
(1) Bir alacak için birden çok gemi veya gemi
payı ipotek edilmişse, bunlardan her biri borcun
tamamından sorumludur.
(2) Alacaklı, her gemi veya pay ancak belirli bir
kısımdan sorumlu olmak üzere alacağını gemi veya
paylar arasında paylaştırabilir. Paylaştırma, sicil
müdürlüğüne yapılacak beyan ve tescil ile
gerçekleşir. Birlikte ipotek üzerinde hak sahibi
kişiler varsa onların da onayı gereklidir.
c) Sigorta tazminatı
aa)
Kural
MADDE 1022-
(1) Gemi ipoteğinin kapsamına giren hususlarla
ilgili olarak malikin menfaatinin, malik veya onun
lehine bir başkası tarafından sigorta ettirilmiş
olması hâlinde, ipotek, sigorta tazminatını da
kapsar.
(2) İpotek, sigorta primlerini veya sigorta
sözleşmesi gereğince sigortacıya yapılması gereken
başka ödemelerin yerine getirilmesi için alacaklı
tarafından harcanan paralarla bunların faizlerini de
teminat altına alır.
(3) Aşağıdaki hükümler saklı kalmak üzere, Türk
Medenî Kanununun rehnedilen alacak ve diğer haklara
ilişkin hükümleri burada da uygulanır; sigortacı,
gemi siciline kayıtlı ipoteği bilmediğini ileri
süremez. Bununla beraber, sigortacı veya sigorta
ettiren kişi, zararın meydana geldiğini alacaklıya
bildirmiş ve bildirimden itibaren iki haftalık bir
süre geçmişse, sigortacı, tazminatı sigortalıya
ödemekle alacaklıya karşı da sorumluluktan kurtulur.
Bildirimin yapılması son derece zor ise bundan
kaçınılabilir. Bu takdirde süre, tazminatın muaccel
olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Süre sona
erinceye kadar alacaklı, sigortacıya karşı ödemeye
itiraz edebilir.
bb) Sigortacının
yapacağı ödemeler
MADDE 1023-
(1) Sigortacı, geminin önceki durumuna
getirilmesi veya gemi alacaklılarına
verilmesi amacıyla malike tazminat
bedeline sayılmak üzere ödemede
bulunmuş ve bu amaçlara erişilmesi teminat
altına alınmış ise, ödeme, ipotekli alacaklıya karşı
da geçerli olur.
(2) Gemi önceki durumuna getirildiği veya eklenti
olan yeni parçalar yerlerine konulduğu takdirde,
sigortacının ipotek alacaklılarına karşı olan
sorumluluğu sona erer. Malikin bir gemi alacaklısı
hakkına temel oluşturan borçlarının ödenmesi
hâlinde, sigortacının malike yapacağı ödeme, ancak
gemi alacaklısı hakkının teminatını oluşturan
unsurların rizikonun gerçekleşmesinden hemen sonra
taşıdıkları değer oranında sigortacıyı ipotekli
alacaklıya karşı sorumluluktan kurtarır.
cc) Gemi ipoteğinin
sigortacıya bildirilmesi
aaa) Bildirim yükümü
MADDE 1024-
(1) İpotekli alacaklı, ipoteği sigortacıya
bildirmişse, sigorta priminin zamanında ödenmemesi
ve bu yüzden sigorta ettirene bir ödeme süresi
belirlenmesi durumunda, sigortacının bunu
gecikmeksizin alacaklıya bildirmesi gereklidir.
Sigorta priminin ödenmemesi nedeniyle sürenin
sonunda sigorta sözleşmesinin feshedilmesinde de
aynı hüküm geçerlidir.
(2) Sigorta sözleşmesinin, feshin bildirimi,
cayma veya diğer herhangi bir sebeple süresinden
önce sona ermesi durumunda, sigortacının ipotekli
alacaklıya sigorta sözleşmesinin sona erdiğini veya
henüz sona ermemişse, sona ereceği tarihi bildirmesi
gerekir. İpotekli alacaklı hakkında sigorta
sözleşmesinin süresinden önce sona ermesini
gerektiren sebepler, ancak bu bildirimden veya
ipotekli alacaklının onları herhangi bir şekilde
öğrendiği tarihten itibaren iki hafta geçmekle hüküm
ifade eder.
(3) Sigorta sözleşmesinin, sigorta priminin
süresinde ödenmemesi yüzünden feshedilmesi veya
sigortacının iflası üzerine son bulması hâlinde
ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Sigortacı, sigorta ettiren ile, sigorta bedelini
azaltan veya sigortacının sorumlu olduğu tehlikenin
kapsamını daraltan bir anlaşma yaptığı takdirde,
ikinci fıkranın birinci cümlesi hükmü kıyas yoluyla
uygulanır.
(5) Sigorta sözleşmesi, sigorta ettirenin,
aşkın veya çifte sigorta sebebiyle malvarlığında
haksız olarak bir fazlalık elde etmek kastıyla
kurulmuş olması dolayısıyla geçersiz olursa,
sigortacı, gemi ipoteğini bildirmiş olan ipotekli
alacaklıya karşı geçersizlik iddiasında bulunamaz.
Bununla beraber, sigortacının ipotekli alacaklıya
geçersizliği bildirmesinden veya alacaklının bunu
herhangi bir şekilde öğrenmesinden itibaren iki
hafta geçmekle sigorta ilişkisi ipotekli alacaklıya
karşı da sona ermiş olur.
bbb) Birden çok
sigortacının varlığında
MADDE 1025-
(1) Gemi birden çok sigortacı tarafından
müştereken sigorta edilmişse 1024 üncü madde
gereğince, ipoteğin, malik tarafından, alacaklıya
jeran olarak gösterilmiş olan sigortacıya
bildirilmesi yeterlidir. Jeran sigortacı, durumu
diğer sigortacılara bildirmekle yükümlüdür.
ccc) İpotekli
alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi
MADDE 1026-
(1) İpotekli alacaklı, yerleşim yerini
değiştirip de bunu sigortacıya bildirmezse, 1024
üncü madde uyarınca ona yapılacak
bildirimlerin, sigortacı tarafından bilinen son
adresine gönderilmesi yeterlidir. Bildirim, ipotekli
alacaklının yerleşim yerini değiştirmemiş olması
hâlinde düzenli hizmet veren bir iletişim aracıyla
yapılmış olsa idi, hangi tarihte onun eline geçecek
idiyse, o tarihten itibaren hüküm ifade eder.
dd) Sigortacının
borcundan kurtulması
MADDE 1027-
(1) Sigortacı, sigorta ettirenin veya
sigortalının fiili yüzünden, tazminat ödeme
borcundan kurtulsa bile, ipotekli alacaklıya karşı
olan borcu varlığını sürdürür. Sigortacının
rizikonun gerçekleşmesinden sonra sözleşmeden
cayması hâlinde de aynı hüküm geçerlidir.
(2) Sigortacı;
a)
Sigorta primi zamanında ödenmediği,
b)
Gemi, denize veya yola elverişsiz bir hâlde yola
çıktığı,
c)
Gemi bildirilen veya mutat rotadan ayrıldığı,
için borcundan kurtulursa, birinci fıkranın birinci
cümlesi uygulanmaz.
ee) İpoteğin ödeyen
sigortacıya geçmesi
MADDE 1028-
(1) Sigortacı, 1024 üncü maddenin ikinci,
dördüncü ve beşinci fıkraları ile 1027 nci madde
gereğince ipotekli alacaklıya ödemede bulunduğu
ölçüde, gemi ipoteği kendisine geçer. Şu kadar ki,
intikal alacaklının veya sigortacının kendilerine
karşı ödeme borcu devam eden aynı derecedeki veya
daha sonra gelen ipotekli alacaklıların zararına
olarak ileri sürülemez.
ff) Sigortacının prim
ve ödemeleri kabul etmek zorunluluğu
MADDE 1029-
(1) Sigortacı, muaccel olan sigorta primlerini
ve sigorta sözleşmesi gereğince ona yapılması
gereken diğer ödemeleri kanunen reddedebileceği
durumlarda bile, bunları sigortalıdan ve ipotekli
alacaklıdan kabul etmeye zorunludur.
7. İpoteğin hükümleri
a) Alacağın muaccel
olmasından önce
aa) İpotekli
alacaklının hakları
aaa) Gemi maliki
aleyhine
MADDE 1030-
(1) Gemi veya tesisatının kötüleşmesi sonucu
olarak ipoteğin sağladığı teminat tehlikeye düşerse,
alacaklı, tehlikeyi gidermesi için malike uygun bir
süre verebilir. Bu süre içinde tehlike giderilmezse,
alacaklı derhâl ipoteği paraya çevirmek hakkını elde
eder. Alacak faizsiz olup henüz muacceliyet
kazanmamışsa, paranın alınması ile muacceliyet
tarihleri arasındaki zamana ait kanuni faiz
indirilir.
(2) Malikin gemiyi işletme tarzı sonucu olarak,
ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye düşürecek
şekilde gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya
ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye
girmesinden kaygı duyulur ya da üçüncü kişiler
tarafından yapılacak bu gibi müdahaleye ve tahribata
karşı malik gerekli önlemleri almazsa, alacaklının
istemi üzerine mahkeme;
a)
1353 üncü madde uyarınca geminin ihtiyaten haczine,
b)
Gerekli görürse geminin, kaptandan başka bir
yediemine bırakılmasına ve
c)
Malikin ihtiyati haczin uygulanmasından başlayarak
bir aylık süre içinde gerekli önlemleri
almasına,
karar verir. Bu sürenin sonunda önlemlerin henüz
alınmadığı veya alınan önlemlerin yetersiz kaldığı
anlaşılırsa mahkeme, ipoteğin paraya çevrilmesi
yoluyla ilamlı takip başlatmak üzere alacaklıya bir
aylık süre verir.
(3) İpoteğin kapsamına giren eklentinin kötüleşmesi
veya normal bir işletmenin gereklerine aykırı olarak
gemiden uzaklaştırılması hâli de geminin kötüleşmesi
hükmündedir.
bbb) Üçüncü kişiler
aleyhine
MADDE 1031-
(1) Üçüncü kişinin fiili sebebiyle geminin,
ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye düşürecek
derecede kötüleşmesinden kaygı duyulursa, alacaklı,
üçüncü kişi aleyhine ancak bu fiilin önlenmesi
davasını açabilir.
bb) Malikin hakları
aaa) Def’ide bulunma
hakkı
MADDE 1032-
(1) İpotekli geminin maliki, borçlunun
alacaklıya karşı sahip olduğu def’ileri
ipotekli alacaklıya karşı ileri sürebileceği gibi,
borçlu, borcuna temel olan hukuki işlemi
feshedebildiği sürece alacaklının hakkını gemiden
alabilmesine de engel olabilir. Bunun gibi, borçlu,
borcunu alacaklıdan olan muaccel bir alacağı ile
takas etmek imkânına sahip bulundukça, gemi maliki
ipotekli alacaklının hakkını gemiden almasını
önleyebilir. Borçlu ölürse malik, mirasçıların
borçtan ancak sınırlı bir şekilde sorumlu
olduklarını ileri süremez.
(2) Malik aynı zamanda borçlu değilse,
borçlunun bir def’iden vazgeçmesi ile malik o
def’iyi ileri sürme hakkını kaybetmiş olmaz.
bbb) Alacağın
muacceliyeti için bildirimde bulunma hakkı
MADDE 1033-
(1) Alacağın muacceliyet kazanması bildirime
bağlı ise, bildirim, ancak alacaklı tarafından
malike veya malik tarafından alacaklıya yapılması
hâlinde, gemi ipoteği hakkında hüküm ifade eder.
(2) Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı bulunan
kişi, alacaklı bakımından malik sayılır.
ccc) Malike temsilci
atanması
MADDE 1034-
(1) Malik, alacaklıya ülke içinde bir yerleşim
yeri veya bir temsilci göstermemiş ise, geminin
tescil edildiği sicilin bulunduğu yer mahkemesi
alacaklının istemi üzerine, kendisine bildirimde
bulunabileceği bir temsilci atar. Malikin yerleşim
yerinin bilinmemesi veya alacaklının kendi kusuru
olmaksızın malikin kim olduğunu bilmemesi hâlinde de
aynı hüküm uygulanır.
b) Alacağın muaccel
olmasından sonra
aa) Gemi malikinin
borcu ödeme hakkı
MADDE 1035-
(1) Alacak, malike karşı muacceliyet kazanır
yahut borçlu borcunu ödemek hakkına sahip olursa,
malik borcu ödeyebilir.
(2) Malik, parayı tevdi veya takas etmek suretiyle
de alacaklının hakkını yerine getirebilir.
bb) Alacağın malike
geçmesi
MADDE 1036-
(1) Malik aynı zamanda borçlu değilse,
alacaklının hakkını yerine getirdiği ölçüde alacak
kendisine geçer. Geçiş, alacaklının zararına ileri
sürülemez.
(2) Borçlunun malik ile olan hukuki ilişkilerinden
doğan itiraz hakları saklıdır.
(3) Alacak için birlikte gemi ipoteği mevcutsa, 1046
ncı madde hükmü uygulanır.
cc) Gemi malikinin
belgelerin verilmesini istem hakkı
MADDE 1037-
(1) Alacaklının hakkının yerine getirilmesi
karşılığında malik, gemi sicilinin değiştirilmesi
veya gemi ipoteğinin silinmesi için gerekli
belgelerin kendisine verilmesini isteyebilir.
8. Gemi ipoteğinin
devri ve değiştirilmesi
a) İpoteğin devri
aa) Genel olarak
MADDE 1038-
(1) İpotekle teminat altına alınmış olan
alacağın devri ile gemi ipoteği de yeni alacaklıya
geçer.
(2) Alacak ipotekten ve ipotek de alacaktan ayrı
olarak devredilemez.
(3) Alacağın devri için eski ve yeni alacaklının bu
hususta yazılı şekilde anlaşmaları ve devrin gemi
siciline tescili şarttır.
(4) Üst sınır ipoteğinde alacak, alacağın devrine
ilişkin genel hükümlere göre de devredilebilir. Bu
takdirde gemi ipoteği alacak ile birlikte geçmez.
(5) Emre veya hamile yazılı bir senede bağlanmış
alacaklar, gemi ipoteği ile teminat altına
alınmışsa, alacağın devri bu alacakların bağlı
oldukları senetlerin devri hakkındaki hükümlere
tabidir. Bu takdirde, gemi ipoteği de alacak ile
birlikte geçer.
(6) İpotek ile teminat altına alınmış bir
borcu ödemesi sebebiyle, malike veya onun hukuki
seleflerine rücu hakkına sahip olduğu oranda gemi
ipoteği, gemi maliki olmayan borçluya geçer.
bb) İtiraz ve def’iler
MADDE 1039-
(1) Malikin, eski alacaklı ile arasında mevcut
hukuki ilişkiye dayanarak gemi ipoteğine karşı ileri
sürebileceği bir itiraz veya def’i, yeni
alacaklıya karşı da ileri sürülebilir. Gemi siciline
güvenle ilgili 983 üncü maddenin birinci ve ikinci
fıkrası, 975 ve 976 ncı maddeler ile 985 inci
maddenin son fıkrası hükümleri, bu def’i ve itiraz
hakkında da geçerlidir.
(2) Alacak, malikin devri öğrendiği üç aylık
takvim döneminden veya bunu izleyen üç aylık takvim
döneminden daha geç bir tarihte muaccel olmayan
faiz veya diğer ikincil edimlere ilişkin ise,
alacaklı, birinci fıkrada yazılı def’ilere
karşı sicile güven ilkesinin sağladığı korumadan
yararlanamaz. Üç aylık dönemler, takvim yılının
başından itibaren hesap olunur.
cc) Devri genel
hükümlere tabi alacaklar
MADDE 1040-
(1) Birikmiş faizlere, diğer ikincil edimlere,
bildirim ve takip giderlerine veya 1022 nci maddenin
ikinci fıkrasında yazılı hususlara ilişkin
alacakların devri ve malik ile yeni alacaklı
arasındaki hukuki ilişki, alacağın devrine ilişkin
genel hükümlere tabidir.
(2) Yukarıda yazılı alacaklar hakkında gemi siciline
güvenle ilgili 983 üncü maddenin birinci ve ikinci
fıkraları uygulanmaz.
b) İpoteğin
değiştirilmesi
aa) İpoteğin içeriğinin
değiştirilmesi
MADDE 1041-
(1) Gemi ipoteğinin içeriğinin değiştirilmesi
için malik ile alacaklı arasında bu hususta imzaları
noterce onaylı bir anlaşma yapılması veya gemi sicil
müdürlüğünde anlaşmaları ve değişikliğin gemi
siciline tescili gereklidir. Tescile 1016 ncı
maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.
(2) Gemi ipoteği üçüncü bir kişinin hakkı ile
sınırlandırılmış bulunuyorsa, değişikliğe o kişinin
de onayı gerekir. Onay, sicil müdürlüğüne veya
lehine değişiklik yapılacak kişiye beyan
edilmelidir. Onaydan rücu edilemez.
bb) İpoteğin
derecesinin değiştirilmesi
MADDE 1042-
(1) Yeni bir gemi ipoteği kurulurken tescil
edilmiş bir gemi ipoteğinin derecesinin bu ipotek
lehine değiştirilebilmesi için, gemi maliki ile
derecesi değiştirilen ipotek alacaklısının, imzaları
noterden onaylı bir sözleşme yapmaları veya gemi
sicil müdürlüğünde anlaşmaları ve bu durumun
gemi siciline tescili gereklidir.
(2) Mevcut gemi ipoteklerinin derecelerinin sonradan
değiştirilebilmesi için, derecesi ilerleyen ipotek
hakkı sahibi ile derecesi düşen ipotek hakkı
sahibinin, imzaları noterce onaylı bir sözleşme
yapmaları ya da gemi sicil müdürlüğünde anlaşmaları,
malikin buna onay vermesi ve durumun gemi siciline
tescili şarttır. Değişme sonucunda derecesi düşen
ipotek üzerinde hak sahibi kişiler varsa bunların da
onayları gerekir.
(3) İpotekli alacağın bölünmesi hâlinde, kısmi
ipoteklerin kendi aralarındaki derecelerini
değiştirmek için malikin onayı aranmaz.
(4) Derece değişikliği, dereceleri değiştirilen
ipotekler arasında bulunan ipoteklere zarar vermez.
cc) İpotekli alacağın
yerine başka bir alacağın konulması
MADDE 1043-
(1) İpotekle teminat altına alınmış
alacak yerine başkası konulabilir. Bunun için
alacaklı ile malikin, imzaları noterce onaylı bir
sözleşme yapmaları veya gemi sicil müdürlüğünde
anlaşmaları ve durumun gemi siciline tescili
şarttır. İpotek üzerinde hak sahibi üçüncü kişiler
varsa, onların da onayları gerekir. 1016 ncı madde
burada da uygulanır.
(2) Yeni alacağın sahibi, eski ipotekli alacaklı
değilse, birinci fıkrada yazılı anlaşmaya onun da
katılması gerekir.
9. Gemi ipoteğinin sona
ermesi
a) Sebepleri
aa) Alacakla birlikte
ipoteğin de düşmesi sonucunu doğuran sebepler
aaa) Alacağın düşmesi
MADDE 1044-
(1) Alacağın sona ermesi ile ipotek de düşer.
Kanundaki istisnalar saklıdır.
(2) Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide
birleşmesi, alacağın ödenmesi hükmündedir.
(3) Gemi maliki olmayan borçlu, alacağın bir kısmını
öderse, gemi ipoteğinin alacaklı üzerinde kalan
kısmı borçluya geçenden sıra itibarıyla önce gelir.
(4) Gemi maliki olmayan borçlu, ödeme sonucunda
ipoteği iktisap eder veya aynı sebepten dolayı gemi
sicilinin düzeltilmesinde menfaati bulunursa,
alacaklıdan sicilin düzeltilmesi için gerekli
belgeleri kendisine vermesini isteyebilir.
(5) Malik, bir başkasına karşı, alacağın düşmesi
hâlinde gemi ipoteğini de sildirmeyi üstlenirse,
silinmeyi istemek hakkının teminat altına
alınabilmesi için gemi siciline şerh verilebilir.
bbb) Alacaklı ve malik
sıfatlarının birleşmesi
MADDE 1045-
(1) Gemi ipoteği ile mülkiyetin aynı kişide
birleşmesi ile ipotek düşer.
(2) Borçlu, gemi malikinden başka bir kişi olduğu
veya alacak üzerinde bir rehin veya intifa hakkı
bulunduğu takdirde ipotek devam eder. Şu kadar ki,
gemi maliki alacaklı sıfatı ile geminin paraya
çevrilmesini isteyemez ve faiz alacakları için gemi
teminat oluşturmaz.
ccc) Birlikte gemi
ipoteğinde malikin alacaklıya ödemede bulunması
MADDE 1046-
(1) Alacaklıya ödemede bulunan gemi maliki,
diğer ipotekli gemilerden birinin malikine veya onun
hukuki seleflerine rücu hakkına sahip bulunduğu
oranda o malikin gemisi üzerindeki ipotek hakkını
kazanır. 1045 inci maddenin ikinci fıkrası gereğince
devam eden ipotekle işbu ipotek birlikte ipotek
teşkil eder.
(2) Kısmen ödeme hâlinde, alacaklı üzerinde kalan
ipotek, birinci fıkra ile 1045 inci maddenin ikinci
fıkrası gereğince malike geçen ipoteklerden sıra
itibarıyla önce gelir.
(3) Alacağın malike devri veya alacaklı ve borçlu
sıfatlarının malikin şahsında birleşmesi, alacağın
malik tarafından ödenmesi hükmündedir.
(4) Alacaklının hakkını cebrî icra yoluyla ipotekli
gemilerden birinden alması durumunda birinci
fıkranın birinci cümlesi hükmü uygulanır.
ddd) Birlikte gemi
ipoteğinde ipoteğin borçluya geçmesi
MADDE 1047-
(1) Birlikte gemi ipoteğinde borçlu, 1038 inci
maddenin altıncı fıkrasında yazılı hâlde, ipotekli
gemilerden yalnız birinin malikine veya onun hukuki
seleflerine rücu hakkına sahip olursa, ancak bu gemi
üzerindeki ipotek kendisine geçer; diğer gemiler
üzerindekiler düşer.
eee) Alacaklının gemi
malikine karşı sahip olduğu istem hakkının
zamanaşımına uğraması
MADDE 1048-
(1) Gemi sicilinden haksız yere silinmiş
akdî ipoteklerle tescil edilmemiş bulunan kanuni
ipotekler, alacaklının gemi malikine karşı sahip
olduğu istem hakkının zamanaşımına uğraması ile
düşer.
bb) Sadece ipoteğin
düşmesi sonucunu doğuran sebepler
aaa) Tarafların
anlaşması
MADDE 1049-
(1) İpotekli alacaklı ile gemi malikinin,
ipoteğin kaldırılması hususunda 1015 inci maddenin
ikinci fıkrasında öngörüldüğü şekilde anlaşmaları ve
ipotek kaydının gemi sicilinden silinmesi ile ipotek
sona erer. Şu kadar ki, ipotek üzerinde hak sahibi
kişiler varsa onların da onayları şarttır.
bbb) Alacaklının
feragati
MADDE 1050-
(1) İpotek, alacaklının feragati ve bunun
üzerine sicilden ipotek kaydının silinmesi ile
düşer. Şu kadar ki, ipotek üzerinde hak sahibi
kişiler varsa onların da onayları şarttır.
(2) Malik, ipoteğin ileri sürülmesini sürekli olarak
imkânsız kılan bir def’e sahip bulunduğu takdirde,
alacaklıdan ipotekten feragatini isteyebilir.
(3) Vazgeçme beyanı imzası noterce onaylı bir
senetle veya sicil müdürlüğünde yapılır.
(4) Alacaklı ipotekten vazgeçmek veya diğer bir
ipoteğe öncelik hakkı tanımak suretiyle borçluyu
ipotekten hakkını almak imkânından yoksun bıraktığı
oranda borçlu borcundan kurtulur.
ccc) İpoteğin süresinin
dolması
MADDE 1051-
(1) Belli bir süre için kurulan ipotek, bu
sürenin dolması ile düşer.
cc) Mahkemece ipoteğin
düşmesine karar verilmesi
aaa) Alacaklının belli
olmaması hâlinde
MADDE 1052-
(1) Alacaklının kim olduğu bilinmiyorsa, gemi
siciline ipotekle ilgili olmak üzere yapılan son
kayıttan itibaren on yıl geçtiği ve alacaklının
hakkı bu süre içinde malik tarafından Türk Borçlar
Kanununun 154 üncü maddesi gereğince zamanaşımını
kesecek tarzda tanınmış olmadığı takdirde, alacaklı
ilan yoluyla çağrılarak ipoteğin düşmesine karar
verilebilir. Vadeli alacaklarda bu süre, vadenin
dolmasından önce işlemeye başlamaz.
(2) Düşme kararının verilmesiyle ipotek sona erer.
bbb) Paranın tevdii
hâlinde
MADDE 1053-
(1) Malik, alacaklının alacağını ödeme veya
feshi bildirme hakkına sahip olur ve alacak
tutarını, geri almak hakkından feragat ederek,
alacaklının adına tevdi ederse, belli olmayan
alacaklı ilan yoluyla çağrılarak ipoteğin düşmesine
karar verilebilir. Faizler ancak miktarı sicile
geçirilmiş ise, tevdi olunur; düşme kararının
verilmesinden önceki üç yıllık dönem hariç, faiz
tevdi edilmez.
(2) Alacaklı, Türk Borçlar Kanununun tevdi ile
ilgili hükümlerine göre daha önce hakkını almış
sayılmadıkça düşme kararının verilmesi ile borç
ödenmiş sayılır.
(3) Alacaklı daha önce tevdi yerine başvurmadığı
takdirde, tevdi edilen bedel üzerindeki hakkı, düşme
kararının verilmesinden itibaren on yıl geçmekle
sona erer. Bu hâlde tevdi eden kişi, tevdi sırasında
geri almak hakkından feragat etmiş olsa bile, tevdi
ettiği bedeli geri alabilir.
III- Yapı hâlindeki
gemiler üzerinde ipotek
1. Konusu
MADDE 1054-
(1) Yapı hâlindeki gemiler üzerinde de ipotek
kurulabilir.
(2) Omurgasının konulduğu andan kızaktan
indirilinceye kadar, görünebilecek bir yerine ad ve
numara konulmak suretiyle yapının açık ve sürekli
bir şekilde ayırt edilmesi gerçekleştirildiği andan
itibaren yapı hâlindeki gemi üzerinde ipotek
kurulabilir.
(3) Tamamlandığında onsekiz gros tonilatodan ufak
olacak yapılar üzerinde ipotek kurulamaz.
2. Kurulması
MADDE 1055-
(1) Yapı hâlindeki gemi üzerinde ipotek, yapı
maliki ile alacaklının yapı üzerinde ipotek
kurulması hususunda anlaşmaları ve ipoteğin yapı
hâlindeki gemilere özgü sicile tescili ile kurulur.
İpoteğin kurulmasına ilişkin anlaşmanın yazılı
şekilde yapılması ve imzalarının noterce onaylanması
şarttır. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de
yapılabilir.
3. Kapsamı
MADDE 1056-
(1) Yapı hâlindeki gemi, yapımın her aşamasında
ipoteğin kapsamındadır. Yapı hâlindeki gemiler
üzerindeki ipotek, 1020 nci maddede yazılı şeylerle
yapı malikinin mülkiyetine girmemiş olan kısımlar
dışında, tersanede bulunup yapımda kullanılacak olan
ve bunun için işaretlenmiş bulunan kısımları da
kapsar.
(2) Yapı hâlindeki gemiler üzerindeki ipotek,
sigorta tazminatını ancak ipoteğin kapsamına giren
hususlar üzerindeki malikin menfaatinin malik veya
onun lehine bir başkası tarafından ayrıca sigorta
ettirilmiş olması hâlinde kapsar.
4. Derecesi
MADDE 1057-
(1) Yapı üzerinde kurulan gemi ipoteği, yapımı
tamamlandıktan sonra eski derecesiyle gemi üzerinde
kalır.
5. Uygulanacak hükümler
MADDE 1058-
(1) Yapı hâlindeki gemiler üzerindeki
ipotekle ilgili özel hükümler saklı kalmak üzere,
1014 ilâ 1053 üncü madde hükümleri bu tür ipoteklere
de uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
İntifa Hakkı
A) Kurulması
MADDE 1059-
(1) Sicile kayıtlı gemiler üzerinde
intifa hakkı kurulabilir.
(2) İntifa hakkı, aksi kararlaştırılmadıkça,
sahibine üzerinde kurulduğu gemiden tam yararlanma
yetkisini sağlar.
(3) Akdî intifa hakkının kurulmasında 1015 inci
madde hükmü uygulanır.
B) Uygulanacak hükümler
MADDE 1060-
(1) Sicile kayıtlı gemi üzerindeki intifa hakkı
Türk Medenî Kanununun taşınmazlar üzerindeki intifa
hakkı hükümlerine tabidir.
(2) İntifa hakkı ile gemi ipotekleri arasındaki
ilişkiler Türk Medenî Kanununun 869 uncu maddesi
hükmüne tabidir. Aynı tarihle kaydedilmiş bulunan
haklar aynı derecededir. Gemi ipoteğinin
derecelerinin değiştirilmesi ve ipoteğin malike
karşı alacaklıya sağladığı hakların zamanaşımına
uğraması ile ilgili hükümler burada da uygulanır.
İKİNCİ KISIM
Donatan ve Donatma
İştiraki
A) Donatan
I- Tanımı
MADDE 1061-
(1) Donatan, gemisini menfaat sağlamak amacıyla
suda kullanan gemi malikine denir.
(2) Kendisinin olmayan bir gemiyi menfaat sağlamak
amacıyla suda kendi adına bizzat veya kaptan
aracılığıyla kullanan kişi, üçüncü kişilerle olan
ilişkilerinde donatan sayılır. Malik, geminin
işletilmesinden dolayı gemi alacaklısı sıfatıyla bir
istemde bulunan kişiyi, bu işletilme malike karşı
haksız ve alacaklı da kötüniyet sahibi olmadıkça,
hakkını istemekten engelleyemez.
II- Gemi adamlarının
kusurlarından doğan sorumluluğu
MADDE 1062-
(1) Donatan, gemi adamlarının, zorunlu
danışman kılavuzun veya isteğe bağlı kılavuzun
görevlerini yerine getirirken işledikleri kusur
sonucunda üçüncü kişilere verdiği zararlardan
sorumludur. Ancak, donatan, yolculara ve yükle
ilgili kişilere karşı, taşıyanın gemi adamlarının
kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere
göre sorumlu olur.
(2) Donatanın, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu
sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin
milletlerarası sözleşmelerden doğan sorumluluğunu
sınırlandırma hakkı saklıdır.
III- Yetkili mahkeme
MADDE 1063-
(1) Donatan aleyhine, bu sıfatı dolayısıyla,
herhangi bir alacaktan dolayı geminin bağlama
limanının bulunduğu yer mahkemesinde de dava
açılabilir.
B) Donatma iştiraki
I- Tanımı
MADDE 1064-
(1) Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde
malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak
amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme
gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmaları
hâlinde donatma iştiraki vardır.
(2) Tek başına bir geminin maliki veya işletme
hakkına sahip olan ticaret şirketleri veya diğer
tüzel kişiler hakkında donatma iştirakine ilişkin
hükümler uygulanmaz.
II- İştirakin tescili
MADDE 1065-
(1) Donatma iştirakinin yapılmasını izleyen
onbeş gün içinde iştirak, ticaret ve gemi
sicillerine tescil edilir.
(2) Ticaret ve gemi sicillerine;
a)
Paydaş donatanların adları, yerleşim yerleri ve
vatandaşlıkları,
b)
İştirakin unvanı ve merkezi,
c)
İştirakin konusu,
d)
Her paydaş donatanın gemi payının miktarı,
e)
İştiraki temsile yetkili kişilerin ad ve soyadları
ile bunların yalnız başlarına mı yoksa birlikte mi
imza atmaya yetkili oldukları,
kaydedilir.
III- Paydaş donatanlar
arasındaki ilişkiler
MADDE 1066-
(1) Paydaş donatanlar arasındaki hukuki
ilişkiler ile donatma iştirakinin temsili, paydaşlar
arasındaki sözleşme hükümlerine tabidir. Sözleşmede
hüküm bulunmayan durumlarda, 1067 ilâ 1087 nci
maddeler uygulanır.
IV- İştirakin yönetimi
ve temsili
1. Kararlar
MADDE 1067-
(1) İştirakin işleri paydaş donatanların oy
çoğunluğu ile verecekleri kararlara göre yürütülür.
Her paydaş donatanın sahip olduğu oy hakkı, onun
gemideki payı veya paylarının miktarına göre
belirlenir. Kararın lehinde oy verenlerin, tüm
payların yarısından fazlasına sahip olmaları hâlinde
oy çoğunluğu gerçekleşmiş sayılır.
(2) Donatma iştiraki sözleşmesinin değiştirilmesine
ilişkin veya bu sözleşmeye aykırı ya da iştirakin
amacına yabancı kararlar oybirliği ile alınır.
2. Gemi müdürü
a) Atanması ve görevden
alınması
MADDE 1068-
(1) Donatma iştirakinin işlerinin görülmesi için
oy çoğunluğu ile bir gemi müdürü atanabilir. Paydaş
donatanlardan olmayan bir gemi müdürünün atanması
için oybirliği şarttır.
(2) Gemi müdürü, sözleşmenin feshinden doğan
hakları saklı kalmak üzere, her zaman oy
çoğunluğuyla görevden alınabilir.
(3) Gemi müdürünün atanması ve görevden alınması
ticaret ve gemi sicillerine tescil olunur.
b) Yönetim yetkisi
MADDE 1069-
(1) Gemi müdürünün yönetme hakkı 1070 inci
maddeye tabidir. Ancak, olağanüstü tamirler veya
kaptanın atanması ve görevden alınması için önceden
donatma iştirakinin kararının alınması gerekir.
(2) Gemi müdürü, iştirak tarafından yetkilerinin
kapsamına getirilen sınırlamalara uymakla
yükümlüdür. Bunun dışında, alınan kararlara göre
hareket etmek ve bu kararları uygulamak zorundadır.
c) Temsil yetkisi
aa) Kapsamı
MADDE 1070-
(1) Gemi müdürü, bu sıfatla iştirakin olağan
işlerinin gerektirdiği bütün işlemleri ve hukuki
tasarrufları üçüncü kişilerle yapmaya ve bu işler
dolayısıyla ödenen paraları toplamaya yetkilidir.
Gemi müdürünün temsil yetkisine, özellikle geminin
donatılmasına ve bakımına ilişkin işlem ve
tasarruflar ile navlun sözleşmelerinin yapılması ve
geminin, navlunun, donatma giderlerinin ve müşterek
avaryadan doğan alacakların sigorta ettirilmesi
dâhildir.
(2) Kaptan, sadece gemi müdürünün emir ve
talimatlarına uymakla yükümlü olup, paydaş
donatanlardan herhangi birinin vereceği talimata
uymak zorunda değildir.
(3) Gemi müdürü bu madde uyarınca yapmaya yetkili
olduğu işlerden doğan uyuşmazlıklar dolayısıyla
açılan davalarda ve girişilen takiplerde iştiraki
temsile de yetkilidir.
(4) Gemi müdürü, kendisine özel bir yetki
verilmedikçe, iştirak veya paydaş donatanlardan
birinin veya birkaçının adına kambiyo taahhüdünde
bulunamayacağı veya ödünç para alamayacağı gibi gemi
veya gemi payları üzerinde bunları satmak veya
rehnetmek suretiyle tasarrufta da bulunamaz.
bb) Hükümleri
MADDE 1071-
(1) Gemi müdürünün bu sıfatla kanuni yetkileri
çerçevesinde yaptığı hukuki işlemlerden doğan bütün
hak ve borçlar iştirake aittir.
cc) Sınırlandırılması
MADDE 1072-
(1) Gemi müdürünün kanuni temsil yetkisinin
sınırlandırılması, donatma iştiraki tarafından ancak
işlemin yapıldığı anda bunu bilen üçüncü kişilere
karşı ileri sürülebilir.
d) Yükümlülükleri
aa) Özen yükümlülüğü
MADDE 1073-
(1) Gemi müdürü, donatma iştirakinin işlerini
yaparken tedbirli bir donatanın özenini göstermek
zorundadır.
bb) Defter tutma ve
belgeleri saklama yükümlülüğü
MADDE 1074-
(1) Gemi müdürü, iştirak işlerine ilişkin ayrı
bir defter tutmak ve iştirak işleri dolayısıyla
aldığı belgeleri ve verdiği belgelerin suretlerini
düzenli bir şekilde saklamak zorundadır.
cc) Bilgi ve hesap
verme yükümlülüğü
MADDE 1075-
(1) Gemi müdürü, paydaş donatanlardan her
birine, istemi üzerine, donatma iştirakine ait işler
hakkında bilgi vermek ve iştirake ait bütün
defterlerle belgeleri göstermek zorundadır.
(2) Donatma iştirakinde gemi müdürünün hesap
vermesine her zaman karar verilebilir. Gemi
müdürünün verdiği hesabın çoğunluk tarafından
onaylanması ve gördüğü işlerin uygun bulunması, bu
karara karşı oy verenlerin itiraz haklarını
düşürmez.
V- Kazanca ve zarara
katılma
MADDE 1076-
(1) İştirakin kazancı ve zararı, paydaş
donatanlara gemideki paylarına göre dağıtılır.
(2) Kazanç ve zarar hesabı ile kazancın dağıtılması
takvim yılı sonunda yapılır.
VI- Giderlere katılma
MADDE 1077-
(1) Paydaş donatanlardan her biri iştirakin
giderlerine, özellikle geminin donatılması ve tamiri
giderlerine, gemideki payları oranında katılmak
zorundadır.
(2) Paydaş donatanlardan biri kendisine düşen gider
payını ödemez ve bu para diğer paydaş donatanlar
tarafından onun hesabına avans olarak verilirse,
borçlu paydaşın temerrüt faizi ödeme yükümlülüğü,
avansların verildiği tarihten itibaren başlar.
Avansın ödenmesinin, borçlu paydaşa ait gemi payı
veya payları üzerinde, avans veren paydaş donatanlar
bakımından doğurduğu sigortalanabilir menfaatin
sigorta ettirilmesi hâlinde, sigorta giderleri de
borçlu paydaş donatana ait olur.
VII- Paydaş
donatanların şahsında değişiklik
MADDE 1078-
(1) Paydaş donatanlardan birinin şahsında
meydana gelecek bir değişiklik, donatma iştirakinin
devamına engel olmaz.
(2) Paydaş donatanlardan hiçbiri iştirakten
çıkarılamaz.
VIII- Paydaş donatan
olan kaptan
MADDE 1079-
(1) Kaptan paydaş donatanlardan biri ise, işine
onayı olmaksızın son verildiğinde, paydaş
donatanlarla yaptığı sözleşme gereğince iştirakte
donatan sıfatıyla sahip olduğu payın, diğer
donatanlar tarafından, bilirkişilerce biçilecek
değerinin ödenmesi suretiyle satın alınmasını
isteyebilir. Kaptan, haklı bir sebep olmaksızın
istemini ileri sürmekte gecikirse, hakkı düşer.
IX- Paydaş donatanların
sorumluluğu
1. İştirakin
borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı
sorumluluğu
MADDE 1080-
(1) Deniz alacaklarından sorumluluğun
sınırlandırılmasıyla ilgili hükümler saklı kalmak
üzere, paydaş donatanlar, iştirakin borçlarından
dolayı üçüncü kişilere karşı iştirak payları
oranında şahsen sorumludurlar.
2. İştirak payının
devredilmiş olması hâlinde
MADDE 1081-
(1) İştirak payını devreden paydaş donatan,
iktisap edenle birlikte devri diğer donatanlara veya
gemi müdürüne bildirmedikçe, onlarla olan
ilişkilerinde paydaş donatan sayılır ve bu
bildirimden önce doğan bütün borçlardan dolayı
onlara karşı paydaş donatan sıfatıyla sorumlu
olmakta devam eder. İştirak payını iktisap eden kişi
de iktisap anından itibaren diğer paydaş
donatanlarla olan ilişkilerinde paydaş donatan
sıfatı ile sorumlu olur.
(2) Donatma iştiraki sözleşmesi hükümleri ile
iştirak tarafından verilen kararlar ve girişilmiş
işler, devredeni ne ölçüde bağlıyorsa, iktisap edeni
de o ölçüde bağlar. İktisap edenin tekeffül
bakımından devredene karşı sahip olduğu haklar saklı
kalmak şartıyla, diğer paydaş donatanlar, devredenin
paydaş donatan sıfatıyla devrettiği payına ilişkin
olmak üzere ona düşen borçları, iktisap edene karşı
da takas edebilirler.
(3) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, bir iştirak
payının cebrî icra yolu ile iktisabı hâlinde de
uygulanır.
X- Sona ermesi
1. Sona erme sebepleri
a) Fesih kararı
MADDE 1082-
(1) Donatma iştiraki, çoğunluk kararı ile fesih
olunabilir. Geminin devri hakkındaki karar da
iştirakin feshi kararı hükmündedir.
b) Çıkmak isteyen
ortağın fesih istemi
MADDE 1083-
(1) Paydaş donatanlardan her biri, haklı bir
sebebe dayanarak iştirakten çıkmasına izin
verilmesini isteyebilir. İştirakten çıkmasına izin
verilmeyen paydaş donatan, haklı sebeplere dayanarak
mahkemeden iştirakin feshini isteyebilir.
(2) Dürüstlük kuralına göre paydaş donatanın
iştirakte kalmasını ondan beklenilemeyecek derecede
zorlaştıran olaylar haklı sebep sayılır. Sadece
çıkmak isteyen paydaş donatanın şahsını ilgilendiren
ve diğer paydaş donatanlardan hiçbiri için
sözleşmeye aykırılık oluşturmayan olaylar, haklı
sebep olarak kabul edilemez.
(3) Mahkeme haklı sebebi ispatlanmış görürse,
davacının iştirak payına bilirkişilerce biçilecek
olan değerin diğer paydaş donatanlar tarafından
ödenip devralınması için onlara uygun bir süre
verir. Her paydaş donatanın, davacı paydaş donatanın
payını, kendi payı oranında devralmak hakkı vardır.
Mahkemece verilen süre içinde davacı paydaş
donatanın payı devralınmadığı takdirde, mahkeme
iştirakin feshine karar verir.
(4) Bu madde hükümlerinin paydaş donatanlar aleyhine
değiştirilmesi sonucunu doğuran sözleşme şartları
geçersizdir.
c) İştirakin iflası
MADDE 1084-
(1) Donatma iştiraki hakkında iflasın
açılmasıyla da iştirak sona erer.
2. Sona ermeyi
gerektirmeyen hâller
MADDE 1085-
(1) Paydaş donatanlardan birinin ölümü veya
iflası, donatma iştirakinin sona ermesine sebep
olmaz.
XI- Tasfiye
MADDE 1086-
(1) Donatma iştirakinin feshi yahut geminin
devri kararlaştırılmışsa, gemi açık artırmayla
satılır ve iştirak tasfiye olunur. Geminin tamir
kabul etmez veya tamire değmez bir hâlde bulunduğu
mahkeme kararıyla saptanmadıkça satış, ancak gemi,
bağlama limanında veya bir Türk limanında bulunup da
yerine getirmekle yükümlü olduğu bir navlun
sözleşmesiyle henüz bağlı bulunmadığı bir sırada
yapılabilir. Satış şekli ve şartları, paydaş
donatanların oybirliğiyle değiştirilebilir.
(2) Satış şekli ve şartları veya tasfiye memurunun
atanması hususunda paydaş donatanların
uzlaşamamaları veya feshe mahkemece karar verilmiş
olması hâlinde, mahkeme gemiyi satmak ve iştiraki
tasfiye etmek üzere bir tasfiye memuru atar. Bu
memurun hakları, görevleri ve sorumluluğu hakkında
kollektif şirket tasfiye memurları hakkındaki
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
XII- Yetkili mahkeme
MADDE 1087-
(1) Paydaş donatanlar aleyhine bu sıfatları
dolayısıyla diğer paydaş donatanlar veya üçüncü
kişiler tarafından herhangi bir alacaktan dolayı
geminin bağlama limanının bulunduğu yer mahkemesinde
de dava açılabilir.
(2) Davanın paydaş donatanlardan biri veya birkaçı
aleyhine açılmış olması hâlinde de aynı hüküm
uygulanır.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Kaptan
A) özen yükümlülüğü
MADDE 1088-
(1) Kaptan, bütün işlerinde, özellikle ifası
kendisine düşen sözleşmelerin yerine getirilmesinde
tedbirli bir kaptan gibi hareket etmek zorundadır.
B) Sorumluluğu
MADDE 1089-
(1) Kaptan, kusuruyla yol açtığı zararlardan,
özellikle bu Kısım ile diğer Kısımlarda belirtilen
görevlerini yapmamasından doğacak zararlardan
dolayı, yolcular da dâhil, gemi ve eşyayla ilgili
herkese karşı sorumludur.
(2) Donatanın emrine uyması kaptanı
sorumluluktan kurtarmaz.
(3) Durumu bilerek kaptana emir vermiş olan donatan
da sorumludur.
(4) Kaptanın, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu
sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin
milletlerarası sözleşmelerden doğan sorumluluğunu
sınırlandırma hakkı saklıdır.
C) Görevleri
I- Geminin
elverişliliği ile ilgili olarak
1. Geminin denize ve
yola elverişli olup olmadığına dikkat etme
MADDE 1090-
(1) Kaptan, yola çıkmadan önce geminin denize ve
yola elverişli olmasına ve gemiye, gemi adamlarına
ve yüke ait belgelerin gemide bulunmasına dikkat
etmek zorundadır.
2. Geminin yüklemeye ve
boşaltmaya elverişli olup olmadığına dikkat etme
MADDE 1091-
(1) Kaptan, yükleme ve boşaltma araçlarının
kullanılma amaçlarına uygun durumda olmasına ve
istifin, özel istifçiler tarafından yapılsa bile,
denizcilikte geçerli olan kurallara uygun bir
şekilde gerçekleştirilmesine dikkat etmek
zorundadır.
(2) Kaptan, denizcilikte geçerli olan kurallar
uyarınca; geminin aşırı derecede yüklenmemesine,
gerekli safranın gemide bulunmasına ve geminin
ambarlarının taşınacak olan eşyayı kabule ve
korumaya elverişli bir şekilde donatılmış olmasına
dikkat etmek zorundadır.
II- Yabancı mevzuata
uyma
MADDE 1092-
(1) Kaptan, yabancı bir ülkede bulunduğu sırada
o ülke devletinin mevzuatına, özellikle kolluk,
vergi ve gümrük kurallarına uymamasından doğan
zararları tazmin ile yükümlüdür.
(2) Kaptan, gemisine harp kaçağı niteliğine sahip
olduğunu bildiği veya bilmesi gereken eşyayı
yüklemesi sebebiyle ortaya çıkan zararı da tazmin
ile yükümlüdür.
III- Yola çıkma
MADDE 1093-
(1) Kaptan, gemi kalkmaya hazır olunca,
elverişli ilk fırsatta yola çıkmak zorundadır.
(2) Kaptan, hastalık veya diğer bir sebepten dolayı
gemiyi yönetemeyecek durumda olsa bile, geminin
kalkmasını veya yolculuğun devamını, uygun
görülemeyecek bir şekilde geciktiremez. Böyle bir
durumda kaptan, durumun gereklerine göre donatandan
talimat alması mümkünse, vakit geçirmeden ona
engelleri bildirip talimat gelinceye kadar gereken
önlemleri almak; aksi takdirde yerine başka bir
kişiyi kaptan olarak bırakmak zorundadır. Kaptan,
seçiminde kusurlu olmadıkça, kendisine vekâlet eden
kaptanın fiillerinden dolayı sorumlu tutulamaz.
IV- Gemide hazır
bulunma
MADDE 1094-
(1) Yükleme başladıktan boşaltma bitinceye kadar
zorunlu bir sebep bulunmadıkça kaptan, ikinci
kaptanla birlikte aynı zamanda gemiden ayrılamaz.
Kaptan ayrılmak zorunda kalırsa, ayrılmadan önce
zabitler veya tayfalar arasından uygun birisini
yerine vekil bırakmakla yükümlüdür.
(2) Bu hüküm, geminin güvenli olmayan bir limanda
veya demirleme yerinde bulunduğu zamanda, yükleme
başlamadan önce ve boşaltma bittikten sonra da
uygulanır.
(3) Kaptan, yakın bir tehlikenin var olması hâlinde
veya gemi denizde bulunduğu sırada, gemiden
ayrılmasını haklı gösteren bir zorunluluk olmadıkça,
gemide kalmakla yükümlüdür.
V- Kaptanın gemi
zabitlerine danışması
MADDE 1095-
(1) Kaptan, bir tehlikenin varlığı hâlinde, gemi
zabitlerine danışmaya gerek görse bile, onların
verdikleri kararla bağlı olmayıp alacağı önlemlerden
daima kendisi sorumlu olur.
VI- Gemi jurnali
1. Tutma yükümlülüğü
MADDE 1096-
(1) Her gemide gemi jurnali denilen bir defter
tutulur. Bu deftere her yolculukta eşya veya
safranın yüklenmeye başlanması anından itibaren
geçecek belli başlı olaylar yazılır.
(2) Gemi jurnali, kaptanın gözetimi altında, ikinci
kaptan tarafından ve onun mazereti hâlinde bizzat
kaptan veya kaptanın gözetimi altında olmak şartıyla
ehil bir gemi adamı tarafından tutulur.
(3) Bir liman içinde yolculuk yapan küçük gemilerde
jurnal tutmak yükümlülüğü yoktur.
2. İçeriği
MADDE 1097-
(1) Gemi jurnaline, engel bulunmadıkça,
aşağıdaki hususlar günü gününe yazılır:
a)
Meteorolojik veriler, özellikle hava ve rüzgâr
durumu.
b)
Geminin izlediği rota ve aldığı yol.
c)
Geminin bulunduğu enlem ve boylam dairesi.
d)
Sintinelerdeki su yüksekliği.
e)
İskandil edilen su derinliği.
f)
Kılavuz alınması ve kılavuzun gemiye girdiği
ve ayrıldığı saatler.
g)
Gemi adamları arasındaki değişiklikler.
h)
Gemi veya eşyanın uğradığı bütün kazalar ve bunların
ayrıntılı açıklaması.
i)
Gemide işlenen suçlar ve 25/4/2006 tarihli 5490
sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu hükümleri saklı
kalmak üzere, gemideki doğum ve ölüm olayları.
(2) Gemi jurnali kaptan ve ikinci kaptan tarafından
imzalanır.
VII- Deniz raporu
1. Düzenlenmesi
istemine yetkili olanlar
MADDE 1098-
(1) Kaptan, yolculuk sırasında gemiyi veya
taşınan eşyayı ilgilendiren veya başkaca bir maddi
zarar doğurması muhtemel olan bir kaza meydana
geldiğinde, gemi zayi olsa bile, bir deniz raporu
düzenlenmesini istemeye yetkili ve kendisinden
istendiği takdirde buna zorunludur. Deniz raporunun
düzenlenmesini donatan veya ilgisi olduğunu ispat
eden herkes isteyebilir. Deniz raporunun, vakit
kaybetmeksizin aşağıda belirtilen yerlerden birinde
düzenlenmesi istenebilir:
a)
Varma limanında ve eğer varma limanı birden çok ise,
kazadan sonra varılan ilk limanda.
b)
Gemi tamir edildiği veya eşya boşaltıldığı takdirde
barınma limanında.
c)
Yolculuk geminin batması yüzünden veya diğer bir
sebepten varma limanına ulaşmadan biter ise,
kaptanın veya ona vekâlet eden kişinin uğradığı ilk
elverişli yerde.
(2) Kaptan ölür veya deniz raporu
düzenlettiremeyecek bir hâlde bulunursa, gemide
kaptandan sonra en yüksek rütbeli zabit tespit
yaptırmak zorundadır.
(3) Denizde can ve mal koruma hakkındaki mevzuat
hükümleri saklıdır.
(4) Deniz raporu, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde mahkemelerce düzenlenir. Diğer yerlerde, Türk
Bayraklı gemiler için yerel mevzuat hükümleri saklı
kalmak üzere Türk konsoloslukları, deniz raporu
düzenler.
2. Tespit edilecek
konular
MADDE 1099-
(1) Yolculuğun önemli olayları, özellikle
kazalar ve zararın önüne geçilmesi veya azaltılması
için alınan önlemler tam ve açık olarak mahkemece
veya konsoloslukça tespit edilir.
3. Usul
MADDE 1100-
(1) Tespit için kaptan, bütün gemi adamlarının
ad ve soyadlarını gösteren bir cetvel, gemi jurnali
ve olayla ilgili mevcut diğer belgelerle birlikte
1098 inci maddede belirtilen mahkemeye veya
konsolosluğa başvurur.
(2) Başvuru üzerine mahkeme veya konsolosluk, tespit
için mümkün olduğu kadar yakın bir gün belirler ve
bunu uygun olan bir şekilde ilan eder. Ancak,
gecikmesinde sakınca görülen hâllerde ilandan
vazgeçilebilir.
(3) Gemi veya yükle ilgili olanlarla kaza ile ilgili
diğer kişiler, mahkemede veya konsoloslukta bizzat
bulunabilecekleri gibi, bir vekil de
bulundurabilirler.
(4) Kaptan, gemi jurnaline dayalı olarak gerekli
açıklamalarda bulunur. Gemi jurnali, mahkemeye veya
konsolosluğa getirilemiyorsa veya tutulması zorunlu
değilse, bu hâllerin sebepleri bildirilmelidir.
(5) Hâkim veya konsolos, gerek gördüğünde gemi
adamlarından mahkemeye gelmemiş olanları
dinleyebileceği gibi, olayların yeterince
anlaşılması için kaptan ve diğer gemi adamlarına
istediğini de sorabilir.
(6) Kaptana, diğer gemi adamlarına ve olayla ilgisi
bulunanlara doğru söylemeleri gerektiği ihtar
olunur.
4. Tutanağın aslının
saklanması
MADDE 1101-
(1) Tutanağın aslı mahkemece veya konsoloslukça
saklanır. İlgililerden isteyenlere onaylanmış
örnekleri verilir.
VIII- Donatanın
menfaatlerini koruma
MADDE 1102-
(1) Kaptan, gemi zayi olsa bile, gerektiği
sürece donatanın menfaatlerini korumakla yükümlüdür.
D) Kanundan doğan
temsil yetkisi
I- Donatanın temsilcisi
sıfatıyla
1. Kapsamı
a) Gemi bağlama
limanında bulunduğu sırada
MADDE 1103-
(1) Gemi henüz bağlama limanında bulunduğu
sırada kaptanın yapmış olduğu hukuki işlemler
donatanı bağlamaz; meğerki, kaptan kendisine ayrıca
verilmiş özel bir yetkiye dayanarak hareket etmiş
veya borç, diğer bir özel borçlandırıcı sebepten
doğmuş olsun.
(2) Kaptan bağlama limanında da gemi adamı
tutmaya yetkilidir.
b) Gemi bağlama limanı
dışında bulunduğu sırada
MADDE 1104-
(1) Gemi bağlama limanı dışında bulunduğu sırada
kaptan, bu sıfatla, geminin donatılmasına, yakıt ve
kumanyasına, gemi adamlarına, geminin denize, yola
ve yüke elverişli bir hâlde tutulmasına ve genel
olarak yolculuğun güvenli bir şekilde sürdürülmesine
ilişkin her türlü işlem ve tasarrufları üçüncü
kişilerle donatan adına yapmaya yetkilidir.
(2) Taşıma sözleşmeleri yapmak ve görevlerine giren
hususlarda dava açmak da kaptanın yetkisi
kapsamındadır.
(3) Yabancı bayraklı gemilerde, geminin malikine
veya kiracısına açılacak her türlü dava veya takip,
onlar hakkında geçerli olmak üzere kaptana da
yöneltilebilir.
c) Kredi işlemleri
MADDE 1105-
(1) Kaptan, ancak gemiyi korumak veya yolculuğu
yapmak için zorunluluk bulunması hâlinde ve bu
ihtiyaçların karşılanabilmesi için gerekli olan
miktarda ödünç para veya veresiye mal almaya ve
benzeri kredi işlemlerini yapmaya yetkilidir.
(2) Birinci fıkrada kaptanın yapmaya yetkili olduğu
belirtilen işlemlerin geçerliği, onun seçtiği
işlemin amaca uygun veya bu işlemle sağlanan para
veya diğer şeylerin fiilen geminin korunması veya
yolculuk yapmak için kullanılmış olup olmamasına
bağlı değildir. Üçüncü kişi, kaptanın yetkisiz
olduğunu veya sağlanan krediyi başka bir amaçla
kullanma niyetinin bulunduğunu biliyorsa yahut
bunları bilmemesi ağır bir ihmal oluşturuyorsa,
kaptanın yaptığı işlem donatanı bağlamaz.
(3) Kaptanın kambiyo taahhütlerinden dolayı
donatanın şahsen sorumlu tutulması, ona donatan
tarafından açık bir temsil yetkisi verilmiş
bulunmasına bağlıdır.
2. Temsil yetkisinin
sınırlandırılması
MADDE 1106-
(1) Kaptanın kanundan doğan temsil yetkisini
sınırlandırmış olan donatan, bu sınırlandırmalara
kaptanın uymadığını, sadece bunları bilen kişilere
karşı ileri sürebilir.
3. Fesihten sonra
kaptanın yetkilerinin kaldırılması
MADDE 1107-
(1) Kaptanla yaptığı sözleşmenin feshini
bildiren donatan, kaptanın, feshi bildirim süresi
içinde, yetkilerini kullanmasını yasaklayabilir.
4. Kaptanın vekâletsiz
iş görmesi
MADDE 1108-
(1) Vekâleti olmadan donatan hesabına kendi
parasından avans veren veya kendi adına borçlanan
kaptan, donatandan olan tazminat alacağı bakımından
üçüncü kişiler durumundadır.
5. Donatanın kaptanın
yaptığı işlemlerden doğan sorumluluğu
MADDE 1109-
(1) Donatan, kaptanın onun adına hareket
ettiğini bildirerek veya bildirmeyerek, gemiyi sevk
ve idare eden kişi sıfatıyla kanuni yetkileri
dâhilinde yaptığı hukuki işlemlerden dolayı üçüncü
kişilere karşı hak iktisap eder ve borç altına
girer.
(2) Kaptan, ifasını ayrıca üstlenmedikçe veya
kanuni yetkilerini aşmadıkça, yapmış olduğu
işlemlerden dolayı şahsen borç altına girmez.
Kaptanın 1088 ve 1089 uncu maddelerden
kaynaklanan sorumluluğu saklıdır.
6. Kaptanın donatana
karşı hak ve yükümlülükleri
MADDE 1110-
(1) Donatan tarafından sınırlandırılmış
olmadıkça, kaptan ile donatan arasındaki ilişkilerde
de kaptanın yetkilerinin kapsamı, 1103 ilâ 1105 inci
maddelerde yer alan hükümlere tabidir.
(2) Kaptan; donatana geminin durumu, yolculuk
sırasında meydana gelen olaylar, yaptığı sözleşmeler
ve açılan davalar hakkında düzenli şekilde bilgi
vermekle yükümlü olduğu gibi, şartlar elverdikçe
bütün önemli işlerde, özellikle 1105 inci maddede
yazılı durumlarda, yolculuğun değiştirilmesi veya
kesilmesi gerektiğinde ve olağanüstü tamirler ile
alımlarda donatandan talimat istemek zorundadır.
(3) Kaptan, elinde donatana ait yeterli miktarda
para bulunsa bile, olağanüstü tamirleri ve alımları,
ancak zorunluluk hâlinde yapabilir.
(4) Kaptan, geminin bağlama limanına dönüşünde veya
her isteyişinde donatana hesap vermek zorundadır.
(5) Kaptan; taşıtandan, yükletenden ve gönderilenden
ödül veya tazminat gibi her ne ad altında olursa
olsun navlun dışında aldığı bütün paraları da
donatanın hesabına alacak yazmak zorundadır.
II- Kendi hesabına
gemiye eşya yükleme yasağı
MADDE 1111-
(1) Kaptan, donatanın muvafakati olmaksızın
kendi hesabına gemiye eşya yükleyemez. Bu yasağa
uymadığı takdirde, kaptan bu gibi yolculuklarda
benzer eşya için, yükleme yerinde ve zamanında
istenebilecek en yüksek navlunu donatana ödemeye
zorunludur. Donatanın kaptanın ödediği navlunun
karşılamadığı zararı için tazminat isteme hakkı
saklıdır.
III- Yükle ilgili
olanların menfaatlerini koruma yükümlülüğü
1. Genel olarak
MADDE 1112-
(1) Kaptan, yolculuk esnasında yükle ilgili
olanların menfaati gereği eşyanın en iyi şekilde
korunması için mümkün olan özeni göstermekle
yükümlüdür.
(2) Kaptan, bir zararın önüne geçilmesi veya
azaltılması için özel önlemlerin alınması
gerektiğinde, yükle ilgililerin
menfaatlerini göz önünde bulundurmaya ve
mümkünse talimatlarını almaya ve durumun gereğine
göre bu talimatları yerine getirmeye zorunludur.
Talimat alınması mümkün olmadığı takdirde, kaptan
kendi takdirine göre hareket eder; ancak yükle
ilgili olanları, bu gibi durumlardan ve alınan
önlemlerden gecikmeksizin bilgilendirmek için
üzerine düşeni yapar.
(3) Kaptan, bu gibi durumlarda eşyayı tamamen
veya kısmen boşaltmaya ve eşyanın bozulması yüzünden
veya diğer sebeplerden ileri gelebilecek büyük bir
zararın başka surette önüne geçilemeyeceği
anlaşılıyorsa, eşyayı satmaya; korunması yahut daha
ileri götürülmesi için gereken parayı sağlamak için
rehnetmeye yetkilidir.
(4) Kaptan, yükle ilgili olanların zamanında bizzat
yapabilecek durumda olmamaları koşuluyla, eşyanın
zıyaından ve hasara uğramasından doğan istem
haklarını, mahkemelerde veya mahkeme dışında kendi
adına kullanmaya yetkilidir.
2. Rotadan sapma
MADDE 1113-
(1) Yolculuğun izlenen rota üzerinde
sürdürülmesini umulmayan bir hâl engellerse, kaptan
durumun gereklerine ve imkânlar çerçevesinde
uygulamaya zorunlu olduğu talimata göre, yolculuğa,
başka bir rota üzerinde devam edebileceği gibi kısa
veya uzun bir süre için ara verebilir veya kalkma
limanına geri dönebilir.
(2) Navlun sözleşmesinin sona ermesi hâlinde kaptan,
1211 inci madde hükümlerine göre hareket eder.
3. Eşya üzerinde
tasarruf yetkisi
a) Genel olarak
MADDE 1114-
(1) 1112 nci maddede yazılı hâller dışında
kaptan, ancak yolculuğun devamı için zorunluluk
bulunduğu takdirde, eşya üzerinde onu satmak,
rehnetmek veya kullanmak suretiyle tasarrufta
bulunabilir.
b) Müşterek avarya
hâlinde
MADDE 1115-
(1) Kaptan, para ihtiyacı müşterek avaryadan
kaynaklanmış olup da bunu karşılamak için değişik
önlemlerden birine başvurabilecek durumda bulunuyor
ise, bunlardan ilgililere en az zarar verecek
olanını seçmek zorundadır.
c) Diğer hâllerde
MADDE 1116-
(1) Müşterek avarya hâli bulunmadığı takdirde,
kaptan, sadece, para ihtiyacı başka yolla
karşılanamıyorsa veya diğer önlemlerin alınması
donatan yönünden katlanılamayacak bir zararın
doğmasına sebebiyet verecekse, eşyayı satabilir,
rehnedebilir veya diğer bir şekilde eşya üzerinde
tasarrufta bulunabilir.
d) Kaptanın
işlemlerinin donatanı bağlaması
MADDE 1117-
(1) Kaptan eşya üzerinde 1116 ncı maddede yazılı
olduğu şekilde tasarruf ettiği takdirde, donatan,
bundan zarar gören yükle ilgili kişilerin
uğradıkları zararı tazmin ile yükümlüdür.
(2) Donatanın ödeyeceği tazminat hakkında 1186 ncı
madde hükmü uygulanır. Eşyanın satışı sonucunda elde
edilen net satış bedeli 1186 ncı maddede yazılı
değeri aşarsa, onun yerine net satış bedeli geçer.
4. Dış ilişkide
işlemlerin geçerliği
MADDE 1118-
(1) Kaptanın, 1112, 1114, 1115 ve 1117 nci
maddelere göre yaptığı hukuki işlemlerin geçerli
olup olmadığı, 1105 inci maddenin ikinci fıkrasına
göre belirlenir.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Deniz Ticareti
Sözleşmeleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Gemi Kira Sözleşmeleri
A) Tanımı ve türleri
MADDE 1119-
(1) Gemi kira sözleşmesi, kiraya verenin
belirli bir süre için geminin kullanılmasını, kira
bedeli karşılığında, kiracıya bırakmayı üstlendiği
bir sözleşmedir.
(2) Kiraya verenin, gemi ile birlikte gemi
adamlarını da kiracının emrine vermeyi üstlenmesi,
sözleşmenin niteliğini değiştirmez.
B) Gemi kira senedi
MADDE 1120-
(1) Gemi kira sözleşmesinin taraflarından
her biri, giderini vermek koşuluyla, sözleşme
şartlarını içeren ve gemi kira çarter partisi olarak
adlandırılan bir gemi kira senedi düzenlenmesini ve
kendisine verilmesini isteyebilir.
C) Sicile şerh
MADDE 1121-
(1) Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça,
taraflar, gemi kira sözleşmelerinin Türk Gemi
Siciline veya 941 inci maddenin üçüncü fıkrası
gereğince Denizcilik Müsteşarlığı tarafından tutulan
özel sicile şerhini isteyebilirler.
(2) Bu şerh, sonraki maliklere, kiracının gemi kira
sözleşmesindeki koşullar çerçevesinde, gemiyi
kullanmasına izin vermek zorunluluğunu yükler.
D) Hüküm ve sonuçları
I- Geminin
kullanılmasından doğan istemler
MADDE 1122-
(1) Kiracı, üçüncü kişilerin, geminin
işletilmesinden dolayı, kiraya verene karşı
yöneltecekleri tüm istemleri karşılamak yükümlülüğü
altındadır.
II- Geminin teslimi
MADDE 1123-
(1) Kiraya veren, kiralanan gemiyi
kararlaştırılan tarihte ve yerde denize elverişli ve
sözleşme ile güdülen amaca uygun bir şekilde
kullanmaya hazır olarak kiracıya teslim etmekle
yükümlüdür.
III- Giderler
MADDE 1124-
(1) Geminin ayıplarından doğan tamirler
ile bu yüzden değiştirilen parçaların giderleri
kiraya verene aittir.
(2) Geminin, ayıbından dolayı yirmidört saatten
fazla bir süre hareketsiz kalması hâlinde, aşan süre
için kira bedeli ödenmez, ödenmiş ise geri verilir.
(3) Geminin bakımı ve birinci fıkra kapsamına
girmeyen tamirleri ile parçalarının değiştirilmesi
ve işletilmesinden doğan giderler, kiracıya aittir.
IV- Gemiyi kullanma
hakkı
MADDE 1125-
(1) Kiracı, gemiyi tahsis amacına uygun
olarak sözleşme hükümleri çerçevesinde dilediği gibi
kullanabilir.
(2) Kiracı, kiraya verenin geminin donatımı için
sözleşme hükümlerine göre gemide bıraktığı her tür
malzeme ve teçhizatı, sözleşmenin bitiminde aynı
nitelik ve nicelikte teslim etmek şartıyla kullanma
hakkına sahiptir.
V- Sigorta
MADDE 1126-
(1) Kiracı, geminin iadesine kadar
doğacak denizcilik ve sorumluluk rizikolarına karşı
sigorta yaptırmak ve sigorta sözleşmesinin
kurulduğunu kiraya verene önceden bildirmekle
yükümlüdür. Sigorta sözleşmesinde ve poliçesinde,
kiraya verenin ismen bildirilmesi ve sigortanın
“kimin olacaksa onun lehine” yaptırılması
zorunludur.
VI- Gemi adamlarının
çalıştırılması
MADDE 1127-
(1) Gemi adamlarının çalıştırılmasından
doğan bütün borç ve yükümlülükler kiracıya aittir.
Geminin gemi adamlarıyla birlikte kiracının emrine
verildiği kira sözleşmelerinde, gemi adamlarının
çalıştırılmasından doğan bütün borç ve
yükümlülüklerden kiraya veren, kiracı ile birlikte
ve müteselsilen sorumlu olur.
VII- Kira ödeme borcu
ve teminatı
MADDE 1128-
(1) Kira bedeli, sözleşmede kararlaştırılan
zamanda, bu hususta anlaşma yoksa geminin
zilyetliğinin sözleşme şartları çerçevesinde
kiracıya devredildiği günden başlamak üzere aylık
olarak ve peşin ödenir.
(2) Kiraya veren, gemi kira sözleşmesinden doğan
bütün alacakları için kiracıya ait taşınır ve
kıymetli evrak üzerinde Türk Medenî Kanununun 950
ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca hapis hakkına,
kiracıya ödenecek navlun ve diğer alacaklar üzerinde
aynı Kanunun 954 ilâ 961 inci maddeleri uyarınca
alacak rehnine ve kiracıya ödenecek navlunu teminat
altına almak üzere 1201 inci maddeye göre tanınan
hapis hakkına sahiptir; şu kadar ki, borçlular,
alacak rehni kendilerine bildirilmediği takdirde
kiracıya yapacakları ödemeyle borçlarından
kurtulurlar.
VIII- Geminin iadesi
MADDE 1129-
(1) Kiracı, sözleşme bitiminde gemiyi,
teslim aldığı hâliyle geri verir. Kiracı, gemide ve
tesisatında, normal bir kullanım tarzı sonucu
meydana gelen eksiklik, değişiklik veya aşınmadan
sorumlu değildir.
(2) Sözleşmenin bitiminde gemiyi iadede geciktiği
takdirde kiracı, geciktiği sürenin ilk onbeş günü
için kira bedeli üzerinden ve sonraki günler için
kira bedelinin iki katı üzerinden hesaplanacak bir
tazminatı ödemekle yükümlüdür; meğerki, kiraya
veren, daha yüksek bir zarara uğradığını ispat etmiş
olsun.
E) Uygulanacak hükümler
MADDE 1130-
(1) Bu Bölümde hüküm bulunmayan hâllerde
Türk Borçlar Kanununun adi kira sözleşmeleri
hakkındaki hükümleri nitelikleri elverdiği ölçüde
uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Zaman Çarteri
Sözleşmesi
A) Tanımı
MADDE 1131-
(1) Zaman çarteri sözleşmesi, tahsis
edenin, donatılmış bir geminin ticari yönetimini
belli bir süre için ve bir ücret karşılığında tahsis
olunana bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
(2) Geminin teknik yönetimini elinde bulunduran
tahsis eden, geminin zilyedi sayılır.
B) Zaman çarter partisi
MADDE 1132-
(1) Zaman çarteri sözleşmesi yapıldığında
taraflardan her biri, giderini vererek, sözleşme
şartlarını içeren bir zaman çarter partisi
düzenlenmesini ve verilmesini isteyebilir.
C) Tarafların hakları
ve borçları
I- Tahsis edenin
borçları
MADDE 1133-
(1) Tahsis eden, geminin teknik yönetimini
üstlenir. Bu amaçla tahsis eden, belirlenen gemiyi;
a)
Kararlaştırılan tarihte ve yerde hazır bulundurmak,
b)
Sözleşme süresince gemiyi denize ve yola elverişli
ve sözleşmede belirtilen amaca uygun bir hâlde
bulundurmak,
ile yükümlüdür.
II- Geminin ticari
yönetimi
MADDE 1134-
(1) Geminin, ticari yönetimi tahsis
olunana aittir.
(2) Kaptan, tahsis olunanın geminin ticari
yönetimine ilişkin olarak zaman çarteri sözleşmesi
hükümleri çerçevesinde kendisine verdiği bütün
talimatlara uymak zorundadır.
III- Giderler
MADDE 1135-
(1) Geminin ticari işletilmesinden doğan,
özellikle makinelerinin düzenli bir şekilde
işlemesini sağlayacak nitelik ve miktarda yakıtın
sağlanması için gerekli giderlere olduğu gibi, tüm
giderlere tahsis olunan katlanır.
IV- Ücret ödeme borcu
ve teminatı
MADDE 1136-
(1) Tahsis ücreti, geminin ticari
yönetiminin, sözleşme şartları çerçevesinde fiilen
tahsis olunana bırakıldığı günden başlamak üzere
aylık olarak ve peşinen ödenir.
(2) Geminin hareketsiz kaldığı sürenin en az
yirmidört saati geçmiş olması şartıyla, ticari
bakımdan yararlanılabilir bir durumda olmadığı süre
için ücret ödenmez.
(3) Tahsis eden zaman çarteri sözleşmesinden
doğan bütün alacakları için, tahsis olunana ait
taşınır ve kıymetli evrak üzerinde Türk Medenî
Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca hapis
hakkına, tahsis olunana ödenecek navlun üzerinde
aynı Kanunun 954 ilâ 961 inci maddeleri uyarınca
alacak rehnine ve bu navlunu teminat altına almak
üzere 1201 inci maddeye göre tanınan hapis hakkına
sahiptir; şu kadar ki, navlun borçlusu, alacak rehni
kendisine bildirilmediği takdirde tahsis olunana
yapacağı ödemeyle borcundan kurtulur.
V- Tahsis olunanın
sorumluluğu ve gemiyi iade yükümlülüğü
MADDE 1137-
(1) Tahsis olunan, geminin ticari
yönetimi dolayısıyla tahsis edenin uğradığı
zararlardan sorumludur.
(2) Tahsis olunan, sözleşme bitiminde gemiyi
sözleşmede belirlenen yerde ve hâlde iade etmekle
yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali hâlinde, tahsis
olunan, gecikilen zaman dilimi için, zaman çarteri
sözleşmesinin bittiği tarihte ödenmesi gereken
tahsis ücretinin iki katını ödemekle yükümlüdür;
meğerki, bu yüzden daha yüksek bir zararın meydana
geldiği ispat edilmiş olsun.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Navlun Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A) Navlun sözleşmesinin
türleri
MADDE 1138-
(1) Taşıyan, navlun karşılığında;
a)
Yolculuk çarteri sözleşmesinde eşyayı, geminin
tamamını veya bir kısmını ya da belli bir yerini
taşıtana tahsis ederek;
b)
Kırkambar sözleşmesinde ayırt edilmiş eşyayı,
denizde taşımayı üstlenir.
(2) Bu Bölümdeki hükümler posta idaresinin denizde
eşya taşımalarına uygulanmaz.
B) Yolculuk çarter
partisi
MADDE 1139-
(1) Yolculuk çarteri sözleşmesi yapıldığında
taraflardan her biri, giderini vererek, sözleşme
şartlarını içeren bir yolculuk çarter partisi
düzenlenmesini ve kendisine verilmesini isteyebilir.
C) Kamaralar
MADDE 1140-
(1) Geminin tamamı taşıtana tahsis edildiğinde
kamaralar hariç tutulmuş sayılır; bununla beraber
taşıtanın izni olmaksızın kamaralara eşya
yükletilemez.
D) Taşıyanın, gemiyi
denize, yola ve yüke elverişli bulundurma
yükümlülüğü
MADDE 1141-
(1) Her türlü navlun sözleşmesinde taşıyan,
geminin denize, yola ve yüke elverişli bir hâlde
bulunmasını sağlamakla yükümlüdür.
(2) Taşıyan, yükle ilgili olanlara karşı geminin
denize, yola veya yüke elverişli olmamasından doğan
zararlardan sorumludur; meğerki, tedbirli bir
taşıyanın harcamakla yükümlü olduğu dikkat ve özen
gösterilmekle beraber, eksikliği yolculuğun
başlangıcına kadar keşfe imkân bulunmamış olsun.
İKİNCİ AYIRIM
Yükleme ve Boşaltma
A) Yükleme
I- Demirleme yeri
MADDE 1142-
(1) Kaptan, eşyayı almak için gemiyi sözleşmede
kararlaştırılan yere demirler.
(2) Sözleşmede yalnızca geminin yükleme yapacağı
liman veya bölge kararlaştırılmışsa, gemi, bu liman
veya bölge için tahsis edilmiş bekleme alanında
yükleme yerinin belirlenmesini bekler.
II- Yükleme giderleri
MADDE 1143-
(1) Sözleşme, yükleme limanı düzenlemeleri ve
bunlar yoksa yerel teamül ile aksi öngörülmüş
olmadıkça, eşyanın gemiye kadar taşıma gideri
taşıtana, yükleme gideri ise taşıyana aittir.
III- Yüklenecek eşya
1. Kararlaştırılandan
başka eşya
MADDE 1144-
(1) Kararlaştırılan eşya yerine, aynı varma
limanı için, taşıtan tarafından gemiye başka eşya
yükletilmek istenilirse taşıyan, bu yüzden durumu
güçleşmedikçe bunu kabul ile yükümlüdür. Sözleşmede,
eşya ferden belirlenmiş ise bu hüküm uygulanmaz.
2. Doğru bildirimde
bulunma yükümlülüğü
a) Eşya hakkında
MADDE 1145-
(1) Taşıtan ile yükleten, eşya hakkında taşıyana
tam ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.
Bunlardan her biri, beyanlarının doğru olmamasından
doğan zarardan taşıyana karşı sorumludur; bu yüzden
zarar gören diğer kişilere karşı ise ancak kusurları
varsa sorumlu olurlar.
(2) Taşıyanın navlun sözleşmesi gereğince taşıtan ve
yükleten dışındaki kişilere karşı olan
yükümlülükleri ve sorumluluğu saklıdır.
b) Caiz olmayan eşya ve
yükleme hakkında
MADDE 1146-
(1) Taşıtan ve yükleten, harp kaçağı veya
ihracı, ithali veya transit olarak geçirilmesi
menedilmiş olan eşyayı yükler yahut yükleme
sırasında mevzuata, özellikle kolluk, vergi ve
gümrük kurallarına aykırı hareket ederlerse,
taşıyana karşı sorumludur; bu yüzden zarar gören
diğer kişilere karşı ise ancak kusurları varsa
sorumlu olurlar.
(2) Kaptanın onayıyla hareket etmiş olmaları,
taşıtan ve yükleteni diğer kişilere karşı
sorumluluktan kurtarmaz. Bunlar eşyanın el konulmuş
olduğunu ileri sürerek navlunu ödemekten
kaçınamazlar.
(3) Eşya, gemiyi veya içindeki diğer eşyayı
tehlikeye sokarsa, kaptan, bunu karaya çıkarmaya
veya zorunluluk hâllerinde denize atmaya yetkilidir.
c) Gizlice yüklenen
eşya hakkında
MADDE 1147-
(1) Kaptanın bilgisi olmaksızın gizlice gemiye
eşya yükleyen kişi de 1145 inci maddeye göre bu
yüzden doğacak zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Kaptan bu gibi eşyayı tekrar karaya çıkarmaya ve
gemiyi veya diğer eşyayı tehlikeye düşürürse
gerektiğinde denize atmaya yetkilidir. Kaptan eşyayı
gemide tutarsa, yükleme yerinde ve yükleme sırasında
bu gibi yolculuk ve eşya için alınan en yüksek
navlunun ödenmesi gerekir.
d) Tehlikeli eşya
hakkında
MADDE 1148-
(1) Denizde can ve mal koruma hakkındaki
mevzuata göre tehlikeli sayılan eşya kaptanın
bunlardan veya bunların tehlikeli cins veya
niteliklerinden bilgisi olmaksızın gemiye
getirilirse, taşıtan veya yükleten, kendilerine bir
kusur isnat edilmese dahi, 1145 inci maddeye göre
sorumludur. Bu hâlde kaptan eşyayı her zaman ve
herhangi bir yerde gemiden çıkarmaya, imha etmeye
veya başka suretle zararsız hâle getirmeye
yetkilidir.
(2) Kaptan, eşyanın tehlikeli cins veya niteliğini
bildiği hâlde, yüklemeye onay vermişse, eşya gemiyi
veya diğer eşyayı tehlikeye soktuğu takdirde aynı
şekilde hareket etmeye yetkilidir. Bu hâlde de
taşıyan veya kaptan, zararı tazmin etmekle yükümlü
değildir. Müşterek avarya hâlinde zararın
paylaşılmasına ilişkin hükümler saklıdır.
3. Bilgi
MADDE 1149-
(1) Taşıyanın veya acentesinin bilgisi 1146 ilâ
1148 inci maddelerdeki hâllerde kaptanın bilgisi
hükmündedir.
IV- Başka gemiye
yükleme ve aktarma
MADDE 1150-
(1) Taşıyan, taşıtanın iznini almadan eşyayı
başka gemiye yükleyemez, yüklerse bundan doğacak
zarardan sorumlu olur; meğerki, eşyanın
kararlaştırılan gemiye yükletilmiş olması hâlinde de
zararın meydana gelmesi kesin ve zarar dahi taşıtana
ait olsun.
(2) Tehlike hâlinde ve yolculuk başladıktan sonra
yapılacak aktarmalar hakkında birinci fıkra hükmü
uygulanmaz.
V- Güverteye konacak
eşya
MADDE 1151-
(1) Taşıyan, eşyayı güvertede taşıyamaz ve
küpeşteye asamaz.
(2) Taşıyan, eşyayı ancak yükleten ile arasındaki
anlaşmaya veya ticari teamüle uygunsa ya da mevzuat
gereği zorunluysa güvertede taşıyabilir.
(3) Taşıyan, eşyanın güvertede taşınması veya
taşınabileceği hususunda yükleten ile anlaştığı
takdirde denizde taşıma senedine bu yolda yazılı bir
kaydı düşmesi gerekir. Böyle bir kaydın düşülmemesi
hâlinde, güvertede taşıma hususunda bir anlaşmanın
varlığını ispat yükü taşıyana aittir; şu kadar ki,
taşıyan, denizde taşıma senedini iyiniyetle iktisap
eden gönderilen dâhil üçüncü kişilere karşı böyle
bir anlaşmayı ileri sürmek hakkına sahip değildir.
(4) Eşyanın güvertede taşınmış olması birinci veya
ikinci fıkraya aykırı ise, taşıyan, güvertede
taşımadan ileri gelen zıya, hasar veya geç teslimden
1178 ve 1179 uncu maddelere göre sorumlu olur.
Taşıyanın sorumluluğunun sınırları hakkında, yerine
göre, 1186 veya 1187 nci maddeler uygulanır.
(5) Eşyanın ambarda taşınması hakkındaki açık
anlaşmaya aykırı olarak güvertede taşınması,
taşıyanın, 1187 nci madde anlamında bir fiili veya
ihmali sayılır.
VI- Süreler
1. Hazırlık bildirimi
MADDE 1152-
(1) Yüklemenin belli bir günde başlayacağı
kararlaştırılmamışsa, taşıyan veya yetkili bir
temsilcisi, ikinci ilâ beşinci fıkra hükümlerine
uygun olarak taşıtana bir hazırlık bildiriminde
bulunur.
(2) Hazırlık bildirimi, gemi, 1142 nci maddede
öngörülen demirleme yerine varınca yapılır.
(3) 1142 nci maddenin ikinci fıkrasında yazılı
hâllerde, hazırlık bildiriminde bulunulması üzerine
gemiye, yükleme yeri gösterilmez veya suyun
derinliği, geminin selameti, yerel düzenlemeler veya
tesisler verilen talimata göre hareket etmeye engel
olursa, gemi, bekleme alanında kalır. Bu hükmün
uygulanmasında, liman yönetiminin talimatı,
taşıtanın talimatı hükmündedir.
(4) Yolculuk çarteri sözleşmesine veya taşıtanın
sonradan verdiği geçerli bir talimata göre,
taşıtandan başka bir kişiye bildirimde bulunulması
gerekiyorsa, bildirim bu kişiye yapılır. Bildirimin
muhatabı bulunamazsa veya muhatap bildirimi almaktan
kaçınırsa, bu durum derhâl taşıtana bildirilir. Bu
takdirde, hazırlık bildirimi, bildirim girişiminde
bulunulduğu tarihte yapılmış sayılır.
(5) Hazırlık bildiriminin geçerliği, herhangi bir
şekle bağlı değildir. Hazırlık bildiriminin hüküm
doğurması için, muhatabına ulaşması zorunludur.
2. Yükleme süresi
MADDE 1153-
(1) Yükleme süresi, hazırlık bildiriminin,
muhatabına ulaşmasını izleyen ilk takvim günü ve
eğer yüklemeye fiilen başlanmışsa, o andan itibaren
işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başladığı anda,
yüklemeye fiilen başlanamaması hâlinde de 1156 ncı
madde uygulanır.
(2) Yükleme süresi sözleşme ile belirlenmemişse,
yüklemenin yirmidört saatlik kesintisiz çalışma ile
yapılması hâlinde ihtiyaç duyulacak süre, yükleme
süresi olarak kabul edilir. Bu süre hesaplanırken,
yüklemenin yapılacağı liman, taşımayı yapan gemi,
yükleme tesis ve araçları ve yükün niteliği ile
birlikte yükleme limanı düzenlemeleri ve yerel
teamül göz önünde bulundurulur.
(3) Taraflar, yükleme süresi için ücret ödenmesini
kararlaştırabilirler.
3. Sürastarya süresi
MADDE 1154-
(1) Sözleşmede kararlaştırılmışsa taşıyan,
eşyanın yükletilmesi için yükleme süresinden fazla
beklemek zorundadır. Fazladan beklenilen bu süreye
“sürastarya süresi” denir.
(2) Sözleşmede sürastaryadan veya sadece sürastarya
parasından söz edilmiş olup da sürastarya süresi
belirtilmemişse, bu süre on gündür.
(3) Sürastarya süresi, yükleme süresi bitince,
herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın başlar.
4. Sürastarya parası
MADDE 1155-
(1) Sürastarya süresi için taşıyana “sürastarya
parası” ödenir.
(2) Sürastarya parasının miktarı sözleşme ile
kararlaştırılmışsa, taşıyan, sözleşmede belirlenen
miktarı aşan bir istemde bulunamaz.
(3) Sözleşmede miktarı kararlaştırılmamışsa,
sürastarya parası olarak yükleme süresini aşan
bekleme nedeniyle, taşıyanın yaptığı zorunlu ve
yararlı giderler istenebilir.
(4) Yükleme limanında doğan sürastarya parasının
borçlusu taşıtan olup, sürastarya parası ödenmeden
veya yeterli teminat verilmeden, taşıyan,
gemiyi yola çıkarmak zorunda değildir. Bu sebeple
fazladan beklediği süre için taşıyan, uğradığı
zararın tamamını taşıtandan isteyebilir.
(5) Yükleme limanında doğan sürastarya
parası, sürastarya süresinin hesabında esas alınan
zaman biriminin sonunda muaccel olur. Kullanılmayan
zaman birimi için sürastarya parası istenemez.
(6) Navluna ilişkin hükümler, yükleme limanında
doğan sürastarya parasına kıyas yoluyla bile
uygulanamaz.
5. Yükleme ve
sürastarya sürelerinin hesabı
MADDE 1156-
(1) Yükleme süresi takvime göre aralıksız
hesaplanır.
(2) Taşıtanın faaliyet alanında gerçekleşen tesadüfi
sebepler dolayısıyla eşyanın gemiye teslimi mümkün
olmayan günler de yükleme süresinin hesabında
dikkate alınır.
(3) Taşıyanın faaliyet alanında gerçekleşen tesadüfi
sebepler dolayısıyla eşyanın gemiye alınması mümkün
olmayan günler ise bu sürenin hesabında dikkate
alınmaz.
(4) Fırtına, buz istilası veya seferberlik gibi her
iki tarafın faaliyet alanını ilgilendiren
tesadüfi sebepler dolayısıyla eşyanın gemiye teslim
edilmesi ve alınması imkânı bulunmayan günler
yükleme süresine eklenir; şu kadar ki, yükleme
süresi içinde olmasına rağmen taşıtan bu günler için
taşıyana sürastarya parası ödemekle yükümlüdür.
(5) Üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı
hâllerde, yüklemeye fiilen devam edildiği anda, süre
durduğu yerden işlemeye başlar.
(6) Sürastarya süresi ise ikinci ilâ beşinci
fıkralarda belirtilen hâllerden etkilenmeksizin
kesintisiz olarak hesaplanır; meğerki, bu hâllerin
doğumuna, taşıyan kusuruyla sebep olsun.
6. Hızlandırma primi
MADDE 1157-
(1) Yüklemenin, sözleşmede kararlaştırılan
yükleme süresinden önce bitirilmesi hâlinde,
taşıyanın, kullanılmayan süre için taşıtana bir para
ödemesini öngören anlaşmalar geçerlidir. Bu paraya
ilişkin sürenin hesaplanmasında, yükleme süresinin
hesabına ilişkin kurallar uygulanır.
(2) Yapılan sözleşme, navlunun belirlenmesine
ilişkin olarak yükleme veya boşaltma limanında
geçerli olan idari, mali veya cezai hükümleri
dolanmak amacına yönelikse, birinci fıkra
uygulanmaz.
VII- Yolculuk
başlamadan önce sözleşmenin feshi
MADDE 1158-
(1) Taşıtan, yolculuk çarteri sözleşmesini, gemi
o sözleşme uyarınca yüklemesini tamamlayıp yolculuğa
çıkıncaya kadar feshedebilir.
(2) Fesih tazminatı olarak, taşıyan,
sözleşmenin feshedilmesinden dolayı yoksun kaldığı
kazanç ve o zamana kadar doğmuş olan alacaklarını
isteyebilir. Tereddüt hâlinde, kararlaştırılan
toplam navlunun yüzde otuzu, yoksun kalınan kazanç
sayılır. Feshedilen sözleşmenin ifası için gereken
süre içinde, taşıyanın, yeni navlun sözleşmeleri
yapmak suretiyle elde ettiği kazanç, tazminat
tutarından indirilir.
(3) Fesih hakkının, gemiye eşya alındıktan sonra
kullanılması hâlinde, taşıyan, eşyanın boşaltılması
için gereken süreyi beklemek zorundadır. Bu süre,
yükleme veya sürastarya süresinden sayılmaz.
Taşıyan, taşıtanın eşyanın gemiden çıkarılması
nedeniyle sebep olduğu bütün giderleri ve zararları
talep edebilir; her hâlde bu zarar, kaybedilen süre
karşılığı sürastarya ücretinden az olamaz.
(4) Sözleşme uyarınca birden fazla yolculuk
yapılacaksa, fesih hakkı, henüz başlamış olmayan
yolculuklardan her biri için ayrı ayrı veya hepsi
için birlikte kullanılabilir.
VIII- Yüklemenin hiç
veya süresinde yapılmaması
1. Yüklemenin hiç
yapılmaması
MADDE 1159-
(1) Yükleme süresi ve kararlaştırılmışsa
sürastarya süresi bittiği hâlde yükleme henüz
başlamamışsa taşıyan;
a)
Sözleşmeyi feshedilmiş sayabilir veya
b)
Yüklemenin yapılması için beklemeye devam edebilir.
(2) Taşıyanın, sözleşmenin feshedildiğini
kabul edip 1158 inci maddenin ikinci fıkrası
uyarınca tazminat isteyebilmesi için beklemekle
yükümlü olduğu süre dolduğunda, taşıtana faks
mesajı, elektronik mektup veya benzeri teknik
araçlarla da mümkün olmak üzere, yazılı bildirimde
bulunması zorunludur.
(3) Taşıyan, yüklemenin yapılmasını beklemeye
devam ederse, bu fazla bekleme sebebiyle uğradığı
zararın tamamını taşıtandan isteyebilir.
2. Eksik yükleme
MADDE 1160-
(1) Yükleme süresi ve kararlaştırılmış ise
sürastarya süresi bittikten sonra, taşıyan,
yüklemenin tamamlanması için daha fazla beklemek
zorunda değildir. Taşıyan, taşıtanın talimatına
dayanarak yükleme ve varsa sürastarya
süresinden sonra beklemeye devam ederse, bu
süre için yaptığı giderlerle bu yüzden uğradığı
zarara karşılık tazminat isteyebilir.
(2) Yükleme süresi ve kararlaştırılmış ise
sürastarya süresi bittikten sonra, taşıyan,
taşınması kararlaştırılan eşyanın tamamı yüklenmiş
olmasa bile, taşıtanın istemi üzerine yola çıkmak
zorundadır. Bu durumda taşıyan;
a)
Sözleşmede kararlaştırılmış olan navlunun tamamını,
b)
Doğmuş sürastarya ücretini,
c)
Eksik yükleme sebebiyle yapmak zorunda kaldığı
giderleri ve uğradığı zararı,
d)
Alacakları, eksik yükleme sebebiyle kısmen veya
tamamen teminatsız kalmışsa, kendisine ek teminat
gösterilmesini,
isteyebilir. Şu kadar ki, kısmen yüklenmeyen eşyanın
yerine başka bir sözleşme uyarınca eşya taşınmışsa,
bu eşya için alınacak navlun, (a) bendine göre
istenecek navlundan düşülür.
(3) Yükleme süresinin ve kararlaştırılmışsa
sürastarya süresinin sonunda, kararlaştırılan
eşyanın tamamı yüklenmemiş ve birinci ile ikinci
fıkralara göre talimat da verilmemiş ise, taşıyan,
taşıtana faks mesajı, elektronik mektup veya benzeri
teknik araçlarla da mümkün olmak üzere yazılı
bildirimde bulunup, belli süre içinde talimat
verilmesini isteyebilir. Sürenin sonuna kadar
talimat verilmezse taşıyan, sözleşmeyi feshedilmiş
sayarak 1158 inci maddeden doğan haklarını
kullanabilir.
IX- Birden çok yükleten
veya taşıtanın bulunması
1. Birden çok yükleten
MADDE 1161-
(1) Yolculuk çarteri sözleşmesine veya taşıtanın
sonradan verdiği geçerli bir talimata göre eşya,
aynı limanda birden çok kişiden teslim alınacaksa,
hazırlık bildiriminin taşıtana yapılması gereklidir.
1152 ilâ 1160 ıncı madde hükümleri, birden çok
yükleten bulunması dikkate alınmaksızın uygulanır.
Yükletenler, her bir eşya için, geminin yükleme
yerinin değiştirilmesini isteyebilir; şu kadar ki,
yer değiştirmenin, manevrası da dâhil olmak üzere
bütün giderleri taşıtana aittir ve yükleme ile
sürastarya süreleri yer değiştirme manevrası
sırasında işlemeye devam eder.
2. Birden çok taşıtan
MADDE 1162-
(1) Geminin belli kısımları veya yerleri için
birden çok taşıtan ile bağımsız yolculuk çarteri
sözleşmeleri yapılmışsa, 1152 ilâ 1157 nci madde
hükümleri her sözleşme için ayrı ayrı uygulanır; şu
kadar ki, 1158 inci maddede düzenlenen hâller
gerçekleştiğinde, gemiye alınmış olan eşyanın
boşaltılması, yolculuğun gecikmesine veya aktarmaya
sebep olabilecek ise, diğer bütün taşıtanların onayı
alınmış olmadıkça taşıtan, eşyanın boşaltılmasını
isteyemez.
X- Kırkambar sözleşmesi
1. Yükleme anı
MADDE 1163-
(1) Kırkambar sözleşmesinde taşıtan, taşıyanın
veya yetkili temsilcisinin çağrısı üzerine,
gecikmeden eşyayı yüklemek zorundadır.
(2) Taşıtan gecikirse taşıyan, eşyanın
teslimini beklemekle yükümlü değildir. Yolculuk,
eşya teslim alınmadan başlamış olsa bile, taşıtan
tam navlunu ödemekle yükümlüdür; şu kadar ki,
taşıyanın teslim edilmiş olmayan eşya yerine
yüklediği eşyanın navlunu, tam navlundan indirilir.
(3) Taşıyanın, geciken taşıtandan navlun
isteyebilmesi için bunu yola çıkmadan önce taşıtana
faks mesajı, elektronik mektup veya benzeri teknik
araçlarla da mümkün olmak üzere yazılı şekilde
bildirmesi gerekir; aksi hâlde istem hakkını
kaybeder.
2. Taşıtanın sözleşmeyi
feshetmesi
MADDE 1164-
(1) Yüklemeden sonra taşıtan, tam navlunu
ve 1201 inci madde uyarınca teminat altına alınmış
diğer alacakları ödeyerek veya 1202 nci madde
uyarınca teminat vererek sözleşmeyi feshedebilir; şu
kadar ki, gemiye alınmış olan eşyanın boşaltılması,
yolculuğun gecikmesine veya aktarmaya sebep
olabilecek ise, diğer bütün taşıtanların onayını
almış olmadıkça taşıtan, eşyanın boşaltılmasını
isteyemez. Taşıyan, eşyanın gemiden çıkarılması için
rotayı değiştirmek veya bir limana uğramak zorunda
değildir.
XI- Belgeleri verme
yükümlülüğü
MADDE 1165-
(1) Her türlü navlun sözleşmesinde, taşıtan ve
yükleten, eşyanın teslim alınacağı süre içinde o
eşyanın taşınması için gerekli belgeleri taşıyana
vermek zorundadır.
(2) Bu belgelerdeki bütün yolsuzluklardan ve
özellikle bunların gerçeğe uymayan beyanları
içermelerinden doğan zararlardan taşıtan ve
yükleten, taşıyana ve yükle ilgili diğer kişilere
karşı 1145 inci madde gereğince sorumludur.
B) Boşaltma
I- Demirleme yeri
MADDE 1166-
(1) Kaptan, eşyayı boşaltmak için gemiyi
sözleşmede kararlaştırılan yere demirler.
(2) Sözleşmede yalnızca, geminin boşaltma yapacağı
liman veya bölge kararlaştırılmamışsa, gemi, bu
liman veya bölge için tahsis edilmiş bekleme
alanında boşaltma yerinin belirlenmesini bekler.
II- Boşaltma giderleri
MADDE 1167-
(1) Sözleşme, boşaltma limanı düzenlemeleri ve
bunlar yoksa yerel teamül ile aksi öngörülmüş
olmadıkça, eşyanın gemiden çıkartılması gideri
taşıyana, geri kalan boşaltma giderleri ise
gönderilene aittir.
III- Süreler
1. Hazırlık bildirimi
MADDE 1168-
(1) Boşaltmanın belli bir günde başlayacağı
kararlaştırılmamışsa, taşıyan veya yetkili bir
temsilcisi, ikinci ilâ beşinci fıkra hükümlerine
uygun olarak gönderilene hazırlık bildiriminde
bulunur.
(2) Hazırlık bildirimi, gemi, 1166 ncı maddede
öngörülen demirleme yerine varınca yapılır.
(3) 1166 ncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı
hâllerde, hazırlık bildiriminde bulunulması üzerine
gemiye boşaltma yeri gösterilmez veya suyun
derinliği, geminin selameti, yerel düzenlemeler veya
tesisler verilen talimata göre hareket etmeye engel
olursa, gemi, bekleme alanında kalır. Bu hükmün
uygulanmasında, liman yönetiminin talimatı,
gönderilenin talimatı hükmündedir.
(4) Yolculuk çarteri sözleşmesine, konişmentoya veya
taşıtanın sonradan verdiği geçerli bir talimata
göre, gönderilenden başka bir kişiye bildirimde
bulunulması gerekiyorsa, bildirim bu kişiye yapılır.
Bildirimin muhatabı bulunamazsa veya bildirimi
almaktan kaçınırsa, bu durum derhâl taşıtana
bildirilir. Bu takdirde hazırlık bildirimi, bildirim
girişiminde bulunulduğu tarihte yapılmış sayılır.
(5) Hazırlık bildiriminin geçerliliği herhangi bir
şekle bağlı değildir. Hazırlık bildiriminin hüküm
doğurması için, muhatabına ulaşması zorunludur.
2. Boşaltma süresi
MADDE 1169-
(1) Hazırlık bildiriminin muhatabına ulaşmasını
izleyen ilk takvim günü ve eğer boşaltmaya fiilen
başlanmış ise, o andan itibaren boşaltma süresi
işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başladığı anda,
boşaltmaya fiilen başlanamaması hâlinde de 1172 nci
madde uygulanır.
(2) Boşaltma süresi sözleşme ile belirlenmemişse,
boşaltmanın yirmidört saatlik kesintisiz çalışma ile
yapılması hâlinde ihtiyaç duyulacak süre, boşaltma
süresi olarak kabul edilir. Bu süre hesaplanırken,
boşaltmanın yapılacağı liman, taşımayı yapan gemi,
boşaltma tesis ve araçları ve eşyanın niteliği ile
birlikte, boşaltma limanı düzenlemeleri ve yerel
teamül göz önünde bulundurulur.
(3) Taraflar, boşaltma süresi için ücret
ödenmesini kararlaştırabilirler.
3. Sürastarya süresi
MADDE 1170-
(1) Sözleşmede kararlaştırılmışsa taşıyan,
boşaltma süresinden fazla beklemek zorundadır.
Fazladan beklenilen bu süreye “sürastarya süresi”
denir.
(2) Sözleşmede sürastaryadan veya sadece sürastarya
parasından söz edilmiş olup da sürastarya süresi
belirtilmemişse, bu süre on gündür.
(3) Sürastarya süresi, boşaltma süresi bitince
herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın işlemeye
başlar.
4. Sürastarya parası
MADDE 1171-
(1) Sürastarya süresi için taşıyana “sürastarya
parası” ödenir.
(2) Sürastarya parasının miktarı sözleşme ile
kararlaştırılmışsa taşıyan, sözleşmede belirtilen
miktarı aşan bir istemde bulunamaz.
(3) Sözleşmede miktarı kararlaştırılmamışsa,
sürastarya parası olarak, boşaltma süresini aşan
bekleme nedeniyle taşıyanın yaptığı zorunlu ve
yararlı giderler istenebilir.
(4) Boşaltma limanında doğan sürastarya parasının
borçlusu taşıtandır.
(5) Boşaltma limanında doğan sürastarya parası,
sürastarya süresinin hesabında esas alınan zaman
biriminin sonunda muaccel olur. Kullanılmayan zaman
birimi için sürastarya parası istenemez.
(6) Navluna ilişkin hükümler, boşaltma limanında
doğan sürastarya parasına kıyas yoluyla bile
uygulanamaz.
5. Boşaltma ve
sürastarya sürelerinin hesabı
MADDE 1172-
(1) Boşaltma süresi takvime göre aralıksız
hesaplanır.
(2) Gönderilenin faaliyet alanında gerçekleşen
tesadüfi sebepler dolayısıyla eşyanın gemiden karaya
çıkarılması mümkün olmayan günler de boşaltma
süresinin hesabında dikkate alınır.
(3) Taşıyanın faaliyet alanında gerçekleşen tesadüfi
sebepler dolayısıyla eşyanın gemiden çıkarılması
mümkün olmayan günler ise bu sürenin hesabında
dikkate alınmaz.
(4) Fırtına, buz istilası veya seferberlik gibi, her
iki tarafın faaliyet alanını ilgilendiren tesadüfi
sebepler dolayısıyla eşyanın gemiden çıkarılması ve
karaya götürülmesi mümkün olmayan günler boşaltma
süresine eklenir; şu kadar ki, boşaltma süresi
içinde olmasına rağmen gönderilen, bu günler için
taşıyana sürastarya parası ödemekle yükümlüdür.
(5) Üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı hâllerde,
boşaltmaya fiilen devam edildiği anda, süre durduğu
yerden işlemeye başlar.
(6) Sürastarya süresi ise ikinci ilâ beşinci
fıkralarda belirtilen hâllerden etkilenmeksizin
kesintisiz olarak hesaplanır; meğerki, bu hâllerin
doğumuna, taşıyan kusuruyla sebep olsun.
6. Hızlandırma primi
MADDE 1173-
(1) Boşaltmanın, sözleşmede kararlaştırılan
boşaltma süresinden önce bitirilmesi hâlinde,
taşıyanın, kullanılmayan süre için taşıtana bir para
ödemesini öngören anlaşmalar geçerlidir. Bu paraya
ilişkin sürenin hesaplanmasında, boşaltma süresinin
hesabına ilişkin kurallar uygulanır.
(2) Yapılan sözleşme, navlunun belirlenmesine
ilişkin olarak yükleme veya boşaltma limanında
geçerli olan idari, mali veya cezai hükümleri
dolanmak amacına yönelikse, birinci fıkra
uygulanmaz.
IV- Boşaltmanın hiç
veya süresinde yapılmaması
MADDE 1174-
(1) Gönderilen, eşyayı almaya hazır olduğunu
bildirip de boşaltma süresini ve kararlaştırılmış
ise sürastarya süresi içinde eşyanın tamamını teslim
almamışsa, taşıyan, gönderilene haber verdikten
sonra, Türk Borçlar Kanununun 107 ilâ 109 uncu
maddelerinde öngörülen hakları kullanabilir.
(2) Gönderilen, eşyayı teslim almaktan kaçınır veya
1168 inci maddede yazılı bildirim üzerine eşyayı
teslim almaya hazır olup olmadığını bildirmez yahut
bulunamazsa taşıyan, birinci fıkrada gösterilen
tarzda hareket etmek ve aynı zamanda durumu taşıtana
bildirmek zorundadır.
(3) Önceki fıkralarda düzenlenen hâllerde,
gönderilenin gecikmesi veya tevdi işlemi yüzünden
boşaltma süresi geçmiş ise, taşıyan, sürastarya
parası isteyebilir. Sürastarya süresi dolduktan
sonraki gecikmeler nedeniyle taşıyan, uğradığı bütün
zararın tazminini isteyebilir.
V- Kısmi çarter
sözleşmelerinde
MADDE 1175-
(1) Geminin kısımları veya belli yerleri için
birden çok taşıtan ile bağımsız yolculuk çarteri
sözleşmeleri yapılmışsa, 1168 ilâ 1174 üncü maddeler
her sözleşme için ayrı ayrı uygulanır.
VI- Kırkambar
sözleşmesi
1. Boşaltma işleri
MADDE 1176-
(1) Kırkambar sözleşmesinde gönderilen,
taşıyanın veya yetkili bir temsilcisinin bildirimi
üzerine gecikmeden eşyayı teslim almakla yükümlüdür.
Gönderilen tanınmıyorsa bildirim, yerel teamül üzere
ilan yoluyla yapılır.
(2) 1174 üncü madde hükmü kırkambar sözleşmelerine
de uygulanır. Bu maddeye göre taşıtana yapılması
gereken bildirim yerel âdete göre ilan yoluyla olur.
2. Taşıtanın üçüncü
şahıslarla yaptığı kırkambar sözleşmeleri
MADDE 1177-
(1) Geminin tamamı veya bir kısmı yahut belli
bir yeri taşıtana tahsis edilmiş olup da taşıtan
üçüncü şahıslarla kırkambar sözleşmeleri yapmış
bulunursa, yolculuk çarteri sözleşmesini yapmış olan
taşıyanın hak ve yükümlülükleri 1168 ilâ 1174 üncü
madde hükümlerine tabi olmakta devam eder.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşıyanın Sorumluluğu
ve Hakları
A) Taşıyanın
sorumluluğu
I- Genel olarak
MADDE 1178-
(1) Taşıyan, navlun sözleşmesinin ifasında,
özellikle eşyanın yükletilmesi, istifi, elden
geçirilmesi, taşınması, korunması, gözetimi ve
boşaltılmasında tedbirli bir taşıyandan beklenen
dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür.
(2) Taşıyan, eşyanın zıyaı veya hasarından yahut geç
tesliminden doğan zararlardan, zıya, hasar veya
teslimde gecikmenin, eşyanın taşıyanın hâkimiyetinde
bulunduğu sırada meydana gelmiş olması şartıyla
sorumludur.
(3) Eşya, yükleten veya onun adına veya hesabına
hareket eden bir kişiden yahut yükleme limanında
uygulanan kanun ve düzenlemeler uyarınca eşyanın
taşınmak üzere kendilerine teslimi zorunlu
makamlardan ya da üçüncü kişilerden taşıyanca teslim
alındığı andan;
a)
Taşıyan tarafından gönderilene teslim edildiği ana
veya
b)
Gönderilenin eşyayı teslim almaktan kaçındığı
hâllerde sözleşme veya kanun hükümlerine yahut
boşaltma limanında uygulanan ticari teamüle uygun
olarak gönderilenin emrine hazır tutulduğu ana ya da
c)
Boşaltma limanında geçerli kanun ve düzenlemeler
uyarınca eşyanın kendilerine teslimi zorunlu
makamlara veya üçüncü kişilere teslim edildiği ana,
kadar taşıyanın hâkimiyetinde sayılır.
(4) Eşya, navlun sözleşmesinde belirlenen boşaltma
limanında açıkça kararlaştırılmış olan süre veya
açıkça kararlaştırılmış bir süre yoksa, olayın
özelliklerine göre tedbirli bir taşıyandan eşyanın
tesliminin makul olarak istenebileceği süre içinde
teslim edilmediği takdirde teslimde gecikme olduğu
varsayılır.
(5) Eşyanın zayi olmasına dayanarak tazminat
isteminde bulunabilecek kişi, dördüncü fıkra
uyarınca teslim süresinin dolmasından itibaren
aralıksız altmış gün içinde teslim olunmayan eşyayı
zayi olmuş sayabilir.
II- Sorumluluktan
kurtulma hâlleri
1. Taşıyana
yüklenemeyecek sebep
MADDE 1179-
(1) Taşıyanın veya adamlarının kastından veya
ihmalinden doğmayan sebeplerden ileri gelen zarardan
taşıyan sorumlu değildir. Taşıyanın veya adamlarının
kastının veya ihmalinin bu zarara sebebiyet
vermediğini ispat yükü, taşıyana aittir.
(2) “Taşıyanın adamları” terimi, taşımada kullanılan
geminin adamlarını, taşıyanın taşıma işletmesinde
çalışan veya kendisini temsile yetkili kıldığı
kişileri ve taşıma işletmesinde çalışmasa bile
navlun sözleşmesinin ifasında kullandığı diğer
kişileri kapsar. Fiilî taşıyana ilişkin hükümler
saklıdır.
2. Teknik kusur ve
yangın
MADDE 1180-
(1) Zarar, geminin sevkine veya başkaca teknik
yönetimine ilişkin bir hareketin veya yangının
sonucu olduğu takdirde, taşıyan yalnız kendi
kusurundan sorumludur. Daha çok yükün menfaati
gereği olarak alınan önlemler, geminin teknik
yönetimine dâhil sayılmaz.
(2) Tereddüt hâlinde zararın, teknik yönetimin
sonucu olmadığı kabul edilir.
3. Denizde kurtarma
MADDE 1181-
(1) Taşıyan, müşterek avarya hâli hariç, denizde
can ve eşya kurtarmadan veya kurtarma teşebbüsünden
ileri gelen zararlardan sorumlu değildir. Teşebbüs,
sadece eşya kurtarmaya yönelikse, aynı zamanda makul
bir hareket tarzı oluşturması gerekir.
III- Taşıyanın
kusursuzluk ve uygun illiyet bağı karinelerinden
yararlandığı hâller
MADDE 1182-
(1) Zararın aşağıdaki sebeplerden ileri gelmesi
hâlinde taşıyan ve adamları, kusursuz sayılır:
a)
Denizin veya geminin işletilmesine elverişli diğer
suların tehlike ve kazaları.
b)
Harp olayları, karışıklık ve ayaklanmalar, kamu
düşmanlarının hareketleri, yetkili makamların
emirleri veya karantina sınırlamaları.
c)
Mahkemelerin el koyma kararları.
d)
Grev, lokavt veya diğer çalışma engelleri.
e)
Yükleten, taşıtan ve eşyanın maliki ile bunların
temsilcilerinin ve adamlarının fiil veya ihmalleri.
f)
Hacim veya tartı itibarıyla kendiliğinden eksilme
veya eşyanın gizli ayıpları ya da eşyanın kendisine
özgü doğal cins ve niteliği.
g)
Ambalajın yetersizliği.
h)
İşaretlerin yetersizliği.
(2) Birinci fıkradaki sebeplerin ortaya çıkmasına
taşıyanın sorumlu olduğu bir olayın yol açtığı
ispatlanırsa, taşıyan sorumluluktan kurtulamaz.
(3) Zararın, durumun gereklerine göre birinci
fıkrada yazılı sebeplerin birinden ileri gelmesi
muhtemel ise, bu sebepten ortaya çıktığı varsayılır;
ancak, aksi ispatlanabilir.
IV- Sebeplerin
birleşmesi
MADDE 1183-
(1) Taşıyanın veya adamlarının kusurunun diğer
bir sebeple birlikte zıya, hasar veya teslimdeki
gecikmeye yol açması hâlinde, taşıyan, zıya, hasar
veya teslimdeki gecikmenin sadece belirtilen kusura
bağlanabilen kısmından sorumludur. Böyle bir kısmi
sorumluluk için bu hâllerin söz konusu kusura
bağlanamayacak kısmının taşıyanca ispatı gerekir.
V- İnceleme ve bildirim
1. İnceleme
MADDE 1184-
(1) Gönderilen; eşyayı teslim almadan, taşıyan,
kaptan veya gönderilen, eşyanın hâl ve durumunu,
ölçü, sayı veya tartısını tespit ettirmek amacıyla
onları mahkemeye veya yetkili diğer makamlara ya da
bu husus için yetkili uzmanlara inceletebilir.
Mümkün oldukça diğer taraf da incelemede hazır
bulundurulur.
(2) İnceleme giderleri, başvuruda bulunana aittir.
İnceleme için, gönderilen başvuruda bulunup da
sonuçta taşıyanın tazminat vermesi gereken bir zıya
veya hasar belirlenirse inceleme giderleri taşıyana
ait olur.
2. Bildirim
MADDE 1185-
(1) Zıya veya hasarın en geç eşyanın gönderilene
teslimi sırasında taşıyana yazılı olarak
bildirilmesi şarttır. Zıya veya hasar haricen belli
değilse, bildirimin eşyanın gönderilene teslimi
tarihinden itibaren aralıksız olarak hesaplanacak üç
gün içinde gönderilmesi yeterlidir. İhbarnamede zıya
veya hasarın neden ibaret olduğunun genel olarak
belirtilmesi gereklidir.
(2) Eşyanın incelenmesi tarafların katılımıyla
mahkeme veya yetkili makam ya da bu husus için
resmen atanmış uzmanlar tarafından yapılmışsa
bildirime gerek yoktur.
(3) Gerçek veya muhtemel bir zıya veya
hasarın söz konusu olması hâlinde taşıyan ve
gönderilen, eşyanın incelenmesi ve koli sayısının
belirlenmesi için birbirlerine uygun olan her türlü
kolaylığı göstermekle yükümlüdürler.
(4) Eşyanın zıya veya hasarı ne bildirilmiş ne de
tespit ettirilmiş olursa, taşıyanın eşyayı denizde
taşıma senedinde yazılı olduğu gibi teslim ettiği
ve eğer eşyada bir zıya veya hasarın meydana geldiği
belirlenirse, bu zararın taşıyanın sorumlu olmadığı
bir sebepten ileri geldiği kabul olunur. Şu kadar
ki, bu karinelerin aksi ispat olunabilir.
(5) Eşyanın teslimindeki gecikmenin, gönderilen
tarafından, onun kendisine teslimi tarihinden
itibaren aralıksız olarak hesaplanacak altmış gün
içinde taşıyana yazılı olarak bildirilmesi şarttır.
Süresinde bildirim yapılmayan gecikme zararları için
tazminat ödenmez.
(6) Eşya, fiilî taşıyan tarafından teslim
edilmişse, bu madde uyarınca kendisine yapılan her
bildirim taşıyana yapılmış gibi ve taşıyana yapılan
her bildirim de fiilî taşıyana yapılmış gibi hüküm
ifade eder. Kaptan ve sorumlu gemi zabiti dâhil
olmak üzere, taşıyan veya fiilî taşıyan ad ve
hesabına hareket eden bir kişiye yapılan bildirim,
taşıyana veya fiilî taşıyana yapılmış sayılır.
VI- Sorumluluğu
sınırlandırma hakkı
1. Sorumluluk sınırları
MADDE 1186-
(1) Eşyanın uğradığı veya eşyaya ilişkin her
türlü zıya veya hasar nedeniyle taşıyan, her hâlde,
hangi sınır daha yüksek ise o sınırın uygulanması
kaydıyla, koli veya ünite başına 666,67 Özel Çekme
Hakkına veya zıyaa ya da hasara uğrayan eşyanın
gayri safî ağırlığının her bir kilogramı için iki
Özel Çekme Hakkını karşılayan tutarı aşan zarar için
sorumlu olmaz; meğerki, eşyanın cinsi ve değeri,
yüklemeden önce yükleten tarafından bildirilmiş ve
denizde taşıma senedine yazılmış olsun. Özel Çekme
Hakkı, fiilî ödeme günündeki veya taraflarca
kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine
göre Türk Lirasına çevrilir.
(2) Taşıyanın ödemesi gereken tazminatın toplamı,
eşyanın navlun sözleşmesine uygun olarak gemiden
boşaltıldığı veya boşaltılması gereken yerdeki ve
tarihteki değerine göre hesaplanır. Eşyanın değeri,
borsa fiyatına veya böyle bir fiyat yoksa, cari
piyasa fiyatına veya her ikisinin de yokluğu hâlinde
aynı nitelikte ve kalitede eşyanın olağan değerine
göre belirlenir.
(3) Eşya topluca bir konteyner, palet veya benzeri
bir taşıma gerecine konmuş ise, denizde taşıma
senedine söz konusu taşıma gerecinin içeriği olarak
yazılmış her koli veya ünite, ayrı bir koli veya
ünite sayılır. Aksi hâlde, böyle bir taşıma gereci,
tek bir koli veya ünite sayılır. Bizzat taşıma
gereci zıyaa veya hasara uğrarsa, taşıyana ait veya
onun tarafından sağlanmış olmadıkça, taşıma gereci
ayrı bir koli sayılır.
(4) Yükletenin birinci fıkra uyarınca yaptığı
bildirim denizde taşıma senedine yazılmışsa, bu
kayıtlar karine oluşturur, ancak, bu karine taşıyan
bakımından bağlayıcı değildir; 1239 uncu maddenin
üçüncü fıkrası, söz konusu kayıtlar hakkında
uygulanmaz.
(5) Yükleten, eşyanın cinsini veya değerini kasten
gerçeğe aykırı bildirmişse, taşıyan, her hâlde,
eşyanın uğradığı veya eşyaya ilişkin zıya veya hasar
nedeniyle sorumlu olmaz.
(6) Taşıyanın, taşıma süresinin aşılmasından doğan
sorumluluğu, geciken eşya için ödenecek navlunun iki
buçuk katı ile sınırlıdır; şu kadar ki, bu tutar,
navlun sözleşmesine göre ödenecek toplam navlun
miktarından fazla olamaz.
(7) Taşıyanın, birinci ve altıncı fıkraların
birlikte uygulanması hâlinde toplam sorumluluğu,
eşyanın tam zıyaından sorumluluğu hâlinde birinci
fıkra gereğince tazminle yükümlü olacağı tutarı
geçemez.
(8) Taraflar, birinci ve altıncı fıkralarda
öngörülen sınırlardan daha yüksek tutarlar
kararlaştırabilirler; şu kadar ki, birinci fıkra
bakımından tarafların kararlaştırdığı sınır, o
fıkrada öngörülen sınırlardan hangisi yüksek ise, o
sınırdan daha düşük olamaz.
2. Sorumluluğu
sınırlandırma hakkının kaybı
MADDE 1187-
(1) Zarara veya teslimdeki gecikmeye, kasten
veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın
veya gecikmenin meydana gelmesi ihtimalinin
bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin
sebebiyet verdiği ispat edildiği takdirde taşıyan,
1186 ncı maddede öngörülen sorumluluk sınırlarından
yararlanamaz.
(2) Zarara veya teslimdeki gecikmeye, kasten veya
pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın veya
gecikmenin meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle
işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet
verdiği ispat edilen taşıyanın adamları da 1190 ıncı
maddenin ikinci fıkrası hükmüne dayanarak 1186 ncı
maddede öngörülen sorumluluk sınırlarından
yararlanamazlar.
VII- Tazminat istemi
için süre
1. Hak düşürücü süre
MADDE 1188-
(1) Eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç
tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat
istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna
başvurulmadığı takdirde düşer.
(2) Bu süre taşıyanın eşyayı veya bir kısmını teslim
ettiği veya eşya hiç teslim edilmemişse, onun teslim
edilmesinin gerektiği tarihten itibaren işlemeye
başlar.
(3) Sorumlu tutulan kişinin rücu davası, birinci
fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona
ermesinden sonra da açılabilir. Ancak, rücu davası
açma hakkı, bu hakka sahip olan kişinin, istenen
tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan
tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği
tarihten itibaren doksan gün içinde kullanılmadıkça
düşer.
(4) Bu süre, tarafların dava sebebinin doğmasından
sonra yapacakları bir anlaşma ile uzatılabilir.
2. Hak düşürücü süre
itirazından yararlanma hakkının kaybedilmesi
MADDE 1189-
(1) Tazminat isteminin muhatabı, zarar
göreni dava açma süresini kaçırması sonucunu
doğuracak şekilde oyalarsa, hak düşürücü sürenin
geçmiş olduğu itirazından yararlanamaz.
(2) Bu takdirde, dava açma süresi, zarar görenin, bu
durumu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
VIII- Sözleşme dışı
istemler
MADDE 1190-
(1) Taşıyanın sorumluluktan kurtulması hâlleri
ile sorumluluk sınırlandırılmasına ilişkin hükümler,
navlun sözleşmesine konu olan eşyanın zıya, hasar
veya geç teslimi yüzünden, taşıyan aleyhine, haksız
fiile veya diğer bir sebebe dayanılarak açılacak
bütün davalarda uygulanır.
(2) Böyle bir dava, taşıyanın adamlarından biri
aleyhine açılırsa, görevi veya yetkisi sınırları
içinde hareket ettiğini ispat etmek kaydıyla, o da,
taşıyanın sorumluluktan kurtulması hâlleri ile
sorumluluğu sınırlandırma hakkından yararlanabilir.
(3) Taşıyan ile onun adamlarından istenebilecek olan
tazminat miktarlarının toplamı, 1187 nci madde hükmü
saklı kalmak kaydıyla, 1186 ncı maddede öngörülen
sorumluluk sınırını aşamaz.
IX- Fiilî taşıyanın
sorumluluğu
1. Genel olarak
MADDE 1191-
(1) Taşımanın gerçekleştirilmesi, kısmen veya
tamamen bir fiilî taşıyana bırakıldığı takdirde,
taşıyan, navlun sözleşmesine göre böyle bir bırakma
hakkına sahip olup olmadığı dikkate alınmaksızın,
taşımanın tamamından sorumlu kalmaya devam eder.
Taşıyan, fiilî taşıyanın ve onun taşıma borcunun
ifasında kullandığı ve görevi ve yetkisi sınırı
içinde hareket eden adamlarının fiil ve
ihmallerinden de bu Kanun hükümlerine göre
sorumludur.
(2) Bu Kanunun taşıyanın sorumluluğuna ilişkin olan
tüm hükümleri, fiilî taşıyanın bizzat
gerçekleştirdiği taşımadan sorumluluğu hakkında da
geçerlidir. Fiilî taşıyanın adamlarının aleyhine
dava açılması hâlinde 1187 nci maddenin ikinci
fıkrası ile 1190 ıncı maddenin ikinci ve üçüncü
fıkraları uygulanır.
(3) Taşıyanın kanunen kendisine yüklenmeyen bir borç
veya yükümlülüğü üstlenmesi veya tanınan bir haktan
vazgeçmesi sonucunu doğuran özel anlaşmalar, açık ve
yazılı onayı olmadıkça, fiilî taşıyan hakkında hüküm
ifade etmez; fakat, bu hususta yapılmış olan özel
bir anlaşma fiilî taşıyanın onayı olmasa da taşıyanı
bağlamaya devam eder.
(4) Taşıyanın ve fiilî taşıyanın, aynı zarardan
sorumlu oldukları takdirde ve ölçüde sorumlulukları
müteselsildir.
(5) Taşıyan, fiilî taşıyan ve bunların adamları
tarafından ödenecek tazminatın toplamı, bu Kanunda
öngörülen sorumluluk sınırlarını aşamaz.
(6) Bu madde hükümleri, taşıyan ile fiilî taşıyan
arasındaki rücu ilişkisini etkilemez.
2. Sorumsuzluk şartı
MADDE 1192-
(1) 1191 inci maddenin birinci fıkrası hükmüne
halel gelmemek kaydıyla, bir navlun sözleşmesinde,
sözleşmenin konusunu oluşturan bir taşımanın belirli
bir kısmının taşıyandan başka bir kişi tarafından
gerçekleştirileceğinin öngörülmüş olması durumunda,
sözleşmeye, taşımanın ilgili bölümünde taşınan eşya
fiilî taşıyanın hâkimiyetinde iken meydana gelecek
zıya, hasar veya teslimdeki gecikmeden taşıyanın
sorumlu olmayacağına ilişkin şart konabilir; şu
kadar ki, sorumluluğu sınırlayan veya ortadan
kaldıran bu tür anlaşmalar, yetkili Türk
mahkemesinde fiilî taşıyan aleyhine dava açılamadığı
hâllerde geçersizdir. Zıyaın, hasarın ve teslimdeki
gecikmenin eşya fiilî taşıyanın hâkimiyetinde iken
meydana geldiğini ispat yükü, taşıyana aittir.
(2) Sorumluluğu sınırlayan veya ortadan kaldıran bir
şartın geçerliği, fiilî taşıyanın adı, unvanı ve
işyeri adresinin navlun sözleşmesinden anlaşılmasına
bağlıdır. Navlun sözleşmesinin yapılması sırasında
taşımayı gerçekleştirecek fiilî taşıyan
belirlenmemişse, taşıyan, belirlendiği anda ve
en geç eşyanın fiilî taşıyana teslimini takiben
derhâl gönderilene fiilî taşıyanın adını, unvanını
ve işyeri adresini bildirir. Bu bildirim yapılmadığı
takdirde, taşıyanın sorumluluğu devam eder.
(3) Fiilî taşıyan, eşyanın hâkimi olduğu sırada
ortaya çıkan zıyadan, hasardan veya teslimdeki
gecikmeden 1191 inci maddenin ikinci fıkrası
uyarınca sorumludur.
B) Taşıyanın hakları
I- Navlun ödenmesini
istem hakkı
1. Miktarı
a) ölçü, tartı veya
sayı üzerine navlun
MADDE 1193-
(1) Navlun, eşyanın ölçüsü, tartısı veya sayısı
üzerine kararlaştırılmışsa, tereddüt hâlinde, navlun
miktarı gönderilene teslim edilen eşyanın ölçü,
tartı veya sayısına göre belirlenir.
b) Zaman üzerine navlun
MADDE 1194-
(1) Zaman üzerine kararlaştırılmış olan navlun,
yüklemenin belli bir günde başlayacağı öngörülmüşse
o günden, değilse 1152 nci madde uyarınca hazırlık
bildiriminde bulunulduğu günü izleyen günden
itibaren işlemeye başlar. Safra ile yolculukta ise,
yolculuğa hazır olunduğunun haber verildiği günü
izleyen günden ve bu haber yolculuğun başlamasından
bir gün öncesine kadar verilmemişse, geminin yola
çıktığı günden itibaren işlemeye başlar.
(2) Sürastarya öngörülmüşse, sürastarya süresince
zaman üzerine kararlaştırılmış navlun işlemez.
(3) Zaman üzerine kararlaştırılmış navlun,
boşaltmanın tamamlandığı günden sonra işlemez.
(4) Taşıyanın kusuru olmaksızın yolculuk gecikir
veya kesilirse, zaman üzerine kararlaştırılmış
navlun, 1221 inci maddenin birinci fıkrası ve 1222
nci maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak
üzere, araya giren günler için de ödenir.
c) Navlun
kararlaştırılmamışsa
MADDE 1195-
(1) Taşınmak üzere teslim alınan eşya için
navlun miktarı kararlaştırılmamışsa, yükleme zamanı
ve yerinde mutat olan navlun ödenir.
(2) Taşınmak üzere teslim alınan eşya
kararlaştırılmış olandan fazla ise, fazlası için de
sözleşmede belirlenen miktarın oranlanmasına göre
navlun ödenir.
d) Navlun dışında kalan
prim ve giderler
MADDE 1196-
(1) Taşıyan, navlun dışında, pey akçesi, prim,
bahşiş ve benzeri bir ad altında başkaca bir istemde
bulunamaz.
(2) Aksine sözleşme yoksa, gemiciliğin olağan ve
olağanüstü giderleri, özellikle kılavuz, liman,
fener, römorkaj, karantina, buz kırdırma ve bunlara
benzer hizmetlere ilişkin resim ile ücretleri ödemek
ve bu giderleri doğuran sebeplere ilişkin önlemleri
almak, navlun sözleşmesi hükümlerine göre yükümlü
olmasa bile, yalnız taşıyana düşer.
(3) Müşterek avarya hâlleriyle eşyanın korunması,
emniyet altına alınması ve kurtarılması için yapılan
giderler hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
2. Navlunun
muacceliyeti
MADDE 1197-
(1) Navlun, eşyanın tesliminin istendiği anda ve
her hâlde boşaltma süresinin sonunda muaccel olur.
3. Eşyanın navlun
yerine bırakılması
MADDE 1198-
(1) Taşıyan, bozulmuş veya hasarlanmış olup
olmadığına bakılmaksızın eşyayı navlun yerine kabul
etmek zorunda tutulamaz.
4. Zıyaa uğrayan
eşyanın durumu
MADDE 1199-
(1) Boşaltma süresinin sonuna kadar bir kaza
sonucunda zıyaa uğrayan eşya için navlun ödenmez ve
peşin ödenmiş ise geri alınır. Navlun götürü
kararlaştırılmış ise eşyanın bir kısmının zıyaı,
navlunun o oranda indirilmesini istemeye hak verir.
(2) Niteliği itibarıyla, özellikle içinden bozulma,
kendiliğinden eksilme ve olağan akma ve sızma
yüzünden zıyaa uğrayan eşya ile yolda ölen hayvanlar
için, teslim edilmiş olup olmadıklarına
bakılmaksızın navlun ödenir.
(3) Müşterek avarya dolayısıyla feda edilmiş olan
eşyaya düşen navlun için ödenecek garame payları
hakkında müşterek avarya hükümleri uygulanır.
5. Navlun borçlusu
MADDE 1200-
(1) Navlunun borçlusu taşıtandır.
II- Hapis hakkı
1. Genel olarak
MADDE 1201-
(1) Taşıyan, navlun sözleşmesinden doğan bütün
alacakları için Türk Medenî Kanununun 950 ilâ 953
üncü maddeleri uyarınca eşya üzerinde hapis hakkına
sahiptir. Hapis hakkı, eşya, taşıyanın zilyetliğinde
bulunduğu sürece devam eder; teslimden sonra dahi,
otuz gün içinde mahkemeye müracaat edilmek ve eşya
henüz gönderilenin zilyetliğinde bulunmak şartıyla,
hapis hakkından doğan yetkilerin kullanılması
mümkündür.
(2) Hapis hakkı, sadece, üzerinde hapis hakkı
kullanılan eşyanın taşındığı yolculuktan doğan
alacakları teminat altına alır.
(3) Hapis hakkı ancak alacağı teminata alacak
miktardaki eşya üzerinde kullanılabilir; ancak,
müşterek avarya ve kurtarma alacakları için taşıyan,
eşyanın tümü üzerinde hapis hakkı kullanabilir.
2. Çekişmeli tutarın
yatırılması ve teminat
MADDE 1202-
(1) Taşıyanın alacakları hakkında uyuşmazlık
çıkarsa, çekişmeli tutar, mahkemece belirlenecek
yere yatırılır yatırılmaz, taşıyan, eşyayı teslim
etmek zorundadır.
(2) Taşıyan, eşyanın tesliminden sonra, yeterli
teminat göstererek yatırılmış olan tutarı
çekebilir.
III- Üçüncü kişi
gönderilenin durumu
1. Ödeme yükümlülüğünün
doğması
MADDE 1203-
(1) Eşya, taşıtandan başka bir kişiye teslim
edilecekse, bu kişi, navlun sözleşmesi veya
konişmento ya da diğer bir denizde taşıma senedi
uyarınca eşyanın teslimini istediğinde, bu istemin
dayandığı sözleşmenin veya konişmentonun yahut diğer
bir denizde taşıma senedinin hükümlerine göre
ödemeye yetkili kılındığı bütün alacakları ödemekle,
kendi hesabına gümrük resmi ödenmiş ve başka
giderler yapılmış ise bunları da vermekle ve üstüne
düşen diğer bütün borçları yerine getirmekle yükümlü
olur.
2. Gönderilene karşı
hapis hakkının kullanılması
MADDE 1204-
(1) Gönderilen, eşyanın teslimini istediği andan
itibaren, sadece 1203 üncü maddede öngörülen
alacaklar için hapis hakkının kullanılmasına
katlanmak zorundadır; diğer alacaklar için hapis
hakkı kullanılamaz.
(2) Bu takdirde, 1398 ilâ 1400 üncü maddelere göre
yürütülecek takiplerde, borçluya yapılması gereken
bildirim ve tebliğler gönderilene yapılır.
Gönderilen bulunmaz veya eşyayı teslim almaktan
kaçınırsa, bildirim ve tebliğlerin taşıtana
yapılması gerekir.
(3) Eşya yalnız bir navlun sözleşmesine dayanılarak
taşınmış olup da birden çok konişmentoya veya diğer
bir denizde taşıma senedine dayanılarak çeşitli
gönderilenlere teslim edilecekse, hapis hakkı, her
konişmentoya veya diğer bir denizde taşıma senedine
isabet eden alacaklar için ayrı ayrı kullanılır.
3. Rücu hakkı
a) Eşyanın teslimi
hâlinde
MADDE 1205-
(1) Eşyayı gönderilene teslim etmiş olan
taşıyan, 1203 üncü maddeye göre gönderilenden
istenebilecek olan alacakların ödenmesini taşıtandan
isteyemez. Ancak, taşıtanın, taşıyanın zararına
olarak sebepsiz zenginleştiği oranda, taşıyan
taşıtana rücu edebilir.
b) Hapis hakkının
paraya çevrilmesi hâlinde
MADDE 1206-
(1) Taşıyan, üzerinde hapis hakkı
kullandığı eşyanın paraya çevrilmesini istemiş,
fakat satış sonucunda alacağını tamamen alamamışsa,
kendisiyle taşıtan arasında yapılan navlun
sözleşmesinden doğan alacaklarını elde edemediği
oranda, taşıtandan isteyebilir.
c) Gönderilenin eşyayı
teslim almaması hâlinde
MADDE 1207-
(1) Gönderilen, eşyanın teslimini isteme hakkını
kullanmazsa, taşıtan, navlun sözleşmesi gereğince
navlunu ve diğer alacakları taşıyana ödemekle
yükümlüdür.
(2) Eşyanın taşıtan tarafından teslim alınmasında
boşaltmayla ilgili hükümler, gönderilen yerine
taşıtan geçmek suretiyle uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Taşıtanın ve Yükletenin
Sorumluluğu
A) Kusur sorumluluğu
MADDE 1208-
(1) Taşıtan ve yükleten, kendilerinin veya
adamlarının kusurundan kaynaklanmış olmadıkça,
taşıyanın veya fiilî taşıyanın, geminin zıyaı
veya hasarı dolayısıyla ya da diğer bir sebeple
uğradığı zarardan sorumlu değildir.
(2) Özel hükümler saklıdır.
BEŞİNCİ AYIRIM
Yolculuğun Başlamasına
veya Devamına Engel Olan Sebepler Yüzünden
Sözleşmenin Sona Ermesi
A) Sözleşmenin hükümden
düşmesi
I- Geminin zayi olması
sebebiyle
1. Yolculuk başlamadan
önce
MADDE 1209-
(1) Gemi, yolculuk başlamadan önce umulmayan bir
hâl yüzünden zayi olduğu takdirde, iki taraftan biri
ötekine tazminat vermekle yükümlü olmaksızın navlun
sözleşmesi hükümden düşer. Bu hâlde sadece geminin
zayi olduğu ana kadar doğmuş bulunan borçların ifası
gerekir.
2. Yolculuk başladıktan
sonra
a) Mesafe navlunu
MADDE 1210-
(1) Gemi, yolculuk başladıktan sonra umulmayan
bir hâl yüzünden zayi olduğu takdirde; taşıyana o
ana kadar doğmuş bulunan alacakları dışında, zayi
olan gemiden kurtarılan ve emniyet altına alınan
eşya başka bir limana getirilmiş olsa bile mesafe
navlunu da ödenmesi gerekir.
(2) Mesafe navlunu kurtarılan eşyanın miktarına,
geminin zayi olduğu ana kadar alınan mesafeye,
yolculuğun giderlerine, süresine, katlanılan
rizikolarına ve zorluk derecesine göre
hakkaniyete uygun bir şekilde hesap edilir.
(3) Mesafe navlunu, kurtarılan eşyanın emniyet
altına alındığı yer ve tarihteki değerini aşamaz.
b) Kaptanın
yükümlülükleri
MADDE 1211-
(1) Navlun sözleşmesinin geminin umulmayan bir
hâl yüzünden zıyaı sebebiyle hükümden düşmesi,
kaptanın yükle ilgili olanların yokluğunda 1112 nci
madde gereğince, onların menfaatini korumak
hususundaki yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Kaptan,
acil hâllerde önceden danışmasına bile gerek
olmaksızın, durumun gereğine göre eşyayı ilgililerin
hesabına başka bir gemi ile varma limanına taşıtmak
veya eşyanın güvenli bir yerde depo edilmesini
veya uygun fiyatla satılmasını sağlamak
zorundadır. Kaptan, bu yükümlülüklerinin ifası ve
eşyanın bakımı için gereken giderleri karşılamak
üzere eşyayı rehnetmeye veya bir kısmını satmaya da
yetkilidir.
(2) Kaptan, taşıyanın mesafe navlunu ile geminin
zayi olduğu ana kadar doğmuş bulunan alacakları ve
eşyayı takyit eden müşterek avarya garame payları
ile kurtarma alacakları ödenmedikçe veya bunlar
karşılığında yeterli teminat gösterilmedikçe, eşyayı
elden çıkarmaya veya taşıtmak üzere başka bir gemiye
teslime zorunlu değildir.
(3) Kaptanın birinci fıkra hükmüne göre kendisine
düşen yükümlülükleri yerine getirmesinden doğacak
zararlardan, taşıyan dışında donatan da sorumludur.
3. Başka gemiye yükleme
ve aktarma
MADDE 1212-
(1) Taşıyan, eşyayı, sözleşmede ismen
kararlaştırılmış olan dışında başka bir gemiye
yüklemeye veya aktarmaya yetkili ise, bu geminin
zıyaı hâlinde taşımayı diğer uygun bir gemi ile
yapabilir veya tamamlatabilir. Taşıyan, seçimini
gecikmeksizin taşıtana bildirmekle yükümlüdür.
4. Geminin denize
elverişsiz hâle gelmesi
MADDE 1213-
(1) Denize elverişsiz hâle gelmiş gemi,
mahkemenin tespit kararıyla zayi olmuş sayılır.
II- Eşyanın zayi olması
sebebiyle
1. Yolculuk başlamadan
önce
a) Eşya sözleşmede
ferden belirlenmişse
MADDE 1214-
(1) Sözleşmede ferden belirlenen eşyanın
tamamının umulmayan bir hâl yüzünden zayi olması
hâlinde, taraflar arasındaki sözleşme iki taraftan
biri ötekine tazminat vermekle yükümlü olmaksızın
hükümden düşer. Ancak, o ana kadar doğmuş
alacakların ifası gerekir.
(2) Eşyanın bir kısmının zayi olması hâlinde ise,
taşıtan kararlaştırılan navlunun yarısını ödeyerek
sözleşmeyi feshetmeye veya taşıyanın durumunu
güçleştirmemek şartıyla başka eşya yüklemeye
yetkilidir. Taşıtan bu seçimlik haklarını, gemi
limandan ayrılana kadar kullanmadığı takdirde, tam
navlunu ödemeye zorunludur.
(3) Zayi olanlar yerine başka eşyayı yüklemeyi
tercih eden taşıtan, bu yüklemeyi giderlerine de
katlanarak mümkün olan en kısa zamanda bitirmeye ve
sebep olduğu zararları tazmine zorunludur.
b) Eşya, sözleşmede tür
veya cinsi ile belirlenmişse
MADDE 1215-
(1) Sözleşmede ferden belirlenmemiş bulunan
eşyanın yüklenmek üzere tesliminden önce tamamı zayi
olsa bile, taraflar arasındaki sözleşme sona ermez.
(2) Taşıtanın, kararlaştırılandan başka bir eşya
yüklemeye ilişkin 1144 üncü maddeden doğan hakkı
saklıdır.
(3) Sözleşmede sadece tür ve cinsi ile gösterilmiş
bulunan eşyanın yüklenmek üzere teslimi, onu ferden
belirlenmiş hâle getirir.
(4) Navlun sözleşmesinde tür ve cinsi ile
gösterilmiş bulunan eşya henüz bekleme süresi
dolmadan gemiye yüklendikten veya gemiye
yüklenmek üzere yükleme yerinde kaptan
tarafından teslim alındıktan sonra tamamen zayi
olursa taşıtan, zayi olanlar yerine başka eşya
teslimine hazır olduğunu gecikmeksizin bildirdiği ve
yine aynı süre içinde bu eşyanın teslimine başladığı
takdirde, sözleşme hükümden düşmez. Taşıtan, bu
eşyanın yüklenmesini en kısa zamanda bitirmek
dışında bu yüklemenin fazla giderlerini üzerine
almaya ve bu yükleme yüzünden bekleme süresi uzarsa
taşıyanın bu yüzden uğradığı zararını tazmine
mecburdur.
2. Yolculuk başladıktan
sonra
a) Eşyanın tamamının
zayi olması
MADDE 1216-
(1) Yolculuk başladıktan sonra taşınan eşyanın
umulmayan bir hâl yüzünden tamamının zayi olması ile
iki taraftan biri diğerine tazminat vermeye zorunlu
olmaksızın, navlun sözleşmesi hükümden düşer.
Taşıyana sadece, sözleşmenin sona erdiği ana kadar
doğmuş bulunan diğer alacakları ödenir. 1199 uncu
maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları saklıdır.
b) Eşyanın bir kısmının
zayi olması
MADDE 1217-
(1) Yolculuk başladıktan sonra eşyanın
umulmayan bir hâl yüzünden bir kısmının zayi olması,
taraflar arasındaki sözleşmeyi hükümden düşürmez.
Eşyanın, zayi olan kısmı hiç taşınmamış veya
yolculuk devam ederken gemiden uzaklaştırılmış olsa
bile, taşıyana tam navlun ödenir; şu kadar ki, 1199
uncu maddenin ikinci ve üçüncü fıkrası hükümleri
saklıdır.
B) Sözleşmenin feshi
I- Taraflara fesih
hakkı veren hâl
MADDE 1218-
(1) Gemiye ambargo veya devlet hizmeti için el
konulması, varma yeri ülkesi ile ticaretin
yasaklanması, yükleme veya varma limanlarının abluka
altına alınması, sözleşme gereğince taşınacak olan
eşyanın tamamının yükleme limanından ihracının veya
varma limanına ithalinin yahut transit geçişinin
yasaklanması gibi bir kamu tasarrufu yüzünden
sözleşmenin ifasının engellenmiş olması her iki
tarafa herhangi bir tazminat vermekle yükümlü
olmaksızın sözleşmeyi feshedebilme hakkı verir.
(2) Henüz yolculuk başlamamışsa, fesih hakkının
kullanılabilmesi için sözleşmenin ifasını engelleyen
durumun mevcut ihtimallere göre kısa zamanda ortadan
kalkmayacağının anlaşılmış olması gerekir. Buna
karşılık, yolculuk başladıktan sonra sözleşmenin
ifası engellenmişse, fesih hakkının kullanılabilmesi
için bir ay boyunca engelin kalkmasının beklenmesi
gerekir. Bu süreler, kaptan engeli bir limanda
bulunduğu sırada öğrenirse, engeli haber aldığı
günden; aksi takdirde engelin kendisine bildirildiği
günden sonra gemi ile bir limana ulaştığı günden
itibaren hesap olunur.
(3) Taraflar, kısmi yolculuk çarteri sözleşmeleri
ile kırkambar sözleşmelerinde belli bir süre
beklemeye zorunlu olmaksızın fesih hakkını
kullanabilirler.
(4) Savaş çıktığı için geminin veya navlun
sözleşmesi gereğince gemi ile taşınacak eşyanın
tamamı yahut her ikisinin artık serbest sayılmaması
ve zapt veya müsaderesi tehlikesi mevcutsa, taraflar
belli bir süre beklemeye zorunlu olmaksızın fesih
hakkını kullanabilirler.
(5) Taşıtanın, engelin yolculuk başlamadan önce
ortaya çıktığı hâllerde, serbest sayılmayan eşya
yerine kararlaştırılandan başka eşya yüklemeye
ilişkin 1144 üncü maddeden doğan hakkı saklıdır.
II- Tarafların fesih
hakkına sahip olmadığı hâller
1. Eşyanın sadece bir
kısmına ilişkin engeller
MADDE 1219-
(1) Eşyanın sadece bir kısmına ilişkin engeller,
taraflara fesih hakkı vermez. Taşıtan, savaş,
ihracat veya ithalat yasağı gibi sebeplerle eşyanın
artık serbest sayılmayan kısmını her hâlde gemiden
alıp uzaklaştırmak zorundadır. Ancak, taşıtan henüz
yolculuk başlamamışsa, taşıyanın durumunu
ağırlaştırmamak şartıyla gemiye bunlar yerine başka
eşya yükleyebilir veya kararlaştırılan navlunun
yarısını ödeyerek sözleşmeyi feshedebilir. Eşyanın,
sözleşmenin ifasını engelleyen kısmı hiç taşınmamış
veya yolculuk devam ederken gemiden uzaklaştırılmış
olsa bile, taşıyana tam navlun ödenir.
(2) Kısmi yolculuk çarteri sözleşmeleri ile
kırkambar sözleşmelerinde fesih hakkı yoktur.
2. Kaptanın haklı bir
sebeple rotadan sapması
MADDE 1220-
(1) Kaptanın denizde can ve eşya kurtarmak veya
diğer bir haklı sebeple rotadan sapmış olması,
tarafların hak ve yükümlülüklerini etkilemez ve
taşıyan bu yüzden doğacak zararlardan sorumlu olmaz.
(2) Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesi hükmü
saklıdır.
3. Geminin yolculuk
sırasında tamirinin gerekmesi
MADDE 1221-
(1) Geminin yolculuk sırasında tamiri gerekirse,
navlunun tamamı ile taşıyanın o ana kadar doğmuş
bulunan diğer bütün alacaklarının ödenmesi veya
temin edilmesi şartıyla eşya gemiden alınabileceği
gibi tamirin bitmesi de beklenebilir. Navlunun zaman
üzerine kararlaştırıldığı hâllerde, tamirin devam
ettiği süre hesaba katılmaz.
(2) 1222 nci maddenin birinci fıkrasının ilk cümlesi
hükmü saklıdır.
(3) Kısmi yolculuk çarteri sözleşmeleri ile
kırkambar sözleşmelerinde eşya tamir sırasında
boşaltılmış olduğu takdirde, taşıtan tam navlunu ve
diğer alacakları ödemek şartıyla eşyayı geri
alabilir.
III- Diğer sebeplerin
etkisi
MADDE 1222-
(1) Yolculuğun, bu Kanunda öngörülenler dışında
bir tabiî olay veya umulmayan diğer bir hâl yüzünden
başlamadan veya başladıktan sonra gecikmesi,
tarafların hak ve yükümlülüklerini değiştirmez;
meğerki, bu gecikme yüzünden sözleşmenin belli amacı
kaybolmuş olsun. Bununla beraber, umulmayan hâlden
kaynaklanan ve mevcut şartlara göre uzunca bir zaman
süreceği anlaşılan gecikmelerde, taşıtan, gemiye
yüklenmiş olan eşyayı rizikosu ve gideri kendisine
ait olmak ve zamanında tekrar yüklemek şartıyla
yeterli ve uygun bir teminat göstererek
boşaltmaya yetkilidir. Taşıtan, yüklemenin yeniden
yapılmaması hâlinde navlunun tamamını ödemek ve
boşaltmanın sebep olduğu zararları tazmin etmek
zorundadır.
(2) Gecikmenin bir kamu tasarrufundan kaynaklandığı
hâllerde, zaman üzerine kararlaştırılan navlun
işlemez.
(3) Kısmi yolculuk çarteri sözleşmeleri ile
kırkambar sözleşmelerinde taşıtan geçici olarak
boşaltmak hakkını ancak diğer taşıtanlar muvafakat
ettikleri takdirde kullanabilir.
IV- Eşya üzerinde
tasarruf yetkisi olan kişinin fesih hakkı
MADDE 1223-
(1) Taşıtanın eşya üzerinde tasarruf
yetkisine sahip olmadığı hâllerde, ona ait fesih
hakkı eşya üzerinde tasarruf yetkisi olan kişi
tarafından kullanılır.
V- Fesih hakkının
kullanılması
1. Feshin bildirimi
MADDE 1224-
(1) Feshin bildirimi, faks mesajı,
elektronik mektup veya benzeri teknik araçlarla da
mümkün olmak üzere, yazılı olarak yapılır.
2. Hüküm ve sonuçları
a) Sözleşme yolculuk
başlamadan önce feshedilmişse
MADDE 1225-
(1) Navlun sözleşmesi yolculuk başlamadan önce
bu Ayırımda öngörülen sebeplerle feshedilirse,
taraflar birbirine tazminat ödemekle yükümlü olmayıp
sadece o ana kadar doğmuş bulunan borçlarını ifa
etmek zorundadır.
b) Sözleşme yolculuk
başladıktan sonra feshedilmişse
MADDE 1226-
(1) Navlun sözleşmesi yolculuk başladıktan sonra
bu Ayırımda öngörülen sebeplerle feshedilirse,
taşıyana o ana kadar doğmuş bulunan alacakları
dışında fesih hakkı kullanılana kadar yapılan
yolculuk için, eşya, yükleme limanına geri
getirilmiş olsa bile 1210 uncu maddenin ikinci
fıkrası uyarınca hesap edilecek mesafe navlunu da
ödenir.
(2) Taraflar arasında aksi kararlaştırılmadıkça,
eşya fesih hakkının kullanıldığı sırada geminin
bulunduğu veya en yakın olduğu limanda boşaltılır.
Kısmi yolculuk çarteri sözleşmeleri ile kırkambar
sözleşmelerinde boşaltma, yolculuğun gecikmesine
veya aktarmaya sebebiyet verecekse, navlun
sözleşmesinin feshi üzerine taşıtan, diğer
taşıtanların muvafakati olmadıkça, eşyanın varma
limanından önce boşaltılmasını isteyemez; şu kadar
ki, taşıtan, boşaltmadan doğan giderlerle zararı
tazmin etmekle yükümlüdür.
(3) Sözleşmenin yolculuk başladıktan sonra feshi
hâlinde de, kaptanın yükümlülükleri
hakkındaki 1211 inci madde hükmü uygulanır.
C) Birden çok
yolculuğun özellikleri
MADDE 1227-
(1) Geminin birden çok yolculuk için tutulduğu
hâllerde, 1209 ilâ 1226 ncı madde hükümleri ancak
sözleşmenin niteliği ve içeriği cevaz veriyorsa
uygulanır.
(2) Sözleşmeye göre yükleme limanına yolculuk yapmak
zorunda olan gemi yükleme limanına varmışsa, bu
yolculuk için taşıyana ayrıca 1210 uncu maddenin
ikinci fıkrasına göre hesap olunacak mesafe
tazminatı ödenir.
ALTINCI AYIRIM
Denizde Taşıma
Senetleri
A) Konişmento
I- Tanımı, türleri ve
düzenlenmesi
MADDE 1228-
(1) Konişmento, bir taşıma sözleşmesinin
yapıldığını ispatlayan, eşyanın taşıyan tarafından
teslim alındığını veya gemiye yüklendiğini gösteren
ve taşıyanın eşyayı, ancak onun ibrazı
karşılığında teslimle yükümlü olduğu senettir.
(2) Yükletenin izniyle, taşınmak üzere teslim alınan
fakat henüz gemiye yükletilmemiş olan eşya için
“tesellüm konişmentosu” düzenlenebilir. Eşya gemiye
alınır alınmaz taşıyan, onun teslim alındığı sırada
verilmiş olan geçici makbuz veya tesellüm
konişmentosunun geri verilmesi karşılığında
yükletenin istediği kadar nüshada “yükleme
konişmentosu” düzenlemekle yükümlüdür. Tesellüm
konişmentosuna eşyanın ne zaman ve hangi gemiye
yüklenmiş olduğuna dair şerh verildiği takdirde bu
konişmento “yükleme konişmentosu” hükmündedir.
Konişmento, kaptan veya taşıyanın yahut kaptanın bu
hususta yetkilendirdiği bir temsilcisi tarafından
taşıyan ad ve hesabına düzenlenebilir.
(3) Konişmento, nama, emre ve hamile yazılı olarak
düzenlenebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça yükletenin
istemi üzerine konişmento gönderilenin emrine veya
sadece emre olarak düzenlenir. Bu son hâlde “emre”
yükletenin emrine demektir. Konişmento gönderilen
sıfatıyla taşıyanın veya kaptanın namına da yazılı
olabilir.
(4) Konişmentonun bütün nüshaları aynı metni
içermeli ve her birinde kaç nüsha hâlinde
düzenlendiği gösterilmelidir.
(5) Yükleten, istem üzerine, konişmentonun kendisi
tarafından imzalanmış olan bir kopyasını taşıyana
vermek zorundadır.
II - İçeriği
MADDE 1229-
(1) Konişmento, aşağıdaki kayıtları içerir:
a)
Yükletenin beyanına uygun olarak gemiye yüklenen
veya yüklenmek üzere teslim alınan eşyanın genel
olarak cinsini, tanınması için zorunlu olan
işaretlerini, gerektiğinde tehlikeli eşya
niteliğinde olup olmadığı hakkında açık bir bilgiyi,
koli veya parça sayısı ile ağırlığını veya başka
suretle ifade edilen miktarını.
b)
Eşyanın haricen belli olan hâl ve durumunu.
c)
Taşıyanın adı ve soyadını veya ticaret unvanını ve
işletme merkezini.
d)
Kaptanın adı ve soyadını.
e)
Geminin adını ve tabiiyetini.
f)
Yükletenin adı ve soyadını veya ticaret unvanını.
g)
Yükleten tarafından bildirilmişse, gönderilenin adı
ve soyadını veya ticaret unvanını.
h)
Navlun sözleşmesine göre yükleme limanını ve
taşıyanın eşyayı yükleme limanında teslim aldığı
tarihi.
i)
Navlun sözleşmesine göre boşaltma limanını veya buna
ilişkin talimat alınacak yeri.
j)
Konişmentonun düzenlendiği yer ve tarihi.
k)
Taşıyan veya onu temsilen hareket eden kişinin
imzasını.
l)
Navlunun gönderilen tarafından ödeneceğine dair
kayıtları, ödenecekse bunun miktarını.
m)
Navlun sözleşmesinde açıkça kararlaştırılmışsa,
eşyanın boşaltma limanında teslim olunacağı tarih ve
süreyi.
n)
Sorumluluk sınırlarını genişleten her şartı.
o)
Taraflarca uygun görülen diğer kayıtları.
(2) Birinci fıkrada sayılan unsurlardan bir veya
birkaçının konişmentoda bulunmaması senedin hukuken
konişmento sayılmasını engellemez; yeter ki, senet
1228 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı
unsurları taşımakta olsun.
III- Hükümleri
1. Kıymetli evrak olma
niteliği
a) Eşyanın yetkili
konişmento hamiline teslimi
aa) Genel olarak
MADDE 1230-
(1) Konişmentonun meşru hamili, eşyayı teslim
almaya yetkilidir.
(2) Konişmento birden çok nüsha olarak
düzenlenmişse, eşya, tek nüshanın meşru hamiline
teslim edilir.
bb) Birden çok
konişmento hamilinin başvurusu
MADDE 1231-
(1) Konişmentonun birden çok meşru hamili
aynı zamanda başvurursa kaptan, hepsinin istemini
reddederek eşyayı umumi ambara veya başka güvenli
bir yere tevdi etmek ve bu şekilde hareket etmesinin
sebeplerini de göstererek bunu anılan konişmento
hamillerine bildirmek zorundadır.
(2) Kaptan hareket tarzına ve sebeplerine ilişkin
resmî bir senet düzenletmeye yetkilidir; bu sebeple
yapılan giderler hakkında 1201 inci madde uygulanır.
cc) Yükletenin talimatı
MADDE 1232-
(1) Emre yazılı bir konişmento düzenlenmişse
kaptan, yükletenin eşyanın geri verilmesi veya
teslimi hususundaki talimatını ancak kendisine
konişmentonun bütün nüshaları geri verildiği
takdirde yerine getirir.
(2) Gemi varma limanına ulaşmadan, bir konişmento
hamili eşyanın teslimini isterse, aynı hüküm
uygulanır.
(3) Kaptan bu hükümlere aykırı hareket ederse,
taşıyan, konişmentonun meşru hamiline karşı sorumlu
kalmakta devam eder.
(4) Konişmento emre yazılı değilse, yükleten ve
konişmentoda adı yazılı gönderilen muvafakat
ettikleri takdirde, konişmentonun hiçbir nüshası
ibraz edilmese bile, eşya geri verilir veya teslim
olunur. Şu kadar ki, konişmentonun bütün nüshaları
geri verilmiş değilse, taşıyan bu yüzden doğabilecek
zararlar için önce teminat gösterilmesini
isteyebilir.
dd) Navlun
sözleşmesinin umulmayan hâl yüzünden hükümden
düşmesi
MADDE 1233-
(1) Navlun sözleşmesinin, geminin varma limanına
ulaşmasından önce umulmayan bir hâl yüzünden 1209
ilâ 1227 nci maddeler gereğince kendiliğinden veya
feshedilmesi sonucunda hükümden düşmesi hâlinde de
1232 nci madde hükmü uygulanır.
b) Konişmentonun eşyayı
temsili
aa) Genel olarak
MADDE 1234-
(1) Eşya, kaptan veya taşıyanın diğer bir
temsilcisi tarafından taşınmak üzere teslim alınınca
konişmentonun, konişmento gereğince eşyayı teslim
almaya yetkili olan kişiye teslimi, 1235 inci madde
hükümleri saklı kalmak şartıyla, Türk Medenî
Kanununun 957 ve 980 inci maddelerinde yazılı hukuki
sonuçları doğurur.
bb) Birden çok
konişmento hamili
MADDE 1235-
(1) Emre yazılı bir konişmento birden fazla
nüsha hâlinde düzenlenmişse, nüshalardan birinin
hamili, konişmentonun teslimine 1234 üncü madde
gereğince bağlanan sonuçları, kendisi henüz teslim
isteminde bulunmadan önce bir diğer nüshaya
dayanarak 1230 uncu madde uyarınca kaptandan eşyayı
teslim almış olan kişi aleyhine ileri süremez.
(2) Kaptan eşyayı henüz teslim etmeden birden çok
konişmento hamili ona başvurup ellerinde
bulundurdukları konişmento nüshalarına dayanarak
eşya üzerinde birbirine zıt haklar ileri sürerlerse,
konişmentonun birden çok nüshalarını çeşitli
kişilere devretmiş olan ortak ciranta tarafından
eşyayı teslim almaya yetkili kılacak şekilde ilk
önce ciro ve teslim edilmiş olan nüshanın
hamili diğerlerine tercih olunur. Ciro edilip de
başka bir yere gönderilen konişmento nüshası
hakkında gönderme tarihi konişmento hamiline teslim
tarihi hükmündedir.
cc) Konişmentonun geri
verilmesi karşılığında eşyanın teslimi
MADDE 1236-
(1) Eşya, ancak konişmento nüshasının, eşyanın
teslim alındığına ilişkin şerh düşülerek geri
verilmesi karşılığında teslim edilir.
2. İspat işlevi
a) Hukuki ilişkiyi
ispat
MADDE 1237-
(1) Taşıyan ile konişmento hamili arasındaki
hukuki ilişkilerde konişmento esas alınır.
(2) Taşıyan ile taşıtan arasındaki hukuki ilişkiler
navlun sözleşmesinin hükümlerine bağlı kalır.
(3) Konişmentoda, yolculuk çarteri sözleşmesine
gönderme varsa, konişmento devredilirken çarter
partinin bir suretinin de yeni hamile ibraz
edilmesi gerekir. Bu takdirde çarter partide yer
alan hükümler, nitelikleri elverdiği ölçüde
konişmento hamiline karşı da ileri sürülebilir.
Ancak, 1245 inci maddenin birinci fıkrasının ikinci
cümlesi hükmü saklıdır.
b) Taşıyanı ispat
MADDE 1238-
(1) Konişmentoyu taşıyan sıfatıyla imzalayan
veya konişmento kendi ad ve hesabına imzalanan
kişi, taşıyan sayılır.
(2) Konişmentoda taşıyanın adı ve soyadı veya
ticaret unvanı ile işletme merkezinin gösterilmemiş
olduğu veya açıkça anlaşılmadığı hâllerde, donatan,
taşıyan sayılır; meğerki, konişmento
hamilinin açık istemi üzerine, donatan taşıyanın adı
ve soyadını veya ticaret unvanı ile işletme
merkezini bildirerek bunu belgelendirmiş olsun.
(3) Kaptan veya taşıyanın diğer bir temsilcisi
tarafından düzenlenen konişmentoda, taşıyanın adı ve
soyadı veya ticaret unvanı ile işletme merkezinin
gösterilmemiş olduğu veya açıkça anlaşılmadığı
hâllerde, temsilci de ikinci fıkra uyarınca sorumlu
tutulan donatan ile birlikte taşıyan sayılır;
meğerki, konişmento hamilinin açık istemi üzerine
temsilci, taşıyanın adı ve soyadını veya ticaret
unvanı ile işletme merkezini bildirerek bunu
belgelendirmiş olsun.
(4) Taşıyanın adı ve soyadı veya ticaret unvanı ile
işletme merkezinin yanlış veya geç bildirilmiş
olması hâlinde, taşıyan, donatan veya taşıyanın
temsilcisi, yanlış veya geç bildirimden doğacak
zararlardan müteselsilen sorumludurlar; bu takdirde
1188 inci maddede öngörülen hak düşürücü süre
taşıyanın adı ve soyadı veya ticaret unvanı ile
işletme merkezi doğru bildirilene kadar taşıyana
yöneltilecek istemler hakkında işlemeye başlamaz.
c) Eşyanın genel olarak
cinsini, işaretlerini, koli veya parça adedini,
ağırlık ve miktarını ispat
MADDE 1239-
(1) Konişmento eşyanın genel olarak cinsi,
işaretleri, koli veya parça adedi, ağırlık veya
miktarı hakkında beyanları içerip de taşıyan, bu
beyanların fiilen teslim alınan veya yükleme
konişmentosu düzenlenmiş olması hâlinde, fiilen
yüklenen eşyayı doğru ve tam olarak göstermediğini
biliyor veya gösterdiğinden haklı sebeplerle şüphe
ediyorsa yahut bu beyanları kontrol etmek için
yeterli imkâna sahip değilse, konişmentoya bu
beyanların gerçeğe uymadığını, şüphesini haklı
gösteren sebepleri veya yeterli kontrol imkânının
bulunmadığını açıklayan bir çekince koymak
zorundadır.
(2) Taşıyan, eşyanın haricen belli olan hâlini
konişmentoda beyan etmeyi ihmal ederse, konişmentoda
eşyanın haricen iyi hâlde olduğuna dair beyanda
bulunulmuş sayılır.
(3) Birinci fıkraya dayanarak konişmentoya hakkında
çekince konulan beyanlar saklı kalmak üzere,
konişmento, taşıyanın eşyayı konişmentoda beyan
edildiği gibi teslim aldığına veya yükleme
konişmentosu düzenlenmiş olduğu takdirde,
yüklediğine karine oluşturur. Bu karinenin aksi,
konişmentoyu, içerdiği eşya tanımına güvenerek,
gönderilen de dâhil olmak üzere, iyiniyetle devralan
üçüncü kişiye karşı ispatlanamaz; 1186 ncı maddenin
dördüncü fıkrası saklıdır.
d) Navlunu ispat
MADDE 1240-
(1) 1229 uncu maddenin birinci fıkrasının (l)
bendi uyarınca navlunun gönderilen tarafından
ödeneceğine veya yükleme limanında gerçekleşip
gönderilen tarafından ödenecek olan sürastarya
parasına ilişkin bir kaydı içermeyen konişmento,
gönderilenin navlun veya sürastarya parası ödemekle
yükümlü olmadığına karine oluşturur. Bu karinenin
aksi, navlun veya sürastarya parası hakkında böyle
bir kayıt içermeyen konişmentoyu, gönderilen de
dâhil olmak üzere, devralan üçüncü kişiye karşı
ispatlanamaz.
(2) Navlun eşyanın ölçüsüne, sayısına veya tartısına
göre kararlaştırılmış ve bunlar da konişmentoda
gösterilmiş olursa, konişmentoda aksine bir şart
olmadıkça, navlun buna göre belirlenir. 1239 uncu
maddenin birinci fıkrası uyarınca yazılan şerh
konişmentoda aksine bir şart sayılmaz.
(3) Navlun için taşıma sözleşmesine yollama
yapılırsa, bu yollamanın kapsamına boşaltma süresi,
sürastarya süresi ve sürastarya parası hakkındaki
hükümler girmez.
e) Yükleten tarafından
verilen garantiler
MADDE 1241-
(1) Konişmentoya konulan eşya ile ilgili
kayıtlar hakkında 1145 inci madde uygulanır.
(2) Taşıyan veya onun bir temsilcisi tarafından
konişmentonun, yükletenin konişmentoya konulmak
üzere bildirdiği kayıtlara veya eşyanın haricen
belli olan hâl ve niteliğine ilişkin bir çekince
eklenmeksizin düzenlenmesi yüzünden taşıyanın
uğrayacağı zararı yükletenin tazmin edeceğine dair
her taahhüt veya anlaşma, konişmentoyu, gönderilen
de dâhil olmak üzere, iyiniyetle iktisap eden
bütün üçüncü kişilere karşı geçersizdir.
(3) Böyle bir taahhüt veya anlaşma, taraflar
arasında geçerlidir; meğerki, taşıyan veya onun bir
temsilcisi, ikinci fıkrada belirtilen çekinceyi
koymamak suretiyle, eşyanın konişmentodaki tanımına
güvenerek hareket eden, gönderilen de dâhil, üçüncü
kişileri aldatma amacı gütsün. Bu durumda,
konişmentoya konulmayan çekince, yükleten tarafından
konişmentoya yazılmak üzere bildirilen kayıtlara
ilişkinse, taşıyan, 1145 inci madde uyarınca
yükletenden tazminat isteyemez.
(4) Üçüncü fıkrada belirtilen aldatma kastının
varlığı hâlinde taşıyan, konişmentodaki kayıtlara
güvenerek hareket eden, gönderilen de dâhil, üçüncü
kişilere karşı, 1186 ncı maddede öngörülen
sorumluluk sınırlarından yararlanmaksızın
sorumludur.
B) Diğer denizde taşıma
senetleri
MADDE 1242-
(1) Taşıyanın taşınacak eşyayı teslim aldığını
göstermek üzere düzenlediği konişmentodan başka her
tür senet, taşıma sözleşmesinin yapılmış ve eşyanın
senette yazılı olduğu gibi taşıyan tarafından teslim
alınmış olduğuna karine oluşturur; ancak bu
karinenin aksi ispatlanabilir.
YEDİNCİ AYIRIM
Emredici Hükümler
A) Genel olarak
MADDE 1243-
(1) Bir navlun sözleşmesinde veya konişmentoda
yahut diğer bir denizde taşıma senedinde yer alıp
da;
a)
Taşıyanın borç ve sorumluluklarına ilişkin 1141,
1150, 1151 ve 1178 ilâ 1192 nci maddeler,
b)
Taşıtan ve yükletenin borç ve sorumluluklarına
ilişkin 1145 ilâ 1149, 1165 ve 1208 inci maddeler,
c)
Denizde taşıma senetlerine ilişkin 1228 ilâ 1242 nci
maddeler,
hükümlerinden kaynaklanan borç ve sorumluluklar
doğrudan veya dolaylı olarak önceden kaldıran veya
daraltan bütün kayıt ve şartlar geçersizdir.
(2) Sigortadan doğan hak ve alacakların taşıyana
devredilmesi veya taşıyana buna benzer menfaatler
sağlanması ve kanunlarla düzenlenmiş bulunan ispat
yükünün taşıyan lehine tersine çevrilmesi sonucunu
doğuran bütün kayıt ve şartlar birinci fıkra
hükümlerine tabidir.
(3) Sorumluluğu kaldıran veya daraltan kayıt ve
şartların geçersizliği, navlun sözleşmesinin veya
konişmentonun yahut diğer bir denizde taşıma
senedinin geri kalan hükümlerinin geçersizliği
sonucunu doğurmaz.
(4) Taşıyanın borçlarını ve sorumluluğunu genişleten
veya ağırlaştıran kayıt ve şartlar ise geçerlidir.
B) İstisnalar
MADDE 1244-
(1) Aşağıda yazılı hâllerde 1243 üncü maddenin
birinci fıkrası uygulanmaz:
a)
Navlun sözleşmesinin canlı hayvanlara veya 1151 inci
maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi uyarınca
denizde taşıma senedinde güvertede taşınacağı yazılı
olup da fiilen böyle taşınan eşyaya ilişkin
bulunması.
b)
Mutat ticari taşıma işlerinden olmamakla beraber
ticaretin olağan akışı içinde yapılan eşya
taşımasına ilişkin bulunup da eşyanın özel
nitelikleri veya taşımanın özel şartlarının haklı
gösterdiği anlaşmalar; bu durumda taşıma
senedinin bu anlaşmaları ve “emre değildir” kaydını
içermesi şarttır.
c)
Taşıyana, eşyanın yüklenmesinden önce ve
boşaltılmasından sonra düşen yükümlülükler.
(2) 1243 üncü madde, konişmentoya, müşterek avaryaya
ilişkin kayıtların konulmasına engel değildir.
(3) Sorumluluğu önceden kaldıran veya daraltan kayıt
ve şartlar hakkında Türk Borçlar Kanununun emredici
hükümleri saklıdır.
C) Yolculuk çarteri
sözleşmesi
MADDE 1245-
(1) Yolculuk çarteri sözleşmelerine 1243 üncü
madde hükmü uygulanmaz. Ancak, böyle bir sözleşmeye
dayalı olarak konişmento düzenlenirse, taşıtan
olmayan konişmento hamili ile taşıyan arasındaki
ilişkide 1243 üncü madde hükmü uygulanır.
DöRDüNCü BÖLÜM
Zamanaşımı
A) Süre
MADDE 1246-
(1) 1188 inci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla,
gemi kira sözleşmeleri ile zaman çarteri
sözleşmeleri ve navlun sözleşmelerinden veya
konişmentodan veya onun düzenlenmesinden doğan bütün
alacaklar bir yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Bu süre, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye
başlar.
Beşİncİ BÖLÜM
Deniz Yoluyla Yolcu
Taşıma Sözleşmesi
A) Tanımı
MADDE 1247-
(1) Deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesi,
yolcunun veya yolcu ve bagajının deniz yolu ile
taşınması için, taşıyan tarafından veya onun adına
ve hesabına yapılan sözleşmedir.
(2) Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri
tarafından yapılan ticari yolcu taşıma
sözleşmelerine de bu Bölüm hükümleri uygulanır.
(3) Hava yastıklı araçlar ile yapılan yolcu
taşıması bu Bölüm hükümlerine tabi değildir.
B) Taşıyan ve fiilî
taşıyan
MADDE 1248-
(1) Taşıyan, taşıma ister bizzat onun
tarafından, isterse bir başkası, fiilî taşıyan,
tarafından gerçekleştirilmiş olsun, taşıma
sözleşmesini yapan veya taşıma sözleşmesi adına ve
hesabına yapılan kişidir.
(2) Fiilî taşıyan, taşıyandan farklı bir kişi olup,
bir geminin maliki, kiracısı veya işleteni olarak,
taşımanın tamamını veya bir kısmını fiilen
gerçekleştiren kişidir.
C) Yolcu
MADDE 1249-
(1) Deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesine
dayanarak veya bu Bölüm hükümlerine tabi bulunmayan
bir navlun sözleşmesinin konusu olan aracı veya
canlı hayvanları gözetmek üzere, taşıyanın onayı ile
gemide taşınan kişiler yolcu sayılır.
(2) Sözleşmede, yolcunun adı yazılı ise yolcu,
taşınma hakkını bir başkasına devredemez.
D) Bagaj
MADDE 1250-
(1) Canlı hayvanlar ve bir navlun sözleşmesine
dayanılarak taşınan eşya ile araçlar dışında,
taşıyan tarafından, deniz yoluyla yolcu taşıma
sözleşmesi gereğince taşınan eşya ve araçlar, bagaj
kapsamındadır.
(2) Yolcunun kamarası içinde veya başka bir şekilde
kendi zilyetliğinde, hâkimiyetinde ya da gözetiminde
bulundurduğu eşya, onun kabin bagajıdır. 1258 ve
1263 üncü maddelerin uygulaması hariç olmak üzere,
yolcunun aracında bulundurduğu bagajı da kabin
bagajı sayılır.
(3) Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, deniz yoluyla
yolcu taşıma sözleşmesi gereğince yolcunun gemiye
getirdiği bagaj için taşıma ücretinden başka bir
ücret istenemez.
E) Yolcunun
yükümlülükleri
I- Kaptanın talimatına
uyma
MADDE 1251-
(1) Yolcu, kaptanın, gemide düzenin sağlanmasına
yönelik tüm talimatına uymak zorundadır.
II- Bagaj hakkında
doğru bilgi verme yükümlülüğü
MADDE 1252-
(1) Yolcu, bagaj olarak gemiye getirdiği eşyanın
cins ve niteliği ile tehlikeleri hakkında doğru
beyanda bulunmak zorundadır. Yolcu, beyanlarının
doğru olmamasından doğan zarardan taşıyana karşı
sorumludur; bu yüzden zarar gören diğer kişilere
karşı ise, bagajın tehlikeli olması veya gemiye
gizlice getirilmiş bulunması dışında kusuru varsa
sorumludur.
(2) Kaptan, kendisine eksik veya yanlış bilgi
verilerek ya da gizlice gemiye getirilen eşyayı her
zaman ve herhangi bir yerde, gemiden çıkarmaya ve
gerektiğinde denize atmaya da yetkilidir.
(3) Kaptan, bagaj olarak gizlice gemiye getirilen
eşyayı gemide alıkoyacak olursa, yolcu bunlar için
hareket limanında ve hareket zamanında bu gibi
yolculuk ve eşya için alınan en yüksek ücreti
ödemekle yükümlüdür.
(4) Taşıyanın veya bu tür beyanları kabule yetkili
diğer bir temsilcisinin bilgisi, kaptanın bilgisi
hükmündedir.
III- Gemiye zamanında
gelmek
MADDE 1253-
(1) Yolcu, yolculuk başlamadan önce hareket
limanında veya yolculuk devam ederken ara limanlarda
gemiye zamanında gelmek zorundadır. Aksi takdirde,
yolcu, kaptan kendisini beklemeden yolculuğa
başlamış veya devam etmiş olsa bile, taşıma
ücretinin tamamını ödemekle yükümlüdür. Ancak,
yerine başka yolcu alınmış ise, bu tutar taşıma
ücretinden indirilir.
F) Taşıyanın hapis
hakkı
MADDE 1254-
(1) Taşıyan, deniz yoluyla yolcu taşıma
sözleşmesinden doğan bütün alacakları için, Türk
Medenî Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca
yolcuya ait bagaj üzerinde hapis hakkına sahiptir.
G) Ölen yolcunun bagajı
MADDE 1255-
(1) Yolcu, yolculuk sırasında ölürse, 915 inci
madde hükmü uygulanır.
H) Yolcunun uğradığı
zararlardan sorumluluk
I- Taşıyanın
sorumluluğu
MADDE 1256-
(1) Taşıyan, yolcunun gemi kazası yüzünden
ölmesi veya yaralanmasından doğan zarardan
sorumludur. Taşıyanın sorumluluğu, zarar gören yolcu
başına her bir gemi kazası için 250.000 Özel Çekme
Hakkı ile sınırlıdır. Şu kadar ki, kazanın savaş,
terör, iç savaş, isyan veya istisnai nitelikte,
kaçınılamaz ve engellenmesi mümkün olmayan
nitelikteki bir doğa olayından veya tamamıyla bir
üçüncü kişinin onu meydana getirmek kastıyla
gerçekleştirdiği bir fiil veya ihmalinden
kaynaklandığını ispatlayan taşıyan, sorumluluktan
kurtulur. Taşıyan kusurlu ise, yolcunun yukarıdaki
miktarı aşan zararından da sorumlu olur; kusurlu
olmadığını ispat yükü taşıyana aittir.
(2) Taşıyan, yolcunun, gemi kazasından
kaynaklanmayan ölüm ve yaralanmasının sebep olduğu
zarardan, bu zarara yol açan kazanın meydana
gelmesinde kusuru varsa sorumlu olur. Kusuru ispat
yükü davacıya aittir.
(3) Kabin bagajının zıya veya hasara uğramasına yol
açan kazanın gerçekleşmesinde kusuru bulunan
taşıyan, bu yüzden uğranılan zarardan sorumludur.
Gemi kazasının sebep olduğu zararlar bakımından,
taşıyanın kusurunun bulunduğu varsayılır; bu
karinenin aksi ispat edilebilir.
(4) Taşıyan, kabin bagajı dışındaki bagajın zıya
veya hasara uğramasından doğan zarardan sorumludur,
meğerki, zararın meydana gelmesine yol açan kazanın
gerçekleşmesinde kusurunun bulunmadığını ispat etmiş
olsun.
(5) Bu maddenin uygulanmasında;
a)
“Gemi kazası”, geminin enkaz hâline gelmesini,
alabora olmasını, karaya oturmasını, çatmayı,
gemideki infilâkı, yangını ve arızayı ifade eder;
b)
“Taşıyanın kusuru”, taşıyanın adamlarının
görevlerini yerine getirdikleri sırada işledikleri
kusuru da kapsar;
c)
“Gemideki arıza”, yolcuların gemiyi terkinde,
tahliyesinde, gemiye binmeleri ve inmelerinde;
geminin yürütülmesinde, dümen tutulmasında, güvenli
seyrüseferinde, yanaşmasında, demirlemesinde,
rıhtıma ve demirleme yerine varmasında veya buradan
ayrılmasında; gemiye su yürümesi hâlinde, zararın
kontrolünde; can kurtarma araçlarının suya
indirilmesinde kullanılan gemi kısımlarının veya
teçhizatının hiç veya gereği gibi çalışmaması ya da
denizde güvenlik kurallarına uygun olmaması anlamına
gelir;
d)
“Zarar”, cezalandırıcı veya caydırıcı nitelikteki
tazminatı kapsamaz.
(6) Bu Bölümün uygulanmasında, “bagajın zıyaı veya
hasarı”, gemide taşınmış veya taşınmış olması
gereken bagajın, iş hukuku uyuşmazlıklarından
kaynaklanan gecikmeler hariç, geminin varmasından
itibaren uygun bir süre içinde yolcuya geri
verilmemesinden doğan malvarlığı zararını da içerir.
(7) Taşıyanın bu maddeye göre sorumluluğu, sadece
taşıma sırasında meydana gelen kazaların sebep
olduğu zararlara ilişkindir. Zararı doğuran kazanın
taşıma sırasında meydana geldiğini ve zararın
kapsamını ispat yükü, davacıya aittir.
(8) Bu Bölüm hükümleri, taşıyanın üçüncü kişilere
karşı sahip olduğu rücu hakkı ile ortak kusur
def’ini ileri sürme ve sorumluluğun
sınırlandırılması haklarını ihlal etmez.
(9) Bir taraf hakkında kusur karinelerinin varlığı
veya ispat yükünün ona ait bulunması, bu tarafın
lehine olan delillerin dikkate alınmasını
engellemez.
(10) Bu maddede öngörülen sorumlulukların üst
sınırları hakkında 1262 ve 1263 üncü madde hükümleri
saklıdır.
II- Fiilî taşıyanın
sorumluluğu
MADDE 1257-
(1) Taşımanın tamamının veya bir kısmının
yapılması, bir fiilî taşıyana bırakılmış olsa bile,
taşıyan taşımanın tamamından bu Bölüm hükümlerine
göre sorumlu kalmakta devam eder. Fiilî taşıyan da,
taşımanın kendisi tarafından yapılan bölümü için, bu
Bölüm hükümlerine göre sorumludur.
(2) Taşıyan, taşımanın fiilî taşıyan tarafından
yapıldığı hâllerde, fiilî taşıyanın kusurundan ve
onun adamlarının görevlerini yerine getirdikleri
sırada işledikleri kusurdan sorumludur.
(3) Taşıyanın, kanunen kendisine yükletilmeyen bir
borç veya yükümlülüğü üstlenmesi veya ona tanınan
bir haktan vazgeçmesi sonucunu doğuran özel
anlaşmalar, açık ve yazılı bir kabul olmadıkça,
fiilî taşıyan hakkında hüküm ifade etmez.
(4) Taşıyan ile fiilî taşıyanın sorumlulukları,
birlikte sorumlu oldukları takdirde ve ölçüde
müteselsildir.
(5) Bu madde hükümleri, taşıyan ile fiilî taşıyan
arasındaki rücu ilişkisini etkilemez.
III- Taşıma süresi
MADDE 1258-
(1) Bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında taşıma
süresi;
a)
Yolcu ve kabin bagajı bakımından, yolcunun bir yolcu
salonunda, rıhtımda, iskelede veya diğer herhangi
bir liman tesisinde bulunduğu süre hariç, yolcunun
veya kabin bagajının gemide bulunduğu veya gemiye
alındığı veya gemiden çıkartıldığı süreyi ya da
ücretinin taşıma ücreti kapsamında olması ya da
kullanılan aracın taşıyan tarafından yolcunun emrine
verilmiş bulunması şartıyla, bunların karadan gemiye
veya gemiden karaya götürülmeleri amacıyla su
üzerinde yapılan ek taşıma süresini,
b)
Kabin bagajı bakımından, bagajın taşıyana veya
adamlarına teslim edilmiş olup da bunlar tarafından
yolcuya henüz geri verilmemiş olması şartıyla,
yolcunun bir yolcu salonunda, rıhtımda, iskelede
veya diğer herhangi bir liman tesisinde bulunduğu
süreyi,
c)
Diğer bagaj bakımından, taşıyan veya adamları
tarafından kıyıda veya gemide teslim alındıkları
andan yolcuya teslim edildikleri ana kadar geçen
süreyi,
kapsar.
IV- Zorunlu sigorta
MADDE 1259-
(1) Onikiden fazla yolcu taşımak için ruhsat
almış bir gemi ile yolcu taşındığı takdirde,
taşımanın tamamını veya bir kısmını üstlenen veya
gerçekleştiren bütün taşıyanlar, yolcuların
ölümünden veya yaralanmalarından doğabilecek
sorumluluklarına karşı sigorta yaptırmakla
yükümlüdürler. Zorunlu sigorta bedelinin tavanı her
kaza için kişi başına 250.000 Özel Çekme Hakkından
az olamaz.
(2) Birinci fıkradaki şartları yerine getirmeyen
geminin yola çıkmasına izin verilmez.
V- Değerli eşya
MADDE 1260-
(1) Taşıyan, yolcuya ait para, kıymetli evrak,
altın, gümüş, mücevher, sanat eseri, süs eşyası ve
diğer değerli eşyanın zıyaından veya hasarından
sorumlu değildir; meğerki, bu tür eşya taşıyana
saklaması için verilmiş olsun. Bu durumda taşıyan,
1264 üncü maddenin birinci fıkrası uyarınca daha
yüksek bir sorumluluk sınırı kararlaştırılmamışsa,
1263 üncü maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen
sınırlar içinde sorumlu olur.
VI- Birlikte kusur
MADDE 1261-
(1) Taşıyan, ölümüne, yaralanmasına, bagajının
zayi olmasına veya hasara uğramasına yolcunun
kastının veya ihmalinin sebebiyet verdiğini ya da
bunda etkisinin bulunduğunu ispat ederse, mahkeme,
taşıyanın kısmen veya tamamen sorumlu olmadığına
karar verebilir.
VII- Bedensel zarardan
doğan sorumluluğun sınırı
MADDE 1262-
(1) Yolcunun ölümü veya yaralanmasından dolayı
taşıyanın 1256 ncı madde gereğince sorumluluğu,
hiçbir hâlde, her olay için yolcu başına 400.000
Özel Çekme Hakkını geçemez; 1256 ncı maddenin
birinci fıkrasının ikinci cümlesi hükmü saklıdır.
Tazminat, irat şeklinde belirlenirse, ödenecek
tazminatın anapara değerinin toplamı bu miktarı
aşamaz.
VIII- Bagaj ve
araçların zıyaı veya hasarından doğan sorumluluğun
sınırı
MADDE 1263-
(1) Kabin bagajının uğradığı zıya veya hasardan
dolayı taşıyanın sorumluluğu, hiçbir hâlde, her
taşıma için yolcu başına 2.250 Özel Çekme Hakkını
aşamaz.
(2) Araçlar ve içlerinde veya üzerlerinde taşınan
her çeşit bagajın uğradığı zıya ve hasardan dolayı
taşıyanın sorumluluğu, hiçbir hâlde, her taşıma için
araç başına 12.700 Özel Çekme Hakkını aşamaz.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilenler
dışındaki bagajın zıyaı veya hasarından dolayı
taşıyanın sorumluluğu, hiçbir hâlde, her taşıma için
yolcu başına 3.375 Özel Çekme Hakkını aşamaz.
(4) Taşıyan ve yolcu, taşıyanın sorumluluğuna,
zararın tamamından indirilmek üzere aracın
uğrayacağı zıya veya hasar için 330 Özel Çekme
Hakkı, diğer bagajın uğrayacağı zıya veya hasar için
de yolcu başına 149 Özel Çekme Hakkını aşmayacak bir
muafiyetin uygulanması hususunda anlaşabilirler.
IX- Sorumluluk
sınırlarına ilişkin ortak hükümler
MADDE 1264-
(1) Taşıyan ve yolcu, 1262 ve 1263 üncü
maddelerde öngörülenden daha yüksek sorumluluk
sınırlarını aralarında açıkça ve yazılı olarak
kararlaştırabilirler.
(2) 1262 ve 1263 üncü maddelerdeki sorumluluk
sınırlarına, faiz alacakları ve yargılama giderleri
dâhil değildir.
X- Taşıyanın
adamlarının savunmaları ve sorumluluk sınırları
MADDE 1265-
(1) Taşıyanın veya fiilî taşıyanın adamları
aleyhine bu Bölümde düzenlenen zararlar dolayısıyla
dava açılmışsa, bu kişiler, zararın görevlerini
yerine getirdikleri sırada meydana gelmiş olduğunu
ispatlamak şartıyla, taşıyana ve fiilî taşıyana bu
Bölümde tanınan savunma imkânlarından ve sorumluluk
sınırlarından yararlanabilirler.
XI- İstemlerin
birleşmesi
MADDE 1266-
(1) 1262 ve 1263 üncü maddelerde öngörülen
sorumluluk sınırları, yolcunun ölümü veya
yaralanmasından yahut bagajının zıyaı veya
hasarından kaynaklanan bütün tazminat istemlerinin
toplamına uygulanır.
(2) Bir fiilî taşıyan tarafından gerçekleştirilen
taşımada, taşıyandan ve fiilî taşıyandan ve
bunların görevleri dâhilinde hareket eden
adamlarından alınacak tazminatların toplamı, bu
Bölüm hükümlerine göre taşıyanın veya fiilî
taşıyanın mahkûm edilebileceği en yüksek tutarı
aşamaz; şu kadar ki, bu kişilerden hiçbiri kendisine
uygulanacak sorumluluk sınırını aşan bir tutardan
sorumlu tutulamaz.
(3) Taşıyanın veya fiilî taşıyanın adamlarının, 1265
inci maddeye göre 1262 ve 1263 üncü maddelerde
öngörülen sorumluluk sınırlarından yararlandıkları
bütün durumlarda, taşıyandan ve yerine göre fiilî
taşıyandan ve bunların adamlarından alınacak
tazminatların toplamı bu sınırları aşamaz.
XII - Sorumluluğu
sınırlandırma hakkının kaybı
MADDE 1267-
(1) Zarara, böyle bir zarara sebep olmak
kastıyla veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir
zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinci ile
işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet
verdiği ispat edilen taşıyan, 1262 ve 1263 üncü
maddelerle 1264 üncü maddenin birinci fıkrasında
öngörülen sorumluluk sınırlarından yararlanamaz.
(2) Zarara, böyle bir zarara sebep olmak kastıyla
veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın
meydana gelmesi ihtimalinin bilinci ile işlenmiş bir
fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat
edilen taşıyanın veya fiilî taşıyanın adamları,
birinci fıkrada belirtilen sorumluluk sınırlarından
yararlanamaz.
XIII- İstemlerin
dayanağı
MADDE 1268-
(1) Yolcunun ölümünden, yaralanmasından,
bagajının zıyaı veya hasarından dolayı, taşıyana
veya fiilî taşıyana karşı, yalnızca bu Bölüm
hükümleri uyarınca tazminat davası açılabilir.
XIV- Bagajın zıyaı veya
hasara uğradığının bildirimi
MADDE 1269-
(1) Yolcu, bagajın zıyaı veya hasarını;
a)
Haricen belli ise, kabin bagajının indirilmesinden
önce veya indirilirken, diğer bagajın tesliminden
önce veya teslimi sırasında,
b)
Haricen belli değilse, bagajın indirilmesinden veya
tesliminden ya da teslim edilmesi gereken tarihten
itibaren onbeş gün içinde,
taşıyana veya temsilcisine yazılı olarak bildirir.
(2) Yolcu bu bildirimi yapmamışsa, aksi ispat
edilene kadar, bagajı iyi hâlde aldığı kabul edilir.
(3) Bagajın durumu, teslimi sırasında bir ortak
inceleme veya tespit işlemine konu olmuşsa, yazılı
bildirime gerek yoktur.
XV- Zamanaşımı
MADDE 1270-
(1) Yolcunun ölümünden ve bedensel zararından
ilgilisi lehine doğan bütün tazminat istemleri on
yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Yolcu taşıma sözleşmesinden doğan, bagajın zıyaa
veya hasara uğramasından doğan alacaklar dâhil olmak
üzere, diğer bütün alacaklar, iki yılda zamanaşımına
uğrar. Bu süre;
a)
Bagajın zıyaı veya hasarı hâlinde, hangisi daha
sonra vukubulmuş ise yolcunun gemiden indiği veya
inmesi gereken tarihten,
b)
Diğer bütün alacaklarda muaccel oldukları tarihten,
itibaren işlemeye başlar.
(3) Birinci ile ikinci fıkralarda belirlenen
zamanaşımı süreleri, tazminat istemi doğduktan
sonra, taşıyanın yazılı beyanı veya tarafların
yazılı anlaşmasıyla uzatılabilir.
XVI- Emredici hükümler
MADDE 1271-
(1) Yolcunun ölümü veya yaralanması sonucunu
doğuran olaydan veya bagajın zıyaa veya hasara
uğramasından önce yapılmış olan sözleşmelerde yer
alan, bu Bölüm hükümlerine göre sorumlu herhangi bir
kişinin sorumluluğunu kaldıran veya 1263 üncü
maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak
kaydıyla, bu Bölümde öngörülen sorumluluk
sınırlarını indiren veya taşıyana veya fiilî
taşıyana düşen ispat yükünün yerini değiştiren her
şart hükümsüzdür. Şartın hükümsüzlüğü, taşıma
sözleşmesinin geçersizliği sonucunu doğurmaz.
(2) Tazminat istemi doğmadan önce yapılan yetki ve
tahkim sözleşmeleri geçerli değildir.
BEŞİNCİ KISIM
Deniz Kazaları
BİRİNCİ BÖLÜM
Müşterek Avarya
A) Genel hükümler
I- Tanım
MADDE 1272-
(1) Ortak bir deniz sergüzeştine atılmış olan
gemiyi, yükü, diğer eşyayı ve navlunu birlikte
tehdit eden bir tehlikeden onları korumak amacıyla
ve makul bir hareket tarzı oluşturacak şekilde, bile
bile olağanüstü bir fedakârlık yapılması veya
olağanüstü bir gidere katlanılması hâlinde “müşterek
avarya hareketi” var sayılır ve bu hareketin
doğrudan doğruya sonucu olan zarar ve giderler
müşterek avarya olarak kabul edilir.
(2) Müşterek avaryadan sayılacak bir giderin
yapılmaması için göze alınan her fazla gider de,
başka ilgililer bu fazla giderlerden faydalansalar
bile, önlenmiş olan giderin tutarına kadar, müşterek
avarya garamesine girer.
(3) Müşterek avarya garamesine giren zarar ve
giderler gemi, yük, navlun ve diğer eşya arasında bu
Bölüm hükümlerine göre paylaşılır.
II- Uygulanacak
kurallar
MADDE 1273-
(1) Taraflarca başka bir husus
kararlaştırılmamış olduğu takdirde, müşterek avarya
garamesi, Milletlerarası Denizcilik Komitesi
tarafından hazırlanarak, bu madde hükmüne göre
Türkçe’ye çevrilip yayımlanmış olan en son tarihli
York-Anvers Kurallarına tabidir.
(2) York-Anvers Kurallarının çevirisi, Sigortacılık
Genel Müdürlüğü ile Denizcilik Müsteşarlığı
tarafından kurulacak bir ihtisas komitesince
hazırlanır ve çevrilen orijinal metin ile birlikte
Resmî Gazetede yayımlanarak ilan edilir.
Milletlerarası Denizcilik Komitesi tarafından,
York-Anvers Kurallarında yapılacak değişiklikler
de aynı yöntemle Türkçe’ye çevrilip ilgili
müsteşarlıklarca resen veya gerçek ve tüzel
kişilerin başvurusu üzerine yayımlanır.
B) Borçlular ve teminat
I- Garame paylarının
borçluları
MADDE 1274-
(1) Müşterek avarya
garame paylarının kişisel borçluları, garameye
girecek olan geminin müşterek avarya hareketinin
meydana geldiği andaki donatanı, navlunun boşaltma
tarihindeki alacaklısı ve diğer eşyanın boşaltma
tarihindeki malikidir.
(2) Garameye girecek eşyanın gönderileni, eşyayı
teslim alırken bunlara bir garame payı düşmüş
olduğunu biliyor ise, bu pay için eşya teslim
edilmiş olmasaydı o eşyanın paraya çevrilmesi
hâlinde garame payı ne oranda ödenecek idiyse o
oranda eşyanın teslim zamanındaki değerine kadar
şahsen sorumludur.
II- Alacaklıların rehin
hakları
1. Genel olarak
MADDE 1275-
(1) Alacaklılar, gemi üzerinde gemi alacaklısı
hakkına, garameye girecek eşya üzerinde Türk Medenî
Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca hapis
hakkına ve navlun üzerinde aynı Kanunun 954 ilâ 961
inci maddeleri uyarınca alacak rehnine sahiptirler.
2. Gemiye düşen garame
payı için teminat
MADDE 1276-
(1) Geminin 1279 uncu maddeye göre zararın
tespiti ve paylaştırılması gereken limandan
ayrılabilmesi için, gemiye düşen garame paylarına
karşılık olarak yükle ilgililere teminat
gösterilmesi zorunludur.
3. Hapis hakkının
kullanılması
MADDE 1277-
(1) Kaptan, garame payları ödenmedikçe veya 1201
inci madde gereğince, bunlar için teminat
gösterilmedikçe garameye iştirak edecek eşyayı
teslim edemez; ederse kendisi de bu paylardan şahsen
sorumlu tutulur.
(2) Kaptanın hareket tarzını donatan emretmişse 1089
uncu maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(3) Alacaklıların garameye giren eşya üzerindeki
hapis hakkı, alacaklılar adına taşıyan tarafından
1201 inci madde hükümlerine göre kullanılır.
C) Dispeç
I - Genel olarak
1. Yaptırma yükümlülüğü
MADDE 1278-
(1) Donatan gecikmeksizin dispeçi yaptırmakla
yükümlüdür; bu yükümlülüğünü yerine getirmezse
ilgililerin her birine karşı sorumlu olur.
(2) Dispeç süresinde yaptırılmazsa, sigortacı da
dâhil olmak üzere, ilgililerden herhangi biri bunun
yapılmasını istemeye ve yaptırmaya yetkilidir.
(3) Dispeçin yapılması istemi, olayın müşterek
avarya sayılmayacağı ileri sürülerek dispeççi
tarafından reddedilirse, dispeçin yapılmasının
gerekip gerekmediğine, sigortacı da dâhil olmak
üzere, ilgililerden herhangi birinin başvurması
üzerine 1279 uncu maddede yazılı yerdeki mahkemece
karar verilir. Mahkeme dosya üzerinde veya sigortacı
da dâhil olmak üzere ilgilileri dinleyerek bu
hususta karar verir. Bu hâlde basit yargılama usulü
uygulanır.
2. Yapılacağı yer
MADDE 1279-
(1) Zararın tespiti ve paylaştırılması varma
yerinde, eğer buraya varılmazsa yolculuğun bittiği
limanda yapılır.
3. Dispeççi
MADDE 1280-
(1) Dispeç, ilgililerin oybirliğiyle
atayacakları bir veya birden fazla dispeççi
tarafından yapılır. Oybirliği sağlanamazsa,
dispeççiyi veya dispeççileri, dispeçin yapılacağı
yer mahkemesi atar.
(2) İlgililerden her biri dispeçin yapılması için
gereken ve elinde bulunan belgeleri, özellikle
çarter partileri, konişmento ve faturaları,
dispeççiye vermekle yükümlüdür.
(3) Dispeççinin istemi üzerine mahkeme, ellerinde
bulunan ve kanunen ibrazla yükümlü oldukları
belgeleri dispeççiye teslim etmelerini, onları
elinde bulunduranlara emreder.
(4) Dispeççi, ilgililerin dispeçi incelemelerine
izin ve istemleri üzerine giderlerini ödemeleri
şartıyla, bir örnek vermekle yükümlüdür.
II- Dispeçin
onaylanmasını isteme hakkı ve dispeçe itiraz
1. Duruşma
MADDE 1281-
(1) Sigortacılar dâhil olmak üzere ilgililer,
1279 uncu maddede yazılı yerdeki mahkemeden dispeçin
onaylanmasını isteyebilecekleri gibi avarya türüne
veya hesaplarına itiraz da edebilirler.
(2) Dilekçede duruşmaya çağrılacak olan ilgililerin
ad ve soyadları bildirilir.
(3) Dilekçe üzerine mahkeme, dispeççiden, dispeç ile
istemleri ispatlayan belgeleri ister; bu belgelerin
tamamlanmasına gerek görülürse, ibrazını onları
elinde bulunduranlara emreder.
(4) İlgililerin hepsi duruşmaya çağrılır. Çağrıda,
dispeç ile istemleri ispatlayan belgelerin mahkeme
kaleminde incelenebileceği ve çağrılanın daha önce
de dispeçe karşı mahkemede itirazda bulunabileceği,
belirli günde gelmediği takdirde dispeçe onay vermiş
sayılacağı yazılır. Çağrının duruşma gününden en az
onbeş gün önce ilgililere tebliğ edilmesi gerekir.
(5) Dispeç raporuna itirazın, en geç ilk celsede,
hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açık ve
etraflı olarak yapılması zorunludur. Haklı sebepler
dolayısıyla bu mümkün olmazsa, hâkim ilgiliye
itirazını bildirmek üzere bir defalık uygun bir süre
verir. İlk oturumda veya en geç hâkim tarafından
verilecek süre içinde gereği gibi açık ve ayrıntılı
şekilde bildirilmemiş olan itiraz yapılmamış
sayılır.
2. Dispeçin onaylanması
MADDE 1282-
(1) Belirlenen günde hazır bulunanlarla duruşma
yapılır. Dispeçe karşı, duruşmada veya daha önce bir
itiraz yapılmamış olduğu takdirde dispeç onaylanır.
İtiraz yapılmışsa ilgililer dinlenir. İtirazın
yerinde olduğu görülür veya başka surette bir
anlaşmaya varılırsa dispeç buna göre düzeltilerek
onaylanır.
(2) İtirazın hemen karara bağlanması imkânının
bulunmaması hâlinde, dispeç raporunun itirazın
kapsamı dışında kalan kısımları, ayrı bir kararla
onaylanır ve itiraz edilen kısım hakkında duruşmaya
devam olunur.
3. Uygulanacak usul
hükümleri
MADDE 1283-
(1) 1281 ve 1282 nci madde hükümleri saklı
kalmak kaydıyla, dispeçin onaylanmasında ve
itirazların incelenmesinde basit yargılama usulü
hükümleri uygulanır.
4. Dispeç raporunun
onaylanması hakkındaki kararın hükmü
MADDE 1284-
(1) Dispeç raporunun onaylanması hakkındaki
kararın kesinleşmesiyle bu karar, raporda gösterilen
alacakların ödetilmesi için verilmiş bir ilam
niteliğini kazanır. Şu kadar ki, itiraza uğramamış
bir raporun onaylanması kararı kesinleşmeden önce de
bu niteliğe sahiptir.
(2) Raporun onayına ait ilam, onay istemi üzerine
yapılan duruşmaya usulüne göre çağrılmış olmayan
ilgililer aleyhine hiçbir sonuç doğurmaz.
D) Zamanaşımı
MADDE 1285-
(1) Müşterek avarya garame payı alacakları bir
yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Zamanaşımı, geminin 1279 uncu maddede belirtilen
yere vardığı tarihten itibaren işlemeye başlar.
İKİNCİ BÖLÜM
Çatma
A) Uygulama alanı
MADDE 1286-
(1) Bu Bölüm hükümleri, iki veya daha çok
geminin çarpışması “çatma” sonucu gemilere ve
gemilerde bulunan insanlara veya eşyaya verilen
zararın tazmini hakkında uygulanır.
(2) Geminin, bir manevrayı yapmak veya yapmamak
yahut seyir kurallarına uymamak suretiyle başka bir
gemiye veya gemide bulunan insanlara veya eşyaya
çatma olmaksızın zarar vermesi hâlinde de, çatma
hakkındaki hükümler uygulanır.
B) Kusursuz çatma
MADDE 1287-
(1) Çatma, umulmayan bir hâl veya mücbir sebep
yüzünden meydana gelmiş veya neden ileri geldiği
anlaşılamamışsa, çarpışan gemilerin veya gemilerde
bulunan insanların yahut eşyanın çatma yüzünden
uğradıkları zarara, o zarara uğrayan kişi katlanır.
(2) Birinci fıkrada sayılan hâller gemilerin hepsi
veya onlardan biri, kaza anında demirdeyken meydana
gelirse birinci fıkra hükmü uygulanır.
C) Kusurlu çatma
I- Bir tarafın kusuru
MADDE 1288-
(1) Çatma, gemilerden birinin donatanının veya
gemi adamlarının kusurundan ileri gelmişse, zararı o
geminin donatanı tazmin etmek zorundadır.
II- Ortak kusur
1. Eşya zararı
MADDE 1289-
(1) Çatma, çarpışan gemilerin donatanlarının
veya gemi adamlarının kusurlarından ileri gelmişse,
bu gemilerin donatanları, çatma yüzünden gemilerin
veya gemide bulunan eşyanın uğradıkları zarardan
kusurlarının ağırlığı oranında sorumludur. Bununla
beraber, duruma göre, bu oranın saptanması mümkün
olmaz veya tarafların aynı derecede kusurlu olduğu
ortaya çıkarsa, taraflar eşit oranda sorumlu
tutulurlar. Bu tazminat istemleri bakımından,
donatanların üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu
müteselsil değildir.
(2) Çatma, gemi adamlarının geminin sevkine veya
başkaca teknik yönetimine ait bir hareketinin sonucu
olduğu takdirde, donatan, kendi gemisinde taşınan
yükün ilgililerine karşı 1062 nci maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi ve 1180 inci maddenin
birinci fıkrasının birinci cümlesi hükümleri
uyarınca sorumlu olmaz. Bu sorumsuzluk hâli
sebebiyle kendi donatanından tazminat elde edemeyen
yük ilgilisi, söz konusu zarar için diğer kusurlu
donatanların birinden yabancı bir hukuka göre
tazminat alırsa, bu ödemeyi yapan donatanın fazladan
ödemek zorunda kaldığı kısım için sorumsuzluk
hâlinden yararlanan donatana rücu etmesi hâlinde,
kendisine rücu edilen donatan, o yük ilgilisine aynı
oranda rücu hakkına sahiptir.
2. Bedensel zarar
MADDE 1290-
(1) Çatma, çarpışan gemilerin donatanlarının
veya gemi adamlarının kusurlarından ileri gelmişse,
bu gemilerin donatanları, gemilerde bulunan
kişilerin çatma yüzünden ölümünden veya
yaralanmasından yahut sağlığının bozulmasından doğan
zararlardan müteselsilen sorumludur. Bununla
beraber, duruma göre bu oranın tespiti mümkün olmaz
veya tarafların aynı derecede kusurlu olduğu ortaya
çıkarsa, taraflar eşit oranda sorumlu olurlar.
(2) Donatanların birbirine rücuunda, her donatan,
kusurunun ağırlığı oranında sorumludur.
III - Kılavuzun kusuru
MADDE 1291-
(1) Gemi, zorunlu danışman kılavuz veya isteğe
bağlı kılavuz tarafından sevk edilirken onun
kusurundan ileri gelen çatmadan geminin donatanı
sorumludur.
(2) Gemi zorunlu sevk kılavuzu tarafından sevk
edilirken onun kusurundan ileri gelen çatmadan
geminin donatanı sorumlu değildir.
D) Dava öncesi delil
tespiti
MADDE 1292-
(1) Dava öncesi yaptırılacak delil
tespitlerinde, çatmanın meydana geldiği yerde deniz
ticareti işlerine bakmakla görevli asliye ticaret
mahkemesi, bulunmadığı takdirde asliye ticaret
mahkemesi, o da yoksa ticaret davalarına bakmakla
görevli asliye hukuk mahkemesi yetkilidir.
(2) Çatmaya karışan her geminin kaptanı veya
onun temsilcisine tespit yapılacağı bildirilir.
(3) Tespit raporunda, çatmaya karışan gemilerin
kusur oranları belirtilmez.
E) Şekil şartı yokluğu
MADDE 1293-
(1) Çatma sonucu uğranılan zararın tazmini için
açılacak davalar öncesinde bir ihtar düzenlenmesine
veya başkaca bir şekil şartının yerine getirilmesine
gerek yoktur.
F) Karine yokluğu
MADDE 1294-
(1) Çatmada kusurun saptanmasında herhangi bir
karine dikkate alınmaz.
G) Kaptanın yardım
görevi ve yerine getirilmemesinden donatanın
sorumsuzluğu
MADDE 1295-
(1) Bir çatmadan sonra her geminin kaptanı,
kendi gemisini, gemi adamlarını ve yolcularını ciddi
bir tehlikeye atmadan mümkün olması şartıyla, diğer
gemiye, gemi adamlarına ve yolculara yardımla
yükümlüdür.
(2) Ayrıca kaptan, mümkünse, diğer gemiye kendi
gemisinin adını, bağlama limanını, geldiği ve
gideceği limanları bildirmekle yükümlüdür.
(3) Kaptanın, sadece bu maddede öngörülen
yükümlülüğünü ihlal etmesinden dolayı donatan
sorumlu olmaz.
H) Saklı tutulan
hükümler
MADDE 1296-
(1) Donatanın sorumluluğunun sınırlandırılmasına
ilişkin hükümler saklıdır. Bu Bölümde yer alan
hükümler, taşıma sözleşmelerinden ve diğer her türlü
sözleşmelerden doğan borçları etkilemez.
İ) Zamanaşımı
MADDE 1297-
(1) Çatmaya dayanan her türlü tazminat istemi,
çatmanın meydana geldiği günden başlayarak
iki yılda zamanaşımına uğrar.
(2) 1289 uncu maddenin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesine veya 1290 ıncı maddenin ikinci fıkrasına
göre, donatanların birbirine karşı olan rücu
hakları, ödemenin yapıldığı tarihten başlayarak bir
yıl içinde zamanaşımına uğrar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kurtarma
A) Eşya kurtarma
I- Kurtarma faaliyeti
MADDE 1298-
(1) Seyrüsefere elverişli sularda tehlikeye
uğramış bulunan su aracı veya diğer eşyanın
kurtarılması için yapılan her fiil veya hareket,
kurtarma faaliyeti oluşturur ve onun hakkında bu
Bölüm hükümleri uygulanır.
(2) “Su aracı” teriminin kapsamına, her türlü gemi
ve seyrüsefere elverişli yapı girer; “eşya” terimi
ise, kıyıya sürekli ve iradi olarak sabitlenmiş
olmayan her türlü şey ile hak kazanılmış olmayan
navlun alacağını ifade eder.
(3) “Eşya” terimine;
a)
Deniz yataklarındaki mineral kaynakların keşfi,
çıkartılması veya işlenmesi amacıyla kullanıldıkları
sürece sabit veya yüzer platformlar ile açık deniz
sondaj birimleri,
b)
Deniz yatağında bulunan prehistorik, arkeolojik veya
tarihi değeri olan kültür eserleri,
girmez.
(4) “Kurtarma faaliyeti” terimine;
a)
Su aracının malikinin veya kaptanının yahut araçta
bulunmayan ve bulunmuş olmayan eşyanın malikinin
açık ve makul olarak karşı koymasına rağmen
yürütülen faaliyetler,
b)
Tehlike altında bulunan araçta çalıştırılan kişiler
tarafından yürütülen faaliyetler,
c)
Tehlike doğmadan önce kurulmuş bir sözleşmenin ifası
amacıyla yapılan veya yapılması gereken hizmetler,
girmez.
II- Diğer hâller
MADDE 1299-
(1) Bu Bölüm hükümleri;
a)
Kurtaranın, mevzuat gereğince kurtarma yükümlüğünün
bulunması,
b)
Kurtarma faaliyetinde bulunan aracın, kurtarılan
araçla aynı malike ait olması,
hâllerinde de uygulanır.
III- Kurtarma
sözleşmesi
1. Sözleşme yapma
yetkisi
MADDE 1300-
(1) Kaptan, aracın kurtarılması için malik adına
kurtarma sözleşmesi yapmaya yetkilidir. Bu yetkinin
kapsamına, yetkili mahkemeyi veya tahkimi
kararlaştırmak da girer.
(2) Aracın maliki ve kaptanı, araçta bulunan
şeylerin malikleri adına kurtarma sözleşmesi yapmaya
yetkilidir. Bu yetkinin kapsamına, yetkili mahkemeyi
veya tahkimi kararlaştırmak da girer.
2. Sözleşmenin
uyarlanması veya iptali
MADDE 1301-
(1) Kurtarma sözleşmesi, yanlış yönlendirme veya
tehlikenin etkisi altında yapılmış ve kabul edilen
şartlar hak ve nasafet ilkelerine aykırı bulunmuş
yahut kurtarma ücreti, yapılan hizmetlerle aşırı
derecede oransız bulunmuşsa, istem üzerine sözleşme
mahkeme tarafından mevcut şartlara uyarlanabilir
yahut iptal olunabilir.
3. Emredici hükümler
MADDE 1302-
(1) Bu Bölüm hükümleri, bir kurtarma sözleşmesi
ile açıkça veya zımnen değiştirilebilir.
(2) Kurtarma sözleşmesinin uyarlanması veya iptali
hakkındaki hükümler ile, çevre zararının önlenmesi
ve sınırlandırılması için gerekli özeni gösterme
yükümlülüğüne ilişkin düzenlemeler sözleşmeyle
değiştirilemez.
IV- Tarafların
yükümlülükleri
MADDE 1303-
(1) Kurtaran, tehlike altındaki aracın veya
diğer eşyanın malikine karşı;
a)
Kurtarma faaliyetini gerekli özenle yerine
getirmekle,
b)
Bu yükümlülüğünü yerine getirirken, çevre zararının
önlenmesi ve sınırlandırılması için gerekli olan
özeni göstermekle,
c)
Hâlin gereğine göre makul bir hareket tarzı
sayılabileceği ölçüde başka kurtaranlardan yardım
istemekle,
d)
İstemin makul olmadığı anlaşıldığı takdirde, alacağı
kurtarma ücretinin miktarını değiştirmemek kaydıyla,
tehlike altındaki aracın maliki veya kaptanı ya da
eşyanın maliki tarafından makul olarak istenmesi
hâlinde başka kurtaranların müdahalesini kabul
etmekle,
yükümlüdür.
(2) Tehlike altındaki aracın maliki ve kaptanı veya
diğer eşyanın maliki, kurtarana karşı;
a)
Kurtarma faaliyeti sırasında, kurtaranla her
bakımdan işbirliği yapmakla,
b)
Bu yükümlülüğü yerine getirirken, çevre zararının
önlenmesi ve sınırlandırılması için gerekli özeni
göstermekle,
c)
Kurtaran makul bir istemde bulunduğunda, emniyet
altına alınmış olan aracı veya diğer eşyayı, teslim
almakla,
yükümlüdür.
(3) Bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında “çevre
zararı”; kirlenme, bulaşma, yangın, patlama veya
benzeri önemli olayların, kıyı sularında ve ona
bitişik bölgelerde insan sağlığına veya deniz
canlılarına ya da kaynaklarına verdiği ağır maddi
zararı ifade eder.
V- Kurtaranın hakları
1. Kurtarma ücreti
a) İlkeler
MADDE 1304-
(1) Faydalı bir sonuç vermiş olan her türlü
kurtarma faaliyeti, kurtarma ücreti istemine hak
kazandırır.
(2) Bu Bölümde aksi yazılı olmadıkça, faydalı sonuç
vermeyen kurtarma faaliyeti için kurtarma ücretini
isteme hakkı doğmaz.
(3) Kurtarma ücreti, kurtarılan eşyanın kurtarılma
sonrasındaki değerini geçemez. Bu kuralın
uygulanmasında, ödenmesi gerekebilecek faiz ve
yargılama giderleri dikkate alınmaz.
b) Ücretin belirlenmesi
MADDE 1305-
(1) Kurtarma ücreti taraflarca belirlenmemişse
veya kararlaştırılan ücretin 1301 inci maddeye göre
mahkeme tarafından mevcut şartlara uyarlanması
istenmişse, ücret, kurtarma faaliyetini özendirecek
bir anlayışla, sıralama dikkate alınmaksızın
aşağıdaki kıstaslar gözetilerek belirlenir:
a)
Aracın ve diğer eşyanın kurtarıldıktan sonraki
değeri.
b)
Çevre zararının önlenmesi veya sınırlandırılması
için kurtaranın gösterdiği çaba ve beceri.
c)
Kurtaran tarafından elde edilen başarının derecesi.
d)
Kurtarılan aracın ve içindeki insanların ve eşyanın
karşılaştıkları tehlike ile kurtarmaya katılmış
olanların kendileri ve araçları için göze aldıkları
tehlikenin niteliği ve büyüklüğü.
e)
Aracın, diğer eşyanın ve insan hayatının
kurtarılması için kurtaranın gösterdiği çaba ve
beceri.
f)
Kurtaranın harcadığı zaman, yaptığı giderler ve
uğradığı zarar.
g)
Kurtaranın yüklendiği sorumluluk rizikosu ve
kurtaran ile teçhizatının uğradığı diğer rizikolar.
h)
Verilen hizmetlerin ne kadar çabuk sağlandığı.
i)
Kurtarma faaliyetine ayrılmış araçların ve diğer
teçhizatın kullanıma hazır bulundurulmuş ve fiilen
kullanılmış olması.
j)
Kurtaranın teçhizatının, kurtarmaya hazır olması,
etkinliği ile değeri.
(2) Resmî kurumların giderleri ve harçları ile
kurtarılan şeyler için ödenmesi gereken gümrük
resimleri ve diğer resimlerle bu şeylerin
saklanması, korunması, değerlerinin biçilmesi ve
satılması amaçlarıyla yapılan giderler, kurtarma
ücretine girmez.
(3) Kurtarma ücreti para olarak saptanır. Aksi
kararlaştırılmadıkça ücret, kurtarılan şeylerin
değerlerinin bir yüzdesi olarak belirlenemez.
c) Borçlular
MADDE 1306-
(1) Kurtarma ücretinin borçluları, kurtarılan
aracın ve diğer eşyanın kurtarma faaliyetinin
tamamlandığı andaki malikleridir.
(2) Kurtarma ücreti, kurtarılan aracın maliki ve
diğer eşyanın malikleri arasında kurtarılan değerler
oranında paylaşılır. Kurtarma ücretinin borçluları
arasında teselsül yoktur.
d) Gönderilenin
sorumluluğu
MADDE 1307-
(1) Gönderilen, eşyayı teslim alırken onlar için
kurtarma ücreti ödeneceğini biliyor ise, eşya teslim
edilmiş olmasaydı, bunların paraya çevrilmesi
hâlinde ücret ne oranda ödenecek idiyse o oranda
ücret alacaklılarına karşı şahsen sorumlu tutulur.
(2) Teslim edilen eşyayla birlikte başka şeyler de
kurtarılmış olursa, gönderilenin sorumluluğu,
giderlerin bütün şeyler arasında pay edilmesi
hâlinde teslim edilen eşyaya düşecek miktarı
geçemez.
e) Ücretin
paylaştırılması
aa) Tek ücret
MADDE 1308-
(1) Kurtarma faaliyetine sebep olan tehlikenin
başladığı andan 1303 üncü maddenin ikinci fıkrasının
(c) bendi uyarınca eşyanın geri verilmesinin
istendiği ana kadar yapılan her türlü kurtarma
faaliyeti için tek ücret belirlenir. Bu faaliyetlere
katıldığı için kurtarma ücretinden pay isteyen
herkes, payını, bu toplam ücretin içinden alır.
(2) Kurtarma ücretinden pay alınması için birden çok
dava açılırsa, davalar, tekel sahibi kurtaranın,
yoksa kurtarma sözleşmesini yapmış olan kurtaranın,
o da yoksa en fazla kurtarma gemisi ile, yoksa en
fazla teçhizatı ile katılmış olan kurtaranın açtığı
dava dosyası ile birleştirilir. Bu dava hakem
önünde görülüyorsa, dosyaların tümü, bir mahkemede
açılan ilk dava ile birleştirilir ve mahkeme, hakem
önünde açılan davada kurtarma ücretinin kesin
hükümle belirlenmesini bekletici sorun yapar. Davaya
bakan mahkeme, aynı dava içinde, ücretin nasıl
paylaştırılacağına da karar verir.
bb) Birden çok kurtaran
arasında
MADDE 1309-
(1) Kurtarma ücreti birden çok kurtaran arasında
1305 inci maddedeki kıstaslar dikkate alınarak
kurtarma faaliyetine katıldıkları oranda
paylaştırılır.
cc) Gemi adamlarına ve
kurtaranın diğer adamlarına verilecek pay
MADDE 1310-
(1) Bir araç veya diğer eşya, bir başka gemi
tarafından kurtarılırsa, kurtaran geminin donatanı,
alacağı kurtarma ücretinden, kurtarma yüzünden
geminin uğradığı zararla yapılan giderleri
ayırdıktan sonra, kurtaran geminin kaptanına ve
diğer gemi adamlarına 1305 inci maddenin birinci
fıkrasında öngörülen kıstasları dikkate alarak pay
verir.
(2) Donatan, kurtarma faaliyeti biter bitmez,
kaptanın ve diğer gemi adamlarının payını gösteren
bir cetvel hazırlar ve bu cetveli onlara yazılı
olarak bildirir.
(3) Pay cetveline karşı, cetvelin bildirilmesinden
sonra Türkiye’de ilk varılan yerdeki mahkemede o
yere varma tarihinden itibaren onbeş gün içinde
itiraz edilebilir.
(4) Mahkemece ilgililer dinlendikten sonra, pay
cetveli aynen veya gereğinde değiştirilerek
onaylanır. Bu karar kesindir.
(5) Kurtarma faaliyetinin bu amaca tahsis edilmiş
olan gemi veya römorkör tarafından yapılması
hâlinde de, birinci ilâ dördüncü fıkra hükümleri
uygulanmaz. Kurtarma amacına tahsis edilmiş gemi
veya römorkörde görevli gemi adamları ve diğer
kişiler, kurtarılan eşyanın maliklerinden de
kurtarma ücreti veya payı isteyemez.
(6) Kurtarma, gemi olmayan bir araçtan yapılmışsa,
kurtarma ücreti, kurtaran ile onun adamları arasında
sözleşmeye göre, sözleşme yoksa kıyas yoluyla 1305
inci maddedeki kıstaslar dikkate alınarak
paylaştırılır.
f) Ücretten mahrumiyet
MADDE 1311-
(1) Kurtaran, kurtarma faaliyetini kendi
kusuruyla zorunlu kılmış veya daha da güçleştirmiş
yahut hileli davranış sayılan ya da dürüstlüğe
sığmayan diğer hareketlerde bulunmuş ise, kurtarma
ücretinden tamamen veya kısmen mahrum bırakılabilir.
2. Özel tazminat
MADDE 1312-
(1) Bir kurtaran, çevre zararı tehdidi oluşturan
bir araç veya onun içindeki eşya için kurtarma
faaliyetinde bulunmuş, ancak bu madde uyarınca
hesaplanacak özel tazminata en azından denk bir
kurtarma ücretine 1305 inci madde uyarınca hak
kazanmamışsa, kurtarma faaliyeti için bu madde
kapsamında yapmış olduğu giderleri özel tazminat
olarak malikten isteyebilir. Özel tazminata
hükmedebilmek için mahkemenin veya hakem kurulunun,
1305 inci maddeye göre belirlenecek kurtarma
ücretini, kurtarılan şeylerin en yüksek değerine
kadar yükseltmiş olması gerekmez.
(2) Kurtaran, birinci fıkranın birinci cümlesinde
belirtilen şartlar altında, kurtarma faaliyeti ile
çevre zararını önlemiş veya sınırlandırmış
ise, malik tarafından birinci fıkra uyarınca
kurtarana ödenecek özel tazminat, kurtaranın yaptığı
giderlerin en çok yüzde otuzuna kadar artırılabilir.
Mahkeme veya hakem kurulu, 1305 inci maddenin
birinci fıkrasındaki kıstasları da göz önünde
bulundurarak hak ve nasafet kurallarına uygun
olduğuna karar verirse, özel tazminatın miktarını
daha da artırabilir; şu kadar ki, yapılacak artırım,
hiçbir hâlde kurtaranın giderlerinin yüzde yüzünü
geçemez.
(3) Birinci ve ikinci fıkraların uygulanmasında
“kurtaranın giderleri”, kurtarma faaliyeti sırasında
kurtaran tarafından yapılmış makul harcamaları ve
kurtarma faaliyetinde fiilen kullanılan ve
kullanılması makul olan teçhizat ve personel için,
1305 inci maddenin birinci fıkrasının (h), (i) ve
(j) bentlerindeki kıstaslar gözetilerek belirlenecek
uygun bir tutarı ifade eder.
(4) Bu maddeye göre hesaplanacak özel tazminatın
toplamı, kurtaranın 1305 inci madde uyarınca
alabileceği kurtarma ücretini aştığı takdirde ve
oranda ödenir.
(5) Kurtaran, ihmali nedeniyle çevre zararını
önleyememiş veya sınırlandıramamış ise, bu maddede
belirtilen tazminattan tamamen veya kısmen mahrum
bırakılabilir.
(6) Bu madde hükümleri, donatanın rücu haklarına
halel getirmez.
(7) Bu madde uyarınca yapılacak ödemeler, müşterek
avarya paylaştırmasına girmez.
3. Faiz
MADDE 1313-
(1) Kurtaranın bu Bölümde düzenlenen
alacaklarına, kurtarılan şeylerin 1303 üncü maddenin
ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca teslim
alınmaları gereken tarihten ve eşya teslim
edilemiyorsa özel tazminat bakımından kurtarma
faaliyetinin sonuçlandığı tarihten başlayarak faiz
yürütülür. Faizle ilgili diğer hususlarda genel
hükümler uygulanır.
4. Ödeme zamanı ve
teminat
MADDE 1314-
(1) Kurtarılan şeyler 1303 üncü maddenin ikinci
fıkrasının (c) bendi uyarınca teslim alınırken,
borçlular, kurtaranın bu Bölümde düzenlenen
alacaklarından kendi paylarına düşen paraları ödemek
veya kurtaranın istemi üzerine bu paralar için faizi
ve yargılama giderlerini de kapsayacak şekilde
teminat göstermek zorundadır.
5. Rehin hakları
MADDE 1315-
(1) Kurtarma ücreti alacaklarından dolayı
kurtaran, kurtarılan gemi üzerinde gemi alacaklısı
hakkını ve kurtarılan diğer eşya üzerinde Türk
Medenî Kanununun 950 ilâ 953 üncü maddeleri uyarınca
hapis hakkını haizdir.
(2) Kurtarılan aracın maliki, kurtarılan eşyanın
malikinin kendi borcu, faizi ve giderleri için
yeterli teminat vermesi hususunda elinden gelen her
türlü çabayı göstermekle yükümlüdür.
(3) Kurtarılan araç ve diğer eşya, kurtaranın rızası
olmaksızın, kurtarma faaliyetinin tamamlanmasından
sonra ilk olarak varılan liman veya yerden,
kurtaranın alacakları için yeterli teminat
gösterilinceye kadar uzaklaştırılamaz.
6. Avans
MADDE 1316-
(1) Kurtaranın alacakları hakkında karar vermeye
yetkili olan mahkeme veya hakem kurulu, kurtarana
bir ara kararı ile durumun gereklerine göre
uygun bir miktar avans ödenmesine karar verebilir.
Kurtaranın avansı alabilmesi, teminat göstermesine
bağlanabilir. Avans ödenmesi hâlinde, 1314 üncü
maddede düzenlenen teminat miktarı da bu oranda
indirilir.
B) İnsan kurtarma
I- Kaptanın yükümlülüğü
MADDE 1317-
(1) Her kaptan, aracını ve araçta bulunan
kişileri, ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya
bırakmadan, denizde kaybolma tehlikesi altında
bulunan her insana yardım etmek zorundadır.
(2) Aracın maliki, kaptanın sadece bu yükümlülüğünü
ihlal etmesinden dolayı sorumlu olmaz.
II- Ücret
MADDE 1318-
(1) Kurtarılan kişilerin kurtarma ücreti ödeme
borcu yoktur.
(2) Kurtarmayı gerektiren kaza sırasında, sadece
insan kurtarmış olan bir kurtaran, aracın veya diğer
eşyanın kurtarılması veya çevre zararının önlenmesi
veya sınırlandırılması için faaliyet göstermiş olan
kurtarana takdir edilen ücret ve özel tazminattan
uygun bir pay istemeye hak kazanır.
C) Zamanaşımı
MADDE 1319-
(1) Bir sözleşmeye dayanıp dayanmadığına
bakılmaksızın, kurtarma faaliyeti ile enkazın
kaldırılmasından doğan bütün alacaklar iki yılda
zamanaşımına uğrar.
(2) Bu süre kurtarma faaliyetinin sona erdiği
tarihten ve enkazın kaldırılması giderlerinden doğan
alacaklar için enkaz kaldırma işinin tamamlandığı
tarihten itibaren işlemeye başlar.
(3) Kendisine karşı istemde bulunulan kişi,
zamanaşımı süresi içinde istemde bulunana yapacağı
bir beyanla bu süreyi bir veya birden çok kez
uzatabilir.
ALTINCI KISIM
Gemi Alacakları
A) Gemi alacaklısı
hakkı veren alacaklar
MADDE 1320-
(1) Geminin malikine, kiracısına, yöneticisine
veya işletenine karşı doğmuş olan aşağıdaki
alacaklar sahiplerine “gemi alacaklısı hakkı” verir:
a)
Ülkelerine getirilme giderleri ve onlar adına
ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma payları da
içinde olmak üzere, gemi adamlarına, gemide
çalıştırılmakta olmaları dolayısıyla ödenecek
ücretlere ve diğer tutarlara ilişkin istem hakları.
b)
Geminin işletilmesi ile doğrudan doğruya ilgili
olarak karada veya suda meydana gelen can kaybı veya
diğer bedensel zararlardan doğan alacaklar.
c)
Kurtarma ücreti.
d)
Liman, kanal, diğer su yolları, karantina ve
kılavuzluk için ödenecek resimler.
e)
Gemide taşınan eşya, konteynerler ve yolcuların
eşyalarına gelecek olan zıya veya hasar dışında,
geminin işletilmesinin sebep olduğu maddi zıya veya
hasardan doğan ve haksız fiile dayanan alacaklar.
f)
Müşterek avarya garame payı alacakları.
(2) Birinci fıkranın (b) ve (e) bentlerinde yazılı
alacaklar;
a)
Deniz yolu ile petrol veya diğer tehlikeli ya da
zararlı maddelerin taşınması ile bağlantılı olarak
ortaya çıkıp da milletlerarası sözleşmelere yahut
millî mevzuata göre kusursuz sorumluluk ve zorunlu
sigorta ile ya da diğer yollardan teminat altına
alınması öngörülen zararların,
b)
Radyoaktif maddelerden veya radyoaktif maddelerin
zehirli ya da patlayıcı maddeler veya nükleer yakıt
yahut radyoaktif ürünler ya da atıklardan oluşan
diğer tehlikeli maddeler ile bileşiminden
kaynaklanan zararların,
sonucunu oluşturdukları veya bu zararlardan
doğdukları takdirde, sahiplerine gemi alacaklısı
hakkı vermezler.
(3) Türkiye’de yargı yoluyla ileri sürülen bir
alacağın gemi alacaklısı hakkı verip vermediği, Türk
hukuku uyarınca belirlenir.
B) Gemi alacağının
verdiği kanuni rehin hakkı
I- Kapsamı
MADDE 1321-
(1) Gemi alacağı, sahibine, gemi ve eklentisi
üzerinde kanuni rehin hakkı verir.
(2) Gemi malikinin mülkiyetinde bulunmayan
eklentiler rehnin kapsamına girmez. Bir sigorta
sözleşmesine göre donatana ödenecek sigorta
tazminatı rehnin kapsamında değildir.
(3) Rehin, geminin zıyaı veya hasara uğramasından
dolayı donatanın üçüncü kişilere karşı sahip olduğu
tazminat istemini de kapsar. Müşterek avarya
hâllerinde feda edilen veya hasara uğrayan şeyler
için verilen tazminat, gemi alacaklıları için,
tazminatın karşılık olduğu şeyler yerine geçer.
(4) Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile
diğer kamu tüzel kişilerine ait olup, denizde
menfaat sağlamak amacına tahsis edilmeyen veya
fiilen böyle bir amaçla kullanılmayan gemiler
üzerinde kanuni rehin hakkı doğmaz. Şu kadar ki, bu
tüzel kişiler, gemi alacaklılarına karşı gemi ve
eklentisinin, alacakların doğduğu yolculuk sonundaki
değeri gemi alacaklıları arasında kanuni sıralarına
göre paylaştırılmış olsa idi, alacaklılara düşecek
miktar ne idi ise, o alacaklılara karşı o oranda
öncelikle sorumlu olurlar.
(5) Gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkı,
gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebilir.
II - Temin ettiği
alacaklar
MADDE 1322-
(1) Gemi alacaklılarının rehin hakkı ana parayı,
faizi, takip ve yargılama giderlerini aynı surette
temin eder.
(2) Gemi bir donatma iştiraki tarafından işletildiği
takdirde gemi alacaklarına, bir tek donatanın
mülkiyetindeymiş gibi karşılık oluşturur.
III- Önceliği
MADDE 1323-
(1) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a) ilâ
(e) bentlerinde yazılı gemi alacaklılarının sahip
olduğu kanuni rehin hakkı, gemi üzerinde tescil
edilmiş veya edilmemiş olan bütün kanuni ve
akdî rehin haklarıyla ayni yükümlülüklerden
önce gelir.
(2) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (f)
bendinde yazılı gemi alacaklılarının haiz
bulundukları kanuni rehin hakkı, gemi üzerinde
tescil edilmiş veya edilmemiş olan bütün kanuni ve
akdî rehin haklarıyla ayni yükümlülüklerden
sonra gelir.
(3) Karaya oturmuş veya batmış bir geminin,
seyrüsefer güvenliği veya deniz çevresinin korunması
amacıyla kamu kurumları tarafından kaldırılması
hâlinde, bunun giderleri, bütün gemi alacaklarından
önce ödenir.
IV- Sırası
MADDE 1324-
(1) Gemi alacağının hakkının verdiği kanuni
rehin haklarının sırası, 1320 nci maddede gemi
alacaklısı hakkı verdiği açıklanan alacakların
sırasına göre belirlenir; şu kadar ki, 1320 nci
maddenin birinci fıkrasının (f) bendinde sayılan
gemi alacaklıları hakkında 1323 üncü maddenin ikinci
fıkrası hükmü saklıdır.
(2) Yalnız kurtarma ücreti alacağının verdiği kanuni
rehin hakkı, bu alacağın doğumuna sebebiyet veren
faaliyetin yapıldığı tarihten evvel gemi üzerinde
doğmuş olan bütün diğer rehin haklarından önce
gelir. Kurtarma ücreti alacağının verdiği kanuni
rehin haklarından sonra doğanlar, evvel doğanlardan
önce gelir; bu hükmün uygulanmasında her bir
kurtarma faaliyetinin sona erdiği tarih esastır.
(3) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (b),
(d) ve (e) bentlerinde öngörülen gemi alacakları
kendi aralarında eşit hakka sahiptirler.
V- Devri ve intikali
MADDE 1325-
(1) Gemi alacağının devri veya intikali ile bu
alacağın verdiği kanuni rehin hakkı da devredilmiş
veya intikal etmiş olur.
VI- Düşmesi
MADDE 1326-
(1) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a) ilâ
(e) bentlerinde sayılan gemi alacaklılarının sahip
oldukları rehin hakkı, gemi alacağının doğduğu
tarihten itibaren geçecek bir yılın sonunda düşer;
meğerki, bu sürenin geçmesinden evvel gemi ihtiyaten
haczedilmiş ve bunun sonucunda cebrî icra yolu ile
satılmış olsun. Bu bir yıllık süre;
a)
1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
sayılan alacaklar bakımından, alacaklının gemiden
ayrılması tarihinde,
b)
1320 nci maddenin birinci fıkrasının (b) ilâ (e)
bentlerinde sayılan alacaklar bakımından, kanuni
rehin hakkıyla teminat altına alınan alacakların
doğduğu tarihte,
işlemeye başlar.
(2) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (f)
bendinde sayılan gemi alacaklılarının sahip olduğu
rehin hakkı;
a)
Geminin, zararın tespitinin ve paylaştırılmasının
yapılacağı varma yerine ve eğer gemi buraya
varmazsa yolculuğun bittiği limana vardığı
günden itibaren işleyecek altı ay içinde; gemi
cebrî icra yoluyla satışla sonuçlanacak şekilde
ihtiyaten haczedilmemişse altı ayın geçmesiyle,
b)
Geminin iyiniyetli bir üçüncü kişiye satılması
hâlinde, alıcının gemiyi, sicil yeri hukukuna uygun
olarak kendi adına tescil ettirdiği günden itibaren
işleyecek altmış günün sonunda,
düşer. Bu sürelerin ikisi de işlemeye başlamışsa,
rehin hakkı ilk sürenin dolmasıyla düşer.
(3) Geminin ihtiyati haczinin hukuken caiz olmadığı
zaman aralığı, bu sürelerin hesabında dikkate
alınmaz. Diğer sebeplerden sürenin durması veya
kesilmesi söz konusu değildir.
VII- Zamanaşımı
MADDE 1327-
(1) Bu Kanundaki ve diğer kanunlardaki özel
hükümler saklı kalmak kaydıyla, 1326 ncı maddede
yazılı süre, alacaklının, borçluya yönelik kişisel
istem haklarına da uygulanır.
YEDİNCİ KISIM
Sorumluluğun
Sınırlanması ve Petrol Kirliliği Zararının Tazmini
A) Deniz alacaklarına
karşı sorumluluğun sınırlanması
I- Kural
MADDE 1328-
(1) Deniz alacaklarından doğan sorumluluk,
4/6/1980 tarihli ve 17007 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 19/11/1976 tarihli Deniz Alacaklarına
Karşı Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında
Milletlerarası Sözleşme ile bu Sözleşmeyi değiştiren
2/5/1996 tarihli Protokol veya onun yerine geçmek
üzere hazırlanarak Türkiye Cumhuriyeti tarafından
kabul edilen milletlerarası sözleşmelere göre
sınırlanabilir.
(2) 1976 tarihli Deniz Alacaklarına Karşı
Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında Milletlerarası
Sözleşmenin 20 ve 21 inci maddeleri ile 1996 tarihli
Protokolün 8 inci maddesi uyarınca yapılacak
değişikliklerin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından
yürürlüğe girdikleri tarihten başlayarak, bu madde,
anılan değişiklikleri de içine alacak şekilde
uygulanır.
(3) Bu Kısımda geçen “1976 tarihli Sözleşme”
ibaresi, “19/11/1976 tarihli Deniz Alacaklarına
Karşı Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında
Milletlerarası Sözleşme”yi, 2/5/1996 tarihli
Protokolü ve bu Sözleşmeye ilişkin değişikliklerden
Türkiye Cumhuriyeti bakımından yürürlüğe girmiş
olanları topluca ifade eder.
II- Yabancılık unsuru
taşımayan hâller
MADDE 1329-
(1) 1328 inci madde, 27/11/2007 tarihli ve 5718
sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası
anlamında yabancılık unsuru taşımayan hâllerde de
uygulanır.
III- Uygulama alanının
genişletilmesi
MADDE 1330-
(1) 1328 inci madde, aşağıdaki hâllerde de
uygulanır:
a)
1976 tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin birinci
paragrafının ikinci cümlesinde sayılan kişiler, bir
Türk mahkemesinde sorumluluklarını sınırlamak
istediklerinde.
b)
1976 tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin ikinci
paragrafının (a) bendinde sayılan gemiler hakkında.
c)
1976 tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin ikinci
paragrafının (b) bendinde sayılan gemiler hakkında,
1332 nci maddede öngörülen sınırlar dâhilinde.
d)
1976 tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin dördüncü
paragrafında sayılan gemiler hakkında, 1333 üncü
maddede öngörülen sınırlar dâhilinde.
(2) Alacaklı, birinci fıkranın (a)
bendinde söz konusu olan kişinin ülkesinde
sorumluluğun sınırlanmasının caiz olmadığını ispat
ederse, sorumluluk Türkiye’de sınırlanamaz. Alacaklı
o kişinin ülkesinde 1976 tarihli Sözleşmeye göre
daha yüksek bir sorumluluk sınırının uygulandığını
ispat ederse, 1976 tarihli Sözleşme, o yüksek sınır
esas alınarak uygulanır.
IV- Sözleşmenin
uygulanmayacağı alacaklar
MADDE 1331-
(1) 1976 tarihli Sözleşmenin 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri
ile 3 üncü maddesinde sayılan alacaklara karşı
sorumluluk sınırlandırılamaz.
V- Üçyüz tonilatodan
küçük gemiler
MADDE 1332-
(1) 1976 tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin
ikinci paragrafının (b) bendinde sayılan gemiler
için, aynı Sözleşmenin 6 ncı maddesinin birinci
paragrafının (b) bendi uyarınca hesaplanacak
sorumluluk sınırı 83.500 Özel Çekme Hakkıdır. Diğer
hâllerde, 1976 tarihli Sözleşmenin öngördüğü
sorumluluk sınırları geçerlidir.
VI- Sondaj işlemi
gemileri
MADDE 1333-
(1) Sınırlamaya esas olan alacağın, geminin
sondaj işlemi için kullanılmak üzere sondaj yerinde
bulunduğu sırada doğmuş olması şartıyla, 1976
tarihli Sözleşmenin 15 inci maddesinin dördüncü
paragrafında sayılan gemiler hakkında aşağıdaki
sorumluluk sınırları uygulanır:
a)
1976 tarihli Sözleşmenin 6 ncı maddesinin birinci
paragrafının (a) bendinde sayılan alacaklar için
32.000.000 Özel Çekme Hakkı.
b)
1976 tarihli Sözleşmenin 6 ncı maddesinin birinci
paragrafının (b) bendinde sayılan alacaklar için
20.000.000 Özel Çekme Hakkı.
VII- Öncelik
MADDE 1334-
(1) Ölüm ve yaralanmadan doğan alacakların, 1976
tarihli Sözleşmenin 6 ncı maddesinin ikinci
paragrafı uyarınca sahip oldukları hakların ihlal
edilmemesi kaydıyla, aynı maddenin üçüncü
paragrafında sayılan alacaklar, birinci paragrafının
(b) bendinde yazılı diğer alacaklara oranla
önceliklidir.
(2) Bu öncelik, paylaştırmada aşağıdaki sıra
izlenerek gerçekleştirilir:
a)
1976 tarihli Sözleşmenin 6 ncı maddesinin birinci
paragrafının (b) bendinde sayılan alacaklarla,
ikinci paragrafında yazılı alacakların arasındaki
paylaştırma oranı belirlenir.
b)
Bu oranlara göre, ikinci paragrafta yazılı
alacaklara düşen paylar belirlenir.
c)
Fondan, bu paylar ve üçüncü paragrafta sayılan
öncelikli alacaklar ödenir.
d)
Bakiyeden, birinci paragrafın (b) bendinde yazılı
diğer alacaklar ödenir.
e)
Fon, ikinci paragrafta yazılı alacaklara düşen
payları ve üçüncü paragrafta yazılı öncelikli
alacakları karşılamaya yetmezse, fonun tamamı bu
alacaklılar arasında garameten paylaştırılır.
VIII - Fon kurmadan
sorumluluğun sınırlanması
MADDE 1335-
(1) 1976 tarihli Sözleşmenin 10 uncu maddesi
uyarınca, fon kurulmadan da sorumluluğu sınırlama
hakkı ileri sürülebilir.
B) Petrol kirliliği
zararı hakkında özel hükümler
I - Kural
MADDE 1336-
(1) 24/7/2001 tarihli ve 24472 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan 27/11/1992 tarihli Petrol
Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile
İlgili Uluslararası Sözleşmenin 1 inci maddesinin
altıncı paragrafında tanımlanan “kirlenme zararı”
hakkında bu Sözleşme ve 18/7/2001 tarihli ve 24466
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 27/11/1992 tarihli
Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir
Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası
Sözleşme hükümleri uygulanır. Bu sözleşmelerin
doğrudan veya bu Kanun uyarınca uygulandıkları
hâllerde, mevzuatın, bu sözleşmelerde düzenlenen
hususlara ilişkin diğer hükümleri uygulanmaz.
(2) 27/11/1992 tarihli Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşmenin Nihai Maddelerinin 14 ve 15 inci
maddeleri ile 27/11/1992 tarihli Petrol Kirliliği
Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun
Kurulması ile İlgili Uluslararası Sözleşmenin Nihai
Maddelerinin 32 ve 33 üncü maddeleri uyarınca
yapılacak değişikliklerin Türkiye Cumhuriyeti
bakımından yürürlüğe girdikleri tarihten başlayarak,
bu madde, anılan değişiklikleri de içine alacak
şekilde uygulanır.
(3) Bu Kısımda geçen;
a)
“1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesi” ibaresi
“27/11/1992 tarihli Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşme”yi ve bu Sözleşmeye ilişkin
değişikliklerden Türkiye Cumhuriyeti bakımından
yürürlüğe girmiş olanları,
b)
“1992 tarihli Fon Sözleşmesi” ibaresi “27/11/1992
tarihli Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir
Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası
Sözleşme”yi ve bu Sözleşmeye ilişkin
değişikliklerden Türkiye Cumhuriyeti bakımından
yürürlüğe girmiş olanları,
topluca ifade eder.
II - Yabancılık unsuru
taşımayan hâller
MADDE 1337-
(1) 1992 tarihli Sorumluluk ve Fon Sözleşmeleri,
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası anlamında
yabancılık unsuru taşımayan hâllerde de uygulanır.
III - Uygulama alanının
genişletilmesi
MADDE 1338-
(1) 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin I inci
maddesinin altıncı paragrafında tanımlanan bir
“kirlenme zararı”, aynı Sözleşmenin III üncü
maddesinin dördüncü paragrafında sayılan kişilerden
başkalarına karşı ileri sürülürse, bu kişiler
sorumluluklarını, 1992 tarihli Sorumluluk
Sözleşmesinin V inci maddesinin kıyasen uygulanması
suretiyle sınırlayabilirler. Sorumluluk sınırının
hesabında, aynı Sözleşmenin I inci maddesinin
altıncı paragrafında tanımlanan geminin tonajı esas
alınır.
(2) 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin I inci
maddesinin altıncı paragrafının (a) bendinde
tanımlanan bir “kirlenme zararı”, aynı Sözleşmenin
II nci maddesinin (a) bendinde belirlenen yerlerin
dışında meydana gelmişse, sorumlu tutulan kişi,
sorumluluğunu, 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin
V inci maddesinin kıyasen uygulanması suretiyle
sınırlayabilir.
(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca sorumlu tutulan
kişi, 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin VII nci
maddesinin sekizinci paragrafında tanımlanan türde
bir sigorta yaptırmışsa, aynı Sözleşmenin VII nci ve
VIII inci maddeleri kıyasen uygulanır.
(4) Bu maddeye göre kurulan fon, 1992 tarihli
Sorumluluk Sözleşmesinin doğrudan uygulanması
suretiyle kurulabilecek bir fondan bağımsızdır.
IV – Davanın ihbarı ve
davaya müdahale
MADDE 1339-
(1) 1992 tarihli Fon Sözleşmesinin 7 nci
maddesinin dördüncü ve altıncı paragraflarına
dayanarak “1992 Uluslararası Petrol Kirliliğinden
Doğan Zararların Tazminat Fonu”nun, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 49 uncu maddesi uyarınca
ihbar üzerine veya aynı Kanunun 53 üncü maddesi
uyarınca müdahale yoluyla davaya katılması için, bu
istemini içeren bir dilekçeyi mahkemeye vermesi
yeterlidir; ayrıca mahkemenin veya tarafların kabulü
veya onayı aranmaz.
V - Yabancı hukukun
uygulanması
MADDE 1340-
(1) 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin I inci
maddesinin altıncı paragrafının (a) bendinde
tanımlanan bir “kirlenme zararı”;
a)
Aynı Sözleşmenin II nci maddesinin (a) bendinde
belirlenen yerlerin dışında meydana gelmişse,
b)
Aynı Sözleşmeye taraf olan bir ülkenin bayrağını
taşıyan bir gemiden kaynaklanmışsa,
c)
Türkiye’de dava yoluyla ileri sürülmüşse,
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun uyarınca uygulanacak yabancı hukukun, 1992
tarihli Sorumluluk Sözleşmesine aykırı olan
hükümleri uygulanmaz. Böyle bir hâlde, 1992 tarihli
Sorumluluk Sözleşmesi doğrudan geçerli olur.
C) Sözleşmelere ilişkin
ortak hükümler
I - Kılavuzlar için
sorumluluk sınırı
MADDE 1341-
(1) 1976 tarihli Sözleşmede belirlenen
sorumluluk sınırları, kılavuzlara doğrudan
yöneltilen bütün istemler için toplam 1.500 Özel
Çekme Hakkıdır.
(2) 1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin III
üncü maddesinin beşinci paragrafına göre malik
tarafından kılavuza yöneltilebilecek rücu
istemlerinde sorumluluk sınırı toplam 1.500 Özel
Çekme Hakkıdır.
(3) Bu maddenin uygulamasında kılavuz terimi, gemide
veya herhangi başka bir yerden gemiye kılavuzluk
hizmeti veren kişiyi veya kişileri ve bu kişi veya
kişilerin fiillerinden sorumlu olan bütün gerçek ve
tüzel kişileri kapsar.
II - Kişisel
sorumlulukta fon kurulması
MADDE 1342-
(1) 1976 ve 1992 tarihli sözleşmeler uyarınca
sorumluluğunu sınırlama hakkına sahip olan bir tüzel
kişinin veya adi şirketin yahut donatma iştirakinin
adına fon kurulmazsa, tüzel kişinin veya adi
şirketin yahut donatma iştirakinin o borcundan ötürü
şahsen sorumlu tutulabilecek her kişi, fon kurarak
sorumluluğunu sınırlayabilir. Fonun, toplam
sorumluluk sınırı üzerinden kurulması şarttır; fon
kuran kişinin, tüzel kişideki veya adi şirketteki
yahut donatma iştirakindeki pay oranı dikkate
alınmaz. Bu madde uyarınca kurulan bir fon, 1976 ve
1992 tarihli sözleşmeler uyarınca kurulmuş bir fon
hükmündedir.
III - Sınırlama hakkını
kaldıran kusur
MADDE 1343-
(1) 1976 tarihli Sözleşmenin 4 üncü maddesinin ve
1992 tarihli Sorumluluk Sözleşmesinin V inci
maddesinin ikinci paragrafının uygulanmasında,
aşağıdaki kişilerin kusuru dikkate alınır:
a)
Gerçek kişilerde, her bir gerçek kişinin kusuru.
b)
Tüzel kişilerde, Türk Medenî Kanununun 50 nci
maddesi uyarınca eylem ve işleriyle tüzel kişiyi
borç altına sokan organların kusuru ve organı
oluşturan kişilerin kusurları.
c)
Adi şirketlerde şirket ortaklarının kusuru.
d)
Donatma iştirakinde, paydaş donatanların ve gemi
müdürünün kusuru.
e)
Yukarıda sayılan kişileri, genel veya özel bir
yetkiye dayanarak temsil eden kişilerin kusuru.
(2) Tüzel kişinin, adi şirketin ve donatma
iştirakinin sınırlama hakkının kalkmasına kusuruyla
sebep olan kişiler, kişisel sorumluluklarını
sınırlayamaz.
IV - Kanuni halefiyet
MADDE 1344-
(1) 1976 tarihli Sözleşmenin 12 nci maddesinin
üçüncü paragrafında ve 1992 tarihli Sorumluluk
Sözleşmesinin V inci maddesinin altıncı paragrafında
belirtilen ödemeleri yapan kişiler, kendisine ödeme
yapılan kişinin haklarına, yapılan ödeme oranında
halef olur.
V - Alacakların
teminatı
MADDE 1345-
(1) Bir alacağın, 1976 veya 1992 tarihli
sözleşmeler uyarınca kurulan fonlara gireceği, fonun
kurulduğu mahkeme tarafından kabul edildiği anda, o
alacağa ilişkin bütün ayni ve şahsî teminatlar sona
erer. Bu ayni ve şahsî teminatların, o alacağa
sağladığı öncelikler, fon paylaştırmasında dikkate
alınmaz.
VI - Diğer alacaklılar
MADDE 1346-
(1) 1976 veya 1992 tarihli sözleşmeler uyarınca
kurulan fonlar, yalnız, haklarında sınırlı
sorumluluk ileri sürülebilecek olan alacakların
ödenmesinde kullanılabilir. Fon kurulması yoluyla
sorumluluğunu sınırlayan kişinin diğer alacaklıları,
hiçbir şekilde bu fonlara başvuramaz. Fonların
paylaştırılmasından sonra bir bakiye kalırsa, fonu
kuran kişinin diğer alacaklıları, bu bakiyeyi takip
edebilir.
VII - Faiz
MADDE 1347-
(1) 1976 veya 1992 tarihli sözleşmeler uyarınca
sorumluluğun sınırlanmasının mahkemece kabul
edildiği durumlarda, fona giren alacakların,
sözleşmelerde belirtilen sınırları aşan kısmı için
faiz işletilemez.
(2) Bu Kanun uyarınca kurulan fonların, paylaştırma
sonuna kadar faiz getiren bir hesapta tutulması
zorunludur.
VIII - Görevli ve
yetkili mahkeme
MADDE 1348-
(1) 1976 ve 1992 tarihli sözleşmeler uyarınca
fon kurulması konusunda görevli mahkeme, deniz
ticareti işlerine bakmakla görevli asliye ticaret
mahkemesi, bu mahkemenin bulunmadığı yerlerde bu
işle görevlendirilmiş asliye ticaret mahkemesi, o da
yoksa, fonun miktarına bakılmaksızın, bu işle
görevlendirilmiş asliye hukuk mahkemesidir.
(2) 1976 ve 1992 tarihli sözleşmeler uyarınca fon
kurulması konusunda, bir Türk Gemi Siciline kayıtlı
olan gemilerde, o gemi sicilinin gözetimi altında
tutulduğu mahkeme, sicile kayıtlı olmayan Türk
gemilerinde malikin yerleşim yeri mahkemesi, yabancı
gemilerde ise, deniz ticareti işlerine bakmakla
görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi
yetkilidir.
IX - Yargılama ve takip
giderleri
MADDE 1349-
(1) Yargılama ve takip giderleri
için sorumluluk sınırlanamaz; bir fon kurulmuş olsa
bile, davalı veya takip borçlusu, bu giderleri
ayrıca ödemek zorundadır.
SEKİZİNCİ KISIM
Cebrî İcraya İlişkin
Özel Hükümler
A) Uygulanacak hukuk
MADDE 1350-
(1) Bir geminin ihtiyaten veya icraen haczi,
cebrî icra yoluyla satışı ve mülkiyetin intikali de
dâhil olmak üzere bu satışın sonuçları ve cebrî
icraya ilişkin diğer bütün işlem ve tasarruflar,
geminin bu işlem ve tasarrufların yapıldığı sırada
bulunduğu ülkenin hukukuna tabidir. Şu kadar ki,
Türk bayraklı bir geminin yurt dışında cebrî icra
yoluyla satışı hâlinde, artırmayı yapan kurum veya
ilgililer tarafından, bu satıştan en az otuz gün
önce artırmanın;
a)
Geminin kayıtlı olduğu Türk Gemi Siciline,
b)
Geminin sicile kayıtlı malikine,
c)
Gemi siciline tescil edilmiş diğer hakların ve
alacakların sahiplerine,
bildirilmesi veya gideri ilgililer tarafından
karşılanmak şartıyla tirajı ellibin üzerinde olan ve
Türkiye düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden
biriyle ilan edilmesi zorunludur. Bu bildirim veya
ilan yapılmaksızın geminin yurt dışında cebrî icra
yoluyla satışı hâlinde kaydı silinemez ve gemi
üzerinde Türk Gemi Siciline kayıtlı haklar ve
alacaklar saklı kalır.
B) Tamamlayıcı hükümler
MADDE 1351-
(1) Bu Kısımda özel olarak düzenlenmeyen
hususlarda, İcra ve İflas Kanunu hükümleri, 936 ncı
madde ile 937 nci maddenin birinci fıkrasında
öngörüldüğü şekilde uygulanır.
C) Gemiler hakkında
I - İhtiyati haciz
1. Deniz alacakları
MADDE 1352-
(1) “Deniz alacağı”; aşağıda sayılan
hususların birinden veya birkaçından doğan istem
anlamına gelir:
a)
Geminin işletilmesinin sebep olduğu zıya veya hasar.
b)
Geminin işletilmesi ile doğrudan doğruya ilgili
olarak karada veya suda meydana gelen can kaybı veya
diğer bedensel zararlar.
c)
Kurtarma faaliyeti veya her türlü kurtarma
sözleşmesi, çevre zararı tehdidi oluşturan bir gemi
veya gemideki eşya ile ilgili kurtarma faaliyeti
için ödenecek özel tazminat.
d)
Çevreye, kıyı şeridine veya bunlara ilişkin
menfaatlere gemi ile verilen zarar ya da zarar verme
tehdidi; bu zararı önlemek, sınırlandırmak veya
ortadan kaldırmak için alınan önlemler; bu zarar
karşılığı ödenecek tazminat; çevrenin eski duruma
getirilmesi için fiilen alınan veya alınacak olan
makul önlemlerin giderleri; bu zarar ile bağlantılı
olarak üçüncü kişilerin uğradığı veya uğrayabileceği
kayıplar ve bu bentte belirtilenlere benzer
nitelikteki zararlar, giderler veya kayıplar.
e)
Geminin içinde bulunan veya bulunmuş olan şeyler de
dâhil olmak üzere, batmış, enkaz hâline gelmiş,
karaya oturmuş veya terkedilmiş olan bir geminin
yüzdürülmesi, kaldırılması, çıkartılması, yok
edilmesi veya zararsız hâle getirilmesi için yapılan
giderler ve harcamalar ile terk edilmiş bir geminin
korunması ve gemi adamlarının iaşesi ile ilgili
giderler ve harcamalar.
f)
Bir çarter parti düzenlenmiş olup olmadığına
bakılmaksızın, geminin kullanılması veya kiralanması
amacıyla yapılmış her türlü sözleşme.
g)
Bir çarter parti düzenlenmiş olup olmadığına
bakılmaksızın, gemide eşya veya yolcu taşınması
amacıyla yapılmış her türlü sözleşme.
h)
Gemide taşınan, bagaj dâhil, eşyaya gelen veya bu
eşyaya ilişkin zıya veya hasar.
i)
Müşterek avarya.
j)
Römorkaj.
k)
Kılavuzluk.
l)
Geminin işletilmesi, yönetimi, korunması veya bakımı
için sağlanan eşya, malzeme, kumanya, yakıt,
konteynerler dâhil teçhizat ve bu amaçlarla verilen
hizmetler.
m)
Geminin yapımı, yeniden yapımı, onarımı, donatılması
ya da geminin niteliğinde değişiklik yapılması.
n)
Liman, kanal, dok, iskele ve rıhtım, diğer su
yolları ile karantina için ödenecek resimlerle diğer
paralar.
o)
Ülkelerine getirilme giderlerini ve onlar adına
ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma paylarını da
içererek, gemi adamlarına, gemide çalışmaları
dolayısıyla ödenecek ücretlerle, onlara ödenmesi
gereken diğer tutarlara ilişkin istemler.
p)
Gemi için alınmış krediler dâhil olmak üzere,
geminin veya malikinin adına yapılmış harcamalar.
r)
Geminin maliki tarafından veya onun hesabına
ödenecek, karşılıklı sigorta aidatları da dâhil
sigorta primleri.
s)
Geminin maliki tarafından veya onun hesabına gemiye
ilişkin olarak ödenecek her türlü komisyon, brokaj
veya acente ücretleri.
t)
Geminin mülkiyeti veya zilyetliğine ilişkin her
türlü uyuşmazlık.
u)
Geminin ortak malikleri arasında çıkan, geminin
işletilmesine ya da gemiden sağlanan hasılata
ilişkin her türlü uyuşmazlık.
v)
Gemi rehni, gemi ipoteği veya gemi üzerinde aynı
nitelikteki ayni bir yükümlülük.
y)
Geminin satışına ilişkin bir sözleşmeden kaynaklanan
her türlü uyuşmazlık.
2. İhtiyati haciz
isteyebilme hakkı
MADDE 1353-
(1) Deniz alacaklarının teminat altına
alınması için, geminin sadece ihtiyati haczine karar
verilebilir. Bu alacaklar için gemi üzerine ihtiyati
tedbir konulması veya başka bir surette geminin
seferden menedilmesi istenemez.
(2) Akdî veya kanuni bir rehin ile teminat altına
alınmış deniz alacakları hakkında da birinci fıkra
hükmü uygulanır.
(3) Deniz alacaklarından başka alacaklar için gemi
hakkında ihtiyati haciz kararı verilemez.
(4) Alacağın, 1352 nci maddede sayılan bir deniz
alacağı olması, ihtiyati haciz sebebidir.
(5) Vadesi gelmemiş deniz alacaklarında, İcra
ve İflas Kanununun 257 nci maddesinin ikinci
fıkrasında öngörülen şartlar gerçekleştiği
takdirde geminin ihtiyati haczi istenebilir.
3. Yetkili mahkeme
a) İhtiyati haciz
kararı bakımından
aa) Dava açılmadan önce
aaa) Türk Bayraklı
gemiler
MADDE 1354-
(1) Türk Bayraklı gemiler hakkında ihtiyati
haciz kararı sadece, geminin demir attığı,
şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı veya
kızağa alındığı yer mahkemesi ya da aşağıda
gösterilen mahkemeler tarafından verilebilir:
a)
Bir Türk Gemi Siciline kayıtlı gemilerde, sicil yeri
mahkemesi.
b)
Sicile kayıtlı olmayan gemilerde malikin yerleşim
yeri mahkemesi.
c)
941 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca tutulan
özel sicile kayıtlı gemilerde kiracının yerleşim
yeri mahkemesi.
bbb) Yabancı bayraklı
gemiler
MADDE 1355-
(1) Türkiye’de yabancı bayraklı gemiler hakkında
ihtiyati haciz kararı, sadece, geminin demir attığı,
şamandıraya veya tonoza bağlandığı, yanaştığı ya da
kızağa alındığı yer mahkemesi tarafından verilir.
ccc) Yetkiye, tahkime
ve esasa uygulanacak hukuka ilişkin bir anlaşmanın
varlığı hâlinde Türk mahkemesinin yetkisi
MADDE 1356-
(1) İlgili sözleşmeye konulmuş bir yetki veya
tahkim kaydına ya da ayrıca yapılmış olan bir yetki
yahut tahkim sözleşmesine göre, hakkında ihtiyati
haciz kararı uygulanacak olan deniz alacağının esası
hakkında hüküm vermeye bir hakem kurulu veya yabancı
mahkeme yetkili olsa yahut deniz alacağının esasına
yabancı bir devletin hukuku uygulansa bile, 1354 ve
1355 inci maddelere göre yetkili olan mahkemeler,
bir deniz alacağı için teminat elde
edilmesini sağlamak üzere ihtiyati haciz kararı
vermeye yetkilidir.
bb) Dava açıldıktan
sonra
MADDE 1357-
(1) Bir deniz alacağı hakkında, yurt içinde
mahkemede dava açıldıktan sonra, ihtiyati haciz
kararı, sadece davayı gören mahkemeden istenebilir.
(2) Bir deniz alacağı hakkında, hakem önünde veya
yurt dışındaki bir mahkemede dava açılmışsa, kesin
hüküm verilinceye kadar ihtiyati haciz kararı,
sadece 1354 ve 1355 inci maddelere göre yetkili olan
mahkemeden istenebilir.
cc) İtirazlar ve
değişiklik istemleri
MADDE 1358-
(1) Yokluğunda ihtiyati haciz kararı verilmiş
olan kişilerin itirazları hakkında karar vermeye;
a)
Esas hakkında dava açılmadan önce, ihtiyati haciz
kararını vermiş olan mahkeme,
b)
Esas hakkında Türkiye’de dava açılmışsa, bu mahkeme,
c)
Esas hakkında hakem önünde veya yurt dışındaki bir
mahkemede dava açılmışsa, ihtiyati haciz kararını
veren mahkeme,
yetkilidir.
(2) Birinci fıkrada sayılan mahkemeler, ihtiyati
haciz kararının değiştirilmesi, istihkak iddiaları,
tarafların yatırdıkları teminatların artırılması
veya azaltılması, türünün değiştirilmesi veya iptali
hususlarında yapılacak başvurular hakkında karar
vermeye de yetkilidir.
b) Esas hakkında
MADDE 1359-
(1) 1354 ve 1355 inci maddeler uyarınca deniz
alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı vermeye
yetkili olan mahkeme, deniz alacağının esasına
ilişkin olarak yapılmış bir yetki veya tahkim
sözleşmesi yoksa, ihtiyati haczi tamamlamak üzere
açılacak dava hakkında ve ihtiyati haczi uygulayan
icra dairesi de icra takibi hakkında yetkilidir.
c) Tenfiz hakkında
MADDE 1360-
(1) Bir deniz alacağı için ihtiyati haciz kararı
vermiş olan Türk mahkemesi, o deniz alacağının esası
hakkında verilmiş bir yabancı mahkeme veya
yabancı hakem kararının tenfizinde;
a)
Tenfiz isteminin yapıldığı tarihte geminin o Türk
mahkemesinin yargı çevresinde bulunması veya
b)
Geminin serbest bırakılması için 1370 ilâ 1372 nci
maddeler uyarınca yatırılmış teminatın, tenfiz
isteminin yapıldığı tarihte mahkeme kasasında
bulunması şartıyla,
yetkilidir.
d) Haksız ihtiyati
haciz sebebiyle açılacak tazminat davası hakkında
MADDE 1361-
(1) İhtiyati haciz kararı veren mahkeme, haksız
çıkan alacaklı aleyhine açılacak tazminat davasını
da görmeye yetkilidir.
(2) Deniz alacağının esası hakkında yurtiçinde veya
yurt dışında mahkemede veya hakem önünde dava
açılmışsa, bu davanın sonuçlanması, tazminat davası
yönünden bekletici sorun oluşturur.
4. Alacaklı tarafından
delil gösterilmesi
MADDE 1362-
(1) Alacaklının, alacağının 1352 nci maddede
sayılan deniz alacaklarından olduğu ve parasal
değeri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delil
göstermesi yeterlidir.
5. Alacaklı tarafından
teminat gösterilmesi
MADDE 1363-
(1) Deniz alacağını teminat altına almak
üzere ihtiyati haciz kararı verilmesini isteyen
alacaklının, 10.000 Özel Çekme Hakkı tutarında
teminat vermesi zorunludur.
(2) Karşı taraf, aynı mahkemeden her aşamada
teminat miktarının artırılmasını isteyebilir. Bu
istem değerlendirilirken, ihtiyati haciz sebebiyle
geminin seferden alıkonulduğu süre boyunca, gemi
için yapılan günlük işletme giderleri ve ihtiyati
haciz dolayısıyla yoksun kalınan kazançlar dikkate
alınır. Teminatın artırılmasına karar verilirse,
mahkeme, hangi sürede ek teminatın yatırılacağını da
belirler. Ek teminat süresinde yatırılmazsa,
ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.
(3) 1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinde sayılan gemi alacaklıları teminat
yatırmak yükümlülüğünden muaftır.
(4) Alacaklı da aynı mahkemeden teminat
miktarının azaltılmasını isteyebilir.
6. İhtiyati haczin
yapılması
a) İhtiyati haciz
kararının icrası
MADDE 1364-
(1) Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği
tarihten itibaren üç iş günü içinde kararı veren
mahkemenin yargı çevresindeki veya geminin bulunduğu
yerdeki icra dairesinden kararın infazını istemek
zorundadır. Aksi hâlde, ihtiyati haciz kararı
kendiliğinden kalkar.
b) İhtiyati hacze
başlama süresi
MADDE 1365-
(1) İcra dairesi, istem üzerine derhâl ihtiyati
haczi uygular.
(2) İhtiyati haciz, İcra ve İflas Kanununa göre gece
ve resmî tatil sayılan zamanlarda da yapılır.
c) Gemiye el konulması
ve muhafaza tedbirleri
MADDE 1366-
(1) İhtiyati haczine karar verilen bütün
gemiler, bayrağı ve hangi sicile kayıtlı oldukları
dikkate alınmaksızın, icra müdürü tarafından
seferden menedilerek muhafaza altına alınır. Geminin
ihtiyaten haczedilerek seferden menedildiği, kaptana
veya malike ya da malik olmayan donatana yahut
bunların bir temsilcisine tebliğ edilir. Gemi,
tebligat yapılan kişiye yediemin sıfatıyla
bırakılır. Yediemine, görevi ve Türk Ceza Kanununun
289 uncu maddesinden doğan cezai sorumluluk dâhil
olmak üzere, kanuni sorumlulukları hatırlatılır.
(2) Haczi uygulayan memurun düzenleyeceği ihtiyati
haciz tutanağında, geminin adıyla belirtilmesi
yeterlidir; değerinin yazılması gerekmez.
Taraflardan birinin istemi üzerine, geminin değeri
icra mahkemesince saptanır; bu saptamaya dosyadan
anlaşılan ilgililer çağırılır.
(3) İcra müdürü, ihtiyati haciz kararını derhâl,
geminin bulunduğu bölgeden sorumlu sahil güvenlik
komutanlığına veya emniyet teşkilatına, liman
başkanlığına ve gümrük idaresine bildirir.
(4) İcra müdürü, ihtiyati haciz kararını, kararın
uygulanmasını izleyen ilk iş gününde geminin kayıtlı
olduğu sicile ve yabancı bayraklı gemilerde, geminin
bayrağını taşıdığı devletin en yakın konsolosluğuna
bildirir.
d) Geminin seferde
olması
MADDE 1367-
(1) İhtiyati haciz kararı uygulanacağı sırada,
gemi fiilen hareket etmiş veya seferde bulunuyorsa,
1366 ncı maddenin ikinci ilâ dördüncü fıkralarında
öngörülen işlemlerden başka,
a)
Türk Bayraklı gemilerde ihtiyati haciz kararı,
malike, malik olmayan donatana ve borçtan şahsen
sorumlu bulunan kişiye tebliğ edilir ve deniz
alacağı için on gün içinde teminat verilmesi, aksi
hâlde geminin izleyen ilk seferinde icra dairesine
teslim olunması ihtar olunur, geminin teslim
edilmemesi hâlinde, fail hakkında Türk Ceza
Kanununun 289 uncu maddesine göre cezaya hükmolunur;
b)
Yabancı bayraklı gemilerde ihtiyati haciz kararı,
sahil güvenlik komutanlığının yardımı alınarak, gemi
Türk karasularını terkedinceye kadar uygulanabilir.
e) İhtiyati haczin
kapsamı, geminin idaresi ve işletilmesi
MADDE 1368-
(1) Bir geminin ihtiyati haczi, borçlunun
o geminin işletilmesinden elde ettiği geliri ve
menfaatleri de kapsar.
(2) İcra dairesi, geminin idaresi ve işletilmesi ile
bakımı ve korunması için gerekli her türde önlemi
alır.
7. İhtiyati haciz
hakkının kullanılması
MADDE 1369-
(1) Hakkında deniz alacağı ileri sürülen her
geminin ihtiyaten haczi;
a)
Deniz alacağı doğduğunda geminin maliki olan kişi,
ihtiyati haczin uygulandığı sırada da bu borçtan
sorumlu olup geminin maliki ise; veya
b)
Deniz alacağı doğduğunda geminin kiracısı olan kişi,
ihtiyati haczin uygulandığı sırada da bu borçtan
sorumlu olup geminin maliki ise; veya
c)
Deniz alacağı gemi rehni, gemi ipoteği veya gemi
üzerinde aynı nitelikteki bir ayni yükümlülük ile
teminat altına alınmış ise; veya
d)
Uyuşmazlık geminin mülkiyetine veya zilyetliğine
ilişkin ise; veya
e)
Alacak, 1320 nci madde uyarınca gemi alacaklısı
hakkı veriyorsa,
mümkündür.
(2) Birinci fıkrada sayılanların dışındaki
gemilerin ihtiyati haczi; haczin uygulandığı sırada
gemiler bu deniz alacağından dolayı sorumlu olan bir
kişiye ait ise ve alacak doğduğunda bu kişi;
a)
Üzerinde deniz alacağı doğmuş olan geminin maliki
veya
b)
Kiracısı veya tahsis olunanı ya da taşıtanı ise,
mümkündür.
(3) Geminin mülkiyetine veya zilyetliğine
ilişkin uyuşmazlıklarda, sadece bu uyuşmazlığın
konusu olan gemi hakkında ihtiyati haciz kararı
verilebilir.
8. Geminin serbest
bırakılması
a) Geminin değerinin
depo edilmesi
MADDE 1370-
(1) İhtiyaten haczolunan gemi, istenildiği zaman
icra dairesine teslim edilmek ve bunu sağlamak
amacıyla geminin değeri depo edilmek veya icra
memuru tarafından kabul edilecek taşınmaz rehni,
gemi ipoteği veya itibarlı bir banka kefaleti
gösterilmek şartıyla borçluya ve gemi üçüncü kişi
elinde iken ihtiyaten haczolunmuşsa, bir taahhüt
senedi alınarak, bu kişiye bırakılabilir.
(2) Geminin, üzerindeki ihtiyati haciz devam etmek
kaydıyla serbest bırakıldığının, 1366 ncı maddede
sayılan kurumlara bildirilmesi ve sicildeki ihtiyati
hacze dair kaydın korunması gereklidir.
(3) İhtiyati haczin devamı için açılan davanın
sonunda, teminatın alacaklıya ödenmesine karar
verilse bile, teminat olarak yatırılan para
icra veznesinden çekilene kadar diğer deniz
alacaklıları bu Kısım hükümlerine göre hacze
katılabilir.
(4) 1352 nci maddenin (t) ve (u) bentlerinde sayılan
deniz alacaklarının birinden dolayı ihtiyaten
haczedilmiş olan gemi hakkında, zilyedi olan kişinin
yeterli teminatı vermesi durumunda, gemi bu kişiye
bırakılabilir.
(5) Bu Kitabın Yedinci Kısmı uyarınca
uygulanması gereken milletlerarası sözleşmelerin
hükümleri saklıdır.
b) İhtiyati haczin
kaldırılması
MADDE 1371-
(1) Geminin maliki veya borçlu, geminin değerini
geçmemek kaydıyla, deniz alacağının tamamı, faizi
ve giderler için yeterli teminat
göstererek, ihtiyati haczin kaldırılmasını
mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu
yetki, icra mahkemesine geçer.
(2) Geminin ihtiyati haczinin kaldırıldığının, 1366
ncı maddede sayılan kurumlara bildirilmesi ve
ihtiyati hacze dair sicildeki kaydın silinmesi
gereklidir.
(3) İhtiyati haczin devamı için açılan davanın
sonunda, teminatın alacaklıya ödenmesine karar
verilmesi durumunda, bu teminat üzerine diğer deniz
alacaklıları haciz koyduramaz.
c) Tarafların anlaşması
MADDE 1372-
(1) 1370 ve 1371 inci maddeler uyarınca
verilecek teminatın tür ve miktarı, alacaklı ile
geminin maliki veya maliki olmayan donatanı arasında
serbestçe kararlaştırılabilir.
d) Saklı kalan haklar
MADDE 1373-
(1) Geminin serbest bırakılması için
teminat verilmesi, sorumluluğun kabulü veya herhangi
bir itiraz ve def’iden ya da sorumluluğun
sınırlandırılması hakkından vazgeçilmesi şeklinde
yorumlanamaz.
e) Teminatın
değiştirilmesi
MADDE 1374-
(1) 1370 ilâ 1372 nci maddeler uyarınca
teminat veren kişi her zaman, bu teminatın
miktarının azaltılması, türünün değiştirilmesi veya
iptali için mahkemeye başvurabilir.
9. Yeniden veya aynı
alacak için ihtiyati haciz
MADDE 1375-
(1) Gemi, bir deniz alacağı için, yurt
içinde veya yurt dışında ihtiyaten haczedilmiş ve
serbest bırakılmışsa veya o gemiyle ilgili olarak
teminat alınmışsa, aynı geminin yeniden veya aynı
alacak için ihtiyati haczi sadece;
a)
Elde edilecek toplam teminat miktarının, geminin
değerini aşmaması şartıyla, ilk teminatın tür veya
miktarı yetersiz ise; veya
b)
İlk teminatı vermiş olan kişi, kendi borçlarını
kısmen veya tamamen yerine getirmez veya yerine
getirmekten âciz olursa; veya
c)
İhtiyaten haczedilen gemi veya ilk teminat; makul
sebeplere dayanarak hareket eden alacaklının
istemiyle veya onayıyla yahut alacaklının serbest
bırakılmayı engelleyecek makul önlemleri alamaması
sebebiyle serbest bırakılmış ise,
mümkündür.
(2) Aynı deniz alacağı için ihtiyati hacze
konu olabilecek başka bir gemi;
a)
Daha önce verilmiş olan teminatın tür veya miktarı
yetersizse; veya
b)
Birinci fıkranın (b) veya (c) bentleri uygulama
alanı buluyorsa,
ihtiyaten haczedilebilir.
(3) Geminin hukuka aykırı yollarla, ihtiyati
hacizden kurtulması veya kaçması hâllerinde, gemi,
birinci ve ikinci fıkralar anlamında serbest
bırakılmış sayılmaz.
10. İhtiyati haczi
tamamlayan işlemler
MADDE 1376-
(1) İcra ve İflas Kanununun 264 üncü maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen süreler,
gemilerin ihtiyati haczinde bir ay olarak uygulanır.
II - Rehinli
alacakların takibi
1. Fer’ilik ilkesi
MADDE 1377-
(1) Gemi üzerinde, kanun veya sözleşme uyarınca
doğan veya mahkemece tesciline karar verilen bütün
rehin ve hapis hakları, teminat altına alınan
alacaktan ayrı ve bağımsız olarak yargılama veya
icra konusu yapılamaz.
(2) Birinci fıkrada belirtilen rehin ve hapis
haklarının, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı
takip konusu yapılabilmeleri için, hem alacağın hem
de rehin veya hapis hakkının, ilam veya ilam
niteliğindeki belgelerde veya gemi sicil
müdürlüğünde düzenlenmiş gemi ipoteği sözleşmesinde
tespit edilmiş olması şarttır.
2. İflas yoluyla takip
hakkı
MADDE 1378-
(1) Gemi üzerinde, akdî veya kanuni bir rehin
hakkı bulunsa bile, alacaklı iflas yoluyla takip
yapabilir.
3. Diğer takip yolları
MADDE 1379-
(1) Gemi üzerinde kanuni bir rehin hakkına sahip
olan alacaklılar, haciz yolu ile veya kambiyo
senetleri hakkındaki özel usullere göre takip
yapabilirler; bu takdirde kanuni rehin hakkından
feragat etmiş olurlar.
4. Rehinli
alacaklıların takip hakkı
a) Kanuni rehin hakkı
sahiplerinin
MADDE 1380-
(1) Gemi alacaklıları ile alacakları gemi
üzerinde hapis hakkı ile temin edilmiş olan
alacaklılar, ihtiyati haczi tamamlamak veya alacağı
doğrudan takip etmek için taşınır rehninin paraya
çevrilmesi yoluyla takip yapabilirler. Bu hüküm,
Türk ve yabancı bayraklı bütün gemilere uygulanır.
b) İpotek sahiplerinin
MADDE 1381-
(1) Akdî veya kanuni gemi ipoteği alacaklıları,
ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip
yapabilirler. Bu hüküm, Türk ve yabancı bayraklı
bütün gemilere uygulanır.
III - Cebrî satış
1. Haciz
MADDE 1382-
(1) Türk ve yabancı bayraklı bütün gemilerin
kesin haczinde, ihtiyati hacze ilişkin 1364 ilâ 1368
inci maddeler uygulanır.
(2) Gemilerin icra yoluyla haczinde, alacağın 1352
nci maddede sayılan deniz alacaklarından olması
şartı aranmaz.
2. Paraya çevirme
MADDE 1383-
(1) Bir sicile kayıtlı olan Türk ve yabancı
bayraklı gemiler, İcra ve İflas Kanununun
taşınmazların satışına ilişkin hükümlerine göre,
bir sicile kayıtlı olmayan Türk ve yabancı bayraklı
gemiler ise, aynı Kanunun taşınırların satışına
ilişkin hükümleri uyarınca paraya çevrilirler.
3. Yabancı sicile
kayıtlı gemilerin satışı için hazırlıklar
MADDE 1384-
(1) Yabancı bir sicile kayıtlı geminin satışı
istenildiğinde, icra müdürü, o geminin bayrağını
taşıdığı devletin konsolosluğuna bu hususu bildirir
ve mükellefiyetler listesinin hazırlanmasını
gerçekleştirmek için geminin sicil kaydını ister.
Alacaklı da, sicil kaydının onaylı bir suretini icra
dairesine sunabilir. Bu durumda, hangi kayıt önce
gelirse, liste o kayda göre hazırlanır.
(2) İcra ve İflas Kanununun 126 ncı maddesi uyarınca
yapılacak ilanın, icra müdürü veya ilgililer
tarafından;
a)
Geminin kayıtlı olduğu sicil devletinde, gemi
sicilini tutmakla yükümlü olan makama,
b)
Tescil edilmiş akdî rehin alacaklılarına,
c)
İcra dairesine bildirilmiş olmaları kaydıyla kanuni
rehin alacaklılarına,
d)
Geminin sicile kayıtlı malikine,
bildirilmesi veya gideri ilgililer tarafından
karşılanmak şartıyla tirajı ellibin üzerinde olan ve
sicilin fiilen tutulduğu ülke düzeyinde dağıtımı
yapılan gazetelerden biriyle ilan edilmesi
zorunludur.
(3) İkinci fıkrada belirtilen yazılı bildirim,
iadeli taahhütlü mektupla, bildirimin muhataba
ulaştığını doğrulayan elektronik iletişim
araçlarıyla veya başkaca uygun bir yol ve araçla
yapılır.
4. Artırmanın ilanı
MADDE 1385-
(1) İcra ve İflas Kanununun 126 ncı maddesi
uyarınca yapılacak ilan, tirajı ellibin üzerinde
olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden
biriyle ve ayrıca yurt dışında dünya çapında
dağıtımı yapılan denizcilikle ilgili günlük bir
gazetede yayımlanır.
(2) İlanda, ipotek alacaklısının rızasıyla alıcı
tarafından yüklenilenler dışında, geminin bütün ayni
ve kişisel haklardan, külfetlerden ve
sınırlandırmalardan arınmış olarak satılacağı
bildirilir.
5. Vaktinden evvel
satış
MADDE 1386-
(1) Türk ve yabancı bayraklı gemilerde, malik
aynı zamanda deniz alacağının kişisel borçlusu ise,
malikin istemiyle de satış yapılabilir.
(2) Geminin değeri hızla düşer veya korunması fazla
masraflı olur, özellikle de yeni gemi alacaklarının
doğmasına veya sayılarının artmasına yol açarsa,
icra müdürü veya alacaklı, ihtiyaten veya kesin
olarak haczedilmiş Türk veya yabancı bayraklı
geminin vaktinden evvel satılması için icra
mahkemesine başvurabilir. İcra mahkemesi, dosyadan
anlaşılan ilgililerin görüşünü aldıktan sonra bu
hususu karara bağlar. Bu karara karşı kanun yolu
açıktır. Başvurulan mahkeme bu başvuruyu öncelikle
inceler. Kanun yoluna başvurma, satış kararının
uygulanmasını durdurur.
(3) Gemi veya içindeki eşya; insan, eşya ve çevre
güvenliği açısından tehlike gösterirse, icra müdürü
veya liman başkanı, ihtiyaten veya kesin olarak
haczedilmiş Türk veya yabancı bayraklı geminin
vaktinden evvel satılması için icra mahkemesine
başvurabilir. Bu başvuru hakkında ikinci fıkra
hükümleri uygulanır; ancak, kanun yoluna başvurma,
satış kararının uygulanmasını durdurmaz.
(4) İcra müdürlüğü satış bedelini, hak sahipleri
adına, üçer aylık vadeli hesaba dönüştürerek,
paylaştırma aşamasına kadar nemalandırmak amacıyla
icra mahkemesince belirlenecek bankaya yatırır.
6. Pazarlık suretiyle
satış
MADDE 1387-
(1) Bütün ilgililer ister veya 1386 ncı maddede
gösterilen hâller gerçekleşirse, gemi pazarlık
suretiyle satılabilir.
7. Satış ve ihalenin
sonucu
MADDE 1388-
(1) Alıcı, icra dairesi tarafından gemi
kendisine ihale edildiği veya satıldığı anda,
geminin mülkiyetini iktisap eder.
(2) Satış bedeli icra dairesine ödendiği anda,
ipotek alacaklısının rızasıyla alıcı tarafından
yüklenilenler dışında, gemi üzerindeki bütün ayni ve
kişisel haklar, külfetler ve sınırlandırmalar sona
erer. 1386 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü
burada da uygulanır.
(3) Bu madde, bayrağı ve sicile kayıtlı olup
olmadığı dikkate alınmaksızın bütün gemiler hakkında
geçerlidir.
8. Sıra cetveli
a) İlkeler
MADDE 1389-
(1) Türk veya yabancı bayraklı bir gemi, cebrî
icra yoluyla satıldığında, satış tutarı bütün
alacaklıların alacağını ödemeye yetmezse, icra
dairesi, alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.
Alacaklar bu cetvele 1390 ilâ 1397 nci maddelerde
belirtilen sıra ile kaydedilir.
(2) Bir donatanın iflası hâlinde birden çok gemisi
paraya çevrilirse, 1390 ilâ 1397 nci maddelerde
belirtilen sıralama her gemi için ayrı ayrı yapılır
ve o sıraya göre ödemede bulunulur.
(3) Bir sıradaki alacaklılar, alacaklarını tamamen
almadıkça, sonra gelen sıradaki alacaklılara ödemede
bulunulmaz.
(4) Sıra cetvelinin birinci ilâ yedinci sıralarına
kabul edilen alacaklılar, alacaklarının tamamını
tahsil edemezse, borçlunun kalan malvarlığına
başvururken bir öncelikten yararlanamazlar.
b) Birinci sıra
MADDE 1390-
(1) Sıra cetvelinin birinci sırasına, geminin
haczi tarihinden ödemelerin yapıldığı tarihe kadar;
a)
Geminin haczinden, hacizde geçen süre boyunca
geminin bakımı ve korunmasıyla gemi adamlarının
iaşelerinden, geminin paraya çevrilmesinden, satış
tutarının paylaştırılmasından doğan giderler ve
harcamalar,
b)
1320 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
sayılan alacaklardan hacizde geçen süreye ilişkin
olanlar,
kaydedilir.
(2) Birinci fıkrada sayılan alacakların sahipleri,
kendi aralarında eşit hakka sahiptir.
c) İkinci sıra
MADDE 1391-
(1) Sıra cetvelinin ikinci sırasına, satılan
gemi karaya oturmuş veya batmış iken, seyrüsefer
emniyeti veya deniz çevresinin korunması amacıyla
kamu kurumları tarafından kaldırılmışsa, bu
kaldırmanın giderleri kaydedilir.
d) Üçüncü sıra
MADDE 1392-
(1) Sıra cetvelinin üçüncü sırasına, 1320 nci
maddenin birinci fıkrasının (a) ilâ (e) bentlerinde
düzenlenmiş olan gemi alacaklılarından 1390 ıncı
maddeye girmeyenler kaydedilir.
(2) Birinci fıkrada sayılan alacaklar, 1324 üncü
maddede gösterilen sıraya tabidir.
e) Dördüncü sıra
MADDE 1393-
(1) Sıra cetvelinin dördüncü sırasına, gemi,
cebrî icra yoluyla satış sırasında bir tersanenin
zilyetliğinde bulunuyorsa, tersane sahibinin, 1013
üncü madde uyarınca kanuni ipotekle veya Türk Medenî
Kanununun 950 nci maddesi uyarınca hapis hakkıyla
teminat altına alınmış alacakları kaydedilir.
f) Beşinci sıra
MADDE 1394-
(1) Sıra cetvelinin beşinci sırasına, takip
konusu gemiye ilişkin gümrük resmi ile diğer
vergiler kaydedilir.
g) Altıncı sıra
MADDE 1395-
(1) Sıra cetvelinin altıncı sırasına, akdî veya
kanuni bir rehin hakkı ile teminat altına
alınmış olup da 1390 ilâ 1394 üncü maddelere
girmeyen alacaklar kaydedilir.
(2) Birinci fıkrada sayılan alacaklar, her alacağı
teminat altına alan rehin hakkını düzenleyen
kanunda gösterilen sıraya tabidir.
h) Yedinci sıra
MADDE 1396-
(1) Sıra cetvelinin yedinci sırasına, 1352 nci
maddede sayılan deniz alacaklarından 1390 ilâ 1395
inci maddelere girmeyen alacaklar kaydedilir.
(2) Birinci fıkrada sayılan alacakların sahipleri,
kendi aralarında eşit hakka sahiptir.
i) Sekizinci sıra
MADDE 1397-
(1) Sıra cetvelinin sekizinci sırasına, İcra ve
İflas Kanununun 206 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasında sıralanan alacaklar kaydedilir.
(2) Birinci fıkrada sayılan alacakların sahipleri,
kendi aralarında eşit hakka sahiptir.
D) Eşya hakkında
I - Hapis hakkı için
defter tutulması
MADDE 1398-
(1) İcra ve İflas Kanununun 270 ve 271 inci
maddeleri, bu Kanun hükümleri uyarınca eşya üzerinde
doğan hapis hakkının paraya çevrilmesinde de
uygulanır.
(2) İcra ve İflas Kanununun 270 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında öngörülen süre, eşya üzerinde
doğan hapis haklarının paraya çevrilmesinde onbeş
gündür.
(3) Eşya üzerinde doğan hapis hakları,
teminat altına alınan alacaktan ayrı ve bağımsız
olarak yargılama veya icra konusu yapılamaz.
II - İlamlı icra
MADDE 1399-
(1) Hapis hakkıyla teminat altına alınan
alacak, bir ilama veya ilam niteliğindeki belgeye
dayanıyorsa, alacaklı, defterin tutulmasından
başlayarak onbeş gün içinde taşınır rehninin paraya
çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapar. Şu kadar ki,
takip konusu ilamda veya ilam niteliğindeki belgede
hapis hakkı da belirtilmemişse, borçlu hapis hakkına
itiraz edebilir. Bu durumda, İcra ve İflas Kanununun
147 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı
bendi uygulanır.
III - İlamsız icra
MADDE 1400-
(1) Hapis hakkıyla teminat altına alınan alacak,
bir ilama veya ilam niteliğindeki belgeye
dayanmıyorsa, alacaklı, defterin tutulmasından
başlayarak onbeş gün içinde taşınır rehninin paraya
çevrilmesi yoluyla ilamsız takip yapar. Borçlu,
alacağa veya hapis hakkına veya her ikisine birden
itiraz edebilir. Bu itiraz hakkında İcra ve İflas
Kanununun 147 nci maddesi uygulanır.
ALTINCI KİTAP
Sigorta Hukuku
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
A) Sigorta sözleşmesi
I - Temel kavramlar
1. Tanım
MADDE 1401-
(1) Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir
prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir
menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun,
meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir
veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da
hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla
bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı
yükümlendiği sözleşmedir.
(2) Ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu
bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Türk
Borçlar Kanununun 604 ve 605 inci maddeleri
uygulanır. Türkiye’de yerleşik olmayan sigorta
şirketleriyle kurulan sigorta sözleşmelerinde bu
hüküm uygulanmaz.
2. Karşılıklı sigorta
MADDE 1402-
(1) Birden çok kişinin birleşerek,
içlerinden herhangi birinin, belli bir rizikonun
gerçekleşmesi durumunda doğacak zararlarını tazmin
etmeyi borçlanmaları karşılıklı sigortadır.
Karşılıklı sigorta faaliyeti ancak kooperatif şirket
şeklinde yürütülebilir.
3. Reasürans
MADDE 1403-
(1) Sigortacı, sigorta ettiği menfaati, dilediği
şartlarla, tekrar sigorta ettirebilir.
(2) Reasürans, sigortacının, sigorta ettirene
karşı borç ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz;
sigorta ettirene, tekrar sigorta yapana karşı,
doğrudan dava açmak ve istemde bulunma haklarını
vermez.
4. Geçerli olmayan
sigorta
MADDE 1404-
(1) Sigorta ettirenin veya sigortalının, kanunun
emredici hükümlerine, ahlâka, kamu düzenine, kişilik
haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir
zararını teminat altına almak amacıyla sigorta
yapılamaz.
II - Hükümler
1. Sözleşmenin
yapılması sırasında susma
MADDE 1405-
(1) Sigortacı ile sigorta sözleşmesi yapmak
isteyen kişinin, sözleşmenin yapılması için verdiği
teklifname, teklifname tarihinden itibaren otuz gün
içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesi kurulmuş
sayılır.
(2) Teklifnamenin verilmesi sırasında yapılmış
ödemeler, sözleşmenin yapılmasından sonra prim
olarak kabul edilir veya ilk prime sayılır. Bu
ödemeler, sözleşme yapılmadığı takdirde, kesinti
yapılmadan, faiziyle birlikte geri verilir.
(3) 1483 üncü madde hükmü saklıdır.
2. Temsil
a) Genel olarak
MADDE 1406-
(1) Bir kişi, diğer bir kişinin adına onu
temsilen sigorta sözleşmesi yapabilir; temsilci
yetkisiz ise ilk sigorta döneminin primlerinden
sorumlu olur.
(2) Adına sigorta sözleşmesi yapılan kişi,
rizikonun gerçekleşmesinden önce veya 1458 inci
madde hükmü saklı kalmak üzere, riziko gerçekleşince
de sözleşmeye sonradan icazet verebilir.
(3) Başkasının adına yapıldığı anlaşılmayan
veya yetkisiz yapılan sözleşme, menfaati bulunması
şartıyla, temsilci adına yapılmış sayılır.
b) Talimat bulunmaması
MADDE 1407-
(1) Temsilci, sigorta ettiren tarafından,
sigorta şartlarıyla ilgili herhangi bir talimat
verilmemişse, sigorta sözleşmesini, sözleşmenin
yapıldığı yerdeki mutat şartlara göre yapar.
3. Sigorta menfaatinin
yokluğu
MADDE 1408-
(1) Sigorta sözleşmesinin yapılması
anında, sigortalanan menfaat mevcut değilse, sigorta
sözleşmesi geçersizdir. Sözleşmenin yapıldığı anda
varolan menfaat, sözleşmenin süresi içinde ortadan
kalkarsa, sözleşme o anda geçersiz olur.
(2) 1470 inci madde hükmü saklıdır.
4. Sigortanın kapsamı
MADDE 1409-
(1) Sigortacı, sözleşmede öngörülen
rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya
bedelden sorumludur.
(2) Sözleşmede öngörülen rizikolardan
herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı
dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.
5. Sigorta süresi
MADDE 1410-
(1) Süre, sözleşmeyle kararlaştırılmamış
ise, taraf iradeleri, yerel teamül ile hâl ve
şartlar göz önünde bulundurularak, mahkemece
belirlenir.
6. Sigorta dönemi
MADDE 1411-
(1) Prim daha kısa zaman dilimlerine göre
hesaplanmamış ise bu Kanuna göre sigorta dönemi bir
yıldır.
7. Sigorta ettiren
dışındakilerin bilgisi ve davranışı
MADDE 1412-
(1) Kanunda sigorta ettirenin bilgisine
ve davranışına hukuki sonuç bağlanan durumlarda,
sigortadan haberi olması şartı ile sigortalının,
temsilci söz konusu ise temsilcinin, can
sigortalarında da lehtarın bilgisi ve davranışı da
dikkate alınır.
8. Fesih ve cayma
a) Olağanüstü
durumlarda fesih
MADDE 1413-
(1) Sigortacının, konkordato ilan etmesi,
ilgili sigorta dalına ilişkin ruhsatının iptâl
edilmesi veya sözleşme yapma yetkisinin kaldırılması
gibi hâllerde; sigorta ettiren, bu olguları
öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sigorta
sözleşmesini feshedebilir.
(2) Primlerin tamamını ödememişken
sigorta ettiren konkordato ilan etmişse, sigortacı,
bunu öğrendiği tarihten itibaren, bir aylık bildirim
süresine uyarak, sigorta sözleşmesini feshedebilir.
(3) Zorunlu sigortalar ile prim ödemesinden
muaf hâle gelmiş can sigortalarına ikinci fıkra
uygulanmaz.
b) Sigorta priminin
artırılmasında fesih
MADDE 1414-
(1) Sigortacı, sigorta teminatının
kapsamında değişiklik yapmadan, ayarlama şartına
dayanarak primi yükseltirse, sigorta ettiren,
sigortacının bildirimini aldığı tarihten itibaren
bir ay içinde sözleşmeyi feshedebilir.
c) Kısmi fesih ve cayma
MADDE 1415-
(1) Sigortacının sigorta sözleşmesini,
bazı hükümlerine ilişkin olarak feshetmesi veya
ondan cayması haklı sebeplere dayanıyorsa ve
sigortacının sözleşmeyi geri kalan hükümlerle, aynı
şartlarla yapmayacağı durumdan anlaşılıyorsa,
sigortacı sözleşmenin tamamını feshedebilir veya
ondan cayabilir.
(2) Sigortacı, sözleşmeyi kısmen feshetmiş
veya ondan caymışsa, sigorta ettiren sözleşmenin
tamamını feshedebilir veya ondan cayabilir.
9. Tebliğler ve
bildirimler
MADDE 1416-
(1) Sigorta ettiren tarafından yapılacak
tebliğler ve bildirimler sigortacıya veya sözleşmeyi
yapan ya da yapılmasına aracılık eden acenteye;
sigortacı tarafından yapılan tebliğler ve
bildirimler ise, sigorta ettirenin veya gerektiğinde
sigortalının ya da lehtarın sigortacıya bildirilmiş
son adreslerine yapılır.
10. Olağanüstü durumlar
a) Tarafların aczi,
takibin semeresiz kalması
MADDE 1417-
(1) Sigorta ettiren, aciz hâline düşen
veya hakkında yapılan takip semeresiz kalan
sigortacıdan, taahhüdünün yerine getirileceğine
ilişkin teminat isteyebilir. Bu istemden itibaren
bir hafta içinde teminat verilmemiş ise sigorta
ettiren sözleşmeyi feshedebilir.
(2) Primin ödenmesinden önce acze düşen,
iflas eden veya hakkında yapılan takip semeresiz
kalan sigorta ettirene, sigortacının istemiyle, aynı
şartlarla, birinci fıkra hükmü uygulanır.
b) Sigortacının iflası
MADDE 1418-
(1) Sigortacının iflası hâlinde sigorta
sözleşmesi sona erer. Sigortacının iflasından önce
ödenmeyen tazminatlar, özel hükümler saklı kalmak
kaydıyla, önce 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı
Sigortacılık Kanunu gereğince sigortacı tarafından
ayrılması gereken teminatlardan, sonra iflas
masasından karşılanır.
(2) Hak sahipleri iflas masasına İcra ve
İflas Kanununun 206 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasında düzenlenen üçüncü sırada katılır.
11. Prim iadesi
MADDE 1419-
(1) Sigorta sözleşmesi sona erdiği takdirde,
Kanunda aksi öngörülmemişse, işlemeyen günlere ait
ödenmiş primler sigorta ettirene geri verilir.
12. Zamanaşımı
MADDE 1420-
(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler,
alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl
ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta
tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her
hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı
yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
(2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.
III - Tarafların borç
ve yükümlülükleri
1. Sigortacının borç ve
yükümlülükleri
a) Rizikoyu taşıma
yükümlülüğü
aa) Genel olarak
MADDE 1421-
(1) Aksine sözleşme yoksa, sigortacının
sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile
başlar; kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin
sigortalarda, sigortacı, sözleşmenin yapılmasıyla
sorumlu olur.
(2) 1430 uncu madde hükmü saklıdır.
bb) İmkânsızlık
MADDE 1422-
(1) Sigortacının sorumluluğu başlamadan,
sigorta ettirenin, sigortalının ve can
sigortalarında ayrıca lehtarın, fiilleri ve etkileri
olmaksızın rizikonun gerçekleşmesi imkânsızlaşmışsa,
sigortacı prime hak kazanamaz.
b) Aydınlatma
yükümlülüğü
MADDE 1423-
(1) Sigortacı ve acentesi, sigorta
sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme
süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta
sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının
haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi
gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim
yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak
bildirir. Ayrıca,
poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta
ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve
gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar.
(2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi
hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına
ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme
poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma
açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya
aittir.
(3) Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve
özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemelerini dikkate
alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini
ve içeriğini belirler.
c) Sigorta poliçesi
verme yükümlülüğü
aa) Genel olarak
MADDE 1424-
(1) Sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi
veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin
yapılmasından itibaren yirmidört saat, diğer
hâllerde onbeş gün içinde, yetkililerce imzalanmış
bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür.
Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zarardan
sorumludur.
(2) Sigorta ettiren poliçesini kaybederse,
gideri kendisine ait olmak üzere, yeni bir poliçe
verilmesini sigortacıdan isteyebilir.
(3) Poliçenin verilmediği hâllerde,
sözleşmenin ispatı genel hükümlere tabidir.
bb) İçerik
MADDE 1425-
(1) Sigorta poliçesi, tarafların
haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve
varsa özel şartları içerir, rahat ve kolay okunacak
biçimde düzenlenir.
(2) Poliçenin ve zeyilnâmenin eklerinin
içeriği teklifnameden veya kararlaştırılan
hükümlerden farklıysa, anılan belgelerde yer alıp
teklifnameden değişik olan ve sigorta ettirenin,
sigortalının ve lehtarın aleyhine öngörülmüş bulunan
hükümler geçersizdir.
(3) Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça,
genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya
lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve
doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim
alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten
itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir.
İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul
edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla
devam eder.
d) Giderleri ödeme
borcu
MADDE 1426-
(1) Sigortacı, sigorta ettiren, sigortalı
ve lehtar tarafından, rizikonun, tazminatın veya
bedel ödeme borcunun kapsamının belirlenmesi
amacıyla yapılan makul giderleri, bunlar faydasız
kalmış olsalar bile, ödemek zorundadır.
(2) Eksik sigortanın yapıldığı hâllerde 1462
nci madde hükmü kıyas yolu ile uygulanır.
e) Tazminat ödeme borcu
aa) Genel olarak
MADDE 1427-
(1) Aynen tazmine ilişkin sözleşme yoksa
sigorta tazminatı nakden ödenir.
(2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun
gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili
belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra
sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince
ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak
ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can
sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya
yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş
ise süre işlemez.
(3) Araştırmalar, 1446 ncı maddeye göre
yapılacak ihbardan başlayarak üç ay içinde
tamamlanamamışsa; sigortacı, tazminattan veya
bedelden mahsup edilmek üzere, tarafların mutabakatı
veya anlaşmazlık hâlinde mahkemece yaptırılacak ön
ekspertiz sonucuna göre süratle tespit edilecek
hasar miktarının veya bedelin en az yüzde ellisini
avans olarak öder.
(4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara
gerek kalmaksızın temerrüde düşer.
(5) Sigortacının temerrüt faizi ödeme
borcundan kurtulmasını öngören sözleşme hükümleri
geçersizdir.
bb) Kısmi tazminat
ödemeleri
MADDE 1428-
(1) Sorumluluk sigortası dışındaki
sigortalarda, aksine sözleşme yoksa, sigorta süresi
içinde yapılan kısmi tazminat ödemeleri sigorta
bedelinden düşülür.
(2) Kısmi zarar hâllerinde taraflar sigorta
sözleşmesini feshedebilirler. Ancak, sigortacı fesih
hakkını, kısmi tazminat ödemesinden sonra
kullanabilir.
cc) Rizikonun
gerçekleşmesinde kusur
MADDE 1429-
(1) Sigortacı, aksine sözleşme yoksa,
sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve
bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları
kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin
ile yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortalı ve
tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların
hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler,
rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları
takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur ve
aldığı primleri geri vermez.
(2) 1495, 1503 ve 1504 üncü maddenin ikinci fıkrası
hükmü saklıdır.
2. Sigorta ettirenin
borç ve yükümlülükleri
a) Prim ödeme borcu
aa) Genel olarak
MADDE 1430-
(1) Sigorta ettiren, sözleşmeyle
kararlaştırılan primi ödemekle yükümlüdür. Aksine
sözleşme yoksa sigorta primi peşin ödenir. Özel
kanunlardaki hükümler saklıdır.
(2) Sigorta primi nakden ödenir. İlk taksidin
nakden ödenmesi şartıyla, sonraki primler için
kambiyo senedi verilebilir; bu hâlde, ödeme kambiyo
senedinin tahsili ile gerçekleşir.
(3) Sigorta ettiren, sigortacının sorumluluğu
başlamadan önce, kararlaştırılmış primin yarısını
ödeyerek sözleşmeden cayabilir. Sözleşmeden kısmi
cayma hâlinde, sigorta ettirenin ödemekle yükümlü
olduğu prim, cayılan kısma ilişkin primin yarısıdır.
bb) Ödeme zamanı
MADDE 1431-
(1) Sigorta priminin tamamının, taksitle
ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme
yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında
ödenmesi gerekir. Karada ve denizde eşya taşıma
işlerine ilişkin sigortalarda sigorta primi, poliçe
henüz düzenlenmemiş olsa bile, sözleşmenin yapıldığı
anda ödenir.
(2) İzleyen taksitlerin ödeme zamanı,
miktarı ve priminin vadesinde ödenmemesinin
sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta
ettirene bildirilir veya bu şartlar poliçe üzerine
yazılır.
(3) Sigorta priminin taksitle ödenmesinin
kararlaştırıldığı hâllerde, riziko gerçekleşince,
ödenecek tazminata veya bedele ilişkin primlerin
tümü muaccel olur.
(4) Başkası lehine yapılan sigortada, prim
borcu için sigorta ettirenin aleyhine yapılan takip
semeresiz kalmışsa, zarar sigortalarında sigortalı,
can sigortalarında lehtar, bu durumun sigortacı
tarafından kendilerine bildirilmesi hâlinde, primi
ödemeyi üstlenirlerse sözleşme bu kişilerle devam
eder; aksi hâlde, sigortacı sigorta ettirene karşı
sahip olduğu hakları kullanır.
(5) Sigortacı prim alacağını, 1480 inci madde
hükmü saklı kalmak üzere ödenecek tazminattan veya
bedelden düşebilir. Bu hâlde, Türk Borçlar Kanununun
129 uncu maddesi hükmü sigorta sözleşmeleri hakkında
uygulanmaz.
cc) Ödeme yeri
MADDE 1432-
(1) Sigorta primi, sigorta ettirenin,
sözleşmede gösterilen adresinde ödenir. Sözleşmede
başka bir ödeme yeri gösterilmiş olmasına rağmen,
sigorta primi fiilen sigorta ettirenin gösterdiği
adreste ödenegelmekte ise, bu ödeme yerine ilişkin
söz konusu şart yok sayılır.
dd) Primin indirilmesi
MADDE 1433-
(1) Primi etkileyen sebeplerde, rizikonun
hafiflemesini gerektiren değişiklikler meydana
gelmişse, prim indirilir ve gereğinde geri
verilir.
(2) Sözleşmede öngörülen yüksek primin,
sigorta ettirenin, rizikoyu ağırlaştıran sebeplere
ilişkin olarak bildirdiği hususlardaki yanılmalardan
kaynaklanması hâlinde birinci fıkra hükmü
geçerlidir.
ee) Temerrüt
MADDE 1434-
(1) 1431 inci maddeye uygun olarak
istenilen sigorta primini ödemeyen sigorta ettiren
mütemerrit olur.
(2) İlk taksidi veya tamamı bir defada
ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse,
sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç
ay içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar. Prim
alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay
içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması
hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur.
(3) İzleyen primlerden herhangi biri
zamanında ödenmez ise, sigortacı sigorta ettirene,
noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla on
günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi
hâlde, süre sonunda, sözleşmenin feshedilmiş
sayılacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç
ödenmemiş ise sigorta sözleşmesi feshedilmiş olur.
Sigortacının, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle
Türk Borçlar Kanunundan doğan diğer hakları
saklıdır.
(4) Bir sigorta dönemi içinde sigorta
ettirene iki defa ihtar gönderilmişse sigortacı,
sigorta döneminin sonunda hüküm doğurmak üzere
sözleşmeyi feshedebilir. Can sigortalarında indirime
ilişkin hükümler saklıdır.
b) Beyan yükümlülüğü
aa) Sözleşmenin
yapılmasında
aaa) Genel olarak
MADDE 1435-
(1) Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması
sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli
hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış
bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya
değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte
ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından
yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi
ispat edilinceye kadar önemli sayılır.
bbb) Yazılı sorular
MADDE 1436-
(1) Sigortacı sigorta ettirene,
cevaplaması için sorular içeren bir liste vermişse,
sunulan listede yer alan sorular dışında kalan
hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene hiçbir
sorumluluk yüklenemez; meğerki, sigorta ettiren
önemli bir hususu kötüniyetle saklamış olsun.
(2) Sigortacı, liste dışında öğrenmek
istediği hususlar varsa bunlar hakkında da soru
sorabilir. Söz konusu soruların da yazılı ve açık
olması gerekir. Sigorta ettiren bu soruları
cevaplamakla yükümlüdür.
ccc) Bağlantı
MADDE 1437-
(1) Tazminat ve bedel ödemelerinde,
bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir husus ile
rizikonun gerçekleşmesi arasındaki bağlantı, 1439
uncu maddede öngörülen kurallar uyarınca dikkate
alınır.
ddd) Sigortacı
tarafından gerçek durumun bilinmesi
MADDE 1438-
(1) Bildirilmeyen veya yanlış bildirilen
bir hususun ya da olgunun gerçek durumu sigortacı
tarafından biliniyorsa, sigortacı beyan
yükümlülüğünün ihlal edilmiş olduğunu ileri sürerek
sözleşmeden cayamaz. İspat yükü sigorta ettirene
aittir.
eee) Yaptırım
MADDE 1439-
(1) Sigortacı için önemli olan bir husus
bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu
takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen
süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı
isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde
kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul
olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin
kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta
ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu
değiştirmez.
(2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra,
sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal
edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin
miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki
edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre
tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin
kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün
ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı
varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu
ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen
primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı
dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini
öder.
fff) Caymanın şekli ve
süresi
MADDE 1440-
(1) Caymanın, sigorta ettirene bir
beyanla yöneltilmesi şarttır.
(2) Cayma, onbeş gün içinde sigorta ettirene
bildirilir. Bu süre sigortacının bildirim
yükümlülüğünün ihlal edilmiş olduğunu öğrendiği
tarihten itibaren başlar.
ggg) Caymanın hükümleri
MADDE 1441-
(1) Cayma hâlinde, sigorta ettiren
kasıtlı ise, sigortacı rizikoyu taşıdığı süreye ait
primlere hak kazanır.
hhh) Cayma hakkının
düşmesi
MADDE 1442-
(1) Cayma hakkı aşağıdaki hâllerde
kullanılamaz:
a)
Cayma hakkının kullanılmasından açıkça veya zımnen
vazgeçilmişse.
b)
Caymaya yol açan ihlale sigortacı sebebiyet
vermişse.
c)
Sigortacı, sorularından bazıları cevapsız
bırakıldığı hâlde sözleşmeyi yapmışsa.
bb) Teklifin yapılması
ile kabulü arasındaki değişiklikleri beyan
yükümlülüğü
MADDE 1443-
(1) Teklifin yapılması ile kabulü
arasındaki değişiklikler hakkında sözleşmenin
yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğüne ilişkin
madde hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
cc) Sözleşme süresi
içinde
aaa) Genel olarak
MADDE 1444-
(1) Sigorta ettiren, sözleşmenin
yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan
rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat
tutarının artmasını etkileyici davranış ve
işlemlerde bulunamaz.
(2) Sigorta ettiren veya onun izniyle
başkası, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı
veya mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde
bulunursa yahut sözleşme yapılırken açıkça riziko
ağırlaşması olarak kabul edilmiş bulunan
hususlardan biri gerçekleşirse derhâl; bu
işlemler bilgisi dışında yapılmışsa, bu hususu
öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde
durumu sigortacıya bildirir.
bbb) Sigortacının
hakları
MADDE 1445-
(1) Sigortacı sözleşmenin süresi içinde,
rizikonun gerçekleşmesi veya mevcut durumun
ağırlaşması ihtimalini ya da sözleşmede riziko
ağırlaşması olarak kabul edilebilecek olayların
varlığını öğrendiği takdirde, bu
tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi
feshedebilir veya prim farkı isteyebilir. Farkın on
gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme
feshedilmiş sayılır.
(2) Değişikliklerin yapılmasından önceki
duruma dönüldüğü takdirde fesih hakkı kullanılamaz.
(3) Süresinde kullanılmayan fesih ve prim
farkını isteme hakkı düşer.
(4) Rizikonun artmasına, sigortacının
menfaati ile ilişkili bir husus, sigortacının
sorumlu olduğu bir olay veya insanî bir görevin
yerine getirilmesi ve hayat sigortalarında da
sigortalının sağlık durumunda meydana gelen
değişiklikler sebep olmuşsa, birinci ilâ üçüncü
fıkra hükümleri uygulanmaz.
(5) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra
sigorta ettirenin ihmali belirlendiği ve
değişikliklere ilişkin beyan yükümlülüğünün ihlal
edildiği saptandığı takdirde, söz konusu ihlal
tazminat miktarına veya bedele ya da rizikonun
gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise,
ihmalin derecesine göre, tazminattan veya bedelden
indirim yapılır. Sigorta ettirenin kastı hâlinde ise
meydana gelen değişiklik ile gerçekleşen riziko
arasında bağlantı varsa, sigortacı sözleşmeyi
feshedebilir; bu durumda sigorta tazminatı veya
bedeli ödenmez. Bağlantı yoksa, sigortacı ödenen
primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı
dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini
öder.
(6) Sigortacı, rizikonun gerçekleşmesinden
önce, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü kasıtlı
olarak ihlal ettiğini öğrenince, birinci fıkraya
göre sözleşmeyi feshetse bile, değişikliğin meydana
geldiği sigorta dönemine ait prime hak kazanır.
(7) Sigortacıya tanınan feshin bildirim
süresi veya feshin hüküm ifade etmesi için verilen
süre içinde, yapılan değişiklikle bağlantılı olarak
rizikonun gerçekleşmesi hâlinde, sigorta tazminatı
veya bedeli ödenen primle ödenmesi gereken prim
arasındaki oran dikkate alınarak hesaplanır.
dd) Riziko
gerçekleştiğinde
MADDE 1446-
(1) Sigorta ettiren, rizikonun
gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin
sigortacıya bildirir.
(2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin
bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek
tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa,
kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden
indirim yoluna gidilir.
(3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha
önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden
yararlanamaz.
c) Bilgi verme ve
araştırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü
MADDE 1447-
(1) Sigorta ettiren, rizikonun
gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya
sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya
tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve
sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü
bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde
sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı
bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun
gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde
sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve
kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla
yükümlüdür.
(2) Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle
ödenecek tutar artarsa, kusurun ağırlığına göre
tazminattan indirim yapılır.
d) Zararı önleme,
azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma
yükümlülüğü
MADDE 1448-
(1) Sigorta ettiren, rizikonun
gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek
olduğu durumlarda, zararın önlenmesi, azaltılması,
artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü
kişilere olan rücu haklarının korunabilmesi için,
imkânlar ölçüsünde önlemler almakla yükümlüdür.
Sigorta ettiren, sigortacının bu konudaki
talimatlarına olabildiğince uymak zorundadır. Birden
çok sigortacının varlığı ve bunların birbirlerine
aykırı talimatlar vermeleri hâlinde, sigorta
ettiren, bu talimatlardan zararın azaltılması ve
rücu haklarının korunması bakımından en uygun
olanını dikkate alır.
(2) Bu yükümlülüğe aykırılık sigortacı
aleyhine bir durum yaratmışsa, kusurun ağırlığına
göre tazminattan indirim yapılır.
(3) Sigortacı sigorta ettirenin birinci fıkra
gereğince yaptığı makul giderleri, bunlar faydasız
kalmış olsalar bile, sigorta tazminatından veya
bedelinden ayrı olarak tazmin etmekle yükümlüdür.
Eksik sigortanın yapıldığı hâllerde 1462 nci madde
hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
(4) Sigortacı, sigorta ettirenin istemi
üzerine giderlerin karşılanması amacıyla gerekli
tutarı avans olarak ödemek zorundadır.
e) Sözleşmede öngörülen
yükümlülüklerin ihlali
MADDE 1449-
(1) Sigortacıya karşı yerine getirilmesi
gereken ve sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün ihlali
hâlinde, bu Kanunda ve diğer kanunlarda yer alan
özel düzenlemeler hariç olmak üzere, sigortacının
sözleşmeyi kısmen veya tamamen feshederek ifadan
kurtulabileceğine ilişkin hükümler, ihlalde kusur
bulunmaması hâlinde sonuç doğurmaz.
(2) İhlal kusura dayandığı takdirde, durumun
öğrenildiği tarihten itibaren bir ay içinde
kullanılmayan fesih hakkı düşer; meğerki, Kanun
farklı bir süre öngörmüş olsun.
(3) Sigortacı ihlalin, rizikonun
gerçekleşmesine ve sigortacının yerine getirmesi
gereken edimin kapsamına etki etmediği durumlarda,
sözleşmeyi feshedemez.
B) Kanun hükümlerinin
uygulama alanı
MADDE 1450-
(1) Sosyal güvenlik kurumları ile yapılan
sözleşmeler hakkında, kendi kanunlarında aksine
hüküm bulunmadıkça, bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
C) Sigorta sözleşmeleri
hakkında uygulanacak hükümler
MADDE 1451-
(1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde
sigorta sözleşmesi hakkında Türk Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanır.
D) Koruyucu hükümler
MADDE 1452-
(1) 1404 ve 1408 inci madde hükümleriyle
1429 uncu maddenin birinci fıkrasının ikinci
cümlesine aykırı sözleşmeler geçersizdir.
(2) 1418 ve 1420 nci maddeler ile 1430 uncu
maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı sözleşme
şartları geçersizdir.
(3) 1405, 1409, 1413 ilâ 1417, 1419, 1421,
1422 ilâ 1426 ncı maddeler, 1427 nci maddenin ikinci
ilâ beşinci fıkraları, 1428 inci madde, 1430 uncu
maddenin birinci ve üçüncü fıkraları, 1431 inci
maddenin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları
ve 1433 ilâ 1449 uncu madde hükümleri, sigorta
ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine
değiştirilemez; değiştirilirse bu Kanun hükümleri
uygulanır.
İKİNCİ KISIM
Sigorta Türlerine
İlişkin Özel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Zarar Sigortaları
A) Mal sigortaları
I - Menfaat ve kapsam
1. Genel olarak
MADDE 1453-
(1) Rizikonun gerçekleşmemesinde menfaati
bulunanlar, bu menfaatlerini mal sigortası ile
teminat altına alabilirler.
(2) Rizikonun gerçekleşmesi sonucu doğan
kazanç kaybı ile sigorta edilen malın ayıbından
doğan hasarlar, aksine sözleşme yoksa, sigorta
kapsamında değildir. Mal bağlamında kazancın, makul
sınırı aşan kısmı sigorta edilemez.
(3) Mal sigortası niteliğindeki grup
sigortalarında; mal girmesi veya çıkması sebebiyle
mal topluluğunda değişiklikler meydana gelmiş olsa
bile, sözleşme bütün hükümleriyle geçerlidir.
(4) Mal topluluğu için yapılan mal sigortası,
topluluğa dâhil münferit parçaları da kapsar.
2. Başkası lehine
sigorta
MADDE 1454-
(1) Sigorta ettiren, üçüncü bir kişinin
menfaatini, onun adını belirterek veya
belirtmeyerek, sigorta ettirebilir. Sigorta
sözleşmesinden doğan haklar sigortalıya aittir.
Sigortalı, aksine sözleşme yoksa, sigorta
tazminatının ödenmesini sigortacıdan isteyebilir ve
onu dava edebilir.
(2) Üçüncü kişinin adının belirtildiği
durumlarda, tereddüt hâlinde, sigorta ettirenin,
üçüncü kişinin temsilcisi olarak değil, kendi adına
fakat üçüncü kişi lehine hareket ettiği kabul
edilir.
(3) Sözleşmede, sigortanın kimin menfaati
için yaptırıldığı açık da bırakılabilir. “Kimin
olacaksa onun lehine” yapılan böyle bir sigortanın,
üçüncü kişi lehine yaptırıldığı anlaşılırsa, ikinci
fıkra hükmü uygulanır.
3. Müşterek
menfaatlerin sigortası
MADDE 1455-
(1) Bir malın veya o mala ilişkin bir
hakkın yalnız bir kısmında menfaat sahibi olan kişi,
kendisine ait kısımdan fazlasını da sigorta
ettirmişse, sigortanın bu fazlaya ilişkin kısmı,
sigorta ettirenle aynı menfaati olanlar lehine
yapılmış sayılır.
4. Menfaat üzerinde
sınırlamalar
a) Sınırlı ayni hak
MADDE 1456-
(1) Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş
bir mal üzerindeki, malike ait menfaat
sigortalandığı takdirde, kanunda aksi
öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı
sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
(2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni
hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak
sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta
tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın
sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği
durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı
menfaate konu malın tamiri veya eski hâline
getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi
şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.
(3) İkinci fıkra hükmüne aykırı hareket eden
sigortacı, sınırlı ayni hak sahipleri ödemeye
sonradan yazılı onay verdikleri takdirde, bunlara
karşı sorumluluktan kurtulur.
(4) Sigortacı, sigorta ettirenin prim ödeme
borcunda temerrüde düştüğünü ve prim farkı istemi
dolayısıyla sigorta ettirene ihtarda bulunduğunu,
ayni hakkını kendisine bildirmiş olan ve kendisi
tarafından bilinen ayni hak sahiplerine de bildirir.
(5) Sigorta ettiren veya sigortacı tarafından
sözleşme feshedildiğinde veya sözleşmeden
cayıldığında; sigortacı, fesih veya cayma bildirimi
kendisi tarafından yapılmışsa, söz konusu bildirim
tarihinden, diğer hâllerde sözleşmenin sona
ermesinden itibaren, onbeş gün içinde, durumu
sınırlı ayni hak sahiplerine bildirir. Sigorta
sözleşmesi, ayni hak sahipleri yönünden sözleşmenin
sona ermesinden itibaren onbeş gün süre ile geçerli
olur. Durumu öğrenen ayni hak sahibi, bu onbeş gün
içinde sözleşmeye devam edeceğini sigortacıya
bildirmediği takdirde, sigorta sözleşmesi, ayni hak
sahibi için de geçersiz hâle gelir. Ayni hak sahibi
sözleşmeye devam etmek isterse, sigortacı haklı bir
neden olmadığı sürece bu istemi reddedemez.
(6) Sigortacı, istem üzerine, sınırlı ayni
hak sahibi olduğunu bildiren kişiye sigorta koruması
ile sigorta bedelinin miktarı hakkında bilgi verir.
(7) Hak sahipliğini sigortacıya bildiren sınırlı
ayni hak sahibi hakkında da 1416 ncı madde
uygulanır.
(8) Bu madde hükümleri sigorta ettiren lehine
kurulmuş sınırlı ayni haklar için uygulanmaz.
b) Haciz
MADDE 1457-
(1) Sigortalı mal haczedilirse,
sigortacı, zamanında bilgilendirilmek şartıyla,
sigorta tazminatını icra müdürlüğüne ödeyerek
borcundan kurtulur. Bir malın haczinde, icra memuru,
borçludan söz konusu malların sigortalı olup
olmadığını, sigortalı ise, hangi sigortacı
tarafından sigorta edildiğini sorar; haczedilen
malın sigortalı olduğunu öğrendikten sonra, sigorta
tazminatının diğer bir bildirime kadar ancak icra
müdürlüğüne ödenilmesiyle borçtan kurtulacağını
sigortacıya ihtar eder.
II - Geçmişe etkili
sigorta
MADDE 1458-
(1) Sigorta, sigorta koruması sözleşmenin
yapılmasından önceki bir tarihten itibaren
sağlanacak şekilde yapılabilir. Ancak, rizikonun
gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan
kalkmış olduğu, sözleşmenin yapılması sırasında,
sigortacı ile sigorta ettiren ve sigortadan haberi
olmak şartıyla, sigortalı tarafından biliniyorsa
sözleşme geçersizdir. Rizikonun gerçekleştiği veya
gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalktığının sigorta
ettiren veya sigortalı tarafından bilinip sigortacı
tarafından bilinmediği durumlarda, sigortacı
sözleşme ile bağlı olmamakla birlikte, ödenmesi
gereken primin tamamına hak kazanır.
III - Tazminat ilkesi
1. Genel olarak
MADDE 1459-
(1) Sigortacı, sigortalının uğradığı
zararı tazmin eder.
2. Sigorta değeri
MADDE 1460-
(1) Sigorta değeri sigorta olunan
menfaatin tam değeridir.
3. Sigorta bedeli
MADDE 1461-
(1) Sigortacının sorumluluğu sigorta
bedeli ile sınırlıdır. Sigorta bedeli, rizikonun
gerçekleştiği andaki sigortalı menfaatin değerini
aşsa bile, sigortacı uğranılan zarardan fazlasını
ödemez.
(2) Aynen tazmini öngören yeni değer
sigortaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
4. Hükümleri
a) Eksik sigorta
MADDE 1462-
(1) Sigorta bedeli, sigorta değerinden az
olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir
kısmının zarara uğraması hâlinde sigortacı, aksine
sözleşme yoksa, sigorta bedelinin sigorta değerine
olan oranına göre tazminat öder.
b) Aşkın sigorta
MADDE 1463-
(1) Sigorta bedeli sigorta olunan
menfaatin değerinin üstünde ise, aşan kısım
geçersizdir. Bu sebeple, sigorta bedeli ile sigorta
priminin onu karşılayan kısmı indirilir ve tahsil
edilmiş fazla prim geri verilir.
(2) Sigorta ettirenin, mali çıkar sağlamak
amacıyla kötüniyetle yaptığı aşkın sigorta
sözleşmesi geçersizdir. Sözleşme yapılırken
geçersizliği bilmeyen sigortacı, durumu öğrendiği
sigorta döneminin sonuna kadar prime hak kazanır.
c) Takseli sigorta
MADDE 1464-
(1) Taraflar sözleşme ile sigorta
değerini belirli bir para olarak belirlemişlerse, bu
para taraflar arasında, sigorta değeri için esas
olur.
(2) Takse esaslı şekilde fahiş ise, sigortacı
taksenin indirilmesini isteyebilir. Umulan kazanç
takselenmiş ise, taksenin sözleşme yapıldığı sırada
ticari tahminlere göre elde edilmesi mümkün görülen
kazancı aşması hâlinde sigortacı bunun indirilmesini
isteyebilir.
d) Birden çok sigorta
aa) Kural
MADDE 1465-
(1) Aynı menfaatin, aynı rizikolara
karşı, aynı süre için, birden çok sigortacıya, aynı
veya farklı tarihlerde sigorta ettirilmesi hâlinde
sigorta ettirene sigorta bedelinden daha fazlası
ödenmez.
(2) Birden çok sigortada, sigorta ettiren,
sigortacılardan herbirine hem rizikonun
gerçekleştiğini hem de aynı menfaat için yapılan
diğer sigortaları bildirir. Bu hükme aykırılık
hâlinde 1446 ncı madde hükmü uygulanır.
bb) Müşterek sigorta
MADDE 1466-
(1) Bir menfaat birden çok sigortacı
tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı
rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden
çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta
olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu
takdirde sigortacılardan her biri, sigorta
bedellerinin toplamına göre, sigorta ettiği bedel
oranında sorumlu olur.
(2) Sözleşmelere göre sigortacılar
müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalı,
uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği
gibi, sigortacılardan her biri yalnız kendi
sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele
kadar sorumlu olur. Bu hâlde ödemede bulunan
sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu
rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme
hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller
oranındadır.
cc) Çifte sigorta
MADDE 1467-
(1) Değerinin tamamı sigorta olunan bir
menfaat, sonradan aynı veya farklı kişiler
tarafından, aynı rizikolara karşı, aynı süreler için
sigorta ettirilemez; sigorta ettirilmişse, sigorta
ancak aşağıdaki hâl ve şartlarda geçerli sayılır:
a)
Sonraki ve önceki sigortacılar onay verirlerse; bu
takdirde, sigorta sözleşmeleri aynı zamanda yapılmış
sayılarak riziko gerçekleştiğinde sigorta bedeli,
1466 ncı maddede gösterilen oranda sigortacılar
tarafından ödenir.
b)
Sigorta ettiren, önceki sigortadan doğan haklarını
ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat
etmişse; bu takdirde, devir veya feragatin ikinci
sigorta poliçesine yazılması şarttır; yazılmazsa
ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.
c)
Sonraki sigortacının, ancak önceki sigortacının
ödemediği tazminattan sorumluluğu şart kılınmış ise;
bu hâlde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci
sigorta poliçesine yazılması gerekir; yazılmazsa,
ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.
dd) Kısmi sigorta
MADDE 1468-
(1) Sigorta olunan menfaatin değeri
önceki sözleşmeyle tamamen teminat altına
alınamamışsa bu menfaat, geri kalan değerine kadar
bir veya birkaç defa daha sigorta ettirilebilir. Bu
takdirde, o menfaati sonradan sigorta eden
sigortacılar, bakiyeden dolayı sözleşmenin yapılış
tarihleri sırasıyla sorumlu olurlar. Aynı günde
yapılmış olan sözleşmeler, aynı anda yapılmış
sayılır.
e) Sigortacının
sigortalanan menfaati inceleyebilmesi
MADDE 1469-
(1) Sigortacı, sigorta süresi içinde
sigortalı menfaatin değerini inceleyebilir.
IV - Sigorta edilen
menfaatin sahibinin değişmesi
MADDE 1470-
(1) Sigorta edilen menfaatin sahibinin değişmesi
hâlinde, aksine sözleşme yoksa, sigorta ilişkisi
sona erer.
V - Zarar gören mal ve
zararın gerçekleştiği yerde değişiklik yapmama
MADDE 1471-
(1) Sigorta ettiren, hasarın
saptanmasından önce, hasar konusu yerde ve malda,
hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini
güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik
yapamaz; meğerki, bu değişiklik sigortacının onayı
veya zararı azaltma amacı ile yapılmış olsun.
(2) Bu yükümlülüğün kusurlu ihlalinde, ihlal
ile zarar arasında illiyet bulunması şartıyla,
kusurun ağırlığına göre tazminattan indirime
gidilir.
VI – Halefiyet
MADDE 1472-
(1) Sigortacı, sigorta tazminatını
ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer.
Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı
sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin
ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.
Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa,
sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı
gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca,
sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava
veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
(2) Sigortalı, birinci fıkraya göre
sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde
davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.
Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı
kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu
başvurma hakkını korur.
B) Sorumluluk
sigortaları
I - Genel hükümler
1. Sözleşmenin konusu
ve kapsamı
MADDE 1473-
(1) Sigortacı sorumluluk sigortası ile,
sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının
sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile,
sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan
kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene,
sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar
tazminat öder.
(2) Sigorta, sigortalının işletmesi ile
ilgili sorumluluğu için yaptırılmışsa, sözleşmede
aksine hüküm yoksa bu sigorta, sigortalının
temsilcisi ile işletmenin veya işletmenin
bir kısmının yönetiminde, denetiminde ve işletmede
çalıştırılan kişilerin sorumluluğunu da karşılar. Bu
durumda sigorta bu kişilerin lehine yapılmış
sayılır.
2. Hukuki koruma
MADDE 1474-
(1) Sigortalı aleyhine bir istem ileri
sürüldüğünde, isteme ilişkin makul giderler
sigortacı tarafından karşılanır; sigorta bedelini
aşan giderlerin ödenebilmesi için sözleşmede hüküm
bulunmalıdır.
(2) Sigortacı, sigortalının istemi üzerine,
giderler için avans vermek zorundadır.
3. Bildirim yükümlülüğü
MADDE 1475-
(1) Sigortalı sorumluluğunu gerektirecek
olayları, on gün içinde, sigortacıya bildirir.
(2) Sigortalı kendisine yöneltilen istemi,
aksi kararlaştırılmamışsa derhâl sigortacıya
bildirir. Bu bildirim üzerine veya zarar görenin
sigortacıya doğrudan başvurması hâlinde 1427 nci
madde uygulanır.
(3) Bildirim yükümlülüğünün ihlali hâlinde,
1446 ncı maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri
kıyas yolu ile uygulanır.
4. Sigortacının
yardımları
MADDE 1476-
(1) Sigortacı, 1475 inci maddeye uygun
olarak bildirimde bulunulması tarihinden itibaren
beş gün içinde, zarara uğrayanın istemleriyle ilgili
olarak ve sigortalının adına, fakat sorumluluk ve
tüm giderler kendisine ait olmak üzere, gerekli
hukuki işlemlerin gerçekleştirilip, kararların
alınmasını ve ayrıca savunmaya yardımda bulunmayı
üstlenip üstlenmeyeceğini sigortalıya bildirir; aksi
hâlde bu maddenin dördüncü fıkrası uygulanır.
(2) Birinci fıkrada belirlenen sürenin
sonuna kadar yapılması zorunlu işlemleri sigortalı
yürütür.
(3) Sigortacı birinci fıkra anlamında
üstlenmede bulunmuşsa, sigortalının hak ve
menfaatlerini gözetir.
(4) Sigortacı bildirimde bulunmamışsa,
sigortalı aleyhine kesinleşen tazminatı öder. Ancak,
sigortalının sigortacının onayını almadan yaptığı
sulh sözleşmesi, bildirimden itibaren onbeş gün
içinde onay verilmemişse, sigortacıya karşı
geçersizdir; sigortacı haklı olmayan sebeplerle
sulhe onay vermekten kaçınamaz.
5. Kasten neden olma
MADDE 1477-
(1) Sigortacı, sigortalının, sorumluluk
konusu olayı kasten gerçekleştirmesinden doğan
zararlardan sorumlu olmaz.
6. Doğrudan dava hakkı
MADDE 1478-
(1) Zarar gören, uğradığı zararın sigorta
bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta
sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde
kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.
7. Sigortacının zarar
görenden bilgi alma hakkı
MADDE 1479-
(1) Sigortacı, zarara sebep olan olayın
ve zarar miktarının belirlenmesi amacıyla, zarar
görenden bilgi isteyebilir. Zarar gören, sağlanması
ihtimali bulunan ve istenilmesi haklı görülebilecek
ilgili tüm belgeleri sigortacıya vermek zorundadır.
Zarar görenin bu zorunluluğa uymaması hâlinde,
durumun zarar görene yazılı bildirilmiş olması
kaydıyla, sigortacının sorumluluğu, zorunluluk
yerine getirilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı
miktarla sınırlıdır.
8. Takas
MADDE 1480-
(1) Sigortacı, zarar görene ödeyeceği
sigorta tazminatını, sigorta sözleşmesinden doğan
alacakları ile takas edemez.
9. Halefiyet
MADDE 1481-
(1) Sigortacı, sigorta tazminatını
ödedikten sonra hukuken sigortalı yerine geçer.
Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara
karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel
tutarında sigortacıya ait olur.
(2) Sorumlulara karşı bir dava veya takip
başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer
tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı
gereğince, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat
ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam
ettirebilir.
(3) Sigortalı veya zarar gören, birinci fıkra
gereğince sigortacıya geçen haklarını ihlal edici
şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.
10. Zamanaşımı
MADDE 1482-
(1) Sigortacıya yöneltilecek tazminat
istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on
yılda zamanaşımına uğrar.
II - Zorunlu sorumluluk
sigortaları
1. Sözleşme yapma
zorunluluğu
MADDE 1483-
(1) Sigortacılar, diğer kanunlardaki
hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet gösterdikleri
dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları
yapmaktan kaçınamazlar.
2. Zarar görenle
ilişkide ifa yükümlülüğü
MADDE 1484-
(1) Sigortacı, sigortalıya karşı ifa
borcundan tamamen veya kısmen kurtulmuş olsa da,
zarar gören bakımından ifa borcu, zorunlu sigorta
miktarına kadar devam eder.
(2) Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar
görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona
erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere
bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur.
(3) Zarar, sosyal güvenlik kurumları
tarafından karşılandığı ölçüde sigortacının
sorumluluğu sona erer.
III - Sorumluluk
sigortalarına uygulanacak hükümler
MADDE 1485-
(1) Sorumluluk sigortalarına genel
hükümlerle birlikte, 1454 üncü ve 1458 inci
maddeler, 1466 ncı maddenin birinci fıkrası ve 1471
inci madde de uygulanır.
C) Koruyucu hükümler
MADDE 1486-
(1) 1453 üncü maddenin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesi, 1458 inci maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi, 1459 ve 1461 inci
maddeler, 1463 üncü maddenin birinci fıkrası, 1472
ve 1477 nci madde hükümlerine aykırı yapılan
sözleşmeler geçersizdir.
(2) 1456 ncı maddenin birinci fıkrası, 1465
ilâ 1468, 1479, 1480, 1482, 1484 ve 1485 inci madde
hükümlerine aykırı sözleşme şartları geçersizdir.
(3) 1471 inci maddenin ikinci fıkrası, 1474
ilâ 1476 ncı madde hükümleri sigortalı aleyhine
değiştirilemez; değiştirilirse bu Kanun hükümleri
uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Can Sigortaları
A) Hayat sigortası
I - Tanım
MADDE 1487-
(1) Hayat sigortası ile sigortacı, belli
bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun
belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta
kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.
(2) Hayatı sigorta edilen kimse, ilk primin
ödenmesinden önce ölmüşse sigorta sözleşmesi
geçersizdir.
II - Tontin
MADDE 1488-
(1) Birden çok kişi tarafından verilen
katkı payları ile oluşturulan varlıkların, belirli
bir tarihte hayatta kalanlar ve ölenin önceden
belirlemiş olması hâlinde, lehtarlar arasında
paylaştırılması ilkesi uyarınca tontinler
kurulabilir.
III - Sözleşmeden cayma
MADDE 1489-
(1) Sigorta ettiren, sigortacının
kendisine cayma hakkını kullanabileceğini
bildirmesinden itibaren onbeş gün içinde sözleşmeden
cayabilir. Bilgilendirmenin yapıldığı sigortacı
tarafından ispatlanır. Bilgilendirme yapılmamışsa
cayma hakkı ilk primin ödenmesinden bir ay sonra
sona erer.
(2) 1430 uncu madde hükmü saklıdır.
IV - Hayatı sigorta
edilecek kişi
MADDE 1490-
(1) Sigorta ettiren, kendisinin veya
başkasının hayatını, ölüm veya hayatta kalma
ihtimallerine karşı sigorta ettirebilir.
(2) Başkasının hayatı üzerine sigorta
yapılabilmesi için, o kişinin hayatının devamında
lehtarın menfaatinin bulunması şarttır. Ayrıca, ölüm
ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, sigorta
bedelinin mutat cenaze giderlerini aşması hâlinde
sigortalının veya varsa kanuni temsilcisinin yazılı
izni gerekir. Sigortalı onbeş yaşından büyükse
kanuni temsilcinin dışında ayrıca onun da izni
alınır. İzin olmadan yapılan sözleşme, icazet
verilmediği takdirde geçersizdir.
(3) Kanuni temsilcinin lehtar olarak atadığı
veya kendisinin sigorta ettiren olduğu durumlarda,
kanuni temsilcinin iznin verilmesinde sigortalıyı
temsil yetkisi yoktur.
(4) Menfaat şartının sözleşmenin
yapılmasından sonra ortadan kalkması hâlinde
sözleşme o andan itibaren geçersiz hâle gelir;
ancak, sigorta ettirene iştira değeri ödenir.
V - Sigorta değeri
MADDE 1491-
(1) Bir kimsenin hayatı bir veya
birkaç sigortacı tarafından çeşitli bedeller üzerine
sigorta ettirilebilir.
(2) Ödenecek bedelin lehtarın maddi
menfaatinden daha fazla olduğu durumlarda, aşan
kısım sigortalının lehine yapılmış sayılır.
(3) 1472 nci madde hükmü hayat sigortalarında
uygulanmaz. Hayat sigortası sözleşmesi gereği,
sigorta şirketinden kararlaştırılan sigorta
bedelini tahsil eden sigorta ettiren ve
mirasçıları ile rizikoya muhatap olan kişilerin
mirasçılarının, rizikonun gerçekleşmesine neden olan
üçüncü kişiye karşı sahip olduğu tazminat alacağını
sigorta şirketine temlik etmeleri geçersizdir.
VI - Doktor incelemesi
MADDE 1492-
(1) Sigorta ettiren ile sigortacı
arasında, sigorta edilecek kişinin doktor
incelemesinden geçmesi kararlaştırılmış olsa bile,
sigortacı sigortalanacak kişiyi bu incelemeyi
yaptırmaya zorlayamaz.
VII - Lehtar
1. Atanması ve
değiştirilmesi
MADDE 1493-
(1) Sigorta ettiren, 1490 ıncı maddenin
ikinci ve üçüncü fıkraları saklı kalmak üzere,
gerçek ya da tüzel kişi lehine sigorta sözleşmesi
yapabilir.
(2) Sigorta ettiren, atadığı lehtarı
sigortacıya bildirir.
(3) Lehtarın sigortacıya bildirilmemiş olması
hâlinde, sigortacı iyiniyetle yaptığı ödeme ile
borcundan kurtulur.
(4) Sigorta ettiren, değiştirme hakkından
vazgeçtiğini sigorta poliçesine yazdırmakla beraber
sigorta poliçesini lehtara teslim etmişse, o kişiyi
değiştiremez. Tereddüt hâlinde, sigorta ettirenin
lehtarı değiştirme hakkını saklı tuttuğu kabul
edilir. Sigorta ettirenin lehtarı değiştirme
hakkından açıkça vazgeçtiği ve sigorta poliçesinin
lehtara verildiği hâllerde bile, mirasçılıktan
çıkarma veya hibeden rücu hâlleri gerçekleşmiş yahut
ilgililer arasında o kişinin lehtar olarak
atanmasına ilişkin sebep ortadan kalkmış ise lehtar
değiştirilebilir.
(5) Lehtar atanması ve lehtar değişiklikleri
sigortacının iznine bağlı değildir.
(6) Lehtarın değiştirilemeyeceği durumlarda,
sigorta ettiren tarafından ayrılma ve ödünç alma
hakları kullanıldığı takdirde, ödenecek tutar
üzerinde lehtar hak sahibi olduğu gibi, rizikonun
gerçekleşmesinden önce sigortacının iflası sonucu
ödenecek miktar üzerinde de, aksi
kararlaştırılmadıkça, lehtar hak sahibidir.
(7) Sigortacıdan edimi istem ve tahsil
yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehtara aittir.
2. Lehtar atanmasına
ilişkin yorum kuralı
MADDE 1494-
(1) Ölüm rizikosuna karşı yapılmış
sigortalarda, birden fazla kişi payları
belirtilmeksizin lehtar olarak atanmışsa, sigorta
bedeli üzerinde hepsi eşit oranda hak sahibidir. Hak
sahiplerinden biri tarafından alınmayan pay,
diğerlerinin payına eklenir. Mirasın reddi veya
mirastan vazgeçme lehtarın hakkı üzerinde etkili
olmaz.
(2) Ölüm rizikosuna karşı yapılan
sigortalarda lehtar belirtilmemişse, sözleşmenin
sigorta ettirenin mirasçıları lehine, yaşama
ihtimaline karşı yapılmış sigortalarda ise sigortalı
lehine yapıldığı kabul olunur.
VIII - Sigorta ettiren
lehine hak
MADDE 1495-
(1) Lehtarın, sigortacıya karşı, istem
hakkını kazanamaması hâlinde, bu hak sigorta
ettirene, onun da ölmüş olması hâlinde,
mirasçılarına geçer.
IX - Grup sigortaları
MADDE 1496-
(1) En az on kişiden oluşan, sigorta
ettiren tarafından, belirli kıstaslara göre
kimlerden oluştuğunun belirlenebilmesi imkânı
bulunan bir gruba dâhil kişiler lehine, tek bir
sözleşme ile sigorta yapılabilir. Sözleşmenin devamı
sırasında gruba dâhil herkes sigortadan, grup
sigortası sözleşmesi sonuna kadar yararlanır.
Sözleşmenin yapılmasından sonra grubun on kişinin
altına düşmesi sözleşmenin geçerliliğini etkilemez.
(2) Grupta yer alan her kişiye poliçe
içeriğini özetleyen bir belge verilir.
(3) Grup sigortalarında lehtarı atama hakkı,
aksi kararlaştırılmamışsa, grupta yer alan kişiye
aittir.
(4) Sözleşme süresi içinde gruptan ayrılma
hâlinde grup sigortası ile sağlanan teminat, aksi
kararlaştırılmamışsa, sigorta ettiren, sigortalı
veya lehtar tarafından bireysel olarak devam
ettirilebilir. Sigortalı veya lehtarın sözleşmeye
bireysel olarak devam etmesi ancak sigorta ettiren
sıfatıyla olur. Bu kişiler geçmiş günlere ait
kendilerine düşen prim borçlarından, önceki sigorta
ettirenle birlikte sorumludur.
(5) Grup sigortalarında ayrılma, ödünç alma,
indirme, bildirim yükümlülüğü ve ilgili diğer
konular Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık
tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenir.
X - Beyanlar
1. Yanlış yaş beyanı
MADDE 1497-
(1) Sigortalının sözleşmenin yapılması
sırasında yaşının yanlış bildirilmesi sonucu prim
düşük belirlenmişse, sigorta bedeli, gerçek yaşa
göre alınması gereken primin, belirlenen prime olan
oranına göre ödenir. İndirimden önce riziko
gerçekleşip sigorta bedeli ödenmiş ise sigortacı
ödediği fazla kısmın geriye verilmesini faiziyle
birlikte isteyebilir.
(2) Gerçek yaşa göre fazla prim ödenmesi
hâlinde, sigorta bedeli ödenen prime göre artırılır.
Artırımdan önce sigorta bedeli ödenmiş ise eksik
kısım sigortacı tarafından tamamlanır.
(3) Sigortacı, yanlış yaş bildirimi sebebiyle
sadece gerçek yaşın, sözleşmenin yapıldığı sırada
teknik esaslara göre belirlenen sınırlar dışında
kalması hâlinde, sözleşmeden cayabilir.
2. Sözleşmenin
yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğünün ihlali
MADDE 1498-
(1) Sigortacı, yenilemeler de dâhil olmak
üzere, sözleşmenin yapılmasından itibaren beş yıl
geçmişse, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması
sırasında beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş olması
nedeniyle sözleşmeden cayamaz, sadece prim farkı
isteyebilir; meğerki, beyan yükümlülüğü kasıtlı bir
şekilde ihlal edilmiş olsun. Sigorta ettiren, prim
farkını ödemeyi kabul etmezse sigortacı, riziko
gerçekleştiğinde ödenen primle ödenmesi gereken prim
arasındaki oranı dikkate alarak sigorta bedelini
öder. Ancak, risk artışı beyan yükümlülüğünün ihlali
nedeniyle sigortacının teknik esaslarına göre
saptanan sınırlarının dışında kalmışsa, sigortacı
sözleşmeden cayabilir. Yenilenen sözleşmelerde bu
süre, ilk sözleşmenin yapıldığı tarihten başlar.
3. Sözleşmenin devamı
sırasındaki beyan yükümlülüğünün ihlali
MADDE 1499-
(1) Sigortacı, rizikonun artmasından
itibaren, yenilemeler de dâhil olmak üzere beş yıl
geçmişse, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün
ihlal edilmiş olması nedeniyle sözleşmeyi
feshedemez; sadece prim farkı isteyebilir; meğerki,
beyan yükümlülüğü kasıtlı bir şekilde ihlal edilmiş
olsun. Sigorta ettiren prim farkını ödemeyi kabul
etmezse, riziko gerçekleştiğinde sigortacı ödenen
primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı
dikkate alarak, sigorta bedelini öder. Ancak, beyan
yükümlülüğünün ihlali nedeniyle riziko artışı,
teknik esaslara göre tespit edilen sınırlar dışında
kalmış ise, sigortacı sözleşmeyi feshedebilir.
XI - Sigortadan ayrılma
MADDE 1500-
(1) Sigorta ettiren, en az bir yıldan beri
yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş
olan sigorta sözleşmelerinde, istediği zaman
sözleşmeyi sona erdirerek sigortadan
ayrılabilir. Ayrılma değeri, ayrılmanın istenildiği
andaki genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun
bir biçimde hesaplanan değerdir.
(2) Yaşama ihtimaline karşı yapılan
sigortalarda, sigortacıdan ayrılma değerinin
istenilebilmesi için sigortalının sağlıklı olduğunu
ispat etmesi gerekir.
XII - Ödünç verme
MADDE 1501-
(1) En az bir yıldan beri yürürlükte
bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta
sözleşmelerinde, sigorta ettirenin istemesi hâlinde
sigortacı, istem anındaki, genel kabul görmüş
aktüerya kurallarına uygun bir biçimde hesaplanan
değer üzerinden sigortalıya ödünç para vermek
zorundadır.
XIII - Prim
ödenmesinden muaf sigorta
MADDE 1502-
(1) En az bir yıldan beri yürürlükte
bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta
sözleşmelerinde, sigorta ettiren daha sonra prim
ödeme borcunu yerine getirmezse, sigortacı bu
sebeple sözleşmeyi feshedemez ve prim isteyemez. Bu
hâlde sigorta, prim ödenmesinden muaf sigortaya
dönüşür. Prim ödenmesinden muaf sigortada, sigorta
bedeli ödenen primle sözleşme uyarınca ödenmesi
gereken prim arasındaki orana göre ödenir.
XIV - İntihar
MADDE 1503-
(1) Sigortalı, yenilemeler de dâhil olmak üzere,
en az üç yıldan beri devam eden ve ölüm ihtimaline
karşı yapılan bir sözleşmede, bu süre geçtikten
sonra intihar ederse veya intihara teşebbüs sonucu
ölürse, sigortacı sigorta bedelini ödemekle
yükümlüdür.
(2) Sigortalının intiharı veya intihara
teşebbüsü sonucu ölümü, akli melekelerindeki bir
rahatsızlık sebebiyle üç yıldan önce gerçekleşmiş
ise sigortacı sigorta bedelini ödemek zorundadır.
XV - Sigorta ettiren
veya lehtarın sigortalıyı öldürmesi
MADDE 1504-
(1) Sigorta ettiren, sigorta bedelini ödeme
borcunun doğmasını sağlamak amacıyla sigortalıyı
öldürür veya öldürülmesinde suç ortaklığı ederse,
sigortacı bedel ödeme borcundan kurtulur.
(2) Lehtar, sigortalıyı öldürmüş veya onun
öldürülmesinde herhangi bir şekilde suç ortaklığı
etmişse, sigorta bedelinden mahrum kalır ve bu bedel
ölenin mirasçılarına ödenir.
XVI - Lehtarın sigorta
ettirenin yerine geçmesi
MADDE 1505-
(1) Sigorta ettiren lehine sigorta
sözleşmesinden doğan alacaklar ihtiyaten veya kesin
olarak haczedilirse ya da sigorta ettiren hakkında
iflasın açılmasına karar verilirse, adı belirtilerek
gösterilmiş olan lehtar, sigorta sözleşmesine
sigorta ettirenin onayı ile onun yerine taraf
olabilir.
(2) Lehtar, sözleşmeye taraf olursa,
sözleşmenin sigortacı tarafından feshi hâlinde,
haczi uygulatan alacaklının veya iflas masasının
alacaklarını, sigorta ettirenin sigortacıdan
isteyebileceği miktara kadar karşılamakla
yükümlüdür.
(3) Sözleşmede lehtar hiç veya adı
belirtilerek gösterilmemişse, birinci fıkrada
açıklanan hak, sigorta ettirenin eşine ve
çocuklarına geçer.
(4) Lehtarın veya eş ve çocuklarının, sigorta
ettirenin yerine sözleşmeye taraf olabilmeleri için,
sigortacıya bildirimde bulunmaları şarttır. Lehtarın
veya eş ve çocuklarının haczi öğrendikleri veya
iflasın açıldığı tarihten başlayarak, bir ay içinde
bildirim yapmamaları hâlinde, birinci fıkrada
açıklanan hak düşer.
XVII - Sigortacının
iflası
MADDE 1506-
(1) Sigortacının iflasının açıldığı
tarihte, bir yıldan uzun süreli sigortalarda, riziko
gerçekleşmemiş veya gerçekleşmiş fakat bedel
ödenmemişse, ilk hâlde iflasın açıldığı, ikincisinde
ise rizikonun gerçekleştiği andaki matematik
karşılıklar hak sahiplerine ödenir. Rizikonun
gerçekleştiği durumlarda, matematik karşılıkları
aşan kısım, sigortacının teminatından karşılanır;
açık kalan miktar garameye girer.
B) Kaza sigortası
I - Genel olarak
MADDE 1507-
(1) Kaza sigortası, belli bir prim
karşılığında, sigortalının uğrayacağı kaza sonucu
ölüm, geçici veya sürekli sakatlık ya da
işgöremezlik hâlleri için sigorta teminatı sağlar.
Ölüm, ani olarak veya kaza tarihinden itibaren en
çok bir yıl içinde gerçekleşmiş ise sigorta bedeli
sigorta ettirene yahut onun tarafından belirlenmiş
kişiye; geçici ve sürekli sakatlık veya işgöremezlik
hâllerinde ise sigortalıya ödenir.
(2) Geçici olarak çalışma gücünden mahrum
kalan sigortalıya, poliçede yazılı süre ile sınırlı
olmak üzere, mahrumiyetin devam ettiği süre için
günlük hesabıyla tazminat verilir.
II – Tedavi giderleri
MADDE 1508-
(1) Sigortacı, aksi kararlaştırılmamışsa,
poliçede yazılı bedelden başka, sigortalının yaptığı
tedavi giderlerini de ödemekle yükümlüdür.
III - Sigortalı
MADDE 1509-
(1) Kazaya karşı sigorta, sigorta
ettirenin veya başkasının uğrayabileceği kazalara
karşı yapılabilir.
IV - Uygulanacak
hükümler
MADDE 1510-
(1) Hayat sigortalarında sigortalıyı düzenleyen
1490 ıncı maddenin ikinci ilâ dördüncü fıkraları,
kaza sonucu ölüm rizikosu için yapılan sigortalarda
da uygulanır.
(2) Hayat sigortalarına ilişkin diğer
hükümler, kaza sigortası hakkında da kıyas yoluyla
uygulanır.
(3) Gerçek zararın sigortacı tarafından
karşılanması öngörülmüş ise, zarar sigortalarına
ilişkin hükümler, kıyas yoluyla kaza sigortası
hakkında da uygulanır.
C) Hastalık ve sağlık
sigortası
I - Sigortanın
yaptırılması
MADDE 1511-
(1) Hastalık ve sağlık sigortaları,
sigortalı lehine yapılabilir; hastalık
sigortalarında lehtar da belirlenebilir.
II - Teminatlar
1. Sigorta teminatı
MADDE 1512-
(1) Sigortacı, hastalık sigortası ile sözleşmede
öngörülen hastalıklardan birinin veya birkaçının,
sözleşme süresi içinde gerçekleşmesi veya ortaya
çıkması hâli için sigorta teminatı sağlar.
Sözleşmede birden çok hastalık sigorta teminatına
bağlanmışsa, hastalıklardan birinin gerçekleşmesi
veya ortaya çıkması hâlinde bedel ödenir ve sözleşme
sona erer. Teminatın, aksi kararlaştırılmamışsa,
hastalıklardan sadece birinin gerçekleşmesi hâli
için verildiği kabul edilir.
2. Sağlık sigortası
teminatları
MADDE 1513-
(1) Sağlık sigortası ile sigortacı;
a)
Hastalık sonucu gerekli hâle gelen ilaç dâhil, her
türlü tıbbi bakım, gebelik ve doğum, hastalıkların
erken tanısına yönelik, ayaktaki incelemeler de
içinde olmak üzere, sözleşmede kararlaştırılan
giderleri,
b)
Tedavinin tıbben yatarak yapılmasının gerekli olduğu
durumlarda günlük hastane giderleri,
c)
Sigortalının, hastalık sonucu çalışamaması nedeniyle
elde edemediği kazançlar için kararlaştırılan günlük
iş görememe parası,
d)
Sigortalı, bakıma ihtiyaç duyar duruma geldiği
takdirde, bakım nedeniyle doğan giderler veya
kararlaştırılan gündelik bakım parası,
için teminat verir.
(2) Teminat, aksi kararlaştırılmamışsa,
birinci fıkradaki tutarların tümünü kapsar.
III - Sigorta değeri
MADDE 1514-
(1) Sigortalının sağlığı, hastalık
sigortaları ile meblağ sigortası şeklinde düzenlenen
sağlık sigortalarında bir veya birkaç
sigortacı tarafından, çeşitli bedellerle sigorta
ettirilebilir.
(2) Ödenecek bedelin menfaatten fazla olduğu
durumlarda, aşan kısım sigortalının lehine yapılmış
sayılır.
IV - Hastalık
sigortasında lehtar
MADDE 1515-
(1) Lehtarı belirleyerek başkasının hastalığı
üzerine sigorta yapılabilmesi için, o kimse ile
lehtar arasında bir menfaat ilişkisinin bulunması
şarttır. Ayrıca sigortalının yazılı izni gerekir.
Sigortalının kanuni temsilcisinin bulunduğu
durumlarda, yazılı izin kanuni temsilci tarafından
verilir. Sigortalı onbeş yaşını doldurmuşsa, ayrıca
onun da izni alınır; aksi takdirde yapılan sözleşme
geçersizdir.
(2) Kanuni temsilcinin, lehtar olarak
belirlendiği veya sigorta ettiren olduğu hâllerde,
iznin verilmesinde sigortalıyı temsil yetkisi
yoktur.
(3) Sigorta ettiren, belirlediği lehtarı
sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük
yerine getirilmediği takdirde, sigortacı iyiniyetle
yaptığı ödeme ile borcundan kurtulur.
(4) Lehtarın belirtilmediği hâllerde,
sigortanın sigortalı lehine yapıldığı kabul edilir.
V - Bekleme süresi
MADDE 1516-
(1) Bekleme sürelerini öngören sigorta
sözleşmelerinde, bekleme süresinin üst sınırı Hazine
Müsteşarlığınca veya Müsteşarlığın uygun göreceği
bir kurum tarafından belirlenir.
VI - Yeni doğan bebeğin
ve evlat edinilenin sigorta kapsamında olması
MADDE 1517-
(1) Doğum sırasında, ana babadan biri
için yaptırılmış bir hastalık veya sağlık
sigortasının bulunması hâlinde, aksi
kararlaştırılmamışsa, doğumun tamamlanmasından
itibaren bebek, ek prim olmaksızın sigortanın
kapsamına girer. Ancak, bunun için doğumun en geç
iki ay içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir.
(2) Evlat edinilen küçükler hakkında da
birinci fıkra hükmü uygulanır.
VII - Bilgi isteme
hakkı
MADDE 1518-
(1) Sigortacı, ifa yükümlülüğünü
incelerken, ilgili kişinin veya onun kanuni
temsilcisinin istemesi hâlinde, bunlar tarafından
belirlenen doktora, teminat kapsamındaki hastalığın
gerçekleşip gerçekleşmediği ve tıbbi tedavi
uygulanmasının gerekliliği konusunda aldığı rapor
hakkında bilgi ve rapor üzerinde inceleme imkânı
vermek zorundadır.
VIII - Hastalık ve
sağlık sigortasına uygulanacak diğer hükümler
MADDE 1519-
(1) Hayat sigortalarına ilişkin hükümler 1497 ve
1504 üncü madde hükümleri dışında hastalık
sigortasına da uygulanır. Ancak hastalık sigortasına
1503 üncü maddenin uygulanabilmesi, sözleşmede
öngörülen rizikonun intihara teşebbüs nedeniyle
gerçekleşmiş olmasına bağlıdır.
(2) Sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve
tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek
zararların sigortacı tarafından karşılanması
öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler
dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile
1500 ilâ 1502 nci madde hükümleri sağlık sigortası
hakkında da uygulanır.
IX - Koruyucu hükümler
MADDE 1520-
(1) 1487 nci maddenin ikinci fıkrası,
1490 ıncı maddenin ikinci fıkrasının ilk cümlesi ile
dördüncü fıkrası, 1504 üncü madde ve 1515 inci
maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi
hükümlerine aykırı sözleşmeler geçersizdir.
(2) 1490 ıncı maddenin üçüncü fıkrası, 1491
inci maddenin ikinci fıkrası, 1496 ncı maddenin
birinci fıkrası, 1506 ncı madde, 1507 nci
maddenin birinci fıkrası, 1510 uncu madde, 1511
inci madde, 1514 üncü maddenin ikinci fıkrası, 1515
inci maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile
ikinci fıkrası, 1518 inci madde ve 1519 uncu madde
hükümlerine aykırı sözleşme şartları geçersizdir.
(3) 1489 uncu madde, 1490 ıncı maddenin
ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri, 1492
nci madde, 1497 ilâ 1503 üncü maddeler, 1515 inci
maddenin birinci fıkrasının dördüncü cümlesi ve 1517
nci madde hükümleri sigorta ettiren, sigortalı ve
lehtar aleyhine değiştirilemez; değiştirilirse bu
Kanun hükümleri uygulanır.
SON HÜKÜMLER
A) Şirket davalarında
yargılama usulü
MADDE 1521-
(1) Ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay
sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket
ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan
davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri,
yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da
denetçilerine karşı açılacak davalarda basit
yargılama usulü uygulanır.
B) Ölçeklerine göre
işletmeler
MADDE 1522-
(1) Küçük ve orta büyüklükteki
işletmeleri tanımlayan ölçütler, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ve Türkiye Muhasebe Standartları
Kurulunun görüşleri alınarak, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından yönetmelikle düzenlenir.
Yönetmelik, Resmî Gazetede yayımlanır. Bu ölçütler,
bu Kanunun ticari defterler ile finansal tablolara
ve raporlamaya ilişkin olanlar başta olmak üzere,
ilgili tüm hükümlerine uygulanır.
C) Ölçeklerine göre
sermaye şirketleri
MADDE 1523-
(1) Bu Kanunun 1522 nci maddesine
istinaden belirlenen küçük ve orta ölçekli işletme
ölçütleri, sermaye şirketleri için de geçerlidir. Bu
ölçütlerin üzerindeki sermaye şirketleri ise büyük
sermaye şirketi sayılır.
(2) Küçük ve orta ölçekli olsalar dahi,
aşağıdaki şirketler büyük sermaye şirketi
sayılırlar:
a)
Borçlanma araçları veya özkaynağa dayalı finansal
araçları kamuya açık bir piyasada (yerel ve bölgesel
piyasalar da dâhil olmak üzere, yerli veya yabancı
bir sermaye piyasasında veya tezgâh üstü piyasada)
işlem gören veya bu tür bir piyasada işlem görmek
üzere söz konusu araçları ihraç edilme aşamasında
bulunan sermaye şirketleri.
b)
Esas faaliyet konularından biri, varlıkları
güvenilir kişi sıfatıyla geniş bir kitle adına
muhafaza etmek olan bankalar, yatırım bankaları,
sigorta şirketleri, emeklilik şirketleri ve
benzerleri.
(3) Birinci fıkraya göre belirlenen büyüklük
ölçütleri, bilanço günü itibarıyla, birbirini
izleyen iki faaliyet döneminde aşılmışsa veya bu
ölçütlerin altında kalınmışsa şirketin büyüklük
yönünden konumu değişir.
(4) Tür değiştirme hâlinde ve yeni kuruluş
şeklindeki birleşmelerde, şirketin konumu, tür
değiştirmenin veya birleşmenin gerçekleşmesinden
sonraki ilk bilanço gününde, birinci ve ikinci
fıkralarda yer alan şartlara göre belirlenir.
(5) İşçi sendikalarının ve diğer kanunlarda
öngörülmüş bulunan yetkililerin ve kişilerin bu
konuda bilgi alma hakları saklıdır.
D) Elektronik işlemler
ve bilgi toplumu hizmetleri
I - İnternet sitesi
MADDE 1524-
(1) Her sermaye şirketi, bir internet
sitesi açmak, şirketin internet sitesi zaten
mevcutsa bu sitenin belli bir bölümünü aşağıdaki
hususların yayımlanmasına özgülemek zorundadır.
Yayımlanacak içeriklerin başlıcaları şunlardır:
a)
Şirketçe kanunen yapılması gereken ilanlar.
b)
Pay sahipleri ile ortakların menfaatlerini
koruyabilmeleri ve haklarını bilinçli
kullanabilmeleri için görmelerinin ve bilmelerinin
yararlı olduğu belgeler, bilgiler, açıklamalar.
c)
Yönetim ve müdürler kurulu tarafından alınan;
rüçhan, değiştime, alım, önerilme, değişim oranı,
ayrılma karşılığı gibi haklara ilişkin kararlar;
bunlarla ilgili bedellerin nasıl belirlendiğini
gösteren hesapların dökümü.
d)
Değerleme raporları, kurucular beyanı, payların
halka arz edilmesine dair taahhütler, bunlara ait
teminatlar ve garantiler; iflasın ertelenmesine veya
benzeri konulara ilişkin karar metinleri; şirketin
kendi paylarını iktisap etmesi hakkındaki genel
kurul ve yönetim kurulu kararları, bu işlemlerle
ilgili açıklamalar, bilgiler, belgeler.
e)
Ticaret şirketlerinin birleşmesi, bölünmesi, tür
değiştirmesi hâlinde, ortakların ve menfaat
sahiplerinin incelemesine sunulan
bilgiler, tablolar, belgeler; sermaye
arttırımı, azaltılması dâhil, esas sözleşme
değişikliklerine ait belgeler, kararlar; imtiyazlı
pay sahipleri genel kurulu kararları, menkul kıymet
çıkarılması gibi işlemler dolayısıyla hazırlanan
raporlar.
f)
Genel kurullara ait olanlar dâhil her türlü
çağrılara ait belgeler, raporlar, yönetim kurulu
açıklamaları.
g)
Şeffaflık ilkesi ve bilgi toplumu açısından
açıklanması zorunlu bilgiler.
h)
Bilgi alma kapsamında sorulan sorular, bunlara
verilen cevaplar, diğer kanunlarda pay sahiplerinin
veya ortakların aydınlatılması için öngörülen
hususlar.
ı)
Finansal tablolar, kanunen açıklanması gerekli ara
tablolar, özel amaçlarla çıkarılan bilançolar ve
diğer finansal tablolar, pay ve menfaat sahipleri
bakımından bilinmesi gerekli finansal raporlamalar,
bunların dipnotları ve ekleri.
i)
Yönetim kurulunun yıllık raporu, kurumsal yönetim
ilkelerine ne ölçüde uyulduğuna ilişkin yıllık
değerlendirme açıklaması; yönetim kurulu başkan ve
üyeleriyle yöneticilere ödenen her türlü paralar,
temsil ve seyahat giderleri, tazminatlar, sigortalar
ve benzeri ödemeler.
j)
Denetçi, özel denetçi, işlem denetçisi raporları.
k)
Yetkili kurul ve bakanlıkların konulmasını
istedikleri, pay sahiplerini ve sermaye piyasasını
ilgilendiren konulara ilişkin bilgiler.
(2) Birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklere
uyulmaması, ilgili kararların iptal edilmesinin
sebebini oluşturur; Kanuna aykırılığın tüm
sonuçlarının doğmasına yol açar ve kusuru bulunan
yöneticiler ile yönetim kurulu üyelerinin
sorumluluğuna neden olur. Ceza hükümleri saklıdır.
(3) İnternet sitesinin bilgi toplumu
hizmetlerine ayrılmış bölümü herkesin erişimine
açıktır. Erişim hakkının kullanılması, ilgili olmak
veya menfaati bulunmak gibi kayıtlarla
sınırlandırılamayacağı gibi herhangi bir şarta da
bağlanamaz. Bu ilkenin ihlali hâlinde herkes engelin
kaldırılması davasını açabilir.
(4) İnternet sitesinin bu maddenin amaçlarına
özgülenmiş kısmında yayımlanan içeriğin başına tarih
ve parantez içinde “yönlendirilmiş mesaj” ibaresi
konulur. Bu ibareli mesaj ancak Kanuna ve ikinci
fıkrada anılan yönetmeliğe uyulmak suretiyle
değiştirilebilir. Özgülenen kısımda yer alan bir
mesajın yönlendirildiği karinedir. Sitenin, bir
numara altında tescili ve ilgili diğer husular
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından bir
yönetmelikle düzenlenir.
(5) Bu Kanun ve ilgili diğer kanunlarda veya idari
düzenlemelerde daha uzun bir süre öngörülmedikçe,
şirketin internet sitesine konulan bir içerik,
üzerinde bulunan tarihten itibaren en az altı ay
süreyle internet sitesinde kalır; aksi hâlde
konulmamış sayılır. Finansal tablolar için bu süre
beş yıldır.
(6) Yönlendirilmiş mesajların basılı şekilleri 82
nci madde uyarınca saklanır. İnternet sitesinde yer
alacak bilgiler metin hâline getirilip şirket
yönetimi tarafından tarih ve saati gösterilerek
noterlikçe onaylı bir deftere sıra numarası altında
yazılır veya yapıştırılır. Daha sonra sitede
yayımlanan bilgilerde bir değişiklik yapılırsa,
değişikliğe ilişkin olarak yukarıdaki işlem
tekrarlanır.
II - Beyanlar, belgeler
ve senetler
MADDE 1525-
(1) Tarafların açıkça anlaşmaları ve 18
inci maddenin üçüncü fıkrası saklı kalmak şartıyla,
ihbarlar, ihtarlar, itirazlar ve benzeri beyanlar;
fatura, teyit mektubu, iştirak taahhütnamesi,
toplantı çağrıları ve bu hüküm uyarınca yapılan
elektronik gönderme ve elektronik saklama
sözleşmesi, elektronik ortamda düzenlenebilir,
yollanabilir, itiraza uğrayabilir ve kabul edilmişse
hüküm ifade eder.
(2) Kayıtlı elektronik posta sistemine, bu sistemle
yapılacak işlemler ile bunların sonuçlarına, kayıtlı
posta adresine sahip gerçek kişilere, işletmelere ve
şirketlere, kayıtlı elektronik posta hizmet
sağlayıcılarının hak ve yükümlülüklerine,
yetkilendirilmelerine ve denetlenmelerine ilişkin
usul ve esaslar Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu tarafından bir yönetmelikle düzenlenir.
Yönetmelik bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren beş
ay içinde yayımlanır.
III - Güvenli
elektronik imza
MADDE 1526-
(1) Poliçe, bono, çek, makbuz senedi,
varant ve kambiyo senetlerine benzeyen senetler
güvenli elektronik imza ile düzenlenemez. Bu
senetlere ilişkin kabul, aval ve ciro gibi senet
üzerinde gerçekleştirilen işlemler güvenli
elektronik imza ile yapılamaz.
(2) Konişmentonun, taşıma senedinin ve sigorta
poliçesinin imzası elle, faksimile baskı, zımba,
ıstampa, sembol şeklinde mekanik veya elektronik
herhangi bir araçla da atılabilir. Düzenlendikleri
ülke kanunlarının izin verdiği ölçüde bu
senetlerde yer alacak kayıtlar el yazısı, telgraf,
teleks, faks ve elektronik diğer araçlarla
yazılabilir, oluşturulabilir, gönderilebilir.
(3) Ticaret şirketleri ile gerçek ve tüzel kişi
diğer tacirlere ilişkin olarak, bu Kanunun zorunlu
tuttuğu bütün işlemler elektronik ortamda güvenli
elektronik imza ile de yapılabilir. Bu işlemlerin
dayanağı olan belgeler de aynı usulle elektronik
ortamda düzenlenebilir. Zaman unsurunun belirlenmesi
gereken ve tüzükte düzenlenen hâllerde güvenli
elektronik imzaya eklenen zaman damgasının tarihi,
diğer hâllerde merkezî veri tabanı sistemindeki
tarih esas alınır.
(4) Şirket adına imza yetkisini haiz kişiler şirket
namına kendi adlarına üretilen güvenli elektronik
imzayla imza atabilirler. Bu durumda, kullanılacak
nitelikli elektronik sertifikalarda sertifika sahibi
alanı içerisine, sertifika sahibinin ismiyle
birlikte temsil ettiği tüzel kişinin de ismi
yazılır. Bu husus tescil ve ilan edilir.
(5) Bu maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarının
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar 26 ncı maddede
düzenlenen tüzükte gösterilir.
IV - Elektronik ortamda
kurullar
1. İlkeler
MADDE 1527-
(1) Şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede
düzenlenmiş olması şartıyla, sermaye şirketlerinde
yönetim kurulu ve müdürler kurulu tamamen elektronik
ortamda yapılabileceği gibi, bazı üyelerin fiziken
mevcut bulundukları bir toplantıya bir kısım
üyelerin elektronik ortamda katılması yoluyla
da icra edilebilir. Bu hâllerde Kanunda veya
şirket sözleşmesinde ve esas sözleşmede öngörülen
toplantı ile karar nisaplarına ilişkin hükümler
aynen uygulanır.
(2) Kollektif, komandit, limited ve sermayesi
paylara bölünmüş şirketlerde, şirket sözleşmesinde
ve esas sözleşmede öngörülerek elektronik ortamda
ortaklar kuruluna ve genel kurula katılma, öneride
bulunma ve oy verme, fizikî katılımın, öneride
bulunmanın ve oy vermenin bütün hukuki sonuçlarını
doğurur.
(3) Birinci ve ikinci fıkrada öngörülen hâllerde,
elektronik ortamda oy kullanabilmek için, şirketin
bu amaca özgülenmiş bir internet sitesine
sahip olması, ortağın bu yolda istemde bulunması,
elektronik ortam araçlarının etkin katılmaya
elverişliliğinin bir teknik raporla ispatlanıp bu
raporun tescil ve ilan edilmesi ve oy kullananların
kimliklerinin saklanması şarttır.
(4) Birinci ve ikinci fıkrada anılan şirketlerde
esas sözleşme veya şirket sözleşmesi gereği şirket
yönetimi, bu yolla oy kullanmanın bütün şartlarını
gerçekleştirir ve ortağa gerekli bütün araçları
sağlar.
(5) Anonim şirketlerde genel kurullara
elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş
açıklama ve oy verme, fizikî katılmanın ve oy
vermenin bütün hukuki sonuçlarını doğurur. Bu hükmün
uygulanması esasları bir tüzük ile düzenlenir.
Tüzükte, genel kurula elektronik ortamda katılmaya
ve oy vermeye ilişkin esas sözleşme hükmünün örneği
yer alır. Anonim şirketler tüzükten aynen
aktarılacak olan bu hükümde değişiklik yapamazlar.
Tüzük ayrıca oyun gerçek sahibi veya temsilcisi
tarafından kullanılmasını sağlayan kurallar ile 407
nci maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen
komiserlerin bu hususa ilişkin yetkilerini içerir.
Bu tüzüğün yürürlüğe girmesi ile birlikte genel
kurullara elektronik ortamda katılma ve oy kullanma
sisteminin uygulanması pay senetleri borsaya kote
edilmiş şirketlerde zorunlu hâle gelir.
(6) Birinci ilâ dördüncü fıkra hükümleri
çerçevesinde oyun gerçek sahibi tarafından
kullanılmasına ve uygulamaya ilişkin kurallar ile
pay sahibinin temsilcisine internet sitesi
aracılığıyla talimat vermesi esas ve usulleri Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle
düzenlenir.
2. Uygulama kuralları
MADDE 1528-
(1) Elektronik ortamı kullanmak isteyen
ortaklar, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri
elektronik posta adreslerini şirkete bildirirler.
E) Kurumsal yönetim
ilkeleri
MADDE 1529-
(1) Halka açık anonim şirketlerde kurumsal
yönetim ilkeleri, yönetim kurulunun buna ilişkin
açıklamasının esasları ve şirketlerin bu yönden
derecelendirme kural ve sonuçları Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından belirlenir.
(2) Sermaye Piyasası Kurulunun uygun görüşü alınmak
şartıyla, diğer kamu kurum ve kuruluşları, sadece
kendi alanları için geçerli olabilecek kurumsal
yönetim ilkeleriyle ilgili, ayrıntıya ilişkin
sınırlı düzenlemeler yapabilirler.
F) Ticari hükümlerle
yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde
geç ödemenin sonuçları
MADDE 1530-
(1) Aksine bir hüküm bulunmadığı
takdirde, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ve
şartlar batıldır. Ancak, sözleşme uyarınca yerine
getirilmesi gereken edimler için kanunun veya
yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı
aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış
sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine
getirilmiş olmasa bile, geri alınır. Bu sınırlarda,
Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet
tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı,
kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu
yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden
sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede
öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme
süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın
temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede
öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu
takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile
faize hak kazanır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi
belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya
aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda
ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve
alacaklı faize hak kazanır:
a)
Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu
tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin
sonunda.
b)
Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma
tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim
alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c)
Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal
veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya
hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük
sürenin sonunda.
d)
Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul
veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde,
borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul
veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu
tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz
günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya
gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre,
mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz
günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır
bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden
geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından
itibaren otuz gün olarak kabul edilir.
(5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın
veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin
alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve
kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en
fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı
aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla
ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir
süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut
orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da
hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük
ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme
süresi, altmış günü aşamaz.
(6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede
haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini,
alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı
zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya
sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören
sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda
yedinci fıkra uygulanır.
(7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan
geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının
sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin
geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve
alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek
asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı,
4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari
işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az
yüzde sekiz fazla olmalıdır.
(8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin
öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini
düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından
uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı
yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine
tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme
veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun
büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle
ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.
G) “Şirket” ve
“ortaklık” terimlerinin kanuniliği
MADDE 1531-
(1) Bu Kanuna göre “ortaklık”, “kollektif
ortaklık”, “komandit ortaklık”, “anonim ortaklık”,
“sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık”,
“limited ortaklık” ve “kooperatif ortaklık”
terimleri, sırasıyla “şirket”e, “kollektif şirket”e,
“komandit şirket”e, “anonim şirket”e, “sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirket”e, “limited
şirket”e ve “kooperatif şirket”e eş anlamda kanuni
terimlerdir ve bu terimler birbirleri yerine
kullanılabilir.
H) Ticaret sicili
harçları
MADDE 1532-
(1) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun hükümleri uyarınca tahsil edilen
ticaret sicili harçlarının red ve iadeler
düşüldükten sonra kalan tutarının yüzde yirmibeşi
ticaret sicilini tutmakla görevli odaya kaydedilmek
üzere aktarılır.
İ) Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 1533-
(1) 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
GEÇİCİ MADDE 1-
(1) Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
tarafından belirlenen Türkiye Muhasebe Standartları;
a)
Türkiye Muhasebe
Standartları, Türkiye Finansal Raporlama
Standartları (TMS/TFRS) ve yorumları ile,
b)
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Türkiye
Finansal Raporlama Standartlarından (KOBİ/TFRS)
oluşur.
(2) Aşağıda sayılanlar TMS/TFRS ve Yorumlarını
uygulamakla yükümlüdürler:
a)
Bu Kanunun 1534 üncü maddesinin ikinci fıkrasının
(a) ila (e) bendlerindeki sermaye şirketleri,
b)
TMS/TFRS ve Yorumlarını uygulamayı tercih edenler.
(3) Aşağıda sayılanlar KOBİ/TFRS’nı uygulamakla
yükümlüdürler:
a)
Bu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilenlerin dışında kalan ve işletme yönetiminde
yer almayan işletme sahipleri, işletmeye borç
verenler ve kredi derecelendirme kuruluşları gibi
dış kullanıcılar için genel amaçlı finansal tablo
düzenleyen işletmeler.
b)
TMS/TFRS’nı uygulamayı tercih eden KOBİ tanımındaki
işletmelerden tekrar KOBİ/ TFRS uygulamasına dönmek
isteyen işletmeler.
(4) Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, küçük
ölçekli işletmeleri KOBİ/TFRS’ndan kısmen veya
tamamen muaf tutmaya veya bunlar için ayrı
standartlar belirlemeye yetkilidir.
(5) Türkiye Muhasebe Standartları (TMS/TFRS ve
Yorumları ile KOBİ/TFRS) ve kavramsal çerçevede
belirlenen ilkeler bu Kanunun ticari defterlere,
finansal tablolara ve raporlamaya ilişkin hükümleri
ile ilgili diğer hükümlerine de uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 2-
(1) Kamu tüzel kişiliğini haiz Türkiye
Denetim Standartları Kurulu kuruluncaya kadar, 397
nci maddede belirtilen Türkiye Denetim Standartları;
Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) ile
ilişkili bir Kurul tarafından uluslararası denetim
standartlarıyla uyumlu olarak belirlenir. Kurulun,
hangi kurum ve kuruluşların temsilcilerinden
oluşacağı ile çalışma usul ve esasları, TÜRMOB
tarafından hazırlanacak ve Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine yayımlanacak bir yönetmelikle
düzenlenir.
GEÇİCİ MADDE 3-
(1) Kamu adına denetleyici tüzel
kişiliği haiz bir üst kurum kurulup faaliyete
geçinceye kadar 400 üncü maddede öngörülen
denetçilerin, denetlemelerini bu Kanun hükümleriyle
standartlara ve amaca uygun olarak yapmalarını
sağlamak için, denetçiler yerinden ve internette,
denetleme belgelerine erişim suretiyle ve ayrıca
gerekli bilgileri de alarak Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından denetlenir. Bu üst denetimin
usul ve esasları 400 üncü madde uyarınca çıkarılacak
yönetmelikte belirlenir.
GEÇİCİ MADDE 4-
(1) Herhangi bir ticaret şirketi veya kooperatif
bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde
eski türlerine dönmeleri hâlinde aşağıdaki hükümlere
tabi olurlar:
(2) Bu hâlde, bu
Kanunun tür değiştirmeye ve nisaplara ilişkin
hükümleri uygulanmaz, aşağıdaki nisaplar geçerli
olur:
a) Eski türüne
dönecek şirket, kollektif, komandit ve sermayesi
paylara bölünmüş komandit şirket ise, tür
değiştirmeyle ilgili tüm kararlar bütün ortakların
çoğunluğu ile alınır.
b) Eski türüne
dönecek şirket anonim şirket ise, tür değiştirme ile
ilgili bütün kararlar için, yönetim kurulu bütün
üyelerin çoğunluğuyla ve genel kurul sermayenin en
az yüzde ellisini karşılayan payların sahiplerinin
veya temsilcilerinin varlığı ile toplanır. Birinci
toplantıda bu nisaba ulaşılamazsa, ikinci toplantıda
toplantı nisabı sermayenin üçte biridir. Bu hâlde
kararlar yönetim kurulunda hazır bulunan üyelerin
çoğunluğuyla, genel kurulda ise toplantıda mevcut
oyların çoğunluğuyla alınır.
c) Eski türüne
dönüşecek şirket limited şirket ise tür değiştirmeye
ilişkin tüm kararlar sermayenin en az yüzde ellisine
sahip ortakların çoğunluğunun kararıyla alınır.
d) Eski türüne
dönüşecek şirket bir kooperatif ise, tür
değiştirmeye ilişkin kararlar kooperatif
ortaklarının en az çoğunluğunun genel kurulda temsil
edilmesi şartıyla, toplantıda mevcut ortakların
çoğunluğuyla alınır.
(3) Şirket
sözleşmesinde, esas sözleşmede veya ana sözleşmede
ya da herhangi bir sözleşmede yer alan bir veto
hakkı, bu madde hükümlerine göre verilecek tür
değiştirme kararlarında geçerli olmaz. Kamu
kuruluşlarına tanınan altın paydan doğan haklar
saklıdır.
(4) Diğer tür
değiştirme işlemleri 6762 sayılı Kanuna göre
yapılır.
GEÇİCİ MADDE 5-
(1) Bu Kanunda geçen “Türk Lirası” ibaresi
karşılığında, uygulamada, 28/1/2004 tarihli ve 5083
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi
Hakkında Kanun hükümlerine göre ülkede tedavülde
bulunan para “Yeni Türk Lirası” olarak
adlandırıldığı sürece bu ibare kullanılır.
GEÇİCİ MADDE 6-
(1) 1534 üncü maddenin ikinci fıkrasında anılan
şirketler 1/1/2013 tarihinde veya özel hesap dönemi
dolayısıyla daha sonraki bir tarihte başlayacak
hesap dönemi için, gerek ticari defterlerinin
tutulmasında, gerek münferit ve konsolide finansal
tablolarının düzenlenmesinde, Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından yayımlanmış olan
Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulamak
zorundadır. 1534 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a)
ilâ (e) bentlerindeki tacirler, 31/12/2012 tarihinde
veya özel hesap dönemi dolayısıyla daha sonraki bir
tarihte sona erecek olan hesap dönemlerine ilişkin
ticari defterlerine dayanarak hazırlayacakları
bilançolarını, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre
düzeltmek ve düzeltilmiş bilançolarını 1/1/2013
tarihinde veya özel hesap dönemi bulunanlar daha
sonraki bir tarihte başlayacak hesap döneminin
açılış bilançosu olarak ticari defterlerine ve
finansal tablolarına geçirmek zorundadır.
(2) 1534 üncü maddenin üçüncü fıkrasında anılan
şirket ve işletmeler, 1/1/2013 tarihinde veya özel
hesap dönemi dolayısyla daha sonraki bir tarihte
başlayacak hesap dönemi için, gerek ticari
defterlerinin tutulmasında gerek münferit ve
konsolide finansal tablolarının düzenlenmesinde,
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından
yayımlanmış olan özel Türkiye Muhasebe
Standartlarını uygulamak zorundadır. Bu tacirler,
31/12/2012 tarihinde veya özel hesap dönemi
dolayısıyla daha sonraki bir tarihte sona erecek
olan hesap dönemlerine ilişkin ticari defterlerinden
çıkaracakları bilançolarını, Türkiye Muhasebe
Standartlarına göre düzeltmek ve düzeltilmiş
bilançolarını 1/1/2013 tarihinde veya özel hesap
dönemi bulunanlar daha sonraki bir tarihte
başlayacak hesap döneminin açılış bilançosu olarak
ticari defterlerine ve finansal tablolarına geçirmek
zorundadır.
(3) Bu Kanunun 400 üncü maddesinde öngörülen
denetçi, anonim, limited ve sermayesi paylara
bölünmüş komandit şirketin yetkili organı tarafından
en geç 1/3/2013 tarihine kadar seçilir. Seçim ile
birlikte 6762 sayılı Kanuna göre görev yapan
denetçinin görevi sona erer. 31/12/2012 tarihinde
veya özel hesap dönemi dolayısıyla daha
sonraki bir tarihte sona erecek olan dönemin
bilançosu, 6762 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 6762
sayılı Kanun hükümlerine göre seçilmiş bulunan
denetçi tarafından denetlenir. 1/1/2013 tarihini
taşıyan veya özel hesap dönemi dolayısıyla daha
sonraki bir tarih itibarıyla çıkarılmış bulunan
açılış bilançosu, bu Kanuna göre seçilmiş denetçi
tarafından ve bu Kanun hükümleri uyarınca
denetlenir. Bu Kanun hükümlerine göre
seçilen denetçi, denetimini bu Kanun
hükümlerine göre yapar. Ancak, denetçi bu Kanunun
402 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, geçmiş
yıla ait finansal tablolar ile gerekli
karşılaştırmayı yapabilmek için, 6762 sayılı Kanuna
veya diğer mevzuata göre hazırlanan finansal
tablolara raporunda yer verir. Bu fıkra hükümleri
uyarınca görevleri ve organ sıfatları son bulan
denetçinin veya denetçilerin, 6762 sayılı Kanuna
göre toplantıya çağırdıkları genel kurullar toplanır
ve azlık, 6762 sayılı Kanunun 367 nci maddesine göre
görevleri sona eren denetçilere başvurmuşsa, o
prosedüre devam olunur.
Yürürlük
MADDE 1534-
(1) Kenar başlıkları metne dâhil olan bu
Kanun 1/7/2012 tarihinde; geçici 2 nci ve geçici 3
üncü maddeler ise bu Kanunun yayımı ile birlikte
yürürlüğe girer. 1524 üncü madde, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl sonra
yürürlüğe girer. Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.
(2) Bu Kanunun Türkiye Muhasebe Standartları ile
ilgili hükümlerinin yürürlüklerine aşağıdaki
hükümler uygulanır. Bu Kanun;
a)
1523 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarında
tanımlanan büyük ölçekli sermaye şirketleri ile
bunların konsolidasyon kapsamına giren bağlı
şirketleri, iştirakleri ve şirketler toplulukları,
b)
Sermaye Piyasası Kanununa göre, ihraç ettikleri
sermaye piyasası araçları borsada veya
teşkilatlanmış diğer bir piyasada işlem gören
şirketler, aracı kurumlar, portföy yönetim
şirketleri ve konsolidasyon kapsamına alınan diğer
işletmeler,
c)
Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan
bankalar ile bağlı ortaklıkları,
d)
3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık
Kanununda tanımlanan sigorta ve reasürans şirketleri,
e)
28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik
Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda tanımlanan
emeklilik şirketleri,
bakımından 1/1/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
(3) Küçük ve orta ölçekli sermaye şirketleri ile bu
maddenin ikinci fıkrasında sayılanlar dışında kalan
her ölçüdeki gerçek ve tüzel kişi tacirler için
yayımlanan ve yayımlanacak olan özel Türkiye
Muhasebe Standartları 1/1/2013 tarihinde yürürlüğe
girer.
(4) Bu Kanunun anonim şirketlerin denetlenmesine
ilişkin 397 ilâ 406 ncı maddeleri 1/1/2013 tarihinde
yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 1535-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
13/2/2011
|